Ünlü bir tiyatro oyunu var. Yazarı Samuel Beckett. Oyunun adı: GODOT’yu Beklerken. Kısaca özeti şöyle: Çaresizliklerini ve yoksulluklarını kabullenmiş, eylemsizliklerine yenik düşmüş insanların, kendilerine iyilik yapacağına inandıkları, olmayan ve hiçbir zaman gelmeyecek, Godot adında ne olduğu bilinmeyen bir kimseyi ya da varlığı umutsuzca beklemelerini konu alan tiyatro oyunu. Sanıyorum bizim meslektaşlarımızın çoğunda bu bekleyiş halen devam ediyor. Ne bir yazı, ne bir kelam, ne de bir eylem. Bekliyoruz!
Bizim ayağımıza gelerek, kapımızı vurarak, bize davetiye göndererek hak verilmeyeceğini bildiğimiz halde, yıllarca hareketsiz beklemek, ya da bekletilmek zorunda bırakıldık. Sadece bir makale başlığında dahi bu durum çok güzel özetlenmişti. Ama anlayabilene. (Eylem Bitti ise Umut Verelim!! İronisi ile). Bu başlığı atan Sayın GÜRPINAR bu gün yine harekete geçti. Bu sefer başlığın kendisi eylem.(Mail atalım)
Hepimizin bir dünya görüşü, siyasi düşünce yapısı var. Bu düşüncelerimize uygun bir siyasi partinin sempatizanı, hatta üyesi olabiliriz. Ama her durumda da bir siyasi partiye oy veriyoruz. Bu çok normal bir durumdur. Ancak, kendilerini bize seçtirip, bizi dikkate dahi almayanlardan, kardeşimiz dahi olsa hesap sormasını bilmeliyiz.
Tahsil seviyelerimiz, derece ve kademelerimizde farklılıklar olabilir. Ancak hepimizin çözüm bekleyen ortak sorunlarımız ve beklentilerimiz var. Bu beklendiler haklı ve yasal beklentilerdir. Kağıt üzerinde gördüğümüz, yazıldıkları yerde güzel duran hukuk, eşitlik ve sosyal adalet kavramlarını, gerçek hayatımızda yakından tanımak fırsatını bulamadık.
Amacımızın ne olduğunu, neyi talep ettiğimizi artık yazmak bile eziyet haline geldi. Ama sadece hatırlatmak için bu sitede “BİZ KİMİZ NE İSTİYORUZ” başlığı altında toplanan hususları okumak, öğrenmek için yeterlidir. Bu başlık altında toplanan konular tekrar incelendiğinde görülecektir ki, tüm meslektaşlarımızı toptan kapsayacak öneriler mevcuttur.
Yüz bin emekliyiz. Eyleme katılmıyoruz. İki satır yazı, bir cümle söz söylemiyoruz. Sadece bekliyor ve gözlüyoruz. Kimisine göre yirmi bin, bazılarına göre elli bin üyeden bahsediliyor. Bu üyelerin büyük bir çoğunluğunun bilgisayarı olduğuna ve interneti kullanabildiğine inanıyorum.
Deneyerek ispatlanmış davranışlarımızı terk edelim. Yüz bin emekli assubay gerçektir ve büyük bir güçtür. Bu gücün hiç olmazsa büyük bir kısmını seçim öncesi harekete geçirelim. Yarından itibaren hepimiz en az bir meslektaşımızı haklarına sahip çıkması konusunda ikna edelim. Bu arkadaşlarımızı kendisi ve çocukları için bu sitede gönderilmeye hazır hale getirilmiş Maili, parti ayrımı gözetmeden meclisteki 3 büyük partiye mensup politikacılara gönderilmesini sağlayalım. Politikacılarımızın tekliflerinin eksikliklerini düzeltip, hepimizi kapsayan teklifler haline dönüşmesini ve gerçekleşmesini sağlayalım.
Bu güne kadar bize hiçbir hak verilmedi. Biz yalnızca başkalarının elde ettiği haklara bakmakla ve seyretmekle yetindik. Bizlerle ilgili bir çalışma olup olmadığını, varsa kimin ne zaman kime, nasıl bir teklif yaptığını dahi öğrenemedik. Bizden sadece durup beklememiz ve hiçbir şey söylememiz istendi. Biz de onu yaptık. Yalnız bir kere, o da sadece % 5 lik bir grupla bir araya geldik. Her demokratik hak arama toplantılarında söylenmesi doğal olan ve toplum psikolojisi ile söylenmiş birkaç kelime birilerine şikayet, bazıları için ise tehdit unsuru olarak her toplantıda söylenir hale gelmiştir. Bir milyonluk bir kitlenin görülmemiş mağduriyeti karşısındaki sabır ve vakarından hiç söz edilmezken, demokratik hukuk devletinde “dinlemeye çağırmak” dahi tehdit olarak algılanıyor ve temsilcilerimiz aracılığı ile üyelerine ne yazık ki tebliğ edilir duruma gelmiştir. Meydandaki tepki yirmi kişilik bir tepki midir? Gerçekten öyle midir? Bu yirmi rakamı, şikayet göstergesi midir? Yoksa bu tepkiye o topluluğu hazır hale getirilmenin bir eseri midir?
Bu sefer oylarımızın bir anlam ve önemi olsun. Yoksa birileri oylarımızı elimizden aldığı gibi ÜSKÜDAR’ı çoktan geçmiş olacak, biz de tehdit ve şantajla bir başka seçimi GODOT’yu bekler gibi beklemeye devam edeceğiz. Saygılarımla.
Sn.Günşer ah keşke o kararlılığı gösterebilsek; STK bir eylem veya çalışmayı yaparken “üyelerimin kazancı ne olabilir, üyelerim ne düşünür endişesini taşırlar” bu yüzden başarılıdırlar ve üyelerinin güvenini,desteğini kazanırlar. Bizim yasal temsilcimiz her çalışmasında “Genelkurmay ne der, siyasiler ne anlar” endişesini taşıyor! Bu yüzden başarılı değil ve gerçek anlamda STK olamıyorlar, işin enteresan tarafı hangi şube başkanı ile konuşsanız TEMAD yönetiminden şikayetçi ama susuyorlar. Tüm bunları yazdığımız için MUHALİF damgasi ile suçlanıyoruz…
Haksızlıklara sessiz kalmak haksızlık kadar suçtur. Saygı ve sevgilerimle
Sevgili Erdal,
Farklı ve yaratıcı fikirler ve eylemlerle haksızlığı kamuoyuna sunmak çağıdır yaşadığımız. Medyanın dikkatini çekmek için yaratıcı olma, farklı olma zorunluluğu vardır. Bazen hiç önemsenmeyen, küçük gibi görünen kıvılcımlar kocaman bir ateşe dönüşebilir.
Bu anlamda sunmuş olduğun fikri çok beğendim. Gazete manşetlerinde assubaylar yan ödemeyi az buldu gibi garip manşetlerin yerine assubaylar içtimaada manşeti daha çekici geldi. Kutluyorum.
Umarım gereken ilgiyi görür.
Sayın Erdal GÜNŞER öneriniz çok iyi, hepimiz göğsümüze ATATÜRK resimleri takarak elimizde bayraklarla eylemimizi yapmalıyız, ama NEREDE O CESUR YÜREK TEMAD GEN.BŞK., NEREDE CESUR YÜREK İLÇE BAŞKANLARI, NEREDE?..
İçtima yaparken birisi de kalkıp tekmil almaya gelir diye korkuyorum. 🙂
Korkmayın bence Sayın Çankaya, bu saatten sonra biz kime tekmil vereceğimizi biliyoruz. Amaç topluca karşılarına dikilmek. Saygılarımla…
Sayın Hüseyin ÇETİN şu ahvalde örneklemelerinizi biraz genişletebiliriz. Nerede o emekli assubaylar? Nerede o bastırılmış özgüvenini yitirmemiş TUNCER KÜÇÜK’ün arkadaşları…?
Sn.GÜNŞER Bey ! fikirleriniz umarım iyi bir organizasyonla gerçekleşir.. Gündem ve fark yaratmak sıradanlıktan uzak, ses getirebilecek eylemlerle olur.. Saygılarımla..
“HİÇBİRİMİZ HEPİMİZ KADAR AKILLI OLAMAYIZ” Japon Atasözü..