İktidar partisi;
dedi! Muhalefet ise;
dedi. Halk, hukukun üstünlüğünün kazanmasını tercih etti. Peki şimdi ne oldu?
Hem iktidar, hem muhalefet hepsi birlikte üstünlerin hukukunda karar kıldılar. Menfaatleri ortak. İstikbale yönelik. Kimsenin kimseye meydanlarda diyeceği bir söz olmasın diye de ortak hareket edilmesi gerekirdi. Öyle de yaptılar zaten. Demokrasi, hukuk, adalet, hakkaniyet, insaf, vicdan insanlık vız geldi, tırıs gitti..
Basında ise, bu dönemde en iyi para getiren iş şakşakçılık oldu! Söz konusu olan menfaat olunca tarafsızlık ve halkın doğru haber alma hakkı bir yana, utanma duygusu bile yok oldu.
Bize hep kaynak sorununu ileri sürmüşlerdi.. Özellikle kaynak sorununu ileri sürenlere sormak lazım. Kaynak üst tarafta bu şekilde paylaşılırsa, alttakilere kalır mı? Kalsa bile vermek istenir mi? Kaynağın adil paylaşımını bu zihniyettekiler gönüllü olarak yaparlar mı? Sorun burada işte. Açıkça ve mertçe kaynak sorunu yerine adil paylaşım problemimiz var. Size vermek istemiyoruz deselerdi daha doğru olacaktı. Bu bir duruştur. Şahsen ben saygı ile karşılardım…
Türk Parlamenterler Birliği Başkanı, yapılan “kıyak” emekli düzenlemesi ile ilgili sorulan bir soruya karşılık;
diyor. Adam gerçekten haklı. Çünkü nasıl olsa Meclis ve üst düzey yöneticiler, kendi aralarında özlük haklarını düzenleme konusunda yarışa girdiler. Bir kesime 2. tur iyileştirmeyi 631 sayılı KHK ile yaptığı için geride kalmış oldular. Elitler arasındaki sıralamada kimse kimseden geride kalmak ister mi?
Halkımız, önce hastane muayene katılım paylarını, sonra reçetelerinde her kalem ilaç için 1 liralarını, harcayacakları her kuruştan vekillerimize ve onların uygun gördükleri kesimlere verilmek üzere vergilerini aksatmadan ödemek zorundadırlar. Hukukçular;
söylemektedir. Yani “devlet yok hükmündedir” diyor. Bu tanıma ve yapılan bu uygulamalara baktıklarında, vicdanları ile baş başa kaldıklarında gerçekten bu tanımın doğru olduğunu düşünüyorlar mı acaba? Bu tanım doğru ise, 19-50 TL. arasında zam yapmayı düşündükleri büyük toplum kesimlerinin alın teri ve göz nurunu düşünerek haram sözcüğü çağrışım yapıyordur her halde!
Biz assubaylar ise hak ettiğimiz derece ve kademeler verilmediği gibi, kamu personeli arasında adeta ayrımcılığa tabi tutulmuş, sahipsiz, hukuk ve adalete güveni kalmamış, zul içinde, olan biteni hayret ve dehşetle izler durumdayız. Yalvararak el avuç açarak hak alınamayacağını biz de bir gün öğreniriz sanırım. Bize hak ettiklerimizi vermek istemeyenlerin yaptıkları açıklamalarda sık sık şunu tekrarlıyorlar. “Assubaylar hallerinden memnundur. Yalnızca bir avuç azınlık var. Onlar şikayetçi. Onlar da dışarıdan okul bitirdikleri için hak talep ediyorlar” deniyor.
Sorumluluk mevkiinde olanların, kendi menfaatlerini bölüşmemek uğruna bir milletin 3000 yıllık var olma nedeni olan ordusunun büyük bir kısmını uyduruk bahanelerle nasıl zillet içinde bırakıldığı, bu yetkililer açısından ibret ve hayret verici olmaktadır.
Mücadele ile hak kazanılmayacağını düşünen meslektaşlarıma acizane bir tavsiyem var. Gelişmiş toplumlarda hak arayan insanların, mücadele evrimlerini bir kenarda tutalım. Belgeselleri dikkatle izlesek dahi, haklı olunca, aynı amaç uğruna birlikte hareket edince, kararlı bir mücadele verilince, nasıl başarılacağının örneklerini görür, belki bizler de kendi açımızdan ibret alırız. Farklılıklarımızı bir tarafa bırakarak, asker olarak birlikte hareket etmenin ne anlama geldiğini bizlerden daha iyi bilen topluluk olmaması gerekir.Saygılarımla.
Az bile yazmışsın ama muvazzafı emeklisiyle her birey üzerine düşeni de yapmalı. Rampa derecesi gittikçe yükseltilmeli, direnç gösterilmez ise saldırı yapanın yanına kar kalacak, saldırılar, ölümler artarak devam edecektir. Toplumsal direç refleksimizi karşı tarafa hissettirmek toplumsal onurumuzun olmazsa olmazıdır. Pısırıklıktan uzaklaşıp direnç göstermeye yönelmemiz ve bu imajı karşı tarafa hissettirmemiz, gerektiği zaman acı verenlere aynı acı ile mukabele etmemiz sınıfsal asli görevimiz olmalıdır. Eline sağlık Sayın ÇAM.
Her kurum kendi personelini koruyup kollarken TSK assubaylarına ön yargılarla haksızlıklar yapıyor. Bu haksızlıklar hukuksuzluklar karşısında seslerini duyurmak için harekete geçen assubaylardan adeta intikam almak istercesine ben patronum ben ne dersem o olur senin ekonomik kayıplarının yanı sıra seni genelkurmay ve MSB açıklamasının aksine büro memuru statüsünde görmeye devam edeceğim üstüne üstlük bir de hakaret ve şiddete maruz bırakabilirim mesajını veriyorlar. Bu nasıl bir zihniyettir? Sanıyorlar ki orduda adaletsizlik,personel arasındaki ayrımcılık ve subayın saltanatı sürerse disiplin sağlanır işler tıkır tıkır yürür. Etrafınıza bakın bizleri kahreden ordunun güç ve itibar kaybının mimarı bu zihniyetin sahibi olan sizsiniz. Esirgediğiniz adalet bir gün size de gerekecektir…
“Bu gün gelinen noktada TSK’ni General ve Subaylar satmıştır.” cümlesi suç teşkil edebileceği gerekçesiyle yayınlanmasında çekimser kaldım. (M.E.A.)
–
Assubaylar her türlü şiddet ve ötekileştirmeye rağmen TSK’yi satmamış ve sahiplenmişlerdir.28 Şubat ve diğer davalar için komutanların birbirlerine yaptıkları suçlamalar ve açıklamalar üzüntü vericidir. Bu gün gelinen noktada TSK’ni General ve Subaylar satmıştır.Nasıl diyen olursa,bu gün 300 civarında generalin emir Assubayları vardır.Hepsi için söyleyemeyiz ancak, bir çoğunun hukuk tanımaz uyğulamaları ve yolsuzlukları malümunuzdur. Hangisini Astsubaylar ifşa etmiştir. Dönüp kendilerine bir baksınlar. O nedenle Assubaylar TSK’ne sadakatle bağlı ve onurları ile hizmet etmişlerdir. Son günlerde muvazzaf meslektaşlarımıza uygulanan insanlık dışı hareketleri şiddetle kınıyor ve yasal yaptırımları sabırsızlıkla bekliyoruz.
SAYIN ÇAM TÜM GERÇEKLERİ ORTAYA KOYMUŞSUN. KUTLARIM SENİ. SANA VE BANA DA YAKIN ZAMANDA , ZATEN GİDEMEDİĞİMİZ ORDU EVİ YASAĞI GELİRSE HİÇ ŞAŞMAM. SEN GERÇEKLERİ YAZMIŞSIN AMA BİZE YAZACAK BIRAKMAMIŞSIN. GÖZLERİNDEN ÖPERİM. BU ADALETSİZLİK DEVAM ETTİĞİ SÜRECE BULURUZ ELBETTE YAZACAK BİR ŞEYLER BİZDE.