Dolar 34,8923
Euro 36,7828
Altın 3.046,04
BİST 10.058,47
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara 7°C
Hafif Yağmurlu
Ankara
7°C
Hafif Yağmurlu
Per 4°C
Cum 3°C
Cts 4°C
Paz 4°C

Rûhun Şâd Olsun da Şehidim, Sen Nesin?

"Yazarların yazıları kendi düşünce ve sorumluluklarını taşır"
12/09/2015 9:33 PM
17

manset

Fetret Dönemi

Topyekûn bir fetret döneminden geçiyoruz şu günlerde!

Bilhassa son on beş seneden beridir

Bu topraklara ayak basdığımızdan buyana hiç duyulmadık, hiç bilinmedik, hiç yaşanmadık vak’alar yaşıyoruz.

Her şey birbirine karışdı aslında…

İyi, kötüye; hak, bâtıla; kuru, yaşa; doğru, yanlışa; hak, haksızlığa; nâmus, nâmussuzluğa; kahraman, hâine…

Ve dahi

At izi, it izine…

*  *  *  *  *

Gömelim, Gel Seni Târihe Desem …

Koca Şâir Mehmet AKİF’in

Târihlere sığdıramadığı Mehmetcik;

İki metrelik tabutlara her gün üçer beşer tepilip

Memketin her yerinde gara toprağın bağrına sığışdırılırken

Şehit Yüzbaşı Ali’nin küçük ağabeyi Jandarma Yarbay Mehmet

Ve dahi

Adamdan daha adam, kadından daha kadın, yiğitden daha yiğit meçhûl Kadın Jandarma Asubay hâriç

Memleketin dört bir bucağı

Şehit Ali Yüzbaşının Deniz Asubayı olan büyük ağabeyi Mustafa gibi

Dut yemiş bülbül doldu…

images-01 

Binlerce seneden beri inanıp canımız bahâsına sahip çıkdığımız anânelerimiz, değerlerimiz, mukaddesâtımız üzerinde müthiş bir ifsât, tağşiş, tahrif, tezyif ve yozlaşdırma faaliyetine mâruz kalıyoruz.

Ve dahi sonu hiç de hayırlı olmayan bir meçhûle doğru koşar adım yuvarlanıp gidiyoruz…

Hırsızlığın, rüşvetin adı bağış oldu…

Ses kaydının adı dublaj, görüntü kaydının adı montaj, cürm-ü meşhudun adı şantaj oldu.

Polisler hırsızı değil fakat hırsızlar polisi kovalar oldu.

Hırsızı yakalayıp Kânuna teslim etmenin adı da linç kampanyası oldu…

Yobazlık-bağnazlık, fitne-fesat-nefret-irticânın yuvalandığı yerlerin ismi parti-kulüp-dernek-vakıf oldu.

Kaşarlı hırsızlar, azılı hainler, tescilli nâmussuzlar baş tacı…

Yalan-talan-dolan-dümen tezgah çevirmek makbul bir meslek oldu…

Çıfıt icâdı olan siyâset denen melânet; vatandaşı uyutmanın, kaz gibi yolmanın, memleketi bölmenin adı odu!

Balık, tavuk gibi kokuyor! Karpuz, kabak oldu!

Ekmek, ekmek gibi kokmuyor artık! Domates desen, domates değil…

Bilimin ve dahi sefâlet içinde, aç kalmak bahâsına memleketinde çalışan bilim adamlarının ismini unutduk.

Fakat sünnetsiz, abdestsiz, cibilliyetsiz, götü boklu ecnebî topcuları millî kahraman ilan etdik.

Bilimadamlarının ömrünü hasredip ilim adına yazdığı kitaplar raflarda eskiyor

Fakat

En âdisinden uyuşdurucu futbol haberleri veren gazeteler, yüzbinler satıyor…

Kızlar, erkekler ve dahi süt bebesi çocuklar… Hele hele analar;

Birbirlerinin yüzüne bakmakdan daha çok en bayağı, ahlâksız, beyin çürüten televizyon dizilerine bakar oldu…

Memleketi bölüp parçalamanın adı; açılım-çözüm oldu, demograaasi oldu, özgürlükkkk oldu.

Kahramanlar hain, hainler kahraman oldu. Taşları zincirle bağlayıp itlerin ipini çözdüler.

Her köşe bucağını ipsiz itlerin; soysuz, sopsuz insan bozmalarının istilâ etdiği ata yâdigarı koca memleketim

Külliyen sahipsiz, öksüz kaldı…images-02

Bizim köy gadar, goca goca gemilerin adı, gemicik oldu.

Siyâtsecilerin bindiği benzin canavarı milyon liralık arabalar için

Devlet kasasından harcanan milyarlarca lira çerez parası oldu.

Sokaklar;

Türkce konuşmayan, ne idüğü belli olmayan insanımsı mahlukât ile doldu.

İşin en kötüsü de

Sonu mutlak bir felâket olan bu gidişâtdan hepimiz memnun görünüyoruz.

Rahmetli babamın babası Hacı Sülük dedem bir gün şöyle dediydi;

Oğul! Adamı eyleyen toprakdır; toprak giderse, adamı zapdedemezsin!

Topraklar avuç avuç elden gidiyor da kimsenin umurunda değil!

Hem

Rey alıp millete hizmet etmek için seçilenlere,

Hem de

Özellikle rey verip seçenlere …

Öyle bir gün gelecek ki! Târih, bunun hesâbını bizlere muhakkak soracak!

*  *  *  *  *

Zehirli sarmaşık gibi bizleri sarıp sarmalayan bu kavram, tutum ve ahlâk yozlaşmasının içinden

Bugün sâdece birisine,

Hattâ en mukaddes olanına dokunacağız burada; Şehitlik …

Sâdece dinimiz İslâmda var olan şehitlik mefhumu konusunda, din açısından söyleyeceğimiz hiçbir şey olamaz!

Çünkü bu konuda ebediyyete kadar söylenebilecek, yapılabilecek herşeyi

1400 sene evvel bütün beşeriyete indirilen Kelâmıkadim tam olarak söylemiş.

Öyleyse, şehitlik meselesine

Ezber bozacak sözler irâd etmek üzere

Bize de burada, dünveyî ve dahi hukûkî açıdan bakmak kalıyor.

*  *  *  *  *

Vatan İçin!

Gara galem ile ak kağıdın üstüne çalagalem yazdığı Vatan İçin isimli vecizinde Bir garip Orhan Veli,

Yetmiş beş sene evvel şöyle dedi, şehitlik konusunda;

ek-02 

Orhan Veli’nin dediği minvâl üzere

Vatan borcu nâmus borcu deyip ortaya çıkan bizlerden

Kimileri nutuk atarak vatan borcunu ödemeyi tercih ederken

Kimilerimiz, tercihsiz öldük!

Şair O’dur ki

İçinde doğup büyüdüğü insanların ciğerini okuyabilsin!

Bir Garip Orhan Veli de

İşde tam da böyle yapdı.

Bakınız, yetmiş beş sene evvel dedikleri

Bugünlerde nasıl da aynıyla vâki oldu…

*  *  *  *  *

Şehit Kimdir?

Evvela,

Türk Ordusunun târihinde hiç görmediğimiz bir teşhircilik faaliyetine şâhid olduk, âhiren!

Genelkurmay Başkanlığımız, avuç dolusu paralar harcadı

Ve dahi

Kuyruk yağını bol bulmuş kasap gibi

Oraya buraya çarşaf çarşaf ilanlar yapışdırdı.

images-04 

Bu tutumuyla Genelkurmay Başkanlarımız

Türk milletinin en yüce ve dahi en mukaddes inancı olan şehitlik mertebesini kendilerince kutsamaya çalışdı…

*  *  *  *  *

Şehit, Kamyonet Kasasında!

Yüzde doksanı Türk düşmanı olan yabancıların eline geçen çok uluslu basın şirketlerine

Genelkurmay Başkanlarının apaz apaz para verip şehitliği teşhir etdiği günlerde

Hakkari’de şehit düşenimages-05

Ve dahi

Şahsî eşyalarını tıka basa doldurup

Belini sıkıca bağladığımız bavulları ile birlikte

Türk bayrağına sarılı tabutunu

Kamyonet kasasında taşımayı revâ gördüğümüz

Piyâde Binbaşı Murat ÖZYALÇIN’ı

Şehit ilan etdik, utanmadan, sıkılmadan!

*  *  *  *  *images-06

Askerliğini Asteğmen rütbesiyle

Ve dahi

Kantin subayı olarak yapan

Zamânın Başbakanı Sayın ERDOĞAN’ın

Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” dediği günlerde dahi

images-07 

Alınlarına, enselerine sıkılan gahpe gurşunlara hedef olup

Üçer beşer tabutlara tepdiğimiz

images-08 

Ve dahi

Memleketin bütün köşe bucağının “açık mezarlığa” döndüğü şu günlerde

images-09

Ana-babalarına “karakteri bozuk” dediğimiz askerlerimize

Şehit dedik, utanmadan, sıkılmadan!

*  *  *  *  *

images-10Türk Ordusunun tepesinde oturan ikinci adam Yaşar Efendi

Daha şunun şurasında ne dediydi, bal çiçek bir gazeteciye?

 “Babam zengin olsaydı

Ben de asker olmazdım

Subaya, Müdür

Asubaya, çaycı diyen bu adamı

Târih, işde bu sözleriyle yazdı kara sayfalarına…

Hiç düşünmeden sarf etdiği bu bayağı sözlerinden dolayı

Babası emekli bir Asubay olan Yaşar Efendiye

Bu utanç ömür boyu yeter de artar bile…

*  *  *  *  *

Bilirim Teyzem, Bilirim!

Uzman Onbaşı oğlunu şehit veren ananın koluna giren Kadın Asubay

Fukaralıkdan bahseden yüreği dağlanmış şehit anasını teselli etmek için

Ve dahi

Hem şehit anasının hem de kendisinin durumuna tercüman olsun diye şu sözleri sarfetdi, vehleten;

Teyzem, bilmem mi?

Zengin olan; asker de olmaz, şehit de …

images-10En üst  sınıfa mensub, en üst rütbeli ve dahi en üst dereceden maaş alan

Genelkurmay ikinci Başkanı bile kendi halinden memnun değil ise

Adam yerine bile konulmayan

Toprak damlı hânelerin yalın ayaklı çocuğu

Ve dahi

Ast sınıfa mensub, ast rütbeli ve ast dereceden maaş alan bir kadın “Ast” Subayımızın

İçinden geçirip de söyleyemediklerini varın siz tahayyül edin gayrı…

 ek-01

Gözleri kör olası fukaralıkdan kurtulmak değil fakat

Kellesini vermek uğruna

Ömrü boyunca hep yoksulluk sınırının “astında” aldığı maaşı ile

Sâdece garnını doyurmak için asker olduğunu itirâf eden bu yiğit Asubay kızımızın bahsetdiği

Şehitlik ne idi acap?..

*  *  *  *  *

images-12İki hafta evvel şehit düşen

Bir Uzman Çavuş evlâdımızın kız kardeşini

Başsağlığı dilemek için arayan Sayın Cumhurbaşkanı,

Beklediği bir tepkiye karşılık olarak

Bildiği bir cevâbı hemen yapışdırıverdi;

Ağabeyin de bu mesleği seçmeseydi”.

O, seçmez ise

Ben seçmez isem şâyet bu mesleği

Söyler misin bana, Sayın ERDOĞAN?

Memleketin hudûdunu,

Milletin malını, canını, nâmusunu

Ve dahi

Seni ve senin külliyeni kimler koruyacak?

*  *  *  *  *

İsmi lâzım değil, şimdi!

Öğretmen sıfatını haiz olmasına rağmen

Türkce konuşmayı dahi beceremeyen

Ve

Birkaç” dönem Millî Eğitim Bakanlığı görevi yapmış bir vekilin

Meclis’i toplamaya değmez dediği

Ve dahi

Birkaç Mehmet” diye ağzında gevelediği gözümüzün nûru askerimize

Hiç utanmadan, yüzü kızarmadan “şehit” dedi.

ek-03

*  *  *  *  *

Bu makâleyi kalemin ucundan sırkıtmak için zaman törpülediğim günün

Bir hafta evvelinde konuşan Enerji Ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner YILDIZ da

Şehitlik konusuna kendince bir izah getirdi…images-13

Kendisi de bir Asubay çocuğu olan

Ve

Kel alâka bir konuda laf geveleyen sayın bakanımız,

Basın mensublarına gün görmemiş müthiş bir sırrını fâş eyledi.

Ve dahi şöyle bir nutuk atdı; “Benim amacım, Allah nasip ederse şehit olmaktır!

Bakan Taner YILDIZ da

Şehitlik konusunda kendi düşüncesini basın-yayın mensublarıyla paylaşarak

Vatan borcunu ödedi…

*  *  *  *  *images-14

Çok değil, daha şunun şurasında bir-iki gün evvel

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN

Bir şehidin cenâze namazına iştirâk etdi…

Önce;

İmamın arkasında,

Fakat cemaatin en önünde, mü’minler ile birlikde saf tutup namaz kıldı.images-15

Sonra;

Mikrofonu eline alan imam, âdet olduğu üzere

Şehitliğin faziletini anlatmaya başladı cemaate.

Namaz esnâsında arkasına aldığı cemaate

Bu kez yüzünü dönen imam,

Cemaatden şehit için helâllik istedi.

Şehit tabutunu omuzlarına almak üzere cemaatin hareketlendiği anda Cumhurbaşkanı ERDOĞAN,

İmamın yanına doğru atdı kendini…

Kıvrak bir hamle daha yapıp

İmamın elindeki mikrofonu sol eliyle kapdı…

ERDOĞAN,

Boşda kalan sağ elini de

Musallâ taşının üstünde, Türk bayrağına sarılı duran şehit tabutunun üzerine koydu.

Ve dahi şöyle nutuk atdı;images-16

Şehitlik,

Peygamberlikden sonra en yüce makâmdır.

Makâmların yücesi böyle bir makâma,

Ahmet kardeşimiz ulaşmış durumda”.

Peygamberlikden sonra en yüce makâm dediği şehitlik mertebesine ulaşmak yerine

Cumhurbaşkanı Sayın ERDOĞAN da

Atdığı bu nutuk ile vatan borcunu ödedi…

*  *  *  *  *

Omuzlarındaki yıldızların kaç mikron altın kaplananacağı için dahi Kânun buyuran gomutanlarımızın ise

Şehit ve şehitlik konusunda ne söylediklerini buraya yazmaya tenezzül bile etmiyorum.

Çünkü;

Şehit ve şehitlik konusunda iki satırlık bir Kânun maddesi hazırlamak yerine

Üzülmüş gibi görünmek için gözlerine takdıkları kara camlı gözlüklerin arkasına aslında saklanıp

Dirisine insan muamelesini çok gördükleri askerlerin şehit tabutları başında sap gibi dikildiler

Ve dahi

Gerdanlarını kıvıra kıvıra ıstılâh parçalayıp

Bugüne kadar sâdece nutuk üfürdüler!..

images-17 

*  *  *  *  *

Şehit Nedir?

Peki,

Şehit deyip duruyoruz!

images-18

Bugün meriyyetde olan mevzuâtımıza göre

Şehit nedir Allah aşkına?..

Kime şehit diyoruz?

Rûhun şâd olsun da

Şehidim, sen nesin?

Kışla içinde, hem de tüfekle öldürülen Piyâde Asubayımız şehit kabul edilmez iken

Nasıl oluyor da

Yatağında eceliyle ölen kalın enseli kimi zevât şehit kabul edilebiliyor?

Yatağında ölen de şehit olur mu, demeyin ha!

Derseniz şâyet,

Ağustos ısıcağında pazar tezgahına dökülmüş Ayaş tarla domatesi gibi kızarıverirsiniz maazallah!

Ana Kânunumuzda ve sair Kânunlarımızda şehidin ve şehitliğin tanımı var mı?

Ve dahi bir hukuk ucûbesi olarak yaşamaya hâlâ devâm eden

MSB’nin mahkemesi Askerî Yüksek İdâre Mahkemesi

Şehit ve şehitlik konusunda bugüne kadar nasıl karârlar vermiş acap?

*  *  *  *  *

İltifat buyurursanız şâyet,

Suâlleri cevâplamaya sondan başlayalım.

Askerî Yüksek İdâre Mahkemesi (AYİM), mâlûm, idârenin, bir başka ifâde ile Millî Savunma Bakanının gölgesinde çalışıp karâr veren emir kulu bir mahkeme.

Anayasa Mahkemesine şahsî müracaat etmek hakkı daha şunun şurasında bir iki sene evvel lutfedildi. Bu târihden evvel, AYİM hem ilk hem de son kademe asker mahkemesi idi. AYİM’in hâkim kılıklı subayları, gözlerini kapatıyor vazifesini yapıyordu. MSB’nin emir-gomuta zenciri içinde verdiği karârlara kılıf uydurmakdan ve dahi bu karârları aklayıp paklamakdan başka hiçbir görevi yokdu aslında.

Emir gomuta zenciri içinde emir alıp vicdânını satan hukukcular nerede diye sorarsanız şâyet

Eski Tüfek size, Başkent’deki Merâsim Sokağın yolunu gösderir.

İşde, bu mahkeme, bakınız kimler hakkında ne fetvâlar vermişler;

AYİM’in Er Hakkında Verdiği “Şehit Değildir” Fetvâsı

Hudut birliğinde görevli Er, askerî aracın devrilmesi sonucu vefât etmiş. Birlik komutanı, rahmetli Er için Şehâdet Belgesi vermemiş. Askerin babası, çâresiz AYİM’e vurmuş kafasını.

AYİM’in hukukcu görünümlü subayları, vefât eden Erimizi mevcut mevzuat(!) hükümüne göre şehit saymamış.

images-19 

*  *  *  *  *

AYİM’in Asteğmen Hakkında Verdiği “Şehitdir” Fetvâsı

Karakol komutanı Asteğmen, arazide bir mühimmat bulmuş. Eline alıp incelediği esnâda, mühimmatın patlamasıyla vefât etmiş. Birlik komutanı, Asteğmen için Şehâdet Belgesi tanzim etmemiş. Asteğmenin babası, gene çâresiz AYİM’e müracaat etmiş.

AYİM, bu kez hiç yapmadığı bir şey yapmış ve rahmetli Asteğmenin şehit olduğuna dair fetvâ vermiş.

 images-20

 images-21

 images-22

*  *  *  *  *

AYİM’in Asubay Hakkında Verdiği “Şehit Değildir” Fetvâsı

Bu davâda ise ruh hastası Er, Nöbetçi Asubayı silahla öldürmüş. Er’imiz ruh hastası ve dahi silahlı nöbet tutması yasak. Fakat bir tüfek ele geçirmiş ve Nöbetci Asubayı kışla içinde, herkesin gözü önünde öldürmüş. Asubay hakkında birlik komutanı, Şehâdet Belgesi vermemiş. Merhum Asubayın babası, AYİM’e dâva açmış.

Hâkim cübbesini çıkartıp Şeyh Ül İslâm cübbesini giyen AYİM’in hukukcuları,

Asubayın şehit olmadığına dâir fetvâ vermiş.

images-23 

images-24

Hemen yukarıdaki sayfada bir hususa dikkat buyurunuz.

Sayfanın altında maviye boyadığım karâr cümlesinde şöyle diyor AYİM;

Yasal dayanaktan yoksun davanın REDDİNE,

Şimdi,

AYİM’in soytarı kılıklı başkanına buradan soruyorum.

Yasal dayanakdan yoksun dediğin işbu davâ

Allah aşkına söyle bana

Hangi yasaya göre, dayanakdan yoksun?

Şehitlik konusunda bir yasa var mı ki

Hakkında fetvâ verdiğin bu davâ,

Dayanakdan yoksun olsun be, hukukcu bozmaları…

*  *  *  *  *

Millî Savunma Bakanlığının emireri mahkemesi olan AYİM’in

Vazifesi başında vefât eden askerlerin şehit olmadığına dâir verdiği fetvâlar

Yukarıda gördükleriniz ile sınırlı değil elbet.

Zırvalamak istiyorsan şâyet.

Suya yazı yaz; kumdan kale yap; davul tozu topla durmadan… Malzeme sıkıntısı mı var şu memleketde?

Cübbesini sırtına giyince kendini Şeyh Ül İslâm zanneden AYİM’in subay bozması hukukcuları

Henüz Kânunu bile olmayan şehitlik hakkında bakınız daha ne fetvâlar yumurtalamış…

images-25

Fetvâ Makâmı AYİM

Uhrevî bir konu olan ve dahi sâdece dinimiz İslâmda târif edilen şehitlik hususunda

Dünyevî konularla ilgilenen bir mahkemenin yukarıda gördüğünüz hukuk garâbetinden farklı karârlar vermesini beklemek akıl ile bağdaşmaz.images-26

Ancak burada bir doğruyu teslim etmeye mecburuz. Bütün bu hukuk rezâletinin asıl müsebbibi AYİM değildir. AYİM, elindeki Yönergeye bakmış, gözlerini kapatmış, vicdânlarını da karartıp karârını vermişdir.

Hukukun istinatgâhı, Kânundur. Fakat en az Kânun kadar önemli bir başka unsur daha vardır; Karâr veren hukuk adamlarının sağlam vicdânları… Vicdânını karartan, hele hele gözlerini kapatan AYİM hukukcularından başka bir şey beklenemezdi.

Burada en büyük suç ve daha da önemlisi günâh, şehitlik Kânununu bugüne çıkartmayan Millî Savunma Bakanları ve dahi Genelkurmay Başkanlarının boynundadır.

Peki, bu konuda AYİM’i yıkayıp pakladık mı? Elbetde hayır.

Subay bozması hukukcular ve dahi hukukcu bozması kurmay subaylar abuk subuk konularda tez yumurtalayıp doktor, doçent, hattâ profesör olmak için gıçlarını yırtıyorlar. Bu subaylardan bir dânesi dahi çıkıp da şehitlik hakkında niye bir tez yazmaz? Bu konudaki hukûki boşluğu niye gündem etmezler? İşde bu konuda AYİM’in subaydan dönme hukukcuları ve hukukcu bozması kurmay subayları da Millî Savunma Bakanları ve dahi Genelkurmay Başkanları kadar Kânun huzurunda suçlu ve dahi Allah indinde günâhkârdır.

1400 seneden beri İslâm dininin bayrakdarlığını yapıp şehitlik itikadı ile yaşayan

Ve dahi

Şehit olmayı en yüce, en mukaddes mertebe bilen Türk Ordusu,

Şehitlik Kânununu hazırlayıp Meclise göndermek için daha ne bekliyor?

*  *  *  *  *

Yukarıda okuduğunuz Piyâde Asubay hakkında AYİM’in verdiği karârın can damarı

Aşağıda okuduğunuz şu cümledir;

images-27 

*  *  *  *  *

Subaya Kılıç İçin Kânun, Şehit İçin Yönerge

1944 senesinde kılıç veremedikleri

Bugün artık hepsi ölmüş üç beş subaya kılıç vermek için

Gudretli gomutanlarımız

Ve dahi Millî Savunma Bakanlarımız

Sekiz sene içinde

Tam üç kere Kânun buyurdular.

 images-28

Fakat

İki maddelik Şehitlik Kânunu hazırlayıp Meclise göndermeye

Kurmayından, mühendisinden, öğretmeninden, profesöründen hâkimine kadar

75 seneden beri

Hiçbir Millî Savunma Bakanı

Ve dahi

Hiçbir Subayın ciğeri yetmedi…

*  *  *  *  *

Peki,

Kışlasında, vatan borcunu canıyla ödeyen Erlerimiz, Asubaylarımız ve Subaylarımız şehit kabul edilmez iken

Aynı devletin, aynı ordunun Millî Savunma Bakanları ve Orgeneral/Oramiralleri

Bakınız, kendileri için ne yapmışlar?

images-30 

Şehitlik Yönergesinin yukarıdaki hükmünü gördüğümde nutkum tutuldu vehleten…

İki maddelik bir Şehitlik Kânunu çıkartmak için bugüne gadar goca gıçlarını gımıldatmayan

Millî Savunma Bakanları ve Orgeneral/Oramiraller

Yukarıda gördüğünüz Yönerge maddesine göre

Yatağında osdura osdura ölseler bile

Şehitliğe gömülecekler…

Yüce Türk Milletine buradan fâş ediyorum…

images-30 

*  *  *  *  *

Kimmiş bu şehit Bakanlar, Orgeneraller/Oramiraller dedim kendi kendime

Ve dahi

Bir istidâ yolladım, Sayın Millî Savunma Bakanına.

images-31 

Ben kendimi bildim bileli Millî Savunma Bakanlığı goltuğunda sâdece oturan Sayın Vecdi GÖNÜL

Tenezzül edip de bakalım bize cevâp verecek mi?

*  *  *  *  *

Şehidin Adı Yok!

Bugün meriyyetde olan Kânunumuza gelince…

Açıp bakdım, Zottirik Kenan’ın doğurduğu 1982 neşetli ucûbesine

İşde, Ana Kânunu aşağıda görüyorsunuz!

Sâdece iki maddesinde “şehit kelimesi var.

Onlar da şehitlerin dul ve yetimleri hakkında…

images-32 

Bir başka ifâde ile

Ana Kânunumuzda şehit ve şehitliğin tanımı hakkında tek kelime yok!

Olmadığını görünce, ben de inanamadım.

Şehitlik konusu belki başka Kânunlarda vardır diyerek

İşin aslını, işin sâhibi Millî Savunma Bakanına sorayım dedim.

Ve dahi şöyle kısa bir dilekce gönderdim yüce makâmlarına.

images-33  

Kısa dilekceme

Kısacık zamân içinde

Kıpkısa bir cevâp geldi…

images-34 

Gördünüz işde!

Türk Ordusunda şehit’i târif eden bir düzenleme yok imiş!

Peki,

Vatanı uğruna canını veren bir askerin şehit olup olmadığına neye göre karâr veriyorsunuz?

Şeyh Ül İslâm cübbesini giydirdiğiniz AYİM’e abuk subuk fetvâ verdiriyorsunuz

Ya da

Yazı tura attırıyorsunuz herhâlde…

Yukarıda gördüğünüz cevâp hakkında,

Şu anda başka bir şey söylemekden, ben şahsen ve külliyen âcizim!…

Kelimenin tam anlamıyla

Nutkum tutuldu!…

images-35 

Târihlere bile sığdıramadığım, ey şehidim!

Rûhun şâd olsun da

Sen, nesin?..

 

 brove

 

 

 

 

Şükrü IRBIK

(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.

 

*** Kaynak göstermek ve açılır bağlantı (active link) vermek koşuluyla alıntı yapılabilir.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
20/11/2023 7:07 AM
19/07/2023 4:21 PM
09/04/2023 8:42 PM
05/01/2023 10:48 AM
06/09/2022 8:54 AM
10/04/2021 4:21 PM
27/12/2020 4:42 PM
07/10/2020 11:36 AM
23/03/2020 6:55 PM
02/02/2020 6:34 PM
24/09/2019 4:16 PM
01/08/2019 5:55 PM
05/04/2019 5:53 PM
02/03/2019 3:06 PM
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Rûhun Şâd Olsun da Şehidim, Sen Nesin?

"Yazarların yazıları kendi düşünce ve sorumluluklarını taşır"
12/09/2015 9:33 PM
1

manset

Fetret Dönemi

Topyekûn bir fetret döneminden geçiyoruz şu günlerde!

Bilhassa son on beş seneden beridir

Bu topraklara ayak basdığımızdan buyana hiç duyulmadık, hiç bilinmedik, hiç yaşanmadık vak’alar yaşıyoruz.

Her şey birbirine karışdı aslında…

İyi, kötüye; hak, bâtıla; kuru, yaşa; doğru, yanlışa; hak, haksızlığa; nâmus, nâmussuzluğa; kahraman, hâine…

Ve dahi

At izi, it izine…

*  *  *  *  *

Gömelim, Gel Seni Târihe Desem …

Koca Şâir Mehmet AKİF’in

Târihlere sığdıramadığı Mehmetcik;

İki metrelik tabutlara her gün üçer beşer tepilip

Memketin her yerinde gara toprağın bağrına sığışdırılırken

Şehit Yüzbaşı Ali’nin küçük ağabeyi Jandarma Yarbay Mehmet

Ve dahi

Adamdan daha adam, kadından daha kadın, yiğitden daha yiğit meçhûl Kadın Jandarma Asubay hâriç

Memleketin dört bir bucağı

Şehit Ali Yüzbaşının Deniz Asubayı olan büyük ağabeyi Mustafa gibi

Dut yemiş bülbül doldu…

images-01 

Binlerce seneden beri inanıp canımız bahâsına sahip çıkdığımız anânelerimiz, değerlerimiz, mukaddesâtımız üzerinde müthiş bir ifsât, tağşiş, tahrif, tezyif ve yozlaşdırma faaliyetine mâruz kalıyoruz.

Ve dahi sonu hiç de hayırlı olmayan bir meçhûle doğru koşar adım yuvarlanıp gidiyoruz…

Hırsızlığın, rüşvetin adı bağış oldu…

Ses kaydının adı dublaj, görüntü kaydının adı montaj, cürm-ü meşhudun adı şantaj oldu.

Polisler hırsızı değil fakat hırsızlar polisi kovalar oldu.

Hırsızı yakalayıp Kânuna teslim etmenin adı da linç kampanyası oldu…

Yobazlık-bağnazlık, fitne-fesat-nefret-irticânın yuvalandığı yerlerin ismi parti-kulüp-dernek-vakıf oldu.

Kaşarlı hırsızlar, azılı hainler, tescilli nâmussuzlar baş tacı…

Yalan-talan-dolan-dümen tezgah çevirmek makbul bir meslek oldu…

Çıfıt icâdı olan siyâset denen melânet; vatandaşı uyutmanın, kaz gibi yolmanın, memleketi bölmenin adı odu!

Balık, tavuk gibi kokuyor! Karpuz, kabak oldu!

Ekmek, ekmek gibi kokmuyor artık! Domates desen, domates değil…

Bilimin ve dahi sefâlet içinde, aç kalmak bahâsına memleketinde çalışan bilim adamlarının ismini unutduk.

Fakat sünnetsiz, abdestsiz, cibilliyetsiz, götü boklu ecnebî topcuları millî kahraman ilan etdik.

Bilimadamlarının ömrünü hasredip ilim adına yazdığı kitaplar raflarda eskiyor

Fakat

En âdisinden uyuşdurucu futbol haberleri veren gazeteler, yüzbinler satıyor…

Kızlar, erkekler ve dahi süt bebesi çocuklar… Hele hele analar;

Birbirlerinin yüzüne bakmakdan daha çok en bayağı, ahlâksız, beyin çürüten televizyon dizilerine bakar oldu…

Memleketi bölüp parçalamanın adı; açılım-çözüm oldu, demograaasi oldu, özgürlükkkk oldu.

Kahramanlar hain, hainler kahraman oldu. Taşları zincirle bağlayıp itlerin ipini çözdüler.

Her köşe bucağını ipsiz itlerin; soysuz, sopsuz insan bozmalarının istilâ etdiği ata yâdigarı koca memleketim

Külliyen sahipsiz, öksüz kaldı…images-02

Bizim köy gadar, goca goca gemilerin adı, gemicik oldu.

Siyâtsecilerin bindiği benzin canavarı milyon liralık arabalar için

Devlet kasasından harcanan milyarlarca lira çerez parası oldu.

Sokaklar;

Türkce konuşmayan, ne idüğü belli olmayan insanımsı mahlukât ile doldu.

İşin en kötüsü de

Sonu mutlak bir felâket olan bu gidişâtdan hepimiz memnun görünüyoruz.

Rahmetli babamın babası Hacı Sülük dedem bir gün şöyle dediydi;

Oğul! Adamı eyleyen toprakdır; toprak giderse, adamı zapdedemezsin!

Topraklar avuç avuç elden gidiyor da kimsenin umurunda değil!

Hem

Rey alıp millete hizmet etmek için seçilenlere,

Hem de

Özellikle rey verip seçenlere …

Öyle bir gün gelecek ki! Târih, bunun hesâbını bizlere muhakkak soracak!

*  *  *  *  *

Zehirli sarmaşık gibi bizleri sarıp sarmalayan bu kavram, tutum ve ahlâk yozlaşmasının içinden

Bugün sâdece birisine,

Hattâ en mukaddes olanına dokunacağız burada; Şehitlik …

Sâdece dinimiz İslâmda var olan şehitlik mefhumu konusunda, din açısından söyleyeceğimiz hiçbir şey olamaz!

Çünkü bu konuda ebediyyete kadar söylenebilecek, yapılabilecek herşeyi

1400 sene evvel bütün beşeriyete indirilen Kelâmıkadim tam olarak söylemiş.

Öyleyse, şehitlik meselesine

Ezber bozacak sözler irâd etmek üzere

Bize de burada, dünveyî ve dahi hukûkî açıdan bakmak kalıyor.

*  *  *  *  *

Vatan İçin!

Gara galem ile ak kağıdın üstüne çalagalem yazdığı Vatan İçin isimli vecizinde Bir garip Orhan Veli,

Yetmiş beş sene evvel şöyle dedi, şehitlik konusunda;

ek-02 

Orhan Veli’nin dediği minvâl üzere

Vatan borcu nâmus borcu deyip ortaya çıkan bizlerden

Kimileri nutuk atarak vatan borcunu ödemeyi tercih ederken

Kimilerimiz, tercihsiz öldük!

Şair O’dur ki

İçinde doğup büyüdüğü insanların ciğerini okuyabilsin!

Bir Garip Orhan Veli de

İşde tam da böyle yapdı.

Bakınız, yetmiş beş sene evvel dedikleri

Bugünlerde nasıl da aynıyla vâki oldu…

*  *  *  *  *

Şehit Kimdir?

Evvela,

Türk Ordusunun târihinde hiç görmediğimiz bir teşhircilik faaliyetine şâhid olduk, âhiren!

Genelkurmay Başkanlığımız, avuç dolusu paralar harcadı

Ve dahi

Kuyruk yağını bol bulmuş kasap gibi

Oraya buraya çarşaf çarşaf ilanlar yapışdırdı.

images-04 

Bu tutumuyla Genelkurmay Başkanlarımız

Türk milletinin en yüce ve dahi en mukaddes inancı olan şehitlik mertebesini kendilerince kutsamaya çalışdı…

*  *  *  *  *

Şehit, Kamyonet Kasasında!

Yüzde doksanı Türk düşmanı olan yabancıların eline geçen çok uluslu basın şirketlerine

Genelkurmay Başkanlarının apaz apaz para verip şehitliği teşhir etdiği günlerde

Hakkari’de şehit düşenimages-05

Ve dahi

Şahsî eşyalarını tıka basa doldurup

Belini sıkıca bağladığımız bavulları ile birlikte

Türk bayrağına sarılı tabutunu

Kamyonet kasasında taşımayı revâ gördüğümüz

Piyâde Binbaşı Murat ÖZYALÇIN’ı

Şehit ilan etdik, utanmadan, sıkılmadan!

*  *  *  *  *images-06

Askerliğini Asteğmen rütbesiyle

Ve dahi

Kantin subayı olarak yapan

Zamânın Başbakanı Sayın ERDOĞAN’ın

Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” dediği günlerde dahi

images-07 

Alınlarına, enselerine sıkılan gahpe gurşunlara hedef olup

Üçer beşer tabutlara tepdiğimiz

images-08 

Ve dahi

Memleketin bütün köşe bucağının “açık mezarlığa” döndüğü şu günlerde

images-09

Ana-babalarına “karakteri bozuk” dediğimiz askerlerimize

Şehit dedik, utanmadan, sıkılmadan!

*  *  *  *  *

images-10Türk Ordusunun tepesinde oturan ikinci adam Yaşar Efendi

Daha şunun şurasında ne dediydi, bal çiçek bir gazeteciye?

 “Babam zengin olsaydı

Ben de asker olmazdım

Subaya, Müdür

Asubaya, çaycı diyen bu adamı

Târih, işde bu sözleriyle yazdı kara sayfalarına…

Hiç düşünmeden sarf etdiği bu bayağı sözlerinden dolayı

Babası emekli bir Asubay olan Yaşar Efendiye

Bu utanç ömür boyu yeter de artar bile…

*  *  *  *  *

Bilirim Teyzem, Bilirim!

Uzman Onbaşı oğlunu şehit veren ananın koluna giren Kadın Asubay

Fukaralıkdan bahseden yüreği dağlanmış şehit anasını teselli etmek için

Ve dahi

Hem şehit anasının hem de kendisinin durumuna tercüman olsun diye şu sözleri sarfetdi, vehleten;

Teyzem, bilmem mi?

Zengin olan; asker de olmaz, şehit de …

images-10En üst  sınıfa mensub, en üst rütbeli ve dahi en üst dereceden maaş alan

Genelkurmay ikinci Başkanı bile kendi halinden memnun değil ise

Adam yerine bile konulmayan

Toprak damlı hânelerin yalın ayaklı çocuğu

Ve dahi

Ast sınıfa mensub, ast rütbeli ve ast dereceden maaş alan bir kadın “Ast” Subayımızın

İçinden geçirip de söyleyemediklerini varın siz tahayyül edin gayrı…

 ek-01

Gözleri kör olası fukaralıkdan kurtulmak değil fakat

Kellesini vermek uğruna

Ömrü boyunca hep yoksulluk sınırının “astında” aldığı maaşı ile

Sâdece garnını doyurmak için asker olduğunu itirâf eden bu yiğit Asubay kızımızın bahsetdiği

Şehitlik ne idi acap?..

*  *  *  *  *

images-12İki hafta evvel şehit düşen

Bir Uzman Çavuş evlâdımızın kız kardeşini

Başsağlığı dilemek için arayan Sayın Cumhurbaşkanı,

Beklediği bir tepkiye karşılık olarak

Bildiği bir cevâbı hemen yapışdırıverdi;

Ağabeyin de bu mesleği seçmeseydi”.

O, seçmez ise

Ben seçmez isem şâyet bu mesleği

Söyler misin bana, Sayın ERDOĞAN?

Memleketin hudûdunu,

Milletin malını, canını, nâmusunu

Ve dahi

Seni ve senin külliyeni kimler koruyacak?

*  *  *  *  *

İsmi lâzım değil, şimdi!

Öğretmen sıfatını haiz olmasına rağmen

Türkce konuşmayı dahi beceremeyen

Ve

Birkaç” dönem Millî Eğitim Bakanlığı görevi yapmış bir vekilin

Meclis’i toplamaya değmez dediği

Ve dahi

Birkaç Mehmet” diye ağzında gevelediği gözümüzün nûru askerimize

Hiç utanmadan, yüzü kızarmadan “şehit” dedi.

ek-03

*  *  *  *  *

Bu makâleyi kalemin ucundan sırkıtmak için zaman törpülediğim günün

Bir hafta evvelinde konuşan Enerji Ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner YILDIZ da

Şehitlik konusuna kendince bir izah getirdi…images-13

Kendisi de bir Asubay çocuğu olan

Ve

Kel alâka bir konuda laf geveleyen sayın bakanımız,

Basın mensublarına gün görmemiş müthiş bir sırrını fâş eyledi.

Ve dahi şöyle bir nutuk atdı; “Benim amacım, Allah nasip ederse şehit olmaktır!

Bakan Taner YILDIZ da

Şehitlik konusunda kendi düşüncesini basın-yayın mensublarıyla paylaşarak

Vatan borcunu ödedi…

*  *  *  *  *images-14

Çok değil, daha şunun şurasında bir-iki gün evvel

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN

Bir şehidin cenâze namazına iştirâk etdi…

Önce;

İmamın arkasında,

Fakat cemaatin en önünde, mü’minler ile birlikde saf tutup namaz kıldı.images-15

Sonra;

Mikrofonu eline alan imam, âdet olduğu üzere

Şehitliğin faziletini anlatmaya başladı cemaate.

Namaz esnâsında arkasına aldığı cemaate

Bu kez yüzünü dönen imam,

Cemaatden şehit için helâllik istedi.

Şehit tabutunu omuzlarına almak üzere cemaatin hareketlendiği anda Cumhurbaşkanı ERDOĞAN,

İmamın yanına doğru atdı kendini…

Kıvrak bir hamle daha yapıp

İmamın elindeki mikrofonu sol eliyle kapdı…

ERDOĞAN,

Boşda kalan sağ elini de

Musallâ taşının üstünde, Türk bayrağına sarılı duran şehit tabutunun üzerine koydu.

Ve dahi şöyle nutuk atdı;images-16

Şehitlik,

Peygamberlikden sonra en yüce makâmdır.

Makâmların yücesi böyle bir makâma,

Ahmet kardeşimiz ulaşmış durumda”.

Peygamberlikden sonra en yüce makâm dediği şehitlik mertebesine ulaşmak yerine

Cumhurbaşkanı Sayın ERDOĞAN da

Atdığı bu nutuk ile vatan borcunu ödedi…

*  *  *  *  *

Omuzlarındaki yıldızların kaç mikron altın kaplananacağı için dahi Kânun buyuran gomutanlarımızın ise

Şehit ve şehitlik konusunda ne söylediklerini buraya yazmaya tenezzül bile etmiyorum.

Çünkü;

Şehit ve şehitlik konusunda iki satırlık bir Kânun maddesi hazırlamak yerine

Üzülmüş gibi görünmek için gözlerine takdıkları kara camlı gözlüklerin arkasına aslında saklanıp

Dirisine insan muamelesini çok gördükleri askerlerin şehit tabutları başında sap gibi dikildiler

Ve dahi

Gerdanlarını kıvıra kıvıra ıstılâh parçalayıp

Bugüne kadar sâdece nutuk üfürdüler!..

images-17 

*  *  *  *  *

Şehit Nedir?

Peki,

Şehit deyip duruyoruz!

images-18

Bugün meriyyetde olan mevzuâtımıza göre

Şehit nedir Allah aşkına?..

Kime şehit diyoruz?

Rûhun şâd olsun da

Şehidim, sen nesin?

Kışla içinde, hem de tüfekle öldürülen Piyâde Asubayımız şehit kabul edilmez iken

Nasıl oluyor da

Yatağında eceliyle ölen kalın enseli kimi zevât şehit kabul edilebiliyor?

Yatağında ölen de şehit olur mu, demeyin ha!

Derseniz şâyet,

Ağustos ısıcağında pazar tezgahına dökülmüş Ayaş tarla domatesi gibi kızarıverirsiniz maazallah!

Ana Kânunumuzda ve sair Kânunlarımızda şehidin ve şehitliğin tanımı var mı?

Ve dahi bir hukuk ucûbesi olarak yaşamaya hâlâ devâm eden

MSB’nin mahkemesi Askerî Yüksek İdâre Mahkemesi

Şehit ve şehitlik konusunda bugüne kadar nasıl karârlar vermiş acap?

*  *  *  *  *

İltifat buyurursanız şâyet,

Suâlleri cevâplamaya sondan başlayalım.

Askerî Yüksek İdâre Mahkemesi (AYİM), mâlûm, idârenin, bir başka ifâde ile Millî Savunma Bakanının gölgesinde çalışıp karâr veren emir kulu bir mahkeme.

Anayasa Mahkemesine şahsî müracaat etmek hakkı daha şunun şurasında bir iki sene evvel lutfedildi. Bu târihden evvel, AYİM hem ilk hem de son kademe asker mahkemesi idi. AYİM’in hâkim kılıklı subayları, gözlerini kapatıyor vazifesini yapıyordu. MSB’nin emir-gomuta zenciri içinde verdiği karârlara kılıf uydurmakdan ve dahi bu karârları aklayıp paklamakdan başka hiçbir görevi yokdu aslında.

Emir gomuta zenciri içinde emir alıp vicdânını satan hukukcular nerede diye sorarsanız şâyet

Eski Tüfek size, Başkent’deki Merâsim Sokağın yolunu gösderir.

İşde, bu mahkeme, bakınız kimler hakkında ne fetvâlar vermişler;

AYİM’in Er Hakkında Verdiği “Şehit Değildir” Fetvâsı

Hudut birliğinde görevli Er, askerî aracın devrilmesi sonucu vefât etmiş. Birlik komutanı, rahmetli Er için Şehâdet Belgesi vermemiş. Askerin babası, çâresiz AYİM’e vurmuş kafasını.

AYİM’in hukukcu görünümlü subayları, vefât eden Erimizi mevcut mevzuat(!) hükümüne göre şehit saymamış.

images-19 

*  *  *  *  *

AYİM’in Asteğmen Hakkında Verdiği “Şehitdir” Fetvâsı

Karakol komutanı Asteğmen, arazide bir mühimmat bulmuş. Eline alıp incelediği esnâda, mühimmatın patlamasıyla vefât etmiş. Birlik komutanı, Asteğmen için Şehâdet Belgesi tanzim etmemiş. Asteğmenin babası, gene çâresiz AYİM’e müracaat etmiş.

AYİM, bu kez hiç yapmadığı bir şey yapmış ve rahmetli Asteğmenin şehit olduğuna dair fetvâ vermiş.

 images-20

 images-21

 images-22

*  *  *  *  *

AYİM’in Asubay Hakkında Verdiği “Şehit Değildir” Fetvâsı

Bu davâda ise ruh hastası Er, Nöbetçi Asubayı silahla öldürmüş. Er’imiz ruh hastası ve dahi silahlı nöbet tutması yasak. Fakat bir tüfek ele geçirmiş ve Nöbetci Asubayı kışla içinde, herkesin gözü önünde öldürmüş. Asubay hakkında birlik komutanı, Şehâdet Belgesi vermemiş. Merhum Asubayın babası, AYİM’e dâva açmış.

Hâkim cübbesini çıkartıp Şeyh Ül İslâm cübbesini giyen AYİM’in hukukcuları,

Asubayın şehit olmadığına dâir fetvâ vermiş.

images-23 

images-24

Hemen yukarıdaki sayfada bir hususa dikkat buyurunuz.

Sayfanın altında maviye boyadığım karâr cümlesinde şöyle diyor AYİM;

Yasal dayanaktan yoksun davanın REDDİNE,

Şimdi,

AYİM’in soytarı kılıklı başkanına buradan soruyorum.

Yasal dayanakdan yoksun dediğin işbu davâ

Allah aşkına söyle bana

Hangi yasaya göre, dayanakdan yoksun?

Şehitlik konusunda bir yasa var mı ki

Hakkında fetvâ verdiğin bu davâ,

Dayanakdan yoksun olsun be, hukukcu bozmaları…

*  *  *  *  *

Millî Savunma Bakanlığının emireri mahkemesi olan AYİM’in

Vazifesi başında vefât eden askerlerin şehit olmadığına dâir verdiği fetvâlar

Yukarıda gördükleriniz ile sınırlı değil elbet.

Zırvalamak istiyorsan şâyet.

Suya yazı yaz; kumdan kale yap; davul tozu topla durmadan… Malzeme sıkıntısı mı var şu memleketde?

Cübbesini sırtına giyince kendini Şeyh Ül İslâm zanneden AYİM’in subay bozması hukukcuları

Henüz Kânunu bile olmayan şehitlik hakkında bakınız daha ne fetvâlar yumurtalamış…

images-25

Fetvâ Makâmı AYİM

Uhrevî bir konu olan ve dahi sâdece dinimiz İslâmda târif edilen şehitlik hususunda

Dünyevî konularla ilgilenen bir mahkemenin yukarıda gördüğünüz hukuk garâbetinden farklı karârlar vermesini beklemek akıl ile bağdaşmaz.images-26

Ancak burada bir doğruyu teslim etmeye mecburuz. Bütün bu hukuk rezâletinin asıl müsebbibi AYİM değildir. AYİM, elindeki Yönergeye bakmış, gözlerini kapatmış, vicdânlarını da karartıp karârını vermişdir.

Hukukun istinatgâhı, Kânundur. Fakat en az Kânun kadar önemli bir başka unsur daha vardır; Karâr veren hukuk adamlarının sağlam vicdânları… Vicdânını karartan, hele hele gözlerini kapatan AYİM hukukcularından başka bir şey beklenemezdi.

Burada en büyük suç ve daha da önemlisi günâh, şehitlik Kânununu bugüne çıkartmayan Millî Savunma Bakanları ve dahi Genelkurmay Başkanlarının boynundadır.

Peki, bu konuda AYİM’i yıkayıp pakladık mı? Elbetde hayır.

Subay bozması hukukcular ve dahi hukukcu bozması kurmay subaylar abuk subuk konularda tez yumurtalayıp doktor, doçent, hattâ profesör olmak için gıçlarını yırtıyorlar. Bu subaylardan bir dânesi dahi çıkıp da şehitlik hakkında niye bir tez yazmaz? Bu konudaki hukûki boşluğu niye gündem etmezler? İşde bu konuda AYİM’in subaydan dönme hukukcuları ve hukukcu bozması kurmay subayları da Millî Savunma Bakanları ve dahi Genelkurmay Başkanları kadar Kânun huzurunda suçlu ve dahi Allah indinde günâhkârdır.

1400 seneden beri İslâm dininin bayrakdarlığını yapıp şehitlik itikadı ile yaşayan

Ve dahi

Şehit olmayı en yüce, en mukaddes mertebe bilen Türk Ordusu,

Şehitlik Kânununu hazırlayıp Meclise göndermek için daha ne bekliyor?

*  *  *  *  *

Yukarıda okuduğunuz Piyâde Asubay hakkında AYİM’in verdiği karârın can damarı

Aşağıda okuduğunuz şu cümledir;

images-27 

*  *  *  *  *

Subaya Kılıç İçin Kânun, Şehit İçin Yönerge

1944 senesinde kılıç veremedikleri

Bugün artık hepsi ölmüş üç beş subaya kılıç vermek için

Gudretli gomutanlarımız

Ve dahi Millî Savunma Bakanlarımız

Sekiz sene içinde

Tam üç kere Kânun buyurdular.

 images-28

Fakat

İki maddelik Şehitlik Kânunu hazırlayıp Meclise göndermeye

Kurmayından, mühendisinden, öğretmeninden, profesöründen hâkimine kadar

75 seneden beri

Hiçbir Millî Savunma Bakanı

Ve dahi

Hiçbir Subayın ciğeri yetmedi…

*  *  *  *  *

Peki,

Kışlasında, vatan borcunu canıyla ödeyen Erlerimiz, Asubaylarımız ve Subaylarımız şehit kabul edilmez iken

Aynı devletin, aynı ordunun Millî Savunma Bakanları ve Orgeneral/Oramiralleri

Bakınız, kendileri için ne yapmışlar?

images-30 

Şehitlik Yönergesinin yukarıdaki hükmünü gördüğümde nutkum tutuldu vehleten…

İki maddelik bir Şehitlik Kânunu çıkartmak için bugüne gadar goca gıçlarını gımıldatmayan

Millî Savunma Bakanları ve Orgeneral/Oramiraller

Yukarıda gördüğünüz Yönerge maddesine göre

Yatağında osdura osdura ölseler bile

Şehitliğe gömülecekler…

Yüce Türk Milletine buradan fâş ediyorum…

images-30 

*  *  *  *  *

Kimmiş bu şehit Bakanlar, Orgeneraller/Oramiraller dedim kendi kendime

Ve dahi

Bir istidâ yolladım, Sayın Millî Savunma Bakanına.

images-31 

Ben kendimi bildim bileli Millî Savunma Bakanlığı goltuğunda sâdece oturan Sayın Vecdi GÖNÜL

Tenezzül edip de bakalım bize cevâp verecek mi?

*  *  *  *  *

Şehidin Adı Yok!

Bugün meriyyetde olan Kânunumuza gelince…

Açıp bakdım, Zottirik Kenan’ın doğurduğu 1982 neşetli ucûbesine

İşde, Ana Kânunu aşağıda görüyorsunuz!

Sâdece iki maddesinde “şehit kelimesi var.

Onlar da şehitlerin dul ve yetimleri hakkında…

images-32 

Bir başka ifâde ile

Ana Kânunumuzda şehit ve şehitliğin tanımı hakkında tek kelime yok!

Olmadığını görünce, ben de inanamadım.

Şehitlik konusu belki başka Kânunlarda vardır diyerek

İşin aslını, işin sâhibi Millî Savunma Bakanına sorayım dedim.

Ve dahi şöyle kısa bir dilekce gönderdim yüce makâmlarına.

images-33  

Kısa dilekceme

Kısacık zamân içinde

Kıpkısa bir cevâp geldi…

images-34 

Gördünüz işde!

Türk Ordusunda şehit’i târif eden bir düzenleme yok imiş!

Peki,

Vatanı uğruna canını veren bir askerin şehit olup olmadığına neye göre karâr veriyorsunuz?

Şeyh Ül İslâm cübbesini giydirdiğiniz AYİM’e abuk subuk fetvâ verdiriyorsunuz

Ya da

Yazı tura attırıyorsunuz herhâlde…

Yukarıda gördüğünüz cevâp hakkında,

Şu anda başka bir şey söylemekden, ben şahsen ve külliyen âcizim!…

Kelimenin tam anlamıyla

Nutkum tutuldu!…

images-35 

Târihlere bile sığdıramadığım, ey şehidim!

Rûhun şâd olsun da

Sen, nesin?..

 

 brove

 

 

 

 

Şükrü IRBIK

(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.

 

*** Kaynak göstermek ve açılır bağlantı (active link) vermek koşuluyla alıntı yapılabilir.

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
20/11/2023 7:07 AM
19/07/2023 4:21 PM
09/04/2023 8:42 PM
05/01/2023 10:48 AM
06/09/2022 8:54 AM
10/04/2021 4:21 PM
27/12/2020 4:42 PM
07/10/2020 11:36 AM
23/03/2020 6:55 PM
02/02/2020 6:34 PM
24/09/2019 4:16 PM
01/08/2019 5:55 PM
05/04/2019 5:53 PM
02/03/2019 3:06 PM
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.