Sorarlar Bir Eyyâm Gelir! -2-
Güzel Memleketimin Vicdânlı İnsanlarına…
Sokakdayım…
Ne yapacağım şimdilik meşkûk!
Ayaklarımın beni nereye götüreceğini ben de bilmiyorum.
Rüzgârın yönü sâbit, gözledim fakat
Nereye yelken basacağım ise tam bir muammâ!..
Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar şarkısını söylemiyorum.
Hiç kimsenin aşkında gözüm de yok!..
Berrâk bir güz gecesi
Kehkeşânda öte beri gıpraşarak pırıldayıp duran sayısı bilinmez kevkebler kadar
Yapayalnızım!
Lâkin
Kaldırımın ortasında dururken nice insan öykülerine şâhidlik eden
Ve dahi
Beyâz tâze çiçekler ile bezeli şu koca akasya ağacındaki herhangi bir yaprak kadar da
Hürüm!
Deliye hergün bayram olsun, ziyânı yok! Fakat bugün ben târif edemeyeceğiniz kadar gene
Yok, yok!..
Necdet Bey, Asubaylara tazminât vermeye başlamadı!
Nisan ayında evvelâ
Mikroplu bir hastalık olan zona ile kahramanca harp edip gâlip geldi
Akabinde
Mayıs ayında kestanecik ameliyatı oldukdan sonra karârgâhını teşrif edip mesaiye başladı…
Fakat Asubaylara tazminât vermeye başlamadı!
Görevi süresince Türk Ordusuna âdetâ bir fetret devri yaşatan Necdet Bey
Tam dört sene saltanat sürdü fakat
Asubayların tazminât ve İntibâk meselesini halletmeye ciğeri de nefesi de yetmedi nasıl olsa…
Zâten kendisi artık yolcu! Bağlasan da durmaz!
Hanıma yakalanmadan evden sıvışmayı bu kez de başardım ya!
İşde, sırf bu sebepden dolayı sevinçliyim…
Sabâh ezânı okunalı 20 dakika oldu, olmadı.
Dün akşam uyumadan evvel kafamda iyice tasarlamışdım.
Bu sabâh hanımdan 15 dakika önce uyandım. Ve O uyanmadan attım kendimi sokağa…
Yanıma almayı bu kez unutmadım! Cep telefonumu evde bırakdım! Bilerek ve isdeyerek…
Çünkü yanımda olsaydı, hanım uyanınca daha yüzünü bile yıkamadan hemen açıp telefonu şöyle diyecek idi bana;
İki sene evvel verdiği bu sipârişi dışarı çıkmıyorum diyerek hep kulak ardı etdim. Bugün de bilerek kaçdım evden! Gururluyum!
Çünkü bu kez de evden çıkışımda gene ben kazandım.
Motor, yağsız çalışmaz; yatak sarar, biliyorum. Evdeki tencereler yağsız pişirmeye, biz de yağsız yemeye alışdık, alışmasına şunca zamândan beri! Lâkin bizim motor da teklemeye başladı âhiren. İnkıbâz mı başladı ne?.. Sebebi yağsız yemek yemekden olsa bile sırf hanım istedi diye almıyorum işde o yağı…
Aceleden olsa gerek! Baharlığımı almayı unutmuşum evden çıkarken…
Mevsim bahâr, beşinci ayın ilk günleri…
Ankara sabâhının meşhûr kuru ayazı daha şimdiden kemiklerimi delip geçdi ve ilikllerime kadar işledi…
Fakat ne olursa olsun geri dönmek yok eve…
Soğukdan donup da Melih GÖKÇEK’in dânesine onbin Coni doları ödeyerek Çin’den getirtdiği ucûbe dinazor heykeli gibi donakalsam da dönmeyeceğim!
Ortalık henüz ışımadı… Güneş ise bu sabah nikâbını indireceğe benzemiyor…
Sabah namâzını cemâat ile edâ etdikden sonra
Câmiden evlerine giden üç beş vatandaş, bir iki çöp kamyonu, çöpcü ve köpeklerden başka kimse yok ortalıkda…
Müştekî değilim!..
Dün okuldan bizim kız aradı… Baba, yârın öğleye döner getir bize dedi. Bacanağın oğlu, bizim kız; O’nun kız arkadaşı… Etdi üç… Ağaç govuğundan peydâ olmadık! Nihâyetinde, biz de Allah kuluyuk! Can taşıyoruz hani. Bayram namâzı gibi senede iki kere de olsa biz de bugün bir döner-ekmek öğütsek ne olur ki? O zamân, etdi dört!..
Ayazda abasız kalmış abdâl misâli
Sabâhın seher vakdinde kaç saat arşınladım Ankara’nın andezit daşı döşeli galdırımlarını, hesâplamadım!..
Vakit geldi…
Öteki mahallede iyi bir dönerci var. Yaprak döner sarar kendisi. Oradan almak gerek!.. Kısa bir arşınlamadan sonra vâsıl oldum oraya. Saat, 12 olmuş, dönerleri almanın tam zamânı…
Dün akşamdan tıraş olmadığı belli dönerci ustası ile aramızda şöyle bir muhabbet cereyân etdi;
O konuşurken ben önce, susdum! Akabinde somurtdum. En son olarak kızmaya başlamışdım ki!..
Boyu döner tezgâhından bile daha uzun olan bu iri kıyım adamın son sözleri beni can evimden vurdu…
Ya Rabbim! Sana yalvarıyorum!
Böyle vicdânlı insanların sayısını Sen, şu ülkede 75 milyondan ziyâde artdır!
Bu makâlemizi okuyan her vatandaşımıza bir döner ziyâfeti çekemesek de
Bugün burada size gösdereceğimiz belgeler ile
Gözlerinize keyifli bir ziyâfet çekeceğiz evvel Allah.
Memleketimizin herhangi bir köşesinden bir nefes kıssa üfledikden sonra sizlere
İmdi gelelim sadede…
Sorarlar, Bir Eyyâm Gelir! -1- künyeli makâlemizde ele aldığımız
Ve dahi
Mıncıklamaya başladığımız Asubayların târihinin gasp edilmesi konusuna
Kaldığımız yerden devâm edelim yiğitler…
Târih sıfırlama meselesini tetkik ederken bir husus daha takıldı gözüme…
Subay yetişdiren okulların eğitim süresi arttırıldığı senelerde, bu okullar subay mezûn vermemiş. Mezûn vermediği seneleri birinci bölümde çizelge ile sizlere gösderdik.
Fakat Asubay okullarının eğitim süresi arttırıldığında bu okullar Asubay mezûn vermiş.
Bir başka ifâde ile Asubay okulları her dönemde ve her koşulda mezûn vermeye devâm etmiş.
Buradan şu neticeye varmak mümkün
Fakat
Efendim?
Yanlış mı düşünüyorum?..
Üsdelik akıllları başına sonradan gelmiş olmalı ki
4752 sayılı temel kânunu kabul etdikden tam 1 sene sonra yukarıdaki geçici maddeyi kânuna ekleyebilmişler.
emekliassubaylar.org sitesinin kurucularından
Ve
Atatürk’ün Samsun limanına ayak basdığı gün gönüldaşlarıyla buluşan emekliasubaylar.org’un kurucusu
TEMAD Muğla İl Başkanı
Ve dahi
347 borda numaralı şanlı TCG Kılıçalipaşa muhribinde berâber görev yapmaktan kıvanç duyduğum
Kıymetli meslekdaşım Sayın Halil ERGENLİ
Deniz Assubay Okulunun Kuruluş Yıldönümü Kutlu Olsun isimli makâlesinde
17 Kasım 2014 Pazartesi günü ifşâ etdi…
Meğerse Deniz Astsubay Okulu’nun bunca zamândan beri bizlere yutdurdukları kuruluş günü de sahte imiş…
Pekiyi
Kuruluş yıldönümü sahte olan okulumuzun
Ve dahi diğer Asubay Okullarının
Mezûn etdiği dönem sayısının hâli pür melâli nedir acap?..
Silâh arkadaşları olduğumuzu söyleyen subay gomutanlarımız
Asubaylara bütün Türk vatandaşlarından tam 30 sene sonra yüksek öğretim hakkı verdiler!
O da 2 senelik eğitim demek olan ön lisansın sâdece ikinci senesi…
Fakat bu ilâve 1 senelik eğitime karşılık olarak;
Ve dahi
Asubayların elinden gasp etdiler…
4 kuvvet komutanlığımızın işbirliği yapıp tezgâhladığı bu târih hırsızlığının hesâbının sormak için
TEMAD ve TAS-SEN başkanlarını buradan hemen dâvâ açmaya dâvet ediyorum.
Tenezzül edip de bize danışırlar ise şâyet elimizde başka belgeler de var.
Erken davranan kazanacak evvel Allah.
Hele bir de her iki başkanımız ilk defâ da olsa bir araya gelip de
Ortak dâva açarlar ise şâyet
İşde o gün biz Asubaylar için hem düğün hem de bayram olur!..
Ahmet Kutsî TECER; öğretmen, oyun yazarı, siyâsetci ve şâir…
Anası O’nu, babasının memur olarak görey yapdığı Kudüs’de doğurdu.
Babası; Erzincan Vilâyetinin eski adıyla Eğin,
Yeni adıyla Kemâliye İlçesinin Apçağa köyünde dünyâya gelmiş idi.
Babasının bedeni gurbetde, Kudüs’de yaşıyor
Fakat
Vatan hasretiyle yanıp tutuşan yüreği, Apçağa’da atıyor,
Gönlü, ruhu, doğduğu köy olan Apçağa’da yaşıyordu.
Şâir TECER’in kendisi
Baba yurdu Apçağa’yı hiç görmedi!..
Fakat
Ata yurdu Apçağa hakkında çocukluğunda babasından o kadar çok hikâye işitdi ki…
Rüşdünü isbatladıkdan sonra bir gün
Aldı kalemini eline
Ve dahi
Babasının Apçağa köyüne duyduğu târifsiz sevgi ve hasreti anlatan o meşhur şiirini yazdı;
Orada bir köy var, uzakta
O köy, bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür…
Şâir TECER’in yukarıda okuduğunuz meşhur şiirinden ilhâm aldık!
Ve dahi
Biz de kendi şiirimizi şöyle yazdık kadim dostlarım;
Orada bir Asubay okulu var, uzakda…
O Asubay okulu
Benim mezûn olduğum okuldur!..
Sayın TECER,
Babasının, doğduğu köyüne olan hasretini kağıda döken bir şiir yazdı.
Fakat ben aşağıda
Mezûnu olduğum okul hakkında bir mersiye yazmaya mecbur kaldım!
Yazan değil fakat Eski Tüfek’e bunu yazdıran şerefsizler utansın!..
Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızın 2014’de neşretdiği Deniz isimli dergide neşredilen iki haber var aşağıda.
Soldaki resimde Deniz Harp Okulu’nun 241’inci yıldönümünü kutladıklarını yazmışlar.
Sağdaki resimde ise aynı okulun 241’inci dönem mezûniyet törenini icrâ etdiklerini ilân etmişler.
Makâlemizin birinci bölümünde ifşâ etdik!
Mezûniyet dönem sayısı hakkındaki şâibeler silsilesi bir yana
Sizlerin de yukarıdaki haberlerde gördüğü gibi
Deniz Harp Okulunun kuruluş yıldönümü ile mezûniyet dönem sayısında bir mesele yok.
241 senelik târihi olan bir okulun verdiği mezûn dönem sayısı 241 olabilir.
Peki
Gene Deniz Kuvvetlerimizin Deniz isimli aynı dergisinde,
Yukarıdaki haberler ile aynı sayılarda neşredilen Deniz Asubay Okulları hakkındaki haberlere bakalım bir de…
Soldaki resimde Deniz Asubay Meslek Yüksek Okulu’nun 124’üncü yıldönümünü kutladıklarını yazmışlar.
Sağdaki resimde ise aynı okulun 10’uncu dönem mezûniyet törenini icrâ etdiklerini duyurmuşlar.
Kusura bakmasın denizci subay silah arkadaşlarımız
Lâkin
Şecâat arz ederken sirkâtin söyleyen Arab-ı kiptî bile ancak bu kadar aptalca bir haber yazabilirdi…
Târih denen mefhum, tedâvül paraya
Tedâvül para da yazıya benzer…
Bugün itibâriyle bizim yazdıklarımız da öyle…
Liradan 6 sıfır atdık diye böbürlenen ahmak siyâsetciler o vakit zil takıp oynamışlar idi. Daha şunun şurasında 10 sene evvel tedâvüle çıkardıkları o 1 kuruşlar nerede şimdi?..
Bugün yaşayıp seyretmekle yetindiğimiz olaylar bir zamân gelecek
Tesirini ve neticesini mutlaka gösderecek; iyisiyle kötüsüyle kıymeti, önemi ancak o zamân anlaşılacak…
1 lira ile bugünün târihinde sâdece 1 simit alabilirsiniz. Zamân geçdikce tedâvüldeki bu 1 liranın kıymeti azalır, azalır, azalır… Ve o 1 lira ile bir simitin üstündeki susamlardan bir dânesini dahi satın alamaz olursunuz. Ve bir zamân gelir, hiçbir değeri kalmadığından dolayı tedâvülden kaldırılır. Fakat tedâvülden kaldırılması o 1 liraların yok olduğu anlamına gelmez. Pek farketmesek de aslında geçen zamân içinde iki şey daha olmuşdur;
İşde, binbir emek ve göz nûru dökerek bizlerin bugünlerde yazıp çizdiklerinin değeri
Bugünün târihinde ve bugünün parasıyla 1 lira eder, belki de etmez!..
Fakat bugün piyasada dolaşan bu 1 liralık makâlelerden bâzıları zamân içinde o kadar kıymetlenecek ki
Bir vakit sonra milyon dâne simit almaya yetecek kadar nâdir 1 lira gibi milyonlarca paraya alınıp satılacak…
Târih şuurundan yoksun insanlar, mâhlûk mesâbesinden öteye geçemezler! Kul olurlar, bende olurlar…
Ancak târih bilinciyle yüklü insanlar kul olmayı, köle olmayı reddederler!
Târih hâfızası silinen insanlar, mankurtlaşır!
Kendilerine eşref-i mâhlûk sıfatını vehmedip komutan sıfatıyla ortalıkda dolaşan kimi rezil subaylar
Asubay Okullarının târihini sıfırlamak sûretiyle
Asubayları mankurt mu yapmaya tevessül etdiler yoksa?..
Emir verip bizi ölmeye, öldürmeye gönderen subaylarımız
Kendi târihleriyle iftihâr etmesini dahi Asubaylara çok mu görüyorlar?
İşde, belgesi…
Bugünkü Deniz Asubaylığın temelini teşkil eden Deniz Gediklisi dedikleri asker sınıfının
1890 senesinde ihdâs edildiğini benim de mezûnu olduğum okulun kendi târihcesine yazmışlar.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızın daha 9 ay evvel neşretdiği aşağıdaki târihce kitabında
Deniz Asubaylığının 5 Şubat 1890 târihinden beri mevcut olduğunu sizler söylemediniz mi?
Evet, sizler söylediniz…
Bugünün târihi itibâriyle;
Her isim değişdirdiğinde bu Harp Okullarının târihini sıfırladınız mı agalar?..
Hayır, sıfırlamadınız!
Türk Ordusunun Asubaylarının târihini 2005 senesinde sıfırlayan
Ve dahi
Bu târih hırsızlığını bugün hâlâ savunmaya yeltenen ahmaklara soruyorum;
Harp Okullarının eğitim süresini 1971’de 2 seneden 3 seneye yükseltdiniz.
Peki, Subayların târihini 1971 senesinde sıfırladınız mı agalar?..
Cevâbı biz verelim; Hayır, sıfırlamadınız…
Harp Okullarının eğitim süresini 1979’da bu kez de 3 seneden 4 seneye yükseltdiniz.
Peki, Subayların târihini 1979 senesinde sıfırladınız mı agalar?
Cevâbı biz verelim; Hayır, sıfırlamadınız…
Subayların târihini sıfırlamadınız da
Asubayların târihini 2005 senesinde niye sıfırladınız agalar?..
Burada yeri gelmişken bir hususa daha dikkat çekelim. Kânun yapmanın bütün dünyâda kabul edilmiş temel kaidelerinden birisi de makâbiline şâmil olmasıdır. Bir başka ifâde ile kânunun getirdiği hüküm, kabul edildiği târihden geriye doğru işletilmez. Fakat yukarıda gördüğünüz 2218 sayılı işbu kânun ile 1979 senesinde, kânun yapmanın bu kuralını hiçe saymışlar. Bunu yaparak da geçmişde 2 ve 3 senelik harp okulu mezûnu subay gardeşlerimize sanki 4 senelik harp okulundan mezûn olmuş gibi muamele yapıp maaş ve özlük hakları intibâkları için başka bir kânun yapmanın kılıfını hazırlamışlar…
1951 târihli aşağıda gördüğünüz kânun ile
Hayır, etmediniz!
Yok!..
Pekiyi
Hayır! Ölürsünüz de etdirmek isdemezsiniz!..
Tahmin edemeyeceğiniz ölçüde farkındayız.
Yukarıda gördüğünüz Astsubay Kânununu ilgâ mı etdiniz?
Evet, ilgâ etdiniz…
Fakat
Astsubay Kânununun yukarıda gördüğünüz birinci maddesi
Aşağıda gördüğünüz TSK Personel kânununun 208/k maddesine göre bugün hâlâ meriyyetde mi?
Evet, meriyyetde…
Öyleyse
1951 senesinde bir sahtekârlık ile peydahlayıp Astsubay dediğiniz asker sınıfı ordumuzda bugün hâlâ mevcut mu?
Evet, mevcut.
2005 senesinde Asubay Okullarından kimleri mezûn etdiniz?
Asubay Çavuşları
Pekiyi
Bıldır, yâni 1 sene evvelki Asubay Okullarından kimleri mezûn etdiniz?
Asubay Çavuşları
Asubay Sınıf Okullarından 2004 senesinde son dönem olarak mezûn etdiğiniz Asubay Çavuşlar ile
Asubay Meslek Yüksek Okullarından 2005 senesinde ilk dönem olarak mezûn etdiğiniz Asubay Çavuşlar arasında hukûkî olarak bir fark var mı?
Yok!
Asubay dediğiniz asker sınıfı
2015 senesinin Mayıs ayında bugün hâlâ Türk askerî mevzuâtında mevcut mu?
Evet, mevcut!
O zamân zorunuz nedir agalar, paşalar?
Târihin tabii akışına niye çatallı çomak sokuyorsunuz?
Asubayların bir asırdan fazla olan şanlı târihini hangi hakla sıfırlıyorsunuz?
Eşşek bile aynı çukura bir kere düşer, a benim subay gardeşlerim!..
Ordumuzun muvazzaf Asubay sınıfının askerî mevzuâtımızdaki mevcudiyeti devâm etdiğinden dolayı
Bir kadirşinâslık nişânesi olarak
Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerimiz bir takım faaliyetler tertip edip
Asubaylara olan vefâlarını bir nebze olsa da kamuoyu huzurunda ifâde etdiler.
Kara Kuvvetleri Komutanlığımız
2009 senesinde Asubay Okulları Târihi isimli kıymetli bir kitap neşretdi.
Bu kitabın hazırlanıp neşredilmesine emek veren subay, asubay, sivil her kişiye
Ve dahi
Hediye olarak bize göndereden kıymetli meslekdaşım Sayın Cevat KILINÇDEMİR’e
Samimî teşekkürlerimi gönderiyorum buradan.
K.K. EDOK Okullar Komutanlığının 01 Haziran 2009 senesinde neşretdiği bu kitabın
Sağ tarafda gördüğünüz önsözünün ilk ve son cümlesinde bakınız ne diyor;
Öyleyse
1909 senesinde ihdâs etdiğiniz Kara Asubaylığının târihini sıfırlamak da ne oluyor agalar?..
Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız 12 Haziran 2015 târihinde bir panel düzenledi.
Panelin adı; Geçmişden Geleceğe 125’inci Yılında Deniz Astsubaylığı.
İşbu panelde Komutanımız Oramiral Sayın Bülent BOSTANOĞLU şöyle dediler;
“50 bin kişiye yaklaşan insan gücümüzün yaklaşık % 30’unu oluşturan, yüzer, dalar, uçar ve kıyı birliklerimizin işletilmesinde vazgeçilmez bir rol oynayan “Deniz Astsubaylık Kurumumuz”, Türk Donanmasının eğitim, harekât, bakım, onarım ve lojistik fonksiyonlarının yerine getirilmesinde 125 yıldır hayati görevler icra etmekte, bahriye örf ve adetlerinin geçmişten gelecek nesillere aktarılmasında önemli vazifeler yerine getirmektedir.”
2014 senesinde tertip etdiğiniz mezûniyet töreninde de
10’uncu dönem Deniz Asubaylarını mezûn etdiğinizi kamuoyuna duyurdunuz.
125 senelik bir târihi olan Deniz Asubaylığı
2014 senesinde 10’uncu dönem Asubaylarını mezûn ediyor ise şâyet
Kurulduğu 1890 senesinden
2015 senesine kadar 114 dönemde mezûn etdiği onbinlerce Deniz Asubayı nerede?..
Seyirdeyken hepsini denize mi düşürdünüz yoksa, sayın gomutanım?..
Öyleyse
1890 senesinde ihdâs etdiğiniz
Ve dahi
“Türk Donanmasının eğitim, harekât, bakım, onarım ve lojistik fonksiyonlarının yerine getirilmesinde 125 yıldır hayati görevler icra etdiğini söylediğiniz Deniz Astsubaylık Kurumumuzun 114 senelik târihini sıfırlamak da ne oluyor agalar?..
Hava Kuvvetleri Komutanlığımız da 2011 senesi Şubat ayında
Hava Kuvvetlerinin 100’üncü kuruluş yıldönümü vesilesi ile Hava Asubaylarını gündem etdi.
Bakınız,
Tertip edilen konferansda konuşan zamânın Kuvvet Komutanı Orgeneral Sayın Hasan AKSAY ne dedi;
Aynı konferansda söz alan Hv.Lv.Asb.Kd.Bçvş. M. Mustafa ÖZDEMİR ise pilot asubaylar konusunda şunları söyledi;
Öyleyse
1916 senesinde Hava Kuvvetlerimize hizmet eden pilot asubaylar nerede?
Ve dahi
1911 senesinde ihdâs etdiğiniz Hava Asubaylığının târihini sıfırlamak da ne oluyor agalar?..
Sayın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL,
Kendi örütbağ sayfasından çarşaf çarşaf ilân verip
“Jandarma Genel Komutanlığımızın 176’ıncı kuruluş yıldönümünü kutlamanın gurur ve heyecanını yaşıyoruz” diyorlar.
176’ıncı kuruluş yılını kutlayan aynı Jandarma Genel Komutanlığımız
İlk dönem Jandarma Asubaylarını nasıl oluyor da 2005 senesinde mezûn edebiliyor?
Teşkil edildiği 1839 senesinden buyana Jandarma Genel Komutanlığımız
Milletimizin huzur ve güveliğini sâdece subayları ile mi temin ediyor acap?..
Bu yapılan târih hırsızlığı gaflet, dalâlet, cehâlet ya da ihânet midir?
Bakalım bu aptallık, aymazlık ve sersemlik uykusundan
Hangi kuvvet, ne zamân ayacak!..
Al Sana 1 Sene,
Ver Bana 120 Sene!
Kuvvet komutanlıkarına dilekce gönderdikden sonra
Yapdıkları bu hırsızlığı kabul edeceklerini ve dahi hemen telâfi edeceklerini samimi olarak umdum.
Fakat yanıldığımı anlamam uzun sürmedi!..
Asubayların târihine yapdıkları bu alçak tasallutu kabul edip hemen düzeltmek yerine
Karşıma geçip pişmiş kelle misâli arsızca sırıtmayı tercih etdiler.
Asubayların târihinin sıfırlanmasını bugünkü subayların savunmaya yeltenmesi aslında
Bu hırsızlığı 2005 senesinde bilerek ve kasden yapdıklarını çok güzel isbatlıyor.
Sayısı üçü beşi geçmeyen şu subay cuntası
Asubaylara ne zamân yeni bir şey verseler
Verdiklerinden daha kıymetli bir şeyi geri alıyorlar.
Daha doğrusu
Gasp ediyorlar
Evvel zamân içinde yapmışlar idi bu hırsızlıkları…
Bugün, gene yapıyorlar.
Asubayların dönem mezûniyet sayısının hesâplanmasında da
Bu orostopolluk,
Bu hırsızlık maalesef devâm ediyor.
Üsdelik bu târih gasbını bugün
Bir avuç subay gürûhu gözümüzün içine baka baka yapıyor…
Bakmayın siz, sayın subay gomutanlarımızın
Pipildekli üfürüzmalarına…
En merdi bile
Ya darbe yapmış
Ya da biz Asubaylar uykudayken
Şâir Orhan Veli’nin Dalgacı Mahmut’u gibi
Alessabâh kalkıp
Sâdece bulutları boyamış!
Bu dalavere açısından bakıldığında Zihniyet Sürgünleri cephesinde
Aslında yeni bir şey yok!
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
(*** Devâm edecek)
Kaynak: Makâlede mündericdir.
Okumak için tıklayınız!