1- 1890-1924 yılları arasında açılan Astsubay okulları değişik isimler altında eğitimlerini sürdürmüşlerdir. Assubay okullarının bu dönem içinde almış oldukları isimleri şöyle bir sayarsak, aşağıdaki şekilde belirtmemiz gerekir:
Gedikli Küçük Zabit Mektebi
Küçük Zabit Mektebi
Gedikli Mektebi
Şakiran/Şakirdan Mektebi
Çırak Mektebi
Gençler Mektebi
2- Bu mektep ve yetiştirdikleri öğrenciler arasında bazı ince farklılıklar olduğu da düşünülebilir. Örneğin, meslek ve sanat üzerine eğitim yapan okullara “Çırak Mektebi ya da Gedikli Mektebi”, doğrudan askerlik konusu üzerine eğitim yapanlara ise “Küçük Zabit Mektebi” denilmiş olabilir. Bu değerlendirmeyi, aynı anda farklı isimler altında da eğitim veriyor olmalarına dayandırmaktayım. İlerde yapılacak araştırmalar bu konuyu aydınlatacaktır.
3- Bu açıdan bakıldığında, yukardaki Nizamname metninden anlaşılacağı üzere, Makine Çırak Mektebi mezunlarının gemilere katılışında neferlikten başladığını görmemiz de şaşırtıcı değildir. O mesleğin ehli olmak için tıpkı ahilik geleneğinde olduğu gibi en alttan başlanmaktadır.
“Selçuklular ve Beylikler döneminde etkili olan Ahi-esnaf örgütü toplumdaki etkisini zamanla yitirdikten sonra, ülkede meslekî yönden bir karışıklık olmasını önlemek için, 1727’den itibaren ‘Gedik‘ usulü uygulanmaya başlanmıştır. Buna göre bir kişi çıraklık- kalfalık kademelerini geçip usta olmadıkça dükkan açamazdı.”
Buradan anlaşılacağı üzere, bu yapıyla Küçük Zabit ya da Gedikli Zabit yetiştirilmesi arasında bir bağ vardır. Bir mesleğe ya da sanata, branşa dayalı Assubay yetiştirilmesinde bu “Gedik” usulü esas alınmış, askerlikte ise mutlak itaatin aşılanması yeterli görülmüştür. Yani esnaf tipi bir yapılanma ile askeri yapı harmanlanmış, ortaya böyle bir teşkilatlanma çıkmıştır.
4- Gedikli Zabit rütbe yapılanmasının Küçük Zabitlerin başarılı olanlarını zabit yapmak üzere, İngiliz sisteminden alınıp tasarlandığını da hatırlatmamız gerekir. Böylece, Harp Okulu mezunu zabitler ile assubaylıktan terfi eden zabitler arasına da kalın bir çizgi çekilmiş oluyordu. Assubaylıktan Zabitliğe terfi edenler Gedikli Zabit olabiliyor ve ancak, Birinci Sınıf Gedikliliğe kadar yükselebiliyordu.
5- Mektebe alınan öğrencilerin, devre-i mütevassıta eğitimini tamamlamış olması şartı, o dönem için oldukça iyi bir eğitimin assubaylık için ön koşul olduğunu gösteriyor. Hele ki, devre-i ailye tahsilini görmüş olanların tercih edileceğinin açıkça belirtilmesi, apayrı bir önem taşıyor. Bu devreyi bitirenler aynı zamanda zabit yetiştiren okullara da gidebiliyordu. Buradan assubaylık mesleğinin daha başlangıcında dahi, iyi eğitim görmüş, zeki ve başarılı öğrencilerin kazanılmasıyla oluştuğu çıkarımını yapabiliriz.
6- Renk körlüğünün kabule engel olmayışı da ilginç bir değerlendirme olsa gerek. Belki de o dönemlerde bu sorun o kadar da önemsenmiyordu.
7- Eğitimin üç yılı Kışla gemisinde, geri kalanı ise 21 ay olarak seyyar gemide verilmektedir. Kışla gemisinde öncelik askeri terbiye ve itaat iken; seyyar gemide öncelik, mesleki eğitime verilmektedir. Bu dönemde torpidoculuğun da güverte branşı olarak değil de, Makine branşı olarak değerlendirilmesi ilginçtir.
8- Mecburi hizmet konusunda, bugünkünden daha iyi şartların olduğunu da belirtmemiz gerekir.
Tarih: 1915, öğrenim görülen süre beş yıl, mecburi kılınan hizmet ise 10 yıldır.
Tarih: 2011, öğrenim görülen süre 2 yıl, mecburi kılınan süre 15 yıldır. Sevr Antlaşmasında dahi İşgal güçlerince belirlenen ve Küçük Zabitler için zorunlu kılınan hizmet süresi 12 yıldı. Demek ki bazen, tarih ilerlese de, kafa yapısı gerileyebiliyor. Değerlendirmeyi, hala bu süreyi zorunlu kılan komuta kademesine bırakıyoruz.
9- Bu kanunun üzerinde yer alan tarih 20 Aralık 1915’tir. Bu kanunla birlikte Makine Gedikli Mektebi 30 Aralık 1915’te kurulur ve Tir-i Müjgan gemisinde eğitime başlar. Ardından 03 Şubat 1916 tarihinde Gemici Çırakları Nizamnamesi’nin yayınlanması ile birlikte, Güverte Gedikli Mektebi kurulur ve İclaliye gemisi ile Muin-i Zafer Korveti’nde eğitime başlar.
10- Muin-i Zafer: 1868 yılında Londra/İngiltere’de inşa edilmiş, 1870 yılında hizmete girmiştir. 1946 yılına kadar hizmette kalmıştır. 71,9 Mt. Boyunda ve 10,9 Mt. eninde olup, 15,5 Kts. Sürat yapabilmekteydi. 150 mm, 75 mm ve 57 mm’lik topları mevcuttu. 1903-1906 yılları arasında Ansaldo firması tarafından, İstanbul’da tadil edilmiştir. 1913 senesine kadar Torpido Gemisi olarak görev yapmış ve 1910-1913 yılları arasında İzmir’de bulunmuştur. Birinci Dünya Harbinde İclaliye gemisiyle birlikte Heybeliada önlerinde atıl kalmış olmasına rağmen, gemi üzerinden sökülen toplarının Dardanos Bataryası’nda ve Mesudiye Bataryasında kullanılması vesilesiyle Çanakkale Savaşı’nda da yer almıştır. Daha sonra Güverte Gedikli Mektebi için eğitim gemisi olarak tefrik edilmiştir. 1920 yılında İzmit’te Kışla gemisi olarak kullanılmaya başlanmış, 1928 senesinden itibaren ise denizaltı yatak gemisi ve okul gemisi olarak hizmetini sürdürmüştür. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanlarından E.Ora. M.Ali Ülgen’in 1910’lu yıllarda Topçu Subayı olarak görev yaptığı gemidir.
İclaliye: 1868 yılında, S. Tecnico Triestino Tersanesi tarafından, San Rocco, İtalya’da yapımına başlanmış ve 1871 yılında hizmete girmiştir. Boyu 63 Mt., eni 12,8 Mt. olan gemi 1928 yılına kadar hizmetini sürdürmüştür. 57 mm.lik toplara sahip olan geminin sürati ise 12 Kts.’dir. 1910’lu yıllarda tadilat gören gemi, 1914 senesinde İhtiyat Filo’ya alınmıştır. 1915-1918 yılları arasında Güverte Gedikli Mektebi Okul gemisi olarak eğitim hizmeti vermiş, 1924 senesinde Gölcük’e getirilmiştir. Bu tarihten itibaren yatak gemisi olarak hizmet vermiştir.
Tir-i Müjgan: 1883, İngiliz yapımı olup, 4050 Tonluk Osmanlı Donanması Nakliye gemisidir. Taşıt ve depit gemisi olarak kullanılmıştır. Sürati saatte 14 Kts’dir. 1906 yılında Londra/İngiltere’den satın alınmıştır. 1921 yılına kadar hizmette bulunmuş ve o yıl hurdaya ayrılmıştır. Bir dönem, Makine Gedikli Mektebi için eğitim ve okul gemisi olarak da kullanılmıştır. Kurtuluş Savaşı’nın en çetin dönemlerinde, Karadeniz’de Kızılırmak ağzında (Bafra) karaya oturduğu (1920 sonları) kayıtlara geçmiştir . İstiklal Mücadelesi’nin ilk ve tek deniz savaşını yapan Alemdar Gemisi, karaya oturmuş olanTir-i Müjgan’ı kurtarmak bahanesiyle, işgal güçlerinden kaçırılmış ve Karadeniz sularında, Milli Mücadele adına koca bir destan yazmıştır.
11- Sultan Mehmed Reşad: 2 Kasım 1844 tarihinde İstanbul’da doğdu. İttihat ve Terakki Partisi’nin desteğiyle 27 Nisan 1909 tarihinde ve 65 yaşındayken tahta çıktı. Padişahlığı sırasında yönetimin daha çok İttihat ve Terakki Partisi’nin ileri gelenlerinden Enver Paşa, Talat Paşa ve Cemal Paşa’nın kontrolünde olduğu vurgulanır. 3 Temmuz 1918 tarihinde kalp yetmezliğinden vefatına kadar tahtta kalmış ve döneminde Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları ile Birinci Cihan Harbi yaşanmıştır.
12-Bu tarihi nizamnamenin; assubayların hangi aşamalardan geçerek, şimdiki kazanımlarını elde ettiklerinin iyi anlaşılması açısından önemli olduğunu düşünmekteyim. Batıdan taklit bir sistemi, usta-çırak merkezli bir yapıyla harmanlayarak ordumuzda denemek istemişler ama pek fazla başarı sağlayamamışlardır. Çünkü, assubaylık tarihsel geleneği itibarıyla pek çok özellik ve kendine has değerler taşıyan kutsal bir meslektir. Assubaylığın süregelen tarihsel yapısı bu dar bakış açısına karşı koymuş, assubaylar; bilgi, tecrübe, liderlik ve çağdaşlığı hem teknolojide hem de kafa yapısında özümseyerek onların zihnindeki sınırları zorlamıştır. Teknolojiye anında uyum sağlamış, çağın gerektirdiği yabancı diller konusunda kendi kendisini geliştirmiş, hem ordulardaki hem de toplumlardaki değişimlerin analizini doğru yapma becerisini göstermiş ve karşısına çıkan bütün engelleri aşmayı başarmıştır. Tüm bu başardıklarıyla; karanlık zihniyetlerin zulüm engebeli dağlarında fırtınalar estirmiş, kendini farklı ve üstün görenlerin kastçı beyin hücrelerine, bir yanardağ misali aydınlık lavlarını püskürtmüştür.
Hazırlayan: Aydın Kulak
(Kaynak gösterilerek ve yazar adı belirtilerek kullanılmasında bir sakınca yoktur.)
Beni general, üstsubay ya da subayların bu ve benzeri avantajları kaybetmeleri sevindirmez, coşturmaz. Beni alttakilerin hak ve avantaj kazanması sevindirir, coşturur. Medeni olmak, çağdaş ve demokrat olmak adına çok gecikmiş te olsa evet önemli bir adımdır.. Üstelik bunu sindiremeyecek ve kabul edemeyecek bir subay sınıfına rağmen Genelkurmay Başkanı’nın dik duruşuyla atılan bir adımdır.
Ancak beni asıl ilgilendiren ve beklentim dahilinde olan şey ;
1.Tüm askeri sosyal ve dinlenme tesislerinin tek bir isim altında birleşmesi ile assubay, subay ayrımının sona erdirilmesi,
2.TSK’de çalışan uzmanların bu orduevlerinden faydalandırılmasıdır..
bu 2 madde olmadığı sürece bahse konu yapılan (sözde) devrimler beni bu tesislere çeker mi? ÇEKMEZ :/ ama çekenlere de hayırlı ve uğurlu olsun.
Peki umutlarımızı yeşertmeli mi? bunu zamanla göreceğiz.
Bu yazıda subayların arasındaki ayrıcalıklara son veriliyor. Astsubaylara tanınan bir hak göremedim, astsubayların tesislerinde bir ayrıcalık zaten yok. Subay kuvvetleri tam gaz.
9 Temmuz 1961 ve 7 Kasım 1982 Anayasalarıyla elli yıldır şekillendirilen Türk toplumunda bahse konu edilen gelişmeler inandırıcı değildir. Olsa olsa göz boyamak için yapılan aldatıcı pansıman tedbirlerdir . Assubaylara yönelik olmayan ilerleme, gelişim ve değişim ilgi alanımız dışında tutulmalıdır.
“Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları arasındaki dayanışmayı artırmak, moral ve motivasyona katkıda bulunmak”
BÖYLE BİR CÜMLE KURARAK YAZININ İÇERİĞİNİ TAMAMEN GENERAL-ÜSTSUBAY-SUBAY VE AİLELERİ İLE İLGİLİ TUTMAK BİLİNÇ ALTINDAKİ DÜŞÜNCE OLDUĞU BÜTÜN ÇIPLAKLIĞI İLE ORTADADIR. SAYGI VE SEVGİLERİMLE.
Sevgili meslekdaşlarım neden bu kadar karamsarız Beylerbeyi Dz.Asb.okuluna yapılan orduevi assubaylara tahsis edilsin yada müşterek kullanılsın diye mail kampanyası yapıyoruz katılım binde 5 yinede Kuvvet Komutanı değerlendireceğiz yanıtı veriyor efendim neyi değerlendireceğiz diyoruz; Orduevlerinde komutan ve general bölümlerinin kaldırılmasını önemsemiyenler var; subay orduevi kadar müşterek kullanılan gazinolarda bu bölümler yokmu? Ayni salonda sağ taraf subay sol taraf assubay diye bölümler yokmu? Bunların kaldırılacak olması bizim yıllardır sürdürdüğümüz mücaadelenin bir parçası değilmi? Generalin ayrıcalığına dokunmak bana göre atılmış en büyük adımdır umutsuz olacağımıza mücadeleye katkı sağlayalım 5-6 yıl önce bunları tartışıyor bile değildik ; Emeklenmeden yürümek mümkünmü? o halde umutsuz değil kararlı olalım. Birlikte mutlaka başaracağız sevgi ve saygılarımla
Kast kalkıyorsa yeterli olur.Kast anlamı itibarı ile topluluk içersindeki katmanları ifade ediyor.Kast kalkıyor deniliyor.Çok zaman geçmeden sosyal tesislerde ismi ile uygun orduevleri ile silahlı kuvvetler mensupları ile emeklilerini oranları doğrultusunda kapsayacak şekilde uygulnırsa ,işte o zaman birlik ve dayanışma ruhu içersinde bir bütün hale gelecek silahlı kuvvetler camiası çok daha sağlıklı yaşayacaklardır.
Kastlar,gettolar,özel araçlar,koruma Taburları,milyarlarca liralık maaşları ile ayrıcalıklı bir sınıf olan Generallerin çok küçük bir ayrıcalıkları kendi kardeşleri arasında yeniden düzenlenmiş oldu.Biz Assubayları ilgilendiren bir konu yok.Ancak duvarlar bir anda yıkılmıyor.Gönül isterdiki bütün Orduevleri tek isim altında toplansın,resmi elbise ile giriş yasaklansın ve Uzman,Assubay,Subay ve General aynı ortamda buluşabilsin,sıcak samimi dostluklar,arkadaşlıklar kurulabilsin.Ancak sanıyorum bir Uzman arkadaşın bir General karşısında bacak bacak üstüne atıp bira içmesi hiç bir Generalin hazmedebilecegi bir davranış biçimi degildir.Aynı ortamda olmak TSK’nın olmassa olmazı disiplinin bozulması için yeterlidir onlara göre.Öyle ya, ya sarhoş olursa ya yüksek sesle konuşursa ya küfürlü konuşursa.Bu disiplini korumadan çok kendi konumunu koruma refleksidirde aynı zamanda.En iyisi herkes kendi çöplüğünde ötmeli.Herkes kendi Orduevine gitmeli kimi beş yıldızlı kimi sıfır yıldızlı olsada…!Burada bize düşen görev örgütlü mücadelemizi kesintisiz,giderek artan bir ivmeyle sürdürmek olmalıdır.Degilse buyurgandan himmet beklemek boşunadır..Öyleyse hadi en yakın Temad şubelerimize örgütlü mücadeleye omuz vermeye.Saygılarımla.
Değerli arkadaşlarım orduevlerinin 50 yıllık mazisi var eskiden mahfel denilen askeri gazinolar vardı; Elbette gönül omuz,omuza çarpışan insanların sosyal yaşantılarını ayırım olmadan birlikte yaşamalarıdır. Ersen Gürpınar kardeşimin belirttiği gibi müşterek kullanılan askeri gazinolarımız var burada yasa gereği hiçbir ayırım olmaması gerekmesine rağmen sinir bozucu önyargılı ayırımları gördük (Antalya-Salacak-İs.Deniz gazinosu gibi) ve bunları dile getirdik şimdi en azından bu müşterek kullanımlarda bu imtiyaz kaldırıldı bu kazanım değilmi? Gönlümüzün arzu ettiği adaleti eşitliği sağlamak istiyorsak mücadeleye destek verelim hazırlanan bir metni imzalamaktan imtina edenler hakkımızdaki davalara destek için 10 lirayi esirgeyenlerle mücadele edilmez.Taşları yerinden oynatan fedakar arkadaşlara teşekkür eder; Daha iyi daha mutlu günler dilerim.
Biz bize yeteriz,birleşmesin ama her iki orduevi standartı aynı olsun.Ne fazla ne de eksik,bizim başkaları ile beraber olma ile kazanacağımız hiçbir şey yok ki,biz kendi evimizde daha oturulabilir,daha yeterli,aynı standartta olan evlerde yaşamak istemeliyiz.Ekonomik olarak sayı itibarı ile çok daha yeterliyiz.Bizim değil, başkalarının bize ekonomik olarak ihtiyacı var.Eninde sonunda bizimle birleşmeye ekonomik olarak mecbur olacaklar. Bu çark başka türlü dönmez,boşa direniyorlar.
Kast sistemi Subay orduevlerinde kalkıyor, subay zümresi içindeki dayanışmayı arttırıyor. Bu ordunun assubayları ve uzman çavuşları da var, onların bu kast sistemindeki yeri nedir? Genkur.Bşk.lığı Silahlı Kuvvetlerin bütünü içindeki kast sistemini kaldırsın, assubaylar en az 5 yılda bir kamplardan faydalanırken subaylar her yıl faydalanmaktadır. Yıllardır Türkiye’nin 3’ncü büyük kenti olan İZMİR’de Assubay orduevi için çözüm bulamadılar. varyanttaki assubay orduevi benim bildiğim 1970 yılından bu yana aynı ve İZMİR’de görev yapanlar ve dışarıdan gelenlerde düşünüldüğünde hizmet açısından çok yetersiz. İZMİR’de assubay orduevi yapamayan Genkur.Bşk.lığı aynı garnizondaki birliklerin birinin sınırları içinde askeri gazino varken ödenek ayrılmadığı halde tekrar lüx bir gazino inşa etti. ben bu masallara inanmıyorum.
assubayları ilgilendiren herhangibir değişiklik söz konusu olmadığından,bizler için haber değeri yoktur.saygılarımla
Beni general, üstsubay ya da subayların bu ve benzeri avantajları kaybetmeleri sevindirmez, coşturmaz. Beni alttakilerin hak ve avantaj kazanması sevindirir, coşturur. Medeni olmak, çağdaş ve demokrat olmak adına çok gecikmiş te olsa evet önemli bir adımdır.. Üstelik bunu sindiremeyecek ve kabul edemeyecek bir subay sınıfına rağmen Genelkurmay Başkanı’nın dik duruşuyla atılan bir adımdır.
Ancak beni asıl ilgilendiren ve beklentim dahilinde olan şey ;
1.Tüm askeri sosyal ve dinlenme tesislerinin tek bir isim altında birleşmesi ile assubay, subay ayrımının sona erdirilmesi,
2.TSK’de çalışan uzmanların bu orduevlerinden faydalandırılmasıdır..
bu 2 madde olmadığı sürece bahse konu yapılan (sözde) devrimler beni bu tesislere çeker mi? ÇEKMEZ :/ ama çekenlere de hayırlı ve uğurlu olsun.
Peki umutlarımızı yeşertmeli mi? bunu zamanla göreceğiz.
Herkese sevgi ve saygılar 🙂
Bu yazıda subayların arasındaki ayrıcalıklara son veriliyor. Astsubaylara tanınan bir hak göremedim, astsubayların tesislerinde bir ayrıcalık zaten yok. Subay kuvvetleri tam gaz.
9 Temmuz 1961 ve 7 Kasım 1982 Anayasalarıyla elli yıldır şekillendirilen Türk toplumunda bahse konu edilen gelişmeler inandırıcı değildir. Olsa olsa göz boyamak için yapılan aldatıcı pansıman tedbirlerdir . Assubaylara yönelik olmayan ilerleme, gelişim ve değişim ilgi alanımız dışında tutulmalıdır.
“Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları arasındaki dayanışmayı artırmak, moral ve motivasyona katkıda bulunmak”
BÖYLE BİR CÜMLE KURARAK YAZININ İÇERİĞİNİ TAMAMEN GENERAL-ÜSTSUBAY-SUBAY VE AİLELERİ İLE İLGİLİ TUTMAK BİLİNÇ ALTINDAKİ DÜŞÜNCE OLDUĞU BÜTÜN ÇIPLAKLIĞI İLE ORTADADIR. SAYGI VE SEVGİLERİMLE.
Sevgili meslekdaşlarım neden bu kadar karamsarız Beylerbeyi Dz.Asb.okuluna yapılan orduevi assubaylara tahsis edilsin yada müşterek kullanılsın diye mail kampanyası yapıyoruz katılım binde 5 yinede Kuvvet Komutanı değerlendireceğiz yanıtı veriyor efendim neyi değerlendireceğiz diyoruz;
Orduevlerinde komutan ve general bölümlerinin kaldırılmasını önemsemiyenler var; subay orduevi kadar müşterek kullanılan gazinolarda bu bölümler yokmu? Ayni salonda sağ taraf subay sol taraf assubay diye bölümler yokmu? Bunların kaldırılacak olması bizim yıllardır sürdürdüğümüz mücaadelenin bir parçası değilmi?
Generalin ayrıcalığına dokunmak bana göre atılmış en büyük adımdır umutsuz olacağımıza mücadeleye katkı sağlayalım 5-6 yıl önce bunları tartışıyor bile değildik ; Emeklenmeden yürümek mümkünmü? o halde umutsuz değil kararlı olalım. Birlikte mutlaka başaracağız sevgi ve saygılarımla
Atatürk devrimleriyle “saltanat” kaldırılmıştı. Osmanlılar, sadece Topkapı Sarayında yaşıyordu. Ya şimdi…
Kast kalkıyorsa yeterli olur.Kast anlamı itibarı ile topluluk içersindeki katmanları ifade ediyor.Kast kalkıyor deniliyor.Çok zaman geçmeden sosyal tesislerde ismi ile uygun orduevleri ile silahlı kuvvetler mensupları ile emeklilerini oranları doğrultusunda kapsayacak şekilde uygulnırsa ,işte o zaman birlik ve dayanışma ruhu içersinde bir bütün hale gelecek silahlı kuvvetler camiası çok daha sağlıklı yaşayacaklardır.
Kastlar,gettolar,özel araçlar,koruma Taburları,milyarlarca liralık maaşları ile ayrıcalıklı bir sınıf olan Generallerin çok küçük bir ayrıcalıkları kendi kardeşleri arasında yeniden düzenlenmiş oldu.Biz Assubayları ilgilendiren bir konu yok.Ancak duvarlar bir anda yıkılmıyor.Gönül isterdiki bütün Orduevleri tek isim altında toplansın,resmi elbise ile giriş yasaklansın ve Uzman,Assubay,Subay ve General aynı ortamda buluşabilsin,sıcak samimi dostluklar,arkadaşlıklar kurulabilsin.Ancak sanıyorum bir Uzman arkadaşın bir General karşısında bacak bacak üstüne atıp bira içmesi hiç bir Generalin hazmedebilecegi bir davranış biçimi degildir.Aynı ortamda olmak TSK’nın olmassa olmazı disiplinin bozulması için yeterlidir onlara göre.Öyle ya, ya sarhoş olursa ya yüksek sesle konuşursa ya küfürlü konuşursa.Bu disiplini korumadan çok kendi konumunu koruma refleksidirde aynı zamanda.En iyisi herkes kendi çöplüğünde ötmeli.Herkes kendi Orduevine gitmeli kimi beş yıldızlı kimi sıfır yıldızlı olsada…!Burada bize düşen görev örgütlü mücadelemizi kesintisiz,giderek artan bir ivmeyle sürdürmek olmalıdır.Degilse buyurgandan himmet beklemek boşunadır..Öyleyse hadi en yakın Temad şubelerimize örgütlü mücadeleye omuz vermeye.Saygılarımla.
Değerli arkadaşlarım orduevlerinin 50 yıllık mazisi var eskiden mahfel denilen askeri gazinolar vardı; Elbette gönül omuz,omuza çarpışan insanların sosyal yaşantılarını ayırım olmadan birlikte yaşamalarıdır. Ersen Gürpınar kardeşimin belirttiği gibi müşterek kullanılan askeri gazinolarımız var burada yasa gereği hiçbir ayırım olmaması gerekmesine rağmen sinir bozucu önyargılı ayırımları gördük (Antalya-Salacak-İs.Deniz gazinosu gibi) ve bunları dile getirdik şimdi en azından bu müşterek kullanımlarda bu imtiyaz kaldırıldı bu kazanım değilmi? Gönlümüzün arzu ettiği adaleti eşitliği sağlamak istiyorsak mücadeleye destek verelim hazırlanan bir metni imzalamaktan imtina edenler hakkımızdaki davalara destek için 10 lirayi esirgeyenlerle mücadele edilmez.Taşları yerinden oynatan fedakar arkadaşlara teşekkür eder; Daha iyi daha mutlu günler dilerim.
Biz bize yeteriz,birleşmesin ama her iki orduevi standartı aynı olsun.Ne fazla ne de eksik,bizim başkaları ile beraber olma ile kazanacağımız hiçbir şey yok ki,biz kendi evimizde daha oturulabilir,daha yeterli,aynı standartta olan evlerde yaşamak istemeliyiz.Ekonomik olarak sayı itibarı ile çok daha yeterliyiz.Bizim değil, başkalarının bize ekonomik olarak ihtiyacı var.Eninde sonunda bizimle birleşmeye ekonomik olarak mecbur olacaklar. Bu çark başka türlü dönmez,boşa direniyorlar.
Kast sistemi Subay orduevlerinde kalkıyor, subay zümresi içindeki dayanışmayı arttırıyor. Bu ordunun assubayları ve uzman çavuşları da var, onların bu kast sistemindeki yeri nedir?
Genkur.Bşk.lığı Silahlı Kuvvetlerin bütünü içindeki kast sistemini kaldırsın, assubaylar en az 5 yılda bir kamplardan faydalanırken subaylar her yıl faydalanmaktadır. Yıllardır Türkiye’nin 3’ncü büyük kenti olan İZMİR’de Assubay orduevi için çözüm bulamadılar. varyanttaki assubay orduevi benim bildiğim 1970 yılından bu yana aynı ve İZMİR’de görev yapanlar ve dışarıdan gelenlerde düşünüldüğünde hizmet açısından çok yetersiz. İZMİR’de assubay orduevi yapamayan Genkur.Bşk.lığı aynı garnizondaki birliklerin birinin sınırları içinde askeri gazino varken ödenek ayrılmadığı halde tekrar lüx bir gazino inşa etti. ben bu masallara inanmıyorum.