Son zamanlarda OYAK hakkında değişik yorumlar yapılıyor. Bazı köşe yazarları da konuyu irdeliyor. Meslektaşlarımızdan gelen yorumlar temel olarak iki-üç ayrı görüşün dışına çıkmıyor.
Birinci görüşte ; OYAK’ın resmi görüşü. Yani OYAK’ın TSK mensuplarına hizmet vermek için kurulmuş bir yardım sandığı olmasından öte yerli sermayeyi temsil etmesi, yerli iş gücü yaratmasıyla ülkemize sağladığı katmadeğer en ön plandadır.
İkinci görüşe göre OYAK faydalıdır. Ancak üyelerine eşit davranmamaktadır. Üst düzey askerlere ayrımcılık yapmaktadır. Ayrıca verebileceği nemaların altında nema vermektedir. Kârlılığı tartışılır. Sonuç olarak kötünün iyisi…
Üçüncü görüş ise OYAK’ın imtiyazlarla ayakta duran bir kurum olduğunu savunmaktadır. OYAK’ın devletten sağladığı imtiyazların serbest piyasa şartlarına uymadığını savunmaktadır. Zorunlu üyelik, en temel özgürlüğü kısıtlayıcı gerekçe olarak gösterilmektedir.
Ülkemizde son zamanlarda “Bunlar” siyaseti yapılmaktadır. “– Bunlar var ya bunlar… “ diyerek başlayan sözler halkımıza belirli bir görüşü savunan kitleleri şikayet etmek için kullanılmaktadır. En tesirli yanı da, polis biber gazı kullanırken, kış günü tazyikli soğuk su ile eylemci püskürtürken ve vatandaş neler oluyor yahu derken , yükselen “-bunlar var ya bunlar…” ifadeleri sanki linç sloganı halini almıştır.
Bir de kronik “– Bunlar var ya bunlar…” vardır. İşte O “bunlar” konuştuğunda halkı askerlikten soğutmakla suçlanırlar. O bunlar sözde dış mihrakların etkisi altına girmiş kişilerdir. O bunlar sözde milli şuurunu yitirmiştir. O bunlar sözde insanların içine kuşku düşürerek Türk Silahlı Kuvvetlerine asimetrik saldırmaktadırlar.
Yukarıda saydığım üç maddenin egemen güç tarafından yorumu çok acıdır. Birincisi vatanseverler, ikincisi cahiller, üçüncüsü ise “bunlar”. Bu düşüncemi, uzun yıllardır OYAK Yönetim Kurulu Başkanlığında bulunan ve halen bu görevde olan Sayın Yıldırım Türker’in sözlerinden yorumluyorum.
Ne diyor Sayın Türker;
“Yine de inanmayıp iyi neticeleri takdir edemeyen bir kısım üye hayret duygumuzu abartısız şekilde çoğaltıyor. Bir kısım kendini bilmez, ileriyi göremeyen, kıskanç, büyük gayeyi göremeyip küçük çıkar peşinde koşan aymaz ve yönlendirilmiş kimselerin çıkardığı kasıtlı dedikodulara inanan olmasına üzülüyoruz. Bazı art niyetli kişilerin burayı bir güç kanıtlama platformu görmek için çabalaması, bireysel eşitlik prensibine sıkı sıkıya bağlı varlığımızı yıkmaya gayret göstermesi, bunun böyle algılanmasına rağmen vakur çizgi izlememizden cesaret alarak terbiyesizliğe varan beyanları yaymaya çalışanları ibretle izliyoruz.”
Yukarıdaki metinde gösterilen aba altındaki sopaya rağmen Sayın Meslektaşlarıma “Değerler”den birinden söz etmek istiyorum. Empati yapma gereğinin altını çizmek istiyorum. Biz emekli assubaylar olarak “Biz kimiz, Ne istiyoruz.” diyoruz. Bunu söylerken de şunu vurguluyoruz. Hiç kimseden farklı bir ayrıcalık beklemiyoruz. Biz anayasal haklarımızı istiyoruz. İmtiyazlara karşı çıkıyoruz. Bu düşüncelerimizde sanırım OYAK hariç demiyoruz. Her türlü ayrımcılığa ve adaletsizliğe hayır derken kendimizi aynı üniformayı giydiğimiz subaylar ile haklı olarak kıyaslıyoruz. Ayrıca bir çok emekli subayın da yıllara dayalı nema eşitsizliğinden şikayetçi olduğu aşikardır.
TSK’nde son yıllarda çok önemli değişiklikler oldu. Bu değişiklikler TSK’nin yeniliğe açık olduğunu gösterir. Lojmanlarda erlerin çalıştırılmamasından başlayarak, orduevlerinde planlanan sivilleşme çabalarına kadar bir çok olumlu değişiklik bunun göstergesi. Vatandaş kahvede 50 kuruşa çay içerken, benim orduevinde bu çayı 10 kuruşa içmem, bunun sebebinin ise bana çayı ikram eden askerin bu hizmeti bedelsiz sunmasından kaynaklanıyorsa bu himayeciliktir. Bu söz başta TBMM’de uygulanan fiyat tarifesi olmak üzere bu kapsama giren diğer devlet kurumları için de geçerlidir. Buna benzer sebeplerden dolayı OYAK vesilesi ile TSK personeline bazı ayrıcalıklar sağlanmıştır. Bazılarımız da bu ayrıcalığı ister kulağından, ister kuyruğundan bir yerinden yakaladık. En kötüsü de son yıllarda nema alanlar kendilerinden önce çalışıp, emekli olup nema alamayanların birikimlerinin nemasını da aldılar. Biz eğer 9 Ekim’de yürüdüysek, intibak hakkımızı istiyor isek öncelikle bize haksızlık yaptığına inandıklarımızla aynı konuma düşmemeliyiz. “-Bana yüzde 20 nema versinler de nasıl verirlerse versinler.” demek sanırım bize yakışmaz. Biz nasıl aynı kanunlarla çalıştığımız insanlarla aynı kapsamda değerlendirilmediğimizden şikayet ediyorsak, kayıtlı ticari şirketlerin de kendisiyle aynı kulvarda koşan diğer şirketlere gösterilen ayrıcalığa itiraz etme hakkı vardır. Eğer OYAK 1961’de kurulmuş ise bu yıla kadar geriye doğru gerçek muhasebe çalışması yapılıp yıllara göre banka faizleri ile doğru orantılı nemalandırma ile eski üyelerin hakları iade edilmelidir. Nitekim KEY ödemeleri nasıl yapıldı görüyoruz. Hiçbir şey zor değil… Önemli olan hakkın yerini bulmasıdır.
Sömürülen olmamak adına, herkesi bu girişimi desteklemeye çağırıyorum. Lütfen, kendi sorunlarımıza sahip çıkalım, birileri çözsün, biz de bundan faydalanalım diye beklemeyelim. Birbirimize güvenelim, güven duygusunu istismar edenleri teşhirden de çekinmeyelim. Saygılarımla…
Onlar hep vardılar.29 ekim 1923’ten günümüze,saklandıkları karanlıklarda hep pusuda beklediler. Denediler,başgösterdiler,ders aldılar.Sığındıkları ‘takkiye’ dersine iyi çalıştılar.Çıraklık,kalfalık dönemlerini az hasarla geçtiler.Ustalık döneminde son hedeflerine ulaşmaya çalışacaklar.Kendilerinden olanlar yükselmeye devam edecekler.Biat edenler ödüllendirilecek.Şifre belli.Erkekler badem bıyıklı,kadınlar türbanlı.Kazanmak garanti. Biri bizim adımıza çalışıyor.Tek dayanağımız olan hukuk kapısını çalıyor.Emeğini,zamanını,parasını ‘hak bildiği yola’yatırıyor.Bize sadece ufak bir omuz vermek kalıyor.Sn. Turan Ağabeyim,benim adıma yaptıkların için seni alkışlıyor,yürekten teşekkür ediyorum.
Değerli kardeşim, içimden geçenleri yazsam suç yazmasam kendime saygısızlık olacak en iyisi senin yazdıklarınla yetineyim… Yüreğine kalemine sağlık.
Sömürülen olmamak adına, herkesi bu girişimi desteklemeye çağırıyorum. Lütfen, kendi sorunlarımıza sahip çıkalım, birileri çözsün, biz de bundan faydalanalım diye beklemeyelim. Birbirimize güvenelim, güven duygusunu istismar edenleri teşhirden de çekinmeyelim. Saygılarımla…
Onlar hep vardılar.29 ekim 1923’ten günümüze,saklandıkları karanlıklarda hep pusuda beklediler. Denediler,başgösterdiler,ders aldılar.Sığındıkları ‘takkiye’ dersine iyi çalıştılar.Çıraklık,kalfalık dönemlerini az hasarla geçtiler.Ustalık döneminde son hedeflerine ulaşmaya çalışacaklar.Kendilerinden olanlar yükselmeye devam edecekler.Biat edenler ödüllendirilecek.Şifre belli.Erkekler badem bıyıklı,kadınlar türbanlı.Kazanmak garanti.
Biri bizim adımıza çalışıyor.Tek dayanağımız olan hukuk kapısını çalıyor.Emeğini,zamanını,parasını ‘hak bildiği yola’yatırıyor.Bize sadece ufak bir omuz vermek kalıyor.Sn. Turan Ağabeyim,benim adıma yaptıkların için seni alkışlıyor,yürekten teşekkür ediyorum.