Kaf dağının ötesinde, uzak diyarlardaki bir ülkede yaşayan, kendinden olmayanı kendine muhtaç bırakan, sömüren, çalan-çırpan, yeni marabalar yaratan, adaletsiz, hukuksuz, acımasız ağa ile marabanın demokrasiye dair kısa hikâyesi…
Ağanın, köyleri vardır, içinde binlerce marabası,
Koyunu, keçisi, devesi, nahırı,
Maraba da onundur, arazi de, mal da mülk de,
İstediğini istediği gibi yapar,
Yasama da Yürütme de Yargı da o’dur,
Validir, kaymakamdır, jandarmadır, imamdır, öğretmendir, muhtardır, alanında,
İş kollarını o ayarlar,
Ücreti o ayarlar,
Çalışma koşullarını, şartlarını o belirler,
Marabalardan kimin kiminle evleneceğini o belirler,
Kimin nereye kadar okuyacağını o belirler,
Kaç eşi olacağı kendi elindedir,
Aslında ağanın demokrasisi yoktur. O’na göre; demokrasi de hukuk da, adalet de kendisidir,.
Eğer biri çıkıp onun alanını da kapsar şekilde demokrasi getirmişse memlekete,
O, o demokrasiyi ortadan kaldırmak için elinden geleni ardına komaz,
Ağaya rağmen, demokratik sistem yaygınlaşamazsa,
Demokrasiyle yönetilen Cumhuriyetlerde,
Seçme seçilme hakkını o belirler,
Toprak reformunu o belirler,
Ülkedeki eğitim sistemini, o belirler,
Özgürlük, ağanın uygun gördüğü kadardır,
Marabanın, hoşuna gitmeyen çıkışlarını zınk diye keser-atar, yasaklar,
Koyduğu yasağı mahkeme bile kaldıramaz, çünkü ağa kanun yapıcıdır,
Kanunları anlık değişir,
Halk onlar için marabadan öte bir şey değildir,
Hep ağa olmak, öyle de kalmak isterler,
Ağalığının yolunun marabayı, maraba tutmaktan geçtiğini bilirler,
Onların gözünde maraba maraba olduğu için,
Marabanın da köleleri olduğunu bildikleri için,
Marabaya maraba gibi davranırlar,
Marabalar, bize göre; emirlerindeki kölelerdir,
Ama maraba bunun farkında bile değildir,
Ağa bir yem attı mı ortaya, maraba koşar kuşlar gibi,
Kafayı kaldırmadan yemleri midesine indirmeye bakar ve
Sonra yeni yemleri beklemeye başlar,
İyi bir maraba bilir ki ağa yem atmadı mı açlıktan ölür,
Marabanın kafası hep yerdedir,
Sadece ayak uçlarını görür, yasaktır başını kaldırması, etrafa bakması,
Hâlbuki kaldırsa kafayı, yem atan, onları iliğine kadar sömüren ağayı görecek,
Baksa etrafına, diğer eğilmiş yemlenen zavallı insanları görecek, belki de kendine gelecek,
Ancak bir türlü kaldır(a)maz kafayı,
Alıştırmıştır ağa siyasetçi onları, onlar da alışmıştır böyle yaşamaya,
Dinmiş, ahlakmış, adaletmiş, hukukmuş, okumakmış, yorumlamakmış, sorgulamakmış hak getire; marabanın derdi, midesidir, onu yemleriyle dolduran da ağasıdır, ağa ne derse onu bilir onu söyler marabalar, gerisi yalandır onun için,
Yeter ki kutsal ağa, velinimet ağa gitmesin başlarından diye, her yolu mubah sayar bizim hikâyemizdeki maraba, ezer geçer demokratik kuralları. Çünkü bilmez demokrasinin, cumhuriyetin faziletini.
Günler günleri, seneler seneleri kovalar ardı sıra ve gün gelir yem karşılığı satacak oy hakkını da alır ağa, marabanın elinden,
Maraba da; zaten ben sendeyim ağam, der ve hikâyemiz de böylece biter.
Hikâye bu ya, iyi uykular, diyerek bitirelim.
Hiç kimsenin maaşında gözümüz yok,herkesin emeğinin karşılığını almasını savunuyoruz; ancak verilen sözlere, vaatlere rağmen bir emirle ölüme gönderilen Assubayların klimalı ofislerde görevli memurlardan değersiz görülüp hak ettikleri göreve başlangıç derecelerinin ve tazminatların bütçe imkanları mazereti ile verilmemesini kabul etmiyoruz. Çünkü biz imtiyaz değil sadece adalet istiyoruz…
Biz kimsesizlerin ”Kimse’si” olacağız sözlerine inandık .
Bekliyor,bekliyor bekliyoruz…
Türkiye’de bu kadar öksüz ve yetim kalmış !!Kimsesi olmayan hatırlanmayan bir topluluk kaldı mı ?
Çare nedir ?
Neden kulaklar bu kadar tıkalı ?
Neden gözler hiç görmezden gelir ?
Devletine hizmet için canını ortaya koyanların hiç hükmü yok….
Adalet diye çırpındıkça o Adalet hiç bir kere bize doğru dönüp bakmıyor ?
Devletine hizmet için can verenlere Şehit olanlara karşı ayıp olmuyor mu ?
Bu astsubay varlığını ya ortadan tamamen kaldırın,
Ya da Allah için adalet için dinleyecek bir kimse kalmadı mı bu ülkede sabretmekten ve Ümit etmekten artık yorulduk…
Duyana duymayana hepinize saygılar.