Türkiye’deki kamplara yerleşen Suriyeli sayısı 100 bini aşmış durumda. Kamplara yerleşen Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) askerlerinin resmi üniformalarıyla şehirlerarası seyahatleri bölge halkında tedirginlik yaratmakta ve görüldüğü yerde polise şikâyet edilmekte.
Suriye’den gelerek kamplarda tutulan, gerektiğinde sınır aşıp Suriye’de eylem yaparak tekrar Türkiye’deki kamplara dönen ÖSO askerlerinden, yoksullukla mücadele etmekte olan Türk halkı rahatsız. Gelişmeler halk tarafından protesto edilmekteyken sınırın öte yanından Akçakale İlçesine düşen top mermisi beş vatandaşımızın hayatına mâl oldu.
Bu üzücü hadiseden sonra gerektiğinde Suriye’ye savaş ilan etmek üzere 04 Ekim 2012 tarihinde TBMM’de toplanan milletvekillerince, çıkabilecek savaşta çocuklarını savaşa gönderecek olan halka kapalı yapılan oturumda AKP ve MHP milletvekillerinin oyu ile 129 ret oyuna karşılık 320 oyla tezkere kabul edildi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla TBMM Başkanlığı’na gönderilen tezkerede, şu hususlar yer aldı:
Suriye’de devam etmekte olan krizin bölgesel istikrar ve güvenliğe olduğu kadar, ulusal güvenliğimize menfi etkisi giderek artan şekilde görülmektedir. Suriye Arap Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetlerince yürütülen askeri harekâtlar kapsamında, 20 Eylül 2012 tarihinden itibaren ülkemiz topraklarına da saldırgan eylemler yönelmiş ve müteaddit uyarılarımıza ve diplomatik girişimlerimize rağmen bu eylemler devam etmiştir. Ülkemiz topraklarına yönelik söz konusu saldırgan eylemler silahlı saldın eşiğindedir.
Bu durum, ulusal güvenliğimize ciddi tehdit ve riskler oluşturan bir aşamaya ulaşmıştır. Bu itibarla, ülkemize yönelebilecek ilave risk ve tehditlere karşı zamanında ve süratle hareket etmek ve gerekli tedbirleri almak ihtiyacı hasıl olmuştur. Bu çerçevede, hudut, şümul, miktar ve zamanı Hükümetçe takdir ve tespit edilmek kaydıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesi ve görevlendirilmesi ile bununla ilgili gerekli düzenlemelerin Hükümet tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için bir yıl süreyle izin verilmesini Anayasanın 92. maddesi uyarınca arz ederim.
***
Dışişleri Bakanlığınca Suriye’ye nota verildikten hemen sonra tezkerenin kabul edilmesiyle yetkilerle donatılan hükümet şimdi ne yapacak?
Hükümet cephesinden gelen ilk açıklamalara bakılırsa “bu bir savaş ilanı, kararı değil, sadece Suriye’ye bir gözdağı.”
4 Temmuz 2003’te Irak’ın kuzeyinde yer alan Süleymaniye kentinde Amerikan askerlerinin, 11 Türk askerini derdest ederek başlarına çuval geçirdikleri halen hafızalardaki tazeliğini korumakta.
ABD askerlerince, Türk askerlerinin başına çuval geçirilmesiyle ilgili olarak “Amerika’ya nota verecek misiniz?” sorusuna, Başbakan Erdoğan: “Ne notası veriyorsun. Müzik notası mı bu? Olayı bir teşhis edeceksin. Derinliğine teşhis edeceksin. Kavrayacaksın, bileceksin. Bir olay olduğunda pat diye onun üzerine atlanılmaz. Konjektürel sonunlar hiçbir zaman başımızı yere eğdiremez. Biz sahiden büyük ve sahiden güçlü bir ülkeyiz” demiş ve ABD’ye nota verilmemişti.
***
Şimdi Suriye olayı derinliğine incelenirse belki de altından ÖSO çıkacaktır.
Diyelim ki altından ÖSO çıkmadı ve Türk sınırları içerisine top mermileri düşmeye devam etti. Ve Türkiye Suriye’ye savaş ilan etti. İşte böyle bir durumda, acı gerçekler gün ışığına çıkacak. Ve Türkiye, parasını verip satın aldığı kimi silahları ABD’nin, NATO’nun izni olmadan kullanılamayacak! Ya izin vermezlerse? Veya ağır koşullar sunarak izin verirlerse?
Suriye’deki Kürtleri eğittiğini açıklayan ve PKK terör örgütüne destek veren Barzani’den PKK terör örgütünün üyelerini Türkiye’ye teslim etmesi istendiğinde “Türkiye’ye bir Kürt kedisi bile vermem” derken herhalde bir bildiği vardı.
Değerli büyüğüm
Bizim, derneğimize mücadelemize karşı olmamız mümkün mü? İnsan bu kadar izandan onurdan yoksun olabilir mi? Elbette olamaz. Gönüllü olarak yönetime aday olan, vaatlerde bulunan adayları bizi yönetmeleri için değil temsil etmeleri için seçtik maddi ve manevi her türlü desteği verdik. Bizim de içinde bulunduğumuz gemi rotasından çıkınca uyarmak ahlaki bir gerekliliktir, ama Yönetimin olumsuzluklarını mücadelenin geleceğini sorgulamayalım diye yönetimin gündem değiştirmeyi amaçlayan ahlaksız müfterilerin saldırılarına yönetim bırakın engel olmayı adeta teşvik edip mücadeleyi kişisel ego ve çıkarlarına alet ediyorsa sözün bittiği noktadayız. Biz, kendimize ve mücadelemize saygımızın gereğini yerine getirdik, şimdi sorumluluk onurları ve temsil ettikleri meslektaşlarının vebalini üstlenen delege arkadaşlarımızın, oy vermeden önce vicdan terazisinde ölçüp ona göre davranmalarıdır. Umarım kazanan sadece TEMAD’dan nemalananlar değil tüm assubay toplumu olur. SEÇİMLERİN HAYIRLARA VESİLE OLMASINI DİLİYORUM.
SEVGİLİ KARDEŞİM ERSEN. İYİ NİYETLERİNE KATILIYORUM. FİKİRLERİMİZ VE İDEALLERİMİZ ZATEN ÖRTÜŞÜR DURUMDA. KONU ASSUBAY ÇIKARLARI VE ASSUBAYLARA YAPILAN HAKSIZLIKLARIN ORTADAN KALDIRILMASI OLGUSUNDA. ARADAN ÜÇ SENE GEÇTİ HAKLAR KONUSUNDA ELLE TUTULUR NE VAR ORTA YERDE, EFELENMEDEN BAŞKA? EFELENME İLE NEREYE KADAR GİDERİZ? KONU YASAL VE AKILLI ETKİNLİKLERLE GİRİŞİMLERDİR. BELİRGİN NE VAR KULİSLERDEN BAŞKA? GAYEYE YAKLAŞIM VAR MI?