Çünkü Asubay
* * * * *
* * * * *
|
* * * * *
SENE: 1935 Arapca ve Farsca menşeli olan asker rütbe isimlerine “Öz Türkce” karşılık türetmek için kolları sıvayan İcrâ Vekilleri Heyeti (Bakanlar Kurulu), Hazırladığı Kânun taslağını Reisicumhur ATATÜRK’e arz etdi.
Reisicumhur ATATÜRK; Astsubay şeklinde hazırlanıp kendisine arz edilen rütbe ismini Bizzat kendisi Asubay şeklinde tâdil etdi.
Bu tâdili de aşağıda gördüğünüz üzere şiir gibi izah etdi. |
* * * * *
SENE: 1935 T.C. Büyük Erkânıharbiye Reisliği “Rütbe ve Birliklerin Öz Türkce Karşılıkları” isimli kitabı neşretdi.
Bu kitabın içine ekledikleri tamimler ile Devlet dâireleri; Asker rütbe isimleri ve bâzı askerî terimlerin Bu kitapda yer alan Öz Türkcelerinin kullanılmasını emretdi.
Başvekil İsmet İNÖNÜ
Aynı çalışma kapsamında Birinci Reisicumhur ATATÜRK;
“ Erkânıharbiyei Umumiye ” olan askerî tâbiri de ” Genelkurmay ” olarak tâdil etdi.
Tam bir sûretini ben temin etdim. Fakat Büyük Erkânıharbiye Matbaasında basdığı bu kitabın bugün itibârı ile bir nüshasının Genelkurmay Başkanlığının kendi kütüphânesinde mevcut olduğunu öğrendim.
Neşredildiği 1935 senesinden bugüne kadar geçen 82 seneden beri Rütbe ve Birliklerin Öz Türkce Karşılıkları isimli bu kitabı İlk kez sizler görüyorsunuz.
|
* * * * *
SENE: 1935 TBMM’de kabul edilen Ordu Dâhili Hizmet Kânunu ile Yeni rütbe isimleri resmen kullanılmaya başlandı.
Bu kânun ile Türkiye Cümhuriyeti Ordusunun askeri; 1. Erbaş 2. Subay olmak üzere iki sınıfa tefrik edildi.
|
* * * * *
SENE: 2014
Yukarıdaki sayfada gördüğünüz rütbe isimleri kitabının sâhibi ve Türk Dil Kurumunun 11 sene Başkanlığını yapan Prof.Dr. Sayın Şükrü Hâlûk AKALIN ile Görevli olduğu üniversitedeki kendi makâmında bizzat görüşdüm Ve dahi Bu sayfada okuduğunuz bilginin bir kısmını Sayın AKALIN’dan aldım.
Asubay kelimesi hakkındaki hakikâtin gün ışığına çıkartılması için Gösderdiği yakın ve samimi alâkadan dolayı Bütün Asubaylar adına Şükrü Hocama teşekkür ediyorum.
|
* * * * *
SENE: 1938
Reisicumhur ATATÜRK’ün bizzat kendisinin Asubay şeklinde türetdiği kelimeye Ne hazindir ki ilk tecâvüz eden kişi de ATATÜRK’ün zâbiti oldu.
Fakat ne var ki; Mirlivâ Kâzım SEVÜKTEKİN isimli İngiliz çaşıtı bir zâbit, Meclisde binbir türlü sahtekârlıklar yapdı Ve dahi Asubay kelimesindeki “ s ” harfinin yanına 1938 senesinde bir “ s ” harfi ilâve etdi. “ Asubay ” tâbirini de böylece ” Assubay ” yapdı.
|
* * * * *
SENE: 1951
İnsan, ölmeye Hâin de hâin olmaya görsün! Sırtını döndüğü zâbitler; ATATÜRK’ün bu emânetine hıyânet etmekde birbiriyle yarışdı…
Ne de olsa ağacın kurdu, kendi gövdesinde idi. Çaşıt ve sahtekâr Mirlivâ Kâzım’dan sonra Bu kez de Askerî Hâkim unvânlı bir Korgeneral, harama uçkur çözdü!
Fakat ne var ki;
TBMM’de, vekillerin gözü önünde kıvrak bir kalem hareketiyle sahtekârlık yapan Korgeneral Rifat TAŞKIN Assubay kelimesindeki iki “ s ” harfinin arasına “ t ” harfini, Paslı bir hançer gibi sapladı.
|
* * * * *
SENE: 1951
Aşağıda gördüğünüz Kânun TBMM’de görüşülür iken Türk Milletini temsil eden vekillerden bir dânesi dahi Astsubay kelimesini nerenden uydurdun, ey subay Rifat TAŞKIN, diye sormadı…
Eski Tüfek; “Astsubay” kelimesini sahtekâr subay Rifat TAŞKIN’ın neresinden uydurduğunu biliyor da! Şimdi aklından geçenleri şuraya bir dökse hani!.. Ortalık toz duman olur!..
ATATÜRK’ün subayları olduğunu söyleyen sahtekâr subaylarımız ATATÜRK’ün türetdiği “ üsçavuş “ kelimesini de kânunsuz olarak “üstçavuş” yapdılar.
* * * * *
5802 sayılı “ Astsubay ” Kânununu hazırlayan sahtekâr subaylarımız şöyle dedi; Muhtelif kânunlarda geçen “ astsubay ” adı “ subay ” olarak değiştirilmiştir.
Fakat bunu diyen kerizci subaylarımızın hepsi ağızlarını domaltarak koca bir yalan söyledi. Zere O güne kadar yapılan “muhtelif kânunların” hiçbirisinde “ astsubay ” adı yok idi.
|
* * * * *
SENE: 2017, Şeb-i Yeldâ;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti; 1923 senesinde 364 sayılı kânun ile teşkil edilmiş bir kânun devletidir. Hükümran devlet olmanın temel hususiyeti kânun yapabilme kudretidir. Kânun ile ihdâs edilen bir husus ancak başka bir kânun ile tebdil edilebilir.
Ve dahi
Fakat Kânun devletinin sahtekâr subayları, devletin kânununu tanımadılar!..
Ve dahi
Kâzım isimli sahtekâr bir zâbit 1938 senesinde kânunsuz olarak “ Assubay ” şeklinde tahrif etdi. Rifat isimli sahtekâr bir subay da 1951 senesinde kânunsuz olarak “ Astsubay ” şeklinde tahrif etdi. |
* * * * *
SENE: 2017, Şeb-i Yeldâ;
emekliassubaylar.org’daki Eski Tüfek isimli köşemizi
Ve dahi
Makâlelerimizi ilk kez görenler haklı olarak
Birisine 40 kere deli der iseniz şâyet 40 kere demek şöyle dursun, sahtekâr subaylarımız, Türk Milletine;
ATATÜRK’ün bize vediâsı “ Asubay ” tâbirini kabul ettirebilmemiz için
“ Asubay ” kelimesini bizim en az 60 sene söylememiz, anlatmamız gerekecek.
|
* * * * *
SENE: 2017, Şeb-i Yeldâ;
Canlar, dostlar! Gözlerinden öpdüğüm kıymetli küçüklerim Ve dahi Ellerinden öpdüğüm muhterem büyüklerim; ATATÜRK’ün zâbiti olduğunu söyleyen iki şerefsizin ATATÜRK’ün vediâsı olan Asubay unvânına tecâvüz edişinin 14 kareye sığdırdığımız 80 senelik hikâyesi İşde, beyle iken beyle!..
Sahtekâr iki zâbitin 1938 ve 1951 senesinde yere düşürdüğü ATATÜRK’ün bu çok kıymetli vediâsına Eski Tüfek mahlaslı Şükrü IRBIK 2015 senesinde bir hayat öpücüğü verdi.
Türkiye Cümhuriyeti Ordusu Ve dahi “ Asubay ” dedikleri “ ortada sandık ” bu asker sınıfı var oldukca da Asubay unvânı, Asubaylar ile birlikde var olacak, evvel Allah! “ Niçin Asubay? ” diye bugün soranlara imdi söyleyelim; Çünkü, hep Asubay idi.
Asubay unvânını bugün kullanmak bir tercih meselesi değil Fakat ATATÜRK’ün vediâsına sâhip çıkmak ya da inkâr etmek meselesidir. Kimileri için ölmek, düşünmekden bile daha kolaydır! Siz, kolaycı olmayın! İnsana, düşünmek yakışır! Suyu, pınarın gözesinden içmeli, değil mi?
|
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.