Herkese merhaba
Nezih bir paylaşım ortamı olan sitemize, ben de zaman zaman yazılarımla katkı yapmaya çalışacağım. Sitemizin yöneticileri tarafından köşe yazarlığı önerisi gelince hem şaşırdım hem sevindim. Çünkü böyle bir tecrübeye sahip değildim ama dünyevi işlere ait söyleyecek sözlerim de vardı. Umarım, bana güvenenleri mahcup etmem ve okuyucuların ilgisine mazhar olacak yazılar çıkarmayı başarırım. Bu vesileyle, herkesi saygıyla selamlıyorum.
Asıl olmazsa olmaz kural ise, kitleleri peşinden sürükleme iddiasındaki kişilerin sürekli eğitime açık olmalarıdır.
Bugün sürdürülebilir liderlik konusunu irdelemeye çalışacağım; liderlik, kimilerinde doğuştan gelen bir meziyet olabildiği gibi, kimilerinde de eğitilerek kazanılmış bir özelliktir. Doğuştan bu özelliğe sahip olanların da, sonradan bu özelliği eğitim yoluyla kazananların da her daim eleştiriye, yeni fikirlere açık olmaları gerekir.
Bu kişiler bir ülkeyi yönetmeye talip siyasetçiler de olabilir, bir derneği yöneten kişiler de olabilir, hâttâ bir mahalledeki çocukları örgütleyen diğer çocuklar bile bu kategoridedir. Eğitime açıklık, öncelikle eleştiriye açıklığı gerektirir.
Her yönetici her daim doğruyu bilemez, burada devreye kişinin müspet/menfi kişilik yapısıyla, çevresindeki kişilerin onu doğru yönlendirip yönlendirmediği veya yönlendiremediği kriterleri girer. Bu kriteri zamanında ve doğru yönlendirmelerle yapmayan/yapamayan yönetici, ipin ucunu yavaş yavaş kaçırmaya başlamıştır. Hele özür dileyebilme ve geri adım atabilme erdeminden yoksunluk da söz konusuysa, o yöneticiye bel bağlamış insanların hüsran ve hâttâ belki de kabus dolu günleri de göz kırpmaya başlar.
Yönetici kendisini kusursuz meşrepte görüyorsa, önce çevresindekileri değiştirir. Bilmez ki, bu işlem sadece zaman kazandırır, yanlış anlaşılmasın, kazanılan zaman yöneticinin yöneticilik sıfatının sürebilmesine ilişkin bir tabirdir, oysa yönetilenler için o yönetici artık bir zaman kaybıdır.