Kıymetli Meslektaşlarım;
Malumunuz, 2012 Yılında, sosyal medyada başlayan “PES” hareketi, ortalığı yakıp kavuruyordu. “PES” rüzgarını arkasına alan TEMAD yöneticileri, boy boy televizyon programlarına çıkıp, ilgisi dışındaki konular da dahil olmak üzere, her konuda açıklamalar yapıyor, TEMAD yönetimi ile program yapan televizyonlar, izlenme rekoru kırıyordu.
O rüzgara hepimiz kapıldık, sosyal medyada yazdık, çizdik. İçimizdeki her şeyi bir anda boşalttık. Yıllardır yaşadığımız sıkıntıların, basında bir anda kulağa hoş gelen sözlerle söylenmesi, hepimizi ziyadesi ile memnun etti.
O dönemlerde, söylemlerde siyasi otoriteye tek laf dahi edilmezken, Ergenekon, Balyoz vb. davalar ile tarihinin en sıkıntılı dönemlerinden birini geçiren askeri otorite, yani Genelkurmay en sert şekilde eleştirildi.
Hatta eleştiriler o kadar haddi aştı ki, “GENELKURMAY KAPATILMALIDIR, ABD’DEKİ GİBİ K.K.K. EK GÖREVLE BU İŞİ YÜRÜTERBİLİR” gibi, en baba siyasetçinin bile söylemekte tereddüt edeceği sözleri söylemeye başladılar.
Halbuki, Genelkurmay Başkanlığı, TEMAD yönetimini, “VİP” törenle karşılamış, “birlikte çalışarak çözüm üretelim, gidin birliklere arkadaşlarla görüşün, ne sorun var ise hep beraber çözelim” demişti.
Ardından, yine Genelkurmay Başkanlığının teklifi üzerine, o dönemde, bir cumartesi günü, TEMAD yönetimi ve Personel Başkanlığı ortak çalışma yürütmüştü. Hükümet kanadı ise, çözüm konusunda açıklamalar yapıyordu.
Ancak, medya ve sosyal medya rüzgarına kapılanlar, tüm bu davet ve çalışmalara rağmen, dur durak bilmiyor, TSK’nın en sıkıntılı olduğu dönemde, diyalog kurmak yerine, TV.’lerde boy göstermeye devam ediyordu.
İş o kadar zıvanadan çıkmıştı ki, dönemin hükümet sözcüsü, “ASSUBAYLAR CIVITTI” diye televizyon ekranlarında açıklama yapmıştı.
İşte o günlerde, sağduyulu TEMAD yöneticilerinden Sn. Naim ÖRENGÜL, ve Sn. Yalçın KAÇAR bu yanlışlığı sezmiş, TEMAD yönetiminden istifa etmişlerdi.
Durumu değerlendirmek ve olan biteni netleştirmek için kendileri ile 3 saatlik bir röportaj yaptık ve bunu yayınladık. Çok geçmeden TEMAD yöneticilerinden Av. Fevzi AKSOY istifa etti.
Bu arada “DİSİPLİN KANUNU” jet hızı ile meclisten geçmiş, TEMAD müdahil bile olamamıştı.
İşte şahsım ve bir kaç arkadaşım, o dönemde uyanmaya başladık. Ortadaki olay, hak arama mecrasından ziyade, TSK’yı yıpratma olayıydı.
Oysa ki bizlerin isteği; “assubayların ekonomik ve sosyal durumunun iyileştirilmesi, çalışanlarda mobbing ve baskı unsurlarının kaldırılarak daha demokratik bir çalışma şartlarının oluşturulması” gibi masum taleplerdi.
“Genelkurmay kapatılmalıdır”, diyenlere, “Genelkurmaya diz çöktürdük, Hesabı Genelkurmaya sor”, “Sefer görev emrini iade edeceğim, kapısında yakacağım”, Yüksek Askeri Şura Üyelerine yönelik “Mezarınıza tüküreceğim” diyenlere, “Beyler, ne oluyor?” “Siz kime? neye? hizmet ediyorsunuz?, yanlış yoldasınız, durun!” dedik.
Ve Sn. Bülent CİVAN ile birlikte, kıyasıya TEMAD yönetimini eleştirmeye başladık.
Çünkü hak arama mecrası, başka mecralara dönüşmüş, işin rengi değişmişti. Hatta “bu şekilde TSK’yı yıpratan sözlerle alınacak hakları istemediğimizi, 3 kuruş için TSK’ya düşmanca tavır takınmayacağımızı” yazdık.
Biz eleştirince, belli bir merkezden beslene güruh, bizlere; hemen “hain, satılmışlar, paşa maşası, Genelkurmayın içimizdeki kadrolu elemanları,ihanet işbirlikçileri” gibi sözlerle yazarak saldırmaya başladı.
Sanki bahsettikleri, Yunan Genelkurmayı, bizde onlara hizmet eden sözde ajanlardık!
Tam da o günlerde, sosyal medyadaki bir eleştirimizden dolayı, TEMAD’dan ömür boyu ihraç edildik. Bu yetmezmiş gibi, Ahmet KESER, bir yazımdan dolayı, karşılığı hapis olan ceza kanunun maddelerinden, TEMAD Hukuk Komisyonu Başkanının eşi ve Hukuk Komisyonu üyesi olan avukat aracılığı ile hakkımızda Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulundu.
Yine o yıllarda, dünyada ilk kez tanık olduğumuz olaylar yaşanır olmuştu. Ukrayna’daki Turuncu devrim sonrası, sosyal medya yolu ile bu kez “Euromaidan Protestoları” ve “Arap Baharı” yaşanmaya başlamıştı.
Savaşarak, devlet yönetimlerini değiştirmenin, ne kadar yüksek maliyetli olduğunu anlayan batı, “ülkeleri kendi içinden, maliyetsiz bir şekilde, sosyal medya yolu ile yıkmayı” bu şekilde keşfetti.
Koca koca ülkeler,” kumdan kale gibi” yıkılıyor yönetimler değişiyordu ve tüm bunları gerçekleştiren halk, sosyal medyada örgütleniyordu. Yani Sosyal medya, “devletleri bile yıkabilecek bir güç” haline gelmişti.
İşte bizim de, dikkat çekmek istediğimiz en önemli husus burada başlıyor. Malum, önümüzde, Suriye ve Irak Krizi var iken, bir de Rusya ile savaşın eşiğinde bir krizimiz oldu. Yani tarihi günler yaşıyoruz. Tam da bu günler de sosyal medya üzerinden yeniden hareketlenmeler başladı. 2012’deki oyun yeniden sahneye konuyor gibi..
Yazacaklarıma belki “komplo teorisi” diyebilirsiniz ama yabancı istihbarat örgütlerinin sosyal medya yolu ile bir çok faaliyet yaptığını herkes biliyor. Bu gün polis bile bir çok suçluyu sosyal medya üzerinden takip ederek yakalayabiliyor.
Atıyorum, yabancı istihbarat örgütlerinin elemanları, bölücü terör örgütü militanları, sahte bir isim ile “assubaymış veya uzman jandarmaymış” gibi hesap açarak, masum taleplerimizi öne sürerek, insanları galeyana getirecek türde, uç örnekler vererek yazılar yazabilir ve TSK’daki çalışan personelin motivasyonunu olumsuz yönde etkileyebilir.
Bırakın yabancı istihbarat örgütlerini, terör militanları, kendi içimizde bile sahte hesap kullanan yok mu? Mesela geçmişteki bir “Mahmut ERDEM”, günümüzden ise “Mehmet Yılmaz, Serhat Astsubay, Persie Persie, İsmail Geçer, Ozan Yörük, Oya Aytar”, vs. basit birkaç örnek…
İNGİLİZ SİYASETİ GÜLERKEN ISIRIR!
Kısacası, oyuna gelmeyelim. “İngiliz Siyasetine” alet olmayalım. Haklıyken haksız konuma düşmeyelim. İngiliz Siyaseti demişken dikkatinizi çekmek istiyorum, eskiden yaşlılar, birinden şüphelendiğinde, “Bana İngiliz siyaseti mi güdüyorsun” derdi.
(*) İngiliz Siyaseti” deyiminin dış politika arenasında özel bir anlamı vardır. Bir vakitler, “Üzerinde Güneşin Batmadığı İmparatorluk” denilecek kadar geniş bir hükümranlık sahasını kontrol ve idare etmek; işte bu “İngiliz Siyaseti” sayesinde mümkün olmuştu. Mesela Amerikalılar, her vesile ile dış politikayı İngilizlerden öğrendiklerini adeta öğünerek anlatırlar.
Bir başka örnekte ise, sonradan sahte olduğu ortaya çıkan; Irak’ta biyolojik ve kimyasal silah bulunduğuna dair istihbarat bilgileri, İngiltere tarafından Amerika’ya verildi! Ve buna dayanarak ABD, İngiltere’yi de yanına alarak Irak’ı işgal etti. İşte size İngiliz siyasetinden yeni bir örnek! İngiliz siyaseti gülerken ısırır. Onun için çok dikkatli ve ihtiyatlı olmak gerekir!..
Yine Yunanistan, çok az savaşarak, genelde diplomasi yolu ile, topraklarını iki katına, Bulgaristan ise 16 katına çıkarmıştır. İsrail ise, ilk başlarda, Filistin topraklarını, hiç savaşmadan binlerce dönüm araziyi satın almış ve ardından devlet kurmuştur.
Koca bir ordunun, siyasete veya dış etkilere açık kaldığında, nasıl başarısız olduğunu, nasıl büyük hüsranlar yaşattığını maalesef, “Balkan Savaşında” görmüş bir milletiz.
Bu konudaki çekincelerimizi içeren “TSK BİZİM KURUMUZ VE YUVAMIZDIR” isimli yazımı yayınladım.
AH TEMAD VAH TEMAD
Gündem o kadar yoğun ki, yazıyı biraz uzun tutmak zorunda kaldım.
Biliyorsunuz, geçen hafta www.emekliassubaylar.org sitesinde, gelişmeleri içeren, “HAKLARIMIZLA İLGİLİ SON DURUM” ve “DAĞ FARE DOĞURMASIN” isimli iki uyarı yazısı yazmıştım.
Özetle bu yazılarımda; verilmesi planlanan görev tazminatının, “II. Kad. Kd. Bçvş. ve 24 yıl bilfiil hizmet yapan, çalışan ve emekli assubaylara verileceği” yönünde çalışmalar olduğunu yazmıştım.
Hatta tazminatta, “II.Kad. Kd. Bçvş. ve 24 yıl şartının” olabileceği öngörüsünü 2014 yılında (yaklaşık 1,5 yıl önce) Sn. Sami TAMAM’a bizzat özelden yazmış ve kendisinin SGK ve askeri kimlik kartı kayıtları nedeni ile uyarıda bulunmuştum.
Ardından, Genelkurmay ve Başbakanlığa hitaben, www.emekliassubaylar.org sitesi yönetimince bir mail kampanyası başlatılmıştı. Genelkurmay Başkanlığı yetkilileri, sitemizin yönetimine ulaşarak, gerekli açıklamaları yaptı ve bunu site yönetimince tüm meslektaşlarımıza duyuruldu.
Neyse, biz tazminatta, “II. Kad. Kd. Bçvş. ve 24 yıl bilfiil hizmet yapma” şartını yazınca, siyasetle iştigal eden, eski bir TEMAD Genel Başkan Yardımcısı, beni telefonla arayarak; “YOK BÖYLE BİRŞEY, OLMAYAN ŞEYLERİ YAZIYORSUN, KİM? NEREDEN? UYDURUYOR BUNLARI?” demişti.
O yetmezmiş gibi, anlı şanlı bir il başkanı, yazı yazdığı bir sitede, “ASUBAYLARA TAZMİNAT PAPATYA FALINA MI KALDI?” diye dalga geçercesine yazı yazmış ve güya bizim, 2012 yılındaki tekliften bahsederek, yazı yazdığımızı ima etmişti.
Aynı il başkanı, yazısının sonunda aynen şu ifadeleri kullanmıştı;
“Somut bilgiye dayanmayan iddialar ve bu iddialar üzerinden yapılan kehanetler bizce PAPATYA FALI’na bakmaktan farksızdır. Papatya falının kaderini de kopardığınız çiçekteki yaprak sayısı ve sizin başladığınız seçenek belirler.”
Bu kez, durumun vahametini biraz anlayan il başkanı, “ASUBAYLARA TAZMİNAT VE NABIZ ÖLÇME ÇABALARI” diye bir yazı kaleme aldı.
Yazısında; tazminatların bu şekilde çıkması durumunda, oluşabilecek haksızlıklara dair çekincelerini yazdı ve bir bölümde, bizim uydurma bir cetvel yayınladığımızı, bu çalışmanın 2012 değil, 2013 yılına ait olduğunu belirtti.
Yalnız, kendi cetvelini dahi okumayan bu il başkanı, 2012 yılında tazminatları içeren yasa tasarısının, Maliye Bakanlığı tarafından, aynen geri iade edildiğini gözden kaçırmıştı. 2012 yılında geri iade edilen yasa tasarısı, 2013 yılında nasıl son şeklini almış onu açıklayan yok?
“KATİP ARZUHALİMİ YAZ YARE BÖYLE”
Tabii, “II. Kad. Kd. Bçvş. ve 24 yıl bilffil çalışma” şartına tepkiler sert oldu, herkes “yok böyle bir şey” diyordu ki, dün akşam dengeler yeniden değişti.
Bizim yayınladığımız bilgileri itibaren etmeyen, “Papatya Falı, Nabız Ölçme” yazan il başkanının, en tepedeki yönetimi olan, TEMAD Genel Merkezi, hem Başbakanlığa, hem de Genelkurmay Başkanlığına yönelik; “SAYGILARIMLA ARZ EDERİM” li, mail kampanyası başlattığını, TEMAD’ın resmi internet sitesinden duyurdu.
Eee, hani siz bu işin mutfağındaydınız,
Hani, siz müdahil olup, mecliste bu işi düzeltecektiniz
Hani, top Genelkurmaydan çıkmış ve top hükümetteydi,
Hani, Genelkurmay’ın çalışma ile alakası yoktu,
Hani, Genelkurmay rol çalıyor ve fırsatçılık yapıyordu,
Hani, bizim yazdıklarımız yalandı,
Bir çift sözümüz de kalemşörlere;
Hani, siz Genelkurmaya diz çöktürmüştünüz,
Hani, Genelkurmaya hesap sor diyordunuz,
Hani, siz büyük dava adamıydınız,
Hani, siz, dilenerek değil de, direnerek hakları alacaktınız,
Direnciniz bu kadar mı?
Ne oldu ?
Tüm stratejiniz bu kadar mı?
Öyleyse, ilkokul çocuğunun elinden çıkmış kompozisyon gibi, “Genelkurmay Başkanlığımız” diye başlayan, “saygılı, arzederim” li bu dilekçe neyin nesi?
O kadar hoplayıp, zıplayıp, atıp, tuttuktan sonra, üç dönemden fazla seçilebilmek için, MSB’yi mahkemeye verdikten sonra, Genel Başkan yardımcınız, tüm komuta kademesiyle mahkemelik olduktan sonra, “ölüm orucu” gibi garabet bir eylemden sonra, tek eylem planınız, “mail atma kampanyası” mı?
Yani, “100 şubeli, 1 Milyon oy potansiyelli!” derneğin, tüm çabası “BU MUDUR?” arkadaş?
Madem ki bir mail kampanyası başlatacaksınız, hep beraber tek elden yapsak, tek ses vererek yapsak, olmaz mıydı?
Biz mail kampanyası yapınca destek olmayıp, daha sonra neden siz de aynısını yaptınız?
Başka eylem planınınz yok muydu?
Olayın özü; “lafla yürütüldüğü sanılan peynir gemisi”, bir kez daha battı ve dibi boyladı.
***
MEVCUT SON DURUM
Sevgili meslektaşlarım;
Bu hafta içinde, ismini açıklayamayacağım arkadaşlarımız, özlük haklarımız ile ilgili birimleri ziyaret etti.
Çalışmalar şu anda Milli Savunma bakanlığında. Halen MSB’deki daire başkanlıkları, konular üzerinde çalışıyor. Olgunlaşıp, Milli Savunma Komisyonuna havale edilen bir yasa tasarısı yok.
Ayrıca, hükümet kanadı ile görüşen arkadaşlarımız da var. Arkadaşlarımıza orada söylenen bir söz, çok önemli, Bu söz;
“Biz, kurumlardan (Genelkurmay) gelen ne ise, ona göre çalışırız, bunun dışında kişilerin müdahalesi ile değişiklik yapmayız ve bize ulaşan ne ise, inceledikten ve yasal bir sorun olmadıktan sonra aynen yukarı göndeririz”
İşte, yıllardır biz bunun için diyorduk; “köprüleri yıkmayın, diyalog kapısını kapatmayın” Türkiye gibi bir ülkede hiç bir siyasi iktidar, Genelkurmaya karşı bir derneği dikkate almaz, Genelkurmay her zaman Türkiye de denge unsurudur”, “Yasal Mevzuat gereği, TSK personelinin özlük haklarının çıkış noktası, Genelkurmaydır” diye bunun için uyardık durduk.
Geçte olsa, bunu anladınız, “Genelkurmay Başkanlığımız” diyerek, “SAYGIYLA ARZEDEN” arzuhalci dilekçesi gibi, mail ve mektup kampanyası başlattınız. İnşallah geç kalmamışsınızdır da, bu saatten sonra sizi dikkate alırlar.
Kısacası saygıdeğer meslektaşlarım;
Tüm bu olumsuzluklara rağmen, görüşmelerimiz olacak, bazı randevular alınmakta. Görüşmelerden sonra sizlere daha detaylı ve kapsamlı açıklamalar yapacağız.
Saygılarımla.