Son zamanlarda bir ciklet reklamında seksi bir bayan bir şarkı söylüyor. Bu mudur? Bu dur. Ben de başlığımı böyle seçtim. Bu mudur? Bu dur.
Bölücü terör belası 1984 yılından beri resmi tarihimize girdi. O zaman Başbakan Turgut Özal’dı. Şehit olanların doğum tarihlerinde o zamanlar 1960’lı yıllar vardı. Hakkari’de şehit olan Diyarbakır’lı Er Ahmet Tuncel’in tabutunda 1990 Doğumlu olduğu yazıyor. Yani ilk Diyarbakır’a göreve gittiğimde, Dağkapı’daki karşılıklı duran Subay ve Astsubay orduevlerinin arasından vatandaşların koşar adım geçirildiği ve kum torbalarıyla orduevi duvarlarına tahkimat yapıldığı yıllarda o çocuk üç yaşındaydı.
Şehitlerimizin çoğu aslında fakir ailelerin çocuklarıdır. Kahramanmaraş’lı Şehit Er İdris Çam’ın annesinin kaldığı evinin elektriği borcu nedeniyle kapalıydı. Şunu çok iyi tahmin ediyorum ki o şehit doğuya atandığı için sevinmiştir. Hiç olmazsa alacağı operasyon parasını annesine gönderebileceğini düşünmüştür. Hepimiz Emekli Assubayız. Bilmiyor muyuz bunları? Kaç tane askeri cebimizden para vererek teskereye gönderdik… Kaç tane askerimizin ailesine yardım ettik…
Fazla uzağa gitmeye gerek yok. Milletvekili yakını, zengin aramaya gerek yok. Kaç tane üst rütbeli kendi yakınlarının daha güvenli yerleri bırakın orduevi, askeri kamp gibi yerlerde torpilli askerlik uygulamasına şahit olduk… Elinde sivilce çıktı diye, psikolojisinin askerlik yapmaya müsait olmaması sebebiyle çürük raporu almaya çalışanları, bunlara rapor düzenlemeye çalışana örgütlenmeleri görmedik mi? Ama fakir çocuk annesine, kardeşine harçlık gönderebilmek için astımını gizleyerek üç bin rakımlı tepelerde çalıştı.
Sokaklar insan seli… Bir çok insan aldığımız son yarayı yine evdeki televizyon başındaki koltukta izlemekten öte bir şeyler yapmanın gerekliliğini savunuyor ve kendini sokağa atıyor. Ama kafalarda sabitleşmiş, herkesin ortak bulduğu bir çözüm olmamacasına… Kimi asıp kesmekten, kimi yakıp yıkmaktan, kimi tuzağa düşmemekten bahsediyor. Milletin gazını almak için belirli bir kademede sokağa döken ve birazcık ileri gidince göz yaşartıcı spreyle millete ayar veren “Demokrasi ayarlayıcısı Polisler” rejim muhafızlarını andırmıyorlar mı?
Gündem… İnsanı altına alıp eziveren bir silindir gibi. Çukurca’daki 24 şehit haberi bir gün önce şehit düşen beşi polis dokuz terör kurbanını nasıl unutturdu. Sanki onlar artık şehit değil. Onlar bir günde unutuldu gittiler. Çukurca şehitlerimizin yasını tutarken Kaddafi’nin öldürüldüğü haberini aldık. Gündem ibresini Kaddafi’ye çeviriverdi.
Laf… Baki kalan kubbede birkaç lakırtı. Her gündemin arkasından para kazanmaya çalışan profesyonel lafçılar. Bir de benim gibi bedava site bulup içinden geçeni yazmaya çalışan ucuz lafçılar…
Mitinglerden enstantaneler….
Biri araba konvoyuna katılmış açmış Tarkan’ı terörü lanetliyor.
Biri kafayı çekmiş meyhaneden dışarı çıkmış, konuştuğu anlaşılmıyor ancak kendince terörü lanetliyor.
Biri eline telefonu almış arkadaşına kalabalığı anlatıyor. Yarım saat sonrasına randevulaşıyor.
Birinin hanımı arıyor telefonla. Cevap veriyor. “ Çayı koy sen. Birazdan geleceğim.”
Bayrakçılar iyi para kazanıyor. Ne yapsınlar ekmek parası.
Ortada birkaç kişi belirgin şekilde agresif hareket ve sözler sarf ediyor. Şöyle bir bakınca insan anlayabiliyor. Birilerinin tetikçiliğini üstlenerek karnını doyurmaya çalışan çaresizlerden başkası değil.
Kaldırım kenarlarında sessiz sessiz ağlayan kadınlar… İşte gözüm onlara takılıyor. Evet onlar anne… Onlar acıyı anlıyorlar. Onlar acıyı hissediyorlar. Mahşer yerinde sessiz çığlıklar…
Saygılarımla…
Bizlere yapılan hukuksuzluklar eskaza subaylara yapılmış olsaydı muhtemelen yeniçeriler gibi kazan kaldırırlardır. Kendi personeline haksızlık,hukuksuzluk yapan isteklerine kulak tıkayan kurum milletin ordusu olabilir mi? Yine de kurumumuza saygımızdan içimizden geçenleri yazmıyor farklı tepki vermiyorsak daha fazla zorlamasınlar.
Amiral; “Şu assubaylar da üç kuruş için gezmedikleri televizyon, gitmedikleri gazeteci kalmadı. Bu meslek para ile değil, sevgi ile yapılır” buyurmuş. Saygısızlık yapacak değilim,ancak ben Ersen ağabey gibi bu Amiral arkadaşa sayın Amiralim diye de hitap etmeyeceğim.Sebebi de,kendimi tatmin falan değil.Geçmişte mensubu olduğum kuruma olan aidiyet duygusunu yitirdiğimden.Ve bu silah arkadaşım olduğu söylenen bu insanlara karşı saygı ve sevgimi tamamen yitirdiğimden. Amiral’e bir tek soru soruyorum;sizler ki üç kuruşa değer vermeyen değerlerdendiniz,niçin Balyoz davasında yargılanan arkadaşlarınızın avukat parasını aranızda toplamayıp,Assubay ve Uzmanlardan da (üstelik metazori) topladınız?
Şu assubaylar da üç kuruş için gezmedikleri televizyon, gitmedikleri gazeteci kalmadı. Bu meslek para ile değil, sevgi ile yapılır” Diyen ve düşüncesini açıklayana sözün bittiği yer derim.Çünkü yazılacakları anlamada algılama sorunu olanlara anlatılmaz.O kendi durumunun keyfini ve standartının korunması derdinde, egoist kafa bu kadar düşünebilir.
Bu insanlar o kadar hazımsız ki kendilerine gelince devamlı maaşlarını arttırmak için düzenlemeler yapılıyor assubaylara gelince ” Bu meslek para ile değil, sevgi ile yapılır” diyorlar. Tabii, bizler yemesini, gezmesini bilmeyiz, çocuklarımızın okumaya hakkı yok, ama onların en lükse ihtiyaçları hakları var. Bizleri mezun olunca çıkardıkları cunta yasası ile OYAK’a üye yaparlar, isteğe bağlı olsa belki çoğumuz üye olmayacağız, böyle olunca OYAK’ın kasasına giren paralar azalacak kendileri daha az nema / pay alacaklar. Ne kadar haset bir davranış sergiliyorlar, aldığımız üç kuruş maaşda gözleri var OYAK’a zorunlu üye yapıyorlar. İstemediğimiz halde mehmetçik vakfı, TSK dayanışma vakfı vb. vakıflara baskı ile üye olmaya zorlanıyoruz. Bu dünyanın en büyük ordusuyuz zihniyeti ile pekişmiyor. Moral ve motivasyonun sıfır olduğu bir kurum nasıl oluyor da en büyük ordu oluyor anlamış değilim, bu zavallı insanlar kendilerini yalanları ile avutuyorlar. Görevini en iyi yapar felsefesi de yalnız assubaylar için geçerlidir, çünkü onlar görev yapmıyor, bizlerin inşa ettiklerine parafe veya imza atıyorlar. Her türlü yolsuzluk kimde? ” TANK İHALESİ YOLSUZLUĞU “, ” KALEŞNİKOF SİLAH YOLSUZLUĞU “, “NBC MALZEMELERİNDE ALIM YOLSUZLUĞU “, ” LEVAZIM YOLSUZLUĞU ” vb. saymakla bitmiyor, bunları assubaylar mı yapıyor? Gözlerini inşallah toprak doyurur.
Olmayan malzemeye dağıtım belgesi verilmeyince ” TSK Temsil Yeteneği Yoktur ” yazısını sicilimize ahlaksızca yazan yine onlar değil mi?
Büyük bir eğitim merkezinin Erkan Bşk. emekli olur, yemek hizmetleri özelleştirilen veren sivil firmada göreve başlayan yine onlar değil mi, böyle olunca alınan yemek hizmetini siz düşünün. Yine o birliğin bir Şube Md. kardeşi yemek firmasında üst düzeyde bir görevdedir. Zamanı gelince çeşitli hediye paketi yaptırıp birilerine gönderen yine onlar değil mi? ” VATANINI SEVEN GÖREVİNİ EN İYİ YAPANDIR ” deyince en önde olanlar da yine onlar! Yani bu güzelim peygamber ocağında dürüstlük ve çalışkanlık değil ahlaksızlık pirim yapıyor. Bana göre içini kurt yemiş bir elma misali bir kurum. LANET OLSUN…
SEN SENİ BİL SEN SENİ,SEN SENİ BİLMEZSEN PATLATIRLAR ENSENİ (!) EY KENDİNİ VATANSEVER SANIP GERÇEK KAHRAMANLARI GÖRMEZDEN GELEN ZİHNİYET,TSK’Yİ SIRTINDA TAŞIYAN AĞIR İŞÇİLERİ, BU ŞEKİLDE TAHKİR ETME HAKKINI SANA KİM VERDİ? BU TALİHSİZ AÇIKLAMANDAN DOLAYI KOSKOCA BİR CAMİADAN VE ONLARIN AİLELERİNDEN DERHAL ÖZÜR DİLEMELİSİN. YOKSA O DİRSEKLERİNE KADAR TAKILI SIRMALARIN, OMUZUNDA HAK ETMEDEN TAŞIDIĞIN YILDIZ VE SEMBOLLERİN AĞIRLIĞI ALTINDA EZİLİRSİN (!).
Şu kahrolası ön yargılı zihniyete bakar mısınız, bu assubaylar ne istiyor ya da biz bunlara haksızlık,hukuksuzluk adaletsizlik yaptık hukuksuzluğa son verelim haklı taleplerini karşılayalım erdemini göstermek yerine insafsızca üç kuruş peşinde koşuyor diyebiliyorlar. Bu meslek sevgi ile yapılırmış… Bunun için mi subaylara imtiyaz,saltanat tanıyorsunuz? Söyleyecek söz, ortaya dökülecek çok konu var, ama biz ülkeyi menfaatimizle eş değerde sevenlerden değiliz. Tüm haklarım haram olsun.
Arkadaşlar kendinizi fazla kasmayın, bu sözleriyle bu adam hiçbir saygı sözünü hak etmeyecektir.
DzKK,son zamanların en büyük darbelerini gerek 99 depremiyle, gerek açılan davalar ve bu yolda tutuklanan ve hatta hüküm giyen değerli insanların kaybıyla yaşamış. Konuşulan konu ise, assubayların haklı ama küçümsenen talepleri, yazık! “Önyargıları kırmak, atomu parçalamaktan daha zor” diye boşuna dememiş Einstein.
Ben, bu iddia sahibi dahil herkese, Em. Amiral Cem Gürdeniz’in “Hedefteki Donanma” adlı kitabını okumalarını öneriyorum. Donanmanın geldiği durumu, satır aralarında güzel anlatmış, kimin arkasından gidilip kimin arkasından gidilmeyeceği konusunda -okumayı bilene- çok iyi ipuçları vermiş. Ah Türkiye’m, ah güzelim Donanma’m…
Merhaba,
statüyü ne yazık ki kimse belirlememiş şöyle:
“Assubay hazırlama okulları” lise dengi sayılmasına rağmen;
maalesef “Assubay sınıf okullarının” statüsü yoktur? yani alınan bu eğitimin ne olduğu belli değildir! günümüzde karşılığı yoktur! kurum ve kuruluşlarda herhangi bir işlem için “eğitim durumu” sorulduğunda cevap yoktur! bu konunun üç kuruşla alakası da yoktur. TSK emeklisi birinin mahcubiyeti,aczi,çaresizliği,ne diyeceğini bilememesi vardır.
NELER GÖRDÜ BU GÖZLER,KULAKLAR…
Ne amiraller ne generaller gördük bu yaşamda dev ucaklarla emelsayın ve saz heyetini getirtenler. ne insanlar gördü bu gözler hanımının unutulan makyaj cantasını ta bandırmada dön ankaraya al diyen diyen padişahları..Yıllar sonra da devletin iki yumurtasının korumasını bir görev bir önemli iş addeden kafaları görmeye devam ediyor bu gözler ne yazıkki.Ne demişler kendi gözündeki merteği görmeyen başkasının gözünde çapak ararmış
Düzenin toptan değişikliği şart oldu…
Fazla zır cahilce ve avanakça bir açıklama değil mi??????????