Balçiçek İlter’in Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ile yapmış olduğu ve 15.12.2013 tarihinde ikinci bölümünü ”Astsubaylar tazminat taleplerinde haklı!” başlığı altında köşesinden yayımladığı görüşmesinin devamını incelemeye devam edelim.
Balçiçek İlter “Disko uygulaması kalktı ama Disiplin Kurulları askerin geleceğiyle oynuyor bu da bir tür mobbing deniliyor…” dedikten sonra Genelkurmay 2. Başkanı ”Her şeyden ödün verebiliriz disiplinden asla” diye söze başlamış ve devamında, muhtemelen erbaş ve erleri kastederek ”TSK belki de herkesin tek eşit olduğu yerdir, zengini fakiri, okumuşu okumamışı, hepsi aynı yerde aynı kaşıkla yemek yer ve aynı yerde yatar uyur! Bundan daha eşit bir muamele olamaz” demiş.
Önceki yazılarımızda ele almış olduğumuz “Mobbing”in tanımına tekrar bakalım:
Türk Dil Kurumu’nda “bezdiri” olarak adlandırılan Mobbing: İş yerlerinde, okullarda vb. topluluklar içinde belirli bir kişiyi hedef alıp, çalışmalarını sistemli bir biçimde engelleyip huzursuz olmasına yol açarak yıldırma, dışlama, gözden düşürme, olarak tanımlanmakta.
İşyerinde psikolojik taciz, bireyin saygısız ve zararlı bir davranışın hedefi olmasıyla başlamakta ve daha sonra tacizcinin saldırgan eylemleriyle devam etmektedir. Bir sonraki aşamada da mağdur, sorunun kaynağı, problemli ya da akıl hastası olarak damgalanmaktadır. Zaman zaman saldırganlığa tacizcinin dışında yönetim veya iş arkadaşları da katılabilmektedir. Genellikle bireyin toplumsal itibarını düşürmeye yönelik saldırgan bir ortam oluşturulmakta ve sistematik olarak baskı yaratılıp işten ayrılması sağlanmaktadır. Psikolojik tacizin birey üzerindeki duygusal ve fiziksel etkilerini; uykusuzluk, sinir bozukluğu, melankoli hali, yoğunlaşma bozukluğu, sosyal yalıtım, kendini küçümseme ve aşağılama, sosyal uyumsuzluk, çeşitli psikosomatik rahatsızlıklar, depresyon, umutsuzluk ve çaresizlik hissi, sinirlilik, öfke, huzursuzluk ve derin keder hâli olarak tanımlanmaktadır.
Mobbing insanın meslekî bütünlük ve benlik duygusunu zedeler, kişinin kendine yönelik kuşkusunu artırır, paronaya ve kafa karışıklığına neden olur, kurban kendine güven duygusunu yitirir, kendisini yalıtabilir, huzursuzluk, korku, utanç, öfke ve endişe duyguları yaşar. Mobbing, ağlama, uyku bozuklukları, depresyon, yüksek tansiyon, panik atak, kalp krizine kadar giden sağlık sorunları ve travma sonrası stres bozukluğu yaratabilir.
Mobbingin mağdurdaki etkileri:
İnsanlar yaşadığı, şahit olduğu olayların aslında birer mobbing olduğuna dair ilişkilendirme yapmak yerine, işi; kanuna, talimata, emirlere uyulmadığı, kişinin işinde yetersiz olduğu için bazı olumsuz muamelelerin olabileceğine “mobbingcinin de sözde masum etki ve yönlendirmesiyle” bağlayabilmekte.
İş yerlerinde uyulacak kurallar, yeni kanunlar, yönetmelikler konferans/toplantı salonlarında tanıtılır.
Mesela, 30 Ocak 2013 tarihinde TBMM’de kabul edilerek yasallaşan TSK Disiplin Kanunu askeri personele anlatılırken, aynı personellere, acaba, mobbing hakkında bilgilendirme yapılmış mıdır?
Çalışanlar, olayları soruşturanlar mobbingi yeterince biliyor ve olayların altında bunu arıyor mu? Onca kaza, olay, intihar meydana gelirken altında mobbing var mıdır, diye hiç soruşturuluyor mu?
Mühimmatların tasnif edilerek depolara yerleştirilmesi işlemleri haftalardır, geceli gündüzlü, mesai sonrası da devam etmekteymiş. Bir zamanlar mühimmat ders öğretmenliği de yapmış olan Kd.Bçvş. Bedri Naim, çalışmanın koşullarını emir altına aldırtmak için bölük komutanına ısrarla bir emir yazdırmak istemiş ve olaydan bir-iki gün önce günlük emir defterine bir emir yazdırabilmiş. Olay olmadan önceki gece evine gittiğinde eşine “yarın çok zor bir gün olacak” dediği, ertesi sabah, hiç yapmadığı üzere eşiyle vedalaşarak evinden ayrıldığı, evden ayrılırken “bugün çok zor bir gün olacak” dediği iddia edilmekte.
Ve şimdi hayatta olmayan assubaylarımız, amirlerinin tutmuş olduğu avukatlarınca şu şekilde şuçlanmaya çalışılmakta:
Şehit yakınlarının avukatları, sanıklardan Binbaşı Ali Duran’ın avukatı Gürkan Aydoğan Yolyapan’ın önceki duruşmada mahkemeye sunduğu dilekçenin okunmasını istedi. Mahkeme heyeti isteği kabul ederek 5 sayfalık dilekçeyi okudu. Avukat Yolyapan’ın dilekçesinde patlamada şehit astsubaylar Murat Düger ve Bedri Naim’in görevlerini iyi yapmaması nedeniyle patlamanın sorumlusu olduklarını öne sürmesine şehit yakınları tepki gösterdi (3).
Mühimmat Bölük Komutanı Binbaşı Ali Duran’ın ulaşan bilgilere göre; Assubay Hazırlama Okulu mezunu olduğu, assubaylık yaparken subaylığa geçtiği bilgisini buradan paylaşalım.
İntiharlara karşı gereken önlemler, yapıcı tedbirler alınsaydı 11 Kasım-2 Aralık 2013 tarihleri arasında yedi assubayımız intihar eder miydi?
Yukarıda sıralanan intihar vakalarından ikisi hakkında az da olsa kamuoyuna bilgi “sızdı” diyebiliriz.
Dnz Elektronik Kd.Bçvş. Yücel ÇEVİK’in mesnetsiz olarak soruşturmaya tabi tutulması, aklanmasına rağmen olanların gururunu incitmiş olduğu kamuoyuna yansırken, İkm. Kd.Bçvş. Vedat TANRIVERDİ ile ilgili ayrıntılar daha fazlaydı. Yazar Selçuk İçer’in İkm. Kd.Bçvş. Vedat TANRIVERDİ ile ilgili olarak iki yazısı oldu.
Selçuk İçer’in 12 Aralık 2013 tarihinde “Assubayın İntihar Sebebi Kurmay Başkanı (mı)?” başlıklı yazısında şimdiye dek şahit olmadığımız şekliyle, olayın bir mobbing olduğunu işaret eden bilgiler mevcuttu (4). Konuyla ilgili olarak ilk yazıdan bir gün sonra yayınlanan “Kur.Yb.Ahmet Köse ve Assubayın İntiharı” başlıklı yazıda ise olayın örtbas edilmesi söz konusu (5).
Yaşama dair her şey bir disiplin içerisinde cereyan eder. Güneşin her gün doğudan doğup, batıdan batması, mevsimlerin meydana getirdiği gelişmeler hep bir disiplin içindedir. Toplumsal gelişmeler bir sırayla, disiplin içerisinde meydana gelir. Disiplin yaşamın her alanındadır.
Assubaylar, bir disipline sahip insanlar arasından seçilir.
Hiç kimse disiplinsiz olarak assubay olamaz! Kişide, sonradan bir disiplinsizlik söz konusu olması halinde ise, disiplinsizliğe götüren süreç iyice irdelenmelidir. Assubayların disiplini sağlamaya yönelik çabaları, yetkisizliklerinden kaynaklı olarak çok zordur da. Örneğin bir bölükte görevli assubay, tespit etmiş olduğu disiplinsizliği bölük komutanına tutanakla, sözle bildirir. Bildirir bildirmesine de, acaba kaçı sonuç almıştır, bir araştırmak gerek. Genel itibariyle, erbaş ve erler bir bölük komutanlarına nazaran assubaydan pek hazzetmezler, diyebiliriz. Bunun sebeplerinin arasında ne kadarı assubayların disiplini sağlamaya yönelik çabalarından kaynaklıdır, yine bunu da araştırmak gerektiği kanaatindeyim.
TSK geniş bir statüyü içinde barındırıyor. Generaller, subaylar, istisnai memurlar, assubaylar, uzman jandarma ve uzman erbaşlar, sivil memur ve işçiler.
Ancak her nedense ağırlıklı olarak assubaylar intiharlarla yüz yüze kalan tek statü.
Öğrenim seviyesi olarak assubaydan daha az seviyede bulunan askeri kurumlarda çalışan işçiler veya öğrenim seviyesi hemen hemen denk olan subay, istisnai memur, sivil memur sizce, niçin assubaylar gibi intihar etmiyor? Bunun üzerinde bir düşününüz…
Devam edecek…