Dönemin Millî Savunma Bakanlığının;
Merhum Hulûsi KENTMEN’e 1929 senesinde yapdığı “müktesep hak gasbını” anlatmak için yazdığım
Kayıp Asker Sınıfı-1 isimli muhtasar makâlemizi yayınlayalı iki sene bitdi, üçüncü seneye bâliğ oldu!
Son dört seneden beri konu ile ilgisi olan kişi ve kurumlar ile çok defâlar yazışdım. Bilgi-belge birikdirdim, o ayrı!
Aynı makâlemizin mütemmim ve mufassal cüzü olan Kayıp Asker Sınıfı-2 isimli bu makâlemizi ise
Yazmaya başlayalı şu gün itibârı ile sekiz aydan ziyâde oldu…
Makâlemizi yazmaya başladığım günlerde gebe kalan kadınlar bugünlerde bebeklerini kucağına almışlardır herhâlde.
Hayât durmuyor; değirmen taşı gibi muttasıl dönüyor ve öğütüyor!
Fakat öğütdüğü tahıl değil, insan!..
Birileri selâm verip gelir iken,
Günlerini bitiren başka birileri de verilen sâlâ ile sessiz gemiye biniyor ve dönüşsüz seferine çıkıyor.
İşde;
Eriyip kaybolan kürtün gibi yok olup giden sekiz aydan ziyâde bu zamândan elde kalan üç hâtıra…
* *
Hepsi emekli astsubay ve üniversitelerde hoca olan doktor, doçent, avukat, psikolog, sosyolog unvânlı meslekdaşlarımızın teşkil etdiği Astsubay Çalıştayı 3 sene evvel çalışmaya başladı. Kıymetli meslek büyüğümüz merhum Fahrettin BAĞRI başkanlığında yapdığımız bu hummalı çalışma 2024 senesinin son ayında nihâyet semeresini verdi.
Emekli astsubay olan meslekdaşlarımız; kendi uzmanlık alanlarında, mensubu olduğumuz astsubay sınıfının hukûkî mevcudiyetini esâs alan çok kıymetli makâleler yazdılar. Bu kitaba biz de “Türk Ordusunda Astsubay Olarak Tesmiye Edilen Asker Sınıfının İç Ve Dış Hukûkumuzdaki Meşruiyyetinin Mukâyeseli Bir İncelemesi” isimli makâle verdik. Doç.Dr. Fatih ÇAM hocam o hârika yorumu ile makâlelerimizi kitaplaşdırdı. Kamu Bürokrasisinde Özellikli Alanlar; Askerî Bürokrasi isimli kitabın ilk baskısını Aralık 2024 senesinde yayınladı. İkinci baskısı olur mu? İnşallah diyorum, fakat bilemem!
Yazarımız ve kıymetli meslek büyüğümüz merhum Fahrettin BAĞRI’ya ithâf etdiğimiz kitabımız için
Gene Doç.Dr. Fatih ÇAM hocam Ankara’da bir imzâ günü tertip etdi. TEMAD Genel Başkanlığının himâyesinde 23 Şubat 2025 Pazar günü icrâ etdiğimiz imzâ gününde kitaplarımızı imzâladık.
Tertip etdiği imzâ gününe bizi dâvet etme nezâketini gösderen kıymetli Doç.Dr. Fatih ÇAM hocama bu vesile ile teşekkür ediyorum.
Hava tahmin raporuna göre; Ankara’da o gün Sibirya’dan gelen buz gibi soğuklar var idi. İnsanın gözlerini yakan böylesi soğuk bir havaya rağmen dâvetimize icâbet eden kıymetli meslekdaşlarımız ile sıcacık bir mekânda buluşduk. Meslekdaşlarımız kitaplarımızın hepsini aldılar. Mahdud mikdarda basılan ve konusu itibârı ile bugüne kadar yazılmış ilk ve tek olan kitabımız, daha şimdiden nâdir eser oldu.
Bugünden tezi yok, kitabımızın “astsubay meselesi” konusunda her seviyede ciddî ve çok faydalı tartışmalar başlatacağını şimdiden söyleyebilirim.
Epeydir görmediğim kıymetli meslek büyüklerimi bu vesile ile bir kere daha gördüğüme çok sevindim. Bu meslek büyüklerimizden birisi de Sayın Hikmet AYDINCAK. Kendisi ile yaklaşık on sene evvel TEMAD Genel Merkezinde görüşüp sohbet etmiş idik. Sohbetimiz esnâsında Hikmet bey bana bir bardak tâze sıcak süt ikrâm etmiş idi. İmzâ gününde kendisini tekrâr görünce hemen yayına gidip elini öpdüm. Sohbetimiz esnâsında, on sene evvel bana ikrâm etdiği sütü kendisine anlatdığımda Hikmet Bey, o babacan tavrı ile şöyle dedi; “Şükrü, sana süt ikrâm etdiğimi vallahi hatırlamıyorum! Fakat ikrâm etmiş isem şâyet, helâl olsun sana.”
* *
Kayıp Asker Sınıfı-2 isimli bu makâlemizi yazmaya devâm etdiğimiz günlerde;
TEMAD Genel Başkanlığında meslekdaşlarımız nöbet devir-teslimi icrâ etdiler.
Giden arkadaşlarımıza güle güle, bahtınız açık olsun.
Gelen arkadaşlarımıza hoş geldiniz! Allah yardımcınız, yolunuz açık olsun.
* *
Kayıp Asker Sınıfı-2 isimli bu makâlemizi yazdığım günlerde;
AKKUŞ hukuk bürosundan beni arayan avukat arkadaşımız,
Anayasa Mahkemesine 2021 senesinde yapdığımız müracaâtın lehimize neticelendiğini bildirdi.
211 Sayılı TSK İç Hizmet Kânununa sırtını dayayıp darbe yapan subaylar,
Bu kez de aynı kânunda “olmayan” bir cezâ verdiler bana.
Genelkurmay Başkanlığı ve Millî Savunma Bakanlığının;
Ve
Anayasa Mahkemesi karârı ile iptâl etdirdik.
Dâvamızı 11 seneden beri meccânî tâkip eden Avukat Doktor M. Erkan AKKUŞ’a;
Ve
Davâmızın başlatılmasına vesile olan kıymetli meslek büyüğümüz Ersen GÜRPINAR’a
Yardımları için bir kere daha teşekkür ediyorum.
* *
Çok kıymetli meslek büyüğümüz,
1972 neşetli Emekli Kara Mâliye Asb.Kd.Bçvş. Fahrettin BAĞRI
Geçirdiği kalp krizi sebebi ile bir nefesde bu dünyâya vedâ etdi.
Meslek büyüğümüz rahmetli Fahrettin BAĞRI’ya olan son vazifemizi yerine getirmek için
Assubay İnisiyatif Levent ULUCAN Ankara Belediyesinden bir minübüs temin etdi.
16 emekli astsubay, 15 Kasım 2024 Cuma günü Ankara’da tan ağarmadan yola çıkdık.
Çoğunu ilk defâ gördüğüm yol arkadaşlarım ile yapdığımız keyifli sohbetlerin sonunda,
Öğle vakdi Selimiye Astsubay Orduevine vâsıl olduk. Hiç vakit kaybetmeden, oradan yürüyerek cenâze namazını kılmak için Üsküdar’daki Büyük Selimiye Camiine vardık.
TEMAD Genel Başkanı adaylarından kıymetli meslekdaşlarım Murat DEMİRKIRAN ve Necmi TENGİLİMOĞLU da seçim faâliyetlerine ara verip arkadaşları ile birlikde İzmir’den gelmişler. İstanbul’dan gelen emekli astsubay meslekdaşlarımızın sayısı da epeyi fazla idi.
Câmi avlusundaki o gün üç musallâ taşında bir meyyide ve iki meyyit tabutu var idi. Meyyitler bir emekli subay ve bir emekli astsubay. Subay için İstanbul Merkez Komutanlığı câmide cenâze töreni tertip etmiş. Tören mangası ve bando takımı da orada idi.
Hem Cuma namazını kılmak ve hem de cenâzeleri teşyî etmek için gelen vatandaşlar ile câmi avlusu doldu, taşdı…
Öğle namazını kıldıktan sonra meyyide ve subay ile astsubay mevtânın cenâze namazlarını ayrı ayrı kıldık. Var ise şâyet, her üç mevtâya da haklarımızı helâl etdik.
Cenâze namazını kıldıktan sonra Fahrettin ağabeyi musalla taşından omuzlarımıza aldık ve son kez birlikde yürüdük. O kadar çok seveni vardı ki; birdenbire havalanıp giden bir kuş gibi Fahrettin ağabey, musalla taşından top arabasına kadar yüzlerce gönül dosdunun elleri üzerinde sessizce ve uçarak gitdi. O an anladım ki, sevilmek işde, böyle bir şey olsa gerek!
O gün orada hepimizi memnun eden güzel bir olaya şâhid olduk! Cenâze namazından sonra subay meyyidin tabutunu askerler top arabasına koydular. Hemen sonra, tören komutanı üsteğmen nâzik ve kısık bir ses ile bize “komutanımızı top arabasına alacağız” dedi. Câminin önünde hazır bekleyen top arabasına kadar yürüdük. Rahmetli Fahrettin ağabeyin tabutunu da top arabasına, subay tabutunun yanına tâzim ile usulca yerleşdirdik. Silâh arkadaşlığının müşahhâs bir emâresini tasdik edercesine subay ve astsubay meyyidin tabutları aynı top arabasında, yan yana…
Hiç olmazsa ölümde gördüğümüz bu birlik rûhunun sâdece bende değil, câmiye gelen vatandaşların üzerinde de çok derin ve müsbet bir tâzim tesiri bırakdığı belli oluyor idi. Üsküdar Büyük Selimiye Camii’ndeki cenâze törenini subay-astsubay ayırımı yapmadan icrâ edenlerin hepsine teşekkür ederim.
Tören akabinde, cenâzeyi defnetmek için; Üsküdar Belediyesinin temin etdiği otobüslere bindik ve Ümraniye’deki Ihlamurkuyu Mezarlığına vardık. Sanki tozmasın diye, toprağı ince ince sulayan hafif yağmur ve ılık esen sonbahar rüzgârı eşliğinde; imamın okuduğu ve insanın rûhuna işleyen Kur’an ve defin duaları ile birlikde Fahrettin ağabeyi, seneler önce vefât etmiş ninesinin koynunda, kabrine usûlca yerleşdirdik. Mezârını güzelce kapatdık ve son kez olmak üzere rûhuna Fâtiha sûresini okuduk. Hanımının elini öpüp kendisine ve akrabalarına başsağlığı ve sabırlar dileyip mezârlıkdan ayrıldık.
Kabristandan dönüşümüzde uğradığımız Selimiye Astsubay Orduevinde çok kısa bir moladan sonra;
Fahrettin ağabeye olan son vazifemizi yerine getirmiş olmanın verdiği mânevî huzûr ile
İkindi vakdi İstanbul’dan Ankara’ya doğru yola revân olduk! Evlerimize vardığımızda ise Ankara’da yeni bir gün çokdan başlamış idi.
Fahrettin ağabey ile ilk kez 2014 senesinde Ankara’da buluşmuş idik. Son defâ ise tam 10 sene sonra bu kez İstanbul’da buluşduk!
“Astsubay meselesi” konusunda Fahrettin Bey ile telefonda yapdığımız faydalı ve hârika sohbetler şu fânȋ dünyâda ne yazık ki sükût etdi!
Sayın Fahrettin BAĞRI;
Son gününe, son nefesine kadar,
Her fırsatda ve her mekânda mücâdelesini verdiğin astsubay zümresi sana çok şey borçlu.
Var ise şâyet; Bizden yana hakkımız sana helâl olsun!
Sen de hakkını bize helâl et!
Selâm verdiği herkese “sağlıklar dileyen” güzel insan; Mekânın cennet olsun, inşallah.
Bu vesile ile;
Millî Savunma Bakanlığının merhum Hulûsi KENTMEN’e 1929 senesinde yapdığı
“Müktesep hak gasbını” anlatmak için 8 ayda yazdığım Kayıp Asker Sınıfı-2 isimli bu makâlemizi,
Kıymetli meslek büyüğüm merhum Fahrettin BAĞRI’ya ithâf ediyorum!
* * *
Makâlemizin 2023 senesinde neşretdiğimiz birinci bölümünün sonunda;
Oğlu Volkan ve torunları Melek ile Ali KENTMEN’i hukûkî mücâdele başlatmaya dâvet etdim.
Bu dâvetimi, meslek büyüğümüz merhum Fahrettin BAĞRI vasıtası ile yapdım.
Fahrettin bey o günlerde beni aradı ve kendine özgü o kibar üslûbu ile;
“Şükrücüğüm Melek KENTMEN’i aradım. Durumu kendisine bildirdim. Melek KENTMEN, dedesi Hulûsi KENTMEN hakkında senin yazdığın Kayıp Asker Sınıfı-1 isimli makâleni okumuş(1).
. Melek KENTMEN telefon numaranı isdedi, verdim. Seni arayacağını söyledi. Sana sağlıklar diliyorum, kardeşim” dedi.
Duruma çok şaşırdığını ve üzüldüğünü söyleyen Melek KENTMEN, dedesinin hakkını almak için hukûkî işleme hemen başlayacağını Fahrettin ağabeye bildirmiş.
O günden beri 2 sene güzâr eyledi.
Fakat Hulûsi KENTMEN’in gasp edilen “gedikli zâbitlik” hakkını almak için oğlu ve torunları hiçbir işlem yapmadılar. Melek KENTMEN de beni aramadı…
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının gedikli zâbitlik “müktesep hakkını gasbetmesi” bir yana,
Torunlarının ve hele kendisi de emekli deniz astsubayı olan oğlu Volkan’ın babası Hulûsi KENTMEN’e bu konuda revâ gördükleri dipsiz vefâsızlık affedilir gibi değil!
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının merhum Hulûsi KENTMEN’e 1929 senesinde yapdığı “müktesep hak gasbını”
Târihimizde ilk defâ olarak gün yüzüne çıkartan ben Şükrü IRBIK bu vefâsızlığı da
Makâlemizin 2025 senesinde neşretdiğimiz ikinci ve son bölümünün başına yazıyorum.
* *
Arjantinli veciz usdası José NAROSKY 1981 senesinde ana dilinde şöyle dedi;
“En las guerras no hay soldadao sin heridas in si todos los tiempos!”
NAROSKY’nin İspanyolca söylediği bu vecizini aynı senenin aynı ayının 12’nci gününde,
ABD Temsilciler Meclisinde yapdığı konuşmasında
Senatör Barbara Ann MIKULSKI
İngilizceye şöyle tercüme etmiş;
“In war, there are no unwounded soldiers!”(2).
Türkceye ne zaman geldi, bulamadım!
Fakat bu vecizi biz şöyle tercüme etmişiz;
“Harbde yaralanmamış asker yokdur!”
Harbde her asker ölmek ile öldürmek arasındadır. Ölümün sıcak nefesi ensesinde iken başka tercih de yokdur.
Her asker harbin her anında öldürmek hedefi ve ölmek korkusu ile yüz yüzedir.
İşde bu sebepdendir ki;
Eline tüfek almamış aşçı bile olsa, harbde her asker yaralanır!
Kimi bedeninden, kimi gönlünden, kimi rûhundan…
Fakat
Hem Deniz Kuvvetlerinin 1929 senesinde yapdığı ahlâksız müktesep hak gasbı ile
Hem de vârislerinin bugünkü dipsiz vefâsızlığı ile Hulûsi KENTMEN harb etmeden yaralandı!
Hem de gönülden yaralandı!..
* * *
İki bölümden mürekkep Kayıp Asker Sınıfı isimli makâlemizin
2023 senesinde neşretdiğimiz muhtasar birinci bölümünde;
Sonuncusu olan ve şu anda okuduğunuz mufassal ikinci bölümünde ise;
Makâlemizin isiminin “Kayıp Asker Sınıfı” olmasının sebebini bu bölümde anlatacağım.
Kayıp Asker Sınıfı’nın birinci bölümünü deniz astsubaylarına ithâf etmiş idim.
Belki şerefli, vicdânlı, mümeyyiz ve nâmuslu birileri çıkar da
Mazlum Hulûsi KENTMEN’e yapılan zulümün hesâbını sorar umudu ile
İkinci bölümü ise şerefli, vicdânlı, nâmuslu, mümeyyiz târihci ve hukukculara ithâf ediyorum.
* * *
Kayıp Asker Sınıfı-2 isimli bu makâlemizin amacı;
“Gedikli zâbit” sınıfının “zâbit” (subay) sınıfına dâhil olduğu ya da olmadığı konusu değildir.
Çünkü
Osmanlı Devleti’nin Kânunları;
“Gedikli zâbit” sınıfını “zâbit” (subay) sınıfına dâhil olarak “teşkil” etmiş.
T.C. Devleti’nin Kânunları da;
“Gedikli zâbit” sınıfının “subay” (zâbit) sınıfına dâhil olduğunu defâlarca “tasdik” etmiş.
Bir devlet yıkılmış, yerine yeni bir devlet kurulmuş.
Devletde devamlılık esâsdır ilkesi bozulmamış;
“Müktesep hak” kapsamında “gedikli zâbit” sınıfının “zâbit” (subay) vasfı muhafaza edilmiş.
Bu makâlemizin amacı;
* * *
Bugüne kadar yazdığı ya da ısmarlama yazdırdığı düzmece tezlerde, kitaplarda ve târihcelerde,
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının;
Ve
Deniz Kuvvetleri Komutanlığında bu resmî fikr-i sabit öylesine hudutsuz bir dalâlet hâlini almış ki;
Bahriye gedikli zâbit sınıfını Türk askerî denizcilik târihinden kazıyıp yok etmek için bu dalâleti handiyse, devletin arşivlerini yakıp kül edecek raddeye vardırmışlar. Bu sapkın resmî fikr-i sabitin mümessilleri;
Bilimin tarafsızlığını ve devletin kânunlarını inkâr ederek hepsi subaylardan müteşekkil Askerî Yüksek İdâre Mahkemesine târih yazdıran subayların, ar ve namusları var ise şâyet, utanıp yerin dibine gireceği gündür, bugün.
Bu öylesine bir inkâr ki; düşmânın bile düşmâna yapmayacağı cinsden. İnkârdan bile daha öte, kahretmek için ellerinden geleni ardına koymamışlar!..
Bahriye gedikli zâbit sınıfına Deniz Kuvvetleri Komutanlarının yapdıklarını tam olarak öğrendiğimizde; aklımız, vicdânımız ve dimağımız dumura uğrayacak…
Ve o gün geldiğinde;
Dünyâda eşi menendi olmayan bir “asker sınıfı kırımının” Deniz Kuvvetlerinde yaşandığını görüp öğreneceğiz.
* * *
* * *
Bahriyeli Gedikli Başçavuş Hulûsi KENTMEN’e subaylar kânunsuzluk yapmış deyince,
Ben Eski Tüfek de Kânundan Kânuna atlaya atlaya,
Tâ bir asır evveline doğru piyâde koşarak gitdim!..
* * *
Evvelâ: Bir matematik suâli sordum kendime! Basit bir tarh işlemi…
Akabinde: 1940 rakamından 1912 rakamını tarh etdim.
Ahiren: Bu tarh işlemi neticesinde 28 rakamını bulunca;
Zihnimin köşkünde epeyden beri tomurcuklanan fikrimin incileri tekmili birden çiçekleniverdi…
Hakikâti bir çırpıda idrâk etdim!..
Ve böylece,
Emekli deniz astsubayı olarak bildiğimiz meşhur sinema sanatçısı merhum Hulûsi KENTMEN’in
Yürek burkan hazin hikâyesi tâ 1927 senesinden
Feryâd ü figân ile koşarak geliverdi, 2025 senesinde gözlerimin önüne…
* * *
Peki, Hulûsi KENTMEN’in diplomasındaki;
Ya, bu tarh işlemi?
Bütün bu muammâ bir yana;
Genelkurmay Başkanlığı IX.Deniz Şubesi;
Deniz Astsubay Meslek Yüksek Okulu örütbağda yayınladığı okul târihcesinde Deniz Gedikli Erbaş sınıfının 1950 senesinde teşkil edildiğini kamuoyuna duyurmuş!(9). (https://damyo.msu.edu.tr/sabit_sayfalar/tarihce.html?q=1234&u=esn)
* * *
Kendisi ile gurur duyduğum devre arkadaşımdır. İstanbul İli, Beylerbeyi semtindeki Deniz Astsubay Hazırlama Okulunda 1978-1981 seneleri arasında talebe iken 3 sene berâber okuduk. Özgün UYSAL kardeşim 905 numara ile A sınıfında, ben Şükrü IRBIK ise 957 numara ile C sınıfında talebe idik.
Deniz Astsubay Sınıf Okulunun 1982 senesi devre birincisi olan Özgün UYSAL,
Aynı zamânda iyi bir yazar ve çizer (karikatürist)’dir.
Özgün UYSAL kendi adı ile açdığı blogspot sayfasında bir haber paylaşmış(10).
Yukarıda ekran görüntüsünü gördüğünüz 26 Kasım 2013 târihli bu haberinde Özgün UYSAL;
Ve
Türk kamuoyuna duyurmuş!
* * *
Beylerbeyi Deniz Astsubay Hazırlama Okulu’ndan devre arkadaşım olan Özgün UYSAL,
Bu diploma fotokopisini yayınladıkdan 9 sene sonra;
Rahmetli Hulûsi KENTMEN’e ait Deniz Gedikli Erbaş Hazırlama Ortaokulu bitirme diplomasını,
2022 senesi son ayının son günü ben Şükrü IRBIK da tetkik etdim.
T.C. Millî Müdafaâ Vekâleti’nin 15 Mayıs 1940 târihinde tanzim etdiği bu diplomada;
Deniz Kuvvetleri Dergisine 1990 senesinde verdiği mülâkâtda Hulûsi KENTMEN; “Bulgaristan’ın Tırnova şehrinde doğdum” demiş, biliyor idim. Ne de olsa meslektaşıyım!
Ancak ne var ki bu diplomada İzmit’de doğduğu yazılı idi, bu tenâkuz bir yana!
Diplomada yazılan diğer bilgilere ilk bakdığımda; isimler, imzâ, mühür, resim…
Her şey yerli yerinde görülüyor idi…
Fakat,
Bu diplomayı aldığı 1940 senesinde Hulûsi KENTMEN kaç yaşında idi acaba, diyerek kendime ilk suâli sorunca,
Diplomaya dâir bilgilerin üzerindeki kapkara şüphe bulutları zihnimde öbekleniverdi!
Bu suâlin cevâbını bulmak için de basit bir tarh işlemi yapdım;
Hulûsi KENTMEN’in Deniz Gedikli Erbaş Hazırlama Ortaokulu mezunu olmadığını iyi biliyor idim.
Bu hakikât bir yana;
Deniz Gedikli Erbaş Hazırlama Ortaokuluna,
14-16 yaş arasındaki talebelerin kabul edildiğini de gâyet iyi biliyor idim!..
Birinci sınıfa 16 yaşında kayıt yapdıran talebe, 3 senelik tahsilden sonra 19 yaşında mezun olur!
Bu bilgiden hareket ile hemen akabinde,
Zihnimde tebellür eden ikinci suâl ise şu oldu;
Tâlimâtnâmesine göre en fazla 18 yaşında talebe kayıt eden ve üç senelik tahsilin akabinde 21 yaşında mezun eder iken,
Hulûsi KENTMEN nasıl olur da Deniz Gedikli Erbaş (Hazırlama) Ortaokulundan 28 yaşında mezun edilebilir?
Üsdelik;
Hulûsi KENTMEN Deniz Gedikli Erbaş Hazırlama Ortaokulu’nda okumadı ki Gedikli Erbaş diploması alsın!..
Peki, Hulûsi KENTMEN hakkında her şey bu diplomada göründüğü gibi mi acap?
İlmî sosyalizmin kurucusu Karl Marx’ın deyişi ile;
Her şey göründüğü gibi olsa idi şâyet, bilime hâcet kalmaz idi, değil mi?
* * *
Merhum Hulûsi KENTMEN’e Türk Bahriyesi’nin yaşatdığı hukuk zulümünü anlatmaya başlamadan evvel,
Diplomasında görülen “Deniz Gedikli Erbaş” asker sınıfı hakkında kısa bilgi vermek faydalı olacak!..
TBMM 2590 Sayılı Kânunu 1934 senesinde meriyyete koymuş(11).
Bu Kânunun maksadı;
Türk Ordusunda hâlen mevcut olan Osmanlıca rütbe isimleri ve unvânlara Türkce karşılıklar tesbit etmek imiş!
Aynı Kânunun Üçüncü Maddesi ile TBMM;
Asker rütbe ve unvânların Türkce karşılıklarının;
“Ȃlȋ Askerî Şûra karârı ve İcrâ Vekilleri Heyetinin tasdikile tesbit edilmesine”,
1934 senesinde karâr vermiş.
İcrâ Vekilleri (Heyet-i Vekile/Bakanlar Kurulu) da
2590 Sayılı Kânunun Üçüncü Maddesi mucibince;
2/2295 Sayılı Karârnâmeyi 1935 senesinde vaz etmiş(12).
* * *
“Gedikli erbaş” tâbiri Türk askerî mevzuâtına ilk defâ 2717 Sayılı Kânun ile 1935 senesinde dâhil edilmiş(14)
Bu bilgiyi de Türk milleti 2021 senesinde Eski Tüfek Şükrü IRBIK’dan öğrendi. (Bkz. Asubay Tefrikası-12). Bu cümleden olmak üzere; 1935 öncesi Osmanlı Kara ve Deniz Ordularından bahseder iken “gedikli erbaş” tâbirini kullananlar ya câhildir, ya gerzekdir ya da âdî yalancıdır.
2717 Sayılı bu Kânun, İnikâd-25 ile TBMM’de müzâkere edilir iken;
2717 Sayılı Kânun, İnikâd-25 ile TBMM’de müzâkere edilir iken yapılan bu emrivâki teklif ile;
2717 Sayılı Kânun ile T.C. Ordusunda yapılan bu “tebdil”, “tensik”, “tahvil”, “tasfiye” ve “teşkil” ameliyesinden sonra;
Dönemin Bahriye Müsteşarlığı;
Aşağıdaki resimde;
18 Temmuz 1936 Cumartesi gününe ait Ulus gazetesinin 6’ncı sayfasında
Deniz Gedikli Erbaş Hazırlama Orta Okulu Müdürlüğünün verdiği ilanı görüyorsunuz(15).
* * *
Latince bir veciz şöyle der;
“Tekrâr, öğrenmenin anasıdır!” (Repetitio est mater studiorum).
Bu hârika vecizin feyzinden hareket ile şu hakikâtı bir kez daha tekrâr etmek gerekiyor!
“Rütbe isimlerinin Türkceleştirilmesi” için İcrâ Vekilleri’nin 1935 senesinde vaz etdiği 2/2295 Sayılı Karârnâmede;
Fakat; 2/2295 Sayılı bu Karârnâme ile “küçük zâbit” tâbirini “erbaş” olarak “tebdil” edince;
Meclisde müzâkere edilen Kânun maddesinin “esbâbı mucibesi” yok ise şâyet; O aslında “kadük” bir Kânun maddesidir. 1935 senesinde 2717 Sayılı Kânunda;
Bu hakikâtlerin neticesi olarak, TBMM’nin 1935 senesinde meriyyete koyduğu 2717 Sayılı Kânunun;
1935 senesinde TBMM’de yapılan bu işlemi şöyle özetlemek mümkün; Üç mebus berâber tertiplediği “mahfî bir meclis darbesi” neticesinde TBMM’de mebuslara farketdirmeden;
Çünkü; 2717 Sayılı Kânunun “esbâbı mucibesi”; “sevkiyât efrât ve küçük zâbitânına verilecek yevmiyeleri tesbit etmek” hakkında imiş. 2717 Sayılı Kânun TBMM’de ikinci defâ müzâkere edilir iken İnikâd-25’de yapılan bir emrivâki teklif ile “Gedikli Küçük Zâbit” tâbirini “Gedikli Erbaş” olarak “tebdil” etmişler. Kotarılan bu hileli işlemde ne tuhafdır ki, meclisdeki diğer mebusların irâdesi de yok sayılmış!.. Üç mebus bir araya gelmiş ve TBMM’de bu “darbeyi” yapmışlar! İşde, meclisde bu gizli darbeyi yapan mebusların künyeleri;
Reisicumhur duysa idi şâyet; Bu “kânunsuzluğu” yapan üç mebusun kellesi o vakit meclisde vücutlarından ayrı düşer idi!.. Bu cümleden olmak üzere; 2717 Sayılı Kânun ile 1935 senesinde yapdığı bu “kânunsuzluğu” telâfi etmek için TBMM bu kez de Dünyânın en rezil Kânunu olan ve 11 ayda çöpe atılan 5619 Sayılı Gedikli Erbaş Kânununu 1950 senesinde tezgâha sürmüş!..(16). |
* * *
Deniz Gedikli Erbaş Hazırlama Ortaokulu 1936 senesinde “kânunsuz olarak” hizmete açıldıktan 1 sene sonra,
TBMM 1937 senesinde bu kez de 3134 Sayılı Kânunu piyasaya sürmüş(17).
TBMM’nin vaz etdiği 3134 Sayılı bu Kânun ile 1937 senesinde;
Gedikli Erbaş olacakların “orta mektep tahsilini ikmâl etmişlerden” seçilmesi esâsı kabul edilmiş.
Bu esâsın neticesi olarak da;
3134 Sayılı bu Kânun ile 1937 senesinde “esbâbı mucibeye” göre aslında yapmak isdedikleri işlem şu imiş;
2505 Sayılı Gedikli Küçük Zâbit Membalarına Dâir Kânun’un esbâbı mucibesi” işde, şöyle imiş;
(…) “Gedikli Erbaş Hazırlama Okullarının orta okul derecesine çıkarılması ve Gedikli Erbaşların orta mekteb mezunu olmaları düşünülerek bu kânun lâyihası hazırlanmıştır.”
Fakat
Deniz Astsubay Sınıfının târihini yeniden yazdığımız Asubay Tefrikası-12 isimli makâlemizde bu konuyu mufassal olarak tavzih ve isbat etdik!(19).
İsimini “gedikli erbaş” olarak değişdirdikleri asker sınıfını yetiştiren ve 1446 Sayılı Kânun ile 1929 senesinde teşkil edilen “deniz gedikli küçük zâbit” mektebinin tahsil seviyesi, teşkil edildiği 1929 senesinde zâten “orta mekteb” derecesinde imiş(20, 26). Çünkü Tevhid-i Tedrisât Kânunu, ilkokulda meslek tahsili verilmesini 1924 senesinde yasaklamış.
İsimini “gedikli erbaş” olarak tebdil edikleri “gedikli küçük zâbit” mektebinin de tabii olarak gene “orta mektep” derecesinde tahsil vermesi gerekiyor imiş.
Burada yapılan aslında bir kelime oyunu imiş.
3134 Sayılı Kânun ile 1937 senesinde Kara ve Deniz Ordularında “Kânunsuz olarak” şu işlemi yapmışlar;
* * *
2525 Sayılı Soy Adı Kânunu ile her Türk vatandaşı, öz adından başka soy adı taşımağa mecbur edilmiş(21). Bu Kânun; 21 Haziran 1934 târihinde TBMM’de kabul edilmiş, 02 Temmuz 1934 târihinde Resmî Gazete’de yayımlanmış ve 02 Ocak 1935 târihinde meriyete girmiş. Bu makâlemizde bahsetdiğimiz şahısların Soy Adları da bu kânun kapsamında değerlendirilmedilir. Soy Adı Kânunu meriyete girdikden sonra Bahriye Mekteblerinde talebelere verilen ve kullanılması bu Kânun ile yasaklanan “Efendi” unvânının da iptâl edildiği görülüyor.
Büyük Erkânıharbiye IX.Deniz Şubesinin 1931 senesinde neşretdiği Birinci Kitapda “deniz gedikli küçük zâbit İhzârî mektebi” talebelerinin künyeleri var. Bu mektebin birinci, ikinci ve üçüncü sınıfda kayıtlı olan 304 “Efendi” talebenin Soy Adları yok. Çünkü 1931 senesinde Soy Adı Kânunu henüz yok imiş(22).
Genelkurmay Başkanlığı IX.Deniz Şubesinin 1941 senesinde neşretdiği İkinci Kitapda ise “deniz gedikli küçük zâbit ihzârî mektebi”nin isimi bu kez deniz gedikli erbaş ortaokulu şeklinde tebdil edilerek yazılmış. İkinci Kitapda; 1930, 1931 ve 1932 senelerinde mezun edilen 232 talebenin künyeleri var. Sınıf mevcudlarına bakıldığında; 72 talebenin sınıfda kaldığı ya da tasdiknâme alarak “deniz gedikli küçük zâbit ihzârî mektebini” terk etdiği anlaşılıyor(23).
Büyük Erkânıharbiye IX.Deniz Şubesinin 1931 senesinde neşretdiği Birinci Kitapda “deniz gedikli küçük zâbit ihzârî mektebi” talebelerinin künyeleri var. Bu mektebin birinci, ikinci ve üçüncü sınıfında kayıtlı olan 304 “Efendi” talebenin Soy Adları yok. Fakat Genelkurmay Başkanlığı IX.Deniz Şubesinin 1941 senesinde neşretdiği İkinci Kitaptaki “deniz gedikli erbaş ortaokulu” talebelerinin de Soy Adları “olmaması” gerekiyor. Soy Adı Kânununun 02 Ocak 1935 târihinde meriyete girmesi ile birlikde bu okuldan mezun edilen talebeler kendilerine birer Soy Ad seçmiş olmalılar. Genelkurmay Başkanlığı IX.Deniz Şubesi, mezun etdiği bu talebelerin 1935 senesinde kendilerine seçdiği Soy Adlarını şahsî dosyalarından bulup 1941 senesinde neşretdiği İkinci Kitaba yazabilir idi. Fakat buna tenezzül etmeyen Genelkurmay Başkanlığı IX.Deniz Şubesi 1941 senesinde neşretdiği İkinci Kitapda 9 devre olarak künyelerini verdiği “deniz gedikli erbaş ortaokulu” talebelerinin ekserisinin Soy Adlarını yazmamış! İlginçdir; Soy Adı yazılmayan talebelerden birisi de 2095 mektep kayıt numaralı İzmit’li Ali oğlu Hulûsi KENTMEN.
Yeri geldiğinde bahsedeceğiz. Fakat burada şunu söyleyelim. Büyük Erkânıharbiye IX.Deniz Şubesinin 1931 senesinde yayınladığı Birinci Kitap ile Genelkurmay Başkanlığı IX.Deniz Şubesinin 1941 senesinde yayınladığı İkinci Kitapdaki bilgiler arasındaki sahtekârlık şudur;
Büyük Erkânıharbiye IX.Deniz Şubesinin 1931 senesinde yayınladığı Birinci Kitapda “deniz gedikli küçük zâbit ihzârî mektebi”nden söz ediyor. Bu mektep isimi doğrudur. Çünkü “deniz gedikli küçük zâbit” olarak tesmiye edilen asker sınıfı Denizde 1446 Sayılı hususî Kânun ile 1929 senesinde teşkil edilmiş(24).
Fakat “deniz gedikli erbaş” olarak tesmiye edilen asker sınıfı ise 2717 Sayılı müşterek Kânun ile 1935 senesinde “deniz gedikli küçük zâbit” sınıfından “tebdilen teşkil” edilmiş. Bu hakikâtin neticesi olarak; 1935 senesinden evvelki târihlere atıflarda “deniz gedikli erbaş” sınıfından söz etmek kelimenin tam anlamı ile sahtekârlıktır. Târih biliminde târih yanılgısı olarak bilinen “anakronizmi” ortaokul târih imtihânında yapsa, o talebe târih dersinden sınıf geçemez. Genelkurmay Başkanlığı IX.Deniz Şubesi 1941 senesinde yayınladığı İkinci Kitapda 1935 senesinden evvelki târihlere atıflarda “deniz gedikli erbaş” sınıfından söz etmek sûreti ile; târih biliminde yapdığı “anakronizm” bir yana, 2717 Sayılı Kânuna karşı alenen sahtekârlık yapmış.
Genelkurmay Başkanlığı IX.Deniz Şubesi yayınladığı her iki kitap da 1930’ların Bahriye Mekteplerinin târihini yazmış. Birinci Kitabı 1931 senesinde, İkinci Kitabı ise 1941 senesinde yayınlamış!
1930’lu senelerin târihini 1940’lı senelerin Kânunu ve lafızı ile yazar isen;
Hele bir de sahtekârlık yapmak kanında var ise şâyet işde, ortaya böyle bir rezâlet kusarsın!
* *
İnsanlık târihinde yazıyı;
Mezopotamya’da yaşayan Sümerler M.Ö. 3500 civârında keşfetmiş.
Osmanlı Devletinde;
Yukarıda gördüğünüz bu târihî hakikâtlardan dolayı;
Bu makâlemizde gördüğünüz bâzı Kânun ve Nizâmnâmelerin kayıt numarası (sayısı) yok.
Bu makâleyi yazar iken kullandığım zamân kipi konusunda da şunu söylemeliyim;
Yaşadığım ve bizzat şâhidi olduğum dönemi “bilinen (-di’li) geçmiş zamân” kipinde anlatdım.
Öğrendiğim döneme ait bilgi ve olayları anlatmak için ise “-miş’li geçmiş zamân” kipini kullandım.
* * *
Kara Astsubay sınıfının temeli olan Ordu (Berrî, Kara) Gedikli Küçük Zâbit İhzârî Mektebi 3 senelik “orta mektep” tahsili vermek üzere 1001 Sayılı Kânun ile 1927 senesinde teşkil edilmiş(26). Bu mekteb; Harbiye (Kara Harb Okulu)’den tard edilerek ara sınıflara kayıt edilen talebeler hâriç olmak üzere, ilk mezunlarını 1930 senesinde vermiş olmalı. Orduya mahsus tâbirâtın Türkceleşdirilmesi için 2/2295 Sayılı Karârnâme ile 1935 senesinde başlatılan çalışmalar kapsamında Arapca olan “ihzârî” ve “mekteb” kelimeleri “hazırlama” ve “okul” şeklinde tebdil edilmiş. 29 Ağustos 1933 târihli Milliyet Gazetesinin 7’nci sayfasındaki ilânda “Deniz Gedikli Küçük Zâbit Hazırlama Mektebi” ibâresinin mevcud olduğunu da buraya şerh edelim. “Gedikli Küçük Zâbit” tâbiri 2717 Sayılı Kânun ile 1935 senesinde “Gedikli Erbaş” olarak tebdil edilmiş. Bu tebdil neticesinde; “Gedikli Küçük Zâbit İhzârî Mektebi” isimi de 2717 Sayılı bu Kânununa uygun olarak gene 1935 senesinde “Gedikli Erbaş Hazırlama Ortaokulu” olarak tebdil edilmiş. Şu hâlde Gedikli Küçük Zâbit İhzârî Mektebi 1930-1935 senelerinde gedikli küçük zâbitler mezun etmiş. Müdafaâî Milliye Vekâleti; 1930-1935 seneleri arasında mezun etdiği Gedikli Küçük Zâbit İhzârî Mektebi talebelerine “süre” olarak 3 senelik uygun tahsil vermiş. Fakat “müfredât” olarak Tevhid-i Tedrisât Kânununa aykırı tahsil vermiş.
Netice olarak; 1930-1935 senelerinde Gedikli Küçük Zâbit İhzârî Mektebinden mezun etdiği talebelere Müdafaâî Milliye Vekâletinin verdiği diplomalarının denkliğini Maârif Vekâleti kabul etmemiş. Gedikli Küçük Zâbit İhzârî Mektebi‘nin 1930-1935 döneminde mezun etdiği talebelerin diplomaları çöp olmuş.
1935 senesinde Çorum’dan Ömer isimli bir yiğit çıkmış. Ankara Gedikli Küçük Zâbit İhzârî Mektebinin dokuzuncu dönemi olarak 1935 senesinde mezun edilen Ömer, Gedikli Küçük Zâbit olmak isdememiş! Asker olmak yerine, memleketi Çorum’daki Küçük Sıhhat Memuru Mektebine kayıt yapdırmak isdemiş.
Fakat Küçük Sıhhat Memuru Mekteb Müdürü, mektebe Maârif Vekâletinin tescil etdiği “orta mekteb” mezunlarını kayıt etdiğini Ömer’e bildirmiş. Okul Müdürü, Ömer’in Ankara Gedikli Küçük Zâbit İhzârî Mektebi‘nin 1935 senesinde verdiği “orta mektep” diplomasını kabul etmemiş.
Çorum’un gururu yiğit Ömer, hakkını almak için; Yüce Türk Milletininin yüksek irâdesinin yegâne tecelligâhı olan TBMM’ye müracaât etmiş(27). Ömer’in bu dilekcesi; mezun olduğu Ankara Gedikli Küçük Zâbit İhzârî Mektebinin 1935 senesine kadar olan târihi hakkında bize, bugüne kadar hiçbir yerde yazılmamış, baha biçilmez bilgiler veriyor. Ömer’in müracaâtı üzerine TBMM Arzuhâl Encümeni, meselenin sâhibi Maârif Vekâletinden görüş isdemiş. TBMM Arzuhâl Encümeni’ne gönderdiği cevapda Maârif Vekâleti;
16 Aralık 1935 târihinde verdiği 67 numaralı kararında TBMM Arzuhâl Encümeni;
Çorum’daki Küçük Sıhhat Memuru Mektebine kayıt yapdırmak için Ömer’in verdiği dilekcesini “düzene uymayan” işlem olarak nitelemiş.
Fakat bu dilekce konusunda “düzene uymayan” esas işlemin;
Müdafaâî Milliye Vekâletinin Ankara Gedikli Küçük Zâbit İhzârî Mektebinde Ömer’e Kânununa aykırı olarak verdiği “orta mektep” tahsili olduğunu meskut geçmiş.
TBMM Arzuhâl Encümeni;
Bu dilekce konusunda kusurlu olanın Çorum’lu Nurioğlu Ömer değil fakat Kânuna aykırı “orta mektep” tahsili veren Müdafaâî Milliye Vekâleti olduğunu da görmezden gelmiş.
Çorum’lu Ömer’in durumu devlet-vatandaş ilişkisi bakımından tetkik edildiğinde;
TBMM Arzuhâl Encümenindeki azâların hepsine yazıklar olsun!
Anlatdığımız bu hikâyenin kahramanı olan Ankara Gedikli Küçük Zâbit İhzârî Mektebi mezunu Çorum’lu Ömer;
Mensubu olduğu astsubay sınıfına, astsubay târihinde astsubaya yapılan “tahsil zulümünün” ilk mağduru ve mazlumudur.
Çorum senin ile gurur duyabilir, yiğit Ömer.
* *
Senin değil ise şȃyet, o kayıp eşşeği türkü çığıra çığıra ararsın!
Müdafaâî Milliye Vekâleti;
Sözde târihci subay Ferdi UYANIKER ise;
“Deniz subay” sınıfının “deniz astsubay” sınıfı olduğuna dair söylediği yalanları
Makâlemizin aşağıdaki bölümünde fâş eyleyeceğim!
Fakat kulağını çınlatmış iken burada kendisi hakkında kısa bir bahis açmak faydalı olacak.
2019 senesinde yazdığı doktora tezi sayfa 506’da Öğretmen Albay Ferdi UYANIKER;
Sıhhat ve İçtimâî Muavenet Vekâleti;
Fakat
Müdafaâî Milliye Vekâleti;
Müdafaâî Milliye Vekâleti;
Sözde târih doktoru Ferdi UYANIKER ise;
Yazıklar olsun sana, Ferdi!..
Târih doktorası yazan Albay Ferdi UYANIKER;
Öğretmen Albay Ferdi UYANIKER;
Çorum’lu Ömer’e revâ görülen hak gasbına sen de maruz kalırsın!
İnşallah senin hakkında da böyle bir “koordinesizlik” olur
Ve
“Albay” rütben “onbaşı” rütbesine tenzil edilir de
Ben Şükrü IRBIK da senin bu durumunu şöyle haber yaparım;
Ne dersin, Ferdi?..
* *
Türk milletine armağan etdiği bu hârika vecizi için,
Merhum Aziz NESİN’e bir kere daha rahmet okuyalım ve yolumuza devâm edelim…
Ankara (Kara) Gedikli Küçük Zâbit Hazırlama Mektebinin Tevhid-i Tedrisât Kânununa aykırı olarak orta mektep tahsili verdiğine dâir TBMM Dilekce Encümeni’nin 1935 senesinde verdiği karar neticesinde;
Millî Eğitim Bakanlığı ve Millî Savunma Bakanlığı bu konuyu o günlerde TBMM’ye getirse idi şâyet,
Astsubayların ortaokul ve lise diploma denkliği zulümü 1935 senesinde halledilecek imiş.
Fakat astsubay ortaokul ve liselerinde Tevhid-i Tedrisât Kânununa aykırı olarak verdiği tahsilin hesâbını Millî Savunma Bakanlığına o günlerde kimse sormamış.
TBMM de bu konuya bigâne kalınca astsubaylara 1927 senesinde yapılmaya başlanan ortaokul ve lise “tahsil zulümü” 1977 senesine kadar tam 50 sene devâm etmiş.
Millî Savunma Bakanlığı;
Hakkını teslim edelim;
Lise tahsili veren Astsubay Hazırlama Okullarının Tevhid-i Tedrisât Kânununa uygun olarak tahsil verdiğine dâir Millî Eğitim Bakanlığının 1971 ve 1977 senelerinde aldığı kararlarda Genelkurmay Başkanlığının irâdesi ve talebi var.
Fakat
Gedikli Erbaş ve Astsubay Ortaokullarının 1939-1940 senesinden geçerli olmak üzere;
Makabline şâmilen devlet ortaokullarına denkliğini tescil etdiği 1955 senesinde Millî Eğitim Bakanlığının aldığı 177 Sayılı kararda Millî Savunma Bakanlığı’nın talebi yok!
177 Sayılı Karârına bakıldığında, Millî Eğitim Bakanlığının 1955 senesindeki bu kararı bakanlık olarak re’sen aldığı anlaşılıyor(29).
* * *
2717 Sayılı Kânun ile 1935 senesinde,
Subay sınıfının altında olmak üzere “Gedikli Küçük Zâbit” sınıfından “zımnen” ve “tensiken” teşkil edilen “Gedikli Erbaş” isimli sözde yeni asker sınıfının;
Emekli, terfi, mecburî hizmet vesâire özlük hakları ise,
3779 Sayılı Kânun ile 1940 senesinde ancak tanzim ve itmâm edilebilmiş(30).
1935-1940 seneleri arasında geçen beş sene içinde;
Deniz Gedikli Erbaş Ortaokullarında kimin ne yapdığını Deniz Kuvvetleri Komutanları dahi bilmiyor…
Aynı rezâlet;
Resmî sayfasında Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu’nun yayınladığı(31).
Ve dahi
Filfilli yalanlar ile süslediği okul târihcesinde şu anda bile bugün aynen söz konusudur.
* * *
Gedikli Erbaş sınıfının Deniz Kuvvetlerinde teşkil edildiği târih konusundaki rezâletler silsilesi,
Kara Kuvvetlerinde de aynı şekilde mevcut.
2015 senesinde gönderdiğim 18288 Sayılı BİMER dilekcem ile(32);
Kara Kuvvetleri Komutanlığında Gedikli Erbaş sınıfının teşkil edildiği târihi sordum.
18288 Sayı, 07 Ocak 2015 târih ve “Gedikli Erbaş Asker Sınıfının İhdâsı Hakkında” konulu BİMER dilekcem.
07 Ocak 2015 târih ve 18.288 Sayılı BİMER dilekceme dönemin;
Millî Savunma Bakanı İsmet YILMAZ,
Gedikli Erbaş isimli asker sınıfının teşkili ve özlük haklarının tahakkuku konusunda ise
Zamânında neler yapıldığını Türk Ordusunda dahi bilen kimse yok!
* * *
Subay hâricindeki “öteki asker sınıfları” hakkında kânun yapmak söz konusu olunca;
T.C. Ordusunda “islim hep arkadan gelmiş!”
Subaylar hâricindeki “öteki asker sınıfları” hakkında TBMM’de yapılan Kânunların mevcut duruma tatbik edilmesinde ise;
Millî Savunma Bakanları, Genelkurmay Başkanları ve Kuvvet Komutanları işi hep ağırdan almış!
Ve hattâ, kasden savsaklamışlar…
* *
Kânun tasarısı gerekcesinin ikinci maddesinde tasrih edildiği üzere;
2717 Sayılı Kânun ile 1935 senesinden beri vaz edilen “gedikli erbaşlara ait bütün mevzuât”
1950 senesinde meriyyete konulan 5619 Sayılı Gedikli Erbaş Kânunu içinde “toplanmış”(33).
Bu bilgiden ortaya çıkan netice şudur;
Gedikli Erbaş asker sınıfı 5619 Sayılı Kânun ile 1950 senesinde teşkil edildi diyenlerin hepsi yalan söylüyor.
Çünkü;
“Gedikli Erbaş” isimli asker sınıfı 2717 Sayılı Kânun ile 1935 senesinde “Gedikli Küçük Zâbit” sınıfından tensiken cebren ve hile teşkil edilmiş.
* * *
T.C. Ordusunda 2717 Sayılı Kânun ile 1935 senesinde “gedikli küçük zâbit” sınıfından “zımnen” ve hile ile teşkil edilen “gedikli erbaş” sınıfının mâruz kaldığı son istihâle ise 1951 senesinde tezgâha sürülmüş!
5802 Sayılı Kânun ile 1951 senesinde T.C. Ordusunda “astsubay” isimli sözde yeni bir asker sınıfı teşkil edilmiş(34).
5802 Sayılı bu Kânun ile tercih hakkı dahi verilmeden;
Orduda mevcut “gedikli erbaşlar” kasaplık koyun gibi bu kez de 1951 senesinde sözde yeni teşkil edilen “astsubay” sınıfına cebren nakledilmişler.
* * *
Gedikli Erbaş sınıfı hakkında kısa fakat mühim olan bu bilgileri verdikden sonra konumuza gelelim…
Rahmetli Hulûsi KENTMEN’e yapılan “meslek ve hukuk zulümünü” ifşâ eylediğimiz bu makâlemiz;
Millî Savunma Bakanları, Genelkurmay Başkanları ve Kuvvet Komutanları deniz ve kara/hava “gedikli zâbit” sınıfını 1929 senesinde tasfiye etmişler.
Ve bu zâlim subaylar tasfiye etdikleri hâlde bir türlü vazgeçemedikleri “gedikli zâbit” sınıfını;
Fakat 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kânununda “gedikli zâbit” asker sınıfı bugün bile hâlâ mevcut. Deniz ve hava “gedikli zâbit”lerin dul ve yetimleri devletimizden 2025 senesinde bile bugün hâlen maâş alıyorlar. “Gedikli zâbit” kocalarına ve babalarına yapılan zulümün ceremesini dul ve yetimleri ne acıdır ki, bugün de hâlen çekiyorlar.
“Hava gedikli zâbit” asker sınıfına yapılan “meslek ve hukuk zulümünü” akıllı ve vicdânlı havacılara bırakalım
Ve
“Deniz gedikli zâbit” isimli asker sınıfına yapılan “meslek zulümünü” anlatmak için yolumuza devâm edelim.
“Deniz gedikli zâbit” isimli asker sınıfına yapılan hukuk zulümünü ifşâ etdiğimiz makâlemizin kapladığı 1927-2025 seneleri arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığının isimleri aşağıdadır. Makâlemizde bu makâm isimlerinden birine yapdığımız atıf, dönemindeki kendi isimlerine yapılmış addedilmelidir.
* * *
Şimdi, burada bir nefes alalım!
Bahriye Vekâletinin Hulûsi KENTMEN’e yapdığı “meslek ve hukuk zulümünü” anlatmak için başladığımız makâlemizde,
Buraya kadar geldiğimiz durumu özetleyelim…
Kayıp Asker Sınıfı-2 isimli makâlemizin buraya kadar olan kısımında verdiğimiz bilgiler kapsamında,
Ortaya çıkan iki temel hakikât şunlar.
Bu makâlemizin ilk sayfasında gördüğünüz basit bir tarh işlemi neticesinde;
Peki, öyle ise;
Meslekdaşımız rahmetli Hulûsi KENTMEN’in hazin hikâyesi burada bitiyor mu?
Bilakis, yeni başlıyor!..
* * *
1492 Sayılı Kânun ile 1929 senesinde dönemin Millî Savunma Bakanı
Deniz ve kara hava gedikli zâbit sınıfını tasfiye etmiş.
Bahriye Vekâletinin bahriye gedikli zâbitlerine yapdığı meslek ve hukuk zulümünün aynısını
Harbiye Vekâleti de kara hava sınıfı pilot gedikli zâbitlere yapmış.
Hava Kuvvetleri Komutanlığının da unutdurmaya çalışdığı “kara hava gedikli zâbit” sınıfı var.
Fakat kara hava sınıfı gedikli zâbitlere yapılan meslek ve hukuk zulümünü bugüne kadar kimse gündem etmemiş.
Bu makâlemizin konusu bahriye gedikli zâbit sınıfına yapılan meslek ve hukuk zulümünü târihimizde ilk defâ olmak üzere gündeme getirmekdir. Bu cümleden olmak üzere; Harbiye Vekâleti ve 1949 senesinden sonra da Hava Kuvvetleri Komutanlığının kara hava sınıfı pilot gedikli zâbitlere yapdığı zulüm bu makâlemizin konusu değildir.
* * *
Meşhur sinema ve tiyatro sanatcısı
Emekli deniz astsubayı merhum Hulûsi KENTMEN’e yapılan kânunsuzluğu şöyle anlatabiliriz.
Lise mezunu bir gencimizi örnek alalım. Meslek olarak subaylığı seçen bu genç vatandaşımız;
Ve
İşde,
Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanının 1930 senesinde Hulûsi KENTMEN’e kurduğu kumpas tam da böyle!
Oyun devâm eder iken yapdıkları hileli kural değişikliği neticesinde;
1929 senesinde “bahriye gedikli zâbit namzedi” olarak mezun edilmesi gereken Hulûsi KENTMEN
Merhum Hulûsi KENTMEN;
Osmanlı Devleti’nin yapdığı 172 Sayılı Kânununa güvenerek 1927 senesinde sözleşme imzâlamış,
Bahriye Gedikli Zâbit Namzet Mektebine kayıt yapdırmış.
Bu mektebden kılıçlı “bahriye gedikli zâbiti” olarak mezun olacak imiş…
Fakat;
Maç devâm eder iken hile yaparak oyunun kuralını değişdirmişler…
Cumhuriyetin yapdığı 1492 Sayılı Kânun ile de 1929 senesinde “Kânunsuz” olarak;
1927 senesinde “Bahriye Gedikli Zâbit Namzed Mektebinde” “Efendi” unvânı ile talebe olarak başladığı ve
1961 senesinde “Deniz Astsubay Kıdemli Başçavuş” rütbesi ile emekli olarak ayrılasıya kadar geçen 34 senede
Merhum Hulûsi KENTMEN’e Deniz Kuvvetleri Komutanlarının yapdığı kânunsuzluk ve meslek zulümün dünyâda eşi menendi olamaz!
* * *
Bahriye gedikli zâbit sınıfı;
* *
1492 Sayılı Kânun;
* *
1492 Sayılı Kânun;
172 Sayılı Kânun ile 1915 senesinde teşkil edilen;
* *
1492 Sayılı Kânun Dört Hüküm Tesis Etmiş;
* *
1929 senesinde kurulan kumpas neticesinde Hulûsi KENTMEN kendini bambaşka bir yerde bulmuş!
1492 Sayılı Kânunun “bahriye gedikli zâbit” sınıfını tasfiye etmesi ile birlikde;
Târihimizde ilk defâ olmak üzere;
İşde, mazlum Hulûsi KENTMEN’in 34 senelik bahriye mâcerâsının akla ziyân meslek safahâtı…
Türk askerî târih yazıcılığında;
Bugüne kadar yapılan en büyük sahtekârlık ve nâmussuzluklardan birisi,
Ben Şükrü IRBIK’a göre Ordumuzdaki “gedikli zâbit” (gedikli subay) sınıfının inkâr edilmesidir…
II.Meşrutiyet sonrası Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi deniz askerî teşkilâtında “gedikli zâbit” (gedikli subay) sınıfı;
1912, 1913 ve 1914 senelerinde yapılan deneme ve hukûkî hazırlıklar sonunda;
Ordumuzdaki gedikli subay sınıfının târihî ve hukûkî durumu böyle olduğu hâlde,
Millî Savunma Bakanları, Genelkurmay Başkanları ve Kuvvet Komutanları,
Bugüne kadar yazdırdıkları ısmarlama kitaplarda, yüksek lisans ve doktora tezlerinde
Bilim ahlâkından nasibini almamış kimi subay ve astsubaylara;
Öyle ki;
Emekli Sandığı Kânununda bile bugün hâlâ mevcut olan “gedikli subay” tâbiri,
Türk Dil Kurumunun yayınladığı Güncel Türkce Sözlükde yok(38).
Türk Dil Kurumu bile Emekli Sandığı Kânununda bugün hâlâ mevcut olan “gedikli subay” tâbirini Türkce sözlüklerden kazıyıp atmış!
Yazıklar olsun sana, TDK!
* * *
Osmanlı Donanması (Donanmayı Hümâyun)’nda asker sınıflarını tasnif eden temel iki Nizâmnâme vardır. Bunlar 1701 ve 1792 Nizâmnâmeleridir.
Bu konuda tafsilâtlı bilgi Asubay Tefrikası 6-2 isimli makâlemizde mevcutdur.
Makâlemizin hacmini sınırlı tutmak gâyesi ile bu Nizâmnâmeleri meskût geçiyorum(39).
* * *
Tedrisâtı İptidâiye Kânunu Muvakkatinin 77.Maddesinin Değiştirilmesine Dâir 5956 Sayılı Kânunun “Gerekcesi”nde(40),
TBMM, 1952 senesinde Kânun tâbirini şöyle târif etmiş;
“Kânunlar bir cemiyet bünyesinin hâl ve istikbâlinin bir ihtiyâcını cevaplandırdığı takdirde yaşama kudretini muhafaza edebilir. Böyle bir ihtiyâç ve ümide uygun olmayanlar ise ne kadar ağır müeyyidelerle beslenirse beslensin, bir düzen kurmak şöyle dursun, bilâkis, bir ıstırap kaynağı olurlar.”
Bir devletin memleket içinde ve dışındaki itibârının miyârından birisi de hiç şüphe yok ki icrâya koyduğu kânunlarıdır. Kânunlar; onları hazırlayanların akıllarının, besâletlerinin ve basiretlerinin mertebesini izhâr eder. Meriyyete konulan kânunlar ne kadar uzun ömürlü olur ise o devletin itibârı o kadar yüksek, ömrü de o kadar uzun olur.
Padişah II.Abdülhamid’in 1890 senesinde irâde (fermân) buyurduğu Nizâmnâme ile;
Donanma’da “mektebli gedikli” sınıfını dönemin Bahriye Nâzırı Bozcaadalı Müşür Hasan Hüsnü Paşa teşkil etdirmiş.
1890 Donanma “Gedikli” Nizâmnâmesi(41);
— Osmanlı Donanmasının sürekli ve dikey terfi imkânı üzerine kurulu olan teşkilât ve terfi yapısı Gedikli sınıfının teşkil edildiği 1890 senesinde işde, bu Madde-17 ile paramparça edilmiş!
— 1890 Nizâmnâmesi 18’inci Maddesinin bu sarih hükümü “Donanma Gedikli sınıfının” “Donanma zâbit” sınıfına dâhil olduğunun kesin bir isbatıdır.
— Bu hükümün emri mucibince 1890 Nizâmnâmesi günün şartlarına göre tâdil edilse idi şâyet; Donanma Gedikli sınıfı, mevcudiyetini bugünlere kadar pekâlâ muhafaza etdirebilir idi.
Ve fakat
1890 Donanma “Gedikli” Nizâmnâmesi ile dönemin Bahriye Nâzırı Bozcaadalı Mürteşî Müşür Hasan Hüsnü Paşa’nın Osmanlı Donanmasına yapdığı en büyük kötülükler ise şunlar;
“Muvazzaf” iki asker sınıfı türetmiş.
* * *
Donanmayı Hümâyûn, Donanma, Bahriye, Deniz…
Târih sırasına göre dördü de birbirinin selef-halefidir.
(Donanmayı) Kapdân-ı Deryâ, Bahriye Nâzırı, Bahriye Vekili, Bahriye Müsteşarı, Deniz Kuvvetleri Komutanı da bu makâmların isimleridir.
172 Sayılı Kânunun 1915 senesinde “tasdikan” meriyyete konulması ile birlikde,
II.Meşrutiyet dönemi Osmanlı Bahriyesinde “bahriye gedikli zâbit” sınıfı ilk defâ olmak üzere teşkil edilmiş.
“Bahriye gedikli zâbit” sınıfına iki ayrı kaynakdan Efendi (talebe) kabul edilmiş;
II.Meşrutiyet dönemi bahriye efrâd-ı cedide mektebinden mezun edilen “alaylı gedikli zâbit”lerin meslek safahâtı aşağıdaki çizelgede görüldüğü gibidir.
İptidâî (İlkokul) mezunu olan ve Rüşdiye birinci sınıfdan tasdiknâme alan merhum Hulûsi KENTMEN,
İstanbul-Hasköy’deki bahriye gedikli zâbit namzed mektebine 103 numara ile 1927 senesinde kayıt yapdırmış.
Burada iki hususu hatırlatmakda fayda var;
Mektebli bahriye gedikli zâbiti yetiştiren ikinci kaynak olan bahriye makine ve gemici çırak mektebleri tahsil süreleri ise aşağıdaki çizelgelerde görüldüğü gibidir.
II.Meşrutiyet dönemi makine çırakları mektebinin tahsil süresi;
II.Meşrutiyet dönemi gemici çırak mektebinin tahsil süresi şöyle imiş;
Şimdi, evvel Allah;
Merhum Hulûsi KENTMEN’in mânevî şahsında bahriye gedikli zâbit sınıfına
Dönemin Millî Savunma Bakanları, Genelkurmay Başkanları ve Deniz Kuvvetleri Komutanlarının yapdıkları meslek ve hukuk zulümünü zaman/olay dizisi içinde târihimizde ilk defâ olmak üzere görelim.
* * *
1912 Meclis-i Vükelâ Karârı ve 1913 Gedikli Nizâmnâmesi aylar içinde iflâs edince,
Bahriye gedikli zâbit sınıfını teşkil etmek için üçüncü teşebbüs 1914 senesinde sahneye konulmuş. 1914 senesinde bu kez de “Kânun-ı Muvakkat” hazırlamışlar. Bahriyede gedikli zâbit olarak istihdam etmek üzere gönüllü gençleri bulmak için gazetelere ilan vermişler. Fakat maaşı az bulan gençler bahriye gedikli zâbitliğe rağbet etmemiş.
1914 “Kânun-ı Muvakkat da aylar içinde iflâs etmiş. Bahriye Nezâreti adına tam bir rezâletler silsilesi. 1914 “Kânun-ı Muvakkat”ın hemen ardından, dördüncü teşebbüs olarak bu kez de 1915 senesinde “Kânun” hazırlamışlar. Bu kânun için 1914 senesi Haziran ayında Askerî Encümen bir mazbata hazırlamış.
Askerî Encümenin hazırladığı bu mazbatanın târihi yok. TBMM’ye sordum, Onlar da yok dedi. 13 Temmuz 1914 Pazartesi günü Meclis-i Mebusânda 1914 Senesi Bahriye Nezâreti Bütçesi Müzakere edilmiş. Bu vesile ile İnikâd:32’de söz olan Ziya bey, “söz konusu mazbatanın 15-20 gün evvel Askerî Encümenden çıkdığını” beyân etmiş. Bu bilgiye göre merkum mazbatanın 1914 senesi Haziran ayının sonunda Askerî Encümenden çıkdığı anlaşılıyor(42).
Bahriye gedikli zâbit sınıfını teşkil etmek için 1914 senesinde hazırlanan ve 1915 senesinde meriyyete konulan Kânunun Askerî Encümen Mazbatası,
Dönemin zâbit ve mebuslarının bahriye gedikli zâbit sınıfı hakkında ne düşündüğüne dâir olarak insanın ağzını açık bırakan tesbitler getiriyor önümüze.
Bugüne kadar hiçbir yerde yayınlanmamış bu tesbitleri târihimizde ilk defâ olmak üzere bugün burada sizler görüyorsunuz.
MECLİS-İ MEBUSȂN Sene : 1330 Kânun Lâyihaları Cilt : 1 — 500 — NUMARA : 150 MECLİS-İ MEBUSȂN 1330 İçtimâ-ı
ASKERÎ ENCÜMENİ MAZBATASI Bahriye Efrâd ve Küçük Zâbitânıyle Gedikli Zâbitân Kânun-u Muvakkati Bahriye Nâzırının huzuruyla tetkik ve müzâkere olundu. Lâyiha başlıca iki kısımdır.
Birinci kısım Bahriye Nezâretinin sâlâhiyyeti dahilinde görülebilir. Ancak kavânin ve nizâmât-ı Bahriyyemiz ya pek kadîm zamanlarda mevzu veya asakir-i Berriyyeye mahsus olanlardan ibarettir. Bunlar umur-u Bahriyyeyi daire-i ihtisasında tedvire gayr-ı müsaittir. Bütün hidemât ve muamelâtın bir daire-i selâmete konması ise zamana muhtaçtır. Sarfedilen mesainin netayic-i müfide vermesi hidemât ve muamelât-ı mâruzanın eşhâsın tebeddülünden müteessir olmayacak sûrette bir hâl-i istikrara vaz’ına mütevakkıftır. Bu kısım işbu mülâhazaya mebni nazâr-ı tetkike alındı. Gediklilere ait olan ikinci kısım bahriyemizin hayat ve memat meselesidir.
Ve
Lâyihanın tertibât-ı umumiyyesinde tetkik ve ihatayı (anlamayı. IRBIK) müşkil kılan takdim ve tehirler tahsis ve tekrarlar hazfedildi. (çıkartıldı, iptal edildi. IRBIK). Encümenimizin tadilât-ı Bahriyye Nezâreti tarafından tamamen kabul edildi. Bera-yı tasdik Hey’et-i Umumiyyeye takdim kılındı. (Mazbatanın yazıldığı tarih yok. IRBIK)
Encümen Reisi Mazbata Muharriri Zabıt Katibi Ertuğrul Mebusu Karesi Mebusu Kengiri Mebusu Enver Hüseyin Kadri Fazıl Berki
Aza Aza Aza Gelibolu Mebusu Ümraniye Mebusu Biga Mebusu Süleyman Halit Süleyman Kazım
Aza Aza Aza Şam Mebusu Tekfurdağı Mebusu Bolu Mebusu Hüseyin Avni Harun Hilmi Yusuf Ziya
Aza Aza Aza Tokat Mebusu Canik Mebusu Müntefek Mebusu Tahsin Talat Muhsin |
1914 senesinin zâbit ve mebuslarının “zâbit” sınıfı ile “diğer asker” sınıflarına bakışı ile,
2025 senesinin subay ve milletvekillerinin “subay” sınıfı ile “diğer asker” sınıflarına bakışı arasında
Zerre fark olmadığı ibretlik bir durum olarak karşımıza çıkıyor.
* *
Kayıp Asker Sınıfı-2 isimli bu makâlemizin baş oyuncusu rahmetli Hulûsi KENTMEN…
Hulûsi KENTMEN;
“Bahriye gedikli zâbiti” olmak için,
Bahriye gedikli zâbit namzed mektebine 103 mektep numarası ile 1927 senesinde kayıt yapdırmış.
Bahriye gedikli zâbit sınıfının II.Meşrutiyet dönemi Osmanlı Bahriyesindeki yerini ve önemini anlayabilmek için,
Hulûsi KENTMEN’in olmak isdediği “gedikli zâbit” sınıfının târihini hülâsaten anlatmak faydalı olacak.
Makâlemizin kapsadığı dönem itibârı ile bahsetdiğimiz “bahriye gedikli zâbit” sınıfı,
Meclis-i Mebusân ve Meclis-i Ȃli’nin hazırladığı
Ve
Dönemin Padişahı Sultan Mehmed Reşâd’ın 1915 senesinde irâde (fermân) buyurduğu Kânun ile teşkil edilmiş.
Osmanlı Devleti;
1915 senesinde “tasdikân” meriyyete koyduğu bu Kânundan evvel ise
“Bahriye gedikli zâbit” sınıfı hakkında deneme-yanılma ile şu dört Kânunu meriyyete koymuş.
II.Meşrutiyet dönemi Osmanlı Bahriyesi (Donanmayı Humâyun, Donanmayı Osmanî, Deniz Kuvvetleri);
172 Sayılı bu Kânun ile 1915 senesinde teşkil edilen “mektebli bahriye gedikli zâbit” sınıfı;
Meclis zabıtlarına ve Kânun hükümlerine bakıldığında;
1915 senesinde tasdikân kabul edilen 172 Sayılı Kânun ile teşkil edilen “mektebli bahriye gedikli zâbit” sınıfının “sunufu mahsusa” (özel bir zâbit. IRBIK) sınıfı olduğu musarrah ve mukannendir.
Ȃlim olmaya hâcet yok! Okuma-yazma bilen her vatandaş da bunu kolayca anlayabilir.
* * *
172 Sayılı Kânun ile 1915 senesinde teşkil edilen “bahriye gedikli zâbit” sınıfının “özel bir zâbit” sınıfı olduğuna dâir fikir vermesi için,
1917 senesinde Meclis-i Mebusânda yapılan şu iki müzâkereyi okumak yetecek…
11 Ocak 1917 Perşembe günü İnikâd-20 ile Meclis-i Ȃli’de Azâ Ahmet Rıza Beyin “bahriye gedikli zâbit” sınıfı hakkında irâd etdiği tesbiti şöyledir.
Meclis-i Mebusânda yapılan birinci müzâkere;(44)
“Bahriye gedikli zâbit” sınıfı 172 Sayılı Kânun ile 1915 senesinde dâimî olarak teşkil edildikden 2 sene sonra yeterli sayıda gönüllü talebe temin edememişler. Bu sebebden dolayı, kayıt-kabul şartlarını esnetmek için 1917 senesinde 172 Sayılı bu Kânunun 15’inci maddesini tâdil etmişler.
AHMET RIZA BEY — Bir defa bu kadar sanata vakıf bir adam bulunacak olursa, Onu Bahriye Nazırı yaparlardı. Böyle sanat sahiplerinin mektebe (makineci ve gemici çırak mektebleri. IRBIK) gitmesini anlamam. Bâhusus, bu adam kıtlığında bu madde nasıl tatbik olunabilecektir?
* *
08 Mart 1917 Perşembe günü İnikâd-51 ile Meclis-i Mebusân’da,
Bahriye Nezâreti Müsteşarı Vasıf (TEMEL) Beyin “bahriye gedikli zâbit” sınıfı hakkında irâd etdiği tesbiti ise şöyledir.
Meclis-i Mebusânda yapılan ikinci müzâkere;(45)
(Kalyon kaptanı (Albay)) Vasıf (TEMEL) Bey, Bahriye Nezâreti Müsteşarı (Deniz Kurmay Başkanı):
İşde, muhterem okuyanlar! Belgesini siz de gördünüz.
Osmanlı Bahriyesindeki gedikli zâbitler, “Bahriye Nâzırı olacak kadar sanata vakıf” askerler imiş…
Fakat bugüne kadar yazdığı ve ısmarlama yazdırdığı düzmece târihcelerde Deniz Kuvvetleri Komutanları;
Hâlbuki;
Okuduğunu anlayacak kadar bile zekâsı olmayan sözde târihci subaylar;
5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kânununun aşağıda gördüğünüz sâdece şu maddesini anlayabilseler idi;(46)
“Gedikli subay” sınıfının “astsubay” sınıfı “olmadığını” öğrenecekler idi…
“Gedikli subay” sınıfının “astsubay” sınıfı olmadığının en kesin İsbatı
“Gedikli subay” sınıfının “astsubay” sınıfı olmadığını öğrenmek için hâlen meriyyetde olan 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kânununa bakalım. Mezbur Kânun, Madde-40, Fıkra (ç), Bend (I)’in bugüne ait ekran görüntüsü şöyledir.
5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kânununun yukarıda görülen Madde-40, Fıkra (ç), Bend (I)’in altındaki;
5434 Sayılı bu Kânunda “Gedikli subaylar” ibâresinin bugün bile hâlâ mevcut olmasının sebebi şudur;
Ayrıca;
5434 Sayılı mezbur Kânunun 1949 senesinde Resmî Gazete’de yayınlanan sûretinde yer alan ve 5510 Sayılı Kânun Madde-106 ile 2006 senesinde ilga edilen Geçici Madde-15’deki “gedikli subaylar” ibâresi ile “bahriye gedikli subay” sınıfının kasdedildiği ve “bahriye gedikli subay” sınıfının “subay” sınıfına dâhil olduğunun da kesin isbatıdır.
* *
Yayınladığımız Asubay Tefrikası-12 isimli makâlemizde
Ve dahi
2021 senesinde Türk ve dünyâ kamuoyuna fâş eyledim.
* * *
Mekâtib-i askeriye talebesinin maâşlarını tesbit eden 357 Sayılı Kânun 1923 senesinde hazırlanmış. Bu Kânun, bahriye gedikli zâbit sınıfı hakkında bugüne kadar öğrenmeye kimsenin zahmet etmediği çok önemli iki bilgi veriyor;(47)
Teşkil edildikleri 1915 senesinden itibâren ilkmektep ve ortamekteb seviyesinde karma tahsil veren;
Bahriyeye gedikli zâbiti yetiştiren gemici, makinacı ve muzıkacı ve tayyâreci çırak mekteplerinin isimi 1926 senesinde bahriye gedikli zâbit namzed mektebi olarak tebdil edilmiş. Hulûsi KENTMEN de bu mektebe 1927 senesinde kayıt yapdırmış. Nizâmnâme Madde-2 mucibinde “mekteb-i iptidâînin devre-i mütevassıta tahsilini görmüş olanları” kabul eden bahriye gedikli zâbit namzed mektebinde 1927 senesinde tahsil süresi ise Hulûsi KENTMEN’in beyânına göre 2 sene imiş.
Bahriye çırak mekteblerinin isimleri 1926 senesinde bahriye gedikli zâbit namzed mektebi olarak tebdil edildikden sonra tahsil süresi 2 seneye düşürülmüş. 430 Sayılı Tevhid-i Tedrisât Kânunu(48) kapsamında meriyyete konulan 789 Sayılı Kânun mucibince tahsil süresi 1927 senesinde 3 seneye yükseltilmiş(49).
* * *
Bahriye gedikli zâbit sınıfına revâ görülen kahredici muamele, esir kampındaki düşman esirlere bile yapılmamış.
Bahriye Vekâletinin gedikli zâbit sınıfına tatbik etdiği bu kahredici muamelelerden birkaçı şunlar;
Bahriye gedikli zâbit sınıfına yapılan kahredici muâmeleyi Menteşe Mebusu Esad Efendi 1924 senesinde gündeme getirmiş. 25 Mayıs 1924 târihi Salı günü icrâ edilen İnikâd:21 Esad Efendi bahriye gedikli zâbitlerin perişân hâllerini meclisde şu sözler ile gündeme getirmiş;(50)
Esad (İLERİ) Efendi (Menteşe (Muğla)) — Efendim, sefâini harbiyemizde efrâdı askeriyei bahriyenin tâlim ve terbiyesi ile meşgul olan ve gemilerde pek mühim vazaif ifa eden gedikli zâbitân vardır ki Yavuz’umuzu ve Hamidiye’mizi müftehirâne ve müteşekkirâne ziyâretimde “bunların hâli perişânelerini görerek müteessirâne dönmüş idim.” Gelince bunların adedini, bunların vazaifini âmil bir surette tetkik eyledim.
Arkadaşlar bu gedikli zâbitândan olup da şimdiye kadar terfi edemiyenlerden birinci sınıfın 13, ikinci sınıfın 17, üçüncü sınıfın adedi 19’dur. Hâlbuki bununla beraber birinci sınıf gedikli zâbitâna verdiğimiz maaş 1800, ikinci sınıfa 1200, üçüncü sınıfa 650 kuruştur.
“Arkadaşlar, bunları suâl ediniz; deruhte eyledikleri vazife o kadar mühim, o kadar vatanîdir ki” bunlara karşı bu maaşı, yani bunun tezyidini (arttırmak. IRBIK) hepimizin imânı, kemâli hürmetle kabul edecek ve bunların maaşlarına zam da yüksek bir para değildir, üç, dört bin lira bunların ihyasına sebep olacaktır. Çünkü adedi yüz otuz dokuzdur.
Müdafaâî Milliye Vekili Kâzım (SEVÜKTEKİN) Paşa (Karesi) — Efendim bu gedikli zâbitân maâşâtı için Hükümet bir teklif yapmıştır. Bu teklif Meclisi Âliye gelmiş ve zannederim Muvazenei Mâliye Encümenine havâle edilmiştir. Miktarının ne kadara baliğ olacağını şimdi hatırlamıyorum. “Terfi meselesi, terfi payı hakikâten bahriyede çok az hesap edilmiştir. Bunlardan eski rütbeli zâbitân pek çoktur. 10-15 senelik zâbitân vardır ki, terfi etmemiştir.”
* *
Bir yandan tasfiye edilmek bir yandan da unutulmak bahriye gedikli zâbit sınıfının kaderi olmuş.
Umuru Bahriye Müdüriyeti, bahriye çırak mektebinin 59 talebesine vereceği maâş için bütçeye tahsisât koymayı unutmuş!..
Bahriye çırak mektebi gedikli zâbit yetiştiren askerî mektebdir. Yukarıdaki sayfalarda belgesini verdiğimiz üzere; İlkmekteb mezunlarını kayıt ve kabul eden bahriye çırak mektebinde tahsil süresi Cumhuriyet öncesinde 4 ilâ 5 sene imiş. Cumhuriyet ile birlikde 2 seneye tenzil edilmiş. Dönemin canlı şâhidi olan merhum Hulûsi KENTMEN 1990 senesinde Deniz Kuvvetleri Dergisine verdiği mülâkâtda da aynı bilgileri veriyor. Çırak mektebi isimi 1924 sene ve 430 Sayılı Tevhid-i Tedrisât Kânununun meriyyete konulması ile birlikde, 1926 senesinde “bahriye gedikli zâbit namzed mektebi” olarak tebdil edilmiş. Mektebin ilk talimâtını Matbaâ-i Bahriye gene aynı sene Osmanlıca neşredmiş. Ne acıdır ki neşredildiği günden bugüne kadar 100 sene geçmesine rağmen Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Osmanlıca bu talimâtı Türkceye tercüme etmemiş. Nadir eser olan bu talimâtı ben temin etdim. Tercüme etdirmek için soruşdurdum, en insaflısı 200 dolar isdedi(51).
1923 senesinde hazırladığı 1924 senesi bahriye bütcesinde Umuru Bahriye Müdüriyeti çırak mektebinin ikinci sınıfına geçecek 59 efendi talebe maâşı için tahsisât koymayı unutmuş. 15 Aralık 1924 Pazartesi günü TBMM’de yapılan İçtima:22’de konu gündeme gelmiş(52).
1923-1924 döneminde bahriye çırak mektebine kayıt yapdıran 59 efendi bütün imtihânları başarı ile vermişler ve ikinci sınıfa geçmişler. 15 Aralık 1924 Pazartesi günü yapılan müzâkere ile çırak mektebinin ikinci sınıfına geçen 59 efendiye maâş ödenebilmesi için ek tahsisat tahakkuk etdirilmiş.
Meclisdeki bu müzâkereden, bahriye çırak mektebi hakkındaki şu bilgileri derliyoruz. Bahriye gedikli zâbiti yetiştiren çırak mektebi Cumhuriyet târihinde ilk talebelerini 1923-1924 döneminde kabul etmiş. İlkmektep talebelerini kayıt-kabul eden çırak mektebi, 2 senelik tahsil-terbiye-taâllümden sonra 172 Sayılı Kânuna göre gedikli zâbit namzedi mezun etmiş.
* *
1908 senesinden 1983 senesine kadar geçen 75 senede
Osmanlı Bahriyesi Türk Deniz Kuvvetleri’nde görev yapmış bahriye gedikli zȃbit mevcudunu tesbit edebildiğim kadarı ile derledim.
Tȃrihimizde ilk defȃ olmak üzere gördüğünüz bahriye gedikli zȃbit mevcudu şöyle imiş.
* *
1923 senesinde yapılan 360 Sayılı Kânun ile zâbitân heyetinin maâşât ve tahsisâtı fevkalâdelerine zam yapılmış.(53).
Fakat bu Kânunda bahriye gedikli zâbit ile (berrî) havaî makinist ve tayyâreci (pilot) gedikli zâbitleri unutmuşlar. 508 Sayılı bu Kânunun 1924 senesinde meclisde yapılan müzâkeresinde bu konuda bakın, kim, neler söylemiş(54).
Reis Fethi (OKYAR) Bey —Efendim, vakit gecikmiştir. Hidemâtı Vataniye Kânununa rey vermeyen zevât varsa lütfen reylerini istimal buyursun. İstihsali ârâ muamelesi hitâm bulmuştur.
TUNALI HİLMİ BEY (Zonguldak) — Efendim, şu Gedikli Zâbitânı Kânununu çıkaralım. Yazıktır bu kahramanlara! Reis Fethi (OKYAR) Bey — Çıkaracağız efendim. Fakat bu saatte çıkarmak imkânı yoktur. Efendim, akşama (←iftar saati. IRBIK) on dakika kaldı onun için celseyi tatil edeceğim. TUNALI HİLMİ BEY (Zonguldak) — Bir kere de Meclis iftarını burada yapıversin. Asıl hayır budur. REİS — Efendim, bu gece saat dokuzda içtima etmek üzere celseyi tatil ediyorum. Hitamı celse saat: 6,25. |
Tunalı Hilmi Beyin “yazıktır bu kahramanlara” dediği “gedikli zâbitâna” hak etdikleri maâş ve tahsisâtı fevkalâde zamlarını vermek için,
Reis Fethi (OKYAR) Bey, bir günlüğüne de olsa orucunu meclisde açmaya tenezzül etmemiş!
Mebusun orucu gedikli zâbitin ekmeğine galebe çalmış!
* *
Yanlış okumadınız!
Meclis zabıtında aynen böyle yazıyor!
Bahriye gedikli zâbiti 1924 senesinde Bahriye zâbitinden daha fazla maâş alıyor imiş…
508 Sayılı Kânun 1924 senesinde meclisde müzâkere edilir iken
Bahriye gedikli zâbiti maâşı hakkında
Trabzon Mebusu Muhtar (ÇİLLİ) Bey ile Denizli Mebusu Mazhar Müfit (KANSU) Bey arasında şu muhâvere cereyân etmiş.
* *
508 Sayılı Kânun esbâb-ı mucibesinde;
“Bahriye gedikli zâbit” sınıfının “bahriye zâbit” sınıfına dâhil (mensup) olduğunu herkesin anlayabileceği kelimeler ile anlatmış.
Kelime isrâfına hâcet var mı?
* * *
430 Sayılı Tevhid-i Tedrisât Kânunu kapsamında meriyyete konulan 789 Sayılı Kânunu;(55)
İlkmektep mezunlarını kayıt eden deniz gedikli küçük zâbit ihzârî mektebinin iki sene olan tahsil süresinin 1929 senesinde üç seneye yükseltilmesinin sebebi;
Dönemin Millî Müdafaâ Vekâletinin 1926 sene ve 789 Sayılı Maârif Teşkilâtına Dâir Kânuna aykırı tahsil vermesidir.
Deniz gedikli küçük zâbit ihzârî mektebi teşkil edildiği 1929 senesinden itibâren “süre” olarak 3 senelik devlet ortaokulu muadili tahsil vermiş. Fakat bu kez de “müfredât” olarak 789 Sayılı Kânuna aykırı tahsil vermeye başlamış.
1926 sene ve 789 Sayılı Maârif Teşkilâtına Dâir Kânuna uygun olarak;
Deniz gedikli küçük zâbit ihzârî mektebinin iki sene olan tahsil süresi 1929 senesinde üç seneye yükseltilmiş.
Bu bilgileri târihimizde ilk defâ olmak üzere bu makâlemiz ile Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK ilân ediyorum.
* * *
“Gedikli küçük zâbit” isimli asker sınıfı askerî târihimizde ilk defâ olmak üzere 1001 Sayılı Kânun ile 1927 senesinde Ordu (Berriye, Kara)’da teşkil edilmiş(56).
Yeni teşkil edilen gedikli küçük zâbit isimli bu asker sınıfının teşkil gerekcesini dönemin Müdafaai Milliye Vekili tekâüd zâbit Recep Bey şöyle izah etmiş;
Müdafaâi Milliye Vekili Recep (PEKER) (Kütahya) (…) Şunu da arz edeyim ki. bu kanunla teşekkül edecek olan gedikli küçük zabitan, ordunun daimî vasıtayı zaferi ve heyeti talimiyenin vasıtai muaveneti olacağı gibi kendisine mahsus şerefi de olacaktır. |
1001 Sayılı bu Kânun Madde-4 ile;
Gedikli küçük zâbit sınıfını gedikli erbaş sınıfına tenzil etdikden sonra Harbiyeden tard edilen talebeleri gedikli erbaş yapmak subayların gururuna dokunmuş olmalı ki;
* *
1107 Sayılı Kânun, iki ay önce meriyyete koydukları 1001 Sayılı Kânuna yapılan ilk yama olmuş. Nisan ayında yapdıkları 1001 Sayılı Kânuna eklemeyi akıl edemedikleri hususları iki ay sonra, Haziran ayında yapdıkları 1107 Sayılı bu yama Kânun ile telâfi etmeye çalışmışlar. Diğer yamalar ise 1446, 1675, 1841 ve 1861 Sayılı Kânunlar olmuş.
1107 Sayılı Kânun ile 1927 senesinde;(59)
Ve
1107 Sayılı bu Kânun ile dönemin İsmet (İNÖNÜ) hükûmeti aslında gizli olarak şunları yapmış;
* *
Genelkurmay Başkanlığı ve tabii ki kuyruğuna takdığı Millî Savunma Bakanlığı,
Zamân içinde yapdıkları “ince hukûkî balans ayarları” ile;
Bu “ince balans ayarları” ile Genelkurmay Başkanlığı
Ve tabii ki kuyruğundaki Millî Savunma Bakanlığı;
Saf, katışıksız ve “yarı tanrı” bir “subay” sınıfı türetmiş(61).
* *
Gene 1927 senesinde meriyyete koyduğu 1010 Sayılı Kânun ile İsmet İNÖNÜ hükûmeti;(62)
“Zâbitân” heyetine “bir nefer tayını itasına” karar vermiş.
Hazırlatdığı Kânun lâyihasında Başvekil İsmet (İNÖNÜ);
Türkiye Cumhuriyeti Başvekâlet Müsteşarlığı 1 Mart 1927 Adet: 6/856 Esbabı mucibe lâyihası Hayat pahalılığının günden güne artmakta olması ve maâşâttan yapılmakta olan tevkifat nispetinin fazlalığı hasebiyle emri idare ve taayyüşte duçarı müşkülât olan zabitanın bazı ihtiyaçlarını tehvine medar olmak üzere “müşirden zabit vekiline kadar bilumum zabitan” ile şimdiye kadarki terfih tedabirinde nazarı dikkate alınmamış olan muhtelif rütbeden hesap memurlarına her ay bir nefer tayını itası muvafık görülmüş ve bu maksatla tanzim kılınan lâyihai kanuniye müsveddesi rapten takdim kılınmıştır. Birinci Madde — “Müşirden zabit vekiline kadar bilumum berrî, bahrî, havaî ve jandarma zabitanı” ile birinci ve ikinci sınıf muamelât memurlarına ve hesap memurlariyle hesap memuru muavinlerine her ay aynen veya bedelen bir nefer tayını ita olunur. |
Hazırladığı mazbata ile Müdafaâi Milliye Encümeni, Başvekâletin Kânun lâyihasındaki teklifini “aynen kabul” etmiş. Başvekâletin yapdığı gibi Müdafaâi Milliye Encümeni de;
Türkiye Büyük Millet Meclisi Müdafaâi Milliye Encümeni 17.3.1927 Adet: 35 Müdafaâi Milliye Encümeni Mazbatası Riyasete Müdafaâi Milliye Vekâletinin teklif ettiği berrî, bahrî, havaî ve jandarma zabitaniyle muamelât ve hesap memurlarına bir nefer tayini İtası hakkında kanun lâyihasını Recep Beyin huzuriyle müzakere ve “aynen kabul ettik.” |
Sıra gelmiş paranın efendisi Muvazenei Mâliye Encümeni’ne. Çünkü bir nefer tayını itası konusunda meclisde ağzı olan herkes konuşacak. Fakat parayı Mâliye Vekâleti ödeyecek. Bu sebepden dolayı Kânun hazırlanmasında son sözü her zaman Mâliye Vekâleti söyler. Para kimde ise aga o, değil mi? 08 Nisan 1927 târihli bu mazbatasında Muvazenei Mâliye Encümeni;
“Bahriye gedikli zâbit” sınıfının “bahrî zabitan” tâbirine dahil olduğunu tescil ve tasdik etmiş. Emir ve komuta etdiği “bahriye gedikli zâbit” sınıfının “bahrî zabitan” tâbirine dahil olduğunu bilmemesi her üçü de “karacı mütekâid zâbit” olan;
Her üçünüze de yazıklar olsun!
Türkiye Büyük Millet Meclisi Muvazenei Maliye Encümeni Karar Numarası: 100 Kayıt Numarası: 1/1075 Muvazenei Maliye Encümeni Mazbatası
Muvazenei Mâliye Encümeni;
Reis Mazbata Muharriri Çatalca Gaziantep Şakir Ali Cenani
Kâtip Ertuğrul Konya Doktor Fikret Fuat |
Muvazenei Mâliye Encümeni’nin yapdığı “ince balans ayarından” sonra 1010 Sayılı Kânun ile;
“Zâbit” sınıfında olduğu gibi “bahriye gedikli zâbit” sınıfına da “bir nefer tayını itasına” karar vermişler.
“Bahriye gedikli zâbit” sınıfının “bahrî zâbitândan” sayıldığını inkâr eden Müdafaâi Milliye Vekâletine,
1010 Sayılı Kânun ile Mâliye Vekâleti’nin atdığı bu târih ve hukuk tokadı ilk olmuş. Fakat son olmamış. Kendi hazırladığı Kânunları inkâr etmek bahâsına Müdafaâi Milliye Vekâleti “bahriye gedikli zâbit” sınıfının “bahrî zâbitândan” sayıldığını gene inkâr etmiş. Her inkâr edişinde Mâliye Vekâleti’nden gene bir târih ve hukuk tokadı yemiş.
* *
Şu dibi delik dünyâda iki şey vardır ki parasız olmaz;
Para yok ise şâyet her ikisinin de akıbeti hicrândır, hüsrândır!
Meclis’de kabul edilip icraâta konulan her kânun da tıpkı aşk gibi eninde sonunda paraya taâlluk eder.
Para deyince de devlet idâresinde Mâliye Bakanlığı akıla gelir.
Mâliye Bakanlığını ise Meclis’de Muvazenei Mâliye Encümeni (Bütçe Komisyonu) temsil eder.
Bütçede tahsisâtı olmayan ve maâş ödenmeyen “asker” orduda mevcut olamaz.
Bütçede tahsisâtı olan ve devletin maâş ödediği “askeri” de kimse inkâr edemez.
Hukuk böyle emretmesine rağmen dönemin Başvekili İsmet (İNÖNÜ), Müdafaâi Milliye Vekili Recep (PEKER) ve Bahriye Vekili İhsan (ERYAVUZ);
Fakat Muvazenei Mâliye Encümeni bu yalanı söyleyenleri suçüsdü yakalamış!
Ve bu yalancıların mumlarını Meclis’de söndürmüş!
1010 Sayılı Kânun 1927 senesinde müzâkere edilir iken;
Muvazenei Mâliye Encümeni “bahriye gedikli zâbit” sınıfı hakkında 100 numaralı kararı almış.
Bu karârında 863 Numaralı Ordu Zâbitan Heyetine Mahsus Terfi Kânunu’na atıf yapmış. Bu atıfında Muvazenei Mâliye Encümeni;
“Bahriye gedikli zâbit” sınıfının 863 numaralı Ordu Zâbitan Heyetine Mahsus Terfi Kânunu’na dâhil olduğuna karar vermiş.
Devlet aklı ile verdiği bu kararında Muvazenei Mâliye Encümeni,
“Bahriye gedikli zâbit” sınıfının “zâbit” sınıfına dâhil olmadığı yalanını söyleyen;
Cehennem ateşinde yanıp kavrulmaları için söyledikleri bu yalan her üçü de karacı zâbit olan bu devlet adamına yeter de artar bile.
İşin uhrevȋ yanı bir yana hukukȋ tarafında da büyük bir rezâlet var;
Mâdemki “bahriye gedikli zâbit” sınıfı “zâbit” sınıfına dâhildir, ki teşkil edildği 1915 senesinden beri öyledir,
Mâdemki “bahriye gedikli zâbit” sınıfını 1926 senesinde 863 Numaralı Zâbit Kânunu’na dâhil etmediniz,
* * *
Osmanlı Devletinin 1915 senesinde “teşkil” etdiği “bahriye gedikli zâbit” sınıfını,
Türkiye Cumhuriyeti Devleti 1929 senesinde “tasfiye” etmiş.
1492 Sayılı Kânun lâyihası aslında deniz ve karanın hava sınıfı gedikli küçük zabit “maâşı hakkında” hazırlanmış.
Fakat asıl maksat, “bahriye gedikli zâbit” sınıfını gizlice “tasfiye” etmek imiş!
1492 Sayılı Kânun ile 1929 senesinde;
1929 senesi itibârı ile,
Bahriye gedikli zâbit namzed mektebinin her üç sınıfında tahsile devam eden efendi mevcudu şöyle imiş;
* *
Bu senenin ilk ayının ikinci günü vefât eden arabesk şarkıcısı merhum Ferdi TAYFUR,
Sevdalılar beni anlar isimli şarkısında şöyle dedi;
“Varlığının tiryâkisi, yokluğunun delisiyim.”
Osmanlı Bahriye Nâzırının 1915 senesinde teşkil etdirdiği “mektebli bahriye gedikli zâbit” sınıfını,
Türkiye Cumhuriyetinin Bahriye Müsteşarı 1492 Sayılı Kânun ile 1929 senesinde “tasfiye” etdirmiş(63).
Osmanlı Bahriye Nâzırının İngiliz Kraliyet Donanmasından örnek alarak teşkil etdiği “gedikli zâbit” sınıfının Osmanlı Bahriyesi ve Türk Deniz Kuvvetlerinde ömürü sâdece 14 sene olmuş!
Bahriye’deki “mektebli gedikli zâbit” sınıfının “tasfiye” sebebini dönemin Başvekili İsmet (İNÖNÜ) 1492 Sayılı Kânun Lâyihasında kendi aklınca şöyle izâh etmiş;
* *
İstanbul (Asitane)’lu olan Emin YÜCE 1903 senesinde bahriye mektebinden mühendis (asteğmen) rütbesi ile mezun edilmiş bahriye zâbiti. Emin YÜCE 1931 senesinde yarbay rütbesi ile emekli edilerek Bahriye’den teskere almış(64).
Bahriye zâbit sınıfının bahriye gedikli zâbit sınıfına karşı saltanât döneminde beslediği his konusunda,
Bahriye zâbiti Emin YÜCE’nin tesbitleri çok önemli fikirler veriyor bizlere.
1906 senesinde Bahriye Gediklisine yapılanlar…(65)
Bahriye mektebinden 1902 senesinde neşet eden zâbit Emin YÜCE, Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa dönemi Bahriyesini hâtırâtında şöyle târif ediyor;
“Bahriye, Hasan Hüsnü Paşa’nın çiftliği, bizler de O‘nun hayvanâtı idik!” (s.100).
Osmanlı Bahriyesinde “gedikli zâbitlerin” Bahriye Nâzırına 1906 senesinde atdığı bu kazığın kuyruk acısını Cumhuriyet’den sonra bile “mektepli bahriye subayları” gelenek olarak bugün de aynı şekilde hissederler.
* *
Bahriye zâbit sınıfının bahriye gedikli zâbit sınıfına karşı beslediği his konusunda,
Bahriye zâbiti Emin YÜCE’nin saltanât dönemindeki tesbitleri Cumhuriyet dönemi subay nesillerine de ilhâm kaynağı olmuş.
Bu deniz subaylarından birisi de Üsküdar’lı Afif BÜYÜKTUĞRUL. Bahriye mektebinden mühendis (asteğmen) rütbesi ile 1925 senesinde mezun edilen Afif BÜYÜKTUĞRUL tuğamiral rütbesi ile emekli edilerek 1960 Deniz Kuvvetlerinden teskere almış. (ÇOKER-1977, s.32, 120).
İşde, Cumhuriyet dönemi deniz subaylarından Afif BÜYÜKTUĞRUL’un gedikli subaylar hakkındaki tesbitleri.
Bahriye’deki “mektebli gedikli zâbit” sınıfının “tasfiye” sebebini,
1967 senesinde neşretdiği Cumhuriyet Donanması (1923-1960) isimli kitabında(66),
Emekli Tuğamiral Afif BÜYÜKTUĞRUL ise şöyle izâh etmiş (sayfa: 51 ve 52);
Dönemin Başvekili İsmet (İNÖNÜ)’nün 1929 senesinde TBMM’de söylediği
Ve
Emekli Tuğamiral Afif BÜYÜKTUĞRUL’un kitabında 1967 senesinde zımnen itirâf etdiklerinden şu hakikâti anlıyoruz;
Dönemin Başvekili İsmet (İNÖNÜ’nün “maksatsız görüldüğü” gerekcesi ile 1929 senesinde tasfiye etdiği “mektebli bahriye gedikli zâbit” sınıfını,
Tasfiye kararı alınmasından 12 sene sonra bile İsmet (İNÖNÜ)’den sonra Başvekil olanlar da tasfiye edememiş.
Başvekil Dr. Refik SAYDAM’ın 4140 Sayılı Kânun hakkında 1941 senesinde TBMM’de irâd etdiği şu sözleri(67), Bahriye “mektebli gedikli zâbit” sınıfını “maksatsız görüldüğü” gerekcesi ile İsmet (İNÖNÜ)’ün 1929 senesinde tasfiye kararının ne kadar isabetsiz ve basiretsiz olduğunun alenî bir itirâfıdır; Başvekil Dr. Refik SAYDAM;
(…)
|
“Gedikli subay” sınıfının “tasfiye” meselesi TBMM’de son kez olarak 4140 Sayılı bu Kânun vesilesi ile 1941 senesinde gündeme gelmiş.
1941 senesinden sonra ise “gedikli subay” sınıfının “tasfiye” meselesini gündeme getirmeye kimse cesâret edememiş.
* * *
Bahriye gedikli zâbit sınıfı 1429 Sayılı Kânun ile 1929 senesinde tasfiye edilmiş. Tasfiye edildiği 1929 senesinde 402 Sayılı Kânuna göre Bahriyede 161 gedikli zâbit mevcut ve müstahdem imiş(68).
1929 senesi itibârı ile karanın hava sınıfındaki tayyâreci gedikli zâbit mevcudu hakkında kimse bir şey bilmiyor.
1632 Sayılı Askerî Cezâ Kânunu 1930 senesinde meriyyete konulmuş(69). İnanılır gibi değil fakat bu Kânunda “gedikli zâbit” sınıfı yok.
TBMM 1683 Sayılı Askerî ve Mülkî Tekaüt Kânununun 12’nci maddesinin gedikli zâbitlere şâmil olup olmadığı hakkında 1934 senesinde 199 Sayılı Tefsir Karârını almış(70). Bu emsâl karârında TBMM; 1683 numaralı Kânunun “12’nci maddesi hükmünün deniz gedikli zâbitleri hakkında da cârî olduğu” gerekcesi ile gedikli zâbitlere “zâbitân gibi” muamele yapılacağına karâr vermiş.
1926 senesinden itibâren meriyyete konulan
Ve fakat “gedikli zâbit” sınıfının dâhil edilmediği askerî mevzuât külliyâtı şöyledir;
* * *
Büyük Erkânıharbiye IX.Deniz Şubesi 1931 senesinde bir kitap yayınlamış. İki kitaplık dizinin birincisi olan deniz mektepleri tarihçesi isimli bu kitap; deniz mekteplerinin târihini anlatmak üzere askerî denizcilik târihimizde neşredilen ilk kitap olma hususiyetini hâiz. Mezbur kitapda “bahriye gedikli zâbit namzet mektebi” ve “deniz gedikli küçük zâbit ihzârî mektebi”nin sözde târihini yazmışlar.(Birinci Kitap, s.23,151 ve 152).
Bu kitapda en dikkat çeken hususlar şunlardır;
172 ve 1446 Sayılı Kânunlara atıf yapmadan bu asker sınıflarının târihini yazmanın imkânı yok. Fakat Büyük Erkânıharbiye IX.Deniz Şubesinin 1931 senesinde yayınladığı bu kitapda zamân sırasına göre atıf yapması gereken 172 ve 1446 Sayılı Kânunların adı yok!
Erkânıharbiye IX.Deniz Şubesinin 1931 senesinde yayınladığı bu kitabın 23’üncü sayfasında zımnen atıf yapdığı “bahriye gedikli zâbit” isimli asker sınıfı ve “bahriye gedikli zâbit namzet mektebi”nin târihi hakkında tek kelime bahis yok! Bu kitapda Erkânıharbiye IX.Deniz Şubesi bahriye gedikli zâbit” isimli asker sınıfının târihini Hicrî 1292 (1875) senesinden başlatmış. Olacak iş değil! Fakat “bahriye gedikli zâbit” sınıfının 1929 senesinden önceki târihinden tek kelime bahis yok! Yazıklar olsun hepinize…
Târih yazıcılığı şuûrundan uzak olarak ve ön yargıların esâretinde yazdığı bu kitabda Erkânıharbiye IX.Deniz Şubesi “bahriye gedikli zâbit” ve “deniz gedikli küçük zâbit” asker sınıfları hakkında sâdece masâl anlatmış!
* * *
60 bahriye gedikli zâbiti 1492 Sayılı tuzak Kânuna göre 1929 senesinde teşkil edilen “deniz gedikli küçük zâbit” sınıfına “tenzil edilmeyi” gönüllü olarak kabul etmişler.
Fakat nakil edildikleri “gedikli küçük zâbit” sınıfında “zâbitlerin kendilerine “erbaş” muamelesi yapdığını görünce kandırıldıklarını hemen anlamışlar. Bahriye Vekilinin kendilerini aldatdığını ileri süren 60 eski bahriye gedikli zâbiti 1932 senesinde TBMM Dilekce Encümeni’ne şikâyet dilekceleri vermişler.
Yazar Açıklaması:
Sanık olsalar, masumiyet karinesinin tecellisi olarak “bahriye gedikli zâbit namzed mektebinin” her üç sınıfındaki 304 efendinin, hâlen mevcut olan “gedikli zâbitlere” tanınan “zâbit olarak göreve devam” müktesep hakkından istifâde etmesi gerekir idi.
Fakat;
1492 Sayılı Kânunun TBMM’de kabul edildiği 1929 senesinde bahriyede mevcut “gedikli zâbit namzedlerini” 1446 Sayılı Kânun ile aynı sene, bir ay önce yeni teşkil edilen “gedikli küçük zâbit” sınıfının son mertebe rütbesi olan “başgedikli” sınıfına cebren ve hile ile nakil eden düşman zihniyet, “bahriye gedikli zâbit namzed mektebinin” her üç sınıfında talebe olan 304 efendiyi de 1929 senesinde resmen kıyım kıyım kıymış. Ve 1492 Sayılı aynı kânun ile; “bahriye gedikli zâbit namzed mektebi”nin her üç sınıfındaki 304 talebesini 1929 senesinde 1446 Sayılı kânun ile teşkil edilen “deniz gedikli küçük zâbit” sınıfının ilk derece rütbesi olan “gedikli çavuş” rütbesine tenzil etmiş.
Millî Müdafaâ Vekili Zekâi Beyin meclisdeki bu beyânında dikkat çeken üç yalanı var;
Millî Müdafaâ Vekili Zekâi Beyin “bahriye gedikli zâbit” sınıfı hakkında sorulan suâle verdiği cevâbında söylediği üç yalana ilâve olarak bir konuyu da es geçmiş. “Bahriye gedikli zâbit namzed mektebinde” tahsiline devâm eden ve bunlardan birisinin de Hulûsi KENTMEN olduğu 304 talebeye yapılan “müktesep hak gasbından” hiç söz etmemiş.
1990 senesinde Deniz Kuvvetleri Dergisi’ne verdiği mülâkâtda Hulûsi KENTMEN;
Hulûsi KENTMEN’in verdiği bu bilgilerden “bahriye gedikli zâbit” sınıfının “tasfiye” edildiği 1929 senesinde “bahriye gedikli zâbit namzed mektebi”nde “orta mektep” seviyesinde olduğu anlaşılıyor. Hulûsi KENTMEN’in verdiği bu bilgiler; Millî Müdafaâ Vekili Zekâi Beyin “bahriye gedikli zâbit” sınıfı için söylediği “orta tahsil dahi görmemiş iptidaî tahsilli efendiler” beyânının ucuz bir yalan olduğunu bize gösderiyor.
Mülkiyeli mebus olan Millî Müdafaâ Vekili Zekâi Beyin “bahriye gedikli zâbit” sınıfının teşkili, tasfiye târihi ve tahsil seviyesi hakkında söylediği bu üç yalan affedilecek gibi değildir. Târihini bilmediğin bir asker sınıfı hakkında hüküm vermek senin ne haddine, be adam!..
Meclise verdiği soru önergesi ile Giresun Mebusu Hakkı Tarık Bey; 60 eski bahriye “gedikli zabit”, yeni “gedikli küçük zâbitin” verdiği dilekcelerin, ait olduğu Encümene havâle edilmesini talep etmiş. Hakkı Tarık Beyin talebi bu kadar basit ve kolay. Fakat; 1932 senesinde TBMM’de yapılan müzâkerede “bahriye gedikli zâbitlik” sınıfından “bahriye gedikli küçük zâbit” sınıfına tenzil edilmeyi kabul eden fakat hemen sonra kandırıldıklarını anlayan eski 60 bahriye “gedikli zâbitin” feryâd eden dilekceleri meclisde; ikisi de hukukcu olan iki mebus arasında yapılan müzâkerede “usul meselesine” kurban gitmiş. Giresun Mebusu Hakkı Tarık Beyin 60 eski bahriye “gedikli zabitin” verdiği dilekcelerin, ilgili komisyona havâle edilmesi teklifi meclisde reddedilmiş! Dervişin fikri ne ise, zikri de o!… 1929 senesinde “bahriye gedikli zâbit” sınıfını “tasfiye” eden aynı hükûmet ve aynı mebuslardan, “bahriye gedikli zâbit” lehine bir karar da beklenemez idi.
TBMM’de mebusların 1932 senesinde yapdığı ve uzun sayılabilecek bu müzâkereyi okuduğumda şunu idrâk etdim. İktidârda olan hükûmetin isdemediği bir karar TBMM’den asla çıkmıyor. Vatandaş ölse bile meclisdeki mebusların umurunda bile olmuyor! Kurt kuzuyu yemeye karar vermiş ise şâyet, bir yolunu mutlaka buluyor. Hükûmet mebusları çıkmasını isdemedikleri kararı, bir fırsatını mutlaka buluyorlar ve meclisde boğup öldürüyorlar.
Fakat atı alan Bahriye Vekili Üsküdar’a çokdan geçmiş idi. Fazla maâş alacaklarına dâir âmirlerinin yalan tuzağına düşen 60 eski bahriye gedikli zâbit kandırıldıkları ile kalmışlar.
60 eski bahriye gedikli zâbitin,
1932 senesinde TBMM Dilekce Encümeni’ne verdiği şikâyet dilekcesinin birer sûretini almak için
90 sene sonra, 2022 senesinde TBMM Dilekce Komisyonu’na bir dilekce de ben Şükrü IRBIK gönderdim.
TBMM Dilekce Komisyonu’nun 5 ay sonra bana gönderdiği cevap aslında tam da vekile yaşıkır cinsden;
Osdur, osdur ipe diz!
* * *
Genelkurmay Başkanlığı IX.Deniz Şubesi 1941 senesinde ikinci kitabı yayınlamış. 1931 senesinde yayınladığı Birinci kitabın mütemmim cüzü olan deniz mektepleri tarihçesi isimli bu İkinci kitap deniz mekteplerinin târihini anlatmak üzere askerî denizcilik târihimizde neşredilen ikinci kitap olmuş.
Merkum kitapda “deniz harp okulu” isimli askerî mektebin târihini enikonu anlatmışlar. Tamâmı okunduğunda; aslında bu kitabı “deniz harp okulu”nun târihini anlatmak için yazdıkları görülüyor. İçindekiler bölümünde madde başlığı bile vermeden “deniz gedikli erbaş orta okulu” isimli askerî mektebin sözde târihine de birkaç sayfa yer vermişler. Bu sayfalarda 1930-1939 seneleri arasında olmak üzere sözde “deniz gedikli erbaş orta okulu”ndan 10 dönemde mezun edilen talebelerin künyeleri var.(İkinci Kitap, s:115-130). Gene bu kitapda “deniz gedikli erbaş orta okulu”nda müdürlük yapmış subayların da boy boy resimlerini eklemişler. Bu subay resimlerinin altına yazdıkları bilgilerde ise; verdikleri yalan bilgiler ile askerî târihimize resmen iftirâ atmış ve hakâret etmişler.
Genelkurmay Başkanlığı IX.Deniz Şubesinin 1941 senesinde neşretdiği bu ikinci kitabın birinci sırasında Binbaşı Tevfik KUNT’un resimi var. Bu resimin altındaki bilgide Binbaşı Tevfik KUNT’un 1924-1925 ve 1928-1929 seneleri arasında “deniz gedikli erbaş orta okulunda” müdür olarak görev yapdığını yazmışlar. “Deniz gedikli erbaş” asker sınıfı 2717 Sayılı Kânun ile “deniz gedikli küçük zâbit” sınıfından tensiken 1935 senesinde teşkil edilmiş. 1935 senesinde teşkil edilen “gedikli erbaş” sınıfının, 1924 senesinde mevcut olduğu söylemek, yalandan da öte, sahtekârlıkdır. Bu hakikâtin neticesi olarak Binbaşı Tevfik KUNT’un 1924-1925 ve 1928-1929 seneleri arasında “deniz gedikli erbaş orta okulunda” müdür olarak görev yapdığına dâir olarak bu kitaptaki bilgi yalandır. 1924-1925 ve 1928-1929 seneleri arasında hizmet veren mektep, “bahriye gedikli zâbit namzet mektebi”dir. II.Meşrutiyet döneminde isimleri “bahriye makineci ve gemici çırak mektebleri” olan mekteblerin İstiklâl Harbi sebebi ile kapatıldığına dâir bilgi bulamadım. Fakat bu resimin altındaki bilgi; “bahriye makineci ve gemici çırak mektebleri” isiminin Cumhuriyet döneminde “bahriye gedikli zâbit namzet mektebi” olarak tebdil edildiğini ve yeni isimi ile 1924 senesinde hizmet vermeye tekrâr başladığını isbatlıyor.
Deniz gedikli erbaş orta okulunda müdürlük yapan subayların görev dönemleri konusunda yazdığı bilgilerde Genelkurmay Başkanlığı IX.Deniz Şubesi resmen sahtekârlık yapmış. İşde, kitabın numarasız sayfalarına eklediği resimlerin altındaki bilgilerdeki sahtekârlıklar.
Genelkurmay Başkanlığı IX.Deniz Şubesinin 1941 senesinde yayınladığı bu kitapda en dikkat çeken hususlar da şunlar;
2717 Sayılı bu Kânuna atıf yapmadan “deniz gedikli erbaş” sınıfının târihini yazmanın imkânı yok.
Fakat Genelkurmay Başkanlığı IX.Deniz Şubesinin 1941 senesinde yayınladığı bu kitapda 2717 Sayılı Kânunun adı yok!
Târih yazıcılığı şuûrundan uzak olarak ve ön yargıların esâretinde yazdığı bu kitabda;
Erkânıharbiye IX.Deniz Şubesi “deniz gedikli küçük zâbit” ve “deniz gedikli erbaş” okulları hakkında sâdece masâl anlatmış!
* * *
4140 Sayılı Kânun ile 1941 senesinde deniz gedikli subayların tahsisâtı fevkalâdelerine zam yapmışlar.
Fakat kara hava sınıfı pilot gedikli subayların tahsisâtı fevkalâdelerine zam yapmayı unutmuşlar.
3 sene sonra yapdıkları 4527 Sayılı Kânun ile 1944 senesinde kara hava sınıfı pilot gedikli subayların tahsisâtı fevkalâdelerine zam yapmışlar(72).
4527 Sayılı bu Kânun ile kara hava sınıfı gedikli subayların tahsisâtı fevkalâdelerine, 1941 senesinden geçerli olmak üzere zam yapmışlar.
Gözden ırak olan gönülden ırak olur deriz! Fakat kara hava sınıfı pilot gedikli subaylar, 1949 senesine kadar uçakları uçurmuşlar. Subaylar, burunlarının dibinde, gözlerinin önünde görev yapan ve uçakları uçuran pilot gedikli subayları görmezden gelmişler.
* * *
Millî Savunma Bakanlığının “gedikli subay” sınıfını inkâr siyâseti emeklilik kânununda da kendini gösdermiş. 5434 Sayılı T.C. Emekli Sandığı Kânununun meclisde kabul edildiği 1949 senesinde Türk Ordusunda; “astsubay” sınıfının selefi olan “gedikli erbaş” sınıfı mevcut ve müstahdem imiş.
Millî Savunma Bakanlığı askerlerin emekliliğe esâs yaş hadlerini tesbit eden Madde-40’ı hazırlar iken kânun taslağında “gedikli subay” sınıfını, “gedikli erbaş” sınıfının yaş haddine dâhil etmiş.
Fakat diğer bakanlıklar Geçici Komisyonda bu durumu fark etmişler. “Ayrı bir sınıf olduğu” şeklinde hârika bir gerekce ile gedikli subaylar için, binbaşı rütbesine eşit olarak, müstakil bir fıkra ile “yaş haddi” tesbit etmişler.
Âdâlet, Bayındırlık, Bütçe, Ekonomi, İçişleri, Mâliye, Millî Eğitim, Millî Savunma, Sağlık ve Sosyal Yardım ve Ulaştırma Komisyonlarından seçilen 3’er üyeden kurulan Geçici Komisyon’un 27 üyesi bu hârika “gerekce” ile;
“Gedikli subay” sınıfının “gedikli erbaş” sınıfı olduğu yalanını söyleyen Millî Savunma Bakanının suratına şedit birer tokat atmışlar!
5434 Sayılı aynı Kânun, Geçici Madde-83 ile;
Tıpkı subaylar gibi gedikli subay sınıfı için de mecburî hizmet süresini 15 sene olarak tesbit etmişler(73).
* * *
Deniz gedikli subay sınıfını idârî ve cezâ kânunlarına yazmadıkları yetmiyor imiş gibi,
Aynı zamânda özlük hakları konusunda yapılan kânunlardan da kazıyıp atmışlar. Hem de sinsice..
Aşağıdaki çizelgede denizaltıcı (tahtelbahir) askerlere verilen “denizaltıcı tazminâtlarını” görüyorsunuz.
Gedikli zâbit (gedikli subay) sınıfını tazminât konusunda;
Yukarıda gördüğünüz çizelgede gözümüze gelen çok mühim bir hususu buraya tesbit edelim.
1492 Sayılı Kânun gerekcesinde itirâf etdiği üzere dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanlığı;
1929 senesinde “gedikli zâbit” sınıfının “tasfiye” sebebi,
Yukarıdaki çizelgede gördüğünüz üzere 1952 senesinde ortaya çıkmış.
“Denizaltıcılık tazminâtı”nın safahâtını gösderen yukarıda gördüğünüz çizelgede bir “boşluk” var. “Gedikli küçük zâbit” sınıfına “denizaltıcılık tazminâtı” verilmesine dâir olarak 1930-1935 seneleri arasında kânun yapılmamış. Bu sebepden dolayı “gedikli erbaş” sınıfından önceki târihe denk gelen 1929-1935 seneleri arasında denizaltılarda görev yapan “gedikli küçük zâbit” asker sınıfı yok!
Bu boşluğu şöyle izâh edeyim;
Bu bilgilere göre Türk Deniz Kuvvetlerinde;
Kendisi de denizaltıcı olan astsubay Ahmet TOPLUCAK’ın 1988 senesinde yayınladığı kitabındaki bilgiye göre;
Hulûsi KENTMEN TCG DUMLUPINAR denizaltı gemisinde 1932-1938 seneleri arasında görev yapmış.
Bu görevi süresince Hulûsi KENTMEN 1930 neşetli “deniz gedikli küçük zâbit” imiş.
Denizaltıcı tazminâtı vermek üzere 1917-1952 seneleri arasında dört kânun meriyyete konulmuş; 282, 1142, 3486 ve 5957 Sayılı Kânunlar. Hepsi bu kadar. Bunlardan 1142 Sayılı Kânuna göre 1927 senesinden itibâren denizaltıcılık tazminâtı “zâbit, gedikli zâbit, küçük zâbit ve neferâta” verilmiş. “Gedikli küçük zâbit” sınıfına “denizaltıcılık tazminâtı” verilmesine dâir olarak 1930-1935 seneleri arasında kânun yapılmamış.
“Gedikli erbaş” sınıfı 2717 Sayılı Kânun ile 1935 senesinde teşkil edilmiş. Bu sebepden dolayı 1935 senesinden itibâren “gedikli erbaş” sınıfına 4386 Sayılı Kânun mucibince “denizaltıcılık tazminâtı” verilmiş. Burada mesele yok.
“Deniz gedikli küçük zâbit” sınıfı 1446 Sayılı Kânun ile 1929 senesinde teşkil edilmiş. 2717 Sayılı Kânun ile de 1935 senesinde “deniz gedikli erbaş” sınıfına tebdil/tensik/tahvil edilmiş. Mevcut olduğu 1929-1935 seneleri arasında “deniz gedikli küçük zâbit” sınıfına “denizaltıcılık tazminâtı” verilmesine dâir olarak 1930-1935 senelerinde arasında hiç kânun yapılmamış. İşde, “boşluk” burada!..
Bu bilgilere göre ben Şükrü IRBIK,
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Dr. Ercüment TATLIOĞLU’na bugün şu üç suâli soruyorum;
Hulûsi KENTMEN’in şahsî dosyasını hemen, bugün açalım ve bu üç suâlin cevâbını Türk milleti öğrensin.
Ne dersin, Oramiral Dr. Ercüment TATLIOĞLU?
* * *
Maârif Vekâleti; 1955 senesinde aşağıda tam metnini gördüğünüz 117 Sayılı Karârı almış.
117 Sayılı bu Kârarı ile Maârif Vekâleti 1955 senesinde;
Fakat Maârif Vekâletinin 117 Sayılı bu Kârarı ile Millî Savunma Bakanlığı ise;
Millî Savunma Bakanlığının astsubay okullarındaki talebelere yapdığı tahsil zulümü burada bitmemiş.
1927 senesinden beri “ortaokul” tahsilinde “süre” ve “müfredât” olarak yapdığı kânunsuzluğu;
1955 senesinde aldığı 117 Sayılı bu Karâr ile Maârif Vekâleti;
Millî Savunma Bakanlığının, bu askerî okullarda Cumhuriyetin temel Kânunlarından olan 1924 Tevhid-i Tedrisât Kânununa aykırı tahsil verdiğini tescil ve tasdik etmiş.
Satılık târihcilere yazdırılan ısmarlama târihcelerde 117 Sayılı bu Karâr ile astsubay okullarının; 1926 senesinden beri Tevhid-i Tedrisât Kânununa uygun olarak tahsil veren Devlet ortaokullarına “denkliğinin sağlandığı” söylenir. Fakat hukuk bakımından hakikât hiç de öyle değildir.
Maârif Vekâletinin askerî okullar hakkında 1955 senesinde aldığı 117 Sayılı bu Karâr, Millî Savunma Bakanlığının tam anlamı ile bir cürm-ü meşhûd hâlidir.
Bu karârı ile Maârif Vekâleti aslında;
Millî Savunma Bakanlığının, yukarıda adı geçen askerî okullarda Cumhuriyetin temel Kânunlarından olan 1924 Tevhid-i Tedrisât Kânununa aykırı tahsil verdiğini tescil etmiş.
Bu kânunsuzluk neticesinde Millî Savunma Bakanlığının;
Tahsil konusunda yapdığı müktesep hak gasbını da
Türk Milleti 70 sene sonra ancak bugün, bu makâlemizde öğreniyor.
* * *
Kendi hazırlayıp TBMM’de arz etdiği kânunları inkâr etmek konusunda,
Belki de en sâbıkalı bakanlık, Millî Savunma Bakanlığıdır.
Vecihi HÜRKUŞ’un “astsubay” olmadığı hakkında,
“Küçük zâbit” sınıfının “astsubay” olmadığı hakkında ve
Bugüne kadar Millî Savunma Bakanlığının hazırladığı ve gene Millî Savunma Bakanlığının inkâr etdiği kânunları ben Şükrü IRBIK saymak ile bitiremedim.
Askerî târihimizin yazılmasında bugün hâlâ “küçük zâbit” sınıfının “astsubay” sınıfı olduğu
Ve
“Bahriye gedikli zâbit” sınıfının “deniz astsubay” sınıfı olduğu yalanını söylemesi kendi yapdığı kânunlar bakımından Millî Savunma Bakanları için utanç verici birer cürümdür.
“Gedikli subay” sınıfının “astsubay” sınıfı olmadığı hakkında da Millî Savunma Bakanlığı gene kendi hazırladığı kânunları kendisi inkâr etmiş. Millî Savunma Bakanlığının bu münkirliği 1958 senesinde Danıştay’a kadar gitmiş.
Emeklilik konusunda mahkemeye müracaât eden “gedikli küçük zâbit”, “gedikli erbaş” ve “astsubaylar” dâvalarını Danıştay’a kadar götürmüşler. Emeklilik konusunda verdikleri dilekcelerinde dâvacılar; kendilerinin “gedikli subay” olduklarını iddia etmişler. 1958 senesinde verdiği iki ayrı kararda Danıştay, dâvacıları haksız bulmuş.
Fakat verdiği her iki kararında Danıştay aynı zamânda;
“Gedikli subay” sınıfının “gedikli küçük zabit, gedikli erbaş ve astsubay” sınıfları “olmadığını” da oy birliği ile tescil etmiş.
İşde, bu iki kararın künyesi…
Danıştay’ın 1958 senesinde verdiği her iki karâr aslında “gedikli subay” sınıfı “astsubay” sınıfıdır yalanını söyleyen Millî Savunma Bakanlarının suratına atılmış şedit tokatlar gibi bugün hâlâ önümüzde duruyor.
Danıştay’ın 1958 senesinde verdiği her iki karâr aslında bir hakikâti de tescil ediyor. Bu karârlarında Danıştay; “astsubay” sınıfının târih sırasında göre “gedikli küçük zâbit” ve “gedikli erbaş” sınıflarından neşet etdiğini de kesin olarak tescil ediyor.
Bugüne kadar yazdıkları “astsubay” sınıfının târihinde “gedikli subay” sınıfının “astsubay” sınıfı “olduğu” yalanını söyleyen münkir ve müfteriler Danıştay’ın bu karârlarını zahmet edip de bulup okudukdan sonra bakalım imâna gelecek kadar şerefli davranabilecekler mi?
* * *
Maârif Vekâletinin 1955 senesinde verdiği 117 Sayılı Karârının hak sâhibi talebelere tatbiki konusunda Millî Savunma Bakanlığının çevirdiği dolaplar bitmek bilmiyor!
Nasıl mı?
Şöyle;
Yukarıda gördüğünüz 117 Sayılı Karârı ile Maârif Vekâleti 1955 senesinde;
Genelkurmay Başkanlığının 1931 senesinde neşretdiği birinci kitaba göre İzmit’li Ali oğlu Hulûsi (KENTMEN);
Genelkurmay Başkanlığının 1941 senesinde neşretdiği kitaba göre ise İzmit’li Ali oğlu Hulûsi (KENTMEN);
İsder “deniz gedikli küçük zâbit ihzarî mektebi”nden 113 mekteb numarası ile
İsder “deniz gedikli erbaş hazırlama ortaokulu”ndan 2095 mekteb numarası ile mezun edilsin.
İzmit’li Ali oğlu Hulûsi KENTMEN’in 1930 senesinde mezun edildiğinde şüphe yok. Çünkü Genelkurmay Başkanlığının 1931 ve 1941 senelerinde neşretdiği her iki kitap da 1930 senesinde mezun edildiğini yazıyor. Deniz Kuvvetleri Dergisine 1990 senesinde verdiği mülâkâtda da Hulûsi KENTMEN 1930 senesinde mezun edildiğini teyit ediyor.
Şimdi;
Yukarıda gördüğünüz 117 Sayılı Karârında Maârif Vekâleti şöyle diyor;
İzmit’li Ali oğlu Hulûsi KENTMEN “deniz gedikli erbaş hazırlama ortaokulu”ndan 2095 mekteb numarası ile 1930 senesinde mezun edilmiş.
Peki;
“Deniz gedikli erbaş hazırlama ortaokulu”ndan 2095 mekteb numarası ile 1930 senesinde mezun edilen İzmit’li Ali oğlu Hulûsi (KENTMEN) nasıl oluyor da devlet ortaokul mezunu kabul ediliyor?
Cumhuriyetin temel kânunlarından olan 1924 Tevhid-i Tedrisât Kânununa karşı yapdığı hile yetmiyor imiş gibi Millî Savunma Bakanlığı aynı zamanda Maârif Vekâleti’nin 117 Sayılı Karârına karşı da hile yapıyor.
Maârif Vekâleti’nin 117 Sayılı Karârı ile;
İzmit’li Ali oğlu Hulûsi (KENTMEN)’nin mezun edildiği 1930 senesinde “deniz gedikli erbaş hazırlama ortaokulu”nun Devlet ortaokulu muadili olmadığı tescil edilmiş idi. 1930 senesinde “deniz gedikli erbaş hazırlama ortaokulu” hukûken mevcut dahi değil idi. Bu sebepden dolayı İzmit’li Ali oğlu Hulûsi (KENTMEN)’nin Maârif Vekâleti’nin 117 Sayılı Karârından istifâde etme hakkı yok imiş.
İzmit’li Ali oğlu Hulûsi (KENTMEN)’nin hakkı olmadığı hâlde Millî Savunma Bakanlığı;
Maârif Vekâleti’nin 117 Sayılı Karârına aykırı olarak,
Hukûken mevcut olmayan “deniz gedikli erbaş hazırlama ortaokulu”ndan 1930 senesinde mezun etdiği İzmit’li Ali oğlu Hulûsi (KENTMEN) “Devlet ortaokul diploması” alsın diye
“Deniz gedikli erbaş hazırlama ortaokulu”ndan 1940 senesinde bir kere daha mezun etmekde bir sakınca görmüyor!
Bu kadar yalanlar silsilesini Sülün Osman bile bir folimde bir araya getirip de tefrika edemez, vallahi!..
Maârif Vekâleti’nin 117 Sayılı Karârına aykırı olarak;
Millî Savunma Bakanlığının 1940 senesinde verdiği “ortaokul” diploması ile Hulûsi KENTMEN’in ömrü boyunca elde etdiği menfaâtler de külliyen haksız oluyor. 117 Sayılı Karâr nâmına bunu da söyleyelim.
* * *
Benim de 1981 mezunu olduğum Beylerbeyi Deniz Astsubay Hazırlama Okul Komutanlığı 2004 senesinde bir târihce(!) kitabı yayınladı(74). Bu kitap ile subaylarımız, kapatılmasına karar verdikleri okulumuzun sözde târihini yazdılar.
Filfilli yalanlar ile süsledikleri bu kitabın 141’inci sayfasını;
Deniz Astsubaylarında Ünlü Timsaller başlığı altında Hulûsi KENTMEN’e tahsis etmişler.
Bu sayfaya;
T.C. Millî Müdafaâ Vekâleti’nin Hulûsi KENTMEN’e verdiği 215 numaralı “Deniz Gedikli Erbaş Hazırlama Ortaokulu bitirme diploması”nın resimini koymuşlar.
Fakat sayfayı hazırlayan kurnaz subaylar bu diploma resiminde cince bir hile yapmışlar. Diplomanın veriliş târihinin yazıldığı sağ alt tarafından, resimi kasden eksik olarak kadrajlamışlar. Senenin ilk iki rakamını gösderen “19” sayısı matbu olarak yazılmış. Fakat el yazısı ile yazılan ve seneyi gösderen “son iki rakamı” ise kadraj dışında bırakmışlar.
Subaylarımızın burada yapdığı hilenin sebebi şudur;
Yukarıda gördüğünüz bu diploma resiminde Hulûsi KENTMEN’in Donanmaya 1930 senesinde katıldığını yazmışlar. “930” rakamı ile başlayan Sicil Numarası da bu bilgiyi teyit ediyor.
Fakat diplomanın veriliş târihi 15 Mayıs 1940. Hulûsi KENTMEN’in diplomasındaki bu târih bilgisini, internette dolaşan aynı diplomaya ait farklı resimlerden kolayca teyit etmek mümkün.
Bu diploma resimindeki bilgiye göre;
Fakat
Millî Müdafaâ Vekâleti’nin Hulûsi KENTMEN’e 1940 senesinde verdiğini beyân etdiği “Gedikli Erbaş Hazırlama Ortaokulu bitirme diplomasını” Maârif Vekâleti’nin 1955 senesinde tebliğ etdiği 117 Sayılı Karâra istinâden, 1955 senesi ya da daha sonraki bir târihde verdiğini bugün anlıyoruz. Aksi bir durum, resmî evrakda sahtekârlık olur!
Fakat 1955 senesi ya da daha sonraki bir târihde verdiği diplomaya “15 Mayıs 1940” târihini yazmak da ne oluyor?
Bu sayfayı hazırlayan kurnaz subaylar;
Donanmaya 1930 senesinde katıldığını beyân etdikleri Hulûsi KENTMEN’in 15 Mayıs 1940 târihinde diploma aldığı yalanını okuyucunun dikkatinden kaçırmaya tevessül etmişler.
Kadraj hilecisi târih uğrusu deniz subayları!
Hepinize yazıklar olsun…
1929 senesinde 1492 Sayılı Kânun ile Millî Müdafaâ Vekâleti;
1955 senesinde ise gene aynı Millî Müdafaâ Vekâleti bu kez;
* * *
Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun ilk iç hizmet kânunu 1935 senesinde ATATÜRK’ün hazırladığı 2771 Sayılı Kânundur. Bu Kânun Madde-35 ile ATATÜRK; Orduya giren her askerin namusu üzerine and içmesini şart koşmuş.
Bu asker andı tam olarak şöyle;
Otuz Beşinci Madde — Orduya giren her asker and içecektir. And sûreti aşağıdadır:
“Hazarda, seferde, karada, denizde ve havada her zaman ve her yerde milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle hizmet ve kânunlara ve nizamlara ve âmirlerime itâat edeceğime ve askerliğin namusunu, Türk sancağının şanını canımdan aziz bilib icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyleyeceğime namusum üzerine and içerim.”
27 Mayıs darbesini yapan subaylar ATATÜRK’ün yapdığı 2771 Sayılı ilk İç Hizmet Kânununu 1961 senesinde ilga etmişler. Yerine, 211 Sayılı TSK İç Hizmet Kânununu meriyyete koymuşlar.
211 Sayılı yeni İç Hizmet Kânunu, ilga etdiği eski Kânunun asker andına dâir olan 35’inci Maddesini, yeni kânunda 37’nci Madde olarak aynı şekilde ipkâ etmiş.
Yukarıdaki metinde görüldüğü üzere Orduya giren her asker;
“Her zaman ve her yerde kânunlara itâat edeceğine namusu üzerine and içdi.”
İnsan için uğrunda gözünü kırpmadan ölmesi beklenen en yüce değer, o insanın namusudur.
Buna itirâzı olan var mı?
“Gedikli zâbit” sınıfının “subay” sınıfında dahil olduğunu emreden Kânunlara itâat etmeyen her asker, namusu üzerine içdiği anda ihânet etmiş oluyor.
Bir başka ifâde ile;
“Gedikli zâbit” sınıfının “astsubay” sınıfı olduğu yalanını söyleyen her asker namusunu ayaklarının altına alıyor!
Buna itirâzı olan asker var mı?
* * *
Astsubay târihinin yazılması konusunda yalan,
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının ağzına yuva yapmış!
“Gedikli zâbit” sınıfının “astsubay” sınıfı olduğu hakkında ilk resmî yalanı Deniz Kuvvetleri Komutanlığı,
27 Mayıs subay darbesinden 5 sene sonra söylemiş(75).
Yayınladığı bu kitabda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı “gedikli zâbit” sınıfının “astsubay” sınıfı olduğu yalanı söylemiş.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bu yalanına da Prof.Dr. İsmail Hakkı UZUNÇARŞILI’yı şâhid tutmuş!
Kitabın birinci sayfasındaki dipnot (2)’de;
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının atıf yapdığı Prof.Dr. UZUNÇARŞILI’nın Osmanlı Devletinin Merkez ve Bahriye Teşkilâtı isimli kitabı bende var.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının bu kitabında atıf yapdığı sayfa 471 ve 523’deki 1701 Donanma Kânunnâmesini bilirim. 1701 Donanma Kânunnâmesinde “reis gediklisi”, “donanma gedikli zâbiti” ve “zâbit” tâbirâtı birer kere yazılmış. Hepsi bu kadar! Fakat “gedikli” kelimesinin “astsubay” anlamında kullanıldığını Deniz Kuvvetleri Komutanlığı kendi karnından uydurmuş!
Prof.Dr. UZUNÇARŞILI bu kitabının birinci baskısını 1948 senesinde neşretmiş. Astsubay sınıfı hakkındaki mezkûr târihceyi yayınladığı 1965 senesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, UZUNÇARŞILI’nın bu kitabının 1948 baskısını kaynak almış. İkinci baskısını ise 1984 senesinde yayınlamış. 1948 senesinde Türk askerî mevzuâtında “astsubay” kelimesi mevcut dahi değil imiş. Bu makâlemizde defaât ile ifâde etdiğim üzere; “astsubay” kelimesi askerî mevzuâtımıza 5802 Sayılı Kânun ile 1951 senesinde dâhil edilmiş. 324 sene önce yazılan 1701 Donanma Kânunnâmesi’nde “astsubay” kelimesi de olamaz! “Deniz astsubay” sınıfının târihcesi hakkında ilk defâ olmak üzere 1965 senesinde neşretdiği bu sözde târihce kitabında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı; bir cümle içinde iki yalan birden söylemiş. Bu kitabı yazanların, yazdıranların hepsine yazıklar olsun!..
* * *
Meclis zabıtlarından takip edebildiğimiz birinci el bilgiden başka olmak üzere,
Bahriye gedikli zâbit sınıfının başına gelenler hakkında bize ikinci elden sağlam bilgi veren bir kitap var.
Bu kitabı Emekli Tuğamiral Afif BÜYÜKTUĞRUL yazmış. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı da 1967 senesinde neşretmiş. Yaşı itibârı ile “gedikli zâbit” sınıfının Bahriyede başına gelenlerin bizzat şâhidi olan BÜYÜKTUĞRUL bu kitabında bize, hiçbir yerde yazılmayan bilgiler veriyor(76).
1925 senesi Bahriye Mektebi (ÇOKER-1977, s.32,120) neşetli BÜYÜKTUĞRUL, bu kitabında “gedikli subay sistemi donanma için mahzurlu mütalâa edilmişti” diyor.
BÜYÜKTUĞRUL’un çok önemli bu tesbiti kapsamında şu suâli sormak ben Şükrü IRBIK’ın üzerine farzdır;
Deniz Kuvvetleri Komutanı, cevap ver!
* * *
Osmanlı Devleti Bahriyesi ve Türkiye Cumhuriyeti Deniz Kuvvetlerinde
Bir zamânlar istihdam edilmiş gedikli zâbit sınıfının hukûkî durumu hakkında yalan söyleyenlerden birisi de Genelkurmay Başkanlığı…
1978 senesinde yayınladığı kitabında;
Genelkurmay Başkanlığının “bahriye gedikli zâbit sınıfının” târihi konusunda yapdığı hileyi
Asubay Tefrikası 6-2 isimli makâlemizde 2017 senesinde fâş eyledik.
* * *
Osmanlı Devleti girdiği harbde mağlup edilince hemen ordu ve donanmada tanzimât yapmaya teşebbüs etmiş!
Devlet erkânının aklına 6 sene sonra Hendesehâne tesis etmek gelmiş. Bahriye zâbiti yetiştirmek için 1776 senesinde tesis etdikleri Hendesehâne isimli tek odalı bu mekteb zamân içinde bugün bildiğimiz deniz harp okulu‘na tebeddül etmiş.
Devlet erkânının aklına 4 sene sonra bu kez de mekteb-i harbiyyeyi tesis etmek gelmiş. Berriye (Ordu, Kara) zâbiti yetiştirmek için 1834 senesinde mekteb-i harbiyye isimli mektebi teşkil etmişler. Bu mekteb de zamân içinde bugün bildiğimiz kara harp okulu‘na tebeddül etmiş(77).
Kendi saltanâtı için tehlikeli olacağı kaygısı ile
Çağı ve bilimi takip etmeyen Osmanlı Devletinin toprak kaybetmesinin sebebini ise
Bizim subaylar Ordu ve Bahriyemizde “mektebli zâbit” mevcut olmayışına isnâd ederler.
Hâlbuki vaziyet hiç de bizim böyle düşünen aklıevvel subayların dediği gibi değildir.
Nasıl mı?
Şöyle;
Cumhuriyetin kurucu idâresinin jandarma (harp) okulunu niçin “teşkil etmediğini” bilen var mı?
İşde esbâb-ı mucibesi…
Bakınız, jandarma zâbit mektebi hakkında 1921 ve 1922 senelerinde mebuslar meclisde neler demişler;
1921: Kastamonu Mebusu Abdülkadir Kemali Bey🙁78)
1922: Konya Mebusu Vehbi Efendi:(79)
Bolu Mebusu Tunalı Hilmi Bey — Yaşasın alaylılar!
|
Demek ki ne imiş;
Mektebde okumak ile merkep, adam olmaz imiş!
* *
1922 senesinde;
Peki,
İkiyüz küsûr seneden beri “mektebli zâbit” yetiştiren kara ve deniz harp okulları ne yapmış?
Şimdi, hemen girin ve bakın!
Kara Harp Okulunun kuruluş gerekcesi olarak târihcesinde subaylar şöyle diyor;(80)
“Devletin toprak kaybetmesini önlemek için kara harp okulunu kurduk!”
(https://kho.msu.edu.tr/hakkinda/tarihce.html)
Peki;
“Devletin toprak kaybetmesini önlemek için harp okulunu kurdun” da!
Kurduğun harp okulundan mezun etdiğin “mektebli zâbit” devletin toprak kaybetmesini önleyebildi mi?
Bu suâlin cevâbını öğrenmek için,
Târihimizde ilk defâ olmak üzere hazırladığım şu 3 haritaya bakmak yetecek!
Aşağıda gördüğünüz;
1776-1923 seneleri arasında Donanmayı “mektebli zâbitânın”,
1834-1923 seneleri arasında ise Orduyu “mektebli zâbitânın”,
Sevk ve idâre etdiği dönemlerin sonunda Türkiye Cumhuriyeti Devletinin toprak sınırlarını görüyorsunuz.
“Mektebli zâbit”in tezgâhladığı 31 Mart 1325 (1909), 27 Mayıs 1960, 12 Eylül 1980, 15 Temmuz 2016 bir yana!
Devletin toprak kaybetmesini önlemek için kurduğumuz harp okulllarından mezun etdiğimiz “mektebli zâbit” devletin toprak kaybetmesini önleyemediğine göre;
Kastamonu Mebusu Abdülkadir Kemali Bey ve Konya Mebusu Vehbi Efendinin,
“Mektebli zâbit” konusunda 1921-22 senelerinde meclisde söylediklerinin ne kadar isâbetli olduğunu biz 120 sene sonra, ancak bugün anlayabiliyoruz…
Rakamlar yalan söylemez! Haritalar da!..
Şu anda ne kadar tuhaf bir hakikât ile göz göze geldiniz! Çarpıldınız değil mi?
Topraklarımızın %95’ini kaybetmişiz…
Kendisi de harbiye neşetli zâbit olan Tunalı Hilmi Beyin 1922 senesinde meclisde yankılanan “Yaşaşın Alaylılar!” nidâsının sebeb-i hikmetini şimdi anlayabiliyor musunuz?
* *
Kara harp okulunun kuruluş gerekcesi hakkında hazırladığım 2101316810 Sayılı CİMER dilekcemi(81)
19 Mart 2021 târihinde Millî Savunma Bakanlığına gönderdim.
Bu dilekcemde;
Bu dilekceme Kara Harp Okulu Dekanlığının gönderdiği cevap aynen şöyle;
Kara Harp Okulu Dekanlığının 03 Haziran 2021 Perşembe gün ve 3:07PM saatli e-posda cevabı. CİMER Başvuru Cevabı Translate message to: English | Never translate from: Turkish C cimer_bilgi@tccb.gov.tr Thu 6/3/2021 3:07 PM To: You Sayın ŞÜKRÜ IRBIK, T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ ne 19.03.2021 tarihinde yapmış olduğunuz 2101316810 sayılı başvurunuz 03.06.2021 tarihinde KARA HARP OKULU DEKANLIĞI tarafından cevaplanmıştır: 4982 Sayılı Bilgi Edinme Kanunu’nun “Tavsiye ve mütalaâ talepleri” başlıklı 27’nci maddesinde “Tavsiye ve mütalaa talepleri bu Kanun kapsamı dışındadır” hükmü yer almaktadır. Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlükte ise Mütalaâ “Herhangi bir konu üzerinde ayrıntılı düşünme ile oluşan görüş ve yorum” olarak tanımlanmıştır. Bu nedenlerden dolayı yapmış olduğunuz başvuru ve içeriğinde yer alan ve bir kurgu dahilinde yazılmış hayal ürünü hususlar hakkında herhangi bir görüş vermemiz mevzuata uygun değildir. Rica ederim. |
Kara Harp Okulu Dekanlığının bana gönderdiği bu cevabı okuduğumda şunu anladım;
Kara Harp Okulu Dekanlığı
Kara Harp Okulunu kurdukdan sonra topraklarmızın %95’ini kaybetdiğimizin “hayâl” olduğunu zannediyor!
* *
Kara Harp Okulunu kurdukdan sonra topraklarmızın %95’ini kaybetmemişiz. Haritalar bize bunu söylüyor.
Sebebini öğrenmek için;
2100186325 Sayılı CİMER dilekcemi 11 Ocak 2021 târihinde Millî Savunma Bakanlığına gönderdim(82)
Bu dilekceme Millî Savunma Bakanlığının verdiği cevap da şöyle;
CİMER Başvuru Cevabı Translate message to: English | Never translate from: Turkish C cimer_bilgi@tccb.gov.tr Mon 3/1/2021 12:07 AM To: You Sayın ŞÜKRÜ IRBIK, T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ne 11.01.2021 tarihinde yapmış olduğunuz 2100186325 sayılı başvurunuz 01.03.2021 tarihinde CİMER tarafından cevaplanmıştır: Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezine yaptığınız başvurunuz incelenmiş fakat anlaşılır olmaması sebebiyle bir değerlendirme yapılamamıştır. 4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmeliğin 16’ncı maddesi, “Başvuru dilekçesi veya formuyla istenen bilgi veya belgeler, yeterince açık ve anlaşılır değilse, kurum ve kuruluşlar başvurunun hangi nedenlerle yeterince açık ve anlaşılır olmadığını başvuru sahibine bildirebilir ve ek bilgiler sunmasını isteyebilir. Bu takdirde 20’nci maddedeki on beş günlük süre, belirtilen noksanlıkların tam olarak giderildiği tarihten itibaren başlar” hükmünü içermektedir. Başvurunuzun kısa ve anlaşılır bir şekilde yeniden yapılması halinde değerlendirilmeye alınacağı hususunda bilgilerinize sunulur. |
Kendi târihini yazmayı beceremeyen Millî Savunma Bakanlığı târihden ders almayı becerebilir mi?
* * *
Istılâh olarak anakronizm; “bir vakıanın ait olduğu târihi ve çağı konusunda yanılma; târih ve çağları birbirine karıştırma (tedâhül)” şeklinde tanımlanır. Bu durum, ekseriyet ile târihî bir vakıanın “var olmadığı dönemde var imiş gibi” telakkâ edilmesi ve anlatılmasıdır. Târihcinin câhilliği ya da şahsî fikir saplantısından kaynaklanan hatâ ve yanılgıları anakronizm olarak ortaya çıkar.
Belli bir dönemde mevcut olan tâbir ya da anlayış başka bir dönemde mevcut olmayabilir. İçinde yaşadığı dönemin anlayış ve tâbirini, incelediği dönemin târihine teşmil etmesi aslında o târihcinin, târihin değişim demek olduğunu bilmediği anlamına gelir. Bugüne ait târihî bilgi ve tâbirin geçmiş döneme teşmil edilmesi ile ortaya çıkan bu câhillik, târih yazımında ciddi hatâ ve yanılgılara sebep olur.
* *
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı 1981 senesinde bir târih kitabı yayınladı. Kitabın adı; Balkanlar Harbinde Osmanlı Donanmasının Deniz Muharebeleri(83).
Bu kitabda, müellifi Deniz Yüzbaşı Nizamettin AKERMAN Osmanlı Donanması ile Avrupa Donanmasını mukâyese etmiş. İsmen zikretmese de AKERMAN, Osmanlı Donanmasının İngiliz Donanmasından devşirdiği “gedikli zâbit” (warrant officer) isimli asker sınıfı hakkında bilgiler serdetmiş. AKERMAN’ın bu bilgileri İngiliz Donanmasına kıyâsen Osmanlı Devletinin 1915 senesinde hazırladığı 172 Sayılı Gedikli Zâbit Kânunundan kısmen de olsa aldığında hiç şüphe yok!(84).
Kitabın 27 ve 28’nci sayfalarında müellif Deniz Yüzbaşı Nizamettin AKERMAN “Esaslı Bir Noksan” başlığı altında şöyle demiş;
Uzman sınıf dediği “gedikli” sınıfının kaldırılışına dâir olarak AKERMAN suskun kalmayı tercih etmiş. AKERMAN’ın susmayı tercih etdiği o suâli bugün burada biz soralım;
AKERMAN’a göre;
O hâlde;
Aslında bu suâlin cevâbını, kitabında AKERMAN’ın kendisi farkında olmadan vermiş;
Bahriye zâbiti Emin YÜCE, Bahriye Nâzırının, bahriye zâbitânına “hayvan” muâmelesi yapdığını söylüyor.
Emin YÜCE gibi düşünen bahriye zâbitânının kendileri ise bahriye gedikli sınıfına “kuş” muâmelesi yapmışlar.
Bahriye zâbitânının bahriye gedikli sınıfına “kuş” muâmelesi yapdığını anlamak için
1890 Donanma Gedikli Nizâmnâmesinin aşağıda görülen şu üç maddesini okumak yetecek.
10 sene devâm eden İstiklâl Harbinde bir tek olsun denizci asker şehid olmamış.
Her sene 18 Mart’da Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehidleri Anma Gününü kutlarız da…
Rûhuna Fatiha okuyacak bir tek denizci asker şehidimiz yok ki!
İngiliz gedikli zâbit (warrant officer) sınıfının emeği ile İngiliz Donanması Birinci Cihân Harbini kazanmış.
Fakat;
* *
Bu kitabı;
Eski yazı ile yazdığı kitabın 6’ncı bölümünde deniz subayı Nizamettin AKERMAN II.Meşrutiyet dönemi Osmanlı Bahriyesi hakkında fikir ve tesbitlerini beyân etmiş. Osmanlı Donanmasının asker sınıfları hakkında verdiği bilgide; adını zikretmese de, 1915 sene ve 172 Sayılı Donanma Gedikli Zâbit Kânunundan söz etdiği çok belli. Aynı Kânunda bahsedilen bahriye asker sınıflarından birisinin isimi olarak “küçük zâbit” tâbiri de var.
Merkum kitabın Türkce tercümesinin 28’nci sayfasında “astsubay” tâbiri 5 defâ kullanılmış. “Astsubay” tâbiri Türk askerî mevzuâtına 5802 Sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde dâhil edilmiş. Osmanlı Donanmasının anlatıldığı bu tercüme kitapda, Cumhuriyet dönemine ait Türkce “astsubay” tâbirini Meşrutiyet dönemine teşmil eden kişi deniz harp okulu 1935 mezunu olan sözde târihci subay Emin YAKITAL’dır. Bu gafı ile Emin YAKITAL anakronizm’in belini kırmış!
Nizamettin AKERMAN’ın kitabındaki “küçük zâbit” tâbirini “astsubay” şeklinde tercüme eden kişi de gene sözde târihci subay Emin YAKITAL’dır. Bu gafı ile de Emin YAKITAL, 1935 senesinde ATATÜRK’ün yazdığı Türkce rütbe isimleri kitabını inkâr etmiş. Emin YAKITAL, Osmanlıca “küçük zâbit” tâbirini 2/2295 Sayılı Karârnâme ile 1935 senesinde bizzat ATATÜRK’ün “erbaş” olarak Türkceleşdirdiğini öğrenemeden ölmüş!
Fakat
Osmanlıca “küçük zâbit” tâbirinin “astsubay” olduğuna dâir 1981 senesinde söylediği bu filfilli yalan,
Kendisi ve bu kitabı yayınlayan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı için bir utanç vesikası olarak hâlâ önümüzde duruyor.
Kitabı eski yazıdan yeni yazıya sözde tercüme eden sözde târihci subay Emin YAKITAL;
Kitabın yayınlanmasına vesile olan Deniz Müzesi Müdürü Güverte Albay Saim SELEK;
Kitabın Önsöz’üne yazdığı bilgide “yazılış tarzındaki esâs rûhu bozulmamak kaydıyle” Türkceye tercüme edildiğini söylemiş. Kitabı Türkceye sözde tercüme eden Emin YAKITAL “yazılış tarzındaki esâs rûhu bozmak” şöyle dursun, Nizamettin AKERMAN’ın eski yazı ile yazdığı kitabın “yazılış tarzını ve ruhûnu” sızlatmış!
Kitabın telif hakkı sâhibi Deniz Kuvvetleri Komutanlığı da;
* *
Beş On Kuruşluk Asker; Astsubay
Anakronizm’in ne olduğunu dahi bilmeden târih yazan deniz subaylarını
Ve
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının Türk Deniz târihine verdiği zararları bir kenara yazalım.
Bu kitabın müellifi deniz yüzbaşı Nizamettin AKERMAN’ın “deniz küçük zâbit” sınıfı hakkındaki tesbitlerine bakalım.
Osmanlıca “küçük zâbit” tâbirini ATATÜRK’ün 1935 senesinde “erbaş” olarak Türkceleşdirdiğini yukarıdaki cümlemizde söyledik. Burada sözünü etdiğim “erbaş” isimli asker sınıfı 211 Sayılı Kânun ile askerî mevzuâtımızda bugün de hâlen mevcutdur. “Astsubay” asker sınıfı ile “erbaş” asker sınıflarının kendi müstakil kânunlarına tevfikan teşkil edildiğini ve birbirinden tamamen farklı asker sınıfları olduğunu da izâha hâcet yok. Öğrenmek isdeyen 211 Sayılı Kânuna bakar.
Benim burada asıl gündem etmek isdediğim çarpıcı husus şudur;
Deniz subayı Nizamettin AKERMAN’ın Osmanlıca yazdığı kitabında “küçük zâbit” olarak söz etdiği ve Deniz subayı Emin YAKITAL’ın ise 2/2295 Sayılı Karârnâme ve 2717 Sayılı Kânuna aykırı olarak “astsubay” olarak tercüme etdiği asker sınıfı hakkında söylediği kanaâtidir.
Daha da önemlisi;
Nizamettin AKERMAN’ın “küçük zâbit (erbaş)” sınıfı hakkında 1920’li senelerde irâd etdiği kanaâtini,
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının 1980’li senelerde hâlâ ve aynen sahiplenmesidir.
Mersum kitabın 28’nci sayfasında aynen şöyle demişler;
Ve böylece;
Saltanât dönemi bahriye zâbiti Nizamettin AKERMAN’ın “öteki asker” sınıfı hakkında serdetdiği bu çok çarpıcı tesbiti,
Bütün tâzeliği ve yakıcılığı ile bir asır sonra bugün burada tekrâr önümüze çıkıyor.
100 sene öncesi saltanât dönemi zâbitân heyetinin “öteki asker” sınıflarına bakış açısı ile
100 sene sonrası Cumhuriyet dönemi subay heyetinin “öteki asker” sınıflarına bakış açısında zerre fark yok!
Kıymetli okuyanlar;
Bahriye zâbiti Nizamettin AKERMAN’ın 1920’de “küçük zâbit” (erbaş) sınıfına lâyık gördüğü “beş on kuruş” zammın,
105 sene sonra, bugün “astsubay” sınıfına lâyık görüldüğüne itirâzı olanınız var mı?
* *
Zamân Farklı, Mekân Farklı; Lâkin, Zihniyet Aynı!
Saltanâtın İngiliz muhibi bahriye zâbitân heyeti;
Cumhuriyetin Amerikan muhibi deniz subay heyeti ise bugün;
* * *
Türk Millî Savunma Bakanlığının gedikli subay sınıfına yapdığı “meslek ve hukuk zulümünü”,
Dünyânın hiçbir devleti, hiçbir Millî Savunma Bakanlığı kendi gedikli subay sınıfına yapmamışdır herhâlde…
Teşkil edildiği 1915 senesinden 1983 senesine kadar geçen 68 sene boyunca,
Millî Savunma Bakanlığının gedikli subay sınıfına yapdığı “meslek ve hukuk zulümünün” son belgesi ise;
Târihimizde ilk kez defâ olmak üzere bu makâlemizde gün yüzü görüyor.
42 seneden beri Meclis’in tozlu rafında sükût eden bu belge hakkında.
Bütçe-Plan Komisyonu Başkanı emekli Amiral Hüsnü KÜÇÜKAHMET’in,
Meclisde Cumhurbaşkanı Kenan EVREN’e hitâben yapdığı bu konuşması hakkında ben Şükrü IRBIK hiçbir şey söylemeyeceğim.
Emekli amiral Hüsnü KÜÇÜKAHMET (Bütçe-Plan Komisyonu Başkanı)—Sayın Cumhurbaşkanım, 24 Şubat 1330 tarihli Geçici Zabitan Kanununa tabi olan gedikli subaylar bilindiği üzere Deniz ve Hava kuvvetlerimizde hakikaten fevkalade iyi hizmet etmiş, çok iyi yetişmiş bir sınıftır. Bu sınıf mensupları o tarihte astsubayların üstünde, gediklilerin üstünde ve subayların altında olan bir sınıftı. Ancak, 1951 tarihinde çıkan 5802 sayılı Kanun bunları tasfiyeye tabi tutarken, tasfiyeyi çabuklaştırmak için bunların maâşlarının artışlarını astsubay sınıfına geçmelerine bağladı. Ancak, kendileri astsubayın üstünde olan bir sınıf olarak, astsubay sınıfına geçmeyi onurlarına yedirememişlerdir. Benim bildiğim Deniz Kuvvetlerinde ancak bir kişi geçmiştir. Şu anda da bunların mevcudunun tamamı emeklidir ve sayıları 176 kişidir. Maâşları astsubayların altında kaldığı için, bunların kendi emekli maâşları, dul ve yetimlerinin maâşları da astsubayların altında kalmıştır. (2849 Sayılı Kânun)(96). |
Emekli amiral Hüsnü KÜÇÜKAHMET’in 1983 senesinde yapdığı bu konuşma gedikli subayların özlük hakları konusunda meclisde yapılan son konuşma olmuş!
1983 senesinden sonra gedikli subayların özlük haklarını meclisde bir daha gündeme getiren olmamış.
* * *
Hulûsi KENTMEN 1990 senesinde Deniz Kuvvetleri Dergisine mülâkât vermiş.
Bu mülâkâtın künyesi şöyle;
Deniz Kuvvetleri Dergisi: Sayı 548, Kasım-1990 Özel Sayı, sayfa 60-64.
Makâle isimi: Emekli Deniz Astsubayı Hulûsi KENTMEN İle Röportaj.
Mülâkâtı yapan: Dz.Öğ.Kd.Yzb. Kenan SAYACI
Mülâkât Târihi: 28 Temmuz 1990.
Doğum Târihi ve Yeri: 20 Ocak 1912 (R.1327), Bulgaristan’ın Başşehri Tırnova.
Hulûsi KENTMEN’in bu mülâkâtında gizli ya da açık olarak kendi hakkında verdiği bilgiler şunlar.
Tahsili:
Bahriye gedikli zâbit namzet mektebi’nin ikinci ve son sınıfında tahsiline devâm eder iken 1446 Sayılı Kânun ile 1929 senesinde Bahriye Nezâreti “deniz gedikli küçük zâbit” isimli yeni bir asker sınıfı teşkil etmiş. Bahriye Nezâretinin “deniz gedikli küçük zâbit” isimli bu asker sınıfının teşkil sebebinin ise bahriye gedikli zâbit sınıfı “tasfiye” etmek ve yerine, bir ast derecede olmak üzere deniz gedikli küçük zâbit sınıfı “ikâme” etmek olduğunu 1492 Sayılı Kânundan anlıyorum. Deniz gedikli küçük zâbiti yetiştirmek için gene 1929 senesinde deniz gedikli küçük zâbit ihzârî mektebi hizmete açılmış. 1446 Sayılı Kânun Madde (D) ile 1929 senesinde bu mektebin tahsil süresi üç sene olarak tesbit edilmiş. Bu mektebde güverte ve makine sınıfları mevcut imiş. Makine sınıfı Hasköy’deki mektebde; güverte sınıfı ise Camialtı’nda kıçtan kara olan Turgutreis zırhlısında tâlim-taâllüm ediyor imiş. Makine sınıfına seçilen KENTMEN; mektebin ilk iki senesini Hasköy’de, şimdiki Kasımpaşa Deniz Hastanesi binasında, üçüncü ve son senesini de Gölcük’deki Turgutreis mektep zırhlısında tashil etmiş.
Bahriye gedikli zâbit namzet mektebi’nin makine sınıfındaki 2+1 olmak üzere 3 senelik tahsil süresini başarı ile tamamlayan KENTMEN, 1930 senesinde bu mektebden bu kez de Gölcük’e demirleyen Turgutreis mektep zırhlısından mezun edilmiş. 1930/2095 sicil ile motor sınıfı “bahriye gedikli küçük zâbit” unvânı ve “muallim nefer” rütbesi ile Mecidiye zırhlısında göreve başlamış. 1 sene “muallim neferlik” ve 2 sene “onbaşılık” yapmış.
Mecidiye Kruvazör gemisinde görevli iken 1932 senesinde kendi isdeği ile denizaltıcı sınıfına seçilmiş. Mayıs-Kasım 1932 aylarındaki 6 aylık denizaltıcılık eğitiminden sonra sene oldu, 1933(97), (TOPLUCAK). Hulûsi KENTMEN, “deniz gedikli küçük zâbit” unvânı ve motor sınıfı “çavuş” rütbesi ile 1933 senesinde Deniz Müsteşarlığı’na bağlı denizaltılarda “muvazzaf” görevine başlamış.
Peki, bahriye gedikli zâbiti olmak için 1927 senesinde girdiği bahriye gedikli zâbit namzet mektebi’nden Hulûsi KENTMEN nasıl olmuş da, 1930 senesinde daha “ast” bir sınıf olan “deniz gedikli küçük zâbiti” olarak mezun edilmiş? İşde, “kayıp asker sınıfının mazlum gedikli namzetleri”ne 1492 Sayılı Kânun ile Bahriye Müsteşarlığı’nın 1929 senesinde yapdığı “müktesep hak gaspının” sessiz çığlıklarının solgun parmak izleri tam da bu suâlin içinde gizli…
4. Hulûsi KENTMEN bahriye gedikli zâbit namzet mektebi’nin ikinci sınıfında tahsiline devâm eder iken; 1929 senesinde 1492 Sayılı Kânun TBMM’de kabul edilmiş. Bu Kânun ile “bahriye gedikli zâbit sınıfı” “tasfiye” edilmiş. 1915 senesinde 172 Sayılı Kânun ile “dâimî/muvazzaf” olarak teşkil edilen “bahriye gedikli zâbit sınıfı”nın “tasfiye” edilmesi ise başka bir hazin hikâye. Bu Kânunun yapıldığı 1929 senesi itibârı ile 402 Sayılı Kânunda ifâde edildiği üzere Deniz Müsteşarlığı’’nda 160’dan fazla bahriye gedikli zâbit mevcut ve müstahdem imiş(98). “Bahriye gedikli zâbit” sınıfını “tasfiye” eden 1492 Sayılı Kânun ile “müktesep hak” kapsamında; 1929 senesi itibârı ile Deniz Müsteşarlığı’nda mevcut ve müstahdem “gedikli zâbitâna” iki tercih hakkı verilmiş;
1446 Sayılı Kânun ile 1929 senesinde ilk defâ teşkil edilen “deniz gedikli küçük zâbit” sınıfına nakil edilmeyi haklı olarak “tenzil-i sınıf” telakki eden 100 civârındaki bahriye gedikli zâbitden; askerî hâkim Tümamiral Fahri ÇOKER’in 1968 senesinde yazdığı kitabındaki ifâdesine göre Kavalalı Halil İbrahim isimli sâdece bir “bahriye gedikli zâbit” yeni teşkil edilen “deniz gedikli küçük zâbit” sınıfına “tenzilen” nakil edilmeyi kabul etmiş.
Bu kitabın müellifi olan Fahri ÇOKER (1912-2001); 1932 senesinde Bahriye Mektebi’nden mezun olmuş. Her ne ise; sağlık sebeplerinden dolayı muvazzaf deniz subay sınıfından “çürüğe(!)” çıkartılmış. 1935 senesinde İstanbul Hukuk Fakültesinden mezun olmuş ve aynı sene askerî hakim olarak göreve başlamış. Meşakkâtli deniz hizmetinden kaçmak için “çürüğe” çıkartılan Fahri ÇOKER tam 89 sene yaşamış, iyi mi?(99).
Fakat Fahri ÇOKER’i, hâfızası yanıltıyor. Fahri ÇOKER’in bahriye mektebinden mezun edildiği 1932 senesinde TBMM Dilekce Encümenine verdikleri dilekcelere bakdğımızda, en az 60 “bahriyeli gedikli zâbitin” yeni teşkil edilen “deniz gedikli küçük zâbit” sınıfına “tenzilen” nakili kabul etdiklerini öğreniyoruz. Deniz astsubay sınıfının târihini yazacak kadar cingöz davranan hukukcu Fahri ÇOKER, deniz astsubay sınıfının târihinde mihenk taşlarından birisi olan bu olayı her nasılsa tecâhül etmiş! “Bahriye gedikli zâbit”lerinin ekserisi, kendilerinden daha fazla maâş alan astları “deniz gedikli küçük zâbit” sınıfına nakili reddedmişler. (Bkz.:1915_172/Md.26; Birinci sınıf bahriye gedikli zâbit maâşı: 1.500 kuruş (15 Lira. IRBIK)(100); 1929_1492/Md.2 Başgedikli maâşı: 2.000 guruş/20 Lira).
1929 senesinde meriyyete konulan 1492 Sayılı Kânun; 1914 senesinden beri Osmanlı ve Türk Bahriyesi’ne hizmet eden “bahriye gedikli zâbit” sınıfı hakkında hükümler vâz etmiş. Fakat 1492 Sayılı aynı Kânunun meriyyete konulduğu 1929 senesi itibârı ile bahriye gedikli zâbit namzet mektebi’nin birinci, ikinci ve üçüncü sınıflarında tahsile devam eden 304 mevcutlu “bahriye gedikli zâbit namzet mektebi talebesi” için hiçbir hüküm vâz etmemiş. Hulûsi KENTMEN’in 1990 senesinde Deniz Kuvvetleri Dergisi’ne verdiği mülâkâtdan, kendisinin 1446 Sayılı Kânun ile 1929 senesinde teşkil edilen “deniz gedikli küçük zâbit” sınıfına 1492 Sayılı Kânun ile 1929 senesinde cebren ve hile ile nakil edildiğini ben Şükrü IRBIK kolayca anladım. 1492 Sayılı Kânun ile bahriye gedikli zâbit namzed mektebinin her üç sınıfında okuyan 304 talebe ile mevcudunu şu anda bilemediğim güverte ve makine sınıfından “bahriye gedikli zâbit namzetlerine” T.C. Devleti ve Bahriye Nezâretinin yapdığı hak gasbı işde, tam da burada başlıyor. Meseleye, hukukun temeli olan “müktesep hak” kapsamında bakıldığında;
– Aralarında Hulûsi KENTMEN ve Kemâl TAHİR’in kardeşi Nuri TAHİR’in de olduğu her üç sınıfda okumakda olan 304 mevcutlu “bahriye gedikli zâbit namzetlerinin” 172 Sayılı Kânun ile 1915 senesinde iktisap etdikleri “gedikli zâbitlik müktesep hakkının” gasbedildiği
Ve
– “Bahriye gedikli zâbit” sınıfının daha alt seviyesinde olan “deniz gedikli küçük zâbit” sınıfına cebren ve hile ile “tenzilen” nakil edilmelerinin kânunsuz olduğu ortaya çıkıyor. Bu “müktesep hak gaspının” isbatı da gene 1492 Sayılı Kânunun içinde alenen itirâf edilmiş.
5. Hulûsi KENTMEN’in;
a. 1932 senesinde mesleğe “bahriye üçüncü sınıf gedikli zâbit” olarak başlaması gerekiyor imiş,
b. Fakat 1492 Sayılı Kânun ile 1929 senesinde “deniz gedikli küçük zâbit” sınıfına cebren “tenzil” edilmiş,
c. 2717 Sayılı Kânun ile 1935 senesinde ise “deniz gedikli erbaş” sınıfına cebren “tenzil” edilmiş,
ç. 5802 Sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde bu kez “deniz astsubay” sınıfına cebren “nakil” etdirilmiş.
Deniz Kuvvetleri Dergisi’ne 1990 senesinde verdiği mülakâtda Hulûsi KENTMEN; “deniz gedikli küçük zâbit” olduğu senelerde kaput ile çekilmiş vesikalık bir resimini kullanılmış. Beş sayfalık bu mülâkâtda başka resimi de yok. Kışlık siyah jile-palet ile çekildiği bu resimde; giydiği güneşliksiz şapkanın asabasındaki siyah kordelada görev yapdığı denizaltının isimi olan TCG Dumlupınar yazısı var. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı evine kadar gidip mülâkât yapdığı emekli deniz astsubay Hulûsi KENTMEN’in başka bir resmini bu mülâkâta eklemeye tenezzül bile etmemiş. Yazıklar olsun sizlere.
1927 senesinde girdiği ve 1927-1961 seneleri arasında 34 sene hizmet etdikden sonra,
Hulûsi KENTMEN 1961 senesinde emekli olarak Deniz Kuvvetlerinden teskere almış.
Ayrıca; beş sayfalık mülâkâtda benim dikkatimi çeken çok önemli üç hakikât daha var.
Hulûsi KENTMEN;
Ve en son olarak da
Deniz Kuvvetlerine 34 sene hizmet etmiş.
Bu görev safahâtı ile Hulûsi KENTMEN;
Deniz astsubay sınıfının geçirdiği bütün aşamaları yaşayıp görmüş!
Emekli olduğu 1961 senesinden öldüğü 1993 senesine kadar 32 sene de Türk sinemasına hizmet eden,
Oynadığı 500’den fazla filimde her dâim iyi, babacan ve sevimli tavırı ile Türk milletinin kalbinde müstesna ve unutulmaz bir yer bulan Hulûsi KENTMEN;
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının 1990 senesinde kerhen yapdığı beş sayfalık mülâkâtda ikinci bir resim için kendine yer bulamamış!.. Yazık!.. Hem de çok…
* *
Sayısını bilmediği kadar çok filimde oynamış.
Fakat hiçbirisinde “baş oyuncu” olamamış!..
Bugün ise bahriyeli başçavuş Hulûsi,
Bu makâlemizin “baş oyuncusu” olacak, inşallah…
Hulûsi KENTMEN’in mesleğinde maruz kaldığı târifsiz zulümü anlamak için;
“Bahriye gedikli zâbit” ve “deniz gedikli küçük zâbit” asker sınıfları arasındaki farkı bilmemiz gerekiyor.
Bu önemli farkı bilmek için de her iki asker sınıfı hakkında, tekrar da olsa, kısa bilgi vereceğim.
Bu maksat ile;
Hulûsi KENTMEN’in Deniz Kuvvetleri Dergisi’ne 1990 senesinde verdiği mülâkâta bakalım evvelâ…
Deniz Kuvvetleri Komutanlığından Öğretmen Kıdemli Yüzbaşı Kenan SAYACI 1990 senesinde Hulûsi KENTMEN’in Çamlıca-İstanbul’daki evine gitmiş. Hulûsi KENTMEN ve eşi Refika hanım ile mülâkât yapmış. Bu mülâkâtı da Deniz Kuvvetleri Dergisinde yayınlamış(101).
Bu mülâkâtı verdikden 3 sene sonra da Hulûsi KENTMEN;
Deniz Kuvvetleri Komutanının 1930 senesinde kendisine yapdığı “müktesep hak gaspı ve zulümün” sessizliği içinde 1993 senesinde irtihâl etmiş…
Hulûsi KENTMEN mülâkât esnâsında Yüzbaşı Kenan SAYACI’ya;
“Bahriye gedikli zâbit namzed mektebine” girdim. Üç sene okudum, 1930 senesinde mezun oldum” diyor.
Fakat mülâkâtı yapan Kenan SAYACI Hulûsi KENTMEN’e “bahriye gedikli zâbit namzed mektebinden” mezun olduğunda verilen şehâdetnâmeyi sormuyor. Hulûsi KENTMEN ile mülâkâtı yapan sözde târih Öğretmeni Kıdemli Yüzbaşı Kenan SAYACI mülâkâta Hulûsi KENTMEN’e ait bir diploma dahi eklememiş.
Evine kadar gitmişsin. Hulûsi KENTMEN ile ilk kez mülâkât yapacaksın… O gün karşında 78 yaşında ihtiyar bir insan var. Bahriye’de 34 sene hizmet etmiş! Hayâtını yazmak isdediğin bu adamı bir kez daha görme ihtimâlin de yok! Zâten olmamış da…
Yüzbaşı Kenan SAYACI, sanki sen bir kabzımal imişsin gibi, sohbet esnâsında bir sürü abuk subuk suâl soruyorsun! Beş sayfayı dolduran sabun köpüğü misâlı bir yazı yazıyorsun! Fakat, Hulûsi bey, “bahriye gedikli zâbit namzed mektebinden 1930 senesinde mezun olduğunuzu söylediniz. Diplomanızı görebilir miyim” demiyorsun.
Deniz Kuvvetlerinin arşivi elinizde, Deniz Mekteplerinin arşivi elinizde…
Hulûsi KENTMEN;
Târih Öğretmeni Yüzbaşı Kenan SAYACI, sen;
1990 senesinde Hulûsi KENTMEN ile yapdığın bu rezil mülâkâtı,
2025 senesinde bir kere daha okuyan ben Şükrü IRBIK ise bugün sana şöyle diyorum;
Yazıklar olsun sana, Yüzbaşı Kenan SAYACI.
* *
Öğretmen Yüzbaşı Kenan SAYACI’nın 1990 senesinde merhum Hulûsi KENTMEN ile yapdığı mülâkâtın en aptalca iki suâli şunlar;
Yüzbaşı Kenan SAYACI merhum Hulûsi KENTMEN’in bahriye gedikli zâbit namzed mektebine kayıt yapdırdığı 1927 senesine atıf ile şu suâli soruyor;
Suâl-1:
Yukarıdaki bu soru-cevaba bakdığımda; sağır ve kör iki insan konuşuyormuş gibi geldi bana…
Bu manzaradan; Yüzbaşı Kenan SAYACI’nın hem suâl sormayı bilmediğini hem de işitdiği cevabı hiç anlamadığını görüyorum.
Suâl-2:
Yüzbaşı Kenan SAYACI’nın bu aptalca suâline merhum Hulûsi KENTMEN’in verdiği cevap ise bir târih dersi gibi;
Bu aptalca iki suâli ile târih Öğretmenin Yüzbaşı Kenan SAYACI;
Hakkında mülâkât yapdığı “astsubay sınıfının târihini” hiç bilmediğini de zımnen itirâf etmiş.
* * *
Dönemin Deniz Müsteşârı;
Birinci ve ikinci sınıfında okumakda olan “bahriye gedikli zâbit namzet talebelerinin” 1929 senesinde “deniz gedikli küçük zâbit” sınıfına “tenzil/tensik” edilmesinde 172 ve 1492 Sayılı Kânunlara aykırı işlemler yapmış.
İşde, Kânunlara aykırı işlemler yapan devlet erkânının künyeleri…
II.Meşrutiyet dönemi Osmanlı Bahriyesinde (mektebli, muvazzaf) gedikli zâbit sınıfı 172 Sayılı Kânun ile 1915 senesinde dâimî olarak teşkil edilmiş.
Gene 172 Sayılı Kânun ile bahriye gedikli zâbitliği “sunufu mahsusa” bir “zâbit” sınıfı olarak teşkil edilmiş. Bahriye gedikli zâbiti yetiştirmek için zamân içinde açılan mekteplerin isimleri şunlar;
Münfesih Askerî Yüksek İdâre Mahkemesinin Birinci Dairesi 1995 senesinde bir karar vermiş. “Gedikli subay maâşı” hakkında verdiği 07 Ocak 1995 târihli bu kararında AYİM Birinci Daire, hiç vazifesi olmadığı hâlde kendi aklınca “astsubay” sınıfının sözde târihini de yazmış(!)
Dâva özeti şöyle: Bir vatandaşımız 28 Haziran 1942 târihinde T.C. Ordusu (Kara)’nda “gedikli erbaş” olarak göreve başlamış. Bu vatandaşımız “gedikli erbaş” sınıfının “gedikli üstçavuş” rütbesinde iken 08 Haziran 1950 târihde vefât etmiş. Merhum gedikli erbaşın vârisi, babasına emekli maâşı bağlanması için 1994 senesinde AYİM’de dâva açmış. 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kânunu, Geçici 15’nci Maddesinin babası hakkında tatbik edilmesini talep etmiş. AYİM haklı olarak 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kânunu, Geçici 15’nci Maddesinin “muvazzaf subaylar” ve “gedikli subaylar” hakkında tatbik edildiğinden bahis ile mezkûr maddenin merhum “gedikli erbaş” hakkında tatbik edilmesinin mümkün olmadığına karar vermiş. Buraya kadar AYİM’in verdiği karar isabetlidir.
Fakat bu kararı vermeden evvel AYİM, üzerine hiç vazife olmadığı hâlde, “gedikli erbaş” sınıfının târihi üzerinden “astsubay” sınıfının târihi hakkında yanlış bir karar vermiş. Askerî Cezâ Kânununa göre karar vermesi gereken AYİM; vazifesi olmadığı hâlde burnunu târih bilimine sokmuş ve “astsubay” sınıfının târihi konusunda yalan bir karar(!) vermiş. Bu kararında AYİM; 1683 Sayılı Kânun, Madde-60’daki “gedikli subay” sınıfının, 1915 sene ve 172 Sayılı Kânundaki “gedikli zâbit” sınıfı olduğunu dahi anlayamamış.
Birinci ve ikinci kararına bakıldığında; AYİM’in kendi kendini tekzip etdiği kolayca anlaşılıyor.
AYİM Birinci Daire;
07 Ocak 1995 târihli bu kararında AYİM,5802 Sayılı Astsubay Kânununa da atıf yapmış. 5802 Sayılı bu Kânun, Geçici Madde-1’e göre;
Verdiği bu hileli kararında 5802 Sayılı Astsubay Kânunundan bahsetdiği hâlde AYİM; aynı Kânun, Geçici Madde-1’in yukarıda görülen hükümünü inkâr etmiş.
Askerî Yüksek İdâre Mahkemesinin Birinci Dairesinin bu kararında;
Mesele bu kadar basit.
Ve bu münkirliği ile AYİM;
“Gedikli subay” sınıfının “astsubay” sınıfı olduğu hakkında 5802 Sayılı Kânuna aykırı bir karar vermiş.
AYİM Birinci Dairesinin ikisi muvazzaf ve üçü hâkim sınıfı subay üyelerinin beşine de yazıklar olsun!
* * *
15 Temmuzdan sâdece 6 gün sonra;
Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu,
Sıkıyönetimden sâdece 10 gün sonra da;
31 Temmuz 2016 târihinde yayınladığı 669 Sayılı KHK, Madde-104 ile
İlginçdir;
Astsubay Meslek Yüksekokulunu teşkil eden 4752 Sayılı Kânunda astsubay hazırlama okullarının “kapatılacağına” dâir bir hüküm yok!(104).
3 senelik lise tahsili veren Astsubay Hazırlama Okulları 1424 Sayı Kânun Madde-24 ve 25 ile 1971 senesinde teşkil edilmiş idi(105).
Fakat
Tam bir darbeci mantık ile hareket eden Millî Savunma Bakanlığı Astsubay Hazırlama Okullarını;
Nasıl? İyi mi?..
Daha da ilginç olanı şudur;
4752 Sayılı Kânun Madde-29 ile 2002 senesinde astsubayların “tahsil süresi” 5 seneye yükseltildi. Ve 14 sene boyunca da 5 sene olarak kaldı.
Nasıl mı?
İşde, Millî Savunma Bakanlığının hazırladığı 4752 Sayılı Kânun, Madde-29.;
Fakat hemen sevinmeyin!
15 Temmuzdan sonra piyasaya sürülen 669 Sayılı KHK ve 6756 Sayılı Kânun ile “astsubay hazırlama okulları” hukûken kapatılınca, bu Madde-29 da tebdil edildi…
Bütün bunların üzerine bir “sıvama” işi daha var!
Millî Savunma Bakanlığı;
4752 Sayılı Kânundan sâdece 15 ay sonra bu kez de 4861 Sayılı Kânunu piyasaya sürdü(106).
4861 Sayılı bu Kânun ile Millî Savunma Bakanlığı;
“Lisans” mezunu gençlerimizi “önlisans” eğitimi vereceği astsubay meslek yüksekokuluna kayıt etmeye yeltendi!…
4 sene “lisans” eğitiminden sonra 2 sene de “önlisans” eğitimi al ve 6 senelik eğitimin sonunda “astsubay” ol!
Ne gözel memleket, ne gözel Millî Savunma Bakanlığı, ne gözel ordu, değil mi?
Astsubay Okulu “lisans” seviyesine çıkartılsın diye kıçını yırtanların haberi olsun!
* *
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı 2003 senesinde bir “târihce” kitabı yayınladı. Benim de 1981 mezunu olduğum Beylerbeyi Deniz Astsubay Hazırlama Okulu’nun “tasfiye” edilmesi hasebi ile yayınladığı mezbur kitabın 13’üncü sayfasında bir takdim yazısı var. Bu takdimde “Tarihimizi Yapanlara Sadık Kalarak Tarihimizi Yazdık” başlığı altında şöyle demişler;
“Türk Silahlı Kuvvetleri genelinde Astsubay Hazırlama Okulları’nın kademeli olarak kapatılarak, sınıf okullarının 2003-2004 eğitim-öğretim yılından itibaren 2 yıllık Meslek Yüksekokulu statüsüne dönüştürülmesi sebebiyle, 2001 yılından itibaren okulumuza öğrenci alınmamıştır”
Yukarıda görüldüğü üzere Deniz Kuvvetleri Komutanlığı;
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı askerî mektebi “müktesep hak” kapsamında “kademeli” olarak “tasfiye” etmeyi herhâlde 2001 senesinde öğrenmedi.
2001 senesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti Kânunları ile mevcut ve müesses idi.
1929 senesinde de Türkiye Cumhuriyeti Devleti gene Kânunları ile mevcut ve müesses idi.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Deniz Astsubay Hazırlama Okulu’nu 4752 Sayılı Kânuna müsteniden 2001-2003 seneleri arasında “kademeli” olarak “tasfiye” etmiş.
Deniz Astsubay Hazırlama Okulu’nu 4752 Sayılı Kânuna müsteniden 2001-2003 seneleri arasında “kademeli” olarak “tasfiye” eden Deniz Kuvvetleri Komutanlığı,
“Devletde devamlılık esâsdır” ilkesi kapsamında;
Deniz Kuvvetleri Komutanı cevap ver!
* * *
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı 2005 senesinde bir kitap yayınladı;
Geçmişten Günümüze Bahriye Kıyafetleri (1390-2005)(107).
Bahriyede son 600 seneden beri giyilen asker kıyâfetlerini anlatdığı bu kitabı “tarihce uzmanı” olduğunu söyleyen Figen ATABEY isimli bir “târihci” hazırladı. Bu kitabın 80’nci sayfasında “gedikli zâbit”e ait bir heykel resim var. Saltanât dönemine ait bu resimde Figen ATABEY, sözde “gedikli zâbit” kıyâfetini ve rütbe işâretini anlatdı. “Gedikli zâbit” başlığı altında ilk cümlesinde Figen ATABEY şöyle dedi;
Yalan-1: “Gedikli zâbit” başlığı ile başladığı sayfa 80’deki ilk cümlesine Figen ATABEY “gedikli küçük zâbit” ibâresi ile devam etmiş. “Târih uzmanı” olduğu iddiası ile deniz târihi yazmaya tevessül eden Figen ATABEY isimli bu şahıs, ne acıdır ki, “gedikli zâbit” sınıfının târihini katletmiş!
Çünkü; “gedikli küçük zâbit” tâbiri Türk deniz askerî mevzuâtına 1446 Sayılı Kânun ile 1929 senesinde dâhil edilmiş. 1890 senesinden bahseder iken 1929 senesine ait “gedikli küçük zâbit” tâbirine atıf yapan Figen ATABEY, “anakronizme” rahmet okutmuş. Figen ATABEY bu kitabında sözünü etdiği “gedikli zâbit” sınıfı ile “gedikli küçük zâbit” sınıfı dahi tefrik edememiş.
T.C. Büyükerkânıharbiye Reisliği, XII.Deniz Şubesi’nin 1929 senesinde neşretdiği talimâtdaki resime göre;
Deniz gedikli küçük zâbit sınıfının kışlık kıyâfetinde, resimde görüldüğü gibi, rütbe işâretleri ceketin kolağzında imiş(108).
Yalan-2: Figen ATABEY kitabının 80’nci sayfasına eklediği “gedikli zâbit” heykelindeki rütbe işâretini “pazuda “V” şeklinde resmetmiş…
Bu bilgi de yalandır. Çünkü; 1890 Nizâmnâmesi, Madde-27’de görüldüğü üzere donanma “gedikli” sınıfının rütbe işâreti “kolda şerit” şeklindedir.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının bahriye “gedikli zâbit” sınıfını topyekûn inkârcılığı ve “kıyımı” her yerde var.
Bu inkârcılık ve “kıyımın” emâresi olarak;
Meselâ, “gedikli zâbiti” kıyâfeti ile gösderen bir resim arasanız, bulamazsınız.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının 2005 senesinde neşretdiği bahriye kıyâfetleri kitabında ıvır-zıvır bir sürü resim var. Fakat “gedikli subay” kıyâfetinin bir tek bile olsun resimi yok!
Bu makâlenin müellifi ben Şükrü IRBIK, bu kitabı hazırlayan Figen ATABEY’e soruyorum!
Târih uzmanı Figen ATABEY;
Cumhuriyet dönemi “deniz gedikli subayını” tam kıyâfeti ile gösderen bir tek resimi bu kitabına niye eklemedin?
Kendisi deniz astsubayı olan Ahmet TOPLUCAK’ın 1988 senesinde yazdığı kitabının sayfa-5’inde, bakınız, “gedikli zâbit” kıyafeti nasıl imiş!(109).
“Gedikli zâbit” sınıfının “astsubay” sınıfı olduğu yalanını söyleyen tek kişi Figen ATABEY değil.
Kendisi de deniz astsubayı olan Ahmet TOPLUCAK da târih yazayım der iken kendi mesleğine iftirâ atmış!
1988 senesinde yayınladığı kitabında Deniz Astsubayı Ahmet TOPLUCAK da “gedikli zâbit” sınıfının “astsubay” sınıfı olduğu yalanını söylemiş!
Mensubu olduğu “astsubay” sınıfının târihini yazmaya tevessül eden Ahmet TOPLUCAK’ın “astsubay” sınıfının târihi konusunda devirdiği bir başka çam da şudur;
“Astsubay” tâbiri Türk askerî mevzuâtına 5802 Sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde dâhil edilmiş. 1932 senesine atıfda 1951 senesine ait “astsubay” tâbirini kullanmak da sâdece bizim sözde tarihcilerimize mahsus bir sapkınlık! Ahmet TOPLUCAK; târih biliminde “anakronizm” ne demek, biliyor musun sen?
Yalan-3: Sözde “gedikli zâbit” târihini yazdığı kitabının aynı sayfasında Figen ATABEY şöyle dedi;
“24 Şubat 1915 tarihinde “geçici” kanun ile “küçük zabitlerin” üstünde olarak “gedikli zabit” sınıf teşkil edilmiştir.” Bu bilgi de yalandır. Çünkü; 24 Şubat 1915 tarihinde yapılan kanun “geçici” (muvakkat) değildir. “Geçici” (muvakkat) olan “gedikli zâbit” kânunu 20 Nisan 1914 târihli “Kânun-ı Muvakkat”dır(110).
Târih yazıyorum diye başladığı sâdece bir sayfada üç yalan; değil bir sayfa, bir kitap için bile çok…
Allah, memleketimizi Figen ATABEY gibi “uzman târihcilerin” yazdığı “târihce kitaplarından” muhafaza eylesin!
Donanma “gedikli” sınıfı, “deniz gedikli zâbit” sınıfı ve “deniz gedikli küçük zâbit” (deniz gedikli erbaş ve deniz astsubay) sınıfları hakkında filfilli yalanlar ile doldurulmuş bu kitabı yazdıranlara da yazıklar olsun!
* * *
Asubay Tefrikası-12 isimli makâlemizde 10 Nisan 2021 târihinde bu isimlerden bâzılarını teşhir etdim.
Bugüne kadar yazdığı ve ısmarlama yazdırdığı düzmece târih kitaplarında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı,
Fakat öyle bir vakit gelir ki;
Söylediğin o yalan, kelimeyi senin boğazında düğümleyiverir!
2008 senesinde tam da öyle olmuş!
“Astsubay” kelimesi Deniz Kuvvetleri Komutanlığının boğazında düğümlenivermiş!
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı;
İsmail Hakkı’nın “unvânının” “astsubay” değil de “gedikli zâbit” olduğunu söylemeye mecbur kalmış!
Yayınladığı bu kitabında;
* *
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı 2008 senesinde bir kitap yayınladı.
Bu kitabın adı; “Karadeniz’de Bir Destan; Gazi Alemdar Gemisi.”
Proje koordinatörü, konsept ve oluşumcusu Tuğamiral Türker ERTÜRK bu kitabı kendi adı ile internetde yayınladı(111).
Türker ERTÜRK’ü;
Bildiği bilmediği her konuda ahkâm kesen,
Hıyarım var diyen herkese tuzluk yetiştiren “emekli amiral” “unvânı” ile televizyonlarda hemen her gün görüyoruz.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı 2008 senesinde yayınladığı bu kitabının;
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Alemdar Gemisi I.Süvârisi (komutanı) İsmail Hakkı’nın;
* *
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının 2008 senesinde yayınladığı kitabında,
Alemdar Gemisi komutanı İsmail Hakkı (DURUSU) hakkında verdiği bilgide 4 yalan ve bir de hile var!
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bu kitabının aşağıda gördüğünüz 90’ıncı sayfasının altındaki dipnot-135’de;
“Bahriye gedikli zâbit” sınıfının “24 Şubat 1915 tarihinde” ve “geçici kânûn ile” teşkil edildiğini yazmış.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının bu cümlesinde iki yalan var.
Bu kitabında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı “bahriye gedikli zâbit” sınıfını teşkil eden Kânunun “Milâdî târihinin 24 Şubat 1915” olduğu yalanını yazmış.
Milâdî 24 Şubat 1915 târihi;
1915 senesinde “bahriye gedikli zâbit” sınıfını teşkil eden Kânunun târihi;
* *
Bu kitabının gene 90’ıncı sayfasındaki dipnot-135’de;
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı 1915 senesinde “bahriye gedikli zâbit” sınıfının “geçici Kânun” ile teşkil edildiğini yazmış. Bu bilgi de yalandır.
Çünkü;
1915 senesinde “bahriye gedikli zâbit” sınıfını teşkil eden temel kânun, “geçici Kânun” değildir; “tasdîkan meriyül icrâ”ya konulan dâimî ve son Kânundur.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının söz etdiği “geçici Kânun”;
Bahriye Efrâd ve Küçük Zâbitânıyla Gedikli Zâbitânı Kânun-ı Muvakkatı’dır.
“Bahriye gedikli zâbit” sınıfını 1915 senesinde teşkil eden Kânun;
1914 seneli Kânun-ı Muvakkatı’dan bir sene sonra “tasdikan” meriyyete konulan 172 Sayı ve 09 Mart 1915 târihli Bahriye Efrâd ve Küçük Zâbitâniyle Gedikli Zâbitânı Kânunudur. Bahriye gedikli zâbit sınıfının teşkili konusunda 1915 senesinden sonra temel kânun vaz edilmemiş.
Komutasını teslim etdiği gemilerde istihdam etdiği “bahriye gedikli zâbit” sınıfını teşkil eden Kânunların târihlerini bile doğru yazmayı beceremeyen Deniz Kuvvetleri Komutanlığının bu hatâsı affedilir gibi değildir.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının yapdığı bu hesâba göre her iki târih arasında 13 gün fark var. 13 günlük bu maâş farkını Deniz Kuvvetleri Komutanı kendi cebinden mi ödedi?
1914 seneli “Kânun-ı Muvakkatı” ile 1915 seneli “Kânun” hükümleri arasında en azından “maâş bakımından” fark olduğunu söylemeye zannederim ki hâcet yok. Bu husus; Osmanlı Bahriyesinde “gedikli zâbit” sınıfı teşkil etmek maksadı ile Askerî Encümenin hazırladığı ve bu makâlemizde söz etdiğim “târihsiz mazbataya” da aksetmiş. 1914 seneli Kânun-ı Muvakkat ile verilen maâş yetersiz olduğu için gazetelere ilân verdikleri hâlde 1914 senesinde bahriye gedikli zâbitliğe kimse müracaât etmemiş. Bu sebepden dolayı 1914 seneli Kânun-ı Muvakkatı tâdil etmeye mecbur kalmışlar. Akabinde 1915 senesinde 172 Sayılı Kânun ile “tasdîkan meriyül icrâya” koymuşlar.
Kânunun adı konusunda yapdığı bu hatâsı ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı;
“Tasdîkan meriyül icrâ”ya konulan 172 Sayı ve 09 Mart 1915 târihli Bahriye Efrâd ve Küçük Zâbitâniyle Gedikli Zâbitânı Kânununu bu kitabı yayınladığı 2008 senesi itibârı ile hâlâ bilmediğini zımnen ikrâr ve itirâf etmiş.
2021 senesinde bu makâlenin müellifi gönderesiye kadar da;
172 Sayı ve 09 Mart 1915 târihli Bahriye Efrâd ve Küçük Zâbitâniyle Gedikli Zâbitânı Kânununun Türkce tercümesini Deniz Kuvvetleri Komutanlığında bilen kimse yok idi.
* *
Mezbur kitabın 56’ncı sayfasında üçü mühendis (asteğmen) rütbesinde “zâbit“, biri de “gedikli zâbit” olmak üzere bahriyeli 4 askerin isimleri var.
“Mühendis” kelimesi “rütbe isimi”; “gedikli zâbit” tâbiri ise “unvân”dır.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bu sayfada mühendis olan 3 “zâbitin” “rütbelerini” yazmış.
Fakat “gedikli zâbit” olan Aziz Efendinin ise sâdece “unvânını” yazmış.
Bu kitabda gedikli zâbit Aziz Efendi’nin isimini, mühendislerin altına yazmışlar. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı “rütbe” ile “unvân” kelimelerinin askerî mevzuâtımıza göre ıstılâhî mânâlarını bilmiyor ise şâyet, o başka!
Fakat bu bilgide de bir yalan var.
Kitabın 90’ıncı sayfasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığının yanlış olarak atıf yapdığı 24 Şubat 1915 târihli Bahriye Gedikli Zâbit Kânunu;
Kânunun bu emirleri mucibince;
Tıpkı mühendislerin “rütbesinin” yazılması gibi, Aziz Efendi’nin “rütbesi” de (üçüncü, ikinci ya da birinci) sınıf gedikli zâbit” şeklinde yazılmalı idi.
* *
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı kitabın 56’ncı sayfasındaki gedikli zâbit Aziz Efendinin rütbesini eksik yazmış.
Buyursun;
Deniz Kuvvetleri Komutanı Aziz Efendi’nin rütbesini, kânunu mucibince tam olarak söylesin, biz de öğrenelim!
Aziz Efendinin rütbesinin “birinci sınıf gedikli zâbit” olma ihtimâli var. “Birinci sınıf gedikli zâbit” ise şâyet, rütbe sıralaması (silsile-i merâtib)’nda Aziz Efendinin isiminin, mühendislerin üsdündeki satıra yazılması gerekir idi.
Kitabda sözünü etdiği “zâbitlerin” hepsinin isimlerini “rütbe kıdem sırasına” göre yazan Deniz Kuvvetleri Komutanlığının sâdece Aziz Efendinin adını, kendisinin “astı” olan mühendis (asteğmen)’lerin “altına” yazması;
* *
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı söze konu kitabında hiç söz etmemiş.
Fakat bu makâlemizi okuyan vatandaşlarımızın “doğruyu bilme hakkına” olan saygımız icâbı,
Şu kısa bilgiyi burada vermeye mecburum.
Meşrutiyet döneminde Ticâret-î Bahriye Kaptan Mektebi‘nden mezun edilen sivil kaptanlar ticâret gemilerinde iş bulamamış. İşsiz kalan sivil kaptanlar Bahriye Nezâretine müracaât etmiş ve gedikli zâbit olarak Bahriye’de görev almak isdemişler.
2008 senesinde yayınladığı kitabında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Alemdar Gemisi komutanı (I.Süvâri) İsmail Hakkı’nın “gedikli zâbit” olduğunu yazmış. Bu bilgiyi de hiç utanmadan, kendi arşivinden değil de müstafî piyâde küçük zâbit (erbaş)(112). M. Nurettin PEKER’in 1966 senesinde yayınladığı “Öl, Esir Olma!” isimli kitabından iktibâs etmiş.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının müstafî piyâde küçük zâbit M. Nurettin PEKER’in kitabından iktibâs etdiği bu bilgi doğru ise şâyet; İsmail Hakkı’nın sivil kaptanlıkdan istifa ederek “bahriye gedikli zâbitliğe” nakil edildiği anlaşılıyor. Bu konuda arşivindeki bilgileri(!) Deniz Kuvvetleri Komutanı lutfedip kamuya açıklasın, bizler de öğrenelim.
Kitabında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı 20 Nisan 1914 târihli Bahriye Efrâd ve Küçük Zâbitânıyla Gedikli Zâbitânı Kânun-ı Muvakkatı’ndan söz etmiş. Bu Kânun-ı Muvakkatı Madde-10’a göre; Onbaşı olarak göreve başlayan bir bahriye neferi 9 senelik hizmetinin sonunda “birinci sınıf gedikli zâbit” rütbesine terfi edebiliyor imiş.
Kitabın aşağıda gördüğünüz 30, 90 ve 145’inci sayfalarında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı;
Alemdar gemisi komutanı İsmail Hakkı’nın “birinci sınıf gedikli zâbit” olan “rütbesini” 6 yerde yazmamış.
Aynı kitabın aşağıda gördüğünüz 31’inci sayfasında ise Deniz Kuvvetleri Komutanlığı;
Alemdar Gemisi komutanı (I.Süvâri) İsmail Hakkı (DURUSU)’nın unvânının “subay” olduğunu yazmış!
09 Şubat 1921 Çarşamba günü Alemdar Gemisi I.Süvârisi (komutanı) olan İsmail Hakkı (DURUSU);
Deniz Kuvvetleri Komutanı cevap ver!
Mutlu KARAKAYA isimli bir şahıs 2011 senesinde yüksek lisans tezi hazırladı(113). KARAKAYA tezine İsmail Hakkı (DURUSU)’nın vesikalık bir resimini eklemiş. Bu resimde İsmail Hakkı (DURUSU)’nın kurozsuz 3 sarı sırmalı rütbe işâretlerinin ceket kol ağzında olduğu görülüyor.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı 2008 senesinde yayınladığı kitabında bu resimi kullanmış. Fakat bu resimde görünmesini engellemek için İsmail Hakkı’nın ceket kollarındaki rütbe işaretlerini maksatlı olarak kadraj dışında bırakmış.
Bu kadraj hilesini yapanlara yazıklar olsun.
Sol tarafdaki resimde görülen İsmail Hakkı (DURUSU)’nın;
Deniz Kuvvetleri Komutanı cevap ver!
İsmail Hakkı Alemdar Gemisinde birinci süvârilik (kaptanlık, komutanlık) yapdığı 1921 senesinde mesleğinin 30’uncu senesinde imiş. Bu bilgiden hareket ile İsmail Hakkı’nın rütbesinin “birinci sınıf gedikli zâbit” olduğunda hiç şüphe yok.
20 Nisan 1914 târihli Kânun-ı Muvakkatı;
Madde-5’e göre; birinci sınıf gedikli zâbit, mühendis (asteğmen)’in üsdü imiş.
Kânundaki bu bilgiler kapsamında ortaya çıkan hakikâtler şunlar;
Kitabda sözünü etdiği “zâbitlerin” hepsinin rütbelerini tam olarak yazan Deniz Kuvvetleri Komutanlığının,
İsmail Hakkı’nın “birinci sınıf gedikli zâbit” olan “rütbesini” yazmaması;
Peki,
Hem saygısızlık etmek hem de Kânunu ihlâl etmek bahâsına,
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının “birinci sınıf gedikli zâbit” olan İsmail Hakkı’nın “rütbesini” bu kitabda yazmamasının sebebi ne olabilir sizce?
* *
Vatan mevzubahis ise şâyet, gerisi teferruâtdır, değil mi?
Belgesini bu makâlemizde Türk kamuoyuna beyân etdik. Gedikli zâbitler Osmanlı Bahriyesinin gemilerinde “harp ve kumanda (komutanlık) vazifeleri” deruhde etmişler. Bu gemilerde “zâbit” kadrosu mevcut değil imiş.
Fakat feleğin filfilli cilvesi olarak;
Bahriye târihinde ikinci defâ olmak üzere “gedikli zâbit” olan İsmail Hakkı “zâbitlerin” görev yapdığı Alemdar Gemisinde I.Süvârilik (komutanlık) yapmış. İkinci defâ diyorum, çünkü birinci defâsında “gedikli zâbit” İsmail Hakkı, 1919 senesinde ATATÜRK’ü Samsun’a götüren Bandırma vapurunun da komutanı imiş.
Alemdar Gemisinde komutan “gedikli zâbit” İsmail Hakkı’nın emrinde görev yapan;
Vatan sevgisini askerliğin temeli olan kıdemden daha aziz bilmişler. Ve böylece vatansever olduklarını isbatlamışlar.
Peki, bugün aynı durum olsa;
Kendini yarı tanrı zanneden “subaylarımız“, komutanı “astsubay” olan gemide görev yapar mı, dersiniz?
* *
Deniz astsubayları bugün de harb gemilerinde “harp ve kumanda (komutanlık) vazifeleri” deruhde ediyorlar. Deniz Kuvvetlerinde görev yapdığım 1982-2009 seneleri arasında astsubayların gemi komutanlığı yapması konusunda kimi subayların ciddî hazımsızlığı olduğuna çok kez şâhid oldum. Nasıl olur da astsubaylar “gemi komutanı” olabilir diye kendi aralarında sesli olarak konuşan subayları da bizzat gördüm.
“Kuvvet Astsubayı” unvânını taşıyan deniz astsubayı meslekdaşlarım,
Karargâhda karınlarını kaşıya kaşıya volta atar iken
Aynı günlerde Deniz Kuvvetleri Komutanları astsubaylara iki kumpas kurdu;
Komutanı “subay” olan gemi ile komutanı “astsubay” olan gemi arasında komuta, sevk, idâre ve cezâ hukuku bakımından hiçbir fark yokdur. Komutan olarak tayin edip emrine verdiğin subay ve astsubay gemi komutanının Kânun ve mahkeme önünde yetkisi ve sorumluluğu aynıdır. Mahkemeye çıkardığın gemi komutanına sen, subaysın sorumluluğun var; ya da sen astsubaysın sorumluluğun yok, demiyorsun. Fakat astsubayı komutan olarak tayin etdiğin geminin önadından “TCG” ibâresini siliyorsun.
Subay komutanın emrine verilen gemiye “TCG” ibâresi yazılır iken, astsubay komutanın emrine verilen gemiden “TCG” ibâresinin esirgenmesi “komutanlık” makâmına tevdi edilen yetki ile bağdaşmayan riyâkârlıkdır.
Deniz Kuvvetleri Komutanının hiçbir kânuna atıf yapmadan, kendi yazdığı bir Yönetmelik ile Türk milletinin malı olan harb gemilerinden “TCG” ibâresini sökmek kimsenin haddi olamaz!
* *
Yeri geldiğinde nazire olsun diye şöyle deriz;
Türk Ordusundaki astsubayın Amerikan Ordusundaki zenci er kadar kıymeti yok!
Bu nazire Türk astsubayları için hakikât oldu!
Gevur Amerika’nın beyaz Deniz Kuvvetleri
Doris MILLER isimli siyah bir erin adını verdi(114).
* Er: (Deniz) Petty officer; (Kara, Hava) Private, Enlisted
(https://www.youtube.com/watch?v=6cB5F-SQ6ZE)
Müslüman Türkiye’nin beyaz Deniz Kuvvetleri ise;
Deniz Kuvvetlerinde harb gemilerinden isimlerini silmek sûreti ile Şehid astsubayların rûhlarını muazzep eden Deniz Kuvvetleri Komutanlarının bu kumpasına sessiz kalan “Deniz Kuvvet Astsubaylarına” da yazıklar olsun! |
* * *
Mezun oldukları deniz harp okulunun târihini yazacak kadar bile aklı ve ahlâkı olmayan subaylar,
“Deniz astsubay” sınıfının târihini yazmaya tevessül etmişler.
Bu subaylardan birisi de; harp okulu mezunu bile olmayan Ferdi UYANIKER…
Deniz harp okulunun târihini eline yüzüne bulaşdıran FYO’lu Ferdi UYANIKER,
2019 senesinde yazdığı doktora tezinde bu kez de “deniz astsubay” sınıfının târihine kaşık çalmış!..
Yazdığı doktora tezinde “bahriye gedikli zâbit” sınıfından söz eden Ferdi UYANIKER’in;(115).
Kânun bilmeden târih yazmaya tevessül eden Ferdi UYANIKER isimli bu şahıs Deniz Kuvvetlerinde târih öğretmeni olarak görev yapan bir subay. Bu subay 2019 senesinde bir doktora tezi hazırladı. Ferdi UYANIKER bu tezinde, hiçbir kaynak ya da kânuna atıf yapmadan “deniz gedikli subay” sınıfının “deniz astsubay” sınıfı olduğunu yazdı.
Fakat
“Deniz gedikli subay” sınıfının “deniz astsubay” sınıfı olduğu yalanını söylediği Ferdi’nin bu tezinde;
Abdestsiz namaz kılan Ferdi UYANIKER hakikâten uyanık(!) bir er imiş. 1915 sene ve 172 Sayılı Kânundan haberi bile olmayan Ferdi UYANIKER “deniz gedikli subay” sınıfının târihini(!) yazmış. Ferdi UYANIKER’in haberi bile olmadığı 172 Sayılı bu Kânunun Türkce tercümesini Deniz Kuvvvetleri Komutanlığına aşağıda görülen 2104668707 Sayılı CİMER dilekcem ile 2021 senesinde ben Şükrü IRBIK bağışladım(!)(116).
* *
15 Eylül 2021 târih ve 2104668707 Sayılı CİMER dilekcem.
MİLLî SAVUNMA BAKANLIĞINA ANKARA 15 Eylül 2021 KONU: Efrad-ı Bahriye ve Gedikliler Hakkında Kanunname. İLGİ: (a) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu. (b) 10 Kasım 2020 târih ve 2004959300 sayılı CİMER dilekcem. (c) Deniz Kuvvetleri Personel Başkanlığı Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanlığının 08 Ocak 2021 Cuma gün ve 3:01PM saatli e-posdası. (ç) 15 Temmuz 2021 târih ve 2103851843 sayılı CİMER dilekcem. (d) Deniz Kuvvetleri Personel Başkanlığı Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanlığının 15 Eylül 2021 Çarşamba gün ve 4:21PM saatli e-posdası. (e) R.24 Şubat 1330 (09 Mart 1915) târihli Bahriye Efrâd ve Küçük Zâbitâniyle Gedikli Zâbitânı Kânun’u. (f) 1915 Makine Çırakları Nizamnamesi. (g) 1916 Gemici Çırakları Nizamnamesi.
Millî Savunma Bakanlığından talep etdim.
“Efrad-ı Bahriye ve Gedikliler Hakkında Kanunname” ve “Efrad-ı Bahriye ve Gedikliler Kanunu”;
1982-2085 sicili ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı neşetli deniz astsubayı olarak İlgi (ç) dilekcenin sahibi ben Şükrü IRBIK’ın,
Millî Savunma Bakanlığına bildirdim.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve Millî Savunma Bakanlığına teşekkürlerimi arz ederim.15.09.2021. 2104668707. Şükrü IRBIK
EKLER: EK-A: 10 Kasım 2020 târih ve 2004959300 sayılı CİMER dilekcem. (Bu makâleye eklemedim). EK-B: Deniz Kuvvetleri Personel Başkanlığı Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanlığının 08 Ocak 2021 Cuma gün ve 3:01PM saatli e-posdası. (Bu makâleye eklemedim). EK-C: 15 Temmuz 2021 târih ve 2103851843 sayılı CİMER dilekcem. (Bu makâleye eklemedim). EK-Ç: Deniz Kuvvetleri Personel Başkanlığı Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanlığının 15 Eylül 2021 Çarşamba gün ve 4:21PM saatli e-posdası. (Bu makâleye eklemedim). EK-D: R.24 Şubat 1330 (09 Mart 1915) târihli Bahriye Efrâd ve Küçük Zâbitâniyle Gedikli Zâbitânı Kânun’u. (Tasdîkan meriyül icrâ) sûreti. (Bu makâleye eklemedim). |
Deniz Kuvvetleri Merkez Daire Başkanlığının 04 Kasım 2021 Perşembe gün ve 4:33PM saatli e-posdası.
CİMER Başvuru Cevabı Translate message to: English | Never translate from: Turkish C cimer_bilgi@cimer.gov.tr Thu 11/4/2021 4:33 PM To: You Sayın ŞÜKRÜ IRBIK, T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ ne 15.09.2021 tarihinde yapmış olduğunuz 2104668707 sayılı başvurunuz 04.11.2021 tarihinde MERKEZ DAİRE BAŞKANLIĞI tarafından cevaplanmıştır: Saygılarımızı sunarız. Başvurunuz ile ilgili tüm işlemleri sizi internet sitesine yönlendirecek “CİMER’E GİRİŞ” adresinden takip edebilir, hizmet kalitesi ve verimliliğimizi arttırmak için “CEVABI DEĞERLENDİR” butonuna tıklayarak memnuniyet anketimizi doldurabilirsiniz. |
* *
Deniz astsubay sınıfının 2021 senesinden evvel yazılmış târihcelerine bakınız. Bu târihcelerde “bahriye gedikli zâbit” isimli asker sınıfından söz ederler. Fakat 1915 sene ve 172 Sayılı Kânundan hiç bahsedmediklerini görürsünüz. Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulunun (https://damyo.msu.edu.tr/sabit_sayfalar/tarihce.html?q=1234&u=esn) isimli bağlantısında,
Şu anda yayında olan okul târihcesinde bahsetdiği 172 Sayılı Kânunu ise; , 2200565015 Sayılı CİMER dilekcemi Deniz Kuvvetleri Komutanlığına gönderdiğim 15 Mart 2021 târihinden sonra eklediler(117).
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na 2022 senesinde gönderdiğim dilekcem ile Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu târihcesindeki mevcut hatâların tashih edilmesini talep etdim.
02 Şubat 2022 târih ve 2200565015 sayılı CİMER dilekcem.
DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANLIĞINA ANKARA 02 Şubat 2022 Konu: Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu Târihcesinde Mezkûr “Deniz Gedikli” ve “Deniz Astsubay” Sınıfları Hakkında. İlgi: (a) 4982 Sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu. (b) 12 Ocak 2022 târih ve 2200195388 sayılı CİMER dilekcem. (c) 15 Mart 2021 târih ve 2101248517 Sayılı CİMER dilekcem. (ç) Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 25 Mayıs 2021 Salı gün ve 1:42PM saatli e-posdası. (d) Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 01 Şubat 2022 Salı gün ve 2:55PM saatli e-posdası. (e) 1446 Sayı ve 18 Mayıs 1929 târihli Gedikli Küçük Zâbit Menbalarına Ait 1001 Numaralı Kânunun Bâzı Maddelerinin Tâdiline Dâir Kânun.
– 15 Mart 2021 târih ve 2101248517 Sayılı İlgi (c) dilekcemdeki talep kapsamında; Deniz astsubay” sınıfının târihcesini 1446 sayılı Kânun ile 19 Mayıs 1929 târihde teşkil edilen “Deniz gedikli küçük zâbit” sınıfından başlayacak şekilde “tashih” etmek konusunda Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının İlgi (ç) yazısı ile başlatdığını bildirdiği çalışmaları tamamladığında;
Millî Savunma Bakanlığından talep etdim.
– 12.01.2022 tarihli ve 2200195388 sayılı CİMER başvurunuzda ve daha önceki CİMER müracaâtlarınızda yer alan Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu tarihçesine yönelik değişiklik taleplerinizin;
Deniz astsubay” sınıfının târihcesini 1446 sayılı Kânun ile 19 Mayıs 1929 târihde teşkil edilen “Deniz gedikli küçük zâbit” sınıfından başlayacak şekilde “tashih” etmek konusunda Deniz Kuvvetleri Komutanlığının başlatdığı incelemenin menfi neticelenmesi durumunda; Ahkâmını icrâya memur edildiği 1446 Sayılı İlgi (e) Kânunu 1929 senesinden bugüne kadar icrâ etmeyen Millî Savunma Bakanlığını işbu Kânuna muhalefetden dâva edeceğimden dolayı Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının İlgi (d) ile başlatdığını bildirdiği incelemesinin neticesini tarafıma bildirmesini, Deniz Kuvvetleri Komutanlığından saygılarımla arz eylerim.02.02.2022. 2200565015. Şükrü IRBIK E K L E R: EK-A: 12 Ocak 2022 târih ve 2200195388 sayılı CİMER dilekcem. (Bu makâleye eklemedim). EK-B: Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 01 Şubat 2022 Salı gün ve 2:55PM saatli e-posdası. (Bu makâleye eklemedim). |
Tarafıma gönderdiği cevapda Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu Komutanlığı,
Gönderdiğim dilekcelerimdeki taleplerim kapsamıanda okul târihcesinde gereken tashihi yapacağını bildirdi.
Mezunu olduğum Deniz Astsubay Okulunun târihcesini kânunlarına göre tashih etmesi için gereken bütün bilgi ve belgeleri gönderdiğim hâlde,
Deniz Astsubay Meslek Yüksekokulu Komutanlığı, Astsubay Okulunun târihcesini gene kânunlara aykırı olarak yazdı.
Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığının 18 Mart 2022 Cuma gün ve 5:12PM saatli e-posdası(118).
CİMER Başvuru Cevabı
Translate message to: English | Never translate from: Turkish C cimer_bilgi@cimer.gov.tr Fri 3/18/2022 5:12 PM To: You Sayın ŞÜKRÜ IRBIK, T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ ne 02.02.2022 tarihinde yapmış olduğunuz 2200565015 sayılı başvurunuz 18.03.2022 tarihinde DENİZ ASTSUBAY MESLEK YÜKSEKOKULU KOMUTANLIĞI tarafından cevaplanmıştır: 02.02.2022 TARİHLİ VE 2200565015 SAYILI CİMER BAŞVURUNUZ İNCELENMİŞ OLUP DENİZ ASTSUBAY MESLEK YÜKSEKOKULU TARİHÇESİNE YÖNELİK DEĞİŞİKLİK TALEPLERİNİZ DENİZ KUVVETLERİ K.LIĞI EMRİ İLE DENİZ MÜZESİ K.LIĞI TARAFINDAN ELDE MEVCUT ARŞİVLER İNCELENEREK ASTSUBAY OKULLARI TARİHÇESİ GÜNCELLENMİŞTİR. HALİHAZIRDA BAHSE KONU TARİHÇE DENİZ ASTSUBAY MESLEK YÜKSEKOKULU K.LIĞI TARAFINDAN MİLLİ SAVUNMA ÜNİVERSİTESİ İLE KOORDİNELİ OLARAK DÜZENLENMESİNİ MÜTEAKİP ÖRÜN SAYFAMIZDA YAYINLANACAKTIR. |
* *
Ferdi UYANIKER doktora tezinin (2608) numaralı dipnotunda sâdece adından bahsetdiği Makineci Çırakları Nizâmnâmesini de okumamış(119). Tam metinini bile görmeden hakkında hüküm üfürdüğü bu Nizâmnâmedeki Madde-16’yı okuyacak kadar bile olsa ahlâklı davranmamış!
Târih öğretmeni olan ve Kânunları okumadan Kânun ile teşkil edilen “bahriye gedikli zâbit” sınıfı hakkında uydurma târih yazan Ferdi UYANIKER;
“Deniz gedikli subay” sınıfı hakkında söylediği yalanlar ve mensubu olduğum “deniz astsubay” sınıfına atdığı târihî ve hukûkî iftirâları konusunda,
Tez danışmanı Doç.Dr. Şerafettin Can ERDEM ve tez sâhibi Dr. Ferdi UYANIKER’e mektub gönderdim.
Fakat her iki müfteri de bu mektubumdaki suâllerime cevap vermeye cesâret edemedi.
“Akademik” unvânlarının arkasına saklanıp yalanlar söyleyen her iki “akademisyen”e de yazıklar olsun!..
* *
Deniz öğretmen albay Ferdi UYANIKER 2021 senesinde rütbesini dahi yazmaya cesâret edemediği 5 sayfalık sözde bir “çalışma” yayınladı(120). “Osmanlı Devleti’nde “deniz gedikli sınıfı” adı ile kurulan ve günümüzde “deniz astsubay sınıfı” olarak devam eden sınıfın, geçirdiği tarihi süreci ortaya koymaya dönük olarak kaleme aldğını” beyân etdiği “Türk Donanmasında Deniz Gedikli Sınıfının Doğuşu, Eğitimi ve Gelişimi” isimli bu uydurma “çalışması”nın sayfa-114 ve 115, “Öz” bölümünde Ferdi UYANIKER şöyle dedi;
Donanma gedikli sınıfının teşkil edilmesine gerekce olarak sarfetdiği “subay ile erler arasında var olan “ara personel” ihtiyacının artarak devam etdiği” hakkında verdiği bu uydurma bilgi için uyanık Ferdi hiçbir kaynağa atıf yapmamış!
Dr. Ferdi UYANIKER;
Şimdi uyanık er Ferdi’ye ben Şükrü IRBIK şu iki suâli soruyorum;
* *
Ferdi UYANIKER’in “deniz gedikli zâbit (subay)” sınıfının “deniz astsubay” sınıfı olduğuna dâir olarak doktora tezinde söylediği yalanı yanına bırakmadım tabi ki.
Kayıp Asker Sınıfı-2 isimli bu makâlemizi yayınladıkdan 25 gün sonra Marmara Üniversitesine bir CİMER dilekcesi gönderdim(121).
Aşağıda sûretini gördüğünüz 2501268773 Sayılı bu CİMER dilekcem ile;
Ferdi UYANIKER’in doktora tezinde söylediği yalanları anlatmak üzere bir takdim vermek için Marmara Üniversitesi Rektörüne müracaât etdim.
Bilim ahlâkı ve bilim nâmusu var ise şâyet;
Marmara Üniversitesi Rektörü takdim verme talebimi kabul etsin
Ve ben Şükrü IRBIK da;
Ferdi UYANIKER’in doktora tezinde söylediği yalanları Rektöre anlatayım.
Buyur, sen de gel!
Ne dersin, Ferdi?
* * *
“Gedikli subay sınıfı” ile “astsubay sınıfı” arasındaki farkın anlaşılmasında örnek olması için,
Görevde iken yaşadığım bir hatıramı nakledeceğim, müsâadeniz ile.
Ankara’daki bir NATO karargâhında görevliyim. 2004 senesinde SHAPE/NCSA/Mons’dan üç Amerikalı asker teftiş için Ankara’ya geldi. Bu askerlere mihmandarlık görevini birlik komutanı bana verdi. Üç Amerikalı askerden ikisi havacı “NCO/(Enlisted)” ve biri de karacı “WO” (gedikli subay) idi. Genelkurmay Personel Başkanlığı Amerikalı “NCO/(Enlisted)” ve “WO” (gedikli subay) için Etiler Astsubay Orduevinden oda tahsis etmiş. Ben bu üç Amerikalı askeri o gün öğleden sonra Etiler Astsubay Orduevine götürdüm. “NCO/(Enlisted)”leri kayıt yapdırdım ve odalarının anahtarlarını verdim.
Kendisinin de aynı orduevinde kalacağını anlayan Amerikalı karacı “WO” (gedikli subay) bana; ““ben “NCO/(Enlisted) değilim, officer’im. Burası NCO/(Enlisted)s’ Club. Ben burada kalmam! Beni Officers’ Club’a götürün” dedi. O zamana kadar ben Şükrü IRBIK “NCO/(Enlisted) ile “WO” (gedikli subay) tâbirlerinin anlamını tam olarak bilmiyor idim. Bana göre Amerikalı bu üç askerin üçü de “astsubay” idi. Amerikalı karacı “WO” (gedikli subay) bana “ben burada (Etiler Astsubay Orduevinde) kalmam” deyince, Genelkurmay Personel Başkanlığını arayıp durumu ilgili subaya bildirdim. Genelkurmay Başkanlığından konuşduğum yüzbaşı bana; “mâdem öyle, o Amerikalıyı Sıhhıye Subay Orduevine götürün” dedi. Ben de o yüzbaşıya şöyle dedim; “Siz de Sıhhıye Subay Orduevini arayın! Bu kez de Sıhhıye Subay Orduevi, “bu adam subay değil, biz buraya almayız!” demesinler” dedim. Amerikalı karacı WO (gedikli subay)’yu Etiler Astsubay Orduevinden aldım, Sıhhıye Subay Orduevine götürdüm. Sıhhıye Subay Orduevinde bizim apoletli subayları görünce Amerikalı karacı WO (gedikli subay), bana “tamam burası Officers’ Club. Burada kalıyorum” dedi ve üç gece orada kaldı.
2004 senesinde yaşadığım bu Amerikalı gedikli subay olayından 16 sene sonra;
Emekli olup da Türk ve Amerikan asker sınıflarını tetkik edince gördüm ki;
Amerikalı o karacı WO (gedikli subay) meğerse haklı imiş!
Talep etdiğim hâlde Türk Millî Savunma Bakanlığı vermediği için
Yunanistan Millî Savunma Bakanlığından temin etdiğim STANAG 2116’yı okuyunca;
Amerikan ordusundaki WO (gedikli subay) sınıfının subay sınıfına dâhil olduğunu bizzat görüp anladığımda,
Genelkurmay Başkanlığının yayınladığı o Türkce-İngilizce Sözlükleri hazırlayanların yedi göbek sülâlesine selâmlar gönderdim(122).
* * *
Bugün 13 Mart 2025 Perşembe.
657 Sayılı Devlet Memurları Kânununa bakdım.
Ek Geçici Madde-2’de “gedikli zâbit” asker sınıfı ile “astsubay” asker sınıfı müstakil asker sınıfları olarak tasnif ve tefrik edilmiş.
657 Sayılı bu Kânunda bugün bile “gedikli zâbit” ile “astsubay” sınıfı müstakil asker sınıfları olarak tasnif ve tefrik edilmiş iken;
“Gedikli zâbit” asker sınıfının “astsubay” asker sınıfı olduğunu söyleyenlere ne demeli?
* *
Mensubu olduğum “astsubay” sınıfına “gedikli” diyenlere de bir çift sözüm var!
2717 Sayılı Kȃnun hȃriç olmak üzere;
Aşağıdaki çizelgede gördüğünüz Kȃnunların Meclis görüşmelerinde “gedikli” tȃbiri kullanılmış. “Gedikli” tȃbirinin kullanıldığı başka Kȃnunlar da var elbetde.
Kullanıldığı döneme göre “gedikli” tȃbiri farklı asker sınıflarına atıf yapmış.
Nasıl ki yazıya göre konuşmada söyleyiş kolaylığından dolayı kısa ifȃdeleri tercih ediyor isek;
Mebuslar kısa olarak “gedikli” demeyi tercih etmişler. Meclis zabıtlarına da böyle yazmışlar.
“Gedikli” demeyi tercih etmelerinin görünürde “hukûkȋ” bir gerekcesi de yok.
Biraz kolaycılık belki de kehellik…
İşde, mevzuȃtı görüyorsunuz.
Benim tesbit edebildiğim kadarı ile;
“Gedikli” tȃbirinin “astsubay” sınıfı olduğunu tevsik eden kȃnun yok.
Netice olarak;
Ya da
Bilenler söylesin, biz de öğrenelim.
Bilmeyenler için de;
54 seneden beri uyuyan şu hakikȃti bugün, burada biz uyandıralım;
211 Sayılı TSK İç Hizmet Kânun “Gerekçe”si, Madde-3, birinci sayfasındaki sondan ikinci cümleyi okuyun;
Daha basit ifȃde ile şöyle söyleyelim;
Mesele bu kadar basit…
Tȃrih, askerlik, hukuk bilmeden “gedikli” tȃbirinin “astsubay” asker sınıfı olduğu yalanını söylemek astsubay zümresine atılmış çirkin bir iftirȃdır.
Senin cȃhilliğin bana iftirȃ olarak dönüyor ise şȃyet;
Bu yalanın hesȃbını da ben Şükrü IRBIK sana mahkemede sorarım.
* *
Hafızâsı zayıf olan kişi yalan söylememeli. Çünkü; evvelden söylediği yalanlar, âhiren bir yerini tırmalar!
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının “bahriye gedikli zâbit” sınıfı hakkında
1931 senesinden beri söylediği yalanlar da bu makâlemizde bugün tam olarak ortaya çıkıyor.
Çekirge bir zıplar, iki zıplar! Üçüncüsü yokdur derler.
Fakat Deniz Kuvvetleri Komutanlığının “bahriye gedikli zâbit” sınıfı hakkında zıplamaları üçü beşi geçmiş!
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı 1931 senesinden 2015 senesine kadar geçen 84 senede,
Deniz Okullarının târihi hakkında 4 kitap ve 1 dergi yayınlamış.
Makâlemizin aşağıdaki sayfalarında bu dergi ve kitaplarda yer alan sayfaların resimleri var.
Bu sayfa resimlerinde bahriye gedikli zâbit namzed mektebi’nin;
Şehâdetnâme ve diploma sûretleri var. Bu şehâdetnâme ve diploma sûretlerini inceden inceye tetkik etdim.
Ve
Aşağıda gördüğünüz çizelgedeki şu bilgileri tesbit etdim.
Bu 4 kitap ve 1 dergide gördüğünüz resim ve bilgileri akıl ve vicdân ile okuyup da istidlâl edince;
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının “bahriye gedikli zâbit” sınıfı hakkında 84 senede söylediği yalanlar birer birer önüme diziliverdi!
Bahriye gedikli zâbit namzed mektebi’nin;
Şehâdetnâme ve diploma sûretlerinin hepsi birden bir “kanıtlar takımı” teşkil ediyor.
Hani, derler ya! Büyük resime bak! İşde, tam da öyle…
Bu “kanıtlar takımını” zamân sırasına göre tetkik edince de;
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının “bahriye gedikli zâbit” sınıfı hakkında 1931 senesinden beri yapdığı “hileler silsilesi” birer birer önüme geldi.
Şimdi büyük resimi ya da hilenin tam resimini görmek için;
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının yayınladığı bu 4 kitap ve 1 dergiden aldığım şu resimleri bir görelim!
* *
Beş yalan!
Beş yalanın beşinde de kânunsuzluk var; hepsinin sonu “resmî evrakda sahtekârlığa” çıkıyor.
İzmit’li Ali oğlu Hulûsi‘nin “deniz gedikli küçük zâbit ihzârî mektebi”nden 1930 senesinde mezun edildiğinde 103 mektep numara ile bu mektebden aldığı şehâdetnâmesini ben bulamadım.
Fakat
İzmit’li Alioğlu Hulûsi’nin bir alt devresi olan İstanbul’lu Arif oğlu Abdülkerim Efendinin;
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının 1990 senesinde yayınladığı dergide buldum.
Yüzbaşı Kenan SAYACI 1990 senesinde İzmit’li Ali oğlu Hulûsi ile mülâkât yapmış. Deniz Kuvvetleri dergisinde yayınladığı bu mülakâta Kenan SAYACI, İzmit’li Ali oğlu Hulûsi ile ilgili hiçbir belge eklememiş. Ne kadar acayip, değil mi?
Aynı mülâkâtı yayınladığı derginin 67 ve 68’nci sayfalarında ise;
İzmit’li Ali oğlu Hulûsi’nin bir alt devresi olan İstanbul’lu Arif oğlu Abdülkerim’e ait iki diplomanın resimlerini eklemiş.
Hulûsi ile mülâkât yapmış fakat Ali’nin diplomalarını yayınlamış! Kenan SAYACI niye böyle yapmış, anlamak mümkün değil! Çikolata bulamadık, sahlep verelim der gibi bir şey sanki!
İstanbul’lu Arif oğlu Abdülkerim’in “deniz gedikli erbaş ortaokulu”ndan aldığı diplomanın senesini gösderen dördüncü rakam okunmuyor. Fakat önemli değil, “194?” olması bile Deniz Kuvvetleri Komutanlığının diplomalar konusunda tezgâhladığı yalanların anlaşılması için bize yeterli ipucu veriyor.
Durumun anlaşılmasını teshil etmek için;
Yapılan hileleri İstanbul’lu Arif oğlu Abdülkerim Efendinin her iki mektebden aldığı diplomaları üzerinden anlatmakda fayda var.
Arif oğlu Abdülkerim Efendinin her iki diplomasında söz konusu olan hilelerin aynısı İzmit’li Ali oğlu Hulûsi‘nin diplomaları için de aynı şekilde söz konusu.
Yalan-1: 1931 senesinde yayınladığı Birinci Kitap sayfa-145’de Büyük Erkânıharbiye IX.Deniz Şubesi;
İstanbul’lu Arif oğlu Abdülkerim‘in 1929 senesinde “deniz gedikli küçük zâbit ihzârî mektebi” ikinci sınıfda 212 numara ve “Efendi” unvânı ile kayıtlıdır diyor, fakat yalan söylüyor!
Çünkü;
Deniz Kuvvetleri Komutanı, cevap ver!
Yalan-2: 1941 senesinde yayınladığı İkinci Kitap sayfa-118’de Genelkurmay Başkanlığı IX.Deniz Şubesi;
İstanbul’lu Arif oğlu Kerim TOSYA “deniz gedikli erbaş orta okulu”ndan 1931 senesinde bu kez de 2084 numara ile mezun edildi diyor, fakat gene yalan söylüyor!
Çünkü;
Deniz Kuvvetleri Komutanı, cevap ver!
Yalan-3: 1990 senesinde yayınladığı Dergi, sayfa-67’de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı;
İstanbul’lu Arif oğlu Kerim Tevfik “deniz gedikli küçük zâbit ihzârî mektebi”nden 212 numara ile 1931 senesinde mezun edildi diyor, fakat yalan söylüyor!
Çünkü;
Deniz Kuvvetleri Komutanı, cevap ver!
Deniz Kuvvetleri Komutanı, cevap ver!
Yalan-4: 1990 senesinde yayınladığı Dergi, sayfa-68’de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı;
İstanbul’lu Arif oğlu Kerim “194?” senesinde 2084 numara ile “deniz gedikli erbaş hazırlama ortaokulu bitirme diploması almağa hak kazanmıştır” diyor, fakat yalan söylüyor!
Çünkü;
Yalan-5: 2004 senesinde yayınladığı kitap, sayfa-141’de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı;
İzmit’li Ali oğlu Hulûsi 1940 senesinde 2095 numara ile “deniz gedikli erbaş hazırlama ortaokulu bitirme diploması almağa hak kazanmıştır” diyor, fakat yalan söylüyor!
Çünkü;
2015 senesinde yayınladığı kitap, sayfa-96’da Deniz Kuvvetleri Komutanlığı;
Deniz gedikli erbaş orta okulu’ndan 1930 senesinde mezun edilen İzmit’li Ali oğlu Hulûsi’nin Maârif Vekâleti’nin 177 Sayılı Kararından istifâde etmesi mümkün değil. Bu bilgi kapsamında aklımız bize burada şu suâli sormayı emrediyor;
Deniz Kuvvetleri Komutanı, cevap ver!
Makâlemizin önceki sayfalarında tafsilâtlı olarak anlatdım. Çorum’lu Ömer’in dilekcesine cevap olarak TBMM Arzuhâl Encümeni’nin 1935 senesinde verdiği çok önemli bir karar var. Bu karar ile TBMM; “gedikli küçük zâbit ihzârî mektebi”nde “ortaokul” seviyesinde verilen 3 senelik tahsilin 1924 Tevhid-i Tedrisât Kânununa aykırı olduğu gerekcesi ile bu “mektebin orta mektebe muâdil olmadığını” 1935 senesinde tescil etmiş. TBMM’nin 67 Sayılı bu kararını Türk milleti târihimizde ilk defâ olmak üzere bu makâlemizden öğreniyor.
1931 senesinde yayınladığı Birinci Kitap sayfa-142’de Büyük Erkânıharbiye IX.Deniz Şubesi;
İzmit’li Ali oğlu Hulûsi’nin 1929 senesinde “deniz gedikli küçük zâbit ihzârî mektebi” üçüncü sınıfda 103 numara ve “Efendi” unvânı ile kayıtlı olduğunu söylüyor. Deniz Kuvvetlerine 1990 senesinde verdiği mülâkâtda da İzmit’li Ali oğlu Hulûsi 1930 senesinde bu mektebden mezun olduğunu söylüyor. Bu bilgiler kapsamında burada aklımız bize şu suâli sormayı emrediyor;
Deniz Kuvvetleri Komutanı, cevap ver!
Son senelerde gönderdiğim çok sayıda CİMER dilekcelerim ile bu suâlleri Deniz Kuvvetleri Komutanlığına defâlarca sordum.
Fakat Bilgi Edinme Hakkı Kânununa karşı yapdıkları ahlâksız hileler ile suâllerimi her seferinde cevapsız bırakdılar. Şahsıma karşı takındığı bu kasıtlı tutumu ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı; 1931 senesinden beri bu konuda taammüden yapdığı hileleri ve kânunsuzlukları, bugün de aynı zihniyet ile sahiplendiğini zımnen fâş eyliyor.
* *
172 Sayılı Kânun ile teşkil edildiği 1915 senesinden itibâren bahriye “gedikli zâbit” sınıfının;
Subay sınıfından mâdut olmaları için “gedikli zâbitler” daha ne yapsınlar, Allah aşkına?
TBMM’de yapdıkları konuşmalarda namuslu ve dürüst subaylar ve mebuslar “gedikli zâbit” sınıfının “subay sınıfı” olduğunu defâlarca ikrâr etmişler.
İşde, bunlardan bâzıları;
Fakat sıra emeğinin ve alın terinin bedelini ödemeye gelince, “gedikli zâbitlere”;
Bu memleketde “birinci derece” ve “birinci derece dördüncü kademe” hakkını en son alanlar astsubaylar oldu.
Dönemin Genelkurmay Başkanı “astsubaylara birinci dereceyi verirsek, orduda disiplin bozulur!” dedi bozulmadı.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar BÜYÜKANIT’ın bizzat engellemesine rağmen,
Muvazzaf astsubay sınıfı;
Fakat;
Millî Savunma Bakanları, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları;
Görevdeki deniz ve hava gedikli subaylarının maâşları hakkında 1983 senesinden sonra hiçbir şey yapmamış.
Görevdeki (muvazzaf) gedikli subayların hepsi;
Ya da
“Ast”ı olan “astsubay” sınıfı bugün “birinci derece, dördüncü kademeden” emekli maâşı alıyor.
Fakat
Subay sınıfında dâhil olan “emekli gedikli subayların” dul ve yetimleri ise hâlâ “ikinci derece üçüncü kademeden” açlık maâşı alıyorlar.
Bir başka deyiş ile;
Millî Savunma Bakanları;
Uyduruk “gedikli küçük zâbit”, “gedikli erbaş” ve “astsubay” sınıfına geçmeyi kabul etmedikleri için,
Hem görevde iken hem de emekli oldukdan sonra
Şerefli deniz ve hava gedikli subaylarının burunlarından fitil fitil getirmişler!
Bu kadar zulümü gevur bile gevura yapmaz, vallahi!..
Millî Müdafaâ Vekâleti;
Deniz Kuvvetleri Komutanı, cevap ver!
Deniz Kuvvetleri Komutanı, cevap ver!
Millî Müdafaâ Vekâletinin Hulûsi KENTMEN’e verdiği 15 Mayıs 1940 târihli “Deniz Gedikli Erbaş Ortaokulu bitirme diploması”nda da hileler silsilesi var. Bu hileler silsilesini şöyle izah edelim. Hulûsi KENTMEN “deniz gedikli küçük zâbit ihzârî mektebinden” 1929-1930 döneminde 103 mektep numarası ile mezun edilmiş. Hulûsi KENTMEN’in mezun edildiği 1929-1930 dönemi itibârı ile “deniz gedikli küçük zâbit ihzârî mektebi” 1924 Tevhid-i Tedrisât Kânununa uygun olarak “ortaokul” tahsili “vermemiş.” Devlet ortaokulunda 3 sene tahsil eden bir talebeye verilen diploma ile devlet lisesine kayıt yapdırabilmiş. Fakat “bahriye gedikli zâbit namzed mektebi” 2 sene ve “deniz gedikli küçük zâbit ihzârî mektebinde” 1 sene olmak üzere toplam 3 sene ortaokul tahsili alan Hulûsi KENTMEN’e Millî Müdafaâ Vekâletinin verdiği “ortaokul” seviyesindeki “deniz gedikli küçük zâbit ihzârî mektebi” diplomasını Maârif Vekâleti kabul etmemiş. 1955 senesinde re’sen aldığı 117 Sayılı Karâr ile Maârif Vekâleti; gedikli erbaş hazırlama ortaokullarından 1939-1940 senesinden itibâren mezun edilen talebelere Millî Müdafaâ Vekâletinin verdiği diplomaların “ortaokul” denkliğini kabul ve tescil etmiş. Hulûsi KENTMEN 1929-1930 döneminde mezun edildiği için Maârif Vekâleti’nin 1955 senesinde verdiği 117 Sayılı Karârdan istifâde etmesi mümkün değil. Hukuk böyle olduğu hâlde; Millî Müdafaâ Vekâleti 15 Mayıs 1940 târihinde Hulûsi KENTMEN’e 215 numaralı diploma vermiş. Bu diplomayı tasdik eden “deniz gedikli erbaş ortaokul müdürü” ise deniz subayı Yarbay Osman AKSU. Yarbay Osman AKSU’nun gedikli erbaş ortaokulu talebesi Recep KANDEMİR hakkında 1940 senesinde imzâladığı iki resmî evrak var. Aşağıda resimleri görülen bu evraklardaki Yarbay Osman AKSU imzâsı ile gene 1940 senesinde 2095 mektep numarası ile Hulûsi KENTMEN adına tanzim edilen 215 numaralı diplomadaki Yarbay Osman AKSU imzâsının aynı olduğu görülüyor.
103 Mektep Numaralı İzmit’li Ali oğlu Hulûsi (KENTMEN) Efendi,
1929 senesinde deniz gedikli küçük zâbit ihzâr mektebi’nde
9 Mektep Numaralı İstanbul-Üsküdar’lı Mustafa oğlu Mehmet Ali Efendi ile sınıf arkadaşı imiş.
9 mektep numaralı Mehmet Ali Efendi;
Aşağıda gördüğünüz Tasdiknâmeyi alarak Deniz Gedikli Küçük Zâbit İhzâr Mektebi’nden 1930 senesinde ayrılmış.
115 mektep numaralı Bayburt’lu Yusuf oğlu Bilal Efendi;
Deniz Gedikli Küçük Zâbit İhzârî Mektebi’nden 1931 senesinde mezun edilmiş.
115 mektep numaralı Bayburt’lu Yusuf oğlu Bilal Efendi’nin 01.10.1931 târihinde aldığı Deniz Gedikli Küçük Zâbit İhzârî Mektebi Tahsili Bitirme Şehadetnâmesi.
Peki;
103 mektep numaralı İzmit’li Ali oğlu Hulûsi (KENTMEN) Efendinin Deniz Gedikli Küçük Zâbit İhzâr Mektebi’nden 1930 senesinde aldığı Tahsil Bitirme Şehadetnâmesi nerede?
Deniz Kuvvetleri Komutanı, cevap ver!
Fakat;
9 mektep numaralı İstanbul-Üsküdar’lı Mustafa oğlu Mehmet Ali Efendinin,
Deniz Gedikli Küçük Zâbit İhzâr Mektebi’nden sınıf arkadaşı olan 103 mektep numaralı İzmit’li Ali oğlu Hulûsi (KENTMEN) Efendi ise
1940 senesinde Deniz Gedikli Erbaş Ortaokulu’ndan 2095 mektep numarası ile mezun edilmiş.
Akıl, ahlâk, mantık, târih ve kânun ile izâh edilebilecek bir durum değil vallahi!
Deniz Kuvvetleri Komutanı izâh et.
“Deniz Gedikli Erbaş Ortaokulu bitirme diploması” isimli bu diploma ile Millî Müdafaâ Vekâleti;
Hulûsi KENTMEN’in “Deniz Gedikli Erbaş Ortaokulu”ndan 1940 senesinde mezun olduğu yalanını söylemiş.
Ve bu yalan ile Millî Müdafaâ Vekâleti;
Maârif Vekâleti’nin 1955 senesinde verdiği 117 Sayılı Karâra aykırı olarak Hulûsi KENTMEN’e haksız menfaât temin etdiğini zımnen fâş ve ikrâr etmiş.
* *
Hulûsi KENTMEN’e 1940 senesinde verilen “gedikli erbaş diploması” hakkında meselenin aslını öğrenmek için Millî Savunma Bakanlığına son iki sene içinde aşağıda gördüğünüz 3 adet CİMER dilekcesi gönderdim;
21 Aralık 2024 târih ve 2404465396 Sayılı CİMER dilekcem.
14 Ocak 2025 târih ve 2500185547 Sayılı CİMER dilekcem.
15 Ocak 2025 târih ve 2500203176 Sayılı CİMER dilekcem.
Bu üç dilekcemden sâdece birisini bu makâlemizde yayınlıyorum.
21 Aralık 2024 târih ve 2404465396 Sayılı CİMER dilekcem. MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞINA ANKARA 21 Aralık 2024 Konu: Millî Müdafaâ Vekâletinin Hulûsi KENTMEN’e 1940 senesinde verdiği Deniz Gedikli Erbaş Hazırlama Orta Okul bitirme diploması hakkında bilgi edinme talebi. İlgi: (a) Deniz Lisesi ve Harp Okulu Târih Öğretmeni (E) Dz.Bnb. Fevzi KURTOĞLU, Deniz Mektepleri Târihçesi. (Birinci kitâp-1929). (Büyük Erkânıharbiye IX.Deniz Şubesi), Deniz Matbaası, İstanbul-1931. (b) Deniz Lisesi ve Harp Okulu Târih Öğretmeni (E) Dz.Bnb. Fevzi KURTOĞLU, Deniz Mektepleri Târihçesi. (İkinci kitâp-1941). (Genelkurmay Başkanlığı IX.Deniz Şubesi), Deniz Matbaası, İstanbul-1941. (c) T.C. Millî Müdafaâ Vekâletinin 930/2095 (S.196) sicil numarası ile Hulûsi KENTMEN’e 15 Mayıs 1940 târihinde verdiği 315 Sayılı Deniz Gedikli Erbaş Hazırlama Orta Okulu bitirme diploması. (Sunay AKIN isimli şahısın (https://x.com/SunayAkin/status/321165394268286977) bağlantısındaki X hesabında hâlen münteşirdir.) (ç) MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokuluna ait (https://damyo.msu.edu.tr/sabit_sayfalar/tarihce.html?q=1234&u=esn) isimli bağlantıda münteşir okul târihcesi. (e) 4982 Sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.
Beyân etmiş.
– Hulûsi’nin “2095 numara” ile 1930 senesinde “Deniz Gedikli Erbaş Hazırlama Orta Okulu”ndan mezun olduğunu, Beyân etmiş.
Beyân ve tasdik etmiş. ç. 21 Aralık 2024 Cumartesi gününe ait İlgi (ç) bağlantıda görülen okul târihcesinde MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokul Komutanlığı; Deniz Gedikli Erbaş olarak tesmiye etdiği asker sınıfının Deniz Kuvvetlerinde 1950 senesinde teşkil edildiğini, Kamuoyuna beyân etmiş.
Emekli Deniz Astsubayı Hulûsi KENTMEN’e 15 Mayıs 1940 târihli tevdi edilen 315 Sayılı İlgi (c) Deniz Gedikli Erbaş Hazırlama Orta Okulu bitirme diploması hakkında müstedi ben Şükrü IRBIK’ın suâlleri şunlardır;
Suâl-1: 1929 senesinde “Deniz Gedikli Küçük Zâbit İhzârî Mektebi” talebesi olan İzmit’li Ali oğlu Hulûsi Efendi; Hangi mevzuâta müsteniden 1930 senesinde “Deniz Gedikli Erbaş Hazırlama Orta Okulu”ndan mezun olmuşdur?
Suâl-2: İzmit’li Ali oğlu Hulûsi Efendinin; 1929 senesinde “103 numara” ile kayıtlı olduğu “Deniz Gedikli Küçük Zâbit İhzârî Mektebi”nin adı 1930 senesinde hangi mevzuâta müsteniden “Deniz Gedikli Erbaş Hazırlama Orta Okulu” olarak tebdil edilmişdir? Suâl-3: 1929 senesinde “Deniz Gedikli Küçük Zâbit İhzârî Mektebi” üçüncü sınıfında “103 numara” ile kayıtlı olan İzmit’li Ali oğlu Hulûsi Efendinin; “mekteb kayıt numarası” “Deniz Gedikli Erbaş Hazırlama Orta Okulu”nda 1930 senesinde hangi mevzuâta müsteniden “2095” olarak tebdil edilmişdir? Suâl-4: İzmit’li Ali oğlu Hulûsi Efendinin 1929 senesinde “103 numara” ile kayıtlı talebe olduğu “Deniz Gedikli Küçük Zâbit İhzârî Mektebinin” memba teşkil etdiği “Deniz Gedikli Küçük Zâbit” isimli asker sınıfı Deniz Kuvvetlerinde teşkil eden Kânunun künyesi nedir? Suâl-5: İzmit’li Ali oğlu Hulûsi Efendinin “2095 numara” ile 1930 senesinde mezun olduğu “Deniz Gedikli Erbaş Hazırlama Orta Okulunun” memba teşkil etdiği “Deniz Gedikli Erbaş” isimli asker sınıfını Deniz Kuvvetlerinde teşkil eden Kânunun künyesi nedir?
Millî Savunma Bakanlığından saygılarım ile arz eylerim.21.12.2024. 2404465396. Şükrü IRBIK EKLER: EK-A: Deniz Lisesi ve Harp Okulu Târih Öğretmeni (E) Dz. Bnb. Fevzi KURTOĞLU, Deniz Mektepleri Târihçesi. (Birinci kitâp-1929). (Büyük Erkânıharbiye IX.Deniz Şubesi), Deniz Matbaası, İstanbul-1931. Sayfa-142 sûreti. EK-B: Deniz Lisesi ve Harp Okulu Târih Öğretmeni (E) Dz. Bnb. Fevzi KURTOĞLU, Deniz Mektepleri Târihçesi. (İkinci kitâp-1941). (Genelkurmay Başkanlığı IX.Deniz Şubesi), Deniz Matbaası, İstanbul-1941. Sayfa-116 sûreti. EK-C: T.C. Millî Müdafaâ Vekâletinin 930/2095 (S.196) sicil numarası ile Hulûsi KENTMEN’e 15 Mayıs 1940 târihinde verdiği 315 Sayılı Deniz Gedikli Erbaş Hazırlama Orta Okulu bitirme diplomasının sûreti. (Sunay AKIN isimli şahısın (https://x.com/SunayAkin/status/321165394268286977) bağlantısındaki x hesabında münteşirdir.) EK-Ç: MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokuluna ait (https://damyo.msu.edu.tr/sabit_sayfalar/tarihce.html?q=1234&u=esn) isimli bağlantıda münteşir okul târihcesinin ekran görüntüsü. EK-A: EK-A: Deniz Lisesi ve Harp Okulu Târih Öğretmeni (E) Dz. Bnb. Fevzi KURTOĞLU, Deniz Mektepleri Târihçesi. (Birinci kitâp-1929). (Büyük Erkânıharbiye IX.Deniz Şubesi), Deniz Matbaası, İstanbul-1931. Sayfa-142 sûreti. EK-B: EK-B: Deniz Lisesi ve Harp Okulu Târih Öğretmeni (E) Dz. Bnb. Fevzi KURTOĞLU, Deniz Mektepleri Târihçesi. (İkinci kitâp-1941). (Genelkurmay Başkanlığı IX.Deniz Şubesi), Deniz Matbaası, İstanbul-1941. Sayfa-116 sûreti. EK-C: EK-C: T.C. Millî Müdafaâ Vekâletinin 930/2095 (S.196) sicil numarası ile Hulûsi KENTMEN’e 15 Mayıs 1940 târihinde verdiği 315 Sayılı Deniz Gedikli Erbaş Hazırlama Orta Okulu bitirme diplomasının sûreti. (Sunay AKIN isimli şahısın (https://x.com/SunayAkin/status/321165394268286977) isimli bağlantısında 08 Nisan 2013 târihi, saat 10:39 AM’de X hesabında paylaşdığı haber.) İndirme Târihi: 21 Aralık 2024 Cumartesi, saat 15:08. Sunay AKIN: Denizci Hulusi Kentmen’in orta okul diploması. Karamürsel’de bulmuştum! Sinemaya emeği geçenlere saygıyla!.. (https://x.com/SunayAkin/status/321165394268286977) (https://karikaturistozgunuysal.blogspot.com/2013/11/aktor-ve-denizci-hulusi-kentmenin.html) EK-Ç: EK-Ç: MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokuluna ait (https://damyo.msu.edu.tr/sabit_sayfalar/tarihce.html?q=1234&u=esn) isimli bağlantıda münteşir okul târihcesinin ekran görüntüsü. İndirme Târihi 21 Aralık 2024 Cumartesi, saat 15:24. 1949 yılında teşkil edilen Deniz Kuvvetleri Komutanlığı döneminde 23 Mart 1950 tarihli ve 5619 sayılı “Gedikli Erbaş Kanunu”46 kabul edilmiştir. Kanuna göre; Türkiye Cumhuriyeti ordusunun kara, deniz ve hava kısımları ile jandarma ve gümrük koruma birlikleri kuruluşunda gedikli erbaş olmak için en az ortaokul ve dengi okulları bitirdikten sonra Gedikli Erbaş Okullarını ve Sanat Enstitülerini bitirmek gerekliydi. (https://damyo.msu.edu.tr/sabit_sayfalar/tarihce.html?q=1234&u=esn) |
* *
Gönderdiğim üç CİMER dilekcemin üçüne de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı papağan gibi aşağıda gördüğünüz şekilde aynı cevabı(!) verdi. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanlığı Personel Plan Ve Yönetim Daire Başkanlığının 20 Ocak 2025 Pazartesi gün ve 10:28AM saatli e-posdası. CİMER Başvuru Cevabı C cimer_bilgi@cimer.gov.tr To:You Mon 1/20/2025 10:28 AM Sayın ŞÜKRÜ IRBIK, T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ne yapmış olduğunuz 2404465396 sayılı başvurunuz 20.01.2025 tarihinde cevaplanmıştır* Cevap Metni: Sayın 2404465396 Sayılı CİMER Başvuru Sahibi İlgi : a) 21.12.2024 tarihli ve 2404465396 sayılı CİMER müracaâtınız. b) 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu. İlgi (a) CİMER müracaâtınızda talep ettiğiniz hususlar, İlgi (b) Kanun’un amir hükümleri kapsamı dışında kaldığından talebinize yönelik işlem yapılamamaktadır. Bilgilerinize rica olunur. DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI * Başvurunuz DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI > PERSONEL BAŞKANLIĞI PERSONEL PLAN VE YÖNETİM DAİRE BAŞKANLIĞI tarafından cevaplanmış olup cevap içeriğine ilişkin hukuki sorumluluk cevap veren kuruma aittir. |
* *
T.C. Millî Müdafaâ Vekâletinin 930/2095 (S.196) sicil numarası ile
Hulûsi KENTMEN’e 15 Mayıs 1940 târihinde verdiği 315 Sayılı Deniz Gedikli Erbaş Hazırlama Orta Okulu bitirme diploması konusunda
Benim tesbit etdiğim hileleri bizzat anlatmak üzere Millî Savunma Bakanlığına bir takdim vermek için dilekce gönderdim.
Fakat Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bu talebimi de kabul etmedi.
21 Ocak 2025 târih ve 2500273379 Sayılı CİMER dilekcem. MİLLÎ SAVUNMA BAKANLIĞINA ANKARA 21 Ocak 2025 Konu: 21 Aralık 2024 târih ve 2404465396 Sayılı CİMER dilekcem hakkında. İlgi: (a) 4982 Sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu. (b) 21 Aralık 2024 târih ve 2404465396 Sayılı CİMER dilekcem. (c) Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanlığı Personel Plan Ve Yönetim Daire Başkanlığının 20 Ocak 2025 Pazartesi gün ve 10:28AM saatli e-posdası. (ç) Deniz Lisesi ve Harp Okulu Târih Öğretmeni (E) Dz.Bnb. Fevzi KURTOĞLU, Deniz Mektepleri Târihçesi. (Birinci kitâp-1929). (Büyük Erkânıharbiye IX.Deniz Şubesi), Deniz Matbaası, İstanbul-1931. (d) Deniz Lisesi ve Harp Okulu Târih Öğretmeni (E) Dz.Bnb. Fevzi KURTOĞLU, Deniz Mektepleri Târihçesi. (İkinci kitâp-1941). (Genelkurmay Başkanlığı IX.Deniz Şubesi), Deniz Matbaası, İstanbul-1941. (e) T.C. Millî Müdafaâ Vekâletinin 930/2095 (S.196) sicil numarası ile Hulûsi KENTMEN’e 15 Mayıs 1940 târihinde verdiği 315 Sayılı Deniz Gedikli Erbaş Hazırlama Orta Okulu bitirme diploması. (Sunay AKIN isimli şahısın (https://x.com/SunayAkin/status/321165394268286977) bağlantısındaki X hesabında hâlen münteşirdir.) (f) MSÜ Deniz Astsubay Meslek Yüksekokuluna ait (https://damyo.msu.edu.tr/sabit_sayfalar/tarihce.html?q=1234&u=esn) isimli bağlantıda münteşir okul târihcesi.
– İlgi (b) CİMER dilekcem ile talep ettiğim hususların, İlgi (a) Kanun’un amir hükümleri kapsamı dışında kaldığı” gerekcesi ile İlgi (b) dilekcemdeki bilgi edinme talebime işlem yapmadığını, Tarafıma bildirdi.
Amacını tanzim eden Madde-1; demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmalarına ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir. Madde-4 mucibince, Herkes bilgi edinme hakkına sahiptir. Bilgi verme yükümlülüğünü tanzim eden Madde-5 mucibince; Kurum ve kuruluşlar, bu Kanunda yer alan istisnalar dışındaki her türlü bilgi veya belgeyi başvuranların yararlanmasına sunmak ve bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmak üzere, gerekli idarî ve teknik tedbirleri almakla yükümlüdürler. İstenecek bilgi veya belgenin niteliğini tanzim eden Madde-7 mucibince; Bilgi edinme başvurusu, başvurulan kurum ve kuruluşların ellerinde bulunan veya görevleri gereği bulunması gereken bilgi veya belgelere ilişkin olmalıdır.
Ayrıca;
Millî Savunma Bakanlığından saygılarım ile arz eylerim.21.01.2025. 2500273379. Şükrü IRBIK EKLER : EK-A: 21 Aralık 2024 târih ve 2404465396 Sayılı CİMER dilekcem. (Bu makâleye eklemedim). EK-B: Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanlığı Personel Plan Ve Yönetim Daire Başkanlığının 20 Ocak 2025 Pazartesi gün ve 10:28AM saatli e-posdası. (Bu makâleye eklemedim). |
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının 29 Ocak 2025 Çarşamba gün ve 1:42PM saatli e-posdası. CİMER Başvuru Cevabı C cimer_bilgi@cimer.gov.tr To:You Wed 1/29/2025 1:42 PM Sayın ŞÜKRÜ IRBIK, T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ne yapmış olduğunuz 2500273379 sayılı başvurunuz 29.01.2025 tarihinde cevaplanmıştır* Cevap Metni: Sayın 2500273379 Sayılı CİMER Başvuru Sahibi İlgi : a) 21.01.2025 tarihli ve 2500273379 sayılı CİMER müracaâtınız.
Bilgilerinize rica olunur. DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI * Başvurunuz DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI > PERSONEL BAŞKANLIĞI PERSONEL PLAN VE YÖNETİM DAİRE BAŞKANLIĞI tarafından cevaplanmış olup cevap içeriğine ilişkin hukuki sorumluluk cevap veren kuruma aittir. |
* *
Bu dilekcelerimdeki suâllerimin hiçbirisine Deniz Kuvvetleri Komutanlığı cevâp vermedi. Millî Savunma Bakanlığının Hulûsi KENTMEN’e 1940 senesinde verdiği “gedikli erbaş diploması” üzerindeki şüphe ve şâibenin izalesi konusunda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı hiçbir çaba sarfetmedi. En ufak bir iyi niyet dahi gösdermek şöyle dursun, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı gönderdiğim bu üç dilekcemdeki bilgi talebimi kasden savsakladı. Bu kasıtlı ve savsakcı tavrı ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Hulûsi KENTMEN’e verilen “gedikli erbaş diploması” üzerindeki şüpheyi daha da büyütüyor.
Hulûsi KENTMEN’e dönemin Millî Savunma Bakanlığının yapdığı kânunsuzluklardan benim tesbit edebildiklerim de bunlardan ibâret. Bu makâlemizde yalan ya da hatâ var ise şâyet, bildirsinler, tashih edeyim.
* * *
Aşağıda okuduğunuz istidlâli bu makâlenin müellifi ben Şükrü IRBIK;
Millî Müdafaâ Vekâletinin 215 numaralı diplomayı, Hulûsi KENTMEN’e bu diplomanın üzerinde yazılan 15 Mayıs 1940 târihinde verdiği ihtimâline göre tahlil etdim.
Birinci İhtimâl; Deniz gedikli küçük zâbit ihzârî mektebi 1930 senesinde 103 mektep numarası ile mezun etdiği Hulûsi KENTMEN’e tahsil bitirme şehâdetnâmesi vermemiş olabilir. Ya da Hulûsi KENTMEN kaybetmiş olabilir. Bu iki durumda kendisine deniz gedikli küçük zâbit ihzârî mektebi başlıklı ve 103 mektep numarası ile “şehâdetnâme kayıt örneği” benzeri bir belge verilmesi gerekir idi. Fakat Millî Müdafaâ Vekâleti Hulûsi KENTMEN’e 15 Mayıs 1940 târihinde “mezunu olmadığı” “deniz gedikli erbaş ortaokulu bitirme diploması” vermiş.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı; Deniz Gedikli Erbaş Ortaokulu’nun talebe künye defterini açsın. Deniz Gedikli Erbaş Ortaokulu‘nun 1939-1940 senesi talebe künye defterinde 2095 numaralı Hulûsi KENTMEN’in kayıt künyesinin mevcut “olmadığını” Türk milleti görsün.
İkinci İhtimâl; Millî Müdafaâ Vekâleti “Deniz Gedikli Erbaş Ortaokulu bitirme diploması”nı Hulûsi KENTMEN’e hakikâten diploma üzerine yazılan 15 Mayıs 1940 târihinde vermiş olabilir. Durum böyle ise şâyet, bu diploma, bu kez de Millî Eğitim Bakanlığının 1955 sene ve 117 Sayılı Karârına aykırı olarak tanzim edilmiş oluyor. Çünkü Millî Eğitim Bakanlığının 1955 sene ve 117 Sayılı Kararı “Deniz Gedikli Erbaş Ortaokullarında” 1939-1940 döneminden “sonra” verilen diplomaların “devlet ortaokuluna denkliğini” kabul ve tescil ediyor.
Üçüncü İhtimâl; Millî Müdafaâ Vekâleti Hulûsi KENTMEN’e 15 Mayıs 1940 târihinde verdiği 215 numaralı “gedikli erbaş” diplomasını; Maârif Vekâleti’nin 1955 senesinde verdiği 117 Sayılı Karâra istinâden 1955 veya müteakip senelerde tanzim etmiş olabilir.
İşde, o zaman Millî Müdafaâ Vekâletinin işlediği “resmî evrakda sahtekârlık” suçu katmerleniyor. Çünkü bu kez de Millî Müdafaâ Vekâleti; 1955 senesinde tanzim etdiği 215 numaralı diplomaya, makabline şâmil olmak üzere, 15 sene öncesinin târihi olan 15 Mayıs 1940 târihini yazmış oluyor. Ve bu fiili ile Millî Müdafaâ Vekâleti şahâne bir “resmî evrakda sahtekârlık” cürümü işlemiş oluyor.
Maarif Vekâleti’nin 1955 sene ve 117 Sayılı bu Karârı aynı zamânda; “gedikli küçük zâbit ihzârî mektebleri” ve “gedikli erbaş ortaokullarında” 1939 senesinden önce verilen tahsilin 1924 Tevhid-i Tedrisât Kânununa aykırı olduğunu da tescil ediyor. Bu cümleden olmak üzere, Maârif Vekâleti’nin 1955 sene ve 117 Sayılı Karârı; Millî Müdafaâ Vekâletinin Hulûsi KENTMEN’e 28 yaşında verdiği 15 Mayıs 1940 târihli “deniz gedikli erbaş ortaokulu bitirme diploması”nı ıskât ediyor, bir başka ifâde ile hükümsüz hâle getiriyor.
Büyük Erkânıharbiye IX.Deniz Şubesinin 1931 senesinde yayınladığı Birinci Kitabda Hulûsi KENTMEN’in 1930 senesinde “deniz gedikli küçük zâbit ihzârî mektebi”nden mezun edildiğini yazıyor. “deniz gedikli küçük zâbit ihzârî mektebi”nin 103 mektep numarası ile 1930 senesi mezun etdiği Hulûsi KENTMEN’e Millî Müdafaâ Vekâleti hangi gerekce ile “deniz gedikli erbaş ortaokulu”ndan 1940 senesinde mezun olmuş gibi diploma vermiş?
Deniz Kuvvetleri Komutanı, cevap ver!
Millî Müdafaâ Vekâletinin Hulûsi KENTMEN’e verdiği 15 Mayıs 1940 târih ve 215 Sayılı “deniz gedikli erbaş ortaokulu bitirme diploması” neresinden baksan, sâhte bir diploma olarak önümüzde duruyor.
Hulâsa;
Millî Müdafaâ Vekâleti;
* * *
Aldıkları karârlar ve tasarrufları ile Mâliye ve Adâlet Bakanlıkları “gedikli zâbit” sınıfı “astsubay” sınıfı değildir der iken
Kendi yapdığı kânunları inkâr eden Millî Savunma Bakanlığının “gedikli zâbit” sınıfının “astsubay” sınıfı olduğunu iddia etmesi kânunsuz bir tavırdır.
“Gedikli zâbit” sınıfının “astsubay” sınıfı olduğu yalanına sarılan Deniz Kuvvetleri Komutanlığının içine düşdüğü umarsız durumunu görünce
NIETZSCHE’nin bir vecizi aklıma geldi; “Sabit fikir, en büyük hapishânedir.”
Friedrich NIETZSCHE;
Böyle buyurdu Zerdüşt! “Ama önce sen kendini inşa etmelisin, dimdik bir beden ve dimdik bir ruh ile” diyor ve ekliyor; “derisini değiştirmeyen yılan ölmeye mahkûmdur. Bu durum, fikirlerini değiştirmeyen zihinler için de geçerlidir.” Sabit fikir, en büyük hapishânedir.”
Ölmek bahâsına derisini değişdirmek isdemeyen yılan gibi
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve satılmış târihciler de utanmadan
Deniz gedikli zâbit sınıfının deniz astsubay sınıfı olduğu yalanını söylüyorlar.
* * *
İsimli yağlı boya tablo, yaşanmış bir hikâyeyi tasvir eder.
1816 Waterloo muharebesinde İngiltere’nin Fransa’yı mağlup etmesi üzerine umutsuzluğa kapılan Fransız ressam Théodore GĔRİCAULT;
Memleketdeki siyâsî vasâtı anlatmak için yapmaya başladığı bu tablosunu 27 yaşında iken 1819 senesinde tamamlamış.
İngiltere ile yapdığı 1816 Waterloo harbinde Napolyon BONOPART tahtını, tâcını kaybeder. Bourbon hânedanı Fransa tahtı ve tâcının yeni sâhibi olur. Düşmân uyur, fakat İngiltere uyumaz! Fransa’daki bu iç kargaşadan istifâde ile Senegal’i muhasara eden İngiltere, Fransa’nın yeni kralına şirin görünmek için Senegal’i Fransa’ya geri verir. Fransa, idâreyi devralmak için 1816 senesinde Senegal’e dört gemilik bir filo gönderir. Filonun sancak gemisi Medusa Fırkateynidir. Senegal’e tâyin edilen yeni Vâli, sivil-subay maiyyeti, tüccarlar ve soylulardan müteşekkil 400 yolcu filodaki gemilere biner. Fakat Medusa böyle bir yolculuğa hazır değildir. Çünkü; filoya kaptan tâyin edilen De CHAUMEREYS, elli üç yaşında, hayâtında filo idâre etmek şöyle dursun, gemi dahi idâre etmemiş bir adamdır. Sırf kıralcı olduğu için sancak gemisine kaptan tayin edilir.
Ehil olmayan kaptan idâresinde Cebelitârık Boğazını geçen Medusa, bugünkü Moritanya açıklarında kayalıklara çarpar ve uzun yolculuğun henüz başında iken paramparça olur.
Gemide kifâyetsiz olan sâdece kaptan değildir; filika sayısı da kifâyetsizdir. Denize indirilen birkaç filikada ancak gemi kaptanına, kraliyet görevlilerine, sivil ve subay soylulara yer vardır.
Denize dökülen gemi mürettebâtı ise Temmuz sıcağında ölüm ile pençeleşir. Medusa’nın parçalanan direk ve kerestelerini halat ile birbirine bağlayıp bir sal yaparlar. Bu derme çatma salı, filikalar çekecek ve böylece yolcuların hepsi kurtulacaktır.
Fakat bir süre sonra Atlas Okyanusunda şiddetli bir fırtına patlar. Sala bağlı filikalar su almaya başlar ve batma tehlikesi ile karşı karşıya kalır. Durumu gören filikadaki soylular, kendi canlarını kurtarmak için salı çeken halatı keserler. Ve saldaki mürettebâtı uçsuz bucaksız Okyanusda ölüme terk ederler.
* * *
Medusa’nın filikasındaki soyluların Medusa’nın salındaki gemi mürettebâtına 1816 senesinde yapdığının aynısını,
Türk Bahriyesinin zâbitleri 1929 senesinde “bahriye gedikli zâbit namzet mektebinin” 304 talebesine yapmışlar.
Medusa’nın filikasındaki soylular Medusa’nın salındaki gemi mürettebâtını 1816 senesinde ölüme terk etmişler. Bu faciayı telâfi ve tazmin etmenin mümkünü yok!
Fakat
Bahriye gedikli zâbit namzet mektebinin 304 talebesinin “gasbedilen gedikli zâbitlik müktesep hakkını”
96 sene sonra da olsa, bugün telâfi ve tazmin etmek pekâlâ mümkün.
Mazlum Hulûsi KENTMEN ve 303 arkadaşının “gedikli zâbitlik” hakkının tahakkuk etdirilmesi vazifesini
Ahlâklı, nâmuslu ve mümeyyiz vatandaşlarımızın temiz vicdânına havâle ediyorum.
* * *
Cârî Türk hukukuna göre
Devletin idârî tasarruflarında mürûruzamân mevzu bahis değildir.
Bu hakikâtden hareket ile;
İzmit’li Alioğlu Hulûsi KENTMEN’e devletin 1929 senesinde yapdığı “müktesep hak gasbı” bütün tâzeliği ile bugün önümüzdedir.
Vârislerden birisinin idâre mahkemesinde açacağı dâva ile merhum Hulûsi KENTMEN’in “gedikli zâbitlik” hakkı tahakkuk etdirilebilir.
Kayıp Asker Sınıfı-2 isimli bu makâleyi yazmak sûreti ile
İzmit’li Alioğlu Hulûsi KENTMEN’in 1929 senesinde “gasbedilen müktesep gedikli zâbitlik hakkını”;
Meslekdaşım olması hasebi ile merhum Hulûsi KENTMEN için benim yapacağım başka bir şey de yok!
Şimdi sıra;
Oğlu Volkan KENTMEN ile torunları Melek ve Ali KENTMEN’dedir.
Türk kamuoyuna saygılarım ile ilân ederim.
Şükrü IRBIK
Emekli Sâhil Güvenlik Astsubayı
Kaynak: