Dolar 34,7504
Euro 36,5996
Altın 2.953,95
BİST 9.846,26
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara 6°C
Hafif Yağmurlu
Ankara
6°C
Hafif Yağmurlu
Çar 8°C
Per 9°C
Cum 10°C
Cts 12°C

FUTBOLA ADANMIŞ DESTANSI BİR ÖMÜR: FETHİ DEMİRCAN (11)

"Yazarların yazıları kendi düşünce ve sorumluluklarını taşır"
15/04/2014 7:27 PM
8

FENERBAHÇE’DE FETHİ DEMİRCAN SESLERİfbdemircan

1987–88 sezonunda, Rizespor haricinde, bir başka takım çalıştırmayan Fethi Demircan, 15 Şubat 1988 tarihinde, Futbol Federasyonu tarafından düzenlenen ve milli takımı çalıştırmış tüm eski hocaların katıldığı bir değerlendirme toplantısına iştirak etmiştir. Bu sezonla ilgili olarak belirtilmesi gereken en önemli husus, sezon bitimine doğru, Fenerbahçe Kulübü’nde Fethi Demircan isminin gündeme alınmış olmasıdır.

İstikrarsız bir dönemden geçen Fenerbahçe, Mart 1988 başlarında, görevdeki Csernai ile yollarını ayırmayı düşünmektedir. Son bir şans olarak Sarıyer müsabakasına bakılacaktır. Eğer bir umut ışığı görülmez ise hoca değişimine gidilecektir. Yönetimin düşündüğü isimler arasında Veselinoviç adı ağırlık kazanmış durumdadır. Fakat yerli hocalardan Fethi Demircan ismine de özel bir önem verilmektedir. En azından sezon bitimine kadarki iki aylık süre için Fethi Hoca ile anlaşmak için kollar sıvanıyor. 

Sarıyer galibiyeti ile sular biraz durulur ama Sakarya yenilgisi ile (Türkiye Kupası’nda 5–1 yenildi) de hoca değişimi artık gündemin tek maddesi olur. Sezon sonuna kadar olmak kaydıyla düşünülen diğer bir seçenek ise Nedim Güner-Ömer Kaner ikilisi olarak değerlendirilmektedir. Fakat sezon sonuna kadar bu arayışlar ve tartışmalar sürüp gider. Sezon sonlanmadan hemen önce Veselinoviç ile söz kesilir ve Fethi Hoca ile Fenerbahçe arasındaki hikâye bir başka bahara kalır.

denizlispor214 Temmuz 1988 tarihinde Fethi Hoca, Denizlispor ile anlaşır ve göreve başlar. Denizlispor, o sezon Birinci Lig’den İkinci Lig’e düşen son takımdır ve yeniden Birinci Lig’e dönme arzusundadır. Hatta bunun için başka yollara da başvurur. Bir sezon öncesi tıpkı Bursaspor ve Kocaelispor’un yaptığı gibi idari mahkeme kanalıyla geri dönmeyi dener. Fakat Federasyon Başkanı Halim Çorbalı, bu şekilde geri dönüşlere karşıdır:

İdari mahkeme Denizlispor lehine bir karar verirse, Türkiye’de futbol anarşisi doğar. Liglerin durması ya da ertelenmesi gibi bir şey söz konusu olamaz.

Aralık ayı ortalarında Denizlispor’a başvurusunun reddedildiği haberi gelir. Bu kez şansını Danıştay’da deneyen kulüp yöneticileri bu müracaatlarından da bir sonuç çıkaramaz. Bu süreç, tüm sezon boyunca devam eder ama nafile bir arayıştan öteye geçemez.

DENİZLİSPOR VE FETHİ DEMİRCAN: UMUTLAR TÜKENİNCE

denizlispor1Denizlispor, 1988–89 sezonunda İkinci Lig C Grubu’nda şampiyonluk mücadelesi vermiştir. Bu grup gerçekten çetin ceviz denilecek takımların bulunduğu çok zorlu bir gruptur. Kocaelispor ve Göztepe gibi adından çok söz ettiren köklü kulüplerin yanında Antalyaspor, Zeytinburnu, Aydınspor, Eyüpspor ve Kuşadasıspor gibi güçlü ekipler de zirve mücadelesine ortak durumdadır. Sezon boyunca yarış genelde Zeytinburnuspor ile Denizlispor arasında geçer. Ligin başlarında Kuşadasıspor liderliği yakalar ve iddialı konuma geçer ama bu başarısını fazla sürdüremez.

Eylül ayında Denizlispor oldukça başarılıdır. Şampiyonluk iddiası bulunan Eyüpspor gibi güçlü bir takımı 4–1 gibi farklı bir sonuçla geçer ve rakibinin ümitlerini bir çırpıda suya düşürür. Ayın sonlarına doğru daha da başarılı bir hale gelir, haftanın takımı seçilir ve üçüncülükle başladığı yolculuğu zirve bayrağına ulaşarak sürdürür. Ekim ayı itibarıyla grubunun lideri konumundadır. Fakat Zeytinburnuspor’un amansız takibi sürmektedir.

Antalyaspor’a karşı şansı tutmayan Denizlispor, 15 Kasım’da liderlik bayrağını Zeytinburnuspor’a devreder. Aradaki fark sadece bir puandır. Zeytinburnuspor tam 10 maçlık bir galibiyet serisini sürdürmektedir ve çok inatçıdır. Puan farkını üçe çıkarmayı başarır. Fakat Aralık ayı başında iki güçlü rakibin kozlarını paylaşacağı müsabaka Denizlispor’a yeniden liderlik şansı sunar. Rakibini Denizli’de 1–0 yenen Denizlispor, yeniden lider olmuştur. “Horoz Kendi Çöplüğünde Öttü” şeklinde atılır manşetler. Milliyet Gazetesi’nde bu maçın yorum ve analizini yapan Metin Oktay, aradaki rekabetin nefes kesici olduğunu söyler: “Bu maç sonunda puanlar, galibiyet, beraberlik ve yenilgi sayıları aynı. Yendiği için lider Denizli. Nefes nefese bir yarış var!”

denizlisporhorozİlk devrenin son maçında Altınordu ile deplasmanda berabere kalan Denizlispor, zirveyi bir kez daha Zeytinburnuspor’a kaptırır. İlk yarının lideri Zeytinburnuspor olur.  İkinci devrenin ilk maçlarında istikrarsız sonuçlar alınınca, Denizlispor; bir daha liderlik bayrağını kapma şansı bulamaz. Artık hep bir nefes geridedir. Zeytinburnuspor, istikrarlı bir şekilde zirvenin tek hâkimidir. Fakat bir nefeslik duraksadığında hemen ensesinde Denizlispor vardır.  Zirve yarışından kopup ligden düşmeme mücadelesi verir hale gelen Eyüpspor, ilk yarıda ağır yenildiği Denizlispor’u İstanbul’da 2–0 yenerek şampiyonluk umutlarını iyice söndürür. Artık liderle ikinci arasındaki puan farkı büyümüştür. Altı yedi puan vardır arada. Bundan sonrasında kimi küçük umut fırsatları çıksa da değişen bir şey olmaz. Nisan ayı başlarında puan farkı 10 olur. Tarihler 23 Nisan 1989’u gösterdiğinde, Denizlispor hiç beklemediği bir yenilgi daha alır. Deplasmanda Menemenspor’a 3–0 yenilir. İşte bu her şeyin sonu olur. Zirvenin tek takipçisi de havlu atmıştır. Ligin bitimine üç hafta kala Zeytinburnuspor şampiyonluğunu ilan etme şansı yakalamıştır. Denizlispor, bir sene daha İkinci Lig’de mücadele edecektir.

Kaderin garip bir cilvesi olsa gerek; Zeytinburnuspor, şampiyonluk turunu rakibi Denizlispor’un evinde atmıştır. 30 Nisan 1989’da oynanan Denizlispor-Zeytinburnuspor müsabakasını şampiyon Zeytinburnu, 3–1 almış ve bir sezon boyunca yarıştığı rakibinin evinde şampiyonluk turunu atmıştır. Lig bitiminde şampiyon Zeytinburnu 85 puana ulaşırken, amansız takipçisi Denizlispor 66 puan toplayabilmiştir.

Türkiye Kupası’nda daha ilk eşleşmede Antalyaspor ile karşılaşan Denizlispor, ligde de yenemediği rakibine 5-2’lik sonuçla boyun eğmiş ve (daha 1. Kademede) kupaya veda etmiştir.

GERÇEK DOST, KÖTÜ GÜNÜNDE YANINDA OLANDIRsamsun1

Türk futbol tarihinin en dramatik olaylarından birisi de bu futbol sezonunda (1988–89) yaşanmıştır. 20 Ocak 1989 tarihinde Samsunspor kafilesi Malatyaspor ile deplasmanda oynayacağı müsabaka için bu şehre giderken vahim bir trafik kazası yaşamış, ölüm ve yaralanmaların olduğu bu kaza sonrası Samsunspor bir türlü kendisini toparlayamamıştır. Lig mücadelesini de sürdüremez hale gelen kulüp, müsabakalardan çekilince, bu duruma özel bir kararla çare bulunmuştur. Samsunspor’un maç yapmasa dahi Birinci Lig’de kalmasına, bu nedenle ligden düşecek takım sayısının 4’ten 3’e indirilmesine karar verilmiştir. Bu gelişme, İkinci Lig’den Birinci Lig’e çıkacak takımları da etkilemiştir. Puan ve averaj durumuna göre İkinci Lig’in grup liderleri sıralaması yapılmış, buna göre en iyi konumda olan Zeytinburnuspor ve Gençlerbirliği Birinci Lig’e yükselirken, B Grubu şampiyonu Bursaspor (B) takımı ve Bakırköyspor İkinci Lig’de kalmıştır. [Bursaspor (B) takımı zaten yönetmelik gereği yükselemiyordu, onun yerine Bakırköyspor şampiyon kabul edildi. Fakat onun da puan ve averajı düşüktü.]

SamsunfaciaSamsunspor’un yaşadığı kaza dramatik bir olay olmasının ötesinde, Türk futbol tarihi açısından da yaşayan bir efsanenin çöküşü anlamına gelmektedir. 1984–85 sezonunda Fethi Demircan ile başlayan Samsunspor’un o büyük yolculuğu, o efsanevi yükselişi; bu elim kaza sonrasında yerini bir var olma mücadelesine bırakmıştır. Acının yanına yokluklar eklenmiştir. Sahipsizlik eklenmiştir. Başlangıçta pek çok isim ortaya atılmış, para, pul sözü vermiş, futbolcu sözü vermiş ama iş icraata gelince herkes bir anda görünmez oluvermiştir. Gazete manşetlerine adını büyük harflerle yazdırıp Samsunspor’a destek veriyorum diyenler, sadece bir koca şehrin acısını sömürmüş, böylesi bir trajediyi kendi kişisel menfaati için kullanmış, sonra da inlere cinlere karışmışlardır. İşte böyle bir anda, az veren ama gönülden veren, candan veren birkaç isim Samsunspor camiası tarafından takdirle karşılanmıştır. Mart 1989 döneminde yönetimde görev alan ve daha sonra kulüp başkanlığı yapan Hakkı Tomaç, Samsunspor’un o dönemde yaşadıklarını anlatırken, içten ve samimi olarak desteğini sunan birkaç ismi özellikle gündeme taşır:hakkiTomacSamsunspor

Mitroviç, Adnan Dinçer ve Fethi Demircan ‘bir kuruş dahi istemeden göreve hazırız’ dediler, bu bize daha samimi geldi. Öylesine paralar, yardımlar vaat edip başımıza gelenleri sömürenler oldu ki böyle samimi desteklere daha bir değer verir olduk.

GAZİANTEPSPOR’DAN MUHTEŞEM DÖNÜŞ

Mayıs ayı (1989) sonlarına doğru, Fethi Demircan’ın adı Kartalspor’la anılmaya başlar. Hatta göreve getirileceği o kadar kesinlik kazanmıştır ki görev başındaki hoca Enver Kâtip, bu nedenle istifasını sunar. Gelin görün ki Kartalspor ile Fethi Demircan beraberliği bir türlü sağlanamaz. Belki de fethi Hoca, iddialı bir kadro talep etti ama karşılık bulamadı, istediklerini kabul ettiremedi, bilinmez. Nihayetinde yaklaşık bir bir iki hafta sonra, yani Haziran ayının ilk günlerinde, Fethi Demircan ile anlaşma sağlayan kulüp Gaziantepspor olur.gaziantepspor1

Gaziantepspor, 1982–83 sezonunda Türkiye Birinci Liginde mücadele etmiş ve o sezon 27 puan toplayarak, ligi 17.nci sırada tamamlamış ve küme düşmüştü. Bu Gaziantepspor’un Birinci Lig’den ilk (ve son) düşüşüydü ve Birinci Lig’de dördüncülük kazanmış (1980–81) bir takımın İkinci Lig’e ait olmadığını savunuyorlardı. Fakat 1983 yılından bu yana da bir türlü gereken sıçrayışı yapamıyorlardı. Bu kez Fethi Hoca gibi deneyimli bir hoca ile yeniden Birinci Lig’e dönebileceklerini, yıllardı hayalini kurdukları başarıyı yakalayabileceklerini düşünüyorlardı.

Gaziantepspor, o sezon (1989–90) İkinci Lig C Grubunda Mersin İdman Yurdu, Vanspor, PTT, Diyarbakırspor ve Petrol Ofisi gibi güçlü ekiplerle eşleşmişti.  Gaziantepspor, ilk haftalarda iyi bir başarı grafiği yakalamıştı. Rakiplerini bir bir geçiyordu. Erzincanspor, Polatlıspor, İskenderunspor, Keçiörenspor ve Şekerspor müsabakalarından galibiyet çıkarmıştı. Zirvedeki ekiplerinden birisiydi. İlk yenilgisini dişli rakibi Mersin İdman Yurdu karşısında oynadığı deplasman mücadelesinde aldı. Sonuç gerçekten moral bozucuydu, 4–1 yenilmişlerdi. Buna karşın Ekim ayı ortalarında, Fenerbahçe’den satın aldıkları Durmuş ile kadrolarını güçlendirdiler ve yola devam ettiler. Türkiye Kupası 2. Kademe müsabakalarında PTT’yi geçmeyi (1–1 ve 3–1) başardılar. Üst turda rakipleri Gençlerbirliği oldu.

Diyarbakırspor’u 3–0 ile geçerken, Erzurumspor deplasmanında bir yenilgi (2–0) daha aldılar. Niğdespor’u kolay geçerken, Vanspor ile deplasmanda berabere (2–2) kaldılar. Takım, dış sahada oldukça zorlanıyordu. Petrol Ofisi ile çekişiyorlardı ve lider Petrol Ofisi idi. Bir türlü liderlik koltuğuna oturmayı başaramıyorlardı.

22 Kasım 1989 tarihinde kendi evlerinde, Gençlerbirliği’ne 2–1 yenilerek, 3.kademede Türkiye Kupası’na veda ettiler. Lig’de Nevşehirspor’u 3-1’lik sonuçla kolay geçtiler ama şampiyonluk yolunda asıl rakipleri olan Petrol Ofisi’ne ve PTT’ye karşı aynı başarıyı gösteremediler. 2 Aralık’ta PTT karşısında 1-0’lık deplasman yenilgisi aldılar. Hemen ardından kendi evlerinde Petrol Ofisi’ne farklı (4–2) yenildiler. İşler iyi gitmiyordu ve takım şampiyonluğa olan inancını yitirmek üzereydi. Bu durumda yönetimin başvurduğu ilk çare teknik direktör değişimiydi. Fethi Hoca ile konuştular ve yollarını ayırdılar. Fethi Hoca, takımdan ayrıldığında Mersin İdman Yurdu liderdi. Gaziantepspor ise gol averajıyla ikinci sıradaydı.

İlk yarının son maçlarında takımın başında Zeynel Soyuer hoca vardı. Çok çekişmeli geçen grup mücadelesinde ilk yarıyı 35 puanla lider kapatmayı başardılar. Petrol Ofisi (33), Polatlıspor (32), Keçiörengücü (31) ve Mersin İdman Yurdu (31) bu grubun başa güreşen ekipleriydi.

Nihayetinde ikinci yarıda da çekişme sürdü. Fakat Gaziantepspor, Polatlıspor’u 6–0 ile, Mersin İdman Yurdu’nu 2–0 ile, PTT’yi 2–1 ile, Keçiörengücü’nü 1–0 ile geçmeyi başardı. Petrol Ofisi’ne ve Diyarbakırspor’a yenilmesine rağmen, grubu lider tamamladı ve yeniden Birinci Lig’e dönmeyi becerdi. Takım, o sezon, grubunda tam 60 gol atmayı başardı ve o gollerin 23 tanesini golcü futbolcuları Oktay attı. Aldığı 22 galibiyet ve 3 beraberlikle, en yakın rakibi Petrol Ofisi’ne ve Mersin İdman Yurdu’na 17 puan fark attı. Sezon boyunca 69 puan toplamayı başarmıştı. Şampiyon takımın başındaki hoca Zeynel Soyuer’di ve İkinci Lig’de yılın en başarılı hocası seçilmişti. Yılın üç takımından birisi de Gaziantepspor olmuştu.

Yeniden Birinci Ligde mücadele etme hakkını kazanan ve 1990–91 sezonundan bu yana (2014) bu ligde (şimdiki adıyla Süper Lig) tutunmayı başaran ve hatta kimi zaman zirvede yer alan Gaziantepspor’u takdir etmemek mümkün değil. O sezon, bu muhteşem dönüşünü gerçekleştiren isimler arasında elbette ki en büyük pay yılın hocası seçilen Zeynel Soyuer’e ve futbolculara ait. Fakat kulüp başkanı Abdulkadir Konukoğlu’nu ve Fethi Demircan’ı da bu başarının mimarlarından saymakta fayda var. Aksi halde, yarım sezon çalıştırdığı takımı zirvede pay sahibi olarak bırakan ve Zeynel Hoca’ya iyi bir miras devreden Fethi Hoca’ya haksızlık etmiş oluruz. Kocaelispor ve Samsunspor’u Birinci Lig’e çıkaran Fethi Demircan, Gaziantepspor’un Birinci Lig’e çıkmasında da pay sahibidir anlayacağınız.

SÜPER LİGİN EN ŞAİBELİ SEZONU: 1989–1990

Malatyaspor2Aralık 1989 ayı başlarında Gaziantepspor’dan ayrılan Fethi Demircan’ın yeni adresi 18 Mart 1990 tarihinde belli oldu. Yeni lig statüsü nedeniyle bu sezonu rahat bir şekilde atlatmak isteyen Malatyaspor, Fethi Hoca ile sezon sonuna kadar anlaşmıştı.

Şimdiki adıyla Süper Lig dediğimiz Türkiye Birinci Liginin 1989–1990 sezonuna “16 Haziran Kararları” denilen ve yeni uygulamaya konulan kararlar damga vurmuştu. Bu kararların en önemlisi, bundan böyle Birinci Lig’in 16 takımla oynanacak olması, bu nedenle de bu sezon (1989–90) beş takımın birden küme düşecek olmasıydı. Yani İkinci Lig’den Birinci Lig’e 3 takım yükselirken, alt kümeye 5 takım birden düşecek, takım sayısı 16 olarak sabitlenecekti. Kaldı ki bu 16 takımlı yapı 1994–95 sezonuna kadar uygulanmaya devam etti. Az takımlı lig uygulamasına baştan beri karşı çıkan Anadolu takımları ne yaptılarsa olmadı, Şenez Erzik başkanlığındaki federasyon, inatla bu uygulamayı savunuyor, daha kaliteli bir ligin ortaya çıkacağını ileri sürüyordu. Şenez Erzik, yapılan eleştirilere net bir şekilde şu karşılığı veriyordu:SenezErzik

Ligden beş takımın düşmesi kararını alırken çok araştırdık. Biz buna beş takımın düşmesi, üç takımın çıkması olarak bakmıyoruz. Türk futbolunun geleceğinin 16 takımla daha sıhhatli olacağı görüşünü taşıyoruz. Uygulama yapmadan dönmemizi istemek olmaz. Biz bu karardan dönmeyeceğiz.

Oysa ortada bir gerçek vardı; bu sezon beş takım düşecekti, yani ligi 14.sırada tamamlayan takım dahi bir alt kümeye inecekti. Bu sezon Anadolu kulüpleri için tam bir cehennem sezon olacaktı, öyle görünüyordu. Bir diğer kural ise üç yabancı uygulamasıydı. Ayrıca İdari Mahkeme kararıyla lige dönüş artık mümkün olamayacaktı.

sike2Türk Futbolunda zaman zaman büyük şike olaylarından söz edildiği olmuştur. Fakat bunların hiç birisi bu sezon yaşananların yanına dahi yaklaşamaz. Ne Ali Fevzi Bir ve Şike Çetesi ne de Aziz Yıldırım Olayı… Bu sezon, ligin ilk altı takımı (Dört Büyükler ve Bursaspor ile Sarıyer) hariç, geriye kalan 12 takımı tam anlamıyla bir can pazarı yaşamıştır. Daha ligin başlangıcında tehlikeyi bilmelerine karşın hiçbir Anadolu kulübü, son on haftaya kadar kendini sağlama alacak mücadeleyi sergileyememiş, son on hafta ise şampiyon takımı bile sollayacak derecede üstün performans gösteren takımlar ortaya çıkmıştır. Teşvik primi, hatır şikeleri ve para ile şike dedikoduları ayyuka çıkmış, buna rağmen sezon sonunda şikeden söz edilen bir tek maç tespit edilebilmiştir. Herhalde bu durum, ilgili o iki kulübün (Boluspor ve Adanademirspor) belki de acemiliğinden kaynaklanıyor olmalıdır.

Ligin güçlü ekiplerinden olan ve bu sezon zirveye oynayacağını düşünen Malatyaspor, ne yazık ki hüsrana uğramış ve küme düşmüştür. Kulübün kendisinden kaynaklanan hatalar olduğu gibi, diğer kulüplerin Malatyaspor’un asla küme düşürülmeyeceğine olan inancı da, Malatyaspor üzerine tezgâh kurulmasına neden olmuştur. Yaşanan dönem itibarıyla Turgut Özal’ın Malatyaspor’a açıkça görülen bir sempatisi ve desteği vardır. Bu da küme düşme konusunda Malatyaspor’u hedef yapan bir Bizans oyununun oynanmasının en gerçekçi nedenidir. Sezon boyunca dillerden düşmeyen, her yere yayılan ana dedikodu malzemesi “Nasıl olsa Malatyaspor’u düşürmezler” sözü olmuştur. Öyle ki sezonun son demlerine kadar Malatyaspor yönetimi dahi bu vesveseye kapılmış, tedbir almakta çok gecikmiş ve bunun bedelini çok ağır ödemiştir. Sezon süresince üç hoca değiştirmesine rağmen kaderini yenememiş ve hüzünlü bir küme düşme öyküsünün ana konusu olmuştur.

Sezon sonunda küme düşen takımlar için değerlendirmede bulunan spor yazarları, bu sezonun ne denli şaibeli ve çirkin bir sezon olduğunu ayan beyan ortaya koyan bir cümle sarf ederek, gerçek resmi kamuoyuna şu sözlerle takdim ediyorlardı: “Küme düşen takımlardan kiminin parası yoktu, kiminin de kafası!

Sezon tamamlandıktan çok sonra şike olaylarının mahkemelere yansıması nedeniyle konuşan Altay Kulübü eski başkanı Tuğrul Koparan’ın sözleri de bu sezon yaşanan olayları belgeler niteliktedir:

Eğer gerçekleri konuşmak gerekiyorsa, üstüne basa basa söylüyorum, geçen sezonun bütün maçları şaibeli. Geçen sezon federasyon vazifesini yapmadı. F. Bahçe, Beşiktaş, G. Saray düşerdi, Altay düşmezdi. Bile bile Altay takımını düşürdüler. Geçen sezon oynanan lig yasal değildir. Hiçbir lig maçı normal şartlarda oynanmamıştır. Büyük dolaplar döndü.

İşte her şey bu kadar netti ve yine her şey, herkesin gözünün önünde birebir yaşanmıştı.

ENKAZ DEVRALAN YÖNETİMİN YANLIŞ TERCİHLERİ

Malatyaspor ‘da göreve gelen yeni yönetim (Başkan Metin Kaya Çağlayan) tam bir enkaz devralmıştı. Buna karşın yine de kadrosu oldukça güçlüydü. Kaleci Carlos, o dönemler yıldızı parlayan Ünal, Şeyhmus, Ceyhun ve Feyzullah gibi çok önemli yıldızlara sahipti. Eğer kulüpteki işleri yoluna koyabilirlerse, zirveye oynamaları ve İstanbul’un büyüklerine kafa tutmaları işten bile değildi.

Kulübü kötü bir durumda devralmaları yönetimin elinde olan bir şey değildi, nihayetinde yanlışları düzeltmek arzusuyla göreve talip olmuşlardı. Fakat yaptıkları hoca seçimi tamamen yönetimin kendi hatasıydı. Türkiye liglerini bilen, deneyimli ve tedbirli nice hocalar varken, onlar Trabzonspor’da başarısız olarak değerlendirilen (1985–86 sezonu) Jurgen Sundermann ile anlaşmayı seçtiler. Yabancı bir hocanın kötü bir durumda olan Malatyaspor’da fedakârlıklara ne derece katlanabileceğini hiç düşünmediler bile.Juergen Sundermann

Sundermann, yine de bir Anadolu takımı için hatırı sayılır puanlar elde etmeyi başardı. Yılsonuna kadar görevde kaldı ve sezonun 14. Haftasında ayrılmak zorunda kaldı. Açıkçası diyebiliriz ki Malatyaspor’un hoca ile ayrılmak gibi bir niyeti yoktu fakat Sundermann’ın Alman Bild Gazetesi’ne verdiği bir demeç, hazin sonunu hazırladı. Sunderman, demecinde; Malatyaspor’un durumunu kötülüyor, çok olumsuz şartlarda bulunduklarını belirtiyordu. Daha da ötesi, yeni yönetimin, kulübü bir uyuşturucu kaçakçısından (Nurettin Güven dönemi kastediliyor) devraldığını ayan beyan söylüyordu. Aslında buraya kadar söyledikleri, öyle ya da böyle gerçeğe yakın şeylerdi. Fakat demecinin sonunda “Türkiye’den tiksiniyorum” gibi ağır bir ifade kullanması, ağır tepkilerin doğmasına neden oldu. Hatta kimi yerde fiziksel saldırıya ve sözlü tacize maruz kaldı. Böyle bir ifade kullanmadığını söylese de, artık damgalanmıştı ve geri dönüş yoktu. Yine de kulüp yönetimi, onu korumaya çalıştı. Onunla devam etmeyi düşündü. Ortalık yatışır diye umut besledi ve hocayı izinli saydı. Beklenen gelişmeler olmayınca da 31 Aralık 1989 tarihinde oynanan Malatyaspor-Karşıyaka müsabakası ile Ümit Turmuş Hoca’yı göreve getirdi.

Sezon boyunca üç hoca değiştiren Malatyaspor’da o sezon için en kötü performansı gösteren hoca, Sunderman oldu. Kaldığı 14 hafta boyunca, sıradan bir lig ekibinin yapabileceği kadarını becerdi. Belki de sezon finalinde yaşanacak hüzünlü hikâyenin baş mimarı oldu. Dört galibiyete karşın, altı yenilgi ve dört beraberlik kazanabildi. Elde ettiği 16 puanla, hemen tehlike bölgesi olan 13.sırada bir takım devretti, Ümit Turmuş hocaya. UmitTurmusMaç başına puan ortalaması ise 1,14 oldu. İlginç olan şu ki Sunderman’ın dersine iyi çalışmadığı, kulübün durumunu anlayamadığı aşikârdı. Üç yabancı kuralını iyi bilmediği için, yeni transfer edilen Bushman’ı oynatamaması, tam bir beceriksizlik olarak algılanıyordu.

Ümit Turmuş ve ekibi, 11 Mart 1990 tarihinde oynanan 24.hafta müsabakasına kadar görevde kaldı.

Fakat daha bir hafta öncesinden Malatyaspor yönetimi yeni hoca arayışına başlamış ve neredeyse Fethi Demircan hoca ile el sıkışılmıştı. Takımın gidişatından kimse memnun değildi. Sezon bitimine doğru büyük bir kıyamet yaşanacağını ancak fark edebilmişlerdi. Yine de Ümit Turmuş hocaya son bir şans tanıdılar ve 24.hafta maçı olan Fenerbahçe müsabakasından puan çıkarabilmesi halinde yola devam etme düşüncesine vardılar. Ne yazık ki o müsabakada Malatyaspor, kendi sahasında, Fenerbahçe’nin son dakikada gelen penaltı golüne engel olamadı ve o haftayı puansız kapadı. Ümit Turmuş hoca, kulübede yer aldığı 10 müsabakada 4 galibiyet, 1 beraberlik ve 5 yenilgi almış, takımına 13 puan kazandırmıştı. Takımı 16 puanla devralmış, 29 puana ve 11.sıraya taşımıştı. Maç başı puan ortalaması (1,3), Sunderman’ın üzerindeydi fakat Malatyaspor için yeterli değildi. Ligin tehlike bölgesinde bulunan (14.sırada) Zeytinburnuspor’un 26 puanı vardı ve bir nefes ötedeydi. Üstelik sonraki haftalarda Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor ve Samsunspor gibi çok tehlikeli rakiplerle oynanacaktı.

Türkiye Birinci Futbol Lig’inde asıl film yeni başlıyordu…

(Devam Edecek)

Aydın Kulak

(Kaynak gösterilerek ve yazar adı belirtilerek alıntılanmasında/kullanılmasında bir sakınca yoktur.)

NOT–1:Kaynakça, yazı dizimizin son bölümünde takdim edilecektir.

NOT–2: Bu yazı, internet üzerindeki çeşitli basın-medya sitelerindeki ve özellikle Milliyet Gazete Arşivi’ndeki haber, yazı, bilgi ve yorumlardan derlenerek hazırlanmış ve yazar tarafından yorum ve değerlendirme yapılmıştır. Aynı zamanda Sevgili Fethi Demircan Hocamızın anı, bilgi ve değerlendirmeleri de dikkate alınmıştır. Yani bu yazı bir tür derleme, inceleme, değerlendirme ve yorumlama çalışmasıdır.

NOT–3: Yazı dizisinde yer alan resimler, haber amaçlı olarak, çeşitli internet sitelerinden temin edilmiştir.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.