Dolar 34,3014
Euro 37,5382
Altın 3.022,75
BİST 8.618,57
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara 11°C
Açık
Ankara
11°C
Açık
Çar 13°C
Per 15°C
Cum 14°C
Cts 14°C

ONUR MÜCADELESİNDE MAHLAS’IN SONU

"Yazarların yazıları kendi düşünce ve sorumluluklarını taşır"
07/07/2019 3:10 PM
30

Mahlas sonu

Her şey Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nin varlığını öğrenmem ile başlamıştı. İnternet üzerinden, 13.2.2005 günü “astsubaylar derneği” diye sorgulattığımda dernek sayfasının yanı sıra merhum Sayın Ahmet Özden’in www.kuvayimilliye.net’te haber olarak yayınlanmış olan “Askerden Özkök’e Muhtıra Gibi Mektup” (*) başlıklı haberi de çıkan sonuçlarda idi.

Önce TEMAD sayfasını incelemiş sonra kuvayimilliye.net’te ki yazıyı okumuştum. TEMAD sayfası derneğe ait kuruluş şeması, tüzük, resimlerden oluşuyor, günlük ziyaretçi sayısı 60 civarı, Mayıs 2005’te eklenen mesaj panosu henüz yok. Asıl etkilenişim ve yazmaya sürükleyen Sayın Ahmet Özden’in mücadelesi oldu. Şöyle düşündüm; O, kimin için bu riski göze almıştı, O’nun istediği değerler yalnızca kendisine mi ait olacaktı? Elbette ki hayır. Ve haberin altına ilk yorumumu ekledim, yorum hemen yayındaydı. Sonra başka yorumlar derken Açık Mektup kendiliğinden oluştu. Açık mektup dönemin tüm milletvekillerine e-posta ile gönderildi. Sonra yazı yazdıkça kuvayimilliye sitesine göndermeye başladım, okuyucular yorumlarıyla yazılara katkı sunuyordu. Hal böyleyken Mayıs ayında TEMAD Genel Merkezi sayfasına mesaj panosu eklendi. Bu defa orada da yazılmaya başlandı. Camia fikren hareketlenmişti. İlk grup Sayın Süleyman Merdanoğlu tarafından açıldı. Sayın Ersen Gürpınar ve Sayın Hakan Hezer ile başlayan diyalog Sayın Hakan Hezer’in kurduğu mynet gruba dönüştü. Grup üyeleri oldukça aktifti. Öyle ki; o dönem Anayurt gazetesinde köşe yazarı eski astsubay Sayın Necati Çavdar köşesinden yazılarımızdan alıntı yapıyor, TBMM’de milletvekilleriyle görüşüyor, gruba bilgi veriyordu. Bilahare sayın hakan Hezer Tarafından Nüve Forum’da astsubaylar bölümü açıldı, ardından başka forumlar… her yerde astsubay hakları üzerine binlerce yazı…

Sonra 2006 yılı Eylül ayı gibi Sayın Ersen Gürpınar’ın ile istişareleri sonucu Sayın Halil Ergenli, Sayın Semih Koç ile mücadelede birçok taşı yerinden oynatan assubayların özgür sesi benimde yazarı olduğum www.emekliassubaylar.org sitesinin kuruluşu. Site açılınca hem kuvayimilliye’de hem de www.emekliassubaylar.org’da yazılarımız yayındaydı. Sayın Ahmet Özden’in başkanlığı sırasında Antalya TEMAD sayfasında, emekliastsubaylar.net’te derken Önce Kültür azbuz.com 2008’de kuruldu, azbuz kapanınca 2012 yılında www.oncekultur.com sayfası açıldı.

Değerler silsile halinde ilerler.

Değerler değerleri yaratır.

Değer, bir kültürün sonucudur.

Birleşen astsubaylar ses getirdi ve kısmen de olsa iyileştirmeler meydana getirildi. Derece ilerlemesi, birinci derecenin dördüncü kademesinin verilmesi, mesdres elbise, pantolonlardan siyah çizgilerin kaldırılması gibi. Ergenekon ve Balyoz davaları sürerken rütbe adları ve yeri de gündeme gelmesine rağmen “dünyanın neresinde görülmüş astsubay rütbelerinin apolette olduğu” diyen dış görevlerce yıllarca inceleme yapmadan bununmuş general olmasaydı büyük olasılıkla onlar da değişmiş olacaktı.

Üzerinde, “üçü bir araya gelemez” propagandaları yürütülen astsubaylar birleşerek sonradan kapansa da sendika kurdu daha da önemlisi AS Parti kuruldu. Bunlar önemli gelişmelerdir. Zaman boşa geçirilmemiş, tecrübeler edinilmiştir.

Değerler öylesine bütünleşmişti ki TEMAD tarihinde görülmemiş oranda bağışlar almaya başlamıştı. Değerler yaratmaya çalışan kişilerin emekleri ne yazık ki uygulayıcılar tarafından hak ettiği kültürel noktaya getirilemedi. Ve iniş başladı. İnişi görüp küçük de olsa eleştirmem halinde ise “provakatör”lükle itham edildim.

15’inci asırdan bu yana aklın geri plana itildiği bir coğrafyada hayata gözlerini açan kişilerin değerler meydana getirmesi ve artarak sürdürmesi yaşam kalitesinin artmasını da beraberinde getirecektir. Değerler ancak ve ancak akıl ile bilimsel bakış ile meydana getirilebilir. Özellikle de yoksul aileler üzerinde etkili olan dogmalar, akılsızlaştırma baskıları ailelerin izlediği yollar nedeniyle çocuklarına sirayet etmekte ve yedi asırdır devam eden akıl üzerindeki baskı böylece devam ede gelmektedir. Epeyce bir kesim bunun ne yazık ki farkında bile değil. Geçen süreç içerisinde oldukça dogmalarla yüklenmiş, içinde bulunduğu durumdan memnun ve bunu marifetmiş gibi sürdüren, çıkmayı hiç düşünmeyen kişiler tanıdım. Aklın ve bilimin esas alınarak medeni düzeyde üretilen fikirlerin sonuç almaması diye bir şey yok. Biz de yazılarımızda hep buna önem verdik. Yazılarda, gerek yazı gerekse videolar ile bolca kaynak kullandık, böylelikle araştırmaya yönelttik. Kimi okuyucularım bu kadar kaynağa gerek yok demesine rağmen. Kaynakları okuyan, izleyen – dinleyen zaten o yazıyı kendiliğinden oluşturacaktı. Mesnetsiz sağlam durulamazdı. Kimileri, işine gelmeyince siyaset yapıyor, dediler. Hâlbuki siyaset bilimdir, kamu yönetimi mezunu olarak, o, bilmiyorsa da biz biliyorduk. Siyaset ve politika ayrımını bilmeden kimin ne yaptığı anlaşılamaz. Yazılarımızda siyaseten ele aldıklarımızda güncelde var mı bir öngörüsüzlük? Türkiye gibi önemli noktada, İngiliz ve Amerikancı tarikat şeyhlerinin çok olduğu bir yerde yaşayan kişilerin cahil olma hakkı yok. Eğer cahil olursa; ülkeye sahip çıkamaz, neler olup bittiğini göremez, kimi seçtiğini bilemez, demokratik haklarını kullanamaz, sorgulayamaz, sonunda da öz ülkesinde köle gibi sömürülmeye devam eder. Fakat işin ilginç yanı; dogmalarla yetişen birey, köleliği, çektiği sıkıntıları bir ödül, bir sınav olarak görür, Tanrı’ya havale eder, çünkü küçükken beynine böyle kazınmıştır.

İyi kişi olmak; her zaman ve her koşulda güçlüden yana değil doğrudan, adaletten, haktan, hakikatten yana olmak, dürüst olmak, dedikleri birbirini tutan, tutarlı, gerçek, yapmacık değil gerçekçi, samimi, içtenlikli, ahlaklı, başkalarının da iyiliğini düşünen, sorgulayabilen, aklını keşfeden ve kimseye teslim etmeyen, diğerlerinin de hukukuna saygı göstermekten geçiyor.

Yaşamımızda iyi kişilerin olması dileklerimle,

2005 yılında başlayan Orhan Kaya mahlasına ait yazıların sonuncusunu okudunuz.

Yazılar olduğu gibi yayında kalmaya devam edecektir.

İlgi, alakanız ve değerli katkılarınız için teşekkürlerimi sunuyorum.

Esen kalının,

Saygı ve sevgilerimle… (*)http://www.oncekultur.com/?Syf=22&Mkl=855098

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.