Merhaba,
Ülkemizi “kör terör” bataklığına taşıyanların, bunun sorumluluğunu taşımama konusundaki kararlılıklarını ibretle izliyoruz. Suruç’ta çocuklara oyuncak taşıyan gençler oyuncaklarıyla; Ankara Gar’da barış çağrısı yapan gençler barış hayalleriyle; Merasim Sokak’ta günlük mesaisini bitirip evine dönmeye çalışan sivil memur, uzman ve assubaylar bu hevesleriyle; Sultanahmet’te ve İstiklal’de misafirimiz olan ve bu ülkeye turistik amaçla ziyarete gelen turistler şaşılası misafirperverliğimize (!) tepki veremeden; Kızılay’da otobüs bekleyen insanlar sebep olan yaratığa ağız dolusu küfür edemeden havaya uçuruldular. Tek suçları (!), o sırada orada olmaktı.
Ankara Gar’daki patlamadan sonra Konya’da oynanan milli (!) maçta, orada hayatını kaybedenler anısına bir dakikalık saygı duruşu çağrısı yapıldı. Stadın bir kısmı bu çağrıya protesto ıslıklarıyla karşılık verdi ve bunu ne TFF ne de milli takım yetkilileri adamakıllı eleştirmedi. Ne hazin, ne kadar utanç verici…
Ölümleri tasnif eder hale geldik; bu Alevi, bu Kürt, bu Sünni, bu Türk, bu bilmem ne! Yazık şu güzel ülkenin bunca yılına, dahli olanlara yazıklar olsun…
Suruç’taki gençlerin çocuklara oyuncak götürmeyi istemekten, Ankara Gar’dakilerin barış çağrısı yapmaktan, askeri servislerde olmalarına rağmen konumları itibarıyla “sivil hedef” kabul edilebilecek mesai arkadaşlarımızın evlerine gitmekten, Kızılay’da otobüs bekleyenlerin ve tesadüfen oradan geçenlerin o sırada orada bulunma talihsizliğinden; nihayet gerek Sultanahmet gerek İstiklal’de ülkemizi gezmeye ve görmeye değer bulup misafirimiz olan insanların bu isteklerinden başka ne kusurları vardı? Bu insanları, bu kadar acımasız yöntemlerle hayattan alıp koparan yaratıkların sorumlusu kim? Bu ülkede istifa kavramı hiç devreye girmeyecek mi? Evlerine misafir odası yapan bir ulus, şimdi misafirlerinin katledilmesine engel bile olamıyor. Yazık bize, yazıklar olsun bizi bu hallere düşürenlere…
Çare; benliğimizi unutmamak, çağdaşlık kriterlerine yapışmak, özellikle de ayrımcı dili tümüyle terk etmektir. Geçen haftanın Penguen mizah dergisinin kapağı durumumuzu çok iyi özetliyordu: bir adam kendi kendine konuşuyor; “Allah allah, bugün de ölmedim!”, “Lan, yoksa öldüm de, yayın yasağı nedeniyle haberim mi yok?” Maalesef, şu güzel ülkenin içinde olduğu halet-i ruhiye bu!
Saygılarımla…