“Assubaylar” diye başlamak istiyorum. Assubaylar, ordumuzun ağır işçileri, haksızlığa uğrayanların timsali, vatandaşın karmaşıklığının aynası, içinde fırtınalar kopsa da sessiz kalarak toplumun ufak hesaplar zihniyetine esir olmuş meslek gruplarından biridir.
Ne olur assubayım? Daha ne olur? Kafanı mı kopartırlar? Çocuklarını mı çalacaklar? Hiçbir şey yapamazlar. Ama sen yine de gözün televizyonda, elin klavyede, ağzında bin bir sitem, sıcak odanın ve demli çayın esiri olmuşsun.
Bu ülkedeki tarihsel ötelenmişliğinin doruk yapmasını seyrettin durdun. Altmışlı yıllarda kanatlarını yoldular. Devletin en tepesindeki kişi tarafından, yetmişli yıllarda ötekileştirildin, seksenli yıllarda garson gibi görüldün, doksanlı yıllarda potansiyel söğüşlenecek kalabalık olarak görüldün. En son olarak da iki binli yıllarda devletin dibine kibrit çakanların oyununun bir parçası oldun. Kızma assubayım! Bunu da anlatırım.Yutkuna yutkuna gırtlak kanseri olacaksın be Assubayım.
Senin derneğin hiçbir zaman hiç ciddiye alınmadı. Kusura bakma bunda en büyük kabahat yine sende. Çok hatalar yaptın çoookkk… Tekrar yetmişli, seksenli, doksanlı yıllara gidipte seni sıkmak istemiyorum. Şu on yıllık sürece bir bakalım. Kişi başına düşen milli gelir arttı. Bu milli gelire doğru orantılı devletin, özel sektörün aldığı paylar da arttı. Sen ne oldu da aşağıya sürüklendin? İmamın ekonomik yükselişine bir bak! Polisin, öğretmenin sana nispeten ekonomik yükselişine bir bak!
Senden daha az sigortalı çalışmış olan kamu emeklisinin sana nispeten ekonomik yükselişine bir bak! Haydi hepsini boşver. Aynı üniformayı taşıyan subayın ekonomik olarak sana nispeten yükselişine bir bak! Peki bu kadar çok sorun anlatan, bu kadar çok problemi olan bu meslek grubuna tekme atmak, onu aşağılara sürüklemek isteyenlerin amacı ne?
Haziran ayında Gezi direnişleri başladı. İnsanlar, sahipsiz ve çaresizce direndiler. Kentlerine, hukuklarına sahip çıktılar. Senin kurumun o sırada maalesef, sana daha nasıl gol atarım diye düşünüyordu. Ve sen ezilmişliğin dip zirvesi yaptığı meslektaşım. Hep derneğine şans tanıdın. Onlar iyisini, zamanlamasını bilirler dedin. Onlar tarafsızlığın bile taraf olmak olduğu bu durumda iyi çocuk gibi sessiz durmayı tercih ettiler. Şimdi ne oldu? Sakın bana intihar edenleri anlatma assubayım. Samimiyetine inanmıyorum. Sen onlara üzülmüyorsun. Onların intihar etmesini nasıl kullanırım da, bir şeyler koparırım diyorsun. Eğer senin intihar edenler umurunda olsaydı, bir astsubayın intihar edenin eşine ağzının payını vermesini sessizce seyretmezdin. Sen trübünlere oynayan, üç beş arkadaşınla sırt sırta adamcılık yapan, fazla da ilerisini düşünemeyen biri olmuşsun. Öyle aymaz olmuşsun ki, sana çaycılığı yakıştıran birinin aslında kendisinin şu an çaycılık yaptığını, askerlik mesleğinin onuruyla oynadığını seslendirmiyorsun. Ön plana çıkardığın cümleye bak! “Genelkurmay İkinci Başkanı, emekli assubayların tazminatlar konusundaki isteklerini haklı buldu.”
Haydi medya satıldı. Halk kandırıldı. Kimin ağzına bir parmak bal çalındı. Oysa sen!… Senin bu kaçıncı ötelenmen, kaçıncı itelenmen. Son geldiğimiz duruma ne diyorsun? Avukatların, mimarların, sanatçıların, öğrencilerin söyleye söyleye ağzında tüy bitmişti. Ama ne hükümet, ne Genelkurmay, ne de senin derneğin kimse bu sesi duymadı. Bu hükümet art niyetli, gayrimeşru, çete zihniyetli… Ama ne zaman gizli koalisyonları ile çıkar kavgasına düştüler, işte o zaman pislikler ortaya döküldü. Rüşvetin, yolsuzluğun, kirliliğin boyutlarını hesaplayamıyoruz bile. Daha buz dağının üstü, Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluğu diyoruz. Olayın uluslar arası boyutunu, hukuk cinayeti boyutunu daha anlayamıyoruz bile. Bunlar ortada iken bu sisteme kendimizi teslim edersek, tam bir güç imparatorluğu kurulacak gibi. Bu güç imparatorluğunda aksi seslere yer olmayacak. Bu güç imparatorluğu aynaya bakıp kendini dev görecek. Bu güç imparatorluğu hayali fanteziler içinde ülkemizi mahvedecek.
Şu açılım hikayesi nedir Assubayım? Sana kahvede siviller sormuyor mu? Neler oluyor komutan, demiyorlar mı? Ne diyorsun Assubayım? Bu terörün azdığı yılları söndüğü yılları anlatmıyor musun? Bu terör 1992’de çoğaldı. 1998’de minimize edilip bir köşeye sıkıştırıldı. Yok edilme aşamasına geldi. Sonra tekrar 2002’de hortladı demedin mi? Hakkari’nin merkez caddesinde ensesine kurşun sıkılarak infaz edilen iki Uzman Çavuşumuz, Tugaylarda bile tecrit edilen asker aileleri, resmi daireden dışarı çıkamayan devlet ortada iken kim açılım yapacak? Sınırda özel mahkeme kuran, Diyarbakır’da Kürdistan düğünü yapan Başbakan mı açılım yapacak? Açılım Türklere rağmen, Türklüğü ve Türk olduklarını inkar eden bir hükümet tarafından, Kürtlerle birlikte yapılıyor ise bunun adı ihanet değil de nedir?
Dün konuşulanlar, bugün inkar ediliyor. Gezi olaylarında altı gencin polis tarafından öldürülmesinde, polisimi yedirmem diyen, polise ikramiye veren, kahramanlık menkıbeleri düzen, bugün ne oldu da polis müdürlerini darmadağın etti? Şimdilik iki Üst düzey polis intihar etti. Camide içki içildi diyen neredeyse bir tek başbakan kaldı. Ama herkes bu izi sürüyor. Doktorların hastane dışında bir yaralıya müdahalesi kanunen yasaklandı. Hipokrat yeminine karşı kanun çıkarıldı bu ülkede. Savcılar Ergenekon sürecinde bağımsız iken, şimdi yetersiz görülüp iktidara sıkı sıkı bağlanıyor. Artık bir savcı yerel idare amirine bildirmeden, içişleri bakanının haberi olmadan operasyon yapamayacak.
Sen dört buçuk milyon dolar nedir bilir misin Assubayım? Sen 80 milyar dolar hayal edebilir misin assubayım? Biliyorum ki, o kirli kişilerle bir bağın yok. Biliyorum ki, o kirli kişiler, seni dışlayarak, kendilerinin adamı olmayan subayları kafesleyerek, kalanları da kendilerine çaycı yaparak bize altın vuruşu da yaptılar. Çocuklarımızı elimizden almak, kendilerine mürit yapmak kadar ileri gittiler. Adına İslam devrimi dedikleri örneğini İran’da, Arabistan’da gördüğümüz karanlığa bizi çekmek istiyorlar. Şu ayakkabı kutusundan çıkan paralara bari bir şey söyle… Söyle be Assubayım.
Buna da ses çıkarmazsan, Ayıp be Assubayım…
Değerli komutanlarima desteklerinden dolayı sonsuz teşekkürler…
24 yillik meslek meslek hayatimda bizleri bu kadar iyi anlatan bir kitap yazdigi icun genc meslektasima sonsuz tesekkurler.Tum assubaylar okumali ve ders almali.