Bugünkü askerî mevzuâtımızda “Astsubay” olarak bize yutdurulan uyduruk asker sınıfı hakkında
Asubay Tefrikası ismi ile bugüne kadar üç bölüm neşretdik.
İşde, bu bölümlerin başlıklarını aşağıda görüyorsunuz.
Kelime sağmaya, hakikât mayalamaya devâm ediyoruz!
Şu anda kıraat etdiğiniz bölüm, tefrikamızın dördüncü makâlesi…
Asubay Tefrikası -1- Dünden Bugüne Asubaylar isimli mukaddime ile
08 Mart 2017 Çarşamba günü bismillah dediğimiz silsilemizde,
Gene aynı bölümde;
* * * * *
Asubay Tefrikası -2- Köleliği Kutsanan Askerler: Asubaylar isimli ikinci bölümde;
* * * * *
Asubay Tefrikası -3- Gölge Oyunu: Ordumuzda Asubaylar isimli üçüncü bölümde;
Daha doğrusu “gayri meşrûiyetinin” izlerini sürdük!
İç ve dış askerî hukûmuzdaki kepâze durumu konusunda “son sözü” söyledik.
* * * * *
Erlikden Harb Okulu Komutanlığına isimli bu dördüncü tefrikamızda da
Askerlik târihimizin kıyısında köşesinde unutulmuş, unutdurulmuş müthiş bir hakikâte daha
2017 Temmuzunda ve târih huzûrunda ebedî bir hayat bûsesi vereceğiz, inşallah…
* * * * *
Ey zamân, bilmez misin etdiğin kötülükleri?
Sana düşer azâpların, tövbelerin beteri.
Alçakları besler, yoksulları ezer durursun:
Ya bunak bir ihtiyârsın, ya da eşşeğin biri.
* * * * *
Hayyam! Helâl olsun sana vallahi!
Bir kadeh, bir güzel, bir çalgı, bir de yeşil çimen…
Bütün bunlar senin oldu, veresiye cenneti de bize peşin satdın!
Sarığını satıp da aldığın gül rengi şarap dolu kadeh elinde,
Eline gül verdiğin gül kokulu, âhu bakışlı o güzeller dizinde,
Dibine kadar zevk ü sefâ yaşadın, o nefis rubâîler dilinde!
Sana ne azâpların, tövbelerin beterinden?
İçdin şarabı, sevdin arabı, en güzelinden!
Aldırma sen, ölecekse zamân ölsün kederinden…
Zamân dediğin o şerefsiz; Sen var iken alçakları besleyip yoksulları eziyor idi!
Şimdi Çadırcı, sen yoksun!
İçinde dolandığımız çarkı feleğin şu çemberinde
Zamân değil fakat biliyor musun?
Alçakları besleyip yoksulları ezen şerefsizler gene var!
* * * * *
15 Temmuz; Siyâsiler, Subaylar ve Asubaylar
15 Temmuz 2016 Cuma akşamı
Kimisi maçasını kurtardı, kimisi façasını.
Kimisi makâm masasını kurtardı, kimisi para kasasını.
Kimileri de canını kurtardı, nâmusunu kurtardı…
Birilerinin; maçasını, façasını; makâm masasını, para kasasını; canını, iktidârını
Ve hattâ nâmusunu kurtarmak uğruna
Bir de şehidimiz oldu!
Askerlik, yan gelip yatma yeri değildir diyen zât-ı muhterem,
Kendi iktidârını, canını ve nâmusunu kurtaran kişinin biricik asker olduğuna inanamadı. Ve hiç kullanmadığı, kullanmak isdemediği bir kelimeyi telaffuz etdi.
Ve Asubay Ömer HALİSDEMİR’e “gahraman” deyiverdi. Allah rahmet eylesin şehidimize…
Muvazzafı yoksulluk sınırının altında,
Emeklisi de ezel-ebed açlık sınırının altında maaş alan asubaylar, birden bire gahraman oluverdi…
* * * * *
Osmanlı Ordusu; Erlikden Harb Okulu Komutanlığına
Asubay dedikleri uyduruk asker sınıfı hakkında bizden önce yazılan kitaplar,
Sınırlarını zâbitân heyetinin çizdiği “resmî ve uyduruk târih” masalı anlatıyor dedik!
Subay denilen asker sınıfını anlatan kitaplar için de durum ayniyle vâkî…
1. Kara Harp Okulu — Harp Okulu Târihçesi, Harbiye Matbaası, Ankara-1945. 2. Mehmet Ali BİRAND, Emret Komutanım, Milliyet Yayınları, 1986. 3. Kara Öğ.Yzb. Dr. İsrafil KURTCEBE, Kara Öğ.Yzb. Dr. Mustafa BALCIOĞLU; Kara Harp Okulu Târihi, Kara Harp Okulu Matbaası, Ankara-1991. 4. Kara Dr.Öğ.Alb. Tahsin ÜNAL; Harp Okulu Târihi, Berikan Elektronik Basım-Yayım-2001. 5. Kara Öğ.Yzb. Hayrullah GÖK, Arşiv Belgelerinin Işığında Kara Harp Okulu Târihi, Hâcettepe Üniversitesi Doktora tezi, 2005.
|
Enderûnî içoğlanlarından mürekkep zâbitân heyetinin kahramanlık menkıbeleriyle süslenmiş bu kitaplarda;
Şu kahraman paşamız şu târihde şöyle yapdı,
Bu şanlı komutanımız da bu târihde böyle kerâmet buyurdu,
Gâh indirdiler gâh bindirdiler diye yazılanlar, aynanın sâdece ön yüzünde görülen sahte yansımalardır.
2016 Mart 09’da neşretdiğimiz Çavuş Mustafa Kemâl isimli makâlemizin mütemmim cüz’ünü teşkil edecek bu bölümde ise
Böyle paşasevici subaylarımızı bu sahte rüyâlarından ayıkdırmak için
Suratlarına bugün şedit bir tokad daha aşkedeceğiz evvel Allah!
Bu makâlemizde bizim yazacaklarımız tabiidir ki
Aynanın arka yüzündeki gayri resmî ve hattâ gayri meşrû târihinin yansımaları olacak inşallah.
Elimizdeki belgeleri de kendi düşüncelerimizi katmadan kamuoyuna fâş eyleyeceğiz.
* * * * *
Bir Var İdi, Birden Bire Yok Oldu!
Evet, tam da öyle oldu!.. Bir var idi, birden bire yok oldu!..
27 Ocak 2017 Cuma günü saat 14:41’de bakdığımda
Kara Harp Okulu örütbağında aşağıda gördüğünüz şu sayfayı yayına kapatdıklarını gördüm!
Fakat 3 ay evvel,
29 Kasım 2016 Salı günü saat tam 12’de bakdığımda
Kara Harp Okulunun aynı örütbağında aşağıdaki şu sayfa var idi.
“Geçmişden Günümüze Kara Harp Okulu Komutanları” başlıklı bu sayfada,
Kara Harp Okulunda komutanlık deruhde etmiş zâbitânımızın kısa künyeleri var idi.
Kim bilir? Belki de güncelliyorlardır diye düşünmüş idim o vakit. Fakat ben, bu sayfayı almışdım bir kere.
Mâdem ki indirdik, emeğimizin sadakası olarak bir aş pişirmezsek, kelimeler gücenir bize, değil mi?..
Bir suâl sorarak başladım hazırlığa!
Harbiyemizde komutanlık deruhde etmiş bu ağalar, bu beyler, bu paşalar kim imiş diye
Bir suâl tebellür etdi göynümün öte berisinde…
* * * * *
Erlikden Terfili Alaylı Paşalar
Padişah efendilerimizin kendileri, Zillullah-ı F’il arz,
Sokakdaki her vatandaş da padişahlarımızın kulları, bendeleri idi!
Fakat ordumuzda her asker, ancak kendi kellesi kadar kıymetli idi!
Kellesini koltuğuna alıp asker olan atalarımız
Ordu-yu Osmânî’de en âlâ rütbeye kadar terfi-yü tefeyyüz edebiliyorlar idi.
En küçük rütbe olan Çavuşluk ile orduya intisâb eden bu serdengeçdi cengâverler
Bugün orgeneralliğe denk olan Beylerbeyi rütbesine kadar terfi edebiliyor idiler.
Hepsi bu kadar değil elbetde. Ben, bunlardan şimdilik “A” harfi ile başlayan sâdece 3 örnek vereyim size;
* * * * *
Beyler, agalar, paşalar, orgeneraller işitsin bu sözümü;
Daha da mühimi
|
* * * * *
Harbiyeli Başçavuşlar
15 Temmuz hengâmesinden sonra
Asubay neşetli iki subayımız, tuğgeneralliğe terfi etdi diye nerede ise kurban kesecek idik!
Fakat,
O zamânki adı Mekteb-i Ulûm-i Harbiye olan Kara Harp Okulundan
1839 senesinde Başçavuş nişânı (rütbesi) ile mezûn edilen harbiyeliler
Bakınız, hangi rütbelere terfi etdiler;
* * * * *
Çavuş Mustafa Kemâl
|
* * * * *
Peki,
Askerlik târihimizin karartılan sayfalarında gizlenen;
|
* * * * *
Kimilerini uyuz öveç gibi gaşındırsa da
Beyaz subay gardeşlerimizi hâfıza dumûruna,
Kıymetli meslekdaşım Ayhan BAYIRLI’yı da sükût-u hayâle uğratsa da
Bugün, burada kokuşmuş bir ezberi daha bozalım, evvel Allah!
Ordu-yu Berri-î Osmânî (Kara Ordusu)’ye tâlimli, tahsilli ve terbiyeli zâbitân yetiştirmek üzere;
|
* * * * *
Kıt’a kaynaklı ve erlikden terfili zâbitânımızın “Mekteb-i Ulûm-i Harbiye” ismi ile teşkil etdiği
Ve dahi
1 Temmuz 1835 Çarşamba günü tâlim ve taâllüme başlatdığı Kara Harp Okulumuzun
Hepsi de erlikden terfili zâbitân olan ilk hocaları ve İdâre Heyetinin künyeleri de şöyle idi;
Mekteb-i Ulûm-i Harbiye’nin teşkil ve küşâd edildiği 1835 senesi itibâri ile
Ordu-yu Berri-î Osmânî’de sâdece 2 sınıf asker olduğuna bâhusus dikkat buyurunuz;
1. Erbaş (erât) 2. Subay (zâbit)
|
Ve dahi bir hususa daha lutfen dikkat buyurunuz;
Mekteb-i Ulûm-i Harbiye’nin İdâre Heyetinde vazifelendirilen kıt’a kaynaklı ve erlikden terfili çavuşlarımızın
Askerliklerinin ileriki dönemlerinde terfi etdikleri rütbelere…
* * * * *
Avrupa’daki çeşitli harp okullarına öğrenci göndermeye 1835 senesinde başladık.
Yurtdışında ilk tahsil görenlerden birisi de Viyana Harb Mektebinden mezûn edilen
Ve dahi
Sonradan Suriye Vâlisi olan Üsküdarlı Çavuş Ahmet Efendi’dir.
Bir başka ifâde ile Mekteb-i Ulûm-i Harbiye’nin teşkil edildiği 1835 senesinde kara ordumuzdaki zâbitânın hepsi kıt’adan terfi ederek gelen er menşeli alaylı zâbitân idi.
Doktora tezinde Hayrullah hocam kısaca bahsetmiş. Bu dürüstlüğünden dolayı kendisine teşekkür ederim.
Fakat örütbağ sayfasında neşretdiği târihcede, Kara Harp Okulu her niyeyse bu hakikâti meskût geçmiş!
* Kara Harp Okulunun ilk komutanı “Mazhar” beyin ismini “Mahzar” şeklinde yanlış yazmışlar.
** Üçüncü komutanı Selim “Satı” Paşanın ismini “Satıh” şeklinde yanlış yazmışlar.
*** Altıncı komutanı Abdülkerim “Nadir” Paşanın ismini “Nadi” şeklinde yanlış yazmış gerzekler.
* * * * *
Aşağıdaki lisdeyi Hayrullah GÖK hocamın 2005 senesinde yazdığı doktora tezinden aldım.
Burada Kara Harp Okulunun ilk 20 komutanın isimleri var.
* * * * *
Kara Harp Okulu Komutanlarını gösderen şu lisdeyi de
İki subayımızın yazdığı Kara Harp Okulu Târihi isimli şu ısmarlama kitabdan aldım.
Kırmızı ok ile işâretli subayların hepsi kıt’adan neşetli, Erlikden terfi eden Kara Harp Okulu komutanlardır.
* * * * *
1834 senesinde teşkil edilen Kara Harp Okulunun ilk komutanı mecburen alaylı zâbit olmak zorunda idi. Çünkü “zâbit mektebi” olmadığı için “mektebli zâbit” de yok idi denilebilir. Elbetde doğru ve tutarlı bir savunmadır.
Peki, bu doğru ve tutarlı savunmayı çürütmek için Eski Tüfek de şöyle karşı bir savunma yapsa ne olur? Övgü pâyesi devşirmek için guduran böbürgen subaylarımız yeri gelince “her Türk asker doğar!” diye gıçlarını yırtarlar. Bu önerme doğru ise şâyet demek ki askerlik, Türk milletine, doğuşdan gelen bir meziyet. Bu sebepden dolayı hamurunda askerlik olan bu milletin çocuklarına, kendini isbatlaması ve kahraman olması için sâdece fırsat vermek yetiyor.
Mâdem ki bu netice de doğru. Öyleyse, asker olmak için, kahraman olmak için ille de harbiyede okumak şart değil. Zâten târihe bakdığımızda, yaşadığımız olayların bu önermeyi pekâlâ teyit etdiğini görüyoruz.
Çünkü;
|
Bu târihden evvel ordularımızın komutanlarının hemen hepsi alaylı idi. Alaylı komutanlarımızın sevk ve idâre etdiği kara ve deniz ordularımız asırlar boyunca zaferden zaferlere koşdu. Üç kıtayı yurt edinen devletimizin yüzölçümü 21 milyon kilometre kareye kadar genişledi.
|
Bu mekteblerde harb sanatı tâhsil etmiş zâbitân heyeti ordumuzda görev almaya başladıkdan sonra, Osmanlı Devletinin yıkılması hızlandı.
Tahsil, cehâleti alır derler.
Fakat harbiye tahsili görmüş zâbitân heyetinin ordumuzdaki sayısı arttırkca devletimiz, Avrupa orduları karşısında daha çok savaş kaybetdi. İstiklâl Harbi öncesinde yüzölçümü üç yüz bin kilometre kareye gerileyen koskoca Osmanlı Devleti, İstanbul’a hapsedildi.
1909 senesinde ordumuzda “asubay” denilen uyduruk bir asker sınıfı yok idi de…
|
Burada bir hakikâti daha ortaya koymalıyız; Avrupa devletlerinden örnek aldığımız harp okullarının açılması ile birlikde ordumuzda sınıflaşma ve kastlaşma başladı. Açılan her yeni mektep kendine özgü yeni ve ayrı bir sınıf doğurdu! Bu meseleyi de vakdi geldiğinde belgeleri ile isbat edeceğiz, inşallah.
31 Mart Vak’ası neticesinde Osmanlı Devletini 1909 senesinde yıkanlar, İngiliz muhibi harbiyeli zâbitân idi. 31 Mart’ın sırdaşlarından kendisi de bir harbiye mezûnu olan Harbiye Nâzırı Mahmut Şevket Paşa, hesâba çekilmeden bir suikast ile susduruldu.
Harbiye neşetli zâbitân heyetimizin neler yapdığına dâir en son örneği de 2016 senesinde yaşadık!
15 Temmuz darbesini tezgâhlayan subaylarımızın hepsi de Harp Okulu mezûnu subaylardır.
Harbiyede harb tahsil etmiş Amerikan muhibi bu zâbitânımız, bu kez de T.C Devletini yıkmaya tevessül etdi.
15 Temmuz’un Mahmut Şevket Paşaları da susduruldu. Ve Göreceğiz, hesâba çekilmeyecek!
|
* * * * *
Ve
|
Erlikden terfili harbiye nâzır isimleri, elbetde yukarıda gördüğünüz zâbitân ile sınırlı değil! Harbiye Mektebi eğitime başladıkdan seneler sonra bile Erlikden terfili zâbitânımız, bu mektebimizde nâzırlık (komutanlık) yapmaya devâm etdi. Kıt’a kaynaklı ve erlikden terfili bu harbiye nâzırlarının kimler olduğunu en iyi bilen de Bugünkü Kara Harp Okulu Komutanlığımızdır.
|
* * * * *
Sözün Özü;
Subay gardeşlerimiz rûhlarından söküp, hamurlarından kazıyıp atamazlar!
Tecâhül de etseler,
Tegâfül de etseler,
Târihin bildiği hakikâti insanlardan saklamanın faydası yok!
Bugün Kara Harp Okulu ismi ile bildiğimiz okulun kurucu rûhunda ve hamurunda
Erlikden terfili, alaylı zâbitânın mayası vardır.
* * * * *
Orduyu Humâyûn’a Çavuş rütbesi ile girip de Harbiye mezûnu binlerce zâbitin arasından sıyrılarak Serasker (Genelkurmay) makâmına kadar terfi eden Erlerimiz olduğunu Ve dahi Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi AKAR’ın ilk komutanının da Kıt’a kaynaklı ve Erlikden terfili bir zâbit olduğunu öğreneceğiz, evvel Allah.
|
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
Evvelki bölümleri ve kısımları okumak için resimleri tıklayınız
|