|
* * * * *
|
* * * * *
27 Mayıs darbeci subaylarının 1967 senesinde tertip etdiği
Ve bir darbe kânunu olan 926 sayılı TSK Personel Kânununa bakdığınızda
“Yükümlülük” alt başlığı altında yer alan “mecburî hizmet” konusunda şu cilâlı cümleyi görürsünüz;
TÜRK SİLÂHLI KUVVETLERİ PERSONEL KANUNU(1)
Kanun Numarası : 926 Kabul Tarihi : 27/7/1967
ONUNCU KISIM Yükümlülük
I – Subayların ve astsubayların yükümlülüğü: (2)
Madde 112 – (Değişik: 26/3/1982 – 2642/15 md.)
Muvazzaf subay ve astsubaylar subay ve astsubay nasbedildikleri tarihten itibaren fiilen onbeş yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler. (1)(2).
|
Yüzündeki şirinlik maskesini kaldırınca,
Bu cilâlı cümle bize kısa olarak şunu anlatır;
Kendi ayakların ile gelirsin karşıma,
Şu kağıda bir imzâ atarsın!
15 sene köle gibi çalırsın!
Kimdir köle olan?
Subay ve astsubay…
Peki,
Mâdemki burada bir kölelik var! Bu köleliğin şartları nedir?
Peki,
“Astsubay” dedikleri “bendeler” cenâhında manzara-i umumiye nasıldır?
İnsan ömrünün en güzel, en kıymetli, en kavi, en tâze 15 senesi söz konusu ise şâyet
Ki, şüphesiz öyle,
Bu 15 senelik “mecburî hizmet” konusunda nimet-külfet bakımından bu kadar fark var ise şâyet,
Ki, şüphesiz var,
Bu orduda silâh arkadaşlığından söz edebilir miyiz?
“Biz bir aileyiz” diyen subay emeklisi Bakan Hulusi AKAR’a, kim bakar?..
* * * * *
Mülâzım-ı Evvel Mustafa Kemâl’in bu hârika vecizinden aldığı ilhâm ile
Eski Tüfek de bugün şöyle diyor;
Ordumuzun efendileri beyaz subaylarımızın
Ordumuzun içinde çevirdiği filfilli orostopollukları “anlamak” için de
Kitapsız yazar Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK, merâk ve azim ile araştırdım ve “anladım.”
Ve dahi
“Muvazzaf kölelik” konusunda beyaz subaylarımızın bugüne kadar çevirdiği orostopollukları
Asubay Tefrikası 9 isimli bu makâlemizde “anlatdım.”
Benim ortaya çıkartdığım bu acı hakikâtleri okuyup anlayacak kadar “akıllı” olmaya gelince…
“Muvazzaf kölelik” konusundaki hakikâti ben Şükrü IRBIK, kendim okumak için yazmadım, elbetde!..
Yirmi birinci asıra bir kala şöyle dedi, sürgün şâir Ataol GÜRUS;
“Aşk iki kişiliktir.”
Aşk, iki kişilikdir; Ȃşık ile Mâşuk!
Aşk gibi,
Hakikât de iki kişilikdir; Söyleyen ile anlayan.
Lübnan asıllı Amerikalı şâir Halil CİBRAN da
Şöyle dedi, yirminci asırın yirmi altıncı senesinde;
Yazan kişiden, okuyan kişi ârif gerek!
Hakikâti Eski Tüfek bugün, burada söyledi!
Anlamak da bu makâleyi okuyan siz “astsubay” meslekdaşlarımın meselesi oluyor!..
* * * * *
Meşrû kabul edip hayvan pazarında “mal” gibi alıp satdığı köle emeği üzerinde neşvünemâ eyleyen
Sömürgen Roma İmparatorluğundan bahsetmiyorum!
Dünyâya “özgürlükler ülkesi ve insan hakları” yalanını pazarlar iken,
Afrikalı zenci kölenin alın teri, kanı ve canı üzerine inşâ etdikleri Amerika’dan da bahsetmiyorum!
İçine doğduğumuz,
Üzerinde yaşadığımız,
Vatandaşı olduğumuz,
Kaderini paylaşdığımız memleketimizden,
Türkiye’den
Ve dahi
Ömrümüzü hasretdiğimiz Türk Ordusundan söz ediyorum…
Devlet ve subay tahakkümüne mahkûm edilen Türk Ordusu olarak sen,
Hukûken henüz reşit bile olmamış 15 yaşındaki süt kuzusu erkek çocuğa bir kağıt imzâlatıyorsun!
Ve sen, hiç utanmadan o çocuğa diyorsun ki;
“Kendi ayakların ile geldin ve imzâyı atdın, nasıl olsa!..
Ey Türk çocuğu!
İşde, kafesledim seni artık!..
1986 senesinde neşretdiği Emret Komutanım isimli düzmece kitabında
Yalancı ve sünepe gazeteci Mehmet Ali BİRAND’ın
Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mustafa Necdet ÜRUĞ’un ağzından akdardığı gibi,
“Herkesin okula girerken ne olacağı belli…
Sonradan ortaya çıkan bir şey yok!”
Sen, şu andan itibâren bu Ordunun kölesi oldun!
Hem de gönüllü kölesi…
Ve sonra da
|
Bu satırları yazan Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK da
Bu devletin o kağıdını imzâlayan kölelerden birisiyim!..
* * *
Ölenleri, şehit niyetine gömdük ve çokdan unutduk da!
Peki,
15 senelilk “gönüllü kölelikden” sonra ne yapacak bu çocuk ?
Devlet ve subayın ordusu diyor ki; Bu, benim meselem değil! Ne bok yersen ye!..
* * * * *
Resimdekiler;
Anam Şahinde IRBIK, Yeğenim Ali Osman ŞAHİN Ve Beylerbeyi Deniz Astsubay Hazırlama Okulu Birinci sınıf C şubesi talebesi 957 numaralı ben Şükrü IRBIK. Sene 1978 ve ben henüz 15 yaşındayım. Avcılar – İstanbul. Sene – 1978.
|
Aşağıda gördüğünüz çerçevenin altındaki resime dikkat ile bakınız!..
Subay;
Ellerinde deri “eldiven“, eğninde birinci sınıf yünden mâmül “palto” ile
Hayvan pazarından mal seçen kasap gibi talebelerin arasında seyirtiyor!..
Köle astsubay talebesi sübyan da;
Eğininde sâdece gömlek ile
Teftiş taburunda kış soğuğu ile imtihâna çekiliyor…
Aşağıdaki resimin çekildiği okul bahçesinde 1978-1981 seneleri arasında
Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK da
İşde, bu köle sübyan mektebinin “astsubay” talebeleri gibi
Subayların 5 dakikalık teftişleri için kış soğuklarında saatlerce titredim…
Sene 2002 oldu …
Lise seviyesinde 3 senelik eğitim veren
Ve dahi
Dünyânın hiçbir ordusunda mevcut olmayan “Astsubay Hazırlama Okullarını” feshetdiler…
Reşit bile olmayan ağzı süt kokan tâze çocuklarımızı
Kendilerine “muvazzaf bende” etmek için beyaz subaylarımızın tezgâhladığı
Bu “köle sübyan mekteblerinin” devir-i saltanâtı çok şükür, sona erdi!..
Fakat
“Mecburî hizmet” isimi altında 15 sene “kölelik”
İçinde yaşadığımız 2020 senesinde bile, bugün de hâlen ve aynen devâm ediyor!..
Peki,
Kim bu “kafeslenen çocuk?”
Kim bu “gönüllü bende?”
Hem de “muvazzaf bende.”
* * * * *
Bildik suâller, bilinmedik cevâplar!
Asubay Tefrikası -9- isimli bu makâlemizde inşallah,
Aşağıda gördüğünüz şu 5 suâlin cevabını arayacağız!..
* * *
Ahır, Öküz ve Maraba Teslisi
Ahır, öküz ve maraba meyânında
Şöyle bir vaziyet tasavvur edelim!
Ve şu suâlleri soralım;
İşde,
Yukarıdaki çerçevelerin içinde gördüğünüz şu beş suâlin cevâbını bulduğunuz anda
Müntesibi olduğunuz “astsubaylık” mesleğinin ruhûnu hakikâten anlayacaksınız!..
* * * * *
Kıymetli vatandaşlarım!
Muhterem “astsubay” meslekdaşlarım,
Ordumuzun beyaz efendileri karanlık suratlı subaylarımızın
1909 senesinden beri içinde yaşadağımız 2020 senesine kadar geçen son 111 senede
“Mecburî hizmet” konusunda karârgâhlarda çevirdiği fitne ve rezillikler tiyatrosu fasılından,
Asubay Tefrikası -9- isimli yeni bir oyun makâlemizi daha okumaya hoş geldiniz!..
* * * * *
Osmanlı (Berrî, Kara) Ordumuzda küçük zâbit (astsubay) sınıfı;
Mukadder olan İstiklâl Harbinde
Harbiyeli beyaz zâbitin yerine ölmesi için
Menzil eşşeği gibi cephenin en önüne sürülmek maksadı ile
İlk kez olmak üzere 1909 senesinde teşkil edildi.
05 Ekim 1909 târihli (Kara) Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi Nizâmnâmesi,
31 Mart darbecibaşı Gürcü Müşür Mahmud Şevket Paşa’nın,
Türk milletinin yüksek irâdesinin yegâne tecelligâhı olan;
Ve en feci olanı da
Ve dahi
Darbe kânunu olduğundan dolayı da
05 Ekim 1909 târihli Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi Nizâmnâmesi;
Rüşvetin “belgesi” olmaz da, lan pezevenk!
Darbeci zâbitin tertiplediği darbe kânununun “gerekcesi” olur mu, Allah aşkına?..
* * * * *
Yeri gelmiş iken,
Ordumuza bugüne kadar subay-asubay yetişdiren;
Siz kıymetli okuyanlara şu bilgileri ikrâm edelim;
* * * * *
|
* * * * *
Hemen yukarıdaki çizelgede gördüğünüz üzere
Bugün “astsubay” ismi ile bildiğimiz asker sınıfı, târih sırasına göre;
Ve en son olarak da 1951 senesinde kânunda “hile” yapılarak Kara, Deniz, Hava ve Jandarma’da
Osmanlı ve Türk Ordusunun sidik yarışdırdığı devletlerin ordularında “Mükellef asker” sınıfı içinde teşkil etdikleri bu sınıfa verdikleri isimler hep aynı kalmış!
Fakat
“Muvazzaf asker” sınıfına tavhil etdikleri bu köle askere isim vermek konusunda Bizim her boku bilen gerzek subaylarımız ise resmen cır cır olmuş!..
|
Astsubay yetiştiren okullar;
Dönemine göre “hazırlık+sınıf okulları” olmak üzere 1 ilâ 5 sene arasında değişen sürelerde tahsil verdi.
Harb Okullarına talebe hazırlayan okullara Genelkurmay Başkanları;
Fakat
“Astsubay Sınıf Okullarına” talebe hazırlayan ve aynı seviyede tahsil veren “astsubay” okullarına ise
Aynı Genelkurmay Başkanları niyeyse
Subay-asubay “mecburî hizmet” süresini gösdermek için hazırladığım çizelgelerde
Mukâyese kolaylığı temin etmek gâyesi ile;
İlkokul, ortaokul, lise, sınıf okulu ve Harp okullarnda verilen toplam tahsil sürelerini yazdım.
* * * * *
31 Mart darbesinin gayri meşru çocuğu kara küçük zâbit sınıfı nedir?
Osmanlı Devletini yıkmak ve Türk milletini târihden silmek için tertip etdiği
31 Mart darbesinin elebaşı Müşür Mahmut Şevket Paşa’nın
Darbe kânunu ile Osmanlı (Kara) Ordu Komutanlıklarında “kânunsuz” olarak teşkil etdiği
Kara küçük zâbitliği iki sınıfda tefrik ediliyor idi;
1. Kıdemsiz küçük zâbit
2. Kıdemli küçük zâbit
1. Kıdemsiz Küçük Zâbit; Nizâmiye (mükellef) askerlik dâhilinde görev yapıyor idi. 1909 senesinde nizâmiye (mükellef) askerlik süresi; Alman Kara Ordusunda olduğu gibi, Osmanlı Kara Ordusunda da 3 sene idi. 3 senelik nizâmiye (mükellef) askerliğini tamamlayan isdekli neferlerden seçilen “alaylı” kıdemsiz küçük zâbitin “mecburî hizmet” süresi Nizâmiye (mükellef) askerliğin iki katı olan 6 sene idi.
2. Kıdemli Küçük Zâbit; Ordu Komutanlıklarında teşkil edilen Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi ve Küçük Zâbit Mektebinden mezun olan “mektebli” küçük zâbitdir. İlkokul seviyesinde olan Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi’nin tahsil süresi 1 ilâ 3 sene idi. Ortaokul seviyesindeki Küçük Zâbit Mektebi’nin tahsil süresi de 2 ilâ 3 sene idi. 3+2 olmak üzere 5 senelik taalim-tahsili başarı ile tamamlayıp mezun olan talebeler,
Kıdemli küçük zâbit onbaşı rütbesi ile mezun oluyor ve kıt’alarına sevk ediliyorlar idi.
Toplam 5 senelik taalim-tahsile karşlık olarak da kıdemli küçük zâbit‘in “mecburî hizmeti” de 8 sene idi.
Verdiği 5 senelik tahsile karşılık olarak, Osmanlı Devleti, küçük zâbite 8 sene “mecburî hizmet” yapdırıyor idi.
Fakat Verdiği 2 senelik tahsile karşılık olarak Millî Savunma Bakanı, “Astsubay” dediği ortada sandık askerden 2020 senesinde tam 15 sene “mecburî hizmet” isdiyor!
|
Osmanlı Devleti, Verdiği her 1 senelik tahsile karşılık olarak “küçük zâbitden” dün 1,6 sene “bedel” isdiyor idi.
Fakat Verdiği her 1 senelik tahsile karşılık olarak Millî Savunma Bakanlığı, “Astsubay”dan bugün 7,5 sene “bedel” isdiyor!
1909 senesinden beri içinde yaşadığımız 2020 senesine kadar geçen 110 senede; “Astsubay” dediği biz köle askere verdiği tahsil karşılığında aldığı “bedel” bakımından, Türk Devleti tam 5 kat daha kötüye doğru gitmiş!
Ne diyeyim! Devletin açıkladığı fakirlik sınırının bile yarısı kadar emekli maaşı ile yaşamayı mârifet belleyen “astsubay” meslekdaşlarıma, “Bedel” konusundaki bu 5 kat “bedel giydirme” hayırlı, uğurlu olsun!..
|
* * * * *
Osmanlı (Berrî, Kara) Ordusunda ilk kez olmak üzere
1909 senesinde teşkil etdiği “küçük zâbit” sınıfını,
31 Mart darbecisi zâbitân heyetimiz, Prusya Almanya’sı Kara Ordusundan hırsızladı!
İhtiyât Zâbitânı Teşkilât Kânunu 1909 senesinde Meclis-i Mebusân’da müzâkere edilir iken
Taşlıca mebusu olan Kara Piyâde Binbaşı Ali Vasfi Bey,
Encümen-i Askerî Mazbata Muharriri (MSB Komisyon üyesi) sıfatı ile
22 Kasım Pazartesi günü meclisde söz aldı.
Ve ruznâme (gündem)’de olmadığı hâlde,
Osmanlı (Kara) Ordusunda küçük zâbit sınıfının teşkil edilmesi hakkında bir konuşma yapdı.
Gündem;
Osmanlı askerî târihinde ilk kez teşkil edilmesi tasarlanan İhtiyât Zâbitânlığı idi.
Aslında gündemde yok idi.
Fakat “Ömer diyecekmiş gibi” ağzını domaltan Ali Vasfi Bey,
Henüz üç ay evvel meclislerden kaçırarak darbeci Mahmud Şevket Paşa’nın Harbiye Nezâretinde yazdığı
Bir “darbe Nizâmnâmesi” ile teşkil etdikleri Berrî (Kara) “Küçük Zâbitliği” hakkında şu incileri dökdü;
Sayfa: 62
ALİ VASFİ BEY (Taşlıca (Üsküp) Mebûsu (Devamla);
Şimdiye kadar bizde “küçük zabitlik” yoktu.
Vakıa Dahiliye Kanunnamemiz kırküç (Milâdî 1827. IRBIK) senesinde tercüme edilmiş kırkbeşte (Milâdî 1829. IRBIK) tadil edilmiş, yani Sultan Mahmut zamanında kabul edilmiş. Bu nizamnamenin bazı yerlerinde “küçük zabit” tabiri vardır. Bunun aslı Fransızcadan tercüme edildiği için (sou-officier)’den aynen alınmıştır. Fakat orası bizde unutulmuş. Belki “onbaşı, çavuş, bölük emini” yerinde kullanılmıştır. Bundan dolayı şimdi “küçük zabit” tabirini kabul etmeli ve Ordu kabul etti.
Bugün her orduda hemen hemen Almanya tensikatının aynı caridir. Avusturya keza. Hep “küçük zabit” kadrosu vardır.
O orduların vakti hazarda en büyük ve mühim uzvu, cüz’ütâmı bölüktür. Bölükteki heyeti muallime, “küçük zabitan” heyetidir.
“Küçük zabitan” efratla beraber yatarlar, onlarla beraber hem haldirler. Seviyei irfanları yekdiğerine daha karib (yakın) olduğundan, onun için kuvvei muavine ile talebe arasında bulunurlar. Binaenaleyh bugün Ordu, hakikî bir terakki etmek için o mühim tensiki yapmak şartıyla “küçük zabitan” kadrosunu kabul etti.
“Küçük zabitan” yetiştirmek için şurada bir mektep küşad edildi. “Küçük zabitan” kabul ediliyor, yetiştirilecektir. Şimdi Avrupa devletleri ne yapıyor? Bir defa hizmeti muvazzafai askeriye üç senedir, sonra bir de ihtiyat vardır. Beş sene bir “küçük zabit” manen, fıtraten, ahlaken tabiatı saniye hükmüne gelmiş silâh endazlıktan şöyle yıkanıp çıktıktan sonra talebeyi teşkil eden efrada karşı zabitlik haysiyetini, etvârını, evsafını takınabilir. Zabitin bulunmadığı bir zamanda gaybubetini (yokluğunu) hissettirmeyecek; efrad üzerine maddî tesir icra edilmek için bir defa sinnen (yaş olarak) azıcık ziyade olması lâzım gelir. “Küçük zabit” 28 yaşında olmalı. Hiç olmazsa celî (bilinen) bir tabirimizle «Ağabey» dedirtecek kadar olmalı. Bunların zaten tahsilleri; terbiyeleri iptidai olduğu halde, kendileri müddeti medîde (uzun süre) ameliyat ve tecrübe görerek zabitleşmeli. Zabitlik, kendilerine kumandan vazifesi, tabiatı saniye hükmüne gelmeli. Fakat yirmisinden otuzuna kadar temini maişet edemeyeceğinden ondan sonra hiçbir iş tutamaz.
Fakat Şarkî Avrupa devletleri ne yapıyorlar? Bilfarz Almanya’da 12 senedir istikamet ve iffet dairesinde iktidar ve maharet göstererek, iyi muallim ve mürebbi olduğunu ispat ederek, bir çok efrad yetiştirerek bir gün şahadetname alacak olursa, ki biz bunu daha teklif etmiyoruz, çünkü bütçemiz fakirdir – kendisine senede bir defa zengin bir ordu, bin mark yani elli tane İngiliz lirası veriyor. Bu şahadetname ile polis memuriyeti, telgraf memurluğu ve posta memurluğu gibi hizmetlerde istihdam olunur. Bu hizmetinden istifade edilmek için kendisine her gün öğleden sonra ikişer saat müsaade olunur. Ait olduğu mevakii askeriyede isbatı vücut eder. Meselâ hukuk müntesibininden birisi her gün öğleden sonra iki saat ders alır, sonra dört senede bir şahadetname alıp devairi adliyede (adliye dâirelerinde) kâtiplikle vesair hizmetlerde istihdam edilir. Veyahut Polis Dairesine devam eder. Cezaya, kavanini adliyeye ait icabeden malumatı tederrüs eder. İşte Avrupa hükümetleri “küçük zabitana” böyle muaveneti nakdiye vesairede bulunur. Şimdi biz muaveneti nakdiyede bulunamayız. Komisyon burayı düşünmüş, teemmül etmiş (düşünmüş). Buraya konmamış, sonra bu kanunda böyle bir madde yoktur. Fakat Ciheti Askeriye, tabiî diğer bir kanun ile sureti saniyede bunu teklif eder, talep eder.
Şimdi “küçük zabit” iyi bir muallim, mürebbi olabilmek için sekiz on sene işlemeli, Yoksa yetiştiririz, terhis ederiz, vücudundan istifade edemeyiz.
O noktai nazardan, Sair devletlerin 12 sene olduğu halde bizde 10 sene kabul edilmiş. O halde bu haddi asgarî diye telâkki edilmelidir.
|
İşde,
Osmanlı Ordusunda küçük zâbitl sınıfının teşkil edilmesi konusunda
Yukarıda gördüğünüz incileri yumurtalayan mebus Ali Vasfi Beyin künyesi.
Yukarıdaki beyaz çerçeve içinde bir kısmını gördüğünüz bu konuşmasında
Binbaşı Ali Vasfi Bey, çok büyük bir nâmussuzluk yapdı!..
Prusya Ordusundaki küçük zâbit sınıfının “mecburî hizmet” süresi konusunda,
Bilerek eksik bilgi verdi ve Meclis-i Mebusan’ı kandırdı.
Sahtekâr Binbaşı Ali Vasfi Bey’in meclisin dikkatinden kaçırdığı çok önemli bu bilgiyi de
111 sene sonra ilk defâ olmak üzere; Türk milletine kaynağından burada, Eski Tüfek veriyor.
Eski Tüfek Tercümesi;
Potsdam küçük zâbit mektebine 17-20 yaşınlarındaki Prusyalı gençler kabul ediliyor idi. Gençler, mektebde aldıkları her 1 senelik tahsile karşılık olarak 2 sene “mecburî hizmet” edeceğine dâir sözleşme imzâlıyor idi. Mükellef küçük zâbit olmayı tercih edenler “mükellef askerlik hizmetinden” muaf tutuluyor idi. Küçük zâbit mektebinin tahsil süresi, talebenin bilgisi seviyesine göre 1 ilâ 3 sene idi. “Mükellef askerlik” kapsamında yapılan 9 senelik hizmetden, mektebde geçen 3 senelik tahsil süresi mahsup edildiğinde, küçük zâbitin “mükellef asker” olarak yapdığı “mecburî hizmet” süresi 6 sene oluyor idi.
|
19 maddeden mürekkep 03 Eylül 1814 târihli Prusya Askerlik Kânunu’na göre;
20 yaşını ikmâl eden her Prusya erkek vatandaşı, memleket müdafaası için 5 sene “askerlik” vazifesi ile mükellef idi. Bu sürenin 3 senesini tamamlayan er; harb yok ise şâyet, isdediği takdirde geri kalan 2 seneyi redif (ersatz, yedek) olarak izinde tamamlıyor idi. Prusyalı gençlerin ekserisi de böyle yapıyor idi.
Bu kânun ile ihtiyâcı kadar “mükellef er” tedarik edemeyen Prusya Kralı, Gençleri askerliğe teşvik etmek için çeşitli çârelere başvurdu. Daha fazla “er” istihdam etmek gâyesi ile Kral, “Mükellef askerlik” hizmeti kapsamında görev yapdırmak üzere “unteroffizier” isimli bir “mükellef er” sınıfı teşkil etdi.
Burada, yeri gelmiş iken subaylarımızın yapdığı bir orospuluğa işâret etmeliyim!
“Unteroffizier” kelimesini 31 Mart darbecibaşı Müşür Mahmut Şevket Paşa Ve Kuklası Piyâde Binbaşı Ali Vasfi Bey, 1909 senesinde türkceye “küçük zâbit” şeklinde tercüme etdi.
|
Fakat;
1935 senesinde ATATÜRK’ün bizzat hazırladığı Türkce Rütbe isimleri kitabında Ve dahi Gene aynı sene içinde TBMM’nin meriyyete koyduğu 2771 sayılı Ordu Dâhili Hizmet Kânunu’nda, “Küçük zâbit” tâbiri türkceye “erbaş” olarak tercüme etdi.
1953 senesinde meriyyete koyduğu 6020 sayılı Kânun ile de İngilizce “non-commissioned officer” tâbirini TBMM, türkceye “erbaş” olarak tercüme etdi.
“Erbaş” kelimesinin zamân içinde sırası ile;
Ve en son olarak da
Yapılması konusunda nâmussuz subaylarımızın yapdığı öylesine orospuluklar var ki!..
Bu konuda söyleyecek sözüm var fakat burada yazacak yerim yok! Lâkin, Asubay Tefrikası 9 isimli bu bölüm daha şimdiden bir kitap kadar uzun oldu!..
|
Prusya Krallığı’nın Başkenti olan Potsdam’daki (Kara) küçük zâbit mektebinin tahsil süresi, gencin o anki tahsil durumuna göre 1 ilâ 3 sene idi.
17-20 yaşlarındaki Prusya vatandaşı, “mükellef askerlik” yapmak yerine küçük zâbit mektebine kayıt yapdırabiliyor idi. Kayıt yapdırır iken de mektebdeki her 1 senelik tahsile karşılık olarak 2 sene “mükellef askerlik” edeceğine dâir sözleşme imzâlıyor idi. Küçük zâbit olmayı tercih edenlerin mektebde geçen 3 senelik talebelik süresi, “mükellef askerlik”den sayılıyor idi. Bir başka ifâde ile; küçük zâbit olmayı tercih eden Prusyalı gençler, “mükellef askerlik” hizmetinden muaf tutuluyor idi.
31 Mart darbecisi Harbiye Nâzırı Müşür Mahmut Şevket Paşa’nın, 1909 senesinde kânunsuz olarak tertip etdiği Küçük Zâbit Nizâmnâmesindeki “kıdemli küçük zâbitlik”
İşde, Prusya Krallığındaki bu “mükellef küçük zâbitliğin” aynısıdır. Mektebden mezun oldukdan sonra “mükellef küçük zâbit” olarak 6 sene “mecburî hizmet” şartı var idi. Bu 6 senelik “mecburî hizmetin” gerekcesi de gâyet basit idi. Mektebe girmeden evvel imzâladığı sözleşmeye göre Prusya Kralı; kendi vatandaşına verdiği tahsilin bedeli olarak 2 kat “mecburî hizmet” isdiyor idi. Potsdam Küçük Zâbit Mektebinin tahsil süresi, talebenin bilgi seviyesine göre 1 ilâ 3 sene idi.
Potsdam (Kara) Küçük Zâbit Mektebinde:
6 sene “mecburî hizmeti” tamamladıktan sonra,
İkinci bir 6 sene hizmet etmek için sözleşme imzâlayan “mükellef küçük zâbite” ise Toplam 12 senelik mükellef askerlik hizmetinin sonunda devlet dâirelerinde memurluk veriliyor idi.
|
Darbeci Mahmut Şevket Paşa’nın 1909 senesinde kânunsuz olarak tertip etdiği Osmanlı Kara Küçük Zâbit Nizâmnâmesine göre; Mektebde tahsil süresi, namzetin bilgi seviyesine göre 3+2 sene olmak üzere yekûn 5 sene idi. Namzet, giriş imtihânında aldığı nota göre 1 ilâ 5 sene arasında değişen sürede tahsil görüyor idi. Prusya Kralı, verdiği tahsil süresinin “2 katı” hizmet isdiyor idi.
Fakat Toptancı bir zihniyet ile hareket edip Türk küçük zâbitine “sığır” muamelesi yapan çetebaşı ve darbecibaşı Mahmut Şevket Paşa Dersaadet Küçük Zâbit Mektebinde;
Cebren ve hile ile 8 sene “mecburî hizmet” yapdırdı.
Prusya Kara Ordusu “küçük zâbit” sınıfı ile Osmanlı Kara Ordusu “küçük zâbit” sınıfı arasındaki en çarpıcı fark ise şu idi;
Prusya Kara Ordusundaki küçük zâbit sınıfı, “mükellef er” sınıfına dâhil idi.
Fakat Kânunsuz olarak tertip etdiği Osmanlı “küçük zâbit” sınıfını ise Darbeci Mahmut Şevket Paşa “muvazzaf er” sınıfa dâhil etdi.
Darbeci Mahmut Şevket Paşa sâyesinde(!) Osmanlı Devleti ve Osmanlı Kara Ordusu Dünyâ askerlik târihinde ilk defâ olmak üzere “muvazzaf er” sınıfını icâd eden devlet ve ordu oldu.
İşde, Prusya adâleti,
İşde, darbecibaşı Mahmut Şevket Paşa adâleti!..
|
Sahtekâr Binbaşı Ali Vasfi Bey, Osmanlı Kara Ordusunun küçük zâbit sınıfı için şart koşduğu 8 senelik “mecburî hizmet” süresini kendi aklınca mâkul ve meşru gösdermek için Alman Kara Ordusunun kendi küçük zâbiti için meşrut olan 12 senelik “mecburî hizmet” süresini örnek olarak gösdermiş. Ve tabi ki Ali Vasfi Bey, bu konuda büyük bir nâmussuzluk yapmış!..
Çünkü; 3 sene küçük zâbit mektebinde “talebelik”, 6 sene de mükellef küçük zâbit olarak “mecburî hizmet” olmak üzere Prusya Ordusunun kendi küçük zâbiti için şart koşduğu “mecburî hizmet” süresinin tamamı 9 sene idi.
Fakat Osmanlı Ordusunun kendi “muvazzaf küçük zâbiti” için şart koşduğu 8 senelik “mecburî hizmet” ise sâdece küçük zâbitin “fiilî hizmet” süresini kapsıyor. 3+2 sene olmak üzere küçük zâbit mektebinde geçen 5 senelik “tahsil süresini” de hesâba ilâve etdiğinizde, Osmanlı Ordusu muvazzaf küçük zâbitinin toplam “askerlik süresi” 13 sene oluyor.
İşde, Nâmussuz Binbaşı Ali Vasfi Bey, Bu önemli hakikâtleri Meclis-i Mebusan’ın dikkatinden kaçırmış!..
|
* * *
Küçük zâbit mekteblerine hapsetdikleri talebelere
Darbeci Mahmut Şevket Paşa‘nın verdiği yemeklerin nasıl olduğunu öğrenmek için de
Dersaadetli piyâde küçük zâbit Süleyman Nuri Efendi’nin şu sözlerinin bize anlatacağı çok şeyler var;
|
Ne vaad etdiler? Ne yapdılar?
Demi ve yeri gelmiş iken bir hakkı sahibine teslim edelim,
Ve dahi
Osmanlı Devletinin kara küçük zâbit sınıfına verdiği şu hakları da buraya yazalım.
T.C Devletinin ise küçük zâbit sınıfına bugün dahi bu hakları vermediğini de buraya şerh düşelim.
1909- Küçük Zâbit Mektebi ve Küçük Zâbit İbtidâî Mektebi Nizâmnâmesi
Hicrî 21 Ramazan 1327- Rûmî 22 Eylül 1325 (Milâdî 05 Ekim 1909)
Madde 47: Küçük zâbit mekteblerinden veya alay mektebinden yetişerek kıt’ada toplam 9 sene hizmet etmiş olanlar polis, jandarma, saray, müze dâireleri muhafızlığı, koruculuk, tahsildârlık, şimendifer ve şirket idârelerinde, yol ve köprülerde, askeriyeye ait fabrika, fırın, anbarlarda ve dâirelerde kâbiliyetlerine göre istihdam olunurlar. 12 sene hizmet etmiş olanlardan imtihanla liyâkatlarını ispatlayanlar yedek subaylığa nakil edilecekleri gibi genellikle en az 300 kuruş maaşlı memuriyetlere de tercihen tayin edilirler.
|
Yukarıda gördüğünüz 1909 Küçük Zâbit Mektebi Nizâmnâmesi hakkında
Yeri gelmiş iken şu hususu söyleyelim.
Bu nizâmnâmenin Madde 48’inde “diğerleri” dedikleri küçük zâbitândan birisi de;
İstiklâl Madalyası sâhibi Gâzi Piyâde Pilot Küçük Zâbit Kıdemli Başçavuş Vecihî (HÜRKUŞ) Efendi idi.
Vecihî Efendi, 1910-1918 seneleri arasında talebelik dâhil Osmanlı Berrî (Kara) Ordusunda;
Vatanına tam 9 sene kelle koltukda “fiilî hizmet” etdi.
Birinci Cihân Harbinde Kara Ordumuzdaki zâbitimizin yerine ölmesi için tertip edilen küçük zâbitliği seçen;
Tam 10 sene devam eden bu harbden sağ salim kurtulan çok az sayıdaki kara küçük zâbit ise
Harbden sonra yukarıda gördüğünüz devlet dairelerinde görev aldı.
ALİ VASFİ BEY (Encümen Mazbata Muharriri) (Devamla) — (…) Fakat Şarkî Avrupa devletleri ne yapıyorlar? Bilfarz Almanya’da (küçük zâbitlik.IRBIK) oniki senedir istikamet ve iffet dairesinde iktidar ve maharet göstererek, iyi muallim ve mürebbi olduğunu ispat ederek, bir çok efrad yetiştirerek bir gün şahadetname alacak olursa, – ki biz bunu daha teklif etmiyoruz, çünkü bütçemiz fakirdir – kendisine senede bir defa zengin bir ordu, bin mark yani elli tane İngiliz lirası veriyor. Bu şahadetname ile polis memuriyeti, telgraf memurluğu ve posta memurluğu gibi hizmetlerde istihdam olunur. Bu hizmetinden istifade edilmek için kendisine her gün öğleden sonra ikişer saat müsaade olunur. Ait olduğu mevakii askeriyede isbatı vücut eder. Meselâ hukuk müntesibininden birisi her gün öğleden sonra iki saat ders alır, sonra dört senede bir şahadetname alıp devairi adliyede kâtiplikle vesair hizmetlerde istihdam edilir. Veyahut Polis Dairesine devam eder. Cezaya, kavanini adliyeye ait icabeden malumatı tederrüs eder. İşte Avrupa hükümetleri küçük zabitana böyle muaveneti nakdiye vesairede bulunur. Şimdi biz muaveneti nakdiyede bulunamayız. Komisyon burayı düşünmüş, teemmül etmiş. Buraya konmamış, sonra bu kanunda böyle bir madde yoktur. Fakat Ciheti Askeriye, tabiî diğer bir kanun ile sureti saniyede bunu teklif eder, talep eder. Şimdi küçük zabit iyi bir muallim, mürebbi olabilmek için sekiz on sene işlemeli, yoksa yetiştiririz, terhis ederiz, vücudundan istifade edemeyiz. O noktai nazardan sair devletlerin oniki sene olduğu halde bizde on sene kabul edilmiş. O halde bu haddi asgarî diye telâkki edilmelidir.
|
Bir tarafda Prusya Almanyası,
Diğer tarafda Devleti Aliyyei Osmanî!..
Sen; Ey 31 Mart darbesinin çetebaşı
Ve dahi
Osmanlı Kara Ordusunda “küçük zâbit” sınıfının tertipçisi Müşür Mahmut Şevket Paşa;
Prusya Almanyasına bakıyorsun!
Ve diyorsun ki,
Komşum sikişdi, canım çekişdi!
Alman Ordusunda olduğu gibi
Ben de Osmanlı Ordusunda “küçük zâbit” sınıfını tertip edeyim!…
Mâdemki “küçük zâbit” sınıfını Almanya’dan hırsızlayıp ithâl ediyorsun!
O vakit;
Alman Ordusunun kendi “küçük zâbitine” verdiği hakları sen, kendi küçük zâbitine niye vermiyorsun?..
Mâdemki Alman Ordusu gibi sikişmek isdiyorsun!
Almanya gibi niye nâmuslu davranmıyorsun?
Kıymetli vatandaşlarım,
Muhterem asubay meslekdaşlarım!
Görüyorsunuz, değil mi?
Alman Ordusu;
Küçük zâbit sınıfını kendi vatandaşına “meslek edinme kursu” vermek için teşkil etmiş.
Peki Osmanlı Ordusu küçük zâbit sınıfını hangi maksat ile teşkil etmiş?
“Vücudundan istifade etmek için!..”
Bu cümlenin açık anlamı şu oluyor;
Harbde zâbit yerine ölmesi için küçük zâbit sınıfını teşkil etdik!..
Yazıklar olsun, hepinize be!..
* * * * *
Aşağıda gördüğünüz kânun lâyihasında 12 sene olarak teklif edilen “zâbit mecburî hizmet” süresini,
Meclis-i Ȃla 10 seneye tenzil etdi.
Kânunun kabul edildiği 1910 senesinde, zâbit olmak için bir genç;
Kânunun kabul edildiği 1910 senesi,
Osmanlı Devletinin ismi henüz bilinmeyen büyük bir harbe hazırladığı sene idi.
Böylesi bir durumda dahi Osmanlı Devleti, zâbitinden sâdece 10 sene mecburî hizmet isdedi.
Mecburî hizmetin 10 sene olarak tesbit edilmesinin “gerekcesi” de gâyet basit idi;
Devletin verdiği her “1 sene tahsile” karşılık “1 sene mecburî hizmet.”
Aşağıda gördüğünüz kânunun kabul edildiği 1910 senesinde,
Osmanlı (Kara) Ordusunda bir tek dahi olsun “küçük zâbit” henüz mevcut ve müstahdem değil idi.
Çünkü
1909 senesinde teşkil edilen (Kara) Küçük Zâbit Mektebleri,
İlk mezunlarını 10 Temmuz 1911 târihinde 173 kıdemli çavuş rütbesi ile verdi.
Bu târihde bile Osmanlı neferâtı, 20 sene hizmetden sonra “tam maaaş ile” emekli olabiliyor idi;
03.07.1910 târihli Askerî Tekâüt ve İstifa Kânunu;
OTUZDÖRDÜNCÜ MADDE — Yirmi sene bilafasıla silâh altında ifâyı hizmeti askeriye eyleyen neferât, rütbei hâzırası (son aldığı. IRBIK) maaşıyla tekaüt edilir.
|
“Astsubay” olduğunu söyleyen muhterem meslekdaşlarım bir de;
Bugün kaç senede emeklilik hakkını kazandıklarına
Ve dahi
Kendi aldıkları emekli maaşına baksınlar hele!..
* * * * *
Osmanlı Bahriyesinde “gedikli” sınıfı, ikinci kez olmak üzere 1915 senesinde teşkil edildi.
Bu “gedikli” sınıfı, “zâbit” sınıfına dâhil idi.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının son 100 seneden beri “astsubay” diye yutdurmaya çalışdığı asker sınıfı,
Bahriye gedikli zâbit sınıfının ta kendisidir.
Birinci Cihân Harbinin en şedit bir şekilde devâm etdiği 1915 senesinde bile Osmanlı Bahriyesinde;
Bahriye gedikli zâbit sınıfının toplam “mecburî hizmet” süresi sâdece 12 sene idi.
* * * * *
Asubay Tefrikası -9- isimli bu makâlemizde kullandığımız kânunlardan
T.C. Devletinin “mecburî hizmet” konusunda kabul etdiği ilk kânun,
29 Nisan 1925 târih ve 638 sayılı
Askerî Tekaüt ve İstifâ Kânununun Elinci Maddesini Muaddil Kânunun Son Fıkrasının Lâğvı Hakkında Kânun’dur.
Aşağıda gördüğünüz bu kânun ile T.C Devleti,
Kara zâbitin “mecburî hizmetini” 10 senedem 15 seneye terfi etdirdi.
* * * * *
31 Mart isyânının elebaşı Harbiye Nâzırı Müşür Mahmud Şevket Paşa’nın,
Meclislerden kaçırdığı
Ve dahi
Padişahlardan izin almadan 1909 senesinde teşkil etdiği
“Kara küçük zâbit” sınıfının “mecburî hizmet” süresi
Birinci Cihân Harbinin başladığı senede bile 8 sene idi.
Türk Milleti;
Topyekûn bir seferberlik neticesinde Birinci Cihân Harbini muzaffer bir millet olarak tamamladı
Ve dahi
1923 senesinde T.C Devletini teşkil etdi. Harb-darb hitam buldu.
Lâkin
Ordumuzun “muvazzaf kölesi” küçük zâbitin çilesi bitmek bilmedi…
1925 senesinde meriyyete koyduğu aşağıda gördüğünüz 648 sayılı kânun ile T.C. Devleti;
1 senelik tahsile karşılık olarak kara küçük zâbitden tam 10 sene “mecburî hizmet” almaya başladı.
Ordumuzun “muvazzaf kölesi” küçük zâbite” biçilen 10 senekik “mecburî hizmet” gömleğini
Dönemin Müdafaai Milliye Veliki tekâüt zâbit Recep (PEKER) Bey, şöyle izâh etdi;
MÜDAFAAİ MİLLİYE VEKİLİ (Millî Savunma Bakanı) RECEP BEY — (Kütahya); Efendim; (…) Müdafaai Milliye Encümeni kıdemsiz olan sınıfı kaldırmış ve kıdemli olan sınıfı kabul etmiştir. Onu da şu farkla:Kıdemli küçük zabitan için on sene hizmeti mecbureyi kabul etmiştir. Bir defada on sene hizmeti mecbureyi tekeffül etmeyi kabul edecek küçük zabitan az bulunur. On sene hizmet mecburiyetini kabul ederek orduya girmek ağır bir şeydir. Dört buçuk sene hizmet etmeyi kabul ederek aynı maaşı almak üzere girerse ondan sonra tekrar temdit eder. Binaenaleyh safha safha icabında beş sene, on sene kalabilir. Fakat bir kerede ben on sene kalacağım diye senet vermesi, haleti ruhiye ve insanların serbestiye iştiyakından dolayı o kadar tabiî ve mümkün değildir. (…) Encümenin maddesi kabul edilirse o zaman on sene hizmet edecektir. Böyle olursa küçük zabit bulamayacağız, Kimse rağbet etmeyecektir ve ihtiyaç temin edilmeyecektir. İhtiyaç hâsıl olmayacaktır.
|
Netekim, benim teğmenim!
Ordumuzdaki “en kıdemli asubayın” “en kıdemsiz subaydan” daha az maaş aldığı konusunda
Zottirik Kenan EVREN’in şöyle bir laf etdiği söylenir;
“Başçavuş bile olsa, benim teğmenimden fazla maaş alamaz!”
Zorti’nin hakkını zorti’ye teslim edelim;
Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan EVREN’nin böyle bir söz etdiğine dâir olmak üzere
Ben Eski Tüfek bugüne kadar bir belge bulamadım!
“Başçavuş, asteğmenden fazla maaş alamaz!” sözünü
İlk olarak kimin yumurtaladığını söyleyeceğimi
Asubay Tefrikası -1-‘de 3 sene evvel sizlere muşdulamış idim.
Şimdi okuduğunuz Asubay Tefrikası -9-‘da Eski Tüfek ben Şükrü IRBIK
Bu sözü ilk olarak kimin söylediğini bugün, burada size fâş eyleyeceğim.
Küçük Zâbitân Maaşı Hakkında Kânun TBMM’de 109’uncu inikadda müzâkere edilir iken
Müdafaai Milliye Vekili (Millî Savunma Bakanı) mütekait zâbit Mehmet RECEP (PEKER) Efendi şöyle dedi;
“Başçavuş, asteğmenden fazla maaş alamaz!”
İşde belgesi;
MÜDAFAAİ MİLLİYE VEKİLİ (Millî Savunma Bakanı) RECEP BEY — (Kütahya); (…) Yalnız bunda bendeniz bir şey derpiş ettim. Bin kuruş alan bir başçavuşun iaşe i ilbas i ciheti askeriyece temin edildiği için kendisine sarfedilen miktar en küçük rütbedeki zabitin maaşını biraz aşıyor.
Onun için en yüksek küçük zâbitin alacağı para, En küçük rütbede olan zâbitin alacağı paradan yüz kuruş az olsun.
Onun için Vekâlet (Müdafaai Milliye Vekâleti/ Millî Savunma Bakanlığı.IRBIK) dokuz yüz olarak tespit etmiştir. Mamafih bin derseniz de olur. Gökten ne yağdı da yer kabul etmedi?
|
13 sene taalim ve tahsil etdirdiği,
Birinci sınıf levâzım ile ibâte, iâşe ve ilbâs etdiği Harbiye mezunu zâbitin “mecburî hizmeti” 15 sene.
Fakat
Talimgâhda verdiği 1 senelik talim-taallüme
Ve dahi
Yedirdiği “kara ekmek” ve sâde suya tirit cinsinden karavanaya “bedel” olarak
Küçük zâbitin “mecburî hizmeti” 10 sene!..
Bu devlet, ne gözel devlet!
Bu ordu, ne gözel ordu,
Bu adâlet, ne gözel adâlet, değil mi?..
* * * * *
T.C Devletinin kurucu irâdesi,
Cumhuriyeti teşkil etdikden 3 sene sonra
Türk Kânunu Medenisi isimli kânunu meriyyete koydu.
İsviçre Medenî Kânununu esas alarak hazırladığı bu kânun ile T.C Devleti, şunu emretdi;
Türk Kânunu Medenisi
Şahsiyetin Himayesi, Ferağ ve Takyit Edilememesi;
YİRMİ ÜÇÜNCÜ MADDE — Kimse, medenî haklardan ve onları kullanmaktan kısmen olsun ferâgat edemez. Kimse, hürriyetini ferağ edemediği gibi kânuna veya adabı umumiyeye mugayir surette takyit dahi edemez.
|
Kurucu Reisicumhur Mustafa Kemâl ATATÜRK’ün 1926 senesinde Türk milletine verdiği bu hak;
4721 sayılı aynı kânunun aynı maddesi ile
İçinde yaşadığımız 2020 senesinde bile bugün dahi aynı şekilde muteberdir.
2 senelik tahsile karşılık olarak astsubaydan bugün isdenen “15 senelik mecburî hizmet”,
ATATÜRK’ün 1926 senesinde verdiği emirine ve irâdesine karşı alenen işlenmiş bir suçdur.
* * * * *
Aşağıda gördüğünüz 18 Mart 1926 târih ve 788 sayılı Memurin Kânunu ile T.C. Devleti,
Devlet adına “yurt içinde” tahsil verdiği memurun “mecburî hizmet” süresini tâyin ve tesbit etdi.
Bu kânuna göre yurt içinde 5 sene orta tahsil yapıp memur olan vatandaş;
Bu tahsil karşılığında devlete 5 sene “mecburî hizmet” edecek,
4 sene yüksek tahsil yapıp memur olan vatandaş da;
Bu tahsil karşılığında devlete 8 sene “mecburî hizmet” edecek idi.
Osmanlı Devletinin kendi zâbiti için yapdığı gibi,
T.C. Devleti de kendi memuruna verdiği;
* * * * *
T.C Devletinin kurucu irâdesi,
Cumhuriyeti teşkil etdikden 3 sene sonra
Borçlar Kânunu isimli kânunu meriyyete koydu.
İsviçre Medenî Kânununu esas alarak hazırladığı Borçlar Kânunu ile T.C Devleti, şunu emretdi;
Sözleşmenin sona ermesi Belirli süreli sözleşmede
MADDE 430– Taraflardan her biri, 10 yıldan uzun süreli hizmet sözleşmesini 10 yıl geçtikten sonra, altı aylık fesih bildirim süresine uyarak feshedebilir.
|
Kurucu Reisicumhur Mustafa Kemâl ATATÜRK’ün 1926 senesinde Türk milletine verdiği bu hak;
6098 sayılı Türk Borçlar Kânunu madde 430 ile
İçinde yaşadığımız 2020 senesinde bile bugün de aynı şekilde muteberdir.
2 senelik tahsile karşılık olarak astsubaydan bugün isdenen “15 senelik mecburî hizmet”,
ATATÜRK’ün 1926 senesinde verdiği emirine ve irâdesine karşı alenen işlenmiş bir suçdur.
* * * * *
Asubay Tefrikası -9-‘un en çok çiçek açan kânunu,
Aşağıda gördüğünüz şu 1001 sayılı Gedikli Küçük Zâbit Menbalarına Dâir Kânun’dur.
İsimi her ne kadar gedikli küçük zâbit olsa da
Bizim köle gedikli küçük zâbit ile hiçbir ilgisi, akrabalığı yok!..
Konu; Harbiye, Askerî Tıbbiye ve Baytar Mekteblerinden tard edilen zâbit namzedi talebeler…
Evet, konu, zâbit yetiştiren mekteblerden tard edilen talebeler…
Beyaz subaylarımızın;
Asubay okullarının başarılı talebelerini harb okullarına nakledip
“Zâbit” yapdıklarına dâir ben şu güne kadar bir “kânun” görmedim!
Fakat subaylarımız;
Harp Okullarında başarılı olamayan talebeleri,
“Gedikli küçük zâbit mekteblerine” nakletmek için elvân çeşit kânunlar yapmışlar.
Ve dahi
“Zâbit” olmak için harbiyeye giren talebeleri “gedikli küçük zâbit” yapmışlar!..
Müdafâi Milliye Vekili (Millî Savunma Bakanı) tekaüt zâbit Mehmet Recep (PEKER) Efendi,
Bu kânun teklifinin meclisde müzâkere edildiği 46’ncı inikâdda
Kânunun“mecburî hizmet” emreden maddesinin “gerekcesini” şöyle “müdafaa” etmiş;
Müdafâi Milliye Vekili tekaüt zâbit Recep (PEKER) Efendinin bu hesâbında korkunç bir hatâ var idi.
Şöyle ki;
Zâbit mekteblerinden tard edilen talebeler için olduğu gibi,
1 sene tahsile bedel olarak 1 sene “mecburî hizmet” yapılıyor ise;
3 sene tahsil verilen “gedikli küçük zâbitin” de 3 sene “mecburî hizmet” yapması gerekiyor idi.
Fakat
1927 senesinin Erkânıharbiyei Umumiye Reisi (Genelkurmay Başkanı) Mareşal Fevzi ÇAKMAK,
Köle asker yerine koyduğu “gedikli küçük zâbiti”
Aldığı tahsilin “iki misli mecburî hizmete” mahkum etdi!
Zâbitine şevkât kollarını açan dönemin Erkânıharbiyei Umumiye Reisi Mareşal Fevzi ÇAKMAK,
Sıra “gedikli küçük zâbit”e gelince, köle sâhibi beyaz efendi gibi davranmakda hiç beis görmedi!..
Bu dönemde “gedikli küçük zâbit” sınıfının “mükellef asker” sınıfına dâhil olduğunu da bilelim.
* * * * *
1923 senesinde teşkil edilen Cumhuriyetimizin fâzilet ve nimetleri
T.C. Ordusu zâbitân heyetimizin omuzlarına yıldız yıldız yağar iken,
Aynı T.C. Ordusunun köleleri olan gedikli küçük zâbitân heyetinin sırtındaki “mecburî hizmet” kamburu,
Habis bir ur gibi her geçen sene biraz daha azgınlaşarak büyüdü!..
Deverân ve güzerân eyleyen seneler içinde Cumhuriyetimiz,
Gedikli küçük zâbitin maaşına zammeylemedi!..
Lâkin,
1925 senesinde 6 sene olan gedikli küçük zâbitin “mecburî hizmetine”
1929 senesinde 9 sene birden zammeyledi!..
Aşağıda gördüğünüz 1446 sayılı Kânun ile;
Ordumuzun köle askeri olan gedikli küçük zâbitin “mecburî hizmeti” 15 sene oldu!..
Gedikli küçük zâbite verdikleri 3 senelik tahsile karşılık olarak
Dönemin Erkânıharbiyei Umumiye Reisi (Genelkurmay Başkanı) Mareşal Fevzi ÇAKMAK,
Köle asker sınıfı olan gedikli küçük zâbit‘den bu tahsilin tam “5 katı mecburî hizmet” isdedi.
Daha 4 sene evvel, 1925 senesinde,
Harbiyeli “beyaz” talebelerimiz söz konusu olunca;
“Tahsil süresi kadar mecburî hizmet” diyen bülbüller,
Ordumuzun “mükellef gedikli küçük zâbit” heyeti söz konusu olunca 1929 senesinde;
Başka makâmlardan ve başka nakarât şakımaya başladılar…
Gedikli küçük zâbite verdikleri “3 senelik” tahsile karşılık olarak tam “5 misli bedel” isdediler.
Gedikli küçük zâbit‘in “mecburî hizmet” bu kânun ile 15 seneye “terfi(!)” etdirildi.
Cumhuriyetimize,
Cumhuriyet Ordusuna
Ve
Gedikli küçük zâbitâna hayırlı olsun!..
* * * * *
1930 senesinde 1675 sayılı kânun ile
Hava Makinist Mektebi mezunu gedikli küçük zâbitin “mecburî hizmet” süresi gene 15 sene idi.
Aşağıda gördüğünüz bu kânunun meriyyete konulduğu 1930 senesinde
Hava Makinist Mektebinin tahsil süresi de “2 sene” idi.
Dönemin Başvekili Mustafa İsmet (İNÖNÜ)
Ve dahi
Erkânıharbiyei Umumiye Reisi (Genelkurmay Başkanı) Mareşal Fevzi ÇAKMAK,
Köle asker sınıfı olan gedikli küçük zâbit‘den “2 senelik” tahsilin tam “7,5 katı mecburî hizmet” isdedi.
1930’lu senelere vâsıl olduğumuz zamânlarda
Askerî ortaokul ve askerî liselerde başarılı olamayan zâbit adayları, mekteblerinden tard ediliyor
Ve dahi
Cebren gedikli küçük zâbit okullarına nakledilip cebren gedikli küçük zâbit celb ediliyor idi.
Askerî ortaokul ve askerî liselerde 6 sene tahsil eden bu gençlerin “mecburî hizmeti” 15 sene idi.
Fakat
Hava Makinist Mektebinde verdiği 2 senelik taalim-taallüme
Ve dahi
Yedirdiği sâde suya tirit cinsinden karavanaya bedel olarak
Cumhuriyet Ordusunun “gönüllü “kölesi gedikli küçük zâbitin “mecburî hizmeti” de 15 sene!..
Bir ordu düşünün!
6 senelik tahsil ile 2 senelik tahsili aynı kefeye koyup aynı muameleyi yapabilsin!
Bu devlet, nasıl bir devlet!
Bu ordu, nasıl bir ordu?
Buna karar veren zâbit, ne cins bir zâbit?
Bu adâlet, nasıl bir adâlet?..
* * * * *
1930 senesinde kabul edilen Askerî ve Mülkî Tekaüd Kânunu ile
Zâbit ve askerî memurlara 15 sene “mecburî hizmet” yüklendi.
Bu kânun teklifini Mâliye Vekâleti (Bakanlığı) hazırlamış idi.
Kânunun “mecburî hizmet” getiren 20’nci maddesi,
Hiçbir gerekce gösterilmeden komisyonda ve meclisde aynı şekilde kabul edildi.
1930 senesinde aâbit yetiştiren;
Subaylarımıza 1930 tahmil edilen 15 sene “mecburî hizmet” senesi,
2020 senesinde tahmil edilen “mecburî hizmet” süresi ile birebir aynı!..
* * * * *
Aşağıda gördüğünüz 1934 seneli ve 2505 sayılı kânun ile Cumhuriyet Ordumuz;
Askerî lise,
Askerî orta mektep,
Harbiye ve deniz harp mekteplerinden tard edilen zâbit namzetlerini
Cebren gedikli küçük zâbit yapmaya son verdi.
Bu kânun ile artık butalebelerden “arzu edenler” gedikli küçük zâbit nasb edilecekler idi.
Ordu hesâbına Üniversite ve Baytar fakültesinde tahsildeki talebelerin ise
Cebren gedikli küçük zâbit celb edilmesine devâm edilecek idi.
Ve bu gedikli küçük zâbitânın cümlesi ordumuza 8 sene “mecburî hizmet” edecek idi.
Bu kânunun meriyyete konulduğu 1934 senesinde; Askerî orta mektepler (Rüşdiye)’de tahsil süresi 3 sene, Askerî liselerde tahsil süresi 3 sene, Harbiye ve deniz harp mektebinde tahsil süresi 3 sene, Ve dahi Ordu hesabına Üniversite ve Baytar fakültesindeki talebelerin tahsil süresi de 4 sene idi.
|
Bu zâbit mekteblerinden tard edilen talebenin; En az tahsil süresi 1 sene, En fazla tahsil süresi de 9 sene idi.
Fakat Gedikli küçük zâbit olanların hepsi için “mecburî hizmet” tek tip idi; Deniz, hava ve sanâtkâr sınıflarında 12 sene, Sâir sınıflarda ise 8 sene idi.
|
Dönemin meclis zabıtlarını okur iken;
Akıl, vicdân ve günün koşullarından uzak ve koyu bir irticâî zihniyet ile alelacele hazırladıkları
Ve dahi
Peşpeşe piyasaya sürdükleri yarım yamalak cır cır kânunlar ile
Cumhuriyet Ordumuza gedikli küçük zâbit temin etmek için
Dönemin Başvekili Mustafa İsmet (İNÖNÜ)
Ve dahi
Erkânıharbiyei Umumiye Reisi Mareşal Fevzi ÇAKMAK’ın
Derin bir çelişki ve târifsiz bir çâresizlik içine düşdüklerini gördüm!
ATATÜRK’ün müdâhalesi olmadan sıçmaya bile gidemeyen bu kurmay zâbit heyetinin şaşkınlığı,
ATATÜRK’ün delâlet etdiği Ordu Dâhili Hizmet Kânunu 1935 senesinde hazırlanasıya kadar devâm etmiş!
Başvekil Mustafa İsmet (İNÖNÜ)
Ve
Erkânıharbiyei Umumiye Reisi Mareşal Fevzi ÇAKMAK,
1492 sayılı kânun ile 1929 senesi Cumhuriyet Ordusunda;
Cihân Harbinde beyaz zâbitin yapmadığı bütün pis ve tehlikeli işleri sırtına yüklediği “gedikli zâbit” sınıfını cebren ve hile ile tasfiye etmiş,
Bilâhire
Alman bahriyesinde olduğu vech üzre bir “baş gediklilik” rütbesi ihdâs etmiş,
Ve bu sûretle
“Deniz zâbitân heyeti” ile “deniz gedikli küçük zâbitânı” arasında “sarih bir hattı fasıl çizmiş”,
“Küçük zâbit” sınıfını ise
Cebren “gedikli küçük zâbit” sınıfına tahvil etmiş ve 12 sene “mecburî hizmete” mahkûm etmiş idi.
Bir anda âdetâ sudan çıkmış balığa dönen gedikli zâbitlerin düşürüldüğü zelil durumu gören türk gençleri,
Küçük zâbit olmakdan köşe bucak kaçmaya başlamış idi.
Birer ikişer sene fasıla ile peşpeşe pisayasa sürdükleri bu “cır cır” kânunlar ile
Başvekil Mustafa İsmet (İNÖNÜ)
Ve
Erkânıharbiyei Umumiye Reisi Mareşal Fevzi ÇAKMAK’ın emir-gomutasındaki Cumhuriyet Ordusu âdetâ linet olmuş idi…
Ancak şu tâlihsizliğe bakınız ki
Cumhuriyet Ordusu zâbitân heyetinin götünü kaşıtacak “ortada sandık” asker sınıfı tertipleme tezgâhı hep geri tepmiş idi…
İsmet-Fevzi ikilisi;
“Zâbit” olmak için harbiyeye giren talebeleri bile “gedikli” yapacak kadar gözünü ve vicdânını karartmış idi.
Fakat
1934 senesinde piyasaya sürdükleri 2505 sayılı kânun ile İsmet-Fevzi ikilisi;
Birden bire irşâd oldular ve insâfa geldiler!..
Zâbit mekteblerinden tard etdikleri talebeleri cebren “gedikli küçük zâbit” celbetmekden vazgeçdiler.
Aynı İsmet-Fevzi ikilisi;
Sâdece 2 sene tahsil verdikleri Cumhuriyet Ordusunun köle askeri “gedikli küçük zâbit”lerinden
Davşanın götünden gıl yolar gibi tam 12 sene çatır çatır “bedel” yolmaya devâm etdiler.
Birinci Cihân Harbi meydân muharebelerinin muzaffer gomutanları,
Cumhuriyet Ordumuz beyaz zâbitân heyetinin götünü kaşıtacak bir asker sınıfı teşkil etmek için girdikleri muharebelerinin mutlak mağlup gomutanları oluverdiler…
Çünkü;
İsimi ne olur ise olsun, “zâbit ile er arasında” görev yapdırmak için tezgâhladıkları asker sınıfı,
“Alışmadık götde don durmaz” misâli Türk milletine bir türlü uymuyor idi.
Çünkü;
Türk evlâdının hilkâti ve mizâcı,
Teşbihde hatâ câizdir, “zâbit ile er arasında”, “kuma” görevi yapmayı asla kabul etmiyor idi!
Ya içinde yaşadığımız 2020 senesinde durum ne merkezde acap?..
* * *
Yukarıdaki “kuma” teşbihimizden rahatsız olan “astsubay” var ise şâyet,
Bu meslekdaşlarım şu suâlin cevabını versinler!
Ne diyor beyaz subaylarımız; “Biz bir aileyiz”
Ailede;
Ve
Değil mi?
Peki,
“Astsubay” olarak senin bu ailedeki yerin ne?
Çocuğu olmadığın belli de!..
Ey sen “astsubay” meslekdaşım! Sen, bu ailede nesin?
“Astsubay” meslekdaşım, söyle bana!
Bu suâle verecek cevâbın var mı?..
* * * * *
1942 senesinde aşağıda gördüğünüz 4260 sayılı kânun piyasaya sürüldü.
Bu kânunun maksadı;
Ordu nâmına üniversitede okur iken tard edilen talebelerden “isdekli” olanları gedikli küçük zâbit yapmak idi.
Kara ve Deniz Harp Okulları tahsil süresi 4+4 = 8 sene,
Ordu nâmına talebe okutan üniversite ve veteriner fakültelerinin tahsil süresi 4 sene idi.
Bu zâbit mekteblerinden tard edilen taleberlerden “arzu edenler” gedikli küçük zâbit celb edilecekler
Ve aldıkları 4-8 sene tahsil için 12 sene “bedel” ödeyecekler idi.
Fakat
Ortaokulda aldığı sâdece 3 senelik tahsile karşılık olarak,
Köle gedikli küçük zâbitler ise 8 sene dike dike “bedel” ödeyecek idi.
* * * * *
Genelkurmay Başkanının 1947 senesinde tezgâha sürdüğü aşağıda gördüğünüz kânun,
Harb okullarının târihcesinde hiç bahsedilmeyen bir hakikâti fısıldıyor bize…
Askerî liseler, harb okulları ve üniversitelerde başarılı olmayan subay adaylarımız
1927 senesinden beri cebren ve hile ile gedikli küçük zâbit celbediliyor idi.
Meğerse Genelkurmay Başkanlarımız subay mekteblerinde başarılı olamayan harbiyelileri
Askerî Muamele ve Hesap Mekteblerine naklediliyor ve askerî memur yapıyorlar imiş!
Askerî memur sınıfını niye tertip etdikleri de bugun bu makâlemizde ortaya çıkıyor!
Askerî lise,
Askerî orta okullar,
Harb ve deniz harb okulları ile
Ordu hesabına diğer Yüksek Öğrenim Kurumlarından tard edilen öğrencilerden
“İsteyenler”, gedikli erbaş celb edileceker
Ve dahi
Ordumuza gedikli erbaş olarak 12 hizmet edecekler idi.
Cumhuriyet Ordumuza hayırlı olsun!.
* * * * *
Türkiye Cumhuriyeti Devleti,
İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi’ni 1948 senesinde imzâladı.
Bu beyânnâmenin dördüncü maddesine göre T.C. Devleti;
1. Hiç kimseyi kölelik veya kulluk altında bulunduramayacak, 2. Kölelik ve köle ticâretini her türlü şekliyle yasaklayacak idi.
|
* * * * *
1948 senesinde imzâladığı İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi’ni,
T.C Devleti, aşağıda gördüğünüz Bakanlar Kurulu Karârı ile kabul etdi ve meriyyete koydu.
Bu Beyannâmenin dördüncü maddesi mucibince T.C Devleti;
Kölelik ve köle ticâretinin her türlüsünü yasaklayacağını
Ve dahi
Memleketde hiç kimseyi kölelik veya kulluk altında bulunduramayacağını dünyaya taahhüt etdi.
Bakanlar Kurulu Kararı Karar Sayısı: 3 / 9119
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 10/12/1948 tarihli ve 217 (111) sayılı karariyle kabul edilen ilişik “İnsan Hakları Evrensel Beyanname”sinin; Resmî Gazete ile yayınlanması ve Yayımdan sonra okullarda ve diğer eğitim müesseselerinde okutulması ve yorumlanması ve Bu beyanname hakkında radyo ve gazetelerde münasip neşriyatta bulunulması, Dışişleri Bakanlığının 28/3/1949 tarihli ve 36084/122 sayılı yazısı üzerine Bakanlar “Kurulunun 6/4/1949 tarihli toplantısında kararlaştırılmıştır. 6/4/1949
CUMHURBAŞKANI İSMET İNÖNÜ
|
* * * * *
T.C Devleti, 5434 sayılı T.C Emekli Sandığı Kânununu 1949 senesinde meriyyete koydu.
Bu Kânunun maksadı, o vakde kadar elvan çeşit kânunlara tâbi olan devlet memurlarını
Tek bir emekli çatısı altında toplamak ve teadül etmek idi.
5434 sayılı bu kânun, 1930 sene ve 1683 sayılı Askerî ve Mülkî Tekaüd Kânununu ilga etdi.
Bu kânunun zâbit ve askerî memur için şart koşduğu 15 senelik “mecburî hizmet” süresi,
Emekli Sandığı Kânununa aynen ithâl ve ipka edildi.
1949 senesi itibârı ile;
Harp okullarındaki toplam tahsil süresi 9 sene, “mecburî hizmet” süresi 15 sene,
Gedikli erbaş okulllarındaki toplam tahsi süresi 3 sene, “mecburî hizmet” süresi de tıpkı subaylar gibi 15 sene idi.
Subaylarımız için 9 senelik tahsile bedel olarak 15 sene “mecburî hizmet”,
Ordumuzun köle askerleri gedikli erbaşlar için 3 senelik tahsile bedel olarak da gene 15 sene, “mecburî hizmet”,
Bu Ordu, ne şanlı ordu,
Bu Ordunun subayları ne gahraman subay,
Bu ordunun gedikli erbaşları ne “köle” askerler be!..
* * * * *
Bir askerin,
Bedelini ancak kanı ve canı ile ödeyebileceği “mecburî hizmet” konusunda,
T.C Ordusu, linet olmuş idi bir kere…
Karargâhda cır cır,
Kışlada cırt pırt!…
Kıt’a cart curt!..
Sahrada zart zurt!..
1950 senesine vâsıl olduğumuzda,
Şanlı Ordumuzun gahraman subayları,
Bir sabah uyandıktan sonra helâda cır cır makâmından kıllı zurna ötdürür iken
Yeni bir asker sınıfı icâd etdiklerinin farkına vardılar, vehleten; Gedikli erbaş!..
5619 sayılı kânun ile teşkil etdikleri
Ve dahi
Dünyânın hiçbir ordusunda mevcut olmayan bu “gedikli erbaş” sınıfını,
Düşman ordusunda bile olmayan budaklı bir kazığın üzerine oturtdular; 15 sene “mecburî hizmet”
Bir devletin bir ordusunda bir kânun;
Ancak bu kadar nâmert,
Ancak bu kadar nâmussuz,
Ancak bu kadar ahlâksız,
Ancak bu kadar rezil bir kânun olabilir idi!..
Oldu da! Hem de T.C Ordusunda…
5619 sayılı bu Gedikli Erbaş Kânunu, sâdece 15 ay yaşamış en kısa ömürlü ve en rezil kânundur.
Meclisden bir kânun çıkartmak için en az 15 aylık süre gerekir.
Bu kânunun meriyyete girer girmez ölü doğduğunu anlayan bizim dangalak subaylarımız,
Hemen peşinden 5802 sayılı Astsubay Kânununu tezgâha sürmüşler.
Nâmussuz ve ahlâksız subaylarımız 1950 senesinde;
“Gedikli erbaş” olarak tesmiye etdikleri köle bir asker sınıfı teşkil etdiler
Ve dahi
Bu köle gedikli erbaş sınıfını nâmussuz bir şekilde tam 15 sene “mecburî hizmete” mahkûm etdiler.
Subaylarımız için 8 senelik tahsile “bedel” olarak 15 sene “mecburî hizmet”,
Gedikli erbaşlar için 3 senelik tahsile “bedel” olarak da gene 15 sene “mecburî hizmet”,
Yazıklar olsun, sizin gelmişinize, geçmişinize be!..
İşde,
Gahraman subaylarımızın “gedikli erbaş” dedikleri köle askerleri
Sanki harbiye mezunu subaylar imiş gibi tam 15 sene “mecburî hizmete” mahkum etmelerinin
Osdurukdan gerekcesi!..
Ey bu kânunu hazırlayan ve pazarlayan beyaz subaylar! Mezarlarınızda ters dönün, inşallah!..
Subaylarımız için 8 senelik tahsile bedel olarak 15 sene “mecburî hizmet”,
Gedikli erbaşlar için 3 senelik tahsile bedel olarak da gene 15 sene “mecburî hizmet”,
Yazıklar olsun, sizin gelmişinize, geçmişinize be!..
* * * * *
5619 sayılı Gedikli Erbaş Kânunu,
Meriyyete konulduktan sâde 15 ay sonfa iflâs edince,
Dönemin Başbakanı Adnan MENDERES,
Genelkurmay Başkanını siklemeden 5802 sayılı Astsubay Kânununu meriyyete koydu.
Bu Astsubay Kânunu;
Aşağıda gördüğünüz gâyet sağlam gerekce ve hüsniyet ile hazırlanmış temel bir kânun idi.
Fakat
27 Mayıs’ın zulmet suratlı darbeci subayları,
Bu kânunu hiç tatbikâta koymadan 1967 senesine kadar beklediler.
Başbakan Adnan MENDERES’i idam eden
Ve dahi
Vatandaşın seçdiği milletvekillerinin teşkil etdiği hükümeti yıkan cellât ve ceberrut subayları,
1967 senesinde tezgâhladıkları 926 sayılı kânun ile,
5802 sayılı bu kânunu idam sephasında sallandırdılar.
Subaylarımız için 8 senelik tahsile bedel olarak 15 sene “mecburî hizmet”,
Köle astsubaylar 2 veya 4 senelik tahsile bedel olarak 9 sene “mecburî hizmet”,
Yazıklar olsun, sizin gelmişinize, geçmişinize be!..
* * * * *
T.C Devleti NATO’ya üye olmadan bir sene evvel,
Kendisi bir hukukcu olan Demokrat Parti Tokad Vekili Muzaffer ÖNAL,
28 Mayıs 1951 Pazartesi günü TBMM’ye bir kânun teklifi verdi.
Gerekcesi itibârı ile târihe altın harfler ile yazılacak kıymetde olan bu teklifinde Muzaffer ÖNAL,
Subay ve askerî memurların 15 sene olan “mecburî hizmet” süresinin 8 seneye indirilmesini talep etdi.
Türk Ordusuna bugüne kadar biçilen binbir çeşit “mecburî hizmet” süresi hakkında
Bugüne kadar bilinen bütün askerlik târihimizde ifâde edilmiş en mükemmel gerekce olduğu için
Ve dahi
“Mecburî hizmet” hakkında bugünlerde laf geveleyenlere “ibret” olması için,
Tokad Vekili hukukcu Muzaffer ÖNAL’ın bu teklifini
Ve
Bu teklifini TBMM’de nasıl da reddedilemez gerekceler ile savunduğunu izhâr etdirmek için
Vekil Muzaffer ÖNAL’ın bu mükemmel kânun teklifini bugüne kadar ilk defâ duyurmak üzere
Bu kânun teklifinin tamamını
Ve dahi
Komisyon Raporlarını makâlemize misâfir ediyorum.
28.V.1951 Yüksek Başkanlığa
Subay, askerî memur re gedikli erbaşların mecburi hizmet müddetleri ve istifaları hakkındaki kanun teklifimi ilişik olarak sunuyorum. Gereken işlemin yapılmasını saygılarımla arzederim.
Tokad Milletvekili Muzaffer Önal
Subay, askerî memur ve gedikli erbaşların mecburi hizmet müddetleri ve istifaları hakkındaki kanunun gerekçesi;
Subay, askerî memur ve askerî mektep talebelerinin ordudan istifaları hakkındaki hükümler (1683) numaralı Askerî ve Mülki Tekaüt Kanununun 14, 20 ve 21 nci maddeleriyle tanzim edilmişti. 1683 numaralı Kanunun 5434 numaralı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile ilgası üzerine mezkûr hükümler 5434 numaralı Kanuna geçici 83 ncü madde olarak konulmuştur. Askerî istifa hükümlerinin Emekli Sandığı Kanununa geçici bir madde olarak ithali de gösteriyor ki, mezkûr hükümler eskimiş ve artık bugünün ihtiyaçlarına cevap veremez hale gelmiştir. Nitekim bahis mevzuu olan geçici 83 ncü maddedeki esas hükümlere göre, muvazzaf subaylarla askerî memurlar, subay veya askerî memur olduklarından itibaren fiilen on beş sene askerî hizmet yaptıktan sonra istifa edebilirler. Ancak, yabancı memleketlerde tahsil edenlerin veya staj görenlerin istifalarının kabulü, masrafları kendi taraflarından ödenmişse tahsil veya staja azimet ve avdet tarihleri arasında geçen müddet kadar, Devlet tarafından ödenmişse, bu müddetin iki misli kadar fazla hizmet etmeleriyle mümkündür. Askerî okullar talebelerinden istifa etmek istiyenlerin istifaları, Devletçe yapılan bütün okul masraflarının ödenmesine bağlıdır. Ancak, bunların emeklilik hakları başladıktan sonra, okul masraflarını verseler bile, istifaları kabul edilemez. Görülüyor ki bu hükümler hem gayriâdil, hem hukuk sistemimize aykırı ve hem de antidemokratiktir. Şöyle ki: 788 numaralı Memurin Kanununun 2919 numaralı Kanunla değiştirilen 64. maddesine göre, Devlet, özel idare ve belediyeler hesabına memleket içinde tahsil görenlerden orta tahsili bitirenler beş ve yüksek tahsili bitirenler ise sekiz sene müddetle; ve aynı idareler hesabına ecnebi memleketlerde Hükümetin tâyin ettiği müesseselerde tahsilini bitirenler de tahsil müddetlerinin iki misli kadar meslek ve ihtisasları dâhilinde hizmete mecburdurlar. Bunlardan hizmete alınmak için müracaat etmiyenlerle mecburi hizmet müddetlerini ikmal etmeden evvel vazifeden ayrılanlar tahsil müddetlerince kendilerine yapılan masrafı faizi ile birlikte ödemeye mecburdurlar. 5434 numaralı Kanunun geçici 83. ve 788 numaralı Kanunun 64. maddelerinin mukayesesinden de anlaşılacağı üzere, Devlet, özel idareler ve belediyeler hesabına tahsil yapan sivil memurların istifaları hakkındaki hükümlerle subay ve askerî memurların istifaları hakkındaki hükümler arasında bariz bir ahenksizlik ve adaletsizlik mevcuttur. Nitekim; Devlet, özel idareler ve belediyeler hesabına memleket içinde orta tahsil yapan sivil memurlar (5) ve yüksek tahsil yapanlar da (8) senelik mecburi hizmete tâbi tutuldukları halde, subaylar ve askerî memurlar, gedikli erbaşlar subay, askerî memur ve gedikli erbaş oldukları tarihten itibaren (15) senelik mecburi hizmete tabidirler. Devlet, özel idareler ve belediyeler hesabına tahsil yapanlar (Orta veya yüksek) tahsil müddetlerince kendilerine yapılan masrafı faizi ile birlikte ödemek şartiyle mecburi hizmetten aflarını temin edebildikleri halde subay ve askerî memurlara böyle bir hak tanınmamıştır. Onların mecburi hizmetleri bedenî mükellefiyet şeklindedir. Devlet, özel idareler ve belediyeler hesabına tahsil gören talebeler kendilerine yapılan masrafı faizi ile birlikte ödemek şartiyle her zaman istifa hakkını haiz oldukları halde askerî talebeler tekaüt hakları başladıktan sonra istifa edemezler. II – Kontinantal Avrupa devletlerinin en medenisi olan İsviçre’den alınmış bulunan Borçlar Kanununun 343 ncü maddesi (10) seneden fazla bir müddet için yapılan hizmet akitlerinde işçiyi bile bu akitte bağlı saymamaktadır. Bu hüküm her ne kadar hususi hukukta mevcut bulunan bir hüküm ise de âmme intizamına taallûk etmekte olduğundan kanun vâzıınca âmme hukukuna mütaallik kanunların tedvini sırasında da göz önünde tutulması icabeden bir kaidedir. Medeni mevzuat bir kimsenin çalışma hürriyetinde (10) seneden fazla feragatini bağlıyıcı bir esas olarak kabul etmemektedir. Esasen, Türk Kanunu Medenisi de hiçbir kimsenin medeni haklarından ve onları kullanmaktan kısmen olsun feragat edemiyeceğini, hiçbir kimsenin hürriyetini ferağ edemediği gibi kanuna veya genel âdaba aykırı olarak takyit dahi edemiyeceğini kabul etmiştir. Halbuki, yukarda arzedilen askerî istifa hükümleri medeni mevzuatın âmme intizamına mütaallik olarak kabul ettiği esas prensiplerle demokratik prensiplere ve Hükümetimizin iltihak ettiği İnsan Hakları Beyannamesine tamamiyle aykırı bulunmaktadır. III – Askerî istifa hükümlerinin sivil memurların istifa hükümlerine mütenazır olarak yeniden tedvini demokratik inkişafın zaruri bir icabıdır. Zira: Bugünkü demokratik inkişaf, vatandaşlar arasında külfet ve nimetlerde müsavat bulunmasını gerektirmektedir. Devlet hesabına dört sene yüksek tahsil gören bir sivil memur (8) senelik mecburi hizmete tâbi ve masrafını vermek suretiyle her an istifa hakkını haiz iken, bilfarz bir yüksek tahsil müessesesinde tahsilinin son senesinde orduya intisap suretiyle bir sene veya yalnızca bir gün müddetle ordu hesabına tahsil yaparak subay veya askerî memur çıkan bir vatandaşın hiçbir veçhile istifa hakknı haiz olmadan ve hiçbir mâkul gerekçeye istinat etmeden (15) sene bilfiil mecburi hizmete tâbi tutulması demokrasinin adalet, nısfet ve müsavat prensibine uygun düşemez. Ordunun subay ve memur ihtiyacının temini bu ıslahat ve adalet hareketine engel teşkil edemez. Zira, demokratik bir idare ordu kadrolarını vatandaşların bir kısmına fevkalâde ve gayriâdil külfetler tahmili suretiyle değil, demokratik ve mesleke cezbedilen vasıtalarla temin ve tedarike çalışmalıdır. Bunun aksi totaliter bir zihniyetin ifadesi olur. Mecburi hizmet Devletin yaptığı masrafların bir karşılığı bulunduğundan yapılan masrafla mecburi hizmet müddetinin mütenasip bulunması en basit bir hukuk prensibidir. Şurasını da esefle zikretmek icabeder ki, bugünkü askerî mecburi hizmet müessesesi Osmanlı Saltanatı zamanındakinden daha geri ve daha anti demokratiktir. Zira: 11.VIII.1325 tarihli Askerî Tekaüt ve İstifa Kanununun 50, 51 ve 52. maddelerine göre, Subaylarla askerî memurlar duhullerinden itibaren (10) sene hizmet etmek suretiyle istifalarını istiyebilirler. Daha evvel istifa etmek istiyenler mektepte bulundukları müddetçe kendilerine sarfolunan masrafı tamamen ödemek şartiyle yine istifa hakkını haizdirler. Yabancı memleketlere gönderilen subay ve askerî memurlar da (10) sene hizmetten sonra ecnebi memlekette kendilerine yapılan masrafı iade etmek suretiyle istifa edebilirler. Görülüyor ki, bu hükümler bugünkülerden daha âdil ve insan hak ve hürriyetlerine ve ordu ihtiyaçlarına daha uygundur. Bu hükümlerin mer’i olduğu İmparatorluk devrinde ordunun personelsiz kalmadığı ve bugün sivil memuriyette de durumun böyle olduğu bir vakıadır. İstifa hükümleri âdil bir şekilde tanzim edilecek olursa ruhan askerlikle imtizaçları gayrimümkün bir hal almışolanlar çekilme hükümlerinden istifade ederek ordudan ayrılmak ve memlekete yararlı olabilecekleri başka bir hizmet sahasına atılmak imkânını bulurlar; bu da hem memleketin menfaatine olur ve hem de askerî disiplin ve otoritenin daima sağlam bünyeli olarak kalmasını temin eder. Ordu disiplininin kendine has bir ruhî karakterin mevcudiyetini şart kıldığı tabiîdir. Bu cihet, adlî tıp heyetinin verdiği muhtelif raporlarla da ilmen sabit bir hale gelmiştir. Mecburi hizmet müddeti (15) sene gibi uzun bir müddet olunca ruhan askerî disiplinle imtizaç edemiyecek durumda bulunanlar bu disiplin çemberinden kendilerini bir an evvel kurtarabilmek için muhtelif vesilelerle suç işlemek, ezcümle metres hayatı yaşamak ve yahut da intihara teşebbüs etmek gibi elîm ve feci ruh dalâletleri göstermektedirler. Bu husus Millî Savunma Bakanlığının ilgili dosyalarının tetkikiyle kolayca, anlaşılabilir. Bu itibarla, askerî mecburi hizmet müessesesininordu disiplin ve kriminalite ile olan münasebeti gayrikabili inkârdır. IV – Askerî istifa hükümlerinin mâkul ve âdil bir hadde indirilmesi halinde orduya müracaat edeceklerin miktarı da artacaktır. Bu da tabiî bir istifa rolü oynamak suretiyle ordu kudretinin genç, dinamik ve enerjik ellerde kalmasını ve binnetice ordu personel kalitesinin yükselmesini temin edecektir. İşte yukarda arzedilen mülâhazalar sebebiyle ve sivil Devlet memurlarına muvazi bir Askerî İstifa Kanunu tedvini maksadiyle 788 numaralı Memurin Kanuniyle (4489) numaralı Yabancı Memleketlere Gönderilecek Memurlar hakkındaki Kanun ve 5434 numaralı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun muvakkat 83 ncü maddesi ve 5619 numaralı Gedikli Erbaş Kanununun 15 nci maddesi hükümleri göz önünde tutularak bu kanun tasarısı hazırlanmış,Askerî mektep talebeleri mukavele ile orduya intisap ettiklerinden ve mukavelelerinde mecburi hizmete dair hükümler bulunduğundan bunlar hakkında ayrıca bir hüküm sevkına lüzum görülmemiştir. İlgili komisyona havale edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur. Tokad Milletvekili Muzaffer ÖNAL
|
Tokad Milletvekili Muzaffer Önal’n subay, askerî memur ve gedikli erbaşların mecburi hizmet müddetleri ve istifaları hakkında kanun teklifi Maliye ve Millî Savunma Bakanlıkları ile Jandarma Genel Komutanlığı temsilcilerinin huzuriyle komisyonumuzca incelendi. Gerekçede belirtilen hususlar ve Hükümet temsilcilerinin verdikleri izahat nazara alınarak teklifin lüzumu üzerinde tam bir mutabakata varıldı ve Millî Savunma Komîsyonuu raporu esas ittihaz olnunarak maddelerin müzakeresine geçildi. Başlık, ve birinci madde Mîllî Savunma Komisyonundaki gibi aynen kabul olundu.
|
MADDE 1. — Muvazzaf subaylar ile askerî memurlar, subay ve askerî memur olduklarından itibaren fiilen (10) yıl askerî hizmetlerini yaptıktan sonra istifa edebilirler.
|
* * * * *
T.C Devleti;
İnsan Hakları Evrensel Beyannâmesi’ni 1948 senesinde imzâlamış idi.
Bu Beyannâmenin dördüncü maddesi mucibince T.C Devleti;
Kölelik ve köle ticâretini her türlüsünü yasaklamış idi
Ve dahi
Memleketde hiç kimseyi kölelik veya kulluk altında bulunduramayacak idi.
1954 senesinde geldiğimizde,
T.C. Devleti bu kez de İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Koruma Sözleşmesi’ni imzâladı.
Bu Sözleşmenin dördüncü maddesi mucibince T.C Devleti;
1. Hiç kimseyi “köle” ve “kulluk” hâlinde tutmayacak, Ve dahi 2. Hiç kimseyi zorla çalıştırmayacak veya “mecburî çalışmaya” tâbi tutmayacak idi.
|
* * * * *
T.C Devleti NATO’ya üye oldukdan dört sene sonra,
NATO’nun okyanus ötesindeki ağababası bir kânun meriyyete koydu.
Bu kânun ile NATO’nun ağababası,
Coni Harp okullarında verdiği 4 senelik tahsile bedel olarak
Kendi subaylarından sâdece 5 sene “mecburî hizmet” isdedi.
3 senelik süre için de “ihtiyât” olarak izinli sayılacak idi.
Türk Ordusunda bizim her boku bilen beyaz subaylarımızın bugün dahi yapdığı gibi;
Coni Ordusundan ayrılanlara dayatılan tazminât yok, hapis cezâsı hiç yok!
Nerede olur ise olsun!
Zor ile güzellik olmuyor, değil mi?..
Coni harp okulundan mezun olup da Amerikan Ordusuna giren bir subay,
Haysiyetsiz bir şekilde ordudan ayrılmak isdiyor ise şâyet;
Teğmen nasbedildiği gün subaylıkdan istifa edebilir!
Haysiyeti ile ordudan ayrılmak isdiyor ise şâyet,
5 sene görev yapar. 5 senenin sonunda da ertesi gün istifa edip orduya son selâmını verir!
Amerikan subayının “mecburî hizmet” kuralı bu kadar basitdir. 1956 senesinden beri de böyledir…
İşde,
Coni subay ve erinin,
Göreve başladığının ertesi gününden itibâren ordudan tel tel ayrılışlarını gösderen çizelge…
§4348. Cadets: agreement to serve as officer; Bölüm 4348- Harb okulu öğrencisi; Subay hizmet sözleşmesi;
(a) Each cadet shall sign an agreement with respect to the cadet’s length of service in the armed forces. Harb okulu öğrencisi, Orduda yapacağı görev süresine dair olmak üzere sözleşme imzâlar. The agreement shall provide that the cadet agrees to the following: İmzâladığı bu sözleşme ile harb okulu öğrencisi aşağıdaki şartları kabul eder.
(1) That the cadet will complete the course of instruction at the Academy. (2) That upon graduation from the Academy the cadet— (A) will accept an appointment, if tendered, as a commissioned officer of the Regular Army or the Regular Air Force; and
(B) will serve on active duty for at least five years immediately after such appointment. (B) Göreve başladıkdan sonra muvazzaf subay olarak en az beş sene hizmet eder.
|
Amerikan “erinin” “gönüllü hizmet süresi” ise “sözleşme” ile karşılıklı olarak tesbit ediliyor.
Bu süre de kuvvetlere göre 2 sene ile 5 sene arasında değişiyor.
Amerikan Ordusunda “astsubayların” mecbûrî hizmet süresi nedir diye sormayın!
Çünkü;
Amerikan Ordusunda “astsubay” isimli “kuma” cinsinden bir asker sınıfı hiçbir zamân mevcut olmadı.
Mevcut diyenler de götlerinden uyduran câhil ya da âdi yalancılardır.
* * * * *
27 Mayıs darbesinin çetebaşı subayları,
Bu darbeden 16 sene sonra bir kânun tezgâha sürdüler; TSK Personel Kânunu.
Bu darbe kânunu ile cuntacı subaylarımız;
Başbakan Adnan MENDERES’in 1951 senesinde yapdığı 5802 sayılı Astsubay Kânununu ilga etdi,
Bu kânun ile MENDERES’in “astsubaya” verdiği bütün hakları da gasp etdiler.
926 sayılı bu kânun piyasaya sürülesiye kadar astsubayın “mecburî hizmeti” 9 sene idi.
Darbeci subaylarımız, astsubayların maaşına zam yapmadı!
Fakat
Bu darbe kânunu ile beyaz subaylarımız;
Ordumuzun köle askeri olan “astsubayın” “mecburî hizmeti”ne 1 sene zam yapdı…
Şimdi,
Muhterem “astsubay” meslekdaşlarım;
27 Mayıs darbeci subaylarının 1967 senesinde tertip etdiği
Ve dahi
Bir darbe kânun olan 926 sayılı TSK Personel Kânunu’nun
“Mecburî hizmet” süresini tesbit eden 112 maddesinin
Kânun teklifinde 115’nci madde olarak müzâkere etdiği 111 sayılı Birleşimine,
01 Haziran 1967 Perşembe gününe gidelim
Ve dahi
“Muvazzaf subay” ve aslında “muvazzaf olmayan astsubayın” “mecburî hizmet” süresi konusunda
Hangi milletvekili ibretlik ne laflar etmiş, kendi ağızlarından bir işitelim hele!..
Meclisi B : 111, 1.6.1967. O : 1
ONUNCU KISIM Yükümlülük
I – Subayların ve astsubayların yükümlülüğü
Madde 115. — Muvazzaf subaylar , astsubaylar, subay ve astsubay naabedildüklerinden itibaren, fiilen 10 yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler.
|
BAŞKAN — Madde hakkında söz istiyen? Buyurun Sayın Yılanlıoğlu
|
BAŞKAN — Buyurun llyas Kılıç.
|
BAŞKAN — Sayın Akalın buyurun.
|
MUSTAFA AKALIN (Afyon Karahisar) — Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri, tüm Silâhlı Kuvvetler Personel Kanununun 115 nci maddesinin getirdiği hüküm ilk bakışta Anayasaya aykırı gibi görünür. Hakikaten arkadaşımız Yılanlıoğlu’nun dediği gibi, on sene gibi bir mecburiyet koymak, istifa edememesi için tahdit koymak ilk bakışta insana hürriyeti tahdid ediliyor gibi ve Anayasaya aykırı gibi geliyor. Ama hepimizin bildiği üzere nihayet Türk Devleti kuruluşundan bu güne kadar askerî bir Devlet olarak kurulmuş, ve binaenaleyh askerliği mecburi olarak kabul etmiş bir Devlet için eğer subay ve astsubayların 10 sene hizmet etme mecburiyetni Anayasaya aykırı görürsek, o takdirde mecburi hizmet olarak vatan evlâdını alıyoruz, evinden getiriyoruz, askersin diyoruz ve onu kanunların tâyın etdiği müddet kadar 1,5 – 2 sene hattâ bir zamanlar, 4 yıl askerlik yaptırılıyordu. Asker, kalkıp da hayır ben yapmıyacağiım diyebiliyor mu? Hayır diyemez. Kaldı ki diğer maddelerde yeri gelecek o zaman yine filkrimizi beyan edeceğiz, belki ileride 118 nci madde gelecektir, orada bahis mevzuu oluyor. Harb okulu ve yüksek okullardaki talebelerin, astsubay öğrecilerinin ve bir aylık intibak devresinden sonra istifa edemiyecekleri hususu üzeninde belki tartışılabilir. Ancak, artık subay çıkmış, astsubay olmuş, Devlet ona birtakım sırlarımı açmış, bir takım bilgiler öğretilmiştir. Elbette bunun karşılığı 10 yıl mecburî hizmet görürcesine istifa edememesi şartının konulması Anayasaya aykırı olmaz kanaatindeyim. Bu itibarla maddenin yerinde olduğunu ve aynen Ikalbulü gerıeiktüğini arz etmek isterim. Saygılarımla.
|
BAŞKAN — Sayın İşgüzar, buyurun.
|
HİLMİ İŞGÜZAR (Sinop) — Muhterem milletvekilleri, ben, benden önce konuşan arkadaşlarımın bâzı fikirlerine iştirak etmekle beraber bir noktaya temas etmek için huzurunuza geldim. 115 inci madde Anayasaya aykırı bir madde değildir. Çünkü kamu yararı olduğu yerde özel şahıs ve kişilerin menfaatleri ondan sonra gelir. Her şeyde bir vazife hak ve mükellefiyetler karşılıklı birbirlerine çeşitli tâvizler venmek mecburiyetindedir. Burada «Muvazzaf subaylar, astsubaylar, subay ve astsubay nasbından itibaren 10 sene hizmet etmedikten sonra istifa edemezler» kaydı, esasında askerliğin icabatıdır. Benden önce konuşan sayın arkadaşım Mustafa Akalın’ın da söylediği gibi, bâzı zaman memleket menfaatlerinin korunmasını sağlamak için şahısları askere alıyoruz, iki sene, üç sene, beş sene; bunları hizmet servisinde çalıştırıyoruz. Bu bakımdan Anayasa ile ilgisini şahsan bendeniz göremiyorum. Yalnız bu maddenin biraz daha elâstiki olabilmesi için; On yıl hizmet etmedilkçe istifa edemezler, ancak Devletin bunlara yaptığı çeşitli yardımlar vardır, çeşitli masraflar vardır, ödeme yapılır, masrafları ödeme yapmak suretiyle istediği zaman ayrılabilir imkânının maddede yer alması yerinde olurdu. Benim görüşüm bu merkezdedir. Hürmetler ederim.
|
BAŞKAN — Başka söz istiyen?… Buyurun efendim.
|
GEÇİCİ KOMİSYON BAŞKANI İSMAİL SARIGÖZ (Rize) — Muhteremi arkadaşlar, 115 nci madde subaylarla, astsubayların yükümlülüklerini tanzim etmektedir. Takdir buyuracağınız veçhile Silahlı Kuvvetlere lüzumlu personel yetiştirebilmek için Devlet harb okulları, astsubay okulları, harb akadamileri ve çeşitli okullar açmış ve bunlara talebe almak suretiyle Silahlı Kuvvetlerin çeşitli bölümlerine personel yetiştirmektedir. Bu personeli yetiştirebilmesi için Devletlin giriştiği türlü külfet vardır. Devlet buna mukabil âdeta hizmet akdi gibi bir akidle bu personelle kendisine bir yükümlülük tahmil etmek suretiyle bir akit yapmış durumuna girmekledir. Şimdi eski arkadaşlar hatırlıyacaklardır. Silâhlı Kuvvetlerde istifa süresi 15 yıldır. O zaman, bu sürenin Anayasaya aykırılığı iddia edilmedi, fazla, uzun olduğu iddia edildi ve bilâhara çıkarılan bir kanunla on yıla indirildi.
Yılanlıoğlu arkadaşımız bu sürenin fazla olduğunu iddia etseydi belki bir başka şekilde düşünmek mümkün olurdu. Ama Anayasaya aykırılığı İddia edildikte bunun Anayasaya aykırılığı ile uzaktan yakından bir alakası olduğunu kabul edemiyoruz. (1961 Anayasası, Md.65. IRBIK) Şimdi Sayın İşgüzar arkadaşım dediler ki; biz prensip itibariyle ve bir yükümlülük olması bakımından bunun muhafazasında zaruret görürüz. Ancak masrafları ödediği takdirde, Devletin yaptığı masraflar ödendiği takdirde bu kimselere istifa edebilme imkânlarını her sürede tanıyalım. Böyle anladım, yanlış anlamadıysam. Takdir buyuracağınız veçhile Silâhlı Kuvvetlerin bir personel plânlaması vardır. Bu suretle harb okullarında, çeşitli askerî okullarda okuyup, okullarını bitiren vatandaşlara, Devletin masraflarını ödediği takdirde istifa etme imkânını tanırsak, ona bir yükümlülük teklif etmezsek o takdirde Devletin personel plânlaması, Silâhlı Kuvvetlerim personel plânlaması alt üst olacaktır. Kaldı ki, komisyonumuzun verdiği bir önerge ile 5434 sayılı Kanunda özel olarak tanzim edildiği bâzı hallerde subaylar, istifa etmiş kabul edilmekte ve Devletim yaptığı masraflar da maddenin fıkralarında tesbit edilen hadler içerisinde kendilerinden tazminat olarak ödettirilmektedir. Bu yükümlülüğü şahsi haklar takyidediliyor diye kabul ettiler. Biz bunu böyle düşünmüyoruz. Meselâ şahsi hakların bâzı hallerde buradaki durumdan daha ileri nisbetlerde takyidedildiği vâkıdır. Fıkralarda gelecektir, yabancılarla evlenenler ayrı bir muameleye tabi tutuluyorlar. Bugün dışişleri memurları yabancı memurlarla evlendikleri takdirde istifa etmiş sayılıyor ve kendilerinden Devlettin yaptığı masraflar tahsil ediliyor. Bu itibarla burada bir zaruret varıdır. Anayasa ile uzaktan yakından aykırılık bakımdan bir alâkası yok. Maddenin aynen kabulümü istirham ederiz.
|
FERDA GÜLEY (Ordu) — Söz istiyorum.
BAŞKAN — Komisyon önergesi üzerinde mi?
FERDA GÜLEY (Ordu) — Evet.
BAŞKAN — Buyurun efendim.
C.H.P. GRUPU ADINA FERDA GÜLEY (Ordu) — Muhterem arkadaşlarım, evvelâ bundan evvelki birleşimlerde kabul edilmiş olan bir usule bu birleşimde de riayet edilmesinin kanunun müzakeresinde çok faydalı olacağını hatırlatmak istiyorum. Komisyon, şimdi dinlediğiniz veçhile, bu madde de 5434 sayılı Kanunun bu mesele ile ilişkin maddenin iki hükmünü, iki fıkrasını getirerek, diğer yönlerden düzeltmeler yaparak, maddeye hakikaten güzel şekil vermiştir. Metnin 115 nci maddesi okunmadan evvel komisyonun 115 nci maddesi okunsa ve müzakereye mevzu o olsaydı, bâzı arkadaşlarımız daha bu madde üzerinde aydınlanmış olacakları için ve bendeniz de bu sözü şimdi değil o vakit alacaktım. Muhterem arkadaşlarım, bu maddede subaylar ve astsubaylar istifa yönünden birleştirilmektedir. Çünkü, bu iki sınıf birbirinden istifa yönünden ayrı idiler. 5802 sayılı Astsubay Kanununa göre astsubaylar, dokuz yıl hizmet etmedikçe, subaylar da on yıl hizmet etmedikçe istifa edememekte idiler. Şimdi astsubaylar, subaylar gibi on yıl hizmet etmedikçe istifa edemez durumu getirilmektedir. Komisyonun değiştirgesinde de metindeki bu had muhafaza edilmiştir. Anayasaya aykırı değildir, tabiî hiçbir alâkası yoktur. Elbette ki Devlet, akdin iki tarafından biri olarak böyle bir şey getirebilir. Karşı taraf kabul etmezse mesele yoktur. Ancak, bu hizmet süreleri getirilirken bu işin hukuku, mantığı ne idi, ne olabilir? Evet Devlet bir şart koşuyor, kabul eden vatandaş gelir, kabul etmiyen gelmez. Ama, bunun bir mantığı, bir hukuku vardır. Bu da o şahsa Devletin yaptığı masraf ile izah edilebilir, hizmetin ağırlığı ile izah edilebilir. Yani unsurları vardır. Biri, 15 sene iken, öbürü değildi, biri 10 sene iken öbürü dokuzdu. Şimdi astsubaylara, ona da on sene diyoruz. Astsubay dediğiniz,
Subay, harb okuluna eğer doğrudan doğruya alınmışsa veya bir fakülteye doğrudan doğruya alınmışsa düşününüz
Hele ortaokuldan itibaren, liseden itibaren harb okulundan, kaynaktan böyle gelen bir subay, Devlete pahalıya mal olmuştur. Mecburi hizmet kıstası, nihayet böyle bir mantıktan hareket etmek iktiza eder. İkisi de on sene. Birine çok masraf yapıldığı için evet on sene, öbürüne o kadar masraf yapılmamış. Denilebilir ki, harb okuluna birden alsak… Hiç masrafsız geliyor, ona on sene diyoruz. Askerî mektepten gelen? Ona da on sene diyoruz. Evet, Devlet olarak, mukavelenin bir tarafındaki Devlet diyor ki, liseyi bitiren bir genç, on sene mecburi hizmetin vardır, gel. Şimdi…
|
BAŞKAN —;
Sayın Güley,
Müddetin beş dakika ile tahdid edilmiş olduğunu hatırlatırım efendim.
|
FERDA GÜLEY (Devamla) — Biliyorum efendim. Şimdi nihayet bunun astsubaylar için eski kanunda olduğu gibi dokuz seneye indirilmesi kanaatimce nasafete, madelete uygundur. Eğer bu plânlamayı bozuyor, işte hepsi on sene olsun falan diye bir direnme, efendim on senede birleştirme yoluna gidilecekse, ki ben bunu tervic edemiyorum, (tervic; bir fikire katılma, desteklemek.IRBIK) bu takdirde işte Anayasa ve kişi hürriyetlerine değinen arkadaşlarım için bilhassa söylüyorum, bunu da 5802 sayılı Kanunun dokuz seneyi tanzim eden hükmüne göre astsubay olmuşları, yani, halen bu tasarı çıkmadan evvel, kanunlaşmadan evvel, astsubaylık vazifesi yapmış olanları mutlaka bu hükmün dışına çıkarmak lâzımdır, işte Anayasaya ilişkin hüküm budur, müktesep hak vücut bulmuştur. Ben dokuz sene üzerinden hizmet yapacağım diye astsubay olmuşum. Bu kanun dolayısiyle on sene çalışana yeni bir hüküm getiriyor. Benden sonrakiler için tatbik edilebilir, benim için tatbik edilmemesi lâzımdır. Ya bu maddenin metninde bu gelmeliydi, ben bunu bekliyordum değiştirge önergesinden, yahut da daha evvelki bir maddede olduğu gibi, geçici maddelere bu madde ile ilişkin bir hüküm getirilmelidir. Komisyon eğer böyle getireceğiz derlerse hiç önerge filân verımiyerek kendilerine teşekkür ederim. Bu metnin oylanmasını rica ederim. Cumhuriyet Halk Partisi Grupu olarak bu iki husus dışında komisyonca gelen önergeyi tasvibettiğimizi saygılarla arz ederiz.
|
BAŞKAN — Komisyon, buyurun efendim.
|
GEÇİCİ KOMİSYON BAŞKANI İSMAİL SARIGÖZ (Rize) — Muhterem arkadaşlarım; Sayın Güley, astsubaylarla subayların mecburi hizmet sürelerinin onar sene olarak tesbitini, kendilerine Devletin yaptığı masraflar itibariyle bir kademeye tabi tutmak gerekir gibi, ben böyle anladım, beyanda bulundular ve dediler ki, meselâ askerî liselerde okumuş bir talebenin bilâhara harb otkıulunu bitirerek subay çıkması takdirinde Devletin yapacağı masraflar doğrudan doğruya astsubay okuluna girmiş ve astsubay çıkmış bir vatandaşa Devletin yaptığı masraflar arasında fark vardır. Bu fark doğrudur. Yalnız, biz burada Devletle bu okullara girip subay veya astsubay çıkacak olan vatandaşlar arasındaki akitte tek hizmet haddini de nazarı itibara aldık. Eğer, Devletin yaptığı masrafları nazarı itibara alarak, bu masrafların derecesine göre dereceli bir hizmet mükellefiyeti yükleseydik bu takdirde, Silâhlı Kuvvetlerde bir personel buhranına, bir personel plânlamasının intacına imkân kalmazdı. Mesele doğrudan doğruya harb okuluna girmiş, harb okulunu iki yılda veya üç yılda bitirmiş bir vatandaşın mükellefiyeti ile, o zaman askerî liseye girmiş bir vatandaşın mükellefiyeti arasında fark olacak ve bu personel plânlaması alt, üst olacaktı. Biz buna gitmedik. Her iki zümreyi de on yıl mecburi hizmete tabi tutmak suretiyle bir had içerisinde yükümlülüğe tabi tuttuk.
|
BAŞKAN — Muhterem arkadaşlarım; Geçici Komisyonun önergesini oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler… Kabul etmiyenler… Geçici Komisyonun önergesi kabul edilmiştir.
Geçici Komisyonun maddeye vermiş olduğu yeni şekli, 115 nci madde olarak oylarınıza arz ediyorum. Kabul edenler… Kabul etmiyenler… 115 nci madde yeni şekli ile kabul edilmiştir.
|
Ey, “astsubaylara” bu 15 senelik “mecburî hizmet” gömleğini giydiren 27 Mayıs’ın darbeci subayları!..
Mezarlarınızda şimdi ters dönün, inşallah!..
* * * * *
1971 senesine vâsıl olduğumuzda,
TSK’nın gahraman gomutanları subayları,
Silâhlı Kuvvetler nâmına tıpda uzmanlık, mühendislik vs. eğitim almak için
Yurt içi ve yurtdışına subaylar gönderdiğini keşfetdi…
Aşağıda gördüğünüz 1424 sayılı kânunun 36’ncı maddesi ile de
Bu “talebe” subaylarımızın “mecburî hizmet” süresini tesbit edecekler idi.
İyi bir teklif olduğunda “astsubay” sınıfını hukukda yok sayan subaylarımız,
Konu budaklı cinsinden “mecburî hizmet” kazığı sokmak olunca,
Köle asker astsubayları da kendi düşdükleri bok çukuruna çekdiler…
Bir astsubayın;
Silâhlı Kuvvetler nâmına tıpda uzmanlık ve mühendislik eğitimi için
Yurtiçinde veya yurtdışında kursa gönderildiği ne zamân görüldü?
İşde, nâmussuz subaylarımız,
Yuriçi ve yurtdışında tıpda uzmanlık, mühendislik vs. eğitimleri için kendilerine kesilen 15 senelik “mecburî hizmet” cezâsına,
Hiçbir alâkası olmadığı hâlde, Ordumuzun köle askeri olan “astsubayları” da dâhil etdiler…
Köle astsubay sınıfına hayırlı olsun!..
* * * * *
Sözde Kıbrıs Barış Harekâtının ertesi senesinde;
Eskişehir milletvekili Ayşe Aliye KÖKSAL ve vekil 33 arkadaşı meclise bir kânun teklifi verdi.
Bu teklif ile;
Yurt içi ve yurtdışında Silâhlı Kuvvetler nâmına tıpda uzmanlık, mühendislik vs. eğitim almak için gönderilen subayların bu eğitimlerde geçen sürelerinin “mecburî hizmetden” mahsub edilmesini isdediler
Hiç alâkası olmadığı hâlde “astsubayları” da bu kânun teklifine, boşlukları doldurmak için “safra” niyetine eklemişler!
* * *
Meclisdeki harâretli münâkaşalara bakdığımda;
Bu kânun teklifinin kabul edilmesi için götünü yırtan vekillerden bâzılarının,
İç oğlanı dâmatlarının
Ya da
Daşşağı doğuşdan incili mahdumlarının bu eğitimleri alan “torpilli subaylar” olduğu hissine kapıldım.
Sömürgen subaylarımız;
Bu eğitimleri alan subayların kuyruğuna takdıkları “muvazzaf subayların” da “mecburî hizmet” süresini bu tufada 15 seneden 10 seneye indirmeye çalışmışlar!..
Fakat
Kendisi de tekâüd bahriye zâbiti olan sabık Deniz Kuvvetleri Komutanı
Ve dahi
Dönemin Cumhurbaşkanı olan Fahri Sabit KORUTÜRK bu zokayı yutmamış!
Şimdilik de olsa zor, oyunu bozmuş!
TBMM’nin kabul etdiği bu kânunu Cumhurbaşkanı;
27 Mayıs darbeci subayların yapdığı 1961 Anayasa’sı 93’üncü maddesinin kendisine verdiği yetkiye müsteniden reddetmiş.
Böylece mamacı subaylarımızın kendi zâdegân iç oğlanları ve daşşağı incili mahdumları için verdikleri bu tezgâhda hevesleri kursaklarında kalmış!
Ve meclisin kabul etdiği bu kânun da böylece “kadük” olmuş!
* * * * *
1976 senesinde kabul edilen 2028 sayılı kânun ile
Yurt içi ve yurtdışında Silâhlı Kuvvetler nâmına tıpda uzmanlık, mühendislik vs. eğitim almak için gönderilen subayların bu eğitimlerde geçen sürelerinin 15 senelik “mecburî hizmetden” mahsub edilmesi için
1975 senesinde meclise verilen kânun teklifini
Kendisi de tekâüd bir deniz subay olan sabık Deniz Kuvvetleri Komutanı
Ve dahi
Dönemin Cumhurbaşkanı olan Fahri Sabit KORUTÜRK veto etmiş idi!
Daha aradan bir sene bile geçmeden,
Kendi zâdegân iç oğlanları ve daşşağı incili mahdumlarının “mecburî hizmetinin” azaltılması için
TBMM’ye bir hücum daha yapdılar.
Aynı kânun teklifini daha şunun şurasında
Geçen sene reddeden Dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Sabit KORUTÜRK, birden bire irşâd oldu!
Artık bundan böyle;
Kendi zâdegân iç oğlanları ve daşşağı incili mahdumları olan subaylarının;
Silâhlı Kuvvetler nâmına tıpda uzmanlık, mühendislik vs. eğitim için yurt içi ve yurtdışında geçen süreleri, 15 senelik “mecburî hizmetden” mahsub edilecek idi.
Bir buçuk senelik kısa bir süre içinde 180 derecelik bu keskin dönüş için
Cumhurbaşkanı Fahri Sabit KORUTÜRK‘ü irşâd eden hakikât ne idi acap?..
* * * * *
27 Mayıs darbesi bahânesi ile T.C devletinin üzerine çullanan cuntacı subaylar,
Darbenin hemen ertesinde 1961 Anayasası’nı tezgâha sürmüşler idi.
Bu darbeden sâdece 20 sene sonra
Aynı suratlı fakat sâdece isimleri farklı başka darbeci subaylar
Bu kez de 12 Eylül’de T.C devletinin üzerine çullandılar.
Ve darbenin hemen ertesi senesinde de 1982 Anayasası’nı piyasaya sürdüler.
Darbecibaşı subay Zottirik Kenan, artık Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuş idi…
Aynı sene içinde piyasaya sürdükleri 2642 sayılı aşağıda gördüğünüz şu kânun ile de
Devleti ele geçiren “muvazzaf subaylar” ile birlikde,
“Muvazzaf olmayan köle astsubayların” “mecburî hizmet” süresini 15 sene olarak tahkim etdiler.
* * * * *
TSK’nın muhteşem subay gomutanları,
Subay ve astsubay okullarından temin etmeyi beceremedikleri subayları,
Sivil piyasadan tedarik etmek için 2001 senesinde bir kânun tertip etdiler.
Bu kânun ile TSK’da ilk defâ olmak üzere “sözleşmeli subay ve astsubay” sınıflarını icâd etdiler.
Sayısını Genelkurmay Başkanlarının bilmediği “subay ve astsubay sınıflarına” ilâve olarak,
Artık ordumuzu “sözleşmeli subay ve astsubay” kurtaracak idi…
Gerzek subaylarımızın 2001 senesinde tertip etdiği
“Sözleşmeli subay ve astsubay” sınıfı hakkındaki düşüncelerimizi izhâr etdirmeden evvel,
Bu konuda gönderdiğim CİMER dilekceme
Ve dahi
Bu dilekceme Millî Savunma Bakanlığının verdiği cevâbı sizlere bildireyim.
Dönemin Genelkurmay Başkanının, dönemin siyâsî gerzeklerine dayatdğı
Ve dahi
2001 senesinde piyasaya sürdükleri “sözleşmeli subay ve astsubay” kânunu hakkında
Bıldır şöyle bir dilekce gönderdim CİMER’e;
KONU: TSK’de İstihdam Edilen Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında. İLGİ: (a) 4678 sayı ve 13 Haziran 2001 târihli TSK’de İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kânun. (b) 4982 sayı ve 09 Ekim 2003 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunu. (c) 2004/7189 sayı ve 19 Nisan 2004 târihli Bilgi Edinme Hakkı Kânunun Uygulanmasına İlişkin Esâs ve Usûller Hakkında Yönetmelik.
1. İlgi (a)’da merkûm kânun; TSK’de ihtiyaç duyulan sınıflarda istihdam edilmek üzere sözleşmeli olarak alınacak subay ve astsubayların hukukunu tanzim eden temel kânundur. S. Sayısı : 579 ile TBMM’ye takdim edilen işbu kânunun Komisyon Rapor sayısı ise 1/698’dir. Plan ve Bütçe ve Millî Savunma Komisyonlarının hazırladığı işbu Komisyon Raporlarının “Genel Gerekce” başlığı altında; 4678 sayılı işbu kânunun hedefleri şöyle tefrik ve tavzih edilmekdedir; (…) Belirtilen sebepler çerçevesinde bir zaruret olarak ortaya çıkan sözleşmeli subay ve astsubay istihdamının; a) Kıt’aların takım komutanı ve küçük rütbeli subay ve astsubay ihtiyacının, harp okulu ve astsubay okulu kaynaklı subay ve astsubaylara nazaran daha ekonomik olarak karşılanması b) Yedek subaylara nispetle, daha uzun süre istihdam edileceklerinden birçok hizmetin kısmen profesyonel personel ile yürütülmesine imkân verilmesi, c) Harp okulu mezunu subayların daha etkin ve kritik görev yerlerinde kullanılması, d) Yedek subay istihdamının zamanla azaltılmasına ve hatta kaldırılmasına imkân verilmesi, e) İleride, dış kaynaktan subay alımı uygulamasının durdurularak denenmiş çalışkan, istikbal vadeden sözleşmeli subayların muvazzaf subay kaynağına aktarılarak, dış kaynağın getirdiği olumsuz personel problemlerinin asgari seviyeye indirilmesi, f) Üst kademelerde arzu edilen subay ve astsubay mahrutunun teşekkülünde idareye elastikiyet sağlanması, g) Kısmen profesyonel ordunun teşkiline bir adım daha yaklaşılması, h) Diğer subay ve astsubay kaynaklarında meydana gelecek değişikliklerin telafisinde elastikiyet sağlanması, ı) İstihdam alanında, ülke çapında yeni bir iş sahası açılması, j) Sözleşmeli astsubayın sırasıyla önce muvazzaf astsubay daha sonra da muvazzaf subay olabilmesi, Mümkün olduğundan motivasyon ve verimlilik açısından da herhangi bir problemle karşılaşılmayacağı değerlendirilmektedir.
2. İlgi (a)’da mezbûr işbu kânunun bugüne kadar geçen 18 senelik süre içindeki saha tatbikatı neticesinde; a. Kânunun yukarıda görülen temel hedefleri tahakkuk etdirilmiş midir? b. Tahakkuk etdirilmiş ise şâyet; b.1. Hangi hedefleri b.2. Hangi ölçü/derecede tahakkuk etdirilmişdir? c. İşbu kânun mucibince bugüne kadar istihdam edilen sözleşmeli subay ve sözleşmeli astsubay sayısı nedir? ç. İşbu kânun, hangi ülke kânunundan iktibas edilmişdir? d. Dünyanın hangi devletlerinin silahlı kuvvetlerde “sözleşmeli astsubay” istihdam edilmekdedir?
3. İşbu dilekcemin yukarıda görülen ikinci maddesinde tevcih etdiğim beş suâlimi İlgi (b ve c) mevzuât muvacehesinde Millî Savunma Bakanlığının cevaplamasını saygılarım ile arz eylerim.10.09.2019. 1902077502.
|
“Sözleşmeli subay ve astsubay” sınıfı hakkında yukarıdaki dilekcemde gördüğünüz suâllerime
30 Mart 2020 Pazartesi günü (bugün) Millî Savunma Bakanlığı aşağıda gördüğünüz şu cevâbı verdi.
CİMER Başvuru Cevabı Translate message to: English | Never translate from: Turkish CM Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi <cimer_bilgi@TCCB.GOV.TR>; Mon 3/30/2020 5:39 PM
CİMER başvurunuz incelenmiştir.
Bilgi edinme talebiniz , 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ; Madde 7- Bilgi edinme başvurusu, başvurulan kurum ve kuruluşların ellerinde bulunan veya görevleri gereği bulunması gereken bilgi veya belgelere ilişkin olmalıdır. Kurum ve kuruluşlar, ayrı veya özel bir çalışma, araştırma, inceleme ya da analiz neticesinde oluşturulabilecek türden bir bilgi veya belge için yapılacak başvurulara olumsuz cevap verebilirler. Madde 25- Kurum ve kuruluşların, kamuoyunu ilgilendirmeyen ve sadece kendi personeli ile kurum içi uygulamalarına ilişkin düzenlemeler hakkındaki bilgi veya belgeler, bilgi edinme hakkının kapsamı dışındadır. Ancak, söz konusu düzenlemeden etkilenen kurum çalışanlarının bilgi edinme hakları saklıdır. Kapsamında değerlendirildiğinden cevap verilememektedir. İyi günler.
|
Yukarıda gördüğünüz cevâbına bakdığımda;
Sözleşmeli subay ve astsubay kânununun kabul edilmesi için
Millî Savunma Bakanlığı’nın 2001 senesinde TBMM’ye beyân etdiği “gerekceleri” çokdan unutduğunu
Ve aslında TBMM’deki konuşmalarında “osdurup osdurup” ipe dizdiğini gördüm!..
Aslında “sözleşmeli subay ve astsubay” kânununun yukarıda gördüğünüz “gerekcesi”, bahâne idi…
Fakat
Bu kânun ile subaylarımızın “mama” hânesine yazılacak “irâd” şahâne idi…
Bakınız,
Bu kânun ile nâmussuz subaylarımız, aslında ne “halt” etmek isdemişler;
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNDE İSTİHDAM EDİLECEK SÖZLEŞMELİ SUBAY VE ASTSUBAYLAR HAKKINDA KANUN;
Dönem : 21, Yasama Yılı : 3. T.B.M.M. (S. Sayısı : 579).
Türk Silâhlı Kuvvetlerinde İstihdam Edilecek Sözleşmeli Subay ve Astsubaylar Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Millî Savunma Komisyonları Raporları (1/698);
(…) Sözleşmeli subay ve astsubay sistemi ile;
harp okullarına alınacak öğrenci miktarı azaltılacak, ve mevcut öğrencilerin de kurmaylık ve yükselme şansları daha da artacak…
|
Peki, Sen, kurnaz kurmay subay ne yapacaksın?
Gebeş beylik beygiri gibi karargâhda;
Ve
Vay sizi, nâmussuzlar vay!..
|
* * * * *
2002 seçimlerinde devleti ele geçiren AK Parti isimli fırka;
Evvelâ “iktidâr” olmuş,
Muayyen bir zâman sonra da “muktedir” olmuş idi.
15 Temmuz’a giden meş’um ve dönülmez yolda;
Hem rakiplerini bir an evvel saf dışı bırakmak
Hem de
Akdaşlarını bir an evvel isdediği mevki ve makâmlara yerleştirmek için
2012 senesinde bir kânun piyasaya sürdü!..
Bu kânun ile;
“Muvazzaf subaylar“
Ve dahi
“Muvazzaf olmayan astsubayların” “mecburî hizmet” süresi 15 seneden 10 seneye tenzil edildi.
Gerekce mi?
Dört sene sonrasının 15 Temmuz akşamına bakmak kâfi olur!..
* * * * *
Devletin üzerine çullanan AK Parti fırkası,
15 Temmuz akşamı abdestsiz yakalanmış ve kelleyi teslim etmesine ramak kalmış idi!
2012 senesinde piyasaya sürdüğü 6318 sayılı kânun ile
15 Temmuz’un kozmik odasının kilidini açan hükûmet,
Aynı kapıdan rakiplerin girmesini engellemek için
6318 sayılı kânun ile açdığı kozmik kapıyı
15 Temmuz’un ertesi senesinde bu kez de 681 sayılı KHK ile kapatdı.
Bu KHK ile bıldır olduğu gibi Ak Parti fırkası;
Muvazzaf subayların
Ve dahi
“Muvazzaf olmayan astsubayların” “mecburî hizmet” süresini 10 seneden 15 seneye terfi etdirdi.
Gerekce mi?
Adama laf bir kere söylenir,
Biz de söyledik ya!…
* * * * *
AK Parti fırkası;
Daha bıldır, 681 sayılı KHK ile alelacele,
15 seneye terfi etdirdiği “muvazzaf subay” ve “muvazzaf olmayan astsubay” “mecburî hizmet” süresini
15 Temmuz’dan iki sene sonra tezgâha sürdüğü 7073 sayılı kânun ile tahkim etdi.
“Gerekcesi“, bir kânunun nâmusudur!..
Darbe dönemlerinde darbeci subaylarımızın yapdığı kânunların bile
İyi kötü “gerekcesi” var idi.
Peki,
Ak Parti fırkasının 2018 senesinde yapdığı bu kânunun “madde gerekcesi” nerede?
“Madde gerekcesi bulunamadı!..”
* * * * *
Ne idüğü belli olmayan corona virüs ile çalkanan içinde yaşadığımız şu senenin
İçinde yaşadığımız ayının 11’nci gününde
“Muvazzaf olmayan astsubayların” “mecburî hizmet” süresinin tenzil edilmesi için
CHP milletvekili Murat BAKAN, TBMM’ye bir kânun teklifi tevdi etdi.
2/2714 Esas Numaralı bu kânun teklifi ile Murat BAKAN,
“Muvazzaf olmayan astsubayların” 15 sene olan “mecburî hizmetinin” 10 seneye indirilmesini talep etdi.
Kendisi de bir “astsubay” mahdumu olan CHP milletvekili Murat BAKAN,
TBMM’ye verdiği kânun teklifinin “genel gerekcesi”nde şu savları ileri sürdü.
GEREKÇE
Astsubayların eğitim süreleri Meslek Yüksekokulu mezunu oldukları için 2 yıl ve önlisans, subayların ise Harp Okulu mezunu oldukları için 4 yıl ve lisans düzeyidir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin subay ve astsubay yetiştirme süresi ve birinin önlisans, diğerinin lisans düzeyinde olması ve bu eğitim için harcanan bedelin de farklı olması ancak eğitim süreleri farklı olan astsubay ve subayların aynı sürede mecburi hizmete tabi tutulmaları Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olup, toplum vicdanını da zedelemektedir. Bu nedenle astsubaylar ile subaylar arasındaki mecburi hizmet yükümlüğü süresinin farklılaştırılması amacıyla bu kanun teklifi hazırlanmıştır.
|
Aynı zamânda hukukcu olan Murat BAKAN’ın kânun teklifinin “madde gerekcesi” de şöyle idi;
MADDE GEREKÇELERİ
MADDE 1- 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda, 681 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Milli Savunma İle İlgili Bazı Düzenlemeler Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin 29. Maddesi ile değişiklik yapılarak 926 sayılı Kanunun 112. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “Muvazzaf subay ve astsubaylar subay ve astsubay nasbedikleri târihden itibaren fiilen onbeş yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler.” cümlesi “Muvazzaf subaylar subaylığa nasbedikleri tarihten itibaren (fiilen kelimesi burada yok. IRBIK) on beş yıl, muvazzaf astsubaylar astsubaylığa nasbedildikleri tarihten itibaren fiilen on yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler.” şeklinde değiştirilerek; astsubay ve subayların eğitim süreleri arasındaki farktan kaynaklanan eşitsizlik giderilmeye çalışılmaktadır. Astsubayların eğitim süreleri 2 yıl, subayların ise 4 yıldır, bu eğitim için harcanan bedel de farklıdır. Dolayısıyla eğitim süreleri farklı olan astsubay ve subayların aynı sürede mecburi hizmete tabi tutulmaları Anayasa’nın eşitklik ilkesine aykırı olup, toplum vicdanını da zedelemektedir.
|
Madde 1– 27.7.1967 tarihli 926 sayılı kanunun 112. Maddesinin 1. Fıkrasında yer alan “ “Muvazzaf subay ve astsubaylar subay ve astsubay nasbedikleri târihden itibaren fiilen onbeş yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler.” cümlesi “Muvazzaf subaylar subaylığa nasbedikleri tarihten itibaren fiilen on beş yıl, muvazzaf astsubaylar astsubaylığa nasbedildikleri tarihten itibaren fiilen on yıl hizmet etmedikçe istifa edemezler.” şeklinde değiştirilmiştir.
|
“Muvazzaf olmayan astsubayların” 15 sene olan “mecburî hizmet” süresinin 10 seneye indirilmesi için
“Astsubay” mahdumu ve hukukcu CHP milletvekili Murat BAKAN,’ın
TBMM’ye verdiği kânun teklifine “gerekcesi” açısından bakdığımda;
Bu kânun teklifinin “ölü doğmuş ve kadük” bir kânun olduğunu şimdiden ilan ediyorum.
“Muvazzaf olmayan astsubayların” “mecburî hizmet” süresinin 10 seneye indirilmesi konusunda
Murat BAKAN, sâmimî ise şâyet;
6077 sayılı kânunu TBMM’deki savunmasını kendine “örnek” alarak okumasını,
111 sayılı Birleşimi kendisine “ibret” alarak okumasını,
Ve dahi
Önemle tavsiye ederim.
Birincisi bu!…
Milletvekili Murat BAKAN’ın billmesi icâb eden ikinci husus da şudur;
Murat BAKAN, kusura bakmasın! Hem “gerekcesi”nin zayıflığı ve hattâ içinin “boş” olması bakımından Hem de “astsubay” için talep etdiği 10 senelik “mecburî hizmet” süresinin “çok olması” bakımından Bu kânun teklifini, bir hukukcu hazırlamışa hiç benzemiyor!
Yoldan geçen herhangi bir vatandaşı çevirsen ve durumu anlatsan! Desen ki; – Hacı, durum beyle iken beyle… Astsubayın “mecburî hizmet” süresi kaç sene olsun?
O vatandaş şöyle der; – “7,5 sene olsun, be müslüman!..“
Hukukcu Milletvekili Murat BAKAN;
Astsubay mahdumu Milletvekili Murat BAKAN “mecburî hizmet” konusunu;
Zahmet edip de araşdırdı mı acap?..
200 sene evvelinin Prusya Ordusundaki terâziye bile vursak, Türk astsubayına bugün verilen 2 senelik tahsilin bedeli en fazla 4 sene “mecburî hizmet” olabilir!
Sen kendi oğlunu 10 sene “mecburî hizmet” ile köle “astsubay” yapar mısın, Murat? Astsubay çocuğu olan Murat BAKAN’da Prusya Kralındaki kadar da mı vicdân ve insâf yok? Yazıklar olsun sana, Murat!..
Sevr Anlaşmasını Osmanlı Devletine dayatan yedi düvelin düşman gevuru bile 1920 senesinde Osmanlı küçük zâbiti için “12 sene mecburî hizmeti” şart koşuyor idi!..
Fakat Murat BAKAN, hovarda bir mirâsyedi gibi davranmış! Ve dahi Astsubaya 10 sene “mecburî hizmet” mahkûmiyeti giydirmiş. Köle “astsubaya” bir darbe de “astsubay çocuğu” olduğunu söyleyen Murat BAKAN vurmuş!
Murat BAKAN’ın cevâbını bilmesi icâb eden en iç gıcıklayıcı suâl de şudur;
Türkiye’nin sidik yarışdırdığı hangi ordularda “astsubay” ismi verilen “kuma” bir asker sınıfı var?..
Tanıyan var ise şâyet, kendisine söylesin! Elindeki bu uyduruk kânun teklifi ile Murat BAKAN, züccaciye dükkânına girmiş file benziyor… Astsubay çocuğu Murat BAKAN, bu kânun teklifi ile kaş yapayım der iken ancak göz çıkartabilir!.. |
* * *
Ordumuzun köle askerleri olan sözde “muvazzaf astsubay” sınıfının
Hâlen 15 sene olan “mecburî hizmet” süresini 10 seneye indirmek için
Astsubay çocuğu olan CHP milletvekili Murat BAKAN’ın TBMM’ye verdiği bu kânun teklifini
Bize bildiren kıymetli meslek büyüğümüz Fahrettin BAĞRI’ya bu vesile ile teşekkür ederim.
* * *
Yeri geldiğinde bizim her boku bilen Genelkurmay Başkanları;
NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sâhibiz diyerek dübürden üfürmeyi pek iyi bilirler!..
Peki,
Senin o birinci dediğin ordu ne durumda, sen ne durumdasın?
Amerikan Genelkurmay Başkanları;
1956 senesinden beri subayının “mecburî hizmet” süresini değişdirmemiş.
Erini de 1973 senesinden beri sözleşmeli olarak askere alıyor!
* * *
İngiltere’nin yazılı Anayasası bile yok!..
Yazılı Anayasa’sı olmayan bir devletin ordusu,
Askerinin “mecburî hizmet” süresini değişdirmek için linet göt gibi cırt pırt kânun yapar mı?..
Üniversite mezunlarını kabul eden İngiliz Harp Okullarındaki tahsil süresi sâdece 11 ay.
Bu tahsilin karşılığı “mecburî hizmet” ise sâdece 3 sene.
Erini de,
Amerikan Ordusunun yapdığı gibi 2 ilâ 5 sene arasında değişen süreler ile “gönüllü” olarak askere alıyor.
İngiliz ve Amerikan Ordularında;
“Astsubay” olarak tesmiye edilmiş “kuma” bir asker sınıfı olmadığını söylemeye hâcet yok!..
Fakat
Bizim her boku bilen Genelkurmay Başkanları;
Hem kendilerinin
Hem de kuyruklarına takdıkları ve “muvazzaf astsubay” dedikleri köle askerlerin mecburî hizmet süresini
1909 senesinden 2018 senesine kadar geçen 110 senede tam 28 kere değişdirmişler.
Bu yapdıkları ile beyaz subaylarımız, ordumuzu resmen bozmuş!
Bozulan sâdece ordumuz olmamış, elbetde,
Ordumuzu bozan subaylarımızın kendileri de bozulmuş. Bundan hiç şüphem yok!
Peki,
Nerede, subaylarımızdaki bu bozukluk?
Ya da
* * *
T.C Devletinin son 120 senede meriyyete koyduğu kânunlar ile “Muvazzaf subay” Ve Ordumuzun köle askerleri “muvazzaf olmayan astsubay” sınıfına Bugüne kadar takdir edilen “mecburî hizmet” süresini mukâyese etmek için Kânunlardan topladığım rakamları çizelgeye havâle etdim.
İşde, karşıma şöyle rezil bir manzara çıkdı!..
|
* * *
27 Mayıs darbeci subaylarının tertiplediği 926 sayılı darbe kânunu ile “Astsubay” dedikleri köle askerlere giydirilen 15 senelik “mecburî hizmet” isimli deli gömleği;
Ve dahi
Temelden aykırıdır.
“Köle astsubaylara” kesilen bu “15 senelik mecburî hizmet” cezâsının hemen iptâl edilmesi için Daha ne olsun, Allah aşkına?..
|
* * *
Muhterem okuyanlar, Kıymetli “astsubay” meslekdaşlarım, Şimdi, şu suâllerin cevâblarını bulun bakalım;
Türk Ordusunun köle askeri olan “astsubayın” T.C Devleti nazârında;
|
* * *
Dünyânın her ordusunda askerin,
Bedelini ancak kanı ve canı ile ödeyebileceği “mecburî hizmet” konusunu
Sâhil Güvenlik Komutanlığından emekli asubay ben Şükrü IRBIK;
Almanya’dan Fransa’ya,
İngiltere’den Amerika’ya,
Osmanlı Devletinden T.C Devletine kadar olan ordulardaki vaziyetini
Asubay Tefrikası 9 isimli bu makâlemizde tetkik etdim ve anladım.
Ve dahi
Bugüne kadar hiç bilinmeyen belgeler ile ilk defâ olmak üzere bugün, burada anlatdım!..
Makâlemizin ilk sayfalarında sizlere sorduğum 5 suâlin cevâbını da
Buraya kadar yazdığım cümlelerimde sizlere fâş eyledim
Ve dahi
Ben Eski Tüfek Şükrü IRBIK vazifemi tamamladım.
Okuyup bilmek ve anlamak da siz kıymetli meslekdaşlarıma kalıyor…
* * *
Ordumuzun köle askeri olan “astsubaylara“
Bu “mecburî hizmet” kefenini giydiren subaylarımıza ben
Şimdi mezarlarında ters dönsünler, diye beddua etdim!
Bu makâleyi okuyan mesleklaşlarım da ne diyeceklerini en iyi kendileri bilir!..
Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız
|