Atatürk, Türkiye; Türkiye, Atatürk!
Milletlerin milletleri yok ederek egemenliğine alma arzularından önce insanın insana olan düşmanlığı.
İnsanın insana düşman oluşu,
İlle de insan üzerinde egemenlik kurma arzusu,
İnsandan milletlere mal olan milletlerarası düşmanlık…
Çıkar adına insana, insanlar ile üstünlük sağlamak ve ona düşmanlık,
Dinlerin meydana gelmesinden sonra din yoluyla insana egemenlik, insanlık adına…
Nedir bu insanın insandan çektiği?
Yalanlar,
Dolanlar,
Riyakârlıklar,
Acı,
Kıyım,
Sömürü,
Gözyaşı…
Sözde medeni denilen toplumların medeni olmadıklarını düşündükleri topluluklara kurduğu tuzaklar, aldatmalar, köleleştirmeler, saf dışı etme arzuları…
Her insan kendi tarihini yazar,
Kendi tarihini yazamayanın tarihini yazanlar yazar…
Önce kendi tarihini bilmeli ve yazmalı insan,
Sonra üyesi olduğu topluluğun, sonra da toplumun.
Bilmez ise kendisini,
Nereden gelip nereye gittiğini
Nereye götürüldüğünü nereden bilebilsin, yazmayan insan.
Türk insanı üzerinde kurulan oyunlarla, aldatmalarla dolu emperyalist tuzakları çok azı görebilmiş geçmiş yüzyıllarda.
Görenler uyarmış, haykırmış da ne olmuş?
Ta ki düşman süngüsü bedenine uzanıncaya kadar inanmamış, doğruyu haykıranlara.
Bir can havliyle kurtulmuş, kurtarmış son mecliste kabul edilen Misak-ı Milli sınırlarını
O can havliyle kurtuluşun temelleri de; yıkılmaya başlanıldığında, yüzyıllar öncesinden oluşmaya başlamış fikirlerin son noktası ile olabilmiş, Atatürk ile…
Atatürk halk adamı,
Atatürk köylü, çiftçi,
Atatürk çocuk,
Atatürk öğretmen,
Atatürk ekonomist,
Atatürk ilim insanı,
Atatürk savaş sanatını en iyi kurgulayıp uygulayabilen, asker,
Atatürk bir teşkilatçı, sonuca ulaşabilen.
Kurtuluşa eriştiren düşünce, Atatürk.
***
Atatürk demek, Türkiye, demek,
Türkiye, demek, Atatürk, demek,
Öylesine özdeşleşmiş ki,
Böylesine özdeşleşmiş insan yok başka bir ulusta.
Bundandır sırf Atatürk’e saldırışları, kiralıkların…
Atatürk, Türkiye; Türkiye, Atatürk!