Evren denen sonsuzlukta, tabiatta elbet bir düzen var ve idare, yaratıcısı olan Tanrı’nın hâkimiyetinde olarak devam edegelmekte. Yaratığı her şey O’nun kurallarına tabi. Bunun farkında olan bilim insanı Einstein, Tanrı’nın hâkimiyetini anlatmak için güzel bir söz söylemiş, “Tanrı zar atmaz”.
Buradan hareketle, Tayfun Er de, içinde bulunduğumuz dünyanın düzenleyicileri için “Bu düzen de, bu oligarşi de zar atmaz”, diyor “Türkiye’de İktidar Doğanlar” adlı eserinde.
Yaşamakta olduğumuz dünya düzeni, kimi insan için nimetler sunarken, kimisine de yoksulluk, yoksunluk içinde mücadele ve tahakkümler sunmakta.
Düzen içinde savrulan, farkında olmadan düzenin okyanusuna akan küçük dereler, ırmaklar kendi vadilerinde süren kısa mesafeli hırçınlıklarını, özgürlüklerini, tıpkı kendine benzer derelerle birleştirerek kendi okyanuslarında buluşmadığı müddetçe de bu düzen sonsuza dek böyle devam eder, gider…
Düzenin hâkimiyeti, oluşturduğu organizasyonun büyüklüğünden, sağlamlığından kaynaklı.
Bugün, Irak’ta, Afganistan’da, Arap Baharı’nın yaşandığı Arap ülkelerinde, hâkimiyet kurmuş olan düzenin içinde yaşayan farklı ırmaklar kendileriyle savaşmakta, kısa mesafeli özgür hareketlerini özgürlük sanmakta ve dolayısıyla yine kazanan düzeni idare edenler olmakta.
Cihan Devleti Osmanlı’nın çöküşüyle birlikte kurtuluş mücadelesi veren ırmaklar olan değişik cemiyetler birleşerek aktıkları büyük okyanusunu oluşturmasaydı veya sessiz, tepkisiz, vurdumduymaz davransaydı; dünyayı yöneten düzen, hâkimiyetini sağlamış ve bağımsız bir Türkiye’den söz edilemeyecekti.
Olan biteni, düzeni fark etmek, onu iyi okumak ve yorumlayarak onun önüne geçmek, düzenin kültürlü mağdurlarına düşmekte.
Bu anlamda, “Birlik beraberlik; ölümden başka her şeyi yener”, diyen Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün kültüre ait tanımıyla yazımızı bitirelim:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür.. Kültür: Okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, uyanık davranmak, düşünmek, zekâyı eğitmektir.”