Dolar 38,0025
Euro 41,1329
Altın 3.672,60
BİST 9.299,36
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara 21°C
Az Bulutlu
Ankara
21°C
Az Bulutlu
Sal 21°C
Çar 23°C
Per 21°C
Cum 20°C

FUTBOLA ADANMIŞ DESTANSI BİR ÖMÜR: FETHİ DEMİRCAN (1)

"Yazarların yazıları kendi düşünce ve sorumluluklarını taşır"
01/11/2013 11:38 AM
22

fethi-demircan

BAŞLARKEN

Uzun süredir üzerinde çalıştığım bir biyografi yazısıyla karşınızdayım. Kara Kuvvetlerinde 10 yıl görev yaptıktan sonra gönül verdiği futbola dönen ve çok uzun yıllar Türk futboluna hizmet eden bir ismi sizlerle tanıştıracağım. Bizler için adeta bir yaşayan efsane olarak addedilebilecek bu büyüğümüzün ismi; Fethi Demircan. Komando assubayı olarak mecburi hizmetini tamamladıktan sonra, 1973 yılında Elazığspor’da başlayan teknik direktörlük serüvenini 2008 yılına değin sürdüren, neredeyse ömrünün tamamını Türk futboluna harcayan emekçi bir yürek olarak takdim edebiliriz Fethi Hocamızı. Uzun yıllar süren kariyerinde Galatasaray, Boluspor, Kocaelispor, Bursaspor ve Samsunspor gibi büyük takımları çalıştırmış, çalıştırdığı dönemlerde efsane kadrolarla büyük başarılara imza atmış ve bu başarıları neticesinde de Milli takım hocalığına değin yükselmiş, saygın bir isimden söz etmekteyiz.

1842865 w2bayan milliEn son olarak Bayan Milli Futbol Takımlarımıza emek vermiş, Türkiye Bayanlar Liginin uluslararası yapıda işlemesi için ortam hazırlamış ve mütevazı başarılarıyla adını Türk Futbol tarihine nakşetmiş, karakterli yapısıyla her daim dikkat çekmiş bir büyük adamın yaşam öyküsüdür bu.  Şimdiye kadar bir teknik direktörün biyografisinin bu denli detaylı yazıldığına tanık olmadım, o yüzden, bu yazımın bir ilk olduğuna inanıyorum. Ayrıca, Türk futbolunun uzunca bir dönemine de ışık tutacağını düşünüyorum.

Bu çalışmam nedeniyle, Fethi Demircan Hocam ile bir görüşme de yaptım. Çeşitli notlar aldım. Bu notları da bu uzun soluklu yazımın bitiminde sizlere takdim edeceğim.

Oldukça uzun sürecek bu yazı dizisini sabırla takip edeceğinizi umuyorum. Bu vesileyle, beni nazikâne bir şekilde kabul eden ve sorularımı  içtenlikle cevaplayan Fethi Demircan Hocama; en içten, en candan teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca, bu yazımın danışmanlığını yapan, Fethi Hoca ile iletişim kurmama yardımcı olan ve her koşulda desteğini benden esirgemeyen Denizgücü’nün eski hocası Ali Yaşar hocama da samimi bir teşekkürü bir borç biliyorum.

YETMİŞLİ YILLARDA TÜRK FUTBOLU

Yetmişli yıllar Türk Futbolu için tam anlamıyla bir duraklama dönemiydi. Büyük kulüplerde başkanların tartışılmaz bir saltanatı  vardı. En ufak bir başarısızlık söz konusu olduğunda öz eleştiri yapılmıyor, alaturka çözümlere başvuruluyordu. Hocayı değiştir, takıma yeni hava gelsin. Yabancı hoca getir ki futbolcu, onun havasına kapılıp havaya girsin. Futbolcuya hesap sormak mı, kimin haddine? Özellikle yıldız futbolcular ne antrenman tanır ne disiplin bilirdi. Hiçbir hoca onlara söz geçiremezdi. Canları istedi mi çalışmalara gelirlerdi. Onlar futbolun tanrılarıydı. Hangi hoca ya da hangi başkan onlara hesap sorabilirdi ki? Maç günü  geldiğinde sahaya çıkar, şöyle bir görünürlerdi. Seyirciyi hoşnut edecek iki üç hareket yeter de artardı kariyeri kurtarmaya. Zaten büyük takım olmanın bir sürü avantajı vardı. Nasıl olsa maç kazanılırdı. Öyle disiplinmiş, antrenmanmış, takım oyunuymuş kimin umurundaydı ki.

Altyapı ve tesis yok denecek kadar azdı. Futbol çok ilkel şartlarda oynanmaktaydı. Mahalle aralarında rastgele keşfedilen yıldızlar takımlarına hayat veriyordu. Ya da kulüp efradının eş dost çevresinden duyumlarla ve torpillerle bulduğu sıradan futbolcular, kulüp kadrolarında rahatça yer buluyordu. Mahalle aralarında futbola gönül veren, emek veren koca bir genç nesil, keşfedilemeden ekmek kavgasının ortasına düşüyor ve silinip gidiyordu. Onları  bulup işleyecek, Türk futboluna armağan edecek yetişkin yerli hocalar yok denecek kadar azdı. Varsa bile, hocalar kendilerini kurtaramıyordu ki bu yetenekleri kurtarıp yeşertebilsin.

Türk Futbolunun gerçek yüzü Avrupa arenasında ortaya çıkıyordu. Takımlarımız kupaların daha ilk turunda hezimete uğruyor, gerisin geriye dönüyordu. Bir Avrupa kulübüyle yapılan futbol maçı, farenin fille savaşını anımsatacak denli tuhaf ve düşündürücüydü.

Kulüplerin başına gelen elbette ki milli takımın da başına geliyordu. O da bu hüsrandan payını alıyordu. Haritada yerini bile bulamayacağımız ülke takımlarına karşı alınan şerefli mağlubiyetler üzerine destanlar yazılıyordu. Galibiyetler yok denecek kadar azdı, çünkü alaturka futbol anlayışı, sınırın  ötesinde hiçbir işe yaramıyordu. Buna karşın kulüp yöneticileri, milli takım hocalarını alaşağı etmekten bıkmıyordu. “Benim futbolcumu niye kadroya almadın, hezimetin sorumlusu sensin, bu sana müstahak” nidaları gazete sayfalarında sürmanşet oluyordu. İki günde bir teknik direktör değiştiriliyordu ama kader değişmiyordu.

İşte böyle bir ortamda yeni, genç ve dinamik bir teknik direktör, orta yerde, alabildiğince haykırıyordu. Altyapı diyordu, takım çalışması ve antrenman diyordu. Tesisleşme diyordu. Fakat yerli malı olduğu için sesi o denli fark edilmiyordu. Nihayetinde bu ülkeye Jupp Derwall diye bir dev adam gelince, futbolun eskimişliği ve köhnemişliği ister istemez fark edilmiş ve ülke futbolu uyanmaya başlamıştı.

Jupp Derwall’den çok seneler önce altyapı, tesis ve antrenman konusunda sesini yükselten ve elinden geleni olabildiğince yapmaya çalışan yerli hocamızın adı Fethi Demircan’dı.  Mecburi hizmet sonrası Silahlı Kuvvetlerden ayrılmış bir müstafi assubaydı. Ordudan ayrılınca, yurt dışına kurslara gitmiş, kendisini geliştirmiş ve İngiliz kulüplerinde kariyer yapma fırsatı bulmuştu. Daha sonra bir tesadüf sonucu yolu Galatasaray ile kesişmiş, ardından milli takım hocalığına değin yükselmişti. Mütevazılığından ve futbolun gerçeğine olan inancından dolayı büyük kulüpler piyasasında ısrarcı olmamış, taşra futbolunu değiştirirse; büyük kulüpleri de değiştirebileceğine inanmıştı. Futbolda Anadolu Devrimini başlatan, yaşatan dev isimlerden birisiydi. İlklerdendi. İmza attığı başarılar destansıydı. Tam bir Anadolu Kaplanıydı. Bugün anlı şanlı başarılara imza atan büyük hocaların mayasında onun ruhu vardı. Yetmişli yıllardan itibaren Türk futboluna serpiştirilen Fethi Demircan tohumları tutmuş, yeşermiş ve başarıya aç yerli hocalar neslinin doğmasına vesile olmuştu.

Türk Futboluna adanmış koskoca bir ömürdü onunki.

İNGİLTERE’DE BİR TÜRK TEKNİK DİREKTÖR: FETHİ DEMİRCAN

fethihoca11Fethi Demircan; 20 Haziran 1938 tarihinde Elazığ’da doğdu. Eğitimine orada başladı ve devam etti. Elazığ Lisesi’nden mezun olduktan sonra seçimini askerlik mesleğinden yana yaptı. 1955–56 eğitim yılında Çankırı’da bulunan Piyade Assubay Sınıf Okulu’nda okudu. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev yaptığı sürece hep sporla iç içe oldu, kendisini durmaksızın geliştirdi. Kara Kuvvetleri bünyesinde özel eğitim veren Spor, Savaş Komando Okulu’nda zorlu bir eğitim gördükten sonra uluslararası bazı görevlerde bulundu. 1962–1963 yılları arasında Kore’de görev yaptı. Kore Savaşı’ndan sonra, Türk Ordusu; 1971 yılına değin bölgede barış amaçlı olarak tugay/bölük/manga seviyesinde birlik bulundurmuştur. Fethi Hoca da savaş sonrasındaki bu süreçte Kore’de görev yapmıştır. Burada da kendisini geliştirecek yeni şeyler bulup öğrenmiştir ki bunlardan birisi de istem dışı hareketlerle ilgili bir kurstur. Bu kursta tiroit bezi, prostat, diyafram, kulak, çene kasları gibi vücutta bulunan organ ve kasların kullanımı ile ilgili çeşitli egzersizler öğretilmektedir.

1960 yılına doğru gelinirken Kıbrıs Adası’nda büyük sorunlar yaşanmaya başladı. Rumlarla Türkler arasında tansiyon oldukça yükseldi. Nihayetinde süreç; Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla tamamlandı. Fakat yine de ortalık durulmadı. Zürih ve Londra Anlaşmalarına (Şubat 1959) dayanarak biz de ( sanırım 15.8.1960 tarihinden itibaren) Kıbrıs Adası’nda alay seviyesinde ve barışı korumak amaçlı  birlik bulundurmaya başladık. Fethi Demircan, assubay olarak orduda bulunduğu süreçte, Kıbrıs’ta konuşlanan bu özel birlikte de (1965 yılı) başarıyla görev yapmıştır.

Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde kurulmuş olan amatör takımlarda da futbol oynamış olan Fethi Hoca, Balıkesir Karagücü, İskenderun Karagücü ve Muhafızgücü takımlarının kadrosunda yer buldu. Silahlı Kuvvetler bünyesinde yer alan amatör futbol takımlarında oynadığı dönemlerde, 1963–1964 sezonunda, Balıkesir Karagücü takımıyla bir şampiyonluk da yaşadı. Bildiğiniz gibi bu kulüpler bir zamanlar Türk Futboluna çok şey katmış amatör ruhlu kulüplerdi.

On yıllık mecburi hizmetini tamamladıktan sonra ordudan ayrıldı  ve yeni bir başlangıç için kolları sıvadı. Hedefi futbol konusunda kendisini geliştirmek ve Türkiye’de modern futbolun öncülerinden olmaktı. Bu seçimi çok önceden yapmıştı aslında. Yaşamının bir döneminde bir kırılma anı yaşamış ve yepyeni bir hedef belirlemek zorunda kalmıştı. 2004 yılında vefat eden duayen gazeteci Erol Dallı, onun birliğinde askerlik yükümlülüğünü yerine getirmekteydi. Altmışlı yıllardı. İskenderun Karagücü’nde oynuyordu. Erol Dallı ise orada Asteğmen olarak görev yapmaktaydı. Fethi Demircan’ın futbolunu beğeniyordu. Bu yüzden onu, İstanbulspor’a tavsiye etti. Fethi Demircan, İstanbulspor takımı tarafından da beğenildi ve kadroya dâhil edilmek istendi. Ne yazık ki assubay olarak mecburi hizmetini tamamlaması gerekiyordu. Kanunlar nedeniyle, orduyla ilişiğini kesemiyordu. Yani silahlı kuvvetlerden ayrılması mümkün olmadığı için bir büyük futbol takımında oynayamayacaktı. Mecburi hizmet yükümlülüğünü tamamladığında ise futbol için yaşı geçkin olacaktı, kendisini yeşil sahalarda gösteremeyecekti. İşte o gün seçimini yaptı ve kendisine futbolda yeni bir hedef belirledi. Mademki futbolcu olamıyordu, o halde teknik direktör olacak ve o çok sevdiği futbola bu şekilde hizmet edecekti. Yaşadığı bu olay onun için hüzünlü bir yıkım anı değil, gerçek bir devrim anı olmuş, yeni hedefi için kendisini geliştirmek üzere harekete geçmişti. Artık sahada yaşananlara farklı bakıyordu. Teknik adam olabilmek ama aynı zamanda yeniliklere ayak uydurabilecek bilgi ve beceriye kavuşabilmek için arayışlara başlamıştı çoktan. İngiliz futbolunu gözüne kestirmişti. Modern futbolu Türkiye’ye taşımak amacındaydı. Bir hayal kuruyor ve o hayalinin gerçeğe dönüşmesi için çabalıyordu. Ordudan ayrıldığı andan itibaren hedefine doğru emin adımlarla ilerledi.

İlk durağı Elazığspor oldu. 1973–74 sezonunda bu takımı çalıştırdı. Fakat sezon ortasında yurt dışı antrenörlük eğitimi için ayrıldı. Bir sezon sonra Elazığspor, Üçüncü Lig’den İkinci Lige yükselme başarısını gösterdi.

Fethi Demircan, Macaristan’da Spor Akademisine kabul edilmişti. Burada futbol antrenörlüğü üzerine sekiz aylık bir eğitim görmüş ve süreci üstün başarıyla tamamlamıştı. Bundan sonraki hedefi İngiltere’ydi. Futbolun beşiği olarak tanınan bu ülkede modern futbol üzerine çalışmalar yapmak, gözlemlerde bulunmak ve bunu ülkesinin futboluna uyarlamak düşüncesindeydi. Bu yüzden, İngiliz Kulüplerinde gözlemci antrenör olarak yer almak arzusundaydı. 1973–74 ve 1974–1975 sezonunda önce Arsenal F.C. Kulübü’nde, sonra ise Westhome F.C. kulübünde gözlemci antrenör sıfatıyla bulundu. Başarılı oldu ve sevildi.

millitakimgunleri1Hatta bu esnada, Londra’da her yıl düzenlenen Uluslararası  Antrenör Semineri’ne de katılma fırsatı buldu.

Bu süreçte, İngiliz futbolunu tanıdı, modern futbol konusunda yeni şeyler öğrendi. Özellikle İngilizlerin altyapı, tesis ve antrenmanlara verdiği önemi gördü. Ülkesinde futbolun gelişemeyişini bu konulardaki zayıflığa bağladı. Bunlar aşılırsa, Türk Futbolunun çağ atlayacağına inandı.

Gözlemci antrenörlük dönemini tamamladıktan sonraki hedefi yine İngiltere’de bir kulüp çalıştırıp deneyim kazanmaktı. Bu konuda hiç zorlanmadı. 1975 yılında, başlayacak yeni sezonda, West Ham United F.C. Kulübüne yardımcı antrenör olmak üzere anlaşmaya vardı. Galatasaray Kulübü hoca arayışı içindeyken 28 Haziran 1975 tarihli Milliyet Gazetesi’nin spor manşetinde ilginç bir haber göze çarpıyordu:

TÜRK ANTRENÖR FETHİ DEMİRCAN, WEST-HAM UNİTED’TA MENECER YARDIMCILIĞINA GETİRİLDİ.

Ünlü Arsenal Kulübü’nde bir sezon asistanlık yapan Türk antrenör Fethi Demircan, İngilizlerin Birinci Lig takımı olan West-Ham United’ta  menecer yardımcılığına getirilmiştir.

Macaristandan sonra İngiltere’de katıldığı iki antrenör kursunu da bitiren F. Demircan, West-Ham United gibi büyük bir kulüpte çalışmak benim için büyük şans. Görgümü ve tecrübemi artırdıktan sonra Türkiye’ye döneceğim demiştir.

İngiltere’deki kurslarda modern futbol yenilikleri hakkında geniş bilgi toplama imkânı bulduğunu söyleyen Demircan, daha sonra şöyle konuşmuştur: ‘Ünlü futbol adamları olan Allen Wade, Dettmar Cramer, George Knobel ve Artori Brezanczyk ile beraber olma fırsatı buldum. Daha önce de Macaristan’da kurs gördüğüm için futbolda söz sahibi iki ülke arasında bazı kıyaslamalar yapabilme imkânına sahip oldum.

HERKESİN İLK SÖZÜ  KONDİSYONDUR

Öte yandan sadece antrenör kurslarına katılmakla kalmayıp kondisyon okuluna da devam ettiğini belirten genç antrenör sözlerini şöyle bitirmiştir: ‘İngiliz, Polonyalı veya Macar antrenörlerle konuştuğum zaman herkesin ilk sözü kondüsyon oldu. Bugün her spor gibi futbolda da kondüsyonun büyük rolü olduğu kabul edilmiş durumda. Bu sebepten kondüsyon okulunda inceden inceye bu konu üstünde durdum. Türkiye’ye her konuda bilgi sahibi olan bir antrenör olarak dönmek istiyorum.’

demrcangs2Anlaşmaya varmıştı Demircan Hoca ama çok ilginç bir dönem yaşandığının henüz farkında değildi. Çünkü tam o esnada kaderini değiştirecek bazı sıra dışı olaylar yaşanmak üzereydi. West Ham United takımında yardımcı hocalık yapamayacaktı çünkü Galatasaray Kulübü onu çoktan gözüne kestirmişti.

Ordudaki assubaylık görevinden sonra, gönül verdiği futbol için kendisine yeni, yepyeni bir kariyer arayan adam, engelleri bir bir aşıyordu. Sıfırdan başlamış ta İngiltere’ye kadar gelmişti. Üstelik burada tutunabilmişti. Dimdik ayaktaydı. Torpili yoktu, hatırlı tanıdıkları yoktu, sponsor desteği sunan yoktu. Bütün zorlukları kendi yüreğiyle kendi bilgeliğiyle yeniyor, her şeyin üstesinden geliyordu.

İşte şimdi şans yüzüne gülüyor, önüne koca bir kapı açılıyordu. Türkiye’nin anlı şanlı kulübü Galatasaray, ona yardımcı hocalık teklifi sunuyordu. (Devam Edecek)

 

Aydın Kulak

(Kaynak gösterilerek ve yazar adı belirtilerek alıntılanmasında/kullanılmasında bir sakınca yoktur.)

NOT–1: Kaynakça, yazı dizimizin son bölümünde takdim edilecektir.

NOT–2: Bu yazı, internet üzerindeki çeşitli basın-medya sitelerindeki ve özellikle Milliyet Gazete Arşivi’ndeki haber, yazı, bilgi ve yorumlardan derlenerek hazırlanmış ve yazar tarafından yorum ve değerlendirme yapılmıştır. Aynı zamanda Sevgili Fethi Demircan Hocamızın anı, bilgi ve değerlendirmeleri de dikkate alınmıştır. Yani bu yazı bir tür derleme, inceleme, değerlendirme ve yorumlama çalışmasıdır.

NOT–3: Yazı dizisinde yer alan resimler, haber amaçlı olarak, çeşitli internet sitelerinden temin edilmiştir.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.