Bugün 24 Ağustos. 30 Ağustos Zafer Bayramı’na az kaldı. Başkomutanlık Meydan Savaşı ve Malazgirt Zaferinin yıldönümünün anlamlarını elbette hepimiz biliyoruz. Bir de yeni rütbe günleridir bu 30 Ağustos’lar. Her askeri birlikte 30 Ağustos coşkusu yaşanır. 30 Ağustos yeni rütbeler yeni sevinçler demektir.
Ama Assubaylar biraz buruk kutlar bu 30 Ağustos’u… Hani küçüktür ya rütbesi… Hani başından sonuna kadar çavuş kelimesiyle sıkıştırılmıştır ya… Hani aldığı rütbe onun konumunda hiç bir şey değiştirmeyecek ya… O nedenle bir subay kadar coşkulu değildir Astsubay. Hoş coşku duysa da kursağında kalır sık sık…
Bir de başka nedenler yüklenir ardından. Her 30 Ağustos’ta rütbe törenleri, balolar ve eğlenceler düzenlenir. Assubaylar bu eğlencelerin fügüranları olmuştur hep. Hani Türk filmleri vardır ya… O filmlerin oyuncuları ve bir de kalabalık yapsın diye toplananlar vardır. İşte bu kalabalıklardır assubayların rolü.
“Genç bir assubaydım. 30 Ağustos’u organize ediyordum. Birliğimizde subay olarak bir tek birlik komutanı vardı. İkinci adam olarak en kıdemli Assubaya protokol masasında yer yazmıştım. Ancak o abimizi bir ara mutfakta tabak hazırlayana yardım ederken gördüm. Çok üzülmüştüm. Yerine oturmasını ve gerekenin yapılmakta olduğunu söylediğim. Ancak kendisi bu işi ne kadar bildiğini kanıtlama derdine düşmüş olacak ki beni dinlemedi bile…”
“Kıdemli Başçavuş olmuştum. Devrem ile iki aile olarak 30 Ağustos balosuna katıldık. Kendimizce son rütbemizi kutlayacaktık. Bol subaylı bir baloydu. Bize verilen masa biraz sonlardaydı. Yanımızdan geçen subay ailelerinin bir çoğu bizim astsubay masalarının yanından geçerken hiç selam vermeden, yokmuşuz gibi davranarak geçip en yakın subay masasındaki herkese tek tek iyi geceler diyerek giriyorlardı. Biz artık son rütbeye gelmiş birileri olarak bunlara mı kafa takacaktık. Bırak canım şu birkaç kendini bilmez insanı deyip eğlencemizi bölmelerine izin vermedik. Arkadaşım oynamayı severdi. İlerleyen saatlerde birkaç genç assubayla birlikte çok güzel oynayıp eğlendiler. Ancak kulaklarına bir şey fısıldanmış olacak ki yerlerine oturdular. Ertesi gün de komutan o arkadaşları çok oynadıkları için kınadı. Sebep şuydu. Aşırılık yapmamışlardı ancak aşırı eğlenmişlerdi. Kendilerinden daha değerli rütbeleri olan subaylar bile bu kadar eğlenmemişken bunlar da kim oluyordu ki…”
30 Ağustos’lar çoğu zaman bu rütbelere yerlerini hatırlatma enstantanelerinin yaşandığı sahnelere tanık olur. Bir çok birlikte bu eğlenceler subay astsubay ayrımcılığıyla gölgelenir. Oysa bu hepimizin bayramı değil miydi?
Tüm bu örnekler çok defalar yaşanmış olacak ki bu tür eğlencelere bir çok astsubay hiç katılmak istemez. Hep geçiştirmeye veya kaçmaya çalışır. Çoğu birlikte yeterli çoğunluk sağlanmadığı için zorla eğlenceye katılım sağlanır.
Yine 30 Ağustos’larda hafiften kıpırdanıyor her assubayın içi. Herşeye rağmen kendini oyun dışı görmek istemiyor. Kenardan da olsa, fasulyeden de olsa yaşamak istiyor bu duyguyu…
Yani 30 Ağustos bayramı bir assubaya bazen bir 30 Ağustos sıkıntısı da olabiliyor. Çoğumuz o an görmüyoruz veya duymuyoruz gibi davranırız. Ama hiç kimse kendine yapılanı unutmuyor. Umarım bu yazımı bir subay da okur ve biraz empati yaparak bu 30 Ağustos’ta bir astsubay masasına oturur, onlarla eğlenir ve coşkusunu onlarla paylaşır. Aynı şekilde de bir Astsubay aynı coşkuyu bir Uzman çavuşla paylaşır.
Saygılarımla…