Bu soruyu sokakta kime sorsanız, Cumhuriyet Halk Partisi olduğunu söyler. Oysa, önce Halk Fırkası adıyla, sonra düzeltilerek Cumhuriyet Halk Fırkası olarak kurulan parti, ülkemizin ikinci partisidir. İlk parti ise, Nezihe Muhiddin ve on üç kadın arkadaşı tarafından kurulan Kadınlar Halk Fırkası’dır.
Bugün adı bile anılmayan, değil gençliğin, neredeyse bütün bir ulusun unuttuğu bu isim; ülkenin önemli merkezlerine heykeli dikilecek, banknotlarımızdan birinin arkasına resmi basılacak önem ve değerdedir.
1898-1958 arasındaki 60 yıllık kısa ömründe birçok başarıya imza atmış, geride çok değerli eserler bırakmıştır. 20 civarında romanı; 300 civarında öykü, piyes benzeri eseri vardır. Dört yabancı dil öğrenme başarısını da eklersek, 20. yüzyılın entelektüel birikimi zirve yapmış bir şahsiyetiyle karşı karşıya olduğumuzu anlarız.
Haziran 1923’te kuruluş çalışmaları tamamlanan Kadınlar Halk Fırkası (KHF), kuruluş dilekçesine tam sekiz ay sonra yanıt alabildi, gelen yanıt şuydu: “1909 tarihli Seçim Kanunu’na göre, kadınların siyasi temsili mümkün değildir.”
Düşünebiliyor musunuz; kadınların oy kullanma hakkı bile söz konusu değilken, üstelik diğer kurucuları da tamamen kadınlardan oluşan böylesine cesur bir girişimi kim yapabilir? Bu muhteşem cesaret, bugünün gençliğinde bile yok, maalesef!
Ret yanıtının ardından boş durmayan Nezihe Hanım, Türk Kadın Yolu adını verdiği bir dergi çıkardı. Derginin hem sahibi hem genel yayın yönetmeniydi, zaten kendi cebinden koyduğu parayla kurulmuş bir dergiydi. 18 sayı boyunca çıkmayı başaran dergi, kadınların siyasal hayatta yer edinmeleri ve bu taleplerin dile getirilebilmesi için çaba harcadı.
1925’te, henüz kadınlara hak tanınmadığı halde, Halide Edip ile birlikte milletvekili adayı oldu. Olamayacağını biliyordu, amacı hem Büyük Millet Meclisi’ni hem kamuoyunu bu fikre alıştırmaktı.
Meyve veren ağacı taşlamakta mahir bir ulus olduğumuzdan olsa gerek, hakkında çeşitli yolsuzluk iddialarıyla yıpratıldı, 1927’deki seçimlerde de milletvekilliğine adaydı ama sonradan adaylığı iptal edildi. Kadınların adaylığı ve siyasal hayatın içinde yer almaları konusu, bu girişimler sayesinde sıcak tutuluyordu.
Biliyorsunuz, kadınlara seçme ve seçilme hakkı 5 Aralık 1934’te verildi ve Nezihe Hanım, ideallerinden asla vazgeçmeyen yapısıyla 1935’teki seçimlerde İstanbul bağımsız adaylarından biriydi.
İleriki yaşlarında yalnızlaştıkça, zihni ona oyunlar oynamaya başladı ve ülke tarihimizin ilk kadın kahramanlarından Nezihe Muhiddin, Şişli’deki bir akıl hastanesinde son nefesini verdi. Cenazesi de son derece sönük geçti, zamanında etrafında pervane olanlar cenazeye katılmak yerine, çelenk göndermeyi tercih ettiler. Günümüz feminist hareketinin de pek sahip çıktığını, hatta adını andığını görmüyoruz. Oysa kadınlarımız, ona ne çok şey borçlu olduklarını düşünmeli ve bu ismin unutulmaması için çaba sarf etmeli.
Heykeli dikilecek bu değerli insanımızı saygıyla yad ediyorum.
Bu soruyu sokakta kime sorsanız, Cumhuriyet Halk Partisi olduğunu söyler. Oysa, önce Halk Fırkası adıyla, sonra düzeltilerek Cumhuriyet Halk Fırkası olarak kurulan parti, ülkemizin ikinci partisidir. İlk parti ise, Nezihe Muhiddin ve on üç kadın arkadaşı tarafından kurulan Kadınlar Halk Fırkası’dır.
Bugün adı bile anılmayan, değil gençliğin, neredeyse bütün bir ulusun unuttuğu bu isim; ülkenin önemli merkezlerine heykeli dikilecek, banknotlarımızdan birinin arkasına resmi basılacak önem ve değerdedir.
1898-1958 arasındaki 60 yıllık kısa ömründe birçok başarıya imza atmış, geride çok değerli eserler bırakmıştır. 20 civarında romanı; 300 civarında öykü, piyes benzeri eseri vardır. Dört yabancı dil öğrenme başarısını da eklersek, 20. yüzyılın entelektüel birikimi zirve yapmış bir şahsiyetiyle karşı karşıya olduğumuzu anlarız.
Haziran 1923’te kuruluş çalışmaları tamamlanan Kadınlar Halk Fırkası (KHF), kuruluş dilekçesine tam sekiz ay sonra yanıt alabildi, gelen yanıt şuydu: “1909 tarihli Seçim Kanunu’na göre, kadınların siyasi temsili mümkün değildir.”
Düşünebiliyor musunuz; kadınların oy kullanma hakkı bile söz konusu değilken, üstelik diğer kurucuları da tamamen kadınlardan oluşan böylesine cesur bir girişimi kim yapabilir? Bu muhteşem cesaret, bugünün gençliğinde bile yok, maalesef!
Ret yanıtının ardından boş durmayan Nezihe Hanım, Türk Kadın Yolu adını verdiği bir dergi çıkardı. Derginin hem sahibi hem genel yayın yönetmeniydi, zaten kendi cebinden koyduğu parayla kurulmuş bir dergiydi. 18 sayı boyunca çıkmayı başaran dergi, kadınların siyasal hayatta yer edinmeleri ve bu taleplerin dile getirilebilmesi için çaba harcadı.
1925’te, henüz kadınlara hak tanınmadığı halde, Halide Edip ile birlikte milletvekili adayı oldu. Olamayacağını biliyordu, amacı hem Büyük Millet Meclisi’ni hem kamuoyunu bu fikre alıştırmaktı.
Meyve veren ağacı taşlamakta mahir bir ulus olduğumuzdan olsa gerek, hakkında çeşitli yolsuzluk iddialarıyla yıpratıldı, 1927’deki seçimlerde de milletvekilliğine adaydı ama sonradan adaylığı iptal edildi. Kadınların adaylığı ve siyasal hayatın içinde yer almaları konusu, bu girişimler sayesinde sıcak tutuluyordu.
Biliyorsunuz, kadınlara seçme ve seçilme hakkı 5 Aralık 1934’te verildi ve Nezihe Hanım, ideallerinden asla vazgeçmeyen yapısıyla 1935’teki seçimlerde İstanbul bağımsız adaylarından biriydi.
İleriki yaşlarında yalnızlaştıkça, zihni ona oyunlar oynamaya başladı ve ülke tarihimizin ilk kadın kahramanlarından Nezihe Muhiddin, Şişli’deki bir akıl hastanesinde son nefesini verdi. Cenazesi de son derece sönük geçti, zamanında etrafında pervane olanlar cenazeye katılmak yerine, çelenk göndermeyi tercih ettiler. Günümüz feminist hareketinin de pek sahip çıktığını, hatta adını andığını görmüyoruz. Oysa kadınlarımız, ona ne çok şey borçlu olduklarını düşünmeli ve bu ismin unutulmaması için çaba sarf etmeli.
Heykeli dikilecek bu değerli insanımızı saygıyla yad ediyorum.