Adil ve Hak olan, vicdanlarda kabul gören uygulamalar adaleti, hakkaniyeti temsil ederken,
Adaletten yoksun, yanlı, yanlış, haksız uygulamalar adaletsizlik, haksızlık olarak görülür ve tepki görür.
Adaletsizlik, haksızlık insana yapılan bir zulüm, hatta bir işkencedir.
İnsana has olan adalet, hakkaniyet duygusu kişide olumlu yönde gerçekleşmediğinde arayışlar başlar.
Adaletsizlik, hakkaniyetsizlik; ailede ise aile bütünlüğünü, iş yerinde ise iş yerinin devamlılığını, devlette ise, devletin bütünlüğünü sarsar.
Adalet duygusu sarsıldığında ve sarsıntı yaygınlaştığında toplumsal yaşamın sarsılmayacağını bilmemek diye bir şey yoktur, esasında.
Her yapılanın bir amacı olduğu gibi, meydana getirilen somut adaletsizliklerin, haksızlıkların bir sistematik amacının olmadığı, her halde düşünülemez. (Toplumun bütünlüğüne, çağdaşlaşmasına zarar verici sanal bir Hak olgusu planlanarak meydana getirilip, meydana getirilen ve belli bir kesimde zaman içinde kabul gördürtülen Hak üzerinden gidilerek adaletsizlik söylemleri konu dışıdır.)
Adil, hakkaniyetli, çağdaş, sürdürülebilir toplu bir yaşam için gerekli olan ve de “tek elin” oyununu bozacak olan; bir alan içinde adaletsizlikle meşgul edilen kesimin, diğer mağdur kesimleri, karşılıklı olarak fark edebilmesindedir.
“Tek el”, yarattığı ve de sürdürdüğü adaletsizliklere karşı bir de umut sunar birbirlerinden habersiz mağdur kesimlere.
Toplumdaki mağdur kesimlerin birbirlerini fark edemeden, büyük resmi gör(e)meden, adaletsizlikleri yöneten “tek elin” sunduğu toplum içinden çıkmış gibi gösterilen, hâttâ sözde mağduriyetliklerle bezendirilerek sunulmuş sözde kurtarıcıya yönelmesi adalet arayışında olan bir toplum için en büyük talihsizliği teşkil eder.
Toplum kesimleri adaletsizlikle baş-başa olmasına, hâttâ eskisinden daha berbat halde olmasına rağmen; birbirlerinden habersiz, topluca “tek elin” yarattığı sözde mağduru yücelttiğinde kendini gerçekleştirmiş, kendisine düşman olarak tanıtılmış bir şeye karşı inadına bir şeyi başarmış olarak tatmine ulaşmış zanneder kendini. İşte bu büyük bir yanılgıdır. Toplum kesimleri yanıldığını anladığında ise iş işten çoktan geçmiş olur.
Hâlbuki çağdaş, adil, hakkaniyetli bir toplu yaşama inadına, körü-körüne değil, sorgulayan, araştırıcı akıl ve mantık ile ulaşılabilir.
Kaymaklı ekmek kadayıf (tazminatlar)’ından vaz geçemedikleri için doğruyu söyleyemiyorler desem suç olur mu acaba?