Elimden uçdu gönlüm!
“Astsubay” olduğunu zannetdiğimiz pilot Vecihi HÜRKUŞ da
Hürriyeti seçen hür bir kuş oldu;
“Astsubay”lıkdan uçdu ve “subay”lığa kondu!
* * *
Yazdıkları kitaplarda, makâlelerde, yüksek lisans ve doktora tezlerinde
Subayından, astsubayından, doktorundan her cins târihciler
Dersaâdetli Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi;
Vecihi HÜRKUŞ’a “unvân” ve “rütbe” yakışdırma konusunda,
Bizim subaylarımız, astsubaylarımız ve sözde târihcilerimiz alenen cinnet geçirmişler.
Okuduğunuz bu makâlenin müellifi ben Şükrü IRBIK iddia ediyorum ki;
Vecihi HÜRKUŞ’a bizim insanımızın yakışdırdığı kadar çok “unvân” ve “rütbe” yakışdırmamışdır.
* * *
Makâlemizin aşağıdaki sayfalarında;
1’den 9’a kadar rakamladığım 9 adet çizelge göreceksiniz.
Bu 9 çizelgede;
Vecihi HÜRKUŞ hakkında yayınlanmış kitap, haber, makâle ve tezlerin künyeleri var.
Para hırsı ve pâye avcılığı için müelliflerinin bugüne kadar yazdıkları;
Fakat
Doktora tezi yazmaya fazlası ile yetecek kadar bilgi-belge ve kaynak ihtivâ eden bu makâlenin müellifi ben Şükrü IRBIK ise;
Türk milleti Vecihi HÜRKUŞ hakkındaki doğru bilgileri öğrensin diye
Para kazanmak şöyle dursun,
Makbuzlarını aşağıdaki sayfalarda göreceğiniz üzere;
Bilim aşkına hasbî yazdığım bu makâle için emekli aylığımdan para harcadım.
* * *
Söz öğütmeye başlamadan evvel şunu peşin olarak söyleyelim;
Şu anda okuduğunuz makâle telif bir makâledir; müntehiller uzak dursun!
Bu makâlenin müellifi ben Şükrü IRBIK “akademisyen” değilim!
“Emekli astsubay” olmakdan başka da “unvânım” da yok!
Bu makâlemizin de;
Her ne demek ise, “akademik” olarak hiçbir iddiası yok!
Çünkü;
“Akademik çalışma” yapdığını söyleyen sözde târihciler,
“İlmî, târihî, hukûkî ve askerî” hiçbir kıymeti olmayan
Ve
Türk Milletine yedirmeye çalışdıkları sabun köpüğü misâli uydurma yazılar ile
Dersaâdetli Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin özgeçmişine karşı alçakca suikâst işlemişler.
Hem de defâlarca…
Fakat;
Son Yüzyılın Yalanına Son Nokta; Pilot Vecihi HÜRKUŞ “Subay”dır! isimli bu makâlemizde;
Askerlik târihi ve hukuk bakımından da bir iddiası var;
Bu iddiasını da bugün burada, inşallah isbatlayacak.
* * *
Kitap yazar iken “hakikât” ile “tefsir” arasındaki farkı anlatmak için
İtalya’nın bilge şâir ve yazarı Umberto ECO şöyle demiş;
Kitaplar, okuyup körü körüne inanmak için değil,
Fakat
Araşdırıp soruşdurmak için yazılır!..
Kitabın “ne dediğine” değil fakat “ne demek isdediğine” bak!
Umberto Hoca’nın bu sözünü bu makâlemiz muhtevasında şöyle de tercüme edebiliriz;
Ey, Eski Tüfek;
“Türk subaylarının yazdığı kitapları okuyup inanır isen şâyet,
Sen; O subayların karınlarından uydurduğu resmî ve fakat sahte târihin mankurt’u olursun!”
Sen, Eski Tüfek de
Karnından düşünen subay ve astsubayların yazdığı kitaplara sakın ha, inanma!..
Araşdır, soruşdur, hakikâtı bul!..
Bak, sizin subay ve astsubaylar ne haltlar karışdırmış, göreceksin!..
İşde, bu sebepdendir ki ben Eski Tüfek de;
Umberto ECO Hocanın bu sözünü kendime kılavuz edinip
Dersaâdetli Tayyâreci Vecihi Efendinin hakikî “unvânını” öğrenmek için
Başladım araşdırıp soruşdurmaya…
2014 senesinden beri illet-gıllet-zillet meyânında sabır ile derlediğim bilgileri
30 Ramazan, 3 Bayram, 6 Şevvâl!
İftârdan sahura hiç ara vermeden işledim.
Karşıma çıkan rezâlet dolu manzara-i hakikât bakın, neler oldu!
* * *
Târih yazanların,
Târih yapanlara ihânetini yaşayan ve gören ATATÜRK
Târihimizi ifsâd eden müfsidler ve meddâhlar için bakın, ne demiş;
“Herhangi bir târihi elinize aldığınız zamân, onun hakikâte uygun olup olmadığına itimat etmek için, dayandığı kaynak ve belgeler araştırılır.”
“Bizim şimdiye kadar doğru bir millî târihe mâlik olamayışımızın sebebi târihlerimizin, hakikî okuyucuların belgelere dayanmaktan ziyâde ya birtakım meddâhların veya birtakım kendini beğenmişlerin ve mantıktan uzak sözlerinden başka kaynak bulamamak bedbahtlığıdır. ”
Atatürk’le Konuşmalar, Mustafa BAYDAR, s.92. 1924
* * *
Sözde târih yazıyorlar…
Hukuk ve askerlik bilmeyen cühelâ subay ve astsubay gürûhu ise
Hukuk ve askerlik konusunda ahkâm kesiyorlar!
Ve bağ bülbülü gibi şakıyan her iki gürûh da diyor ki;
Vecihi HÜRKUŞ “astsubay”dır.
Târihci, hukukcu ve subay olmayan, astsubay ben Şükrü IRBIK da
Bu sözde târihci, hukukcu ve cühelâ subay ve astsubay gürûhuna diyorum ki;
Târihimizde ilk defâ bu makâlemizde öğreneceğiniz üzere
Pilot Vecihi HÜRKUŞ “subay”dır.
Buyurun! Hep berâber görüp öğrenelim…
Vecihi HÜRKUŞ’un “unvânı” ne imiş…
* * *
Dersaâdetli Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin hukûkî unvânı konusunda
Yazdığım bu makâle için emekli iki askere teşekkür borçluyum.
Birisi astsubay, diğeri subay.
Birincisi, kıymetli meslekdaşım Emekli Deniz Astsubayı İbrahim KOLDAMCA.
İbrahim KOLDAMCA’ya teşekkür ediyorum,
Çünkü;
Vecihi HÜRKUŞ’un “unvânını” öğrenmek için Hava Kuvvetleri Komutanlığına bıldır bir dilekce göndermiş. Hava Kuvvetleri Komutanlığı verdiği cevâbında, Vecihi HÜRKUŞ’un “unvânının” “astsubay” olduğunu iddia etmiş. Hava Kuvvetleri Komutanlığının verdiği bu cevabın ekran görüntüsünü makâlemizin aşağıdaki sayfalarında görebilirsiniz.
Hava Kuvvetleri Komutanlığının verdiği bu yanlış cevaba inanmakdan başka tercihi olmayan İbrahim KOLDAMCA;
Bu makâlenin müellifi emekli Sâhil Güvenlik Astsubayı ben Şükrü IRBIK da İstanbul Vâliliğine dilekce gönderdim.
Bu dilekcemde; Vecihi HÜRKUŞ’un “astsubay” olmadığını kânunları ile izâh ve isbat etdim. Vecihi HÜRKUŞ Anıtı’nın isiminin önüne “Astsubay” unvânı yazılamayacağını bildirdim. Bu dilekcemdeki izahâtımı ve isbatımı yerinde bulan İstanbul Vâliliği, dilekcemi Kadıköy Belediye Başkanlığına havâle etdi.
Kadıköy Belediye Başkanlığı durumu Vecihi HÜRKUŞ Anıtı’nının Heykeltraşı Ersal YAVİ’ye bildirdi ve bu konuda kendisinin görüşünü isdedi.
Kadıköy Belediye Başkanlığına gönderdiği 14 Aralık 2023 târihli mektubunda Heykeltraş Ersal YAVİ;
Ersal YAVİ’nin bu mektubunu da makâlemizin aşağıdaki sayfalarında görebilirsiniz.
Bu cümleden olmak üzere;
Benim bu makâleyi yazmama vesile olan ilk kişi kıymetli meslekdaşım İbrahim KOLDAMCA’dır.
Târih Doktoru Emekli Hava Albay Emin KURT Hocama da teşekkür ediyorum.
Çünkü;
Beni bu makâleyi yazmaya ilk dâvet eden kişi de Sayın Emin KURT’dur.
2022 senesinde yayınladığı Erich SERNO, Osmanlı Hava Gücü isimli kitabında Emin KURT Hocam;
Kitabındaki bu iki bilginin kaynağını öğrenmek için Emin KURT Hocam ile yazışdım. Kendisi, bana; konu hakkında geçmiş târihlerde Mazlum KEYÜSK, Sıtkı TANMAN, Hulusi KAYMAKLI ve Ajun KURTER gibi emekli hava subaylarının yazdığı tezvirât dolu kitapları kaynak gösderdi.
Hattâ,
Ve
Ve Emin Hocam;
Vecihi HÜRKUŞ hakkında bulduğum yeni bilgileri yazıp bir yerde yayınlamamı tavsiye etdi. Yayınladığımda kendisine bilgi verir isem şâyet, memnun olacağını da söyledi.
Ben de öyle yapdım…
Şu an okuduğunuz makâlemizi yayınlamaya başladığımı Emin Hocama e-posda ile bildirdim.
Bu makâlenin müellifi ben Şükrü IRBIK da;
Vecihi HÜRKUŞ’un son “unvânına” son noktayı koymak için yazdığım
Son Yüzyılın Yalanına Son Nokta; Pilot Vecihi HÜRKUŞ “Subay”dır! isimli bu makâlemizi
Ve
İthâf ediyorum.
* * *
Gâzi Müşir Mustafa Kemâl’in
Başkumandanlık görevini üçüncü kez olmak üzere, bir 3 ay daha temdit etmek için
04 Mayıs 1922 Cumartesi günü yapılan hafî celsede,
Meclisde mebus ekseriyeti hazır olmadığı için kânun teklifinin müzâkeresi tâlik edilmiş.
Çünkü müstevliler ile emellerini tevhit eden gâfil ve hâin mebuslar,
Oylama yapılacağı anda meclisi terk etmişler. (TBMM GZC, İ-39, 4.5.1338, sayfa:315-331)
Mebusların bu gaflet ve ihânetini gören Başkumandan Gâzi Mustafa Kemâl Paşa,
20 Temmuz 1922 Perşembe günü Ankara’da şöyle demiş;
“Kahramanı kadar gâfili de hâini de çok bir milletiz!”
“Kahramanı, gâfili ve hâini olan bir milletin”,
“Kahramanı, gâfili ve hâini kadar da” yalancısı olmaz mı?
Olur, elbet!
Askerî târihimiz hakkında bugüne kadar yazdıkları tezlerde, makâlelerde, kitaplarda,
Yanlış bilgileri ortaya atan subayların, astsubayların ve sözde bilim adamlarının sayısı,
Bu milletin hâin sayısından az değil!
* * *
Hâini çok bir millet olduğumuzdan dolayı
Başkumandan Mustafa Kemâl Paşa;
Söyledikleri yalanlar ile milleti ifsâd eden hâinlerin kellelerini almak için
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ikinci Kânunu olarak
“Hıyânet-i Vataniye Kânunu”nu 1921 senesinde meriyyete koymuş.
İstiklâl Harbi’nin galebe çalması için şart olduğunu anladığından dolayı T.B.M.M.;
2 Sayılı bu Kânun ile T.B.M.M.;
Bugüne kadar yazdıkları kitaplar, yüksek lisans ve doktora tezleri ile;
Tayyâreci Vecihi HÜRKUŞ’u bir derece terfi etdiren 152 Sayılı Kânunu inkâr eden muharrik ve müşevviklerin de
T.B.M.M.’nin meşruiyetine isyân etdiğinde hiç şüphe yokdur.
* * *
10 sene mütemadiyen devâm eden Birinci Cihân Harbinde,
Vatan toprağını canları ile süsleyip kanları ile sulayıp da
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ
Yedi düvele galebe çalan Türk Milleti,
Türkiye Cumhuriyeti’ni;
1920 senesinde 1 Sayılı Kânun ile “Kânun Devleti” olarak teşkil etdi.
ATATÜRK döneminde olsa idi şâyet,
152 Sayılı mersum Kânunu inkâr, ifsâd ve ihlâl edenler hiç şüphe yok ki;
2 Sayılı Hıyânet-i Vataniye Kânunu mucibince derhâl “vatan hâini” ilân edilirler idi.
Hıyânet-i Vataniye Kânununu Turgut ÖZAL denen adam 1991 senesinde ilga etdi de…
Türkiye Cumhuriyeti bugün de hâlâ “Kânun Devleti” ise şâyet,
İlk vazifesi Cumhuriyeti korumak olan Cumhuriyet Savcılarına buradan ihbâr ediyorum;
Ve
Ve dahi
Vecihi HÜRKUŞ hakkında tatbik etmeyen Millî Savunma Bakanları hakkında
Hemen soruşturma başlatsınlar!
* * *
En son olarak da 15 Temmuz! Yaşadık ve gördük!
Darbecisi, çaşıtı, vatan hâini var da!
Yalancısı mı yok?
Dünyânın en çok doğru olmayan söylemlere sahip
Millî Savunma Bakanları,
Genelkurmay Başkanları,
Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları
Belki de memleketimiz Türkiye’dedir.
Bu makâmları işgal eden subayların ve kimisi emekli subay olan bakanların söyledikleri yanlışların sâdece bir kısmını
Cumhurbaşkanlığı Makâmına Açık Dilekce isimli makâlemiz ile
13 Aralık 2019 Cuma günü bu yalancı subayların ve Bakanların yüzüne vurduk!
Fakat
Bu yanlış bilgi sahibi subay ve bakanlardan hiçbirisinin gıkı çıkmadı…
Eh, ne de olsa sükût ikrârdan gelir, değil mi?
Dürüst, namuslu subaylarımız elbetde müstesnadır.
Fakat
Bu askerî kurumlara komutanlık eden
Ve dahi
Kendilerini Türk Milletinin ayrıcalıklı öz evladı gibi gören beyaz subaylarımız,
Târihimiz konusunda yanlış bilgi vermekde beis görmüyorlar.
Söylediklerinin, yazdıklarının; Kelâmullâh gibi hiç düşünülmeden doğru olarak kabul edilmesine de pek alışıkdırlar. Yanlışlarının ortaya döküldüğünü anladıkları anda ise şirinlik maskeleri hemen düşer. Bambaşka bir çehre ile ortaya çıkıverirler.
Devletin arşivlerindeki tozlu raflarda bekleyen doğrulara dâir belgeleri vatandaşa vermemek için bu subaylardan kimisi de her türlü nezâketsizliği yaparlar.
Osmanlı (Kara) Ordusunda bir zamânlar mevcut ve müstahdem olmuş “küçük zâbit” isimli asker sınıfı hakkındaki doğruları anlamak isdeyen Eski Tüfek için de vaziyet aynen böyle oldu. Piyasada bulabildiğim her kitabı satın aldım. Makâleleri okudum. Üniversite kütüphânelerinden yayınlanmamış tezleri topladım. Tedârik edip de okuduğum her yerde 06 Ekim 1909 târihli (Dersaâdet) Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidaî Mektebi Nizâmnâmesi karşıma çıkıyor idi.
Ancak ne tuhafdır ki;
Okuduğum kaynakların hiçbirinde bu Nizâmnâmenin tam sûreti yok idi. Bu sebepden dolayı; “küçük zâbit” asker sınıfının askerî ve hukûkî durumunu tam olarak anlayamadım. Çünkü hepsi birbirinin tıpkı basımı olan bu mehâzlarda “küçük zâbit” asker sınıfının “astsubay” asker sınıfı olduğunu yazıyorlar idi.
Fakat “küçük zâbit” sınıfını hiç kimse tam olarak açıklayamıyor idi. Hepsinde bir bit yeniği var idi.
Bir örnek verelim;
Kara Kuvvetleri Komutanlığının 2009 senesinde neşretdiği Astsubay Okulları Tarihi isimli kitap.
Bu kitabın beşinci sayfasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı şöyle diyor idi;
1909 Küçük Zâbit Nizâmnâmesini tedârik etmek konusunda karşıma çıkan zorlukların aynısı
Kara Kuvvetleri Komutanlığının 2009 senesinde neşretdiği Astsubay Okulları Tarihi isimli kitabın tedârikinde de karşıma dikildi.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı bu kitabı 2009 senesinde yayınlamış fakat piyasaya vermemiş. Basılan, fakat yayılmayan kitap olur mu Allah aşkına?
“Derleme Kütüphânelerinin” birincisi olan Millî Kütüphâneye 2016 senesinde gidip bakdım, orada da yok!
Aynı günlerden bir gün, bu kitabı hazırlayıp yayınlayan EDOK Okullar Komutanlığı kütüphânesini aradım. Telefonuma bir üsteğmen cevap verdi. Kütüphhânede bu kitap var mı diye sordum. O üsteğmen evet, kütüphânemizde bu kitap var dedi. Peki, dedim, ben emekli astsubayım! Kütüphâneye gelip bu kitabı okuyabilir miyim diye sordum. Hayır, okuyamazsınız, çünkü bu kütüphâne kendi personelimize hizmet veriyor dedi. Emekli astsubay olarak ben de personel sayılırım dedim.
Fakat; kendisini, devletin kütüphânesinin sâhibi olduğunu zanneden bu üsteğmen, talebimi kesin bir ifâde ile reddeddi.
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde basılan veya çoğaltılan her türlü eser,
2527 ve 6279 Sayılı Kânunlar kapsamında derlenir.
Kitabı yayınlanan kurumun Millî Eğitim Bakanlığına teslim etdiği her kitabın 5 nüshası;
“Derleme Kütüphânesi” olarak bilinen Ankara, İstanbul ve İzmir’deki 5 kütüphâneye birer adet teslim edilir.(2527/Md.8).
2009 senesinde neşretdiği yalan ve iftirâlar ile dolu bu kitabı Kara Kuvvetleri Komutanlığının;
İhlâl etdiğini gördüm.
Varoluş sebebi Devleti ve Kânunlarını korumak olan Kara Kuvvetleri Komutanı subayın,
Devletin Kânunlarına alenen meydân okuduğunu anladım.
* * *
Kadim zamânlardan beri;
Devleti yöneten memurundan, siyâsetcisinden, subayından ceberrut idârecilerin
Vatandaşı kandırdığını,
Vatandaşın da kandırılmaya pek teşne olduğunu gören Aziz NESİN,
Memleketin bu manzara-i umumiyesini şu hârika veciz ile özetledi;
Hem Osmanlı hem de Cumhuriyet dönemi Ordularının,
Her dâim imtiyâzlı sınıfı olan zabitân heyeti de;
Kendilerinden farklı gördükleri “ast” asker sınıflarını kolay idâre etmek için
Hem açlık hem de cehâlet ile terbiye etdiler.
Her dâim imtiyâzı elinde tutan subay sınıfı hâriç olmak üzere;
“Ast” asker sınıflarını “aç ve câhil bırakma” konusunda
Vaziyet, Ordumuzda bugün dahi aynı şekilde cârîdir.
İnsanlar, layık olduğu şekilde idâre edilir, değil mi?
* * *
Yeri gelmiş iken üç teşekkür borcumu daha
Sekiz sene sonra da olsa, bugün burada sâhiplerine teslim etmeliyim!
Gene o günlerde TEMAD Genel Merkezine gitmiş idim. Emekli astsubayların özlük haklarını iyileşdirmek için yeni bir hareket başlatmak üzere Emekli Hava Astsubayı Levent ULUCAN ile görüşecek idim. Levent Bey ile ayaküsdü hasbıhâl eder iken, sınıf arkadaşı Muhterem TAŞKALE bizi gördü ve çok nâzik bir uslûp ile makâm odasına dâvet etdi.
Hem nâzik dâveti ve misâfirperverliği ve hem de çok keyifli sohbetleri için Levent ULUCAN ve TEMAD Çankaya İlçe Başkanımız, isimi ile müsemma Muhterem TAŞKALE’ye teşekkür ediyor ve saygılarımı gönderiyorum.
TEMAD Çankaya İlçe Başkanımız Emekli Hava Astsubayı, isimi ile müsemmâ, Muhterem TAŞKALE ile makâm odasında sohbet eder iken,
Makâlelerimizden bizi tanıyan TEMAD Genel Başkan Yardımcısı Cevat N. KILINÇDEMİR ile tanışdık.
Tevâzu timsâli ve müstesnâ bir şahsiyet olan Cevat Bey de Emekli Kara Astsubayıdır. Kısa bir hasbıhâlden sonra sohbetimiz döndü dolandı ve astsubay târihi üzerine odaklandı.
Sohbetimiz devâm eder iken;
Kara piyâde güççük zâbit başçavuş Emin ÇÖL’ün
“Çanakkale-Sina Savaşları; Bir Erin Anıları” isimli kitabını Cevat Başkan, çantasından çıkardı ve “bu kitap sana daha çok yakışır” diyerek hemen oracıkda bana verdi. Kendisine teşekkür eder iken vehleten aklıma geliverdi… Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın 2009 senesinde yayınladığı ve piyasadan tedârik edemediğim kitap konusunu kendisine anlatınca,
Cevat Başkan, bana şöyle dedi;
– Kaç adet isdiyorsun, Şükrü Bey? Söylemen yeter?”
Aradan bir hafta geçdi geçmedi; posdacı, ev adresimize kalın, sarı bir zarf getirdi. Kıymetli Başkan Cevat N. KILINÇDEMİR’in gönderdiği bu zarfın içinden, hiçbir yerde bulamadığım o kitapdan iki adet çıkdı…
Bu vesile ile;
Küçük zâbit sınıfını araşdırmamı engellemek için önümde duvar olan subaylara inat
Verdiği kitaplar ile zihnimi aydınlatdığı için
Ve dahi
2016 senesinde hediye etdiği birisi eski(!), ikisi yeni üç kitap için
Emekli Kara Astsubay Cevat N. KILINÇDEMİR’e teşekkür ediyor
Ve esenlik dileklerim ile birlikde kendisine hörmetlerimi gönderiyorum.
* * *
2009 senesinde yazıp yayımlamadığı kitaptaki bu cümlesi ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı;
“Astsubay” kelimesinin Osmanlı-Türk askerî hukukuna 5802 Sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde dâhil edildiğini gâyet iyi biliyor idim. Fakat isimi “küçük zâbit” olan 1909 Nizâmnâmesi’nde “astsubay” kelimesinden söz edilmesini aklım bir türlü almıyor idi. 1909 senesinde hazırlanan ve isimi “küçük zâbit” olan bu Nizâmnâme’de “astsubay” kelimesinin mevcut olduğunu söyleyen bu cümleyi görünce kitaptaki bu bilginin doğru olduğundan cidden şüphe etmeye başladım. Bu vaziyetde yapabileceğim bir tek iş var idi; 1909 Nizâmnâmesini bulmak ve asıl sûretinde “astsubay” kelimesinin mevcut olup olmadığını kendi gözlerim ile görmek!
1909 Nizâmnâmesinin eski yazı sûretini TBMM arşivinde buldum. Fakat yeni yazı sûretini bir türlü bulamadım. Kızılay’daki tercüme bürolarını arşınladım günlerce. Bir sayfalık eski yazıyı bir avuç paraya tercüme ediyorlar idi. Yeni yazı sûretini bulup anlamadan “kara küçük zâbit” asker sınıfını anlamanın da imkânı yok idi. Yeni yazı sûretini temin edebilmek için Başbakanlık, Millî Savunma Bakanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığına müracaat etdim. Başbakanlık ve Millî Savunma Bakanlığı bana hiç yardım etmedi. Devleti temsil eden bu kurumlardaki yardımseverlikden ve görev sorumluluğundan uzak subaylar ve memurlar devletin arşivinde bekleyen bilginin önünde aşılmaz birer duvar oldular.
1909 Küçük Zâbit Mektebi Nizâmnâmesinin Türkce sûretini almak için evvelâ Millî Savunma Bakanlığına dilekce gönderdim. 1600655813 Sayı ve 21 Aralık 2016 târihli BİMER dilekceme sâdece dokuz gün içinde jet hızı ile, 30 Aralık 2016 târihinde verdiği cevabında;
Talep etdiğim 1909 Küçük Zâbit Mektebi Nizâmnâmesi’nin Bakanlık arşivinde mevcut olmadığını söylemekden Millî Savunma Bakanı Fikri IŞIK zerre hicâp duymadı…
Millî Savunma Bakanlığına gönderdiğim 1700015530 Sayı 04 Ocak 2017 târihli ikinci CİMER dilekcem ile;
Bugün “astsubay” olarak bildiğimiz asker sınıfının târihindeki önemli bir boşluğu doldurmak maksadı ile
1909 Dersaâdet Küçük Zâbit Mektebi Nizâmnâmesi’ni benim ödeyeceğim ücret mukabilinde geç de olsa Türkceye tercüme etmesini talep etdim.
Bu haklı talebime Millî Savunma Bakanı Fikri IŞIK şu cevabı verdi;
Millî Savunma Bakanlığınında sürü ile her dilden tercüme yapabilen görevli mütercimler var, biliyorum. Devletin her birine avuç dolusu maaş ödediği bu mütercimlerden birisi, yarım günlük mesaisinde talep etdiğim Nizâmnâmeyi eski yazıdan yeni yazıya pekâlâ tercüme edebilir idi. Fakat etdirmediler.
Bu hakikât bir yana…
Bu cevâbı bana gönderen bu utanmaz subay;
“Gerçek kişinin elindeki” dediği “belgenin”, hukûken Millî Savunma Bakanlığının “elinde olması gereken belge” olduğunun bile farkında değil! Yazıklar olsun sana, Albay İ.G.K.
* * *
Millî Savunma Bakanlığından temin edemeyince,
Kara Kuvvetleri Komutanlığına 16 Şubat 2017 târihinde 1700231222 Sayılı CİMER dilekcemi gönderdim. Ve 1909 Küçük Zâbit Nizâmnâmesini talep etdim.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı 15 gün içinde cevap vermesi gerekiyor idi fakat cevap vermedi.
Küçük zâbit asker sınıfı hakkında talep etdiğim belgeleri Millî Savunma Bakanı bana göndermediği
Ve dahi
Kara Kuvvetleri Komutanlığı da gönderdiğim dilekceye miâdında cevap vermediği için
Başka çârem kalmadığından dolayı,
1909 Nizâmnâmesini 2017 senesinde kendi param tercüme etdirmeye mecbur kaldım.
Ankara’daki Majestic Tercüme Bürosuna yapdırdığım 19 sayfalık Osmanlıca-Türkce tercüme için;
15 Şubat 2017 Çarşamba günü emekli maaşımdan 450 lira gönderdim.
O târihdeki dolar döviz kuru hatırladığım kadarı ile 3 lira idi.
Bu makâleyi okuduğunuz 21 Nisan 2024 Pazar günü ise 35 lira civârında…
1909 Dersâdet (Kara) Piyâde Küçük Zâbit Nizâmnâmesini;
Ve böylece
30 Aralık 2016 târihinde gönderdiği ve hemen yukarıda görülen cevâbında Millî Savunma Bakanı Fikri IŞIK,
1909 Nizâmnâmesinin Bakanlık arşivinde mevcut olmadığını beyân etmiş idi.
16 Şubat 2017 târihinde gönderdiğim 1700231222 Sayılı CİMER dilekceme ise
Kara Kuvvetleri Komutanlığı 10 Nisan 2017 târihinde cevap gönderdi.
15 günde göndermesi gereken cevabı,
54 gün sonra da olsa gönderen Kara Kuvvetleri Komutanlığının zarfında 1909 Nizâmnâmesinin yeni yazı tam sûreti var idi.
Demek ki Millî Savunma Bakanı Fikri IŞIK bana hakikâti söylememiş.
Yazıklar olsun, sana Fikri IŞIK.
2017 senesinde benim için en az beş pazar parası demek olan 450 lirayı emekli maaşımdan ödedikden sonra da olsa,
1909 Küçük Zâbit Nizâmnâmesinin yeni yazı tam sûretini gönderen;
Ve
* * *
Osmanlı ve Türk (Kara) Ordusunda bir zamanlar mevcut olmuş
Ve “küçük zâbit” isimi ile bilinen asker sınıfının günümüz deyimi ile “erbaş” olduğunu
Asubay Tefrikası-14 isimli makâlemizde bıldır isbatlamış idik!
Bu makâlemizi okuyan ortalama zekâlı her vatandaşın anlayabileceği bu hakikâti,
Ne yazık ki bugün hâlâ anlayamayan insanlarımız var…
Bu insanlarımızın da anlamasını temin etmek gâyesi ile
“Küçük zâbit” Vecihi HÜRKUŞ’un;
“Astsubay” olmadığını anlatmak
Ve dahi
“Subay” olduğunu,
O insanlarımızın da anlayabileceği kelimeler ile
Türkiye târihinde ilk defâ olmak üzere isbatlamak gene Eski Tüfek’e farz oldu!
* * *
İkisi arasındaki tek alâmet-i fârika nedir, sizce?
Akıl…
Birinde insiyâk var, akıl yok!
Diğerinde ikisi de var!
Ormanlar kıralı aslan, yakalayacağı avın peşinden koşar. Çünkü, insiyâkı böyle emreder!
Tıpkı o vahşi aslan gibi insân da insiyâkı ile hareket edince, işine yarayacak şeylerin peşinden gider.
Meselâ, aklı olan hiç kimse, yarışı kaybedeceğini bildiği beygir üzerine bahis oynamaz!
Çünkü; vahşi, ilkel ve hattâ hayvanî bir insiyâk olsa da insân, iyi olana meyyâldir.
Aklı yokdur; hayvan, hayvandır deyip geçeriz de…
Peki, akıl sâhibi insân, nasıl olur da hayvanlaşabilir?
Damarındaki hayvanî insiyâk ile ağulanan insan,
Şerefi ile sınandığı imtihânda aklı ve gönülü arasında bir tercih ile yüz yüze gelir.
Ve çiğ süt emmiş insân;
Bu imtihânda ne yazık ki aklını inkâr eden bir münkir olur.
Akıldan azâde, o hayvanî tercihi ile de o insan, “eşref” sıfatını zâyi eder.
Ve tıpkı o vahşi hayvan gibi, “mahlûk” mertebesine düşer!
* * *
Türk milletinin dünyâya en büyük armağanı…
Dünyâ askerî ve sivil havacılık târihinde saymak ile bitmeyecek kadar çok ilklerin ve başarıların sâhibi…
Amerikan vatandaşı olsa idi şâyet;
Dersaâdetli Vecihi hakkında Holivuud diye bilinen Yeşilçam, gişe rekorları kıran sayısız filim yapar idi.
Hele bir de subay olsa idi… Deme gitsin! İşde o zamân, yazılacak kitaplara kağıt-mürekkep; çekilecek filimlere negatifler yetmez idi…
Al, işde, Vecihi HÜRKUŞ “zâbit”, Türkcesi ile “subay” imiş! Subay Vecihi HÜRKUŞ için bakalım şimdi kimler, ne desdânlar tertip edecek!
Türk Askerî ve sivil havacılık târihimizin bugün de hâlen tartışmasız en önemli şahsiyeti olan
Vecihi (HÜRKUŞ) konusunda da insanoğlu ne yazık ki aklını bir kenara bırakmış!
Olana değil de olmasını arzu etdiğine, gönlünden geçene meyletmiş! Târih, askerlik, kânun kimin umurunda!
Özellikle bâzı astsubay meslekdaşlarımız, Vecihi HÜRKUŞ’un şöhretinden nemalanmaya pek teşne olmuşlar.
Belki de kendi mesleklerinde başaramadıkları arzularını Vecihi HÜRKUŞ üzerinden gerçekledirmeye çalışmışlar.
Kimileri elvân çeşit kitâplar yazmış…
“Astsubay” olmadığını bildiği hâlde aklını inkâr etmek ve şerefini ayaklar altına almak bahasına,
Vecihi HÜRKUŞ’un “astsubay” olduğu yalanına inandırmış kendini…
* * *
Dersaâdetli Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin “unvânı” ya da asker “sınıfı” konusunda,
Kamuoyunda mevcut olan bilgi kirliliği aslında kendisinin özgeçmişi hakkında da aynı şekilde söz konusu.
İşde, birkaç örnek…
Yazıklar olsun ikinize de…
* * *
Şimdi gelelim Dersaâdetli Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin “unvânına” ya da asker “sınıfına”…
Osmanlı (Kara) Ordusunda “küçük zâbit” olarak tesmiye edilen asker sınıfı R.23.07.1325 (M.06 Ekim 1909) târihli Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi Nizâmnâmesi ile 1909 senesinde teşkil edilmiş. Teşkil eden de dönemin Harbiye Nâzırı Gürcü Mahmud Şevket Paşa! Mezbur Nizâmnâmenin Birinci Maddesine göre “küçük zâbit” olarak tesmiye edilen asker sınıfı iki kısımda tefrik olunmuş.
1909 Nizâmnâmesinin Birinci Maddesinin yukarıda gördüğünüz bu hükümüne göre,
Dersaâdetli Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi’nin Dersaâdet Piyâde Küçük Zâbit Mektebi 1912 (326) senesi mezunu olduğunu tevsik eden tek belge,
Aşağıda gördüğünüz terhis tezkeresinde yazılan şu bilgidir.
* *
Kara (Berrî, Ordu) “Küçük Zâbit” olarak tesmiye edilen asker sınıfı,
Osmanlı Devlet târihinde ilk defâ olmak üzere Nizâmnâmesine tevfikan 1909 senesinde teşkil edilmiş.
Kara (Berrî, Ordu) “Küçük Zâbit” yetiştirmek için ilk “Küçük Zâbit Mektebi” ise
Dersaâdet Küçük Zâbit ve Küçük Zâbit İptidâî Mektebi isimi ile Kağıthâne’deki Kasr-ı Hümâyûn binasında gene 1909 senesinde hizmete açılmış.
İki kademeli olarak teşkil edilen Dersaâdet Küçük Zâbit ve Küçük Zâbit İptidâî Mektebine;
Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi Rüşdiye (Ortaokul) mezunu olduğu için iki sene tahsil veren Dersaâdet Küçük Zâbit Mektebine kayıt yapdırmış.
Vecihi Efendinin Dersaâdet Küçük Zâbit Mektebine kayıt yapdırdığı 1910 senesinde Osmanlı Devletinde mükellef (mecburî) askerlik yok imiş. Askere celp edilecek vatandaşlar dönemin ihtiyacına göre “kur’a usulü” ile seçiliyor imiş. Mükellef (mecburî) askerlik 1914 senesinde başlamış.
Birinci Dünyâ Harbinin mukadder olduğunu bilen Vecihi Efendi mecbur olmadığı hâlde, Dersaâdet Küçük Zâbit Mektebine 1910 senesinde “gönüllü” olarak kayıt yapdırmış. Vecihi Efendinin hemen yukarıda gördüğünüz Terhis Tezkeresinde “gönüllü” yazılmasının sebebi de işde, budur.
Terhis Tezkeresinde Rûmî takvime göre 1311 doğumlu olduğu yazılan Vecihi Efendi’nin Dersaâdet Küçük Zâbit Mektebine kayıt yapdırdığı 1910 senesinde 14 veya 15 yaşında olduğu ortaya çıkıyor.
Peki,
Mektep Nizâmnâmesinin 14’üncü maddesine göre talebe kayıt yaşı 18-21 olduğu hâlde;
Târihimizde ilk defâ olmak üzere;
Bugün, bu makâlemizde gördüğünüz bu suâllerin de cevâbı yok!
1910-1912 senelerinde Kasr-ı Hümâyûn binasında tâlim taallüm etmiş ve mezun olmuş.
Mondros Mütareke’sini bahâne eden sömürgen İngiliz Devleti İstanbul (Dersaâdet)’u 1919 senesinde işgal edince
Osmanlı Devletinin coğrafî sınırları içinde ve dışında kalan Kara (Berrî, Ordu) “Küçük Zâbit Mektebleri” 1921 senesinde kendiliğinden kapanmış… Kapanan bu mekteblerin resmî evrakları ve şâkirdân (talebe) künye defterleri de Osmanlı Devleti gibi târihde kaybolup gitmiş.
Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin 1912 senesinde neşet etdiği Dersaâdet Küçük Zâbit Mektebi tâlim-taallüme devâm etdiği 1909-1921 seneleri arasında;
İki senelik tahsil veren Dersaâdet (Piyâde) Küçük Zâbit Mektebi’ne kayıdını yapdırdığı 1910 senesinde Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi,
1909 Nizâmnâmesi Madde-13 mucibince Mektep Kumandanlığına aşağıdaki evrakları teslim etmiş;
(1). Tezkere-i Osmaniye (Nüfus Cüzdanı).
(2). Aşı kâğıdı.
(3). Kendisinin henüz askerlik hizmeti ile muvazzaf olmadığına dair köy muhtarı imzâlı bir ilmühaber.
(4). Mektep şahâdetnâmesi (Diploma).
(5). Mektebe müracaat ettiği zamana kadar ne ile meşgul olduğu ve ceza görüp görmediğini gösterir hükûmet-i mahalliyenin hüsnühâl mazbatası. (İyi Hâl Kâğıdı).
Sûretini hemen yukarıdaki sayfada gördüğünüz 31 Aralık 1919 târih ve 334.037 Sayılı Terhis Tezkeresinde,
Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi’nin Dersaâdet (Piyâde) Küçük Zâbit Mektebi’ne;
Ve
Bu bilgilere göre aklımız bize burada şu iki suâli soruyor;
Yukarıda gördüğünüz bu iki suâlin cevâbını bugüne kadar bilemediğimizden dolayı ortaya çıkan iki hakikât şudur;
– Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi’nin Dersaâdet (Piyâde) Küçük Zâbit Mektebi safahâtı hakkında bugün, biz hiçbir şey bilemiyoruz.
Bu hakikâti de târihimizde ilk defâ olmak üzere ben Şükrü IRBIK bugün burada fâş eyliyorum…
Dersaâdetli Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi’nin asker sınıfının “küçük zâbit” (Kç. zabit) olduğunu tevsik eden tek kânun ise
1935 sene 2797 Sayılı Kânunun TBMM’de müzâkere edildiği İnikâd-38’de Başvekil İsmet İNÖNÜ’nün beyânıdır.
Bu belgeyi de târihimizde ilk defâ olmak üzere sizler bugün, bu makâlemizde görüyorsunuz.
Yukarıda gördüğünüz 1935 sene ve 2797 Sayılı bu Kânun Dersaâdetli Tayyâreci Vecihi HÜRKUŞ hakkında çok önemli bir suçu da ihbâr ediyor. Mezkûr Kânunun Esbabı Mucibe Lâyihası’nda dönemin Başvekili İsmet İNÖNÜ, Dersaâdetli Vecihi HÜRKUŞ’un unvânının “Sivil Tayyâre Muallimi” olduğunu beyân etmiş. Bu beyânı ile Başvekil İsmet İNÖNÜ;
|
* *
Dersaâdetli Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi’nin Dersaâdet Küçük Zâbit Mektebi 1912 senesi mezunu olduğunu isbatlayan resim ise;
Kendisi de Dersaâdet Küçük Zâbit Mektebi 1912 senesi mezunu olan Nişantaşılı Nurettin (PEKER) Efendinin arşivinde mevcut olan şu biricik resimdir.
Yukarıda gördüğünüz bu tavsırı
Piyâde kıdemli küçük zâbit başçavuş Nişantaşılı Nurettin (PEKER) Efendinin oğlu Orhan PEKER’den 2016 senesinde ziyâret etdiğim evinde almış idim.
(https://www.emekliassubaylar.org/tarih-ugrusu-bahriyeli-subaylar-1/)
Tam on buçuk saat boyunca çok keyifli sohbet etdiğim
Ve
Ordu (Kara) Küçük Zâbit sınıfı hakkında ilginç bilgiler öğrendiğim ziyâretin sonunda
Babası Nurettin PEKER’in yazdığı Tüfek Omza isimli kitabını Orhan PEKER bizim için imzâladı.
* *
Yukarıdaki Terhis Tezkeresinde gördüğünüz üzere,
Dersaâdetli Tayyâreci küçük zâbit Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi’nin Osmanlı (Kara) Ordusundan terhis edildiği 1919 (335) senesindeki;
Terhis Tezkeresinde Tayyâreci küçük zâbit Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin rütbesinin “kıdemli başçavuş” olduğunu yazmışlar.
1909 Nizâmnâmesi Madde-2’ye göre “küçük zâbit” rütbeleri şunlar;
Bir de numarasız muvakkat bir kânun ile 27 Mart 1917 târihinde teşkil edilen ve harpden sonra lağvedilen “takımbaşı” rütbesi var ki, bu rütbenin Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi ile hiçbir ilgisi yokdur.
Bu bilgilerden hareket ile;
Tayyâreci müstafî küçük zâbit Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin rütbesinin “kıdemli başçavuş” olduğu hakkında Terhis Tezkeresindeki bu bilginin 1909 Dersaâdet Küçük Zâbit Nizâmnâmesine aykırı olduğu ortaya çıkıyor.
152 Sayılı meşhur Kânunun müzâkere edildiği İnikâd-75’de,
13 Ekim 1921 Salı günü,
Dönemin Müdafaai Milliye Vekili Refet (BELE) Paşanın da beyân etdiği üzere
Kara küçük zâbit sınıfının rütbeleri şöyle idi;
Terhis Tezkeresindeki rütbesinin önünde “kıdemli” ibâresinin mevcut olması Vecihi Efendinin mektep neşetli olduğunu ayırt etmek için “kıdemli küçük zâbit” unvânına atfen yazıldığını zannediyorum.
* *
Türk milletinin Türk Ordusuna en büyük armağanı…
Osmanlı (Kara) Ordusunda 1912-1919 seneleri arasında “küçük zâbit” unvânı ile sâdece 7 sene görev yapmış.
Hem uçak kullanan tayyâreci olmuş.
Hem de kullanır iken bozulan o tayyâreyi tâmir eden makinist olmuş.
Her tayyâreci tayyâre uçurur da…
Uçurduğu tayyâreyi tâmir eden tayyâreci (pilot) dünyâda duyulmuş, görülmüş değil…
Aynı zamânda; kendi tayyâresini kendisi yapan ilk Türk vatandaşı.
10 sene devâm eden
Başka da harp yok!
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış gibi 10 sene boyunca hudutdan hudata atılmış!
Balkan Harbi’nde Piyâde olmuş!
Birinci Cihân Harbi ve İstiklâl Harbinde ise hem makinist hem de tayyâreci olmuş.
Uçak kazalarında ölüm oranının pek yüksek olduğu dönemde,
Zâbitlerimiz havacı olmamak için ocak-bucak kaçar iken
Dersaâdetli Vecihi Efendi, korkmadan gitmiş ve gönüllü havacı olmuş.
Piyâde sınıfından hava sınıfına nakil isdemiş.
Uçurduğu tayyârenin yere çakılması neticesinde defâlarca ağır yaralanmış. Her seferinde Azrail’e çelme takmış!
Garp cephesinde uçurduğu tayyâre yere çakılınca müstevli Yonan’ın elinden kıl payı kaçıp kurtulmuş.
Fakat Şark Cephesinde Ruslara esir düşmüş! Zehirli yılanları ile meşhur; bir tutam otun bile olmadığı Nargin Adasındaki esir kampına nefyedilmiş. Muhteşem şiiri Han Duvarları’nda Deli Ozan’ın, hudutdan huduta atılan Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış için dediği gibi; “sağ inenin ölü çıkdığı” bu esir kampından kaçmayı da başarmış. Haritaya bir bakın, Allah aşkına! Hazar Denizinin vasatındaki Nargin Adası nerede, İstanbul nerede? Doğudaki Nargin Adası’ndan firâr etmiş, ikibin kilometreyi bir buçuk ay içinde piyâde yürüyerek Batıdaki İstanbul’a gelmiş. Türk Milletini esir etmek isdeyen sömürgen devletlere karşı İstiklâl Harbine bırakdığı yerden devâm etmiş.
Dünyânın en akıllı fakat aynı zamânda en namussuz devlet adamlarının idâre etdiği İngiltere’nin
Besleyip cepheye sürdüğü Yonan’a karşı harp etdiğimiz Sakarya Meydân Muharebesi’nde;
Türk Ordusunun icrâ etdiği 40 uçuşun 24’ünü Sivil Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi yapmış.
Yunan Ordusu’ndan ele geçirdiği arızalı tayyâreyi tâmir etmiş. I.İnönü Meydân Muharebesinde Yonan Cephesi üzerinde yapdığı keşif uçuşunda gahpe Yonan askerlerinin kaçmaya başladığını ilk gören Türk olmuş. Geri dönüp vaziyeti Garp Cephesi Kumandanı Miralay İsmet (İNÖNÜ) Efendiye bildirmiş. I.İnönü Zaferinden sonra Miralay İsmet, Mirlivalığa terfi etmiş. Dersaâdetli Sivil Tayyâreci Vecihi Efendi de TBMM’nin verdiği birinci takdirnâme ile “küçük zâbit” asker sınıfınının “başçavuş” rütbesinden, “zâbit” asker sınıfının “mülâzimsânî” rütbesine terfi etmiş. Bu bilgiyi de târihimizde ilk defâ olarak sizler, bugün bu makâlemizde okuyorsunuz.
Emekli olmak için 1960 senesinde Millî Müdafaa Vekâleti (Millî Savunma Bakanlığı)‘ne verdiği dilekcesinde 18 sene fevkalâde harp zammı aldığını beyân etmiş.
Kırmızı şeritli İstiklâl Madalyası,
1912-1919 senelerindeki bir târihde “küçük zâbit“ (erbaş) sınıfından “zâbit“ (subay) sınıfına terfi,
Zâbit sınıfında ise 1922 senesinde mülâzım-ısânî rütbesinden mülâzım-ı evvel rütbesine terfi,
TBMM’nin iki takdirnâme verdiği TEK kişi…
Emekli olmak için 1960 senesinde Millî Müdafaa Vekâleti (Millî Savunma Bakanlığı)‘ne verdiği
Ve dahi
Sizlerin de aşağıda sûretini gördüğünüz dilekcesinde TBMM’nin iki takdirnâme verdiğini beyân etmiş.
Yapdığım tetkikde ben de Vecihi (HÜRKUŞ) Efendiye TBMM’nin iki takdirnâme verdiğini tesbit etdim. Demek ki TBMM’nin üç takdirnâme verdiği tek kişinin Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi olduğu hakkında bugüne kadar ortalıkda uçurulan haber de yalan imiş.
|
Vecihi HÜRKUŞ’un “astsubay” olduğu yalanını söyleyip
Bu ahlâksız yalan üzerinden kendilerine şan, şöhret devşiren utanmaz münkirler,
Vecihi HÜRKUŞ’un âhir ömrünün son deminde kuru ekmeğe muhtaç edildiğini
Ve dahi
Vicdânlı üç beş vatandaşdan başka cenâzesine kimsenin gitmediğini de inkâr ederler.
* *
“Unvânını” ve “rütbesini” bile doğru dürüst yazmayı beceremeyen gerzek târihcilerin gadri bir yana,
Tayyâreci Vecihi HÜRKUŞ’a en büyük vefâsızlığı ise emrinde çalışdığı zâbitler yapmış…
Tayyâreci Vecihi HÜRKUŞ’a yapılan bu vefâsızlığın belgesini okuyunca
Gecenin sabaha döndüğü seher vakdinde;
Yazmak için zihnimde fır fır dönen deli kelimeler boğazımda düğümleniverdi…
Hava Astsubay Kıdemli Başçavuş Hızır Türkkan DEMİRKAZIK; Vecihi HÜRKUŞ hakkında yüksek lisans tezi yazmış. 2017 senesinde yazdığı bu tezinin 109’uncu sayfasının altındaki dipnot 384’de Tez sâhibi Hızır Türkkan DEMİRKAZIK şöyle demiş; Sayfa-109, dipnot-384: (…) “Ayrıca Vecihi Hürkuş’un şahsi dosyasında bulunan 25.11.196? tarihinde MSB’lığına vermiş olduğu bir dilekçesinde “…nihayet bu hizmetlerin takdirlerinden doğan 3 adet BMM takdirnamesine tek muharip olarak mazhariyet vakıalarının Hava K.K.lığı özlük dosyasında mevcut olmayışı veya bulunamayışı üzülecek bir mevzudur.” demektedir. Bkz. Hv.K.K.lığı Personel Arşivi Şahsi Dosya No.: E-1077.” |
DEMİRKAZIK’ın nakletdiği bir cümlelik bu bilgiden anlıyorum ki;
Vecihi HÜRKUŞ 1967 veya 1969 senesinde Millî Savunma Bakanlığına dilekce vermiş. (Dilekceden söz eden DEMİRKAZIK, tezindeki târih bilgisinin senesini “196?” şeklinde yazmış.)
Ve şahsî dosyasında olması gereken TBMM’nin tevdi etdiği takdirnâmelerin sûretini talep etmiş.
Yapdığı tetkik neticesinde Millî Savunma Bakanlığı;
Bu takdirnâmelere dâir Vecihi HÜRKUŞ’un şahsî dosyasında hiçbir belge bulamadığını itirâf etmiş!
Dünyâ havacılık târihinde bugün bile hâlâ çok önemli bir yere sâhip olan Vecihi HÜRKUŞ’a bundan daha büyük bir vefâsızlık yapılamaz.
“Küçük zâbit” rütbesi ile 1919 senesinde (Kara) Ordudan terhis edilen Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin 1921 senesinde “zâbit” sınıfına “terfien nakil edildiğinden” kendisinin bile haberi olamamış!
Dünyâ târihinde bile böyle bir rezillik olamaz!
Vecihi HÜRKUŞ takdirnâmelerinin sûretini almak için Millî Savunma Bakanlığına dilekce vermekle iktifa etmemiş. Vefatından 4 ay önce bu kez de elinde sûreti mevcut olan birinci TBMM takdirnâmesini, 07 Mart 1969 târihinde notere tasdik etdirmiş.
Fakat
TBMM’nin verdiği İkinci Takdirnâmenin belgesi bu sayfada yok!
TVHMD’nin örütbağ sayfasında münteşir yukarıdaki ekran görüntüsünde;
İstanbul 6’ncı Noterinden aldığı 04234 sayılı belgeye göre;
Birinci takdirnâmesinin târihi 01 Ekim (37) 1921. Evrak numarası da 843.
TBMM’nin verdiği bu 124 numaralı birinci takdirnâmedeki bilgiler
Vecihi HÜRKUŞ hakkında bugüne kadar hiç kimsenin bilemediği hakikâtleri ortaya çıkarmaya yetiyor.
Fakat 1969 senesinden beri piyasada olan bu noter belgesindeki muhteşem sırrı bugüne kadar kimse çözememiş!
Yarım asırlık bu sırrın Vecihi HÜRKUŞ’a getirdiklerini
9 numaralı çizelgenin altında fâş eyleyeceğiz.
* *
Garpden Şarka,
Şimâlden Cenûba…
Hem karada hem havada Dersaâdetli Vecihi Efendi;
Mondros Mütârekesi: 30 Ekim 1918.
I. Cihân Harbi sonunda Osmanlı Devleti (Devlet-i Ȃliyye) İtilaf Devletleri ile Mondros Mütarekenâmesini imzâlamış. Osmanlı Devleti adına İngiliz muhibi tekâüd bahriye zâbiti ve Bahriye Nâzırı Hüseyin Rauf (ORBAY) Bey Yunanistan’a ait Limni adasına gitmiş. Mütarekenâmeyi Mondros Limanı’nda demirli İngiliz zırhlısı Agamemnon’da 30 Ekim 1918 akşamı imzalâmış.
Bu Mütarekenâmenin imzâlanması ile berâber Osmanlı Devleti fiilen ve hukûken sona ermiş.
Mütarekenâme’nin Beşinci Maddesi mucibince;
01 Kasım 1918 sabahından geçerli olmak üzere Osmanlı Devleti ile ATATÜRK’ün “zehirli yılan” sıfatını yakışdırdığı sömürgen Britanya İmparatorluğu arasında nihaî Bırakışma (Armistice) ilân edilmiş. Aynı târihde Osmanlı Devleti (Devlet-i Ȃliyye) yıkılmış. Devlet yok ise Ordu da yokdur. Osmanlı Devleti yıkıldığı için Osmanlı askerî de 01 Kasım 1918 târihinden itibâren terhis edilmiş.
İşde,
Osmanlı Devletinin yıkıldığı,
Türk milletinin kaderinin ne olacağının belli olmadığı,
Dünyâ haritasının yeniden çizildiği böylesi çalkantılı bir dönemde,
Dersaâdetli Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi Osmanlı (Kara) Ordusunda;
Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin 1925 senesinden sonraki meslekî safahâtı bu makâlemizin konusu değildir.
* * *
Bir zamânlar televizyonda motor yağını tanıtan bir reklam filimi var idi. Bu reklamda, hışım ile kamyonuna binen maço şoför şöyle diyor idi;
Vecihi HÜRKUŞ’un “unvânı” konusunda da vaziyet aynen bu reklam filimindeki gibi tecelli etmiş;
“Ağzı olan herkes” konuşmuş!
Vecihi HÜRKUŞ’un “küçük zâbit” ya da “erbaş” olduğunu söyleyen akıllı ve şerefli insanlar müstesna olmak üzere,
Bu konuda konuşanların hepsi de adetâ desdeksiz karavana atışlar yapmışlar!
Bu desdeksiz karavana atışlar neticesinde kimileri tezler yazmış; akademik payâler devşirmiş. Doktor, doçent, prof. filan olmuşlar!
Kimileri de kitaplar yazıp paralar toplamış. Vecihi HÜRKUŞ’un şöhretinden nemâlanan bilgi câhili bu tufeyliler, ne yazık ki devşirdikleri şan, şöhret, paralar ile de yetinmemişler.
Aynı zamânda “astsubay” olduğu yalanını söyledikleri Vecihi HÜRKUŞ’a iftirâ atan müfteri olmuşlar.
Hem de ekmeğini yedikleri devletin kânunlarını inkâr etmişler.
Asker andı içen sözde târihci subay ve astsubaylar da
Nâmusları üzerine içdikleri asker andını inkâr eden münkir olmuşlar.
Peki, kimdir bunlar? İşde, künyeleri…
* *
Yukarıdaki çizelgede gördüğünüz kitapları, tezleri ve haberleri yazan subayların ve astsubayların;
Hiçbir kaynağa atıf yapmadan,
Vecihi HÜRKUŞ’un “astsubay” olduğunu söylediklerine dikkat buyurunuz.
Târih yazanların “kaynak” bulamamak bedbahtlığı konusunda
1924 senesinde söylediği vecizinde ATATÜRK
Yukarıdaki isimlerini gördüğünüz târih “meddâhlarını” ne de güzel târif etmiş, değil mi?
Türkçe Divânı‘nın Dîbâce’sinde Fuzûlî şöyle dedi:
Hiçbir “kaynağa” atıf yapmadan;
Vecihi HÜRKUŞ’un “astsubay” olduğunu yazan bu kitaplar, makâleler ve doktora tezleri “masal”,
Bu kitapları, makâleleri ve doktora tezlerini yazanlar da olsa olsa, “masalcı” olurlar.
* *
Tarih Doktoru Davud KAPUCU’ya; Davud KAPUCU 2019 senesinde yazdığı doktora tezinde Vecihi HÜRKUŞ’un unvânının “astsubay” olduğu yanlışını bilerek veya bilmeyerek savunmuş. Vecihi HÜRKUŞ’un “astsubay” olduğuna dâir olarak sayfa 229’daki Dipnot-233 ve sayfa 230’daki dipnot- 240’da verdiği bilgiler için Davud KAPUCU; “ÇAKMAK Mareşal Fevzi, Birinci Dünya Savaşı’nda Doğu Cephesi 1935 Yılında Harp Akademisinde Verilen Konferanslar, Genelkurmay Basımevi, Ankara 2005. (Yayına Hazırlayanlar: Dr. Öğ. Alb. Ahmet TETİK, Uzman Sema KİPER, Uzman Ayşe SEVEN, Uzman Y. Serdar DEMİRTAŞ)” isimli kitap, sayfa-234’e atıf yapmış. Erinmeyip, bu kitabı buldum ve sayfa 234’e bakdım. Sayfa-234’deki dipnot-425’de Vecihi HÜRKUŞ’un unvânının “tayyâreci ve mühendis” olduğu yazıyor. Buradan çıkan netice şudur;
Yazıklar olsun sizlere, Târih Doktoru Davud KAPUCU ve Tez Yöneticisi Prof.Dr. Kenan OLGUN.
|
* *
Yüksek Lisans Tezi Yazan Hava Astsubayı Hızır Türkkan DEMİRKAZIK’a;
DEMİRKAZIK’ın yüksek lisans tezi, sayfa 108 ve 109’da yer alan dipnot-383’de 3 ayrı çelişki var; ♦ Birinci Çelişki; 29 Eylül 1337 (1921) târihli İçtima-83’de TBMM iki ayrı Kânun teklifini müzâkere etmiş;
83 Sayılı mezkûr İçtima ile TBMM; Tayyâreci “Mülâzımısânî Vecihi Efendi (Dersaâdet)” şeklinde söz etdiği “zâbite” birinci takdirnâmeyi tevdi etmiş. DEMİRKAZIK, tezindeki dipnot-383’de Mülâzımısânî Vecihi Efendinin “Dersaâdetli” olduğunu yazmamış! Ve bu hatâsı ile birinci tuzağı kendisine gene kendisi kurmuş. Osmanlı-Türk askerî-sivil havacılık târihimizde “Dersaâdetli” olarak bilinen sâdece bir tayyâreci Vecihi Efendi var. Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin hayâtını tezine konu olarak seçen DEMİRKAZIK, ne acıdır ki;
♦ İkinci Çelişki; DEMİRKAZIK, 83 numaralı mezbur İçtimaın 51’inci sayfasında Tayyâreci “Mülâzımısânî Vecihi Efendi (Dersaâdet)” şeklinde söz edilen “zâbiti”, TBMM takdirnâmesi verilecek ya da İstiklâl Madalyası verilecek şahıslar listesinden ikisine de dâhil etmemiş. Bir başka ifâde ile DEMİRKAZIK; 83 Sayılı İçtimada Tayyâreci “Mülâzımısânî Vecihi Efendi (Dersaâdet)” şeklinde söz edilen “zâbite” TBMM’nin birinci takdirnâmeyi tevdi etdiğini ıskalamış. DEMİRKAZIK’ın kendisine kurduğu ikinci tuzak da şu olmuş; yüksek lisans tezini “Vecihi HÜRKUŞ astsubaydır” fikr-i sabiti ile yazmış. Eline geçen belgelerden netice çıkartır iken de kendi kendine kurduğu bu fikr-i sabit tuzağına düşmüş! İçtima-83’de Tayyâreci “Mülâzımı sânî Vecihi Efendi (Dersaâdet)” şeklinde söz edilen “zâbitin”, tezine konu olarak seçdiği Vecihi HÜRKUŞ’un ta kendisi olduğunu bile anlayamamış.
♦ Üçüncü Çelişki;
Ve
Peki, DEMİRKAZIK Hocam; “Ceride de geçen Vecihi Beyin başka birisi olduğunu değerlendirdin” de…
DEMİRKAZIK, tezinin 125’inci sayfasında şöyle demiş; “(…) Vecihi Hürkuş hakkında çok tartışılan “Bu dönemde subay statüsünde görev yaptı mı?” sorusuna 25.11.196? tarihli MSB’ye vermiş olduğu dilekçesinde şöyle cevap vermektedir:456” “…Hizmet sıfatım sivil tayyâreci idi, savaş hizmetlerimin mükâfatı olarak maaşım o tarihte Hava Kuvvetlerinin en yüksek maaşı olan 150 TL’ye iblağ edilmiş ve vazife olarak Deniz ve Hava Okullarının Başmuallimliği uhdeme verilmişti. Resmi kıyafetimde yüzbaşı rütbesi idi. Bu resmi kıyafetin müeyyidesi olarak ekte bir resim sunuyorum. Bu fotoğraf 1923 senesinde Hava Kuvvetlerimizin ilk hava seyahati hatırası olarak çekilen fotoğraftır ve Yeşilköy’e inişten sonra filomuza tahsis edilen otelde alınmıştır. Ortada şapkası elinde olan şahıs bu filonun kumandanı Vecihi’dir.” 456 Hv.K.K.lığı Personel Arşivi Şahsi Dosya No.: E-1077. “Bu dönemde subay statüsünde görev yaptı mı?” şeklindeki çok isabetli soruyu tetkik etmek yerine DEMİRKAZIK hoca, Vecihi HÜRKUŞ’un verdiği cevabı yeterli bulmak gafletine düşmüş! Bu suâlin cevabını bilim adamı vicdânı ve aklı ile tetkik etse idi şâyet; Vecihi HÜRKUŞ’un “subay” olduğunu Türk kamuoyu ilk kez DEMİRKAZIK’ın bu tezinden öğrenecek idi!..
|
Bilimin düşmânı taassup,
Bilim adamının düşmânı ise peşin hükümdür.
Taassup ve peşin hüküm ile
Tayyâreci Vecihi HÜRKUŞ’un hayâtını yazmaya tevessül eden DEMİRKAZIK Hoca,
Kendi içinde beslediği taassup ve peşin hükümün mahpûsu olmuş!
Dersaâdetli Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin “zâbit” olduğunu anlaması için
Allah, DEMİRKAZIK Hocanın önüne 2017 senesinde işde, böyle peşpeşe altın fırsatlar koymuş!
Fakat DEMİRKAZIK Hoca bu altın fırsataların üçünü de hebâ etmiş!
“Vecihi HÜRKUŞ’un hayâtı”nı tezine konu olarak seçen
Fakat
Allah’ın gör, ya kulum! İşde, Vecihi zâbit! diyerek önüne çıkardığı altın kıymetindeki fırsatları cömertce isrâf eden
Hızır Türkkan DEMİRKAZIK’ın içine yuvarlandığı bu umarsız durumu târif edecek bir veciz bulmaya çalışır iken
Aldanma Câhilin Kuru Lafına isimli şiirindeki ŞATIROĞLU Ȃşık Veysel‘in
Şu harika sözü geliverdi aklıma;
“Câhil; okur, amma âlim olamaz!”
* *
Kıymetli meslekdaşımız Adnan Fuat ÖZDEMİR 28 Kasım 2023 Salı günü
Astsubay İnisiyatifi Fesbuk sayfasında bir haber paylaşdı.
Adnan Beyin paylaşdığı bu haberden öğreniyoruz ki;
Kıymetli meslekdaşımız İbrahim KOLDAMCA Hava Kuvvetleri Komutanlığına CİMER vasıtası ile dilekce göndermiş.
2307485203 Sayılı CİMER dilekcesinde İbrahim Bey, Vecihi HÜRKUŞ’un “unvânını” Hava Kuvvetleri Komutanlığına sormuş.
Hava Kuvvetleri Komutanlığı da Vecihi HÜRKUŞ’un unvânın “küçük zabit” (astsubay) olduğunu bildirmiş.
Vecihi HÜRKUŞ’un “unvânı” hakkında İbrahim KOLDAMCA’nın 2023 senesinde Hava Kuvvetleri Komutanlığına gönderdiği 2307485203 Sayılı CİMER dilekcesinin ekran görüntüsü. (https://www.facebook.com/groups/971790859512955/).
* Başvurunuz HAVA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI tarafından cevaplanmış olup cevap içeriğine ilişkin hukuki sorumluluk cevap veren kuruma aittir. CİMER’in işleyişine dair tüm bilgiler için tıklayınız.
|
Kıymetli meslekdaşımız Adnan Fuat ÖZDEMİR’ın Astsubay İnisiyatifi Fesbuk sayfasında paylaşdığı
Ve
Kıymetli meslekdaşımız İbrahim KOLDAMCA’ya ait bu dilekceyi görünce,
Ben Şükrü IRBIK pek şaşırdım!
Çünkü Hava Kuvvetleri Komutanlığı burada başa göre tarak vurmuş;
Hava Kuvvetleri Komutanlığının pek ülfet etdiği bu eyyamcı ve ikili tutumundan sonra
İstanbul Valiliğine aşağıda gördüğünüz CİMER dilekcemi gönderdim.
28 Kasım 2023 târihli bu dilekcemde,
Vecihi Efendinin unvânının “astsubay” olamayacağını İstanbul Valisine Kânunları ile izâh ve isbat etdim.
İstanbul Vâliliğine gönderdiğim 28 Kasım 2023 târih ve 2307261980 Sayılı CİMER dilekcem.
İSTANBUL VȂLİLİĞİNE İSTANBUL 28 Kasım 2023
KONU: Kadıköy Belediyesinin Rekzetdiği Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi Heykeli Hakkında. İLGİ: (a) (https://www.facebook.com/groups/971790859512955/?locale=tr_TR) isimli bağlantıda münteşir haber. (b) (https://www.emekliassubaylar.org/k2-kategoriler/item/3452-asubay-tefrikasi-14) isimli bağlantıda münteşir Asubay Tefrikası-14 isimli makâlemiz. (c) Rütbe ve Birliklerin Öz Türkce Karşılıkları D.-105. (T.C. Büyük Erkânıharbiye Reisliği X. Şube, Sayı: 41803, Ankara 16 Şubat 1935. Büyük Erkânıharbiye Matbaası, Ankara-1935. (ç) 2/2295 Sayı ve 09 Nisan 1935 târihli Karârnâme. (Resmî Gazete Târihi: 22 Nisan 1935, Resmî Gazete Sayısı: 2984). (1934 sene ve 2590 Sayılı Kânunun Üçüncü Maddesine göre). (d) 2717 Sayı ve 18 Mayıs 1935 târihli Sevkiyât Erât ve Erbaşlarına Verilecek Yevmiyeler Hakkındaki 630 Numaralı Kânunun Birinci Maddesini Değiştiren Kânun. (İnikâd-25, sayfa-117, 118). (e) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu.
Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin “astsubay” olduğuna dâir basın-yayındaki bilgiler yanlışdır; askerî târihimiz ve devletimizin kânunları ile de hiçbir alâkası yokdur.
Bu cümleden olmak üzere;
İstanbul Valiliğinden saygılarım ile arz eylerim.29.11.2023. 2307261980. Şükrü IRBIK
EK: (https://www.facebook.com/groups/971790859512955/?locale=tr_TR) isimli bağlantıda yayımlanan haber.
EK : EK: ASTSUBAY İNİSİYATİFİ isimli facebook sayfasında yayımlanan haber. Kaynak: (https://www.facebook.com/groups/971790859512955/?locale=tr_TR) İndirme Târihi: 28 Kasım 2023.
|
* *
İstanbul Vâlisine gönderdiğim dilekceme Kadıköy Belediye Başkanı cevap verdi.
Aşağıda gördüğünüz cevâbında Kadıköy Belediye Başkanı şöyle dedi;
Cevaplar: Cevap: KADIKÖY BELEDİYE BAŞKANLIĞI > KÜLTÜR VE SOSYAL İŞLER MÜDÜRLÜĞÜ (05.02.2024 13:41) Cevap: KADIKÖY BELEDİYE BAŞKANLIĞI > KÜLTÜR VE SOSYAL İŞLER MÜDÜRLÜĞÜ (06.02.2024 16:44)
Sayın İlgili, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezine yaptığınız başvurunuz incelenmiş olup, 05.05.2013 tarihinde açılışı yapılan “Kadıköy Vecihi Hürkuş Anıtı” ile ilgili karar anıtın müellifi olarak Sayın Ersal Yavi’nin sorumluluğunda olup, ekte sunulan dilekçede kendisinin anıtla ilgili görüş ve kararları tarafınıza sunulmuştur. Bilgilerinize sunarım
Kadıköy Belediye Başkanının gönderdiği cevabın Ek’inde; İstanbul’un Kadıköy İlçesinde rekzedilen Vecihi HÜRKUŞ Anıtı’nın Heykeltraşı Ersal YAVİ’nin imzâlı mektubu var idi. Subay mahdumu olan Heykeltraş Ersal YAVİ yukarıda gördüğünüz 14 Aralık 2023 târihli mektubunda;
Bir başka ifâde ile anıt isiminin önüne “Astsubay” kelimesini ilâve etmeyeceğini bildirdi.
|
* *
Hava Kuvvetleri Komutanlığına 21 Ekim 2014 târihinde ben de bir dilekce göndermiş Ve Tayyâreci Vecihi HÜRKUŞ’un diplomasının sûretini talep etmiş idim.
21 Ekim 2014 târih ve 864837 Sayılı BİMER dilekcem.
HAVA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞINA ANKARA
21 Ekim 2014
KONU : Pilot Astsubay Ahmet Vecihi HÜRKUŞ Hakkında. İLGİ: (a) http://www.hvkk.tsk.tr/tr/YuzYilHaberDetay.aspx?ID=113&IcerikID=5648 bağlantısında münteşir haber. (b) 09 Ekim 2003 tarihli ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu. (c) 19 Nisan 2004 tarihli ve 2004/7189 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmelik.
Şükrü IRBIK 864837 başvuru numarası ile mesajınız başarı ile iletilmiştir. Göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür ederiz.
|
* *
864837 Sayılı BİMER dilekceme 2014 senesinde gönderdiği cevapda
Hava Kuvvetleri Komutanlığı
Vecihi HÜRKUŞ’un unvânının “küçük zâbit” olduğunu beyân etmiş idi.
() Hava Kuvvetleri Komutanlığının 26 Kasım 2014 târih, GENSEK:46008895-5010-161900-14/İltş.Ş. Sayı ve “Şükrü IRBIK’ın BİMER Müracaatı (864837) Hk.” Konulu cevâbî evrağı. () MY 71-1 (C) Türk Silahlı Kuvvetleri Arşiv Yönergesi. İlgi (c) Yönerge’de arşiv malzemesinin asıl (orijinal) veya çoğaltılan nüshalarının arşiv dışına çıkartılamaması belirtildiğinden dolayı Vecihi HÜKUŞ’a ait istediğiniz diplomaların tarafınıza gönderilemeyeceği belirtilmiştir.
Ahmet ÖZÇETİN Hava Pilot Kurmay Albay Genel Sekreter
|
Vecihi HÜRKUŞ 1910 yılında Küçük Zabit Mektebine girmiş ve 1912’de mezun olmuştur.
12 Ağustos 1912 tarihinde “Küçük Zabit” olarak göreve başlamıştır.
* *
Vecihi HÜRKUŞ’un “unvânı” hakkında Hava Kuvvetleri Komutanlığının
Ben Şükrü IRBIK ve İbrahim KOLDAMCA’ya farklı bilgi vermesi üzerine,
07 Şubat 2024 târihinde Hava Kuvvetleri Komutanlığına bir CİMER dilekcesi daha gönderdim.
Aşağıda gördüğünüz 2400509115 Sayılı bu CİMER dilemcemde;
Vecihi HÜRKUŞ’un 12 Ağustos 1912’de Küçük Zabit (Astsubay) olarak göreve başladığını tevsik eden belgelerin sûretini Hava Kuvvetleri Komutanlığının göndermesini talep etdim.
07 Şubat 2024 târih ve 2400509115 Sayılı CİMER dilekcem. HAVA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞINA ANKARA 07 Şubat 2024
Konu: İbrahim KOLDAMCA İsimli Şahısa Ait Olduğu Beyân Edilen 2307485203 Sayılı CİMER Dilekcesi Hakkında. İlgi: (a) Adnan Fuat ÖZDEMİR’in (https://www.facebook.com/groups/971790859512955/) isimli bağlantıda yayımladığı ve İbrahim KOLDAMCA isimli şahısa ait olduğunu beyân etdiği 2307485203 Sayılı CİMER dilekcesi. (b) 4982 Sayı ve 09 Ekim 2003 Târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânûnu.
– (a) Fıkrasının üçüncü cümlesinde “Vecihi HÜRKUŞ’un 12 Ağustos 1912’de Küçük Zabit (Astsubay) olarak göreve başladığının”, – (e) Fıkrasının birinci cümlesinde ise “Vecihi HÜRKUŞ’un 22 Mart 1925 tarihinde istifa ederek Hava Kuvvetlerinden ayrıldığının”, Beyân edildiği görülmekdedir.
İlgi (b) Kânun kapsamında tarafıma göndermesini Hava Kuvvetleri Komutanlığından saygılarım ile arz eylerim.07.02.2024. 2400509115. Şükrü IRBIK
EK: Adnan Fuat ÖZDEMİR isimli şahısın (https://www.facebook.com/groups/971790859512955/) isimli bağlantıda yayımladığı ve İbrahim KOLDAMCA isimli şahısa ait olduğunu beyân etdiği 2307485203 Sayılı CİMER dilekcesinin ekran görüntüsü. |
* *
07 Şubat 2024 târihli CİMER dilekceme gönderdiği cevabında Hava Kuvvetleri Komutanlığı;
Vecihi HÜRKUŞ’un Küçük Zabit (Astsubay) olarak göreve başladığına dâir olarak
Komutanlık arşivinde herhangi bir belgenin mevcut olmadığını bildirdi.
Hava Kuvvetleri Komutanlığının 29 Şubat 2024 Perşembe gün ve 13:09 saatli cevabı. (07 Şubat 2024 târih ve 2400509115 Sayılı CİMER dilekceme cevap).
Başvuru hareketleri için tıklayınız. 07.02.2024 20:10 tarihinde internet üzerinden başvuru alındı. 12.02.2024 11:53 tarihinde CİMER tarafından MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI (MSB) tarafına sevk edildi. 29.02.2024 13:09 tarihinde HAVA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI > HAVA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI tarafından cevap yazıldı. Cevaplar: Cevap: HAVA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI (29.02.2024 13:09)
İLGİ: a) 4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu. b) 2004/7189 Karar Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmelik.
İlgi (a) ve (b) mevzuat kapsamında yapmış olduğunuz 07.02.2024 tarihli müracaatınız Hava Kuvvetleri Komutanlığı tarafından alınmış ve değerlendirilmek üzere ilgili birime gönderilmiştir.
İlgili birim tarafından;
Ve
Bilgilerinize sunulur. |
Beygir sâhibine göre kişner!
İbrahim KOLDAMCA’ya 2023 senesinde gönderdiği cevapda
Vecihi HÜRKUŞ’un “astsubay” olduğu yanlışında ısrar eden Hava Kuvvetleri Komutanı
Şükrü IRBIK’ın 2024 senesinde gönderdiği dilekceyi eline alınca, beti, benzi atdı;
Şeytan görmüş münkir misâli hemen salavât getirdi ve aklı başına geldi.
Vecihi HÜRKUŞ ne imiş peki? “Küçük zâbit”
Tamam komutan, şimdi oldu.
* *
Vecihi HÜRKUŞ’un unvânı için sorduğumuz suâl hakkında;
Hava Kuvvetleri Komutanlığı;
2023 senesinde İbrahim KOLDAMCA’ya Vecihi HÜRKUŞ’un unvânının “astsubay” olduğu konusunda “yanlış” bilgi verdi.
Bu mühim hususu buraya yazmadan geçmeyelim.
* * *
Yukarıda gördüğünüz makâleleri ve kitabı yazan subayların ve astsubayın
Hiçbir kaynağa atıf yapmadan Vecihi HÜRKUŞ’un “yüzbaşı” olduğunu söylediklerine dikkat buyurunuz.
* *
Yukarıda gördüğünüz dilekceme cevap verenin ve tez yazan subayların
Hiçbir kaynağa atıf yapmadan Vecihi HÜRKUŞ’un “gedikli zâbit” olduğunu söylediklerine dikkat buyurunuz.
Hava Kuvvetleri Komutanlığına 01 Aralık 2014 târihinde gönderdiğim 995489 Sayılı BİMER dilekcem ile;
Vecihi HÜRKUŞ’un, istifa ederek Hava Kuvvetlerinden ayrıldığı tarihdeki
“Rütbesi” ve “unvânını” bildirmesini talep etmiş idim.
HAVA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞINA ANKARA 01 Aralık 2014 KONU : Pilot Astsubay Ahmet Vecihi HÜRKUŞ hakkında. İLGİ: (a) 09 Ekim 2003 tarihli ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu. (b) 19 Nisan 2004 tarihli ve 2004/7189 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmelik. (c) Hava Kuvvetleri Komutanlığının 26 Kasım 2014 tarih, GENSEK:46008895-5010-161900-14/İltş.Ş. Sayı ve “Şükrü IRBIK’ın BİMER Müracaatı (864837) Hk.” konulu cevâbî yazısı.
Saygılarımla 01.12.2014. 995489. Şükrü IRBIK
995489 başvuru numarası ile mesajınız başarı ile iletilmiştir. Göstermiş olduğunuz ilgiye teşekkür ederiz. |
Hava Kuvvetleri Komutanlığı 12 Aralık 2014 Salı günü gönderdiği cevabında
Vecihi HÜRKUŞ’un unvânının “gedikli zâbit” olduğunu beyân etmiş idi.
995489 nolu başvurunuz hakkında.bimerbilgi1@basbakanlik.gov.tr 12/16/2014 To: sukruirbik@hotmail.com
Sayın ŞÜKRÜ IRBIK , Başvuru Numaranız :995489 SAYIN, Şükrü IRBIK Başvurunuzda belirttiğiniz konu ile ilgili olarak Vecihi HÜRKUŞ;
HV.K.K.LIĞI BİMER
Hava Kuvvetleri Komutanlığı (BİMER)’in 12 Aralık 2014 Salı gün ve 10:03:50AM saatli e-posdası. |
12 Aralık 2014 Salı günü bana gönderdiği bu cevâbından anlıyorum ki,
Hava Kuvvetleri Komutanlığı;
Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin Dersaâdet Küçük Zâbit Mektebinden “küçük zâbit” unvânı ile mezun olduğunu dahi bilmiyor.
Yazıklar olsun hepinize…
* *
Anadolu Ajansı Yayınladığı haberde
Vecihi HÜRKUŞ’un unvânın “Gedikli” olduğu yalanını söyledi.
(https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/havacilikta-ilklerin-adami-vecihi-hurkus/1205477)
Yukarıda gördüğünüz haberi veren Anadolu Ajansının
Hiçbir kaynağa atıf yapmadan Vecihi HÜRKUŞ’un “gedikli” olduğunu yazdığına dikkat buyurunuz.
* *
Vecihi HÜRKUŞ’un “unvân”ı konusunda yalan söyleyen târihciler arasında,
Emekli Hava Kurmay Albay Cengiz TATAR’a husûsî bir fasıl ayırmak icap ediyor.
Çünkü, 2018 senesinde yazdığı doktora tezinde;
Doğru-yanlış ya da iyi-kötü olduğunu hiç düşünmeden bulduğu her şeyi alıp heybesine doldurana Araplar, “hâtıbu leyl” der. Gece karanlığında odun zannederek Arabın alıp da heybesine koyduklarından bâzıları aslında zehirli engerek yılanıdır. Ve bu engerek yılanı bulduğu ilk fırsatda heybeci Arabı sokar.
Heybeci Arap hâtıbu leylin yapdığı gibi Cengiz TATAR da;
Lâkin, tabiât affetmez!
Dünyâda ya da ahiretde; Her yalanın, her cürümün bir ceremesi vardır.
Gece karanlığında odun zannederek alıp da heybesine koyduğu zehirli engerek yılanının heybeci Arabı sokması gibi;
Vecihi HÜRKUŞ’a atfederek 2018 senesinde doktora tezine koyduğu yalan 3 “unvân” da bugün burada subay Cengiz TATAR’ı sokuyor.
Yukarıda gördüğünüz doktora tezini yazan subay Cengiz TATAR’ın
Emekli Hava Kurmay Albay Cengiz TATAR’a; 2018 senesinde yazdığı doktora tezinde Emekli Hava Kurmay Albay Cengiz TATAR, Hiçbir kaynak gösdermeden Tayyâreci Vecihi HÜRKUŞ’un “unvânının”;
Yakışdırdığı bu “unvânların” sayısına bakıldığında; Tayyâreci Vecihi HÜRKUŞ’a bugüne kadar tek seferde en çok “unvân” uydurmayı başaran(!) kişinin Emekli Hava Kurmay Albay Cengiz TATAR olduğu ortaya çıkıyor. Tayyâreci Vecihi HÜRKUŞ’a atfetdiği bu “unvânlara” ait rütbe isimlerinden beşini yaz şuraya desek, yazamaz! Fakat Cengiz TATAR hiçbirisi Tayyâreci Vecihi HÜRKUŞ’a ait olmayan bu üç “unvânı“ uydurmuş! Okuyup subay olabilirsin! Fakat her şeyi bilmeye mecbur değilsin! Tayyâreci Vecihi HÜRKUŞ’un “unvânının” ne olduğunu bilmeyen Havacı Kurmay Albay Cengiz TATAR; Havacılık târihimiz konusunda “her şeyi bilen olmaya” tevessül etmiş! Ve ortaya böyle gerçeklerden uzak bir durum çıkarmış! Vecihi HÜRKUŞ’a yakışdırdığı bu unvânların hepsini böyle bir arada görse, Herhâlde kendisi de kendine küfür eder idi… Vecihi HÜRKUŞ’un unvânı hakkında Cengiz TATAR’ın yapdığı vahim hatâyı temizlemek için Yazdığı 438 sayfalık doktora tezi gibi, tuğla kadar kalın ve yeni bir doktora yazmak gerekecek… |
* *
Mensubu olduğu “astsubay” sınıfı hakkında kitâp yazan Hava Astsubayı Salim DİKDURAN
Vecihi HÜRKUŞ’un unvânının “gediki erbaş” olduğu yanlışını söyledi.
Kitabın müellifi Hava Astsubay Salim DİKDURAN’a e-mektup gönderdim.
Belki utanır da bu yalanından vazgeçer diye.
Fakat cevâp vermedi.
* *
Emekli astsubay Şükrü IRBIK yayınladığı makâlesinde
Tayyâreci Vecihi Hürkuş Müzesi Derneği (TVHMD) ise yayınladığı haberde
Tayyâreci Vecihi HÜRKUŞ’un “erbaş” olduğunu söylediler.
Aşağıda gördüğünüz haberinde TVHMD‘nin
Hiçbir kaynağa atıf yapmadan Vecihi HÜRKUŞ’un “erbaş” olduğunu söylediğine dikkat buyurunuz.
Örütbağ sayfasında Tayyâreci Vecihi Hürkuş Müzesi Derneği (TVHMD)
Bir doğru, üç yanlış söylemiş;
― Doğru-1:
“Vecihi HÜRKUŞ’un Orduda görev yapdığı tarihlerde “astsubay” tanımı yoktu” demiş. Doğru demiş! Çünkü “astsubay” olarak tesmiye edilen asker sınıfı Cumhuriyet dönemi Ordusunda 5802 Sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde teşkil edilmiş.
― Yanlış-1:
“Vecihi (Efendi) Beyin Osmanlı Ordusunda “erbaş” olduğunu” söylemiş. Yanlış söylemiş. Çünkü; Osmanlı Ordusunda “erbaş” isimli asker sınıfı mevcut değil imiş. “Erbaş” yerine, “erbaş” sınıfının selefi olan “küçük zâbit” isimli asker sınıfı mevcut imiş. Osmanlı Devleti 30 Ekim 1918 târihinde yıkılmış ve Ordusu terhis edilmiş. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise 23 Nisan 1920 târihinde teşkil edilmiş. “Erbaş” kelimesini bizzat ATATÜRK 1935 senesinde terkip etmiş. 2/2295 Sayılı Karârnâme ve 2717 Sayılı Kânun ile “küçük zâbit” tâbiri 1935 senesinde “erbaş” olarak tebdil edilmiş. Ve böylece “küçük zâbit” sınıfından “tensiken” “erbaş” isimli asker sınıfı “teşkil” edilmiş. Bu konuyu târihimizde ilk defâ olmak üzere Asubay Tefrikası-12 isimli makâlemiz ile 10 Nisan 2021 târihinde Türk kamuoyuna ilan etdik.
― Yanlış-2:
Vecihi (Efendi) Beyin son rütbesinin “kıdemli başçavuş” olduğunu söylemiş! Yanlış söylemiş. Vecihi Beyin terhis tezkeresinde rütbesinin “kıdemli başçavuş” olduğu yazılı. “Küçük zâbit” asker sınıfının son rütbesinin “kıdemli başçavuş” olduğu yanılgısına düşenler 1909 seneli Küçük Zâbit Nizâmnâmesini rüyâsında bile görmeyen câhillerdir. Çünkü; bu Nizâmnâmenin İkinci Maddesine göre “küçük zâbit” isimli asker sınıfının en son rütbesi “başçavuş”dur.
― Yanlış-3:
Yukarıdaki ekran görüntüsünde TVHMD; Vecihi’nin Osmanlı (Kara) Ordusundan 31 Aralık “1918” târihinde terhis edildiğini yazmış. Terhis edildiği “sene” bilgisini yanlış yazmış. Çünkü; tayyâreci küçük zâbit başçavuş Vecihi Efendi Osmanlı (Kara) Ordusundan 31 Aralık “1919” târihinde terhis edilmiş. (Bkz.: Vecihi Efendi’nin Terhis Tezkeresi).
― Yanlış-4:
Yukarıdaki ekran görüntüsünde TVHMD; Vecihi için “Bey” hitâp sözü kullanmış. Yanlış söylemiş. Çünkü dönem itibârı ile Osmanlı (Kara) Ordusunda;
Bu cümleden olmak üzere;
* * *
Vecihi Efendinin “küçük zâbit” olduğunu söylemenin günâhı yok da!
Ya peki, “astsubay” olduğunu söylemek?
Ali Fahamoğlu Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin Terhis Tezkeresinde;
Dersaâdet Küçük Zâbit Mektebinden 1912 senesinde piyâde sınıfı “ kıdemli küçük zâbit” unvânı ile mezun edildiği yazıyor.
Her ne kadar Vecihi Efendinin bu mektebden mezun olduğuna dair diploması olmasa da
Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin “küçük zâbit” olduğunu söylemenin günâhı yok fakat eksik kalıyor.
Çünkü Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi;
Osmanlı (Kara) Ordusundan 1919 senesinde terhis edildikde sonra
1921 ve 1922 senelerinde iki kere fevkalâde TBMM takdirnâmesi almış.
Böylece Vecihi Efendi;
“Küçük zâbit” sınıfından “zâbit” sınıfına terfien intisâb etmiş. 1921 sene ve 174 Sayılı Karâra göre bunda hiç şüphe yok.
Ancak ne var ki;
Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi hakkında bugüne kadar yazılan târihcelerin hiçbirinde
İşde, bu iki fevkalâde terfi neticesinde “küçük zâbit” sınıfından “zâbit” sınıfına terfi etdiğinden Allah rızası için hiç kimse söz etmemiş!
Bunları da bugün burada târihimizde ilk defâ olmak üzere, inşallah öğreneceğiz.
* * *
“Küçük zabit” unvânının “astsubay” olduğu yanlışında ısrar edenler,
Bakınız, aynı zamânda hangi Kânunları ve Anayasayı ihlâl ediyorlar.
(a) 2590 Sayı ve 26 Kasım 1934 Târihli Efendi, Bey, Paşa Gibi Lâkap ve Unvânların Kaldırıldığına Dair Kânun. (2590 Sayılı Kânunun Üçüncü Maddesine müsteniden 09 Nisan 1935 târih ve 2/2295 Sayılı (Heyet-i Vekile) Kararnâme meriyyete konuldu.)
(b) Rütbe ve Birliklerin Öz Türkce Karşılıkları D.-105. (T.C. Büyük Erkânıharbiye Reisliği X.Şube, Sayı: 41803, Ankara 16 Şubat 1935. Büyük Erkânıharbiye Matbaası, Ankara-1935. (“Erbaşı” kelimesi türetildi ve Osmanlıca “küçük zâbit” kelimesi “erbaş” olarak Türkceleşdirildi.)
(c) 2/2295 Sayı ve 09 Nisan 1935 Târihli (Heyet-i Vekile) Karârnâme. (Resmî Gazete Târihi: 22 Nisan 1935, Resmî Gazete Sayısı: 2984). (Osmanlıca “küçük zâbit” kelimesi “erbaş” olarak Türkceleşdirildi.)
(ç) 2717 Sayı ve 18 Mayıs 1935 Târihli Sevkiyât Erât ve Erbaşlarına Verilecek Yevmiyeler Hakkındaki 630 Numaralı Kânunun Birinci Maddesini Değiştiren Kânun. (İnikâd-25, sayfa-117, 118). (Osmanlıca “küçük zâbit” kelimesi “erbaş” olarak Türkceleşdirildi.)
(d) 2709 Sayı ve 09 Kasım 1982 Târihli T.C. Anayasası. (2590 Sayı ve 26 Kasım 1934 târihli Kânun koruma altına alındı. Bu hüküm ile dolaylı olarak da 2/2295 Sayı ve 09 Nisan 1935 târihli (Heyet-i Vekile) Karârnâmedeki Osmanlıca “küçük zâbit” kelimesi Türkcesinin “erbaş” olduğu koruma altına alındı.)
(e) 5802 Sayı ve 02 Temmuz 1951 târihli Astsubay Kânunu.
(f) 2771 Sayı ve 10 Haziran 1935 târihli Ordu Dâhilî Hizmet Kânunu, Madde-35. (asker andı).
(g) 211 Sayı ve 04 Ocak 1961 Târihli Türk Silâhlı Kuvvetleri İç Hizmet Kânunu, Md.37. (asker sınıfları ve asker andı).
* *
Cumhuriyet dönemi asker teşkilâtında “rütbe”, “asker sınıfı” isimleri ve “unvân”ların değişdirilmesine (Türkceleşdirilmesine) dâir ilk faaliyet 1934 senesinde meriyyete konulan 2590 Sayılı İlgi (a) Kânun ile başlamış.
Beş maddelik bu Kânunun Üçüncü Maddesi ile TBMM mevcut “rütbe”, “asker sınıflarının” isimleri ve “unvân”lar hakkında yeni hükümler tesis etmiş. Mezkûr Madde-3 ile TBMM; Kânundaki lafzı ile “askerî rütbelerin” karşılıklarının tesbit vazifesini de Ȃli Askerî Şûrası karârı ve İcrâ Vekilleri Heyeti (Bakanlar Kurulu)’nin tasdikine tevdi etmiş. Büyük Erkânıharbiye Reisliği 1935 senesinde bu konuyu tavzih eden ve bizzat ATATÜRK’ün tesbit ve tasvip etdiği bir kitap neşretmiş. Dönemin İsmet (İNÖNÜ) Hükûmeti bir ay sonra bir Karârnâme meriyyete koymuş. İlgi (b) kitap ile ATATÜRK’ün bizzat tesbit ve tasdik etdiği yeni “rütbe”,“asker sınıflarının” isimleri ve “unvân”ları aslında İsmet (İNÖNÜ) Hükûmeti 2/2295 Sayılı İlgi (c) Karârnâme ile 1935 senesinde Kânunlaşdırmış.
a. İlgi (b) kitapda görüldüğü üzere ATATÜRK, 1935 senesinde “erbaş” olarak Türkceleşdirmiş.
b. 2590 Sayılı İlgi (a) Kânun Madde-3 mucibince hazırlanan 2/2295 Sayılı İlgi (c) Karârnâme ile Heyet-i Vekile (İcrâ Vekilleri Heyeti, Bakanlar Kurulu) 1935 senesinde “erbaş” olarak Türkceye tebdil etmiş.
c. 2717 Sayılı İlgi (ç) Kânun ile TBMM 1935 senesinde “erbaş” olarak Türkceye tebdil etmiş. “Küçük zâbit” tâbiri böylece 1935 senesinde askerlik hukukumuzdan silinmiş. Osmanlıca “küçük zâbit” tâbirinin 2717 Sayılı bu Kânun ile “erbaş” olarak değişdirildiğini 10 Nisan 2012 târihinde Asubay Tefrikası-12 isimli makâlesi ile askerî târihimizde ilk ve tek olarak gündeme getiren kişi de bu satırların müellifi emekli astsubay Şükrü IRBIK’dır.
ç. 2590 Sayılı mezkûr Kânunu da TBMM 2709 Sayılı İlgi (d) T.C. Anayasası’nın “İnkılap Kanunlarının Korunması”na atıf yapan Madde-174 ile koruma altına almış. Bir başka ifâde ile; Osmanlıca “küçük zâbit” kelimesi Türkce tercümesinin “erbaş” olduğu, cârî Anayasa Madde-174 ile hâlen koruma altındadır.
a. 1935 senesinde Osmanlıca “küçük zâbit” tâbirini ATATÜRK’ün “erbaş” olarak Türkceleşdirdiğini inkâr etmekdir,
b. 1934 sene ve 2590 Sayılı Kânun, Madde-3’e müsteniden meriyyete konulan 1935 sene ve 2/2295 Sayılı Heyet-i Vekile Karârnâmesini inkâr etmekdir,
c. 1935 sene ve 2717 Sayılı Kânunu inkâr etmekdir, (Bu Kânun, İnikad-25’de söz edilen “Heyet Vekile Karârı”, 2/2295 Sayılı Karârnâmedir.)
ç. 2771 Sayılı İlgi (f) Kânun Madde-35 ve 211 Sayılı İlgi (g) Kânun Madde-37’de tavzih ve tefrik edilen asker sınıflarını inkâr etmek demekdir,
d. Subay ve astsubaylar için; 2771 Sayılı İlgi (f) Kânun Madde-35 ve 211 Sayılı İlgi (g) Kânun Madde-37’ye göre namusu üzerine içdikleri asker andına aykırı hareket etmek demekdir.
e. 1982 sene ve 2709 Sayılı T.C. Anayasa’sının;
– Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü’ne atıf yapan Madde-11’e
– “İnkılap Kanunlarının Korunması”na atıf yapan Madde-174’e muhalefet etmekdir.
– 1935 senesinden önceki târihlere yapılan atıflarda Osmanlı ve Türk Ordularında “erbaş” isimli asker sınıfının mevcut ve müstahdem olduğunu beyân etmek, târih biliminde en hafif ifâde ile “anakronizm”dir.
– 1935 senesinden sonraki târihlere yapılan atıflarda Osmanlı ve Türk Ordularında “küçük zâbit” isimli asker sınıfının mevcut ve müstahdem olduğunu beyân etmek, târih biliminde en hafif ifâde ile “anakronizm”dir.
211 Sayı ve 04 Ocak 1961 târihli Türk Silâhlı Kuvvetleri İç Hizmet Kânunu. Madde 3 — Askerler ve rütbeler : 1. a) Askerler : Er : İhtiyaçları Devlet tarafından deruhte ve temin olunan rütbesiz askerdir. Erbaş : İhtiyaçları Devlet tarafından deruhte ve temin olunan onbaşı ve çavuş rütbelerini haiz askerdir. Askerlik Kanununa göre mükellef bulundukları hizmetleri ifadan sonra hususi kanunlara tevfikan muayyen bir hizmet taahhüdü suretiyle Silâhlı Kuvvetlerde vazife gören uzman veya uzatmalı çavuş ve onbaşılar da erbaş sayılır. Astsubay: Hususi kanununa (← 1951_5802. IRBIK) göre Silâhlı Kuvvetlere katılan “astsubay astçavuştan” “astsubay kıdemli başçavuşa” kadar rütbeyi haiz olan askerdir. Subay: Hususi kanuna göre Silahlı Kuvvetlere intisabeden asteğmenden mareşala (Büyük amirale) kadar rütbeyi haiz olan askerdir. |
İnsanlık târihinde ilk atom bombasını Amerika 1945 senesinde Japonya’da kullanmış. Vecihi HÜRKUŞ “astsubaydır” demek; Yavuz Sultan Selim Hân 1517 Mısır seferinde atom bombası kullandı demek kadar akıl, ahlâk ve târih dışı bir beyândır.
|
10. “Rütbe” şöyle dursun, “kıdem”in bile son derece önemli olduğu askerlik mesleğinde “astsubay” sınıfına “küçük zâbit” (erbaş) demek affedilir bir hâtâ olamaz. “Astsubay” asker sınıfına “erbaş” demek sûreti ile yukarıda zikretdiğim Kânunları ve Anayasa’yı ihlâl eden gerzeklerden Türk hukuku mutlaka hesâp sormalıdır.
Asker sınıfları arasında yukarıda görülen hukûkî farkı bilmeden “küçük zâbit” olan “erbaş” asker sınıfının “astsubay” asker sınıfı olduğu yalanını söyleyenleri nasıl tesmiye edeceğiz?
Câhil mi, gâfil câhil mi, hâin mi?
Yalancı, müfteri, müsfid mi?
ATATÜRK’ün dediği gibi, târih meddâhı mı?
Ya da hepsini mi diyeceğiz?
* * *
Türkiye Büyük Millet Meclisi (Kamutay):
2590 Sayılı Kânunu 1934 senesinde kabul ederek meriyyete koymuş.
Bakanlar Kurulu (Heyet-i Vekile):
2590 Sayılı mezkûr Kânunun Üçüncü Maddesi mucibince;
Türkiye Büyük Millet Meclisi (Kamutay):
ATATÜRK’ün teşkil etdiği Cumhuriyetin “İnkilâp Kânunlarından” olan 2590 Sayılı mezkûr Kânunu;
Hem 1961 Anayasası Madde-153 hem de 1982 Anayasası Madde-174 ile muhafaza altına almış idi.
1982 Anayasası Madde-11 ise; “Anayasa hükümlerinin yasama, yürütme ve yargı organlarını, idâre makâmlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları” olduğunu emrediyor idi.
Târih bilmeyen târihciler, hukuk bilmeyen hukukcular ve askerlik bilmeyen askerler…
Fakat
Bu bilgilerin farkında olmayan subayından astsubayından bâzı sözde târihciler;
“Küçük zâbit” tâbirinin “astsubay” olduğu yalanını söylemek sûreti ile,
Anayasa suçu işlediklerinin farkında olamayacak kadar aymazlık ve câhillik bataklığına gömülmüşler.
* * *
Tayyâreci Vecihi Efendinin asker “sınıfı” ya da “unvânı”nın ne olduğunu anlayabilmemiz için,
Dönemin târihi hakkında kısa bilgi vermek faydalı olacak…
Son Yüzyılın Yalanına Son Nokta; Pilot Vecihi HÜRKUŞ “Subaydır”isimli bu makâlemizin biricik emeli şudur;
Tayyâreci olduğunu biliyoruz da…
Dersaâdetli Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin asker “sınıfı” ya da “unvânı” nedir?
Konusu itibârı ile bu makâlemiz Vecihi Efendinin Osmanlı (Kara) Ordusunda;
Bu sebepden dolayı Vecihi Efendinin “unvânını” öğrenmek için bu dönem içinde mevcut olan askerî mevzuâta ve tâbirâta bir göz atmamız icap ediyor.
II.Meşrutiyet dönemi içinde yer alan bu senelerde Vecihi Efendinin tâbi olduğu bir temel mevzuât var;
Mezkûr Nizâmnâme Madde-14, Fıkra-7 mucibince Vecihi Efendi 6 sene mecburî hizmet ile mükellef idi;
Yukarıda verdiğim bilgileri aşağıda gördüğünüz çizelgede şöyle yazabiliriz.
* * *
Osmanlı (Kara) Ordusuna ait “mülâzımısânî” ve “mülâzımıevvel” rütbelerinin Cumhuriyet (Kara) Ordusundaki muâdil rütbelerine gelince.
152 Sayılı mezbur Kânunun müzâkere edildiği İnikâd-75’de
13 Ekim 1921 Salı günü,
Dönemin Müdafaai Milliye Vekili Refet (BELE) Paşa
“Zâbit” sınıfının “mülâzim” rütbesinden başladığını beyân etmiş.
2/2295 Sayılı Karârnâme ile 1935 senesinde bizzat ATATÜRK,
Tesbit edebildiğim kadarı ile “üsteğmen” rütbesi ise 3436 Sayılı Kânun ile askerî mevzuâta 1938 senesinde dâhil edilmiş.
Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendiyi “zâbit” sınıfının “mülâzımısânî” rütbesinden “mülâzımıevvel” rütbesine terfi etdiren 174 Sayılı Karârın meriyyete konulduğu 1921 senesi Osmanlı (Kara) Ordusunda ise “mülâzımısânî” ve “mülâzımıevvel” rütbeleri mevcut imiş.
Bu bilgiler muvâcehesinde;
* * *
Târih Uzmanı olduğunu söyleyen Dr. Erdal KORKMAZ ve FYO mezunu Hava Öğretmen Albay Deniz KURT
2021 senesinde müştereken yazdıkları makâle sayfa-273, EK-1’deki evrağın altına yazdıkları açıklamada;
Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin rütbesinin “kıdemli başçavuş” olduğunu yazmışlar.
Bu bilgiye kaynak olarak da Aynı sayfadaki dipnot-81’e atıf yapmışlar.
Dipnot-81’de ise ATESE arşivinden eski yazı bir evrağı mehâz gösdermişler.
Yukarıda gördüğünüz bu çok dikkat çeken bilgiye göre;
1921 senesinde TBMM’nin tevdi etdiği birinci takdirnâme neticesinde,
Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin mensubu olduğu “küçük zâbit” sınıfının son rütbesi olan “başçavuş” rütbesinden, “zâbit” sınıfının ilk rütbesi olan “mülâzimisânî” rütbesine terfi etdirmek yerine,
Vecihi Efendinin tâbi olduğu 1909 Küçük Zâbit Nizâmnâmesinde mevcut olmayan “kıdemli başçavuş” rütbesine terfi etdirildiği ortaya çıkıyor.
Târih Uzmanı olduğunu söyleyen Dr. Erdal KORKMAZ ve Hava Öğretmen Albay Deniz KURT’un da
Ordu (Kara) “küçük zâbit” asker sınıfının son rütbesinin “başçavuş” olduğunu bilmediklerini anlıyorum.
Bu kânunsuz işlemi yapan asker de dönemin Müdafâi Milliye Vekili Kâzım (ÖZALP) oluyor.
Bu tahminin doğru ise şâyet;
Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin bugüne kadar “zâbit” sınıfına terfi etdirilmemesinin sorumlusu da gene Müdafâi Milliye Vekili Kâzım (ÖZALP) oluyor.
Kendisi ile 19 Nisan 2024 Cuma günü telefonda görüşdüm.
TVHMD Yönetim Kurul Başkanı Avukat Bahadır GÜRER bu konuyu tetkik etmeli ve
Kusuru olanlar hakkında gıyabında da olsa hemen davâ açmalıdır.
Bu konuda en mühim olan husus da şudur;
Dersaâdetli Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi bugün derhâl “zâbit” sınıfına terfi etdirilmelidir.
* * *
İtalyan diplomat ve siyâsetci Gian Galeazzo CİANO şöyle dedi;
― “Gâlibiyetin 100 babası vardır; mağlubiyet ise yetimdir.”
― “As always, victory finds a hundred fathers and defeat is an orphan.”
06 Eylül 1942
The Ciano Diaries: 1939-1943. The Complete, Unabridged Diaries Of Count Galeazzo Ciano, p.521. Italian Minister Of Foreign Affairs.
İstiklâl Harbininde mümtaz terfi ve madalyaların tevdi edilmesinde de
Durum aynen böyle olmuş!
Gâlibiyetin “100 babası” gene zâbit olmuş,
Cephede en çok ölen er Memed ve küçük zâbit ise “yetim” kalmış.
* *
Uzun ve mufassal bir tetkikin sonunda,
Birinci Dünyâ Harbine iştirak eden devletlerin ordularındaki aynı rakamları mukayese etdim.
Bu mukayese neticesinde,
En düşük subay zayiâtının Osmanlı (Kara) Ordusunda olduğunu hayret ile gördüm!..
Ve dahi
Birinci Dünyâ Harbinde Osmanlı Devletinin topraklarının %95’ni kaybetmesinin sebebini anladım!
Çeşitli kaynaklardan derlediğim
Ve sizlerin de aşağıdaki şu rakamlardan gördüğünüz üzere
Kara küçük zâbitânı (erbaş) dâhil olmak üzere İstiklâl Harbinde;
Her 1 subayımıza karşılık olarak tam 36,7 erimiz şehid olmuş.
1919’dan 1922’ye kadar 4 sene devâm eden İstiklâl Harbinde yekûn şehid asker sayımız: 32.575.
Bu rakamın asker sınıflarına göre sayısı, yüzdesi ve değişim oranı şöyle;
Başkumandan Mustafa Kemâl Paşa’nın;
“Melhâme-i kübra” (kan gölü) olarak tasvir etdiği
Ve dahi
“Zâbit muharebesi olmuştur” dediği Sakarya Meydân Muharebesinde;
Namusunu kurtarmak için harb eden Türk zâbit oranına göre
Müstevli Yonan Ordusundan ölen zâbit oranı daha fazla!..
Çok şaşırdınız, değil mi?
Dersaâdetli Sivil Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi‘ye her iki takdirnâmenin verilmesini
TBMM Reisi ve Başkumandan Mustafa Kemâl bizzat teklif etmiş.
– Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin Kuva-i Havaiye Müfettişliğinde muhafaza edilen şahsî dosyasındaki siciline işletmemiş,
– Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin bu terfilerinin muhassasâtı (özlük hakları) ve emeklilik haklarını da tahakkuk etdirmemiş.
“Küçük zâbit”den “zâbit” olur mu diyenlere üç tavsiyem var. Birincisi şudur; 1909 Küçük Zâbit Nizâmnâmesi Madde-47’ye göre; 12 sene hizmet etmiş olanlardan imtihanla liyâkatlarını ispatlayanlar “ihtiyât zâbit” (yedek subay) sınıfına nakil ediliyorlar imiş. Emekli olabilmek için Millî Müdafaa Vekâletine 1960 senesinde verdiği dilekcesinde Dersaâdetli Vecihi Efendi;
Küçük zâbit unvânı ile tayyâreci olarak 1916-1919 senelerinde Osmanlı (Kara) Ordusu’nda yapdığı hizmetlerinden dolayı mezkûr Nizâmnâmenin 47’nci Maddesine göre Dersaâdetli Vecihi Efendi “ihtiyât zâbit” sınıfına niçin nakledilmedi suâlini de târihimizde ilk defâ olmak üzere herhâlde ben Şükrü IRBIK gündem ediyorum! İkincisi şudur; 1911-1920 seneleri arasında 12 devre hizmet veren Der-Saadet (Piyâde) Küçük Zâbit Mektebinden 1.892 kıdemli küçük zâbit mezun edilmiş. Bunların kimisi onbaşı rütbesi ile kimisi de doğrudan çavuş rütbesi ile mezun edilmiş. Bu kıdemli küçük zâbitlerin önemli bir miktarı “zâbit” sınıfına terfi etdirilmiş. Bunlardan en bilineni ATATÜRK’ün yanından hiç ayırmadığı yâveri Kılıç Ali’dir. Kıdemli küçük zâbitlerden kurmaylık tahsiline gönderilen ve general rütbesine kadar terfi etdirilenler bile var. Bunlardan birisi de kıdemli küçük zâbit sınıfından zâbit sınıfına nakil edildikden sonra general rütbesine kadar tefi eden Mustafa SAVAŞKAN’dır. Üçüncü tavsiyem ise şudur; 152 Sayılı Kânuna ait İnikâd-75’de Müdafaai Milliye Vekili Refet Paşa’nın 1921 senesinde Meclisde söylediklerini bir zahmet okusunlar… |
* * *
01 Aralık 2014 târih ve 995489 Sayılı BİMER dilekceme cevap olarak
Hava Kuvvetleri Komutanlığı 26 Kasım 2014 târihli evrağında Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi hakkında şu bilgileri verdi.
Ali Fehamoğlu Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi;
* *
Makâlemizin yukarıdak sayfalarında sizlerin de gördüğü,
26 Kasım 2014 târihli evrağında Hava Kuvvetleri Komutanlığı
Tayyâreci Vecihi Efendinin askerliğe 1912 senesinde “küçük zâbit” unvânı ile başlayıp
1919 senesinde gene “küçük zâbit” “unvânı ile terhis edildiğini bildirmiş idi.
Fakat TBMM zabıt tutanaklarında yakın zamanda yapdığım mufassal tetkik neticesinde,
Vecihi HÜRKUŞ hakkında çok dikkat çeken bir Karâr(nâme) tesbit etdim. 1921 Sene ve 174 Sayılı Karâr.
TBMM Reisi ve Başkumandan Mustafa Kemâl (Paşa)’in
Bizzat tezkeresini hazırlayıp 1921 senesinde TBMM’ye arz ve teklif etdiği
174 Sayılı bu Karâr tezkeresine merbut defterde
Sivil Tayyâreci Vecihi Efendinin rütbesinin “mülâzimisâni” olduğu yazılı.
2017 senesinde yazdığı yüksek lisans tezinin
108 ve 109’uncu sayfalarında yer alan dipnot-383’de Hızır Türkkan DEMİRKAZIK şöyle demiş;
Eski Tüfek Açıklaması:
– Hem 127 zâta “TBMM takdirnâmesi” vermek için hazırlanmış tezkerenin – Hem de 234 zâta “İstiklâl Madalyası” vermek için hazırlanmış tezkerenin tutanakları var. DEMİRKAZIK, Dersaâdetli Tayyâreci Vecihi Efendiyi bu iki tezkerenin ikisine de dâhil etmemiş. Bu sebepden dolayı da DEMİRKAZIK, TBMMZC İnikâd-83’deki müzâkereyi kânunlaşdıran 174 Sayılı Karârı ıskalamış. Bu Karârnâme ile TBMM’nin Vecihi (HÜRKUŞ) Efendiye “Birinci takdirnâmesini” verdiğini de ıskalamış.
|
* * *
Hızır Türkkan DEMİRKAZIK,
Hava Kuvvetlerinde “astsubay” “unvânı” ile görev yapar iken,
Günlük mesaisinden nasıl fırsat bulabildi ise, bilim adamlığına soyunmuş!
Ordu (Kara) Pilot Vecihi HÜRKUŞ’un hayatı hakkında 2017 senesinde yüksek lisans tezi yazmış!
Bu yüksek lisans tezi hakkında 06 Nisan 2024 Cumartesi günü kendisine bir e-mektup gönderdim. (hzr077@gmail.com). Ve tezi hakkında suâller tevcih etdim.
Fakat DEMİRKAZIK Hoca bu e-mektubuma cevâp vermedi.
Tezin danışmanı olan emekli karacı subay Prof.Dr. Sayim TÜRKMAN’a da
12 Nisan 2024 Cuma günü bir e-mektup gönderdim. (sayimturkman@hotmail.com).
Fakat şâkirdi Hızır Türkkan gibi,
Müstafî karacı subay Sayim Hoca da sukût etdi.
Gönderdiğim e-mektuplarıma cevâp verme nezâketini gösderseler idi şâyet,
Her ikisinden;
Tezin 197’nci sayfasındaki şu Osmanlıca belgenin Türkce tercümesini talep edecek idim.
Üç buçuk satırlık bu belgede Vecihi HÜRKUŞ’dan bahis var idi ve ben de bunu anlamak için,
DEMİRKAZIK ve TÜRKMAN Hocaların cevap vermeye tenezzül etmediği Osmanlı bu belgeyi para ile tercüme etdirmeye mecbur kaldım.
Evvelâ bilim adamlığına tevessül ederek tez yazıp
Sonra da
Yazdıkları tezi savunacak kadar dahi bilim adamlığından nasibini almamış bu iki şahısı
Buradan en şedit ifâde ile takbih ediyorum.
İkinizi de yazıklar olsun!…
* * *
Çünkü; yalanın kendini fâş eylemek gibi bir tıyneti vardır.
Dersaâdetli Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin “astsubay” olduğu yalanı da
Bugün, inşallah burada kendini fâş eyleyecek!
152 Sayılı Kânunun bu hükümünden hareket ile bugün,
Askerî târihimizde ilk defâ olmak üzere ortaya çıkan bilgiler şunlar;
Ve
Ve dahi
Genelkurmay Başkanlığı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı ve Millî Savunma Bakanlığı yapmış kimi emekli subaylar da
Kânunlara itaat edeceğine dâir namusları üzerine içdikleri asker andına uygun hareket etmemişler.
11 Mayıs 1911 Çarşamba günlü Kavânin ve Nizâmâtın Neşir ve İlânı Hakkında Kânûn ile
1876 Teşkilâ-ı Esâsiye Kânunu Madde-30 tâdil edilmiş.
Bu tâdil neticesinde;
Meclislerin vaz edip padişahın irâde buyurduğu kânun ve nizâmâtın mer’i olabilmesi için “Ceride-i Resmiyyeye derci” şartı getirilmiş.
Malûm olduğu üzere;
Meclisin vazetdiği her Kânun Resmî Gazete’de yayınlanır. Çünkü Resmî Gazete’de yayınlanmayan Kânun meriyyete konulamaz.
İstiklâl Harbinin en şedit günlerinin yaşandığı 14 Temmuz 1921-16 Nisan 1923 târihleri arasındaki 641 gün boyunca TBMM 205 Kânun vazetmiş. Numarası 134-338 arasında olan 205 Kânunun vaz edildiği târihlerde 1876 Teşkilât-ı Esâsiye Kânunu hâlâ meriyyetde imiş. Bu 205 Kânunu TBMM, Ceride-i Resmiyyeye derc edememiş. Merkum 205 Kânun, Resmî Gazete külliyâtında bugün bile hâlâ münteşir değil.
Resmî Gazete külliyâtında bugün bile hâlâ mevcut olmayan merkum 205 Kânunu Cumhurbaşkanliği İdari İşler Başkanlığı Hukuk Ve Mevzuat Genel Müdürlüğü müstakil bir cüz olarak 97 sene sonra, 2020 senesi Aralık yayınladı.
İşde, bu 205 Kânundan birisi; Dersaâdetli Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendiye TBMM’nin takdirnâme verdiği 152 Sayılı Kânun. Bu hakikât bir yana; Vecihi (HÜRKUŞ) Efendiye 2 takdirnâme vermek için Heyet-i Vekile iki Karâr vaz etmiş. Bu Karârlar da Resmî Gazete külliyâtında bugün bile mevcut değil.
Bu iki Karârın künyesi şöyle;
* *
Yukarıda sözünü etdiğim 152 Sayıllı Kânun ile 174 ve 281 Sayılı Heyet-i Vekile Karârları da
Târihimizde ilk defâ olmak üzere bu makâlemiz vesile ile kamuoyu gündemine geliyor.
* * *
Müsbet bilimin özü olan tabiât, boşluk kabul etmez derler.
Beşerî bilim olan târih de bu konuda müsbet bilime öykünür; ve boşluk kabul etmez! Bu kuramdan hareket ile; beşerî bilimin özü olan târih biliminin yazımında bir târihcinin dolduramadığı boşluğu er ya da geç bir vakit gelir, başka bir târihci doldurur.
Târih, elde edilen bilgi ve belge kadar yazılır. Bu zâviyeden bakıldığında; târih yazımında târihcinin kısmeti, bulduğu belge ve yazdığı bilgi ile mahdutdur ki, bu durumda târihcinin yapabileceği başka bir şey yokdur. Buraya kadarında târihcinin kısmeti söz konusudur.
Bulduğu bilgiyi yazamayan târihci için ise kısmet değil,
Fakat aslında târihci olmak ya da olmamak söz konusudur.
Dersaâdetli Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin “son unvânının” yazılması konusunda
Bu makâleyi okuğunuz güne kadar târih, kendi bildiğini okumuş!
Vecihi (HÜRKUŞ) Efendiyi “küçük zâbit” sınıfından “zabit” sınıfına terf etdiren 152 Sayılı Kânun
İstiklâl Harbinin hengâmesinde gözden kaybolup gitmiş. 13 Eylül 1921 târih ve 152 Sayılı bu Kânun, Resmî Gazete’de yayımlanamayan gâip 205 Kânun kervanına katılmış,
Tayyâreci Vecihiyi İstiklâl Harbinde kelle koltukda ölüme gönderen zâbitânın gadrine, hasetine uğramış! TBMM’nin verdiği takdirnâmeler siciline işlenmemiş, şahsî dosyasına konulmamış.
İşbilmez târihcilerin elinde 152 Sayılı bu Kânun kıymeti bilinmeden târihin tozlu, karanlık dehlizlerinde hasret ile keşfedilmeyi beklemiş.
Benim tesbit edebildiğim kadarı ile 152 Sayılı bu Kânundan;
* * *
Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin TBMM Takdirnâmeleri; “sınıf” ve “rütbe” terfileri…
152 Sayı ve 13 Eylül 1921 târihli Kânun, Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi hakkında;
5 ayrı hüküm tesis etmiş.
Mezkûr Kânunun tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi hakkında tesis etdiği “açık” üç hüküm şunlar;
3. Mezkûr Kânunun İkinci Maddesi mucibince TBMM;
– Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendiyi 152 Sayılı Kânunun İkinci Maddesi mucibince 1922 senesinde “zâbit” sınıfının “mülâzimisânî” rütbesinden, bir üst derecede olan “mülâzimievvel” rütbesine terfi etdirmiş.
Yukarıda görülen bu “açık” üç hüküm, Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi hakkında aynı zamânda iki de “kapalı” hüküm tesis etmiş.
152 Sayılı mezkûr Kânunun Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi hakkında tesis etdiği “kapalı” iki hüküm ise şunlar;
– 152 Sayılı Kânunun İkinci Maddesi mucibince “zâbit” sınıfının ilk rütbesi olan “mülâzimisânî” rütbesinden, bir derece yüksek rütbe olan “mülâzimievvel” rütbesine terfi ettirilmiş.
Bugüne kadar yazılan hiçbir târihcede Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi’nin;
Dersaâdetli Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin;
* * *
Ankara’ya Öyle Yakışırdı Ki Kar isimli şiirinde Yılmaz ERDOĞAN şöyle dedi;
Ankara’ya öyle yakışırdı ki kar
Asfaltlar ışıldar, buz tutardı resmî yalanlar
Kimse keman çalmazdı belki ama
Çok keman çalınsın balolarında diye yapılmış
Gri, sisli binalar…
Vecihi (HÜRKUŞ) hakkında
Ağzı olanın bugüne kadar söylediği buz tutmuş resmî yalanlar da
Bugün, burada, bu makâlemizde evvel Allah,
Hakikâtin tahammülfersâ harâretinde eridi, zâil oldu…
Dersaâdetli Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi hakkında tetkik edilmesi gereken birinci husus şudur;
Emeklilik Hakkı…
1909 Küçük Zâbit Nizâmnâmesi Madde-48 mucibince 12 sene hizmet eden Ordu (Kara) kısemli küçük zâbitlerinin emekli olma hakkı var idi. Osmanlı (Kara) Ordusunda 1912-1919 seneleri arasında 7 senesi fiilî ve 18 senesi de harp zammı olmak üzere toplam 25 sene hizmeti olan Dersaâdetli Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin,
1909 Küçük Zâbit Nizâmnâmesi Madde-48 mucibince terhis edildiği 1919 senesinde son aldığı maaş ile emekli edilmesi gerekiyor idi.
Bana gönderdiği 26 Kasım 2014 târihli evrakında Hava Kuvvetleri Komutanlığı; Vecihi Efendinin 18 sene harp zammı aldığını beyân etdi, fakat emekli edildiğine dâir bilgi vermedi.
Bu cümleden olmak üzere;
Vecihi Efendiye emekli maaşı bağlamayan dönemin Harbiye Nâzırının 1909 Küçük Zâbit Nizâmnâmesi Madde-48’i alenen ihlâl etdiğinde hiç şüphe yok. Bu durum tetkik edilmeli ve Tayyâreci Vecihi Efendiye emekli maaşının niçin bağlanmadığı izah edilmelidir.
Vecihi HÜRKUŞ’un emekli edilme konusunda kusuru olanlardan da hesâp sorulmalıdır.
* *
Dersaâdetli Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendi hakkında tetkik edilmesi gereken ikinci husus da şudur;
“Sınıf” ve “Rütbe” Terfi Hakları…
174 Sayılı Karârnâmeye ait İnikâd-83’de Dersaâdetli Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin rütbesinin “mülâzımısânî” olduğu musarrah ve mukannendir. Karârnâmenin bu hükümünden ortaya çıkan hakikâtler ise şunlardır;
* *
Dersaâdetli Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin;
Dersaâdetli Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin özlük haklarına çok büyük tesirleri olan “sınıf nakli” ve “rütbe terfiilerine” dâir belgeler mutlaka bulunmalı ve kamuoyuna beyân edilmelidir.
Târihimizde ilk defâ olmak üzere bugün, bu makâlemizde ortaya çıkan bu yeni bilgi ve belgelere göre;
Tayyâreci Vecihi (HÜRKUŞ) Efendinin;
* * *
Vecihi HÜRKUŞ Derneği Başkanı Avukat Bahadır GÜRER’in dâveti üzerine
Vefâtının 55’nci sene-i devriyyesini tâzim ile yâd etmek için 16 Temmuz 2024 Salı günü
Cebeci Asrî Mezârlığında, rahmetli Vecihi HÜRKUŞ’un kabri başında buluşduk.
Tâziye esnâsında Bahadır Başkan;
Vecihi HÜRKUŞ’un tahakkuk etdirilmeyen terfii hakkında benden bir konuşma yapmamı ricâ etdi.
Hazırladığım iki sayfalık basın açıklamasını;
Rahmetli Vecihi HÜRKUŞ ve ziyâretcilerinin huzurunda okudum.
Anma faaliyetine basından sâdece Anadolu Ajansından 5 görevli geldi.
(https://www.aa.com.tr/tr/gundem/turk-havacilik-tarihinin-onemli-isimlerinden-vecihi-hurkus-kabri-basinda-anildi/3276857#)
Saatler sonra kendi sitesinden yayınladığı haberinde Anadolu Ajansı,
Yapdığım konuşmanın özeti olan şu bir cümleyi dünyâya duyurdu;
Ve o gün, bu basın açıklaması ile ben Şükrü IRBIK,
Merhum Vecihi HÜRKUŞ’a son görevimi yapdım.
* * *
Askerlik târihimizde ilk defâ olmak üzere bugün burada Eski Tüfek Şükrü IRBIK’ın
Tayyâreci Vecihi HÜRKUŞ hakkında koyacağı son nokta şudur;
Dersaâdetli Tayyâreci Vecihi HÜRKUŞ’un
– İhtisâsı: “Tayyâreci” (Pilot)
– Sınıfı / Unvânı: “Zâbit” (Subay)
– Son Rütbesi: “Mülâzımıevvel” (Teğmen)’dir
Bu makâlemizi okudukdan sonra da;
Mahlûk olarak kalmak isdeyenlere sözüm yok!
Eşref-i mahlûk olmayı tercih edenlere saygılarım ile ilân ederim.
Şükrü IRBIK
Emekli Sâhil Güvenlik Telsiz Astsubay III Kademeli Kıdemli Başçavuş
Kaynak: