Dolar 36,1034
Euro 37,7713
Altın 3.387,03
BİST 9.914,68
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara 6°C
Açık
Ankara
6°C
Açık
Cum 9°C
Cts 9°C
Paz 6°C
Pts 3°C

TÜRKİYE’DE ASSUBAYLIĞIN TARİHSEL GELİŞİMİ-1

"Yazarların yazıları kendi düşünce ve sorumluluklarını taşır"
11/06/2012 12:59 PM
3

turkiyede-asb-tarihi-1

TARİH

OLAY

M.Ö.209

alp-er-tunga-destaniBüyük Hun İmparatorluğu’nun kurucusu Teoman’ın oğlu Mete Han tarafından, bugünkü modern orduların düzenini teşkil eden; onluk, yüzlük sistem de denilen düzenli ordu sistemi kurulmuş ve uygulanmıştır. Bu sistemle onbaşı, elli başı, yüzbaşı, binbaşı gibi askeri terimler oluşmuş ve halen günümüzde de orduların temel düzeni olarak kullanılmaya devam etmektedir. Türk Askeri Yapısında kullanılmaya başlanılan “Çavuşluk” yapısının temeli bu dönemde atılmış ve yeni kurulan her Türk devletine ve hatta başka devletlere de geçişi sağlanmıştır.

1038-1826 Türk bürokrasi ve askeri yapısında yer alan “Çavuşluk” teşkilatlanması; Selçuklularda Serheng, Osmanlılarda ise yine Çavuşluk teşkilatı olarak sürdürülmüştür.    Bu rütbe ve makam hem bürokratik bir memuriyeti göstermekte hem de yetkileri olan askeri bir konumu temsil etmektedir.
27.Aralık.1734

1730 İhtilalı’nın (Patrona Halil İsyanı) sarsıntılarını atlatan Osmanlı Devleti, faydalanmaktan artık bir çekince duymadığı yabancı danışmanların da yardımıyla, Topçu Sınıfının teknik bilgi ile yetişmiş assubay kadrosu için, Üsküdar’da Toptaşı’nda “Hendesehane” adı altında bir okul açmıştır ki; bu müessese memleketimizde asker ve sivil mühendis okullarının çekirdeğini ve müspet bilimler öğreten ilk meslek eğitim kurumumuzu teşkil etmektedir. /(Faik Reşit Unat)/ Humbaracı Ahmed Paşa’nın, Sadrazam Topal Osman Paşa’nın himayesi ile kurmuş olduğu “Humbarahane ve Hendesehane” adlı naçizane askeri teknik eğitim kurumu, bugünkü anlamıyla bir nevi “Astsubay Sınıf Okulu”dur. Bu askeri eğitim kurumu zamanla değişime uğramış, askeri mühendisliğe, oradan da üniversitelere ve harp okullarına dönüşmüştür. Osmanlı’nın Batılılaşması anlamında atılan ilk adım Assubay Sınıf Okulu türü bir eğitim ocağının kurulmasıdır. 1734 yılında eğitime başlayan okul, yeniçeri korkusuyla 1736 yılında tatil edilmiştir. 1759 yılında Sadrazam Ragıp Paşa tarafından eski öğrencileriyle ve onların çocuklarıyla, okul, yeniden açılmıştır. 1795 yılında ise okul lağvedilmiş ve öğrenciler Mühendishane’ye nakledilmiştir.

15.Haziran.1826

Osmanlı’da Yeniçeri Ocağı kaldırılmış ve Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye ordusu kurulmuştur. Nizam-ı Cedit yapılanmasına benzeyen bu yeni ordu, günümüz modern Türk ordusunun da başlangıcı sayılmaktadır. II. Mahmut’un gerçekleştirdiği askeri yenilikler sırasında geleneksel çavuşluklar kaldırılarak kara ve deniz ordularında erle subay arasındaki küçük rütbelere çavuş sanı verildi.

15.Temmuz.1826

Osmanlı’da ilk askeri hazırlık okulu II. Mahmut Döneminde açılmıştır. Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye ordusunun kuruluş aşamasında yaşları on beşin altında olan çocukların da askere alınmış olması neticesinde, bu çocukların eğitimi için Şehzadebaşı’ndaki eski Acemi Oğlan Kışlası adı “Talimhane” olarak değiştirilmiştir. Bu çocukların eğitimi ile ilgili olarak; Padişah II. Mahmut, Nazır Hacı İbrahim Saib Efendi tarafından yazılan takrir ve Serasker Ağa Hüseyin Paşa’nın telhisi “Nizâm-ı Talimhânei Sıbyân-ı Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye” adıyla 9 Zilhicce 1241’de kanun haline getirmiştir. Talimhanede on beş yaşına girenler yüzbaşının tavsiyesi uyarınca Asâkir-i Mansûre birliklerine piyade neferi veya tüfekçisi, nalbant, marangoz veya kâtip olarak tayin edilmekteydiler. Bunlar arasında tüfekçi bölüklerine kaydedilenler onbaşı rütbesiyle yeni görevlerine başlamaktaydılar.

1828

Bölük Emini, Çavuş ve Başçavuş rütbeleri kullanılmaya başlandı. Asakir-i Mansure-i Muhammediye terimlerinde esaslı değişiklikler yapılmış, tertip yerine “alay” , kol yerine “tabur“, saf yerine de “bölük” kelimeleri kullanılmıştır. Bundan başka, her alaya bir “kaymakam“, bir “alay emiri“, her tabura da sağ ve sol ağaları adlı iki “kolağası“, biri “sancaktar” ve bir “tabur kâtibi“, yüzbaşıların komutasında kalan bölüklere de iki “mülazım”, bir “başçavuş“, dört “çavuş“, bir de “bölük emini” verilmişti. İkinci Meşrutiyet (1908) dönemine kadar assubaylar ordu içinde, askerî birliklerde yetiştirildi. Sürekli olarak aynı görevi yapan ve bu nedenle bilgi ve becerisi ile sivrilmiş erbaşların “Gedikli” unvanı ile muvazzaf hizmete alınmaları yöntemiyle küçük zabitan ihtiyacı karşılanıyordu. Gedikli Erbaşlar kıtalarda gösterdikleri başarı ve yeteneklerine göre Onbaşı (Bölük Emini), Çavuş ve Başçavuşluğa kadar yükselebiliyorlardı. Bu gedikli erbaşlar aynı zamanda alaylı subaylar için de bir kaynak oluşturuyorlardı. İkinci Meşrutiyet’ten sonra bu sistem okullaştırılmak istenmiş ve “Küçük Zabit Mektepleri” kurulmuştu.

1829

Takribi olarak, Talimhane’nin kapatılış tarihi. Askerî Hazırlık Okulu diyebileceğimiz Talimhane’nin ömrü kısa sürmüştür. Talimhane’nin öğrenci kalmayışı sebebiyle ne zaman kapatıldığına ilişkin bilgi bulunmamaktadır. Çocuk neferlerin yaş durumunu dikkate alarak; talimhanenin, kuvvetle muhtemel, 1829 yılında kapanmış olabileceğini söyleyebiliriz.

5.Şubat.1890

Bahriye Nazırı Büyükamiral Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa’nın gayretleriyle donanmanın teknik ve ameli personel ihtiyacını karşılamak üzere, Güverte sınıfında; topçu, işaretçi, serdümen ve porsun, sanayi ve makine sınıflarında; kalafatçı, marangoz, burgucu ve ateşçi dallarında “Deniz Gedikli Subay ” sınıfının kurulması için bir nizamname çıkarıldı. Ceride-i Bahriye gazetesinde (Sayı:17) yayımlandı. Belirtilen branşlarda sanatkâr yetiştirilmesi amaçlanmaktaydı.

3.Nisan.1890

21 Sayılı Ceride-i Bahriye’de çıkan Şura’yı Bahriye Nizamnamesiyle “Deniz Gedikli Sınıfı” resmen kuruldu. Bu nizamname, modern anlamda Assubaylığın resmi olarak Osmanlı ve Türk bahriyesinde ve ordusunda ilk kez bir mesleki sınıf adıyla yer alışı açısından önemlidir. Bu nizamnameye göre 15 Nisan 1890 tarihinden itibaren “Deniz Gedikli Sınıfı” resmi olarak kurulmuştur.(Donanmayı Hümayûnu Cenabı Mülûkâneye Alınacak Sıbyan Efradına ve Bunlardan Yetiştirilecek Gediklilere Dair Nizamname)

15.Haziran.1890

İlk Gedikli sınıfı “Selimiye” top eğitim gemisinde öğrenime başladı. Okutulan dersler; hesap (dört işlem), iyi yazma, imla ve okuma dersleriydi. Öğrencilere mesleki eğitim kapsamında ayrıca, Branda Bağlamak, Geminin Kısımları, Direk, Seren, Yelkenler, Sabit Arma, Makara ve Tornalar, Gemici Bağları ve çeşitleri, Top ve Kundak ayrıntıları, Ateşli Silahlar ve kısımları öğretilmiş ve top, tüfek, arma ve kürek talimleri yaptırılmıştır. Güverte sınıfı için önce 100, sonra 55 kişi, makine sınıfı için ise her yıl Sanayi-i ve İmalat-ı Bahriye sınıflarından 20 kişi ayrılarak tahsis edilmiş, böylece gemilerde bu iş için başıbozuk kişiler görevlendirilmesinin de önüne geçilmiştir.

17.Kasım.1890

dashokDeniz Assubay Hazırlama Okulu’nun kuruluş yıldönümü olarak kutlanan tarih. Açılan ilk Assubay Okulu olması ve Kuruluş Yıldönümü kutlanan tek Assubay Okulu olması nedeniyle önemlidir. 2003 yılından itibaren kutlamalar, Deniz Astsubay Meslek Yüksek Okulu (DAMYO) tarafından yapılmaktadır. Kuruluş yıldönümü etkinliklerinin ilk kez 1975 yılında, dönemin Dz. K.K. Ora. Hilmi Fırat’ın emir ve direktifleri ile başlatıldığı yapılan araştırma ve incelemeler sonucunda tespit edilmiştir. Gazetelere bu konuda verilen ilk ilana 1979 yılında rastlanmıştır. Kuruluş Yıldönümü etkinliklerinin Deniz Kuvvetlerine muharip subay ve assubay yetiştiren okulların birlik ve bütünlüğünü göstermek amacıyla, 15 Haziran yerine 17 Kasım’da kutlanılmaya başlanılmış olabileceği ilgililerce yapılan ve ulaşılan değerlendirmedir. Bilindiği gibi, Deniz Lisesi ve Deniz Harp Okulu’nun Kuruluş Yıldönümleri her yıl 18 Kasım tarihinde kutlanmaktadır.

1890

Nizamnameye göre Gedikli Sınıfının işleyişi şu şekildeydi: Sıbyan efradı olarak adlandırılan adaylar, İstanbul’da eğitim gemisinde bir yıl nazari ve ameli bir öğrenime tabi tutulacak, daha sonra gezen gemilere gönderilecek ve bu gemilerde dört yıl daha eğitim ve öğretim göreceklerdir. Beş yıllık (sıbyanlık) dönemini bitiren ve son sınavda başarı gösterenler branşlara ayrılacak ve onbaşı rütbesi ile göreve başlayacaktır. Bunlar bir yıl sonra yapılacak yeni bir sınavla Çavuş veya Bölük Emini nasbedileceklerdir. Bir yıl sonra yine sınavla 3.Porsun veya 3.İşaretçi vb. rütbeye haiz olacaklardır. Bu şekilde mecburi askerlik hizmetini de tamamlayan sıbyan efradı; üstlerinden iyi sicil ve not aldıkları takdirde ve yapılan sınavı kazandıklarında, bir son sınava tabi tutulacaklardır. Bu sınavda da başarılı oldukları takdirde mensubu oldukları sınıfta Gedikli-i Salis (3.Sınıf gedikli) rütbesiyle hizmete devam edeceklerdir. Başarısız olanlar ise diğer erat gibi terhis edilecektir. 3.Sınıf Gedikliler, dört yıl gemi görevi sonrasında eğer gemi komutanından iyi sicil almışsa ve sınavda başarılı olmuşsa; Gedikli-i Sani (2. Sınıf Gedikli) rütbesine yükseleceklerdir. Beş yıllık bu süreyi de tamamlayanlar, yine iyi sicil ve sınavda başarılı olmak kaydıyla Gedikli-i Evvel (1.Sınıf Gedikli) olmaya hak kazanacaklardır. Bu rütbenin üzerinde ayrıca Sergedikli (Başgedikli) denilen bir rütbe vardır ki, bu rütbe ancak olağanüstü başarı gösterenlere verilmektedir.

1891-92

Önceleri Gedikli Sınıfına sadece İstanbul’dan öğrenci alınmaktaydı. İstanbul ahalisinden bu sınıfa girmek isteyenlerin az olması üzerine sonradan taşra ahalisinden de arzu edenlerin Gedikli Sınıfına müracaatlarına müsaade edilmiştir. Ayrıca sürekli değişen top, tüfek gibi harp teçhizatının temizleme usulü eski silahlarla aynı olamayacağından yeni silahların temizliğini, bakım ve tutumunu öğrenmek üzere sıbyan taburundan 40 nefer ayrılarak, kundakçı ve çakmakçı olarak yetiştirilmesine karar verilmiştir.

1891

İlk dalgıç sınıfı da bu dönem kurulmuştur. Tersane-i Amire’de Dalgıç Bölüğü teşkil edilmiş, Cidde’den getirilen altı nefer eğitime tabi tutularak Dalgıç Gediklisi yapılmıştır. Bunlar, torpido kesme görevinde istihdam edilmiştir.

1891-1895

Bu dönem kurulan Gedikli Sınıfı ancak kısa bir süre hayatta kalabilmiştir. Nizamnamesinde “Sıbyan efradından başka efradın gedikli sınıfına ve gediklilerin dahi mülazım, yüzbaşı vs. rütbelere nakli katiyen caiz değildir” hükmü bulunmasına rağmen, II. Abdülhamit’in emri gereği bir kısım gedikliler, üsteğmen rütbesiyle subay sınıfına geçirilmeye başlanmıştır. Nihayetinde nizamname hükümleri büsbütün ihmal olununca, bu şekliyle gedikli yetiştirmekten vazgeçilerek, mevcut olanların muhtelif subay rütbelerine terfisi yapılmıştır. Bunun başlıca sebeplerinden birisi, o dönem bahriyede hâkim olan başıbozukluklardır. Özellikle maaş ödemelerinden kaynaklanan sorunlar nedeniyle, ne donanma subayına ne de denizcilerine söz geçirilemiyordu. Yapılan yenilikler de bu yüzden etkili olamıyordu. Ayrıca bu yozlaşma döneminde sınıflaşma da başlamıştı. Kapalı bir sistem olarak kurulan gediklilikten yetişenlerin kaliteli olması ve bu yüzden terfiyi zorlaması, subay sınıfını oldukça rahatsız etmiş ve bu sınıf lağvedilerek hemen önü kesilmiştir. Açıkçası Gedikli sınıfı kendisine tevcih edilen görevi layıkıyla yapmış ve daha fazlasını hak ettiği ve istediği için kuralları delip geçmiştir. Gedikli Zabitliğin ilk uygulandığı dönemlerden bilinen isimlerin en başında İsmail Hakkı Kaptan gelir. Gazi Alemdar Gemisi ile İstiklal Savaşı’nda destan yazan isimlerden birisi olan Gemi Süvarisi İsmail Hakkı Kaptan, Osmanlı’nın ilk Gedikli Zabitlerindendir ve Kurtuluş Savaşı döneminde emekli durumdadır. Buna rağmen gönüllü olarak şevkle üstüne düşen sorumluluğu almış, Cumhuriyet destanımızın yazılmasında büyük çaba sarf etmiştir.

1895

Dönemin Bahriye Nazırı Hasan Paşa, Bahriye Personelinin ıslahı ile ilgili olarak Padişaha sunduğu raporunda şu sözlere yer verir: “Haşmetli Alman İmparatoru bundan üç ile dört sene evvel Alman deniz zabitlerine verdiği bir nutukta bir devletin donanmasının muhtaç olduğu denizcileri yetiştirebilmesi, bir büyük donanma teşkil etmesinden güçtür. Çünkü bir devlet lüzum görünce birkaç donanmaya sahip olabilir. Fakat kendisine gerekli olan binlerce yetişmiş denizciyi bulamaz. Bunun için, harp gemisi personeli yetiştirmeye çalışalım.

1903/1904

İlk Jandarma Zabit Mektebi Selanik’te açılmıştır. Bu okulda, ordudan seçilmiş subaylara zabıta eğitimi verilerek jandarma sınıfına geçirilirlerdi. Ayrıca ikinci kısım olarak jandarma küçük zabitleri okutularak subay yetiştirilirdi. Bu kısma Zabit Namzedi Bölümü denilirdi. İlerleyen yıllarda bu okul İstanbul’a nakledilmiştir.

7 Ağustos 1908

Yürürlüğe giren askeri rütbelerin tasfiyesi hakkındaki kanun gereğince (1890’da kurulan) Deniz Gedikli Mektebi kaynaklı subaylar (sayıları 400 civarında idi) meslekten çıkarılmıştır.

1909

Çıkarılan bir nizamname ile subay eğitiminin olduğu gibi Assubay eğitiminin de modern metotlarla yapılabilmesi için Osmanlı Devletinin yedi ordu bölgesinde ilkokul düzeyinde “Gedikli /Küçük Zabitan İptidai Mektepleri” ve bu okullardan mezun olan öğrencilerin eğitimlerini sürdürmesi amacıyla ortaokul düzeyinde “Gedikli /Küçük Zabitan Mektepleri” açılmasına karar verilmiştir. Bu kapsamda 1909 yılı içinde Selanik, Edirne, Beyrut, Erzincan, Bağdat Gedikli Küçük Zabit Mektebi açılmıştır. Okulların yönetmeliğine göre (Küçük Zabitan Mektebi ve Küçük Zabitan İptidai Mektebi Nizamnamesi); bu okullarda öğretim, öğrencinin yaşına (15-18 yaş) ve ilköğretim durumuna göre 1-3 yıl arasında değişiyordu. Öğrenciler yaşlarına göre üç gruba ayrılıyorlardı. Ayrıca bazı bedeni özelliklere bakılarak sınavla öğrenci alınıyor, asker çocukları tercih ediliyordu. Okul, sekiz yıllık bir mecburi hizmet yüklüyordu. Okuldayken öğrencilere maaş da veriliyordu. Mezun olanlar sicillerine göre, belli oranlarda Topçu, Süvari ve Piyade Küçük Zabit Mekteplerine ayrılıyorlardı. Küçük Zabit Mektepleri; Küçük Zabitan İptidai Mektepleri’nin mezunlarını aldığı gibi, dışarıdan da 18-21 yaşları arasında ilköğretimlerini tamamlamış, sağlam gençler alıyorlardı. Öğretim süresi iki yıl idi. “Onbaşı” olarak mezunlar veriyordu. Küçük Zabit Mektebi çıkışlıların altı yıl mecburi hizmetleri vardı (Küçük Zabit İptidai Mektebinden gelenlerin ise sekiz yıl). Bundan sonra Kuleli’de bir yıl okuyup İhtiyat Zabiti; Jandarma Mektebi’nde bir yıl okuyup Jandarma Subayı veya Polis Mektebine gidip Komiser olabiliyorlardı.

13 Nisan 1909

31 Mart Ayaklanması. Bu ayaklanma küçük rütbeli subayların başlattığı bir ayaklanma olduğundan “Çavuşların İsyanı” olarak da anılmaktadır. Her ne kadar gerici bir isyan olarak tanımlansa da karmaşık ve çok yönlü bir isyandır. Belki de Assubayların yapacağı darbe ve isyanların hep gerici olacağı endişesiyle, bu süreçten itibaren küçük rütbeli subaylara bakış değişmiş ve her dönemde tenzili rütbeye uğratılmaya başlanmıştır. Yani “darbeyi çavuş yaparsa gerici yapar, kurmay subay ve generaller yaparsa ilerici yapar” yargısı oluşmuştur. Üstelik bu isyanda pek çok kesimin parmağı olması da dikkat çekicidir. Belki de en masumane istek, küçük rütbeli subaylarınkidir.

Mayıs 1910

Çavuşluktan mülazım-ı sâni rütbesiyle ordularına gönderilen zabitler için Talimgâh Mektepleri açıldı. Daha sonra bütün subaylara şart koşuldu. İlerleyen yıllarda Birinci Dünya Savaşı dolayısıyla kapatıldı.

14.Temmuz.1913

Gedikli Sınıfının yeniden teşkil edilmesi amacıyla Kanunname hazırlığına başlandı. Uygulamaya kanunnameden önce geçildi ve Gedikli Zabitan adayları için Çırak Mektepleri açıldı. Bu bir deneme süreciydi. Bir yıllık deneme süreci başarılı olduğu takdirde, resmi olarak uygulanacaktı. Bu kanunnamenin hazırlanmasında eğitim alanında incelemeler yapmak üzere İngiltere’ye gönderilmiş olan Makine Kd.Yzb. İbrahim Aşki Bey’in hazırlayıp verdiği raporda belirttiği hususlar göz önünde tutulmuştur.

19.Temmuz.1913

Süfeni Hümayunda Gedikli Sınıfının Sureti Teşkiliyle Usulü Terfi ve Terakkileri Hakkında Kanun” kabul edildi. Bu kanun Gedikli Sınıfının teşkil esaslarını kapsamaktadır. (Zaten deneme uygulamasına 14 Temmuz’da başlanmıştı.)

8 Ocak 1914

Bu tarihte Harbiye Nazırı olan Enver Paşa, I. Balkan Savaşı’nda bozguna uğrayan Osmanlı Ordusu’nun yeniden düzenlenmesine ve modernleşmesine çalıştı. Yaşlı Paşalar emekliye sevk edilirken, genç subaylar orduda önemli görevlere getirildi. Askeri okullara ve bu okullardaki eğitime önem verdi. Bu kapsamda küçük zabit ve gedikli küçük zabit mekteplerine de ayrı bir önem verdiği değerlendirilmektedir. Çeşitli kaynaklarda en güvendiği kişileri bu okulların başına getirdiğinden sıkça söz edilmektedir. Ayrıca yine bu dönemde askere alınan halk ozanları, âşıklar ve mahalli sanatçılar doğrudan Küçük Zabit Okul ve Alaylarına gönderilir ve burada geniş çaplı bir eğitime tabi tutulurlardı. Bunlardan en bilineni Kırklareli’nin ünlü halk âşıklarından Âşık Ali Tanburacı’dır. Enver Paşa dönemi bir milat olmuş ve cumhuriyetin başlangıç dönemlerinde de Küçük Zabit Mektepleri, halk sanatçılarının ve âşıkların yetiştirilmesi amacıyla kutsal bir ocak olarak görev yapmıştır. Askerlik görevini yapmak üzere gelen âşıklar, mahalli sanatçılar ve halk ozanları; Gedikli Okulları’nda eğitilmiş, kendilerini geliştirmeleri sağlanmış ve özellikle Türk Halk Müziği’ne daha etkin şekilde hizmet verecek, daha olgun ve yaratıcı eserler üretecek, araştırmalar ve derlemeler yaparak muhteşem katkılar sunacak müzik altyapısına kavuşturulmuştur.

20.Nisan.1914

Bir yıllık uygulamadan alınan sonuçlara göre “Süfeni Hümayunda Gedikli Sınıfının Sureti Teşkiliyle Usulü Terfi ve Terakkileri Hakkında Kanun” yeniden düzenlendi, hükümet tarafından kabul edildi ve padişahın onayından geçti. (Bu dönemlerde gedikliler iki kaynaktan temin edilmekteydi. Birincisi yükümlülüğünü yerine getirmekte olan erlerden, başarılı olanlar; diğeri ise deneme aşamasındaki Çırak Mektepleri. Rütbeler ise şöyleydi: a-Neferat/Erat, b- Küçük Zabitan: Onbaşı/ Çavuş/ Başçavuş/Gedikli Namzedi, c-Gedikli Zabitan: 3.Sınıf Gedikli/2.Sınıf Gedikli/1.Sınıf Gedikli)

7 Eylül 1914

Bahriye Makine Çırakları ile Makine işçileri hakkındaki nizamname yürürlüğe girdi (25 Ağustos 1330)

20.Eylül.1914

Küçük Sıhhiye Heyeti Kuruldu ve Tümen Merkezlerinde bulunan hastanelerde “Sıhhiye Küçük Subayları Okulları” açılmaya başlandı. Birinci Dünya Savaşında ve Mütareke Döneminde, bu Tümen Merkezlerindeki okulların çalışmaları durduruldu.

1914-1918

Birinci Dünya Savaşı’nda işgal edilen bölgelerdeki Gedikli Küçük Zabitan Mektepleri ve Küçük Zabitan Mektepleri kapanmış, diğer okullar ise 1924 yılına kadar faaliyetlerini sürdürmüştür.

22/24.Şubat.1915

Geçici bir kanun ile küçük zabitlerin üstünde olarak “Gedikli Zabit” sınıfı teşkil edilmiştir. Böylece, bir senelik denemeden sonra Gedikli Sınıfının yeniden teşkil edilmesi hakkındaki kanun resmi olarak uygulamaya konulmuş oluyordu. Yani ikinci kez Gedikli Sınıfı deneniyordu. Gedikli Zabit Mektebini bitirenler, önce Gedikli Küçük Zabit olarak görev yapıyordu. Tıpkı önceki uygulamada olduğu gibi, Gedikli Küçük Zabitlerden başarılı olanlar, Gedikli Zabitliğe yükseltiliyordu. Gedikli Zabit yapılanması şu üç rütbe basamağından oluşuyordu: Üçüncü Sınıf Gedikli, İkinci Sınıf Gedikli ve Birinci Sınıf Gedikli. Sadece Birinci Sınıf Gedikli, Teğmen (Mülazım)  ile Asteğmen (Mühendis) rütbe aralığında konumlandırılmış, diğer iki rütbe ise Asteğmen’den (Mühendis) daha kıdemsiz olarak yapılandırılmıştı. Gedikli Zabitlere hitap şekli ise genel olarak isminin sonuna “Efendi” sözcüğünün eklenmesi şeklindeydi. “Telsiz Telgraf Birinci Sınıf Gediklisi Salih Efendi” şeklinde bir uzun unvan tanımı kullanılıyordu.

9/20 Mart 1915

Süfeni Hümayunda Gedikli Sınıfının Sureti Teşkiliyle Usulü Terfi ve Terakkileri Kanunu’nun bir yıllık uygulamasından sonra 9 Mart 1915 tarihinde kabul edilen ve 20 Mart 1915 tarihinde yayınlanan 172 numaralı, “Bahriye Efrat ve Küçük Zabit Aniyle Gedikli Zabıtanı Kanunu Muvakkati” ile Gedikli sınıfı esaslara bağlanmıştır. (22/24 Şubat 1915’deki Meclisi Umumi’nin kabulü)

20 Aralık 1915

Makine Çırakları Nizamnamesi Sultan Reşat tarafından imzalanarak, yürürlüğe girdi.

30 Aralık 1915

Deniz Gedikli Sınıfı için daha esaslı bir kaynak oluşturmak üzere Makine Gedikli Mektebi kuruldu. Tir-i Müjgân Gemisi’nde eğitime başladı. Bu gemi fabrika gemisiyken okul ve eğitim gemisi haline getirilmiştir. Bu gemi bir süre sonra nakliyat hizmetlerine tahsis edilince, yerine Muin-i Zafer Korveti görevlendirilmiştir.

3 Şubat 1916

Deniz Gedikli Sınıfı için daha esaslı bir kaynak oluşturmak üzere Gemici Çırakları Nizamnamesi çıkarıldı ve Güverte Gedikli Mektebi kuruldu. İclâliye Gemisi’nde eğitime başladı. Gedikli Mektebi’nin kuruluşuna tanıklık eden ve bu kurumsallaşmada etkin olarak görev alan isimlerden birisi de Bahriye Kolağası Çiftçioğlu Mehmed Nail Bey’dir. Nail Bey, günümüzün tanınmış yazar, şair ve gazetecisi Yağmur Atsız’ın dedesi, Türk milliyetçiliğinin öncü isimlerinden H. Nihal Atsız’ın ise babasıdır. Yağmur Atsız’ın çeşitli zamanlarda yazılarında belirttiğine göre; dedesi Kolağası Nail Bey (1877-1944), Kasımpaşa ve Heybeliada’da Bahriye Gedikli Mektebi’nin kuruluşunda bizzat görev almıştır.

13 Mayıs 1916

Yapılan kanuni bir değişiklik sonrasında; Osmanlı Ordusu’nda, başa, fes yerine “Enveriye” ve “Cemaliye”  denilen başlıkların giyimine başlanmıştır. Kara Kuvvetleri için hazırlanan serpuşa, Harbiye Nazırının isminden dolayı “Enveriye” denilirken, aynı uygulamayı bahriyede başlatan Bahriye Nazırı Cemal Paşa’dan dolayı da denizcilerin serpuşuna “Cemaliye” denilmiştir. Gedikli Küçük Zabit ve Deniz neferlerinin Cemaliyelerinin alt kısmına 2 cm. genişliğinde, üzerinde serpuş sahibinin görev yaptığı geminin adının Osmanlıca yazılı bulunduğu siyah bir şerit konulmuştur.

17 Mayıs 1916

Deniz Bandolarının takviyesi amacıyla “Tir-i Müjgân Okul Gemisi”nde “Bahriye Musiki Mektebi” adı altında bir oluşum ortaya çıkmıştır.

1918-1923

ikuvayımilliye30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi sonrasında işgalci kuvvetler Anadolu’yu işgale başlamışlardır. Bu işgal hareketine karşı milli direniş hareketi de kendiliğinden oluşmuş, Kuvayı Milliye adı ile anılmıştır. Daha sonradan bu onurlu mücadele, Atatürk’ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı olarak cereyan etmiştir. En nihayetinde 9 Eylül 1922 tarihinde işgalciler Anadolu’dan atılmış ve 29 Ekim 1923 günü Cumhuriyet ilan edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile aydınlığa açılan yepyeni bir ufuk belirmiş ve modern Türkiye doğmuştur. Düşmana karşı direnişte en önde yer alan ve Kuvay-ı Milliye güçlerine liderlik eden pek çok küçük zabit bu dönemde büyük kahramanlıklar göstermiştir. Çerkez Ethem, Antepli Şahin, Kılıç Ali ve daha niceleri şanlı tarihimizin onurlu sayfalarında yer almaktadır. İstiklal Savaşımız süresince de öncü olmayı sürdüren küçük zabitlerimiz, Türkiye halkının gönül kahramanı olmayı başarmıştır. Gazi Alemdar’da Ateşçi Ömer ve Gedikli Zabit İsmail Hakkı Bey, Hava Kuvvetlerinin eşsiz tayyarecisi Vecihi Hürkuş, büyük aydın Halide Edip bunların en bilineni ve ilk akla gelenleridir. Kademlioğlu İsmail Başçavuş, Atatürk’ün yanı başındaki Ali Çavuş, Yunan Başkumandanı Trikopis’i esir eden Ahmet Çavuş, Gazi Yiğitbaşı ve daha pek çok Küçük Zabit, İstiklal Savaşı’nda yer almış fakat isimleri fazla duyulmamıştır. Anadolu insanının bağrından kopup assubaylık payesi (Onbaşı ve Çavuş) ile onurlandırılan kadın, erkek, genç, yaşlı ve çocuk; nice kahramanlıklara imza atmış, şehitlik ve gazilik onuruna ulaşmış ve cumhuriyetin büyük destanında gurur abidesi olarak yer almıştır. İstiklal Mücadelemizin içinde olan ama daha adı sanı bile bilinmeyen nice kahramanımız vardır ki, tarih bir gün onları da keşfedecektir. İstiklal Mücadelemizi ve Kuvay-ı Milliye destanını sırf subaylara mal etmeye çalışanlar; gerçekler cesurca yazıldığında, bu onurun Anadolu insanına ve tüm Türkiye halkına ait olduğunu öğrenmek zorunda kalacaklardır.

13 Eylül 1921

halideedipKurtuluş savaşı yıllarında Hilal-i Ahmer`de (Kızılay) hastabakıcı olarak çalışan Cumhuriyetin yazar ve aydınlarından Halide Edip, Sakarya Savaşı’ndan sonra kendi isteğiyle Batı Cephesi’nde birinci ve ikinci şubede çalıştı. Kendisine “Onbaşı” unvanı verildi. Böylece Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Bayan Assubayı olma şerefine ulaştı. Daha sonra Atatürk tarafından, cesaret ve başarılarından ötürü, “Çavuş” rütbesine terfi ettirildi.

9 Eylül 1922

1921-1922 yılları arasında Tetkik-i Mezalim Komisyonu`nda Yunanlıların Anadolu’dan çekilirken bıraktıkları hasarı ve yaptıkları zulümleri Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Yusuf Akçura ile birlikte rapor eden Halide Edip, Türk Ordusu’nun İzmir`e girdiği gün de oradadır. Bu dönemde Atatürk tarafından kendisine “Başçavuş” rütbesi verilir.

3 Mart 1924

Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile Türk Eğitim Sistemi yeniden düzenlenmiş ve bu çerçevede değişik zamanlarda on adet Gedikli Erbaş Hazırlama Ortaokulu açılmıştır. Bu okullar şunlardır: Halıcıoğlu (1924-1934)(1960-1961), Ankara (1929-1936), Konya (1931-1938)(1951-1964), Merzifon (1941-1962), Kayseri/Zincirdere (1942-1949), Elazığ (1943-1944), Mersin (1955-1963), Afyon/Emirdağ (1959-1960), Çorum (1959-1961),Ankara Elektronik (1960-1964)

22 Nisan 1924

508 sayılı kanun ile Gedikli Zabit ve Gedikli Küçük Zabitlerin rütbe ve özlük haklarına ilişkin yeni bir düzenlemeye gidildi. Gedikli Küçük Zabitlik yapısı bu dönem itibarıyla Gedikli Erbaş olarak tanımlanmaya başlandı. Bu anlayışta örnek alınan Alman ve İngiliz askerlik yapısı etkili oldu. Yeni bir savaşa hazırlanan ülkeler; ordularında bir ara yönetici sınıftan ziyade, emri ikiletmeyecek, ne denirse anında uygulayacak ve mutlak itaati düstur görecek, emirlere bilgi ve görgüsüyle yorumlar getirmeyecek bir yapı arzu etmişlerdir. Bu yüzden gelişme çağındaki Gedikli Zabitliği ve Küçük Zabitliği, uygulama alanından kaldırmaya ya da Erbaş konumuna indirgemeye başlamışlardır. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bu yönde adımlar atılmıştır.

22 Nisan 1925

648 sayılı kanun ile Gedikli Zabit ve Gedikli Küçük Zabitlerin rütbe ve özlük hakları ile ilgili olarak ilave düzenlemelere gidildi.

15 Mayıs 1925

Donanma Personelinin kıyafetlerine ilişkin olarak Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan bir (ilk) kararname ile serpuş kaldırıldı. Deniz subayları, gedikli zabit ve küçük zabitlerinin ‘viziyerli serpuş‘ yani şapka giymeleri kabul edildi. Bilindiği gibi, 13 Mayıs 1916 tarihinde yapılan değişiklik sonrasında; başa, fes yerine “Enveriye” ve “Cemaliye”  denilen başlıkların giyimine başlanmıştır. Kara Kuvvetleri için hazırlanan serpuşa, Harbiye Nazırının isminden dolayı “Enveriye” denilirken, aynı uygulamayı bahriyede başlatan Bahriye Nazırı Cemal Paşa’dan dolayı da denizcilerin serpuşuna “Cemaliye” denilmiştir.

23 Nisan 1926

İzmir-Gaziemir’de ilk kez Uçak Makinist Okulu Kuruldu.

28 Mayıs 1927

1059 sayılı Piyade Küçük Zabit Kanunu kabul edildi.

9 Nisan 1927

1001 sayılı Gedikli Küçük Zabit Sınıflarına Dair Kanun ile ilk meslek tanımı yapıldı. Gedikli Küçük Zabitliğe kaynak olarak Gedikli Küçük Zabit Hazırlama (İhzari) Mektepleri kuruldu. Güverte ve Makine Gedikli Mektepleri /Çırak Okulları kapatıldı.

18 Mayıs 1929

1455 sayılı Askeri Memurlar Kanununa geçici bir madde eklenerek, Muzıkacı Gedikli zabitlerin askeri memurluğa/öğretmenliğe geçişi sağlandı. Hatta sivil sanatkârlara dahi bu hak tanındı. Fakat Deniz ve Hava Kuvvetlerindeki Gedikli Zabitlere aynı haklar tanınmadı.

1 Haziran 1929

1492 sayılı Deniz ve Havada Gedikli Küçük Zabit Maaş Kanunu’ndaki bir geçici madde ile Gedikli Zabitlik yapılanması kaldırılmıştır. Halen görev yapmakta olan “Üçüncü Sınıf Gedikli”, “İkinci Sınıf Gedikli” ve “Birinci Sınıf Gedikli” rütbelerine haiz personelin isterlerse, almakta oldukları aylıklarla Başgedikliliğe geçirilecekleri (Tenzil-i Rütbe), istemedikleri takdirde, emekli olana kadar Gedikli Zabitan hükümlerine tabi olarak görevlerine devam edecekleri belirtilmiştir. Yine bu kanunla Gedikli Küçük Zabit Rütbeleri şu şekilde kabul edilmiştir: Gedikli Çavuş-Başçavuş Muavini-Başçavuş ve Başgedikli

Temmuz 1929

Deniz Kuvvetlerinde mevcut yüze yakın güverte gedikli zabitanından yalnız biri Başgedikliliğe razı olmuştur. Diğerleri eski kanuna tabi olarak göreve devam etmeyi seçmişlerdir. Başgedikliliğe razı olan subay; Kavalalı Halil İbrahim olup Yavuz gemisinde çok uzun süre görev yapmış başarılı bir denizciydi.

1929-1930

Deniz ve Hava Kuvvetlerinde gerçek anlamıyla mesleklerinin uzmanı olmuş Gedikli Zabitler bundan sonraki süreçte tam anlamıyla kaderlerine terk edilmişlerdir. Devlet onlara herhangi bir hak tanımazken, tasfiye hükmüne rağmen onlardan yaş hadlerine kadar faydalanmış ve hatta önemli bir kısmı emeklilikleri sonrasında dahi çeşitli görevlerde kullanılmıştır. Oysa 1492 sayılı kanunun gerekçesinde bu yapının maksatsız olduğu vurgulanmaktaydı. Maksatsız bir yapının son ana değin kullanılmış olması ise tam bir ironi teşkil etmekteydi.

1934

Pera Palas Otel’de Atatürk tarafından ilk kez yeni rütbeler konuşuldu ve tartışıldı.

11/18.Haziran.1934

2505 sayılı “Gedikli Küçük Zabit Membalarına Dair Kanun”, 11 Haziran’da kabul edilmiş, 18 Haziran’da yayımlanarak, yürürlüğe girmiştir. Bu kanun gereğince Deniz Gedikli İhzari Mektebi’nin adı “Deniz Gedikli Küçük Zabitan Hazırlama Mektebi” olarak değiştirildi. Aynı kanun isim değişikliğinin yanında okula girme şartlarını ve Gedikli Yetiştirmenin esaslarını da değiştirmişti.

1934-35

Deniz Assubay Okulu Marşı bestelendi. Nuri Tahir, Deniz Gedikli Erbaş Okulu’nda öğrenciyken, abisi olan yazar ve şair Kemal Tahir de bu güzide okulu tanıma fırsatı buldu. Kardeşinin ve okul yönetiminin talebiyle, bestekâr Halit Recep Arman ile ortak bir çalışma yaptı. Marşın sözlerini Kemal Tahir yazdı. Bestesini ise H. Recep Arman notalara döktü. İşte o marşın ilk dörtlüğü: Çelikten kalbimizde vatanın sevgisi var/Gözlerimiz enginde düşmandan bir iz arar/Düşmanların kalbinde korku olur eseriz/Biz ömrünü vatana veren assubaylarız (aslı: gediklileriz)

Hazırlayan: Aydın Kulak

(2010 yılında yayımlanan çalışmanın güncellenmiş versiyonudur. Kaynak gösterilerek ve yazar adı belirtilerek kullanılmasında bir sakınca yoktur. Çalışma ile ilgili açıklamalar ve kaynakça, yazı dizisinin son bölümünde yer alacaktır.)
ETİKETLER:
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.