Bir gün yolda yürüyorum. Pantolonumun ütüsü az kırışmış, üzerimden sarkan bir hırka ile az ilerdeki parka oturmak istiyorum ama oturamıyorum ki… Ben de bir emekliyim. Parka gidip banka oturup sırtımı güneşe verip derin bir oh demek ve kemiklerimi ısıtmak istiyorum. Olmaz diyor içimdeki delikanlı. Sen daha çok gençsin ve çalışmalısın. Sonra başlıyorum onunla tartışmaya…
- İyi ama ben de emekli oldum. Ben de artık dinlenme çağındayım.
- Emekli oldun ama unutma ki o parkta oturan emeklilerden çok gençsin. Sen ihtiyar değilsin. Taşı sıksan suyunu çıkarırsın.
- (Gülüyorum) Evet taşı sıksam suyunu çıkarırım da, hadi çalışayım diyelim. Ne yapacağım ki? Benim mesleğim ne? Hani gidip bir işe müracaat etsem ve sorsalar neden anlarsın diye?
- İyi ya sorsunlar. Sen hem yönetildin, hem yönettin. Hem uyguladın, hem uygulattın. Senin için bazı şeyler daha basit olmalı. Daha çabuk kavrarsın her şeyi… Herhangi bir konuya daha çabuk intibak sağlarsın.
- Tek üstün yanım da bu zaten. İntibak sağlayabilmek. Yaparım, onu da yaparım. İntibak da sağlarım. Bu yaştan sonra çıraklık bile yaparım ama biraz da ağrıma gidiyor bazı şeyler.
- Ne ağrına gidiyor ki? Çalışmak mı?
- Hayır. Asla… Ağrıma giden şu. Diğer emeklilere bakıyorum. Çoğu ellisinden çok sonra emekli olmuşlar. Oğlumun öğretmeninin yaşı benden büyük. Yolda arabamı çeviren trafik polisinin yaşı benden büyük. Onların halen en iyi bildikleri ve profesyonel oldukları işte çalışmaları ve benim ise emekli olmam ağrıma gidiyor.
- Madem öyle kim dedi ki sana git emekli ol? Çalışsaydın. Elinden tutup kapının önüne mi koydular?
- Öfff …. Yahu içimdeki delikanlı, sen de her şeyi biliyorsun ama mahsus yapar gibi soruyorsun. Ben de isterdim tabii ki bir Albay, bir öğretmen, bir memur gibi bildiğim işe sarılmayı… Ama bir şeyler oldu. Mesleğimin ilk yıllarındaki çalışma arzumu yavaş yavaş kaybettim. Önceleri takdir edilmek hoşuma gidiyordu. Kendimi geliştirmek ve mesleğime daha çok sarılmak istiyordum. Kutsal görevime sahip olduğum için dua bile etmiştim. Ama otuzlu yaşların ortalarından sonra işimden hızla soğudum.
- Neden o yaşlarda soğudun? Daha önce göremedin mi bazı şeyleri?
- Aslında o zamanlar da görüyordum. Ama bir çok şey benim için daha basitti. Söyleneni yapmak yetiyordu. Ancak yaşım ve rütbem ilerleyince faydalı olamadığımı düşünmeye başladım. Yanımda çalışanların fasulyeden amiri olduğumu düşünüyordum. Yaptığım işin devlete faydasından çok başkalarına cila olması hoşuma gitmiyordu. Zümrecilik adına meslektaşlarıma yapılan haksızlıklara ses çıkaramamak artık daha ağır geliyordu. Hep savunmada kalmak açık vermemek psikolojisi beni yıpratıyordu. Kısacası mesleğime olan ilgimi kaybettim. Aslında yine çok seviyordum, ancak yapamıyordum.
- Sen de verdin dilekçeyi emekli oldun. Şimdi de iki arada bir derede kaldın değil mi?
- Bir bakıma öyle de diyebilirsin. Erken emekliliği ben istemedim. Sistem benim mesleğimin çalışma isteğini yok ediyor. Zaten elli yaşını geçtikten sonra bu meslekte kalan yok denecek kadar azdır. Genelde kırk beşe varmadan emekli oluruz. Sakın bana işin içinden çıkamayınca suçu sisteme atıyorsun deme.
- Bak ben sana içindeki delikanlı olarak bir şey söyleyeyim mi?
- Söyle…
- Boşver bunları. Git parka da otur. Ağaç gölgesine de… İstediğin gibi yaşa… Enerjin varsa çalış… Bittiyse dinlen… Ama hayat mücadeleni bitirme… Sana hayatta verilmiş bir görev var. Bu görevini yerine getir. Madem ki kendince yanlış giden bir sistemin sarmalındasın. Onun mücadelesini ver. Kendin için değil. Değerlerin için… Birilerinin gelipte bunu düzelteceğini düşünme. Sen mücadele etmezsen, senin adına kimse mücadele etmez. Ayrıca emekli olmuş olman veya halen maddi veya manevi durumunun iyi olması eğer seni bu mücadeleden alıkoyuyorsa, kusura bakma ama sakın bir daha değerlerden bahsetme… En önemlisi de sen yalnızca sen değilsin. Sen şu an aynı zamanda bir birlikte görev yapan bir Astsubay çavuşsun. Bir başka birlikte çalışan bir Başçavuşsun. Eğer onlar senin yaşadığın olumsuzlukları aynen yaşıyorlarken misyonuna sahip çıkmıyorsan, sen bir hiçsin.
- Ağır konuştun ama doğru konuştun. Bak içimdeki delikanlı, sen de şunu iyi bil! Emekli Assubaylar sitesinin tüm müdavimleri bunun bilincinde hareket eden, kendilerinden çok, bir zamanlar içinde bulundukları mesleklerinin onurunu isteyen, bunun için mücadele eden insandırlar. Ayrıca bu mesleğin onurunu layık olduğu yere getirmek, vatan savunması açısından, daha güçlü ve kenetlenmiş bir ordu olmak açısından çok önemlidir.
- Bak yine nasıl da kendini unuttun. Vatan millet demeye başladın.
- Eeeee bize öyle öğretildi. Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır.
- (Gülerek) Öyle olsun, öyle olsun!… Ama sen yine de elimden geleni yapıyorum diye büyük konuşma! Yarından tezi yok git TEMAD’a ödenmemiş aidatın varsa öde. Arabanı, evini başkasına sigorta yaptırma. TEMAD’ın sigorta şirketi var. Oraya git… Ukalalık olmazsa bir şey daha…
- Söyle söyle!…
- OYAK konusunda farklı farklı düşünüyorsunuz ya… Bence bu konuda birbirinize girmenize gerek yok. Çünkü OYAK sizin sorunlarınızın sebebi değil, sonucudur. Siz bir araya gelirseniz inanın OYAK size mecburen yeniden değerlendirme yapıp hisse senedi verecektir. Doğrusu da budur.
- Yani konu yine OYAK’a geldi. Benim param hakkaniyetle yönetilmiyor ise tabii ki kapatılsın diyenlere daha sıcak bakarım.
- (Kızarak) Yani pireye kızıp yorganı yakacaksın öyle mi? Kim ne derse desin OYAK sizin en büyük kazanımlarınızdan bir tanesi olmuştur. Dün bazı olumsuzluklar yaşanmış olabilir ama bugün bir kazanımdır. O nedenle OYAK’ı yıkmak yerine, daha verimli yönetilmesini istemelisiniz.
- Hani bazen öyle de düşünüyorum da… Sonra da düzeleceğinden umudumu kestiğim için kapansın diye kestirip atıyorum.
- Bir de unutmadan… OYAK kapanırsa belki sen isteğim oldu diye küçük bir gülümseme atarsın ama bütün kârın bu olur. Öbür taraftan bir çok meslektaşın bu işten zarar görür. Hepsinden kötüsü de hedefe oturtulmuş bir kurumun bir kalesi daha fethedilmiş olur.
- Aslında ben de öyle düşünüyorum da… Ama bazen bu bana mevcut statükodan beslenenlerin ekmeğine yağ sürmek gibi geliyor. Maşallah kendilerinden o kadar eminler ki bizlerin isteklerimizi duymadıkları gibi bir de bizleri sindirmeye çalışıyorlar. OYAK konusunda doluyum. Boşver geçelim istersen bu konuyu…
- Sonuç aynı yere çıkar gel sen beni dinle…
- Şu sıralar bir de şu kafama takıldı. Biz bu kadar mıyız? Bizim kalitemiz bu mu? Şimdi diyeceksin ki “ o da nereden çıktı?” Şöyle ki; TESUD derneğinin internet sayfasını inceledim. Dergileri okudum. “Birlik” isminde bir dergi çıkarıyorlar. Seminerler ve konferanslar veriyor veya katılıyorlar. Şirket kurup yönetiyorlar. Bir de şunu duyun. 2010 yılının en başarılı Sivil Toplum Örgütü seçilmişler.
- Yanlış anlama ama ben de subayların daha donanımlı olduklarına inanıyorum. Onları karşı taraf olarak görmekten vazgeçerek, onların bu donanımlarını da kendi davanızın anlatılmasına katmayı başarmak büyük bir mesafe kat etmek demektir. Assubayların onur mücadelesi öncelikle bu derneğe sık sık anlatılmalıdır.
- Nasıl yani gidip emekli subaylardan hak mı isteyeceğiz?
- Hayır mevcut istekleriniz hakkında onları da bilgilendireceksiniz ki, eğer bu isteklerinize karşı koyarlar ise veya aksi bir beyanda bulunurlar ise konu toplum vicdanına taşınır. Gerçekler ve kompleksler birbirinden daha çabuk ayrılır.
- Evet güzel bir bakış açısı. Umarım TEMAD da böyle bir adım atıyordur. Sonuçta TESUD’u da bizim kardeş derneğimiz olarak görmek zorundayız.
- Neyse konuyu daha dallandırıp budaklandırmayalım şimdilik yeter.
- Son bir şey daha… Bazen sitemiz içinde yorumlara gelen tepkiler çok farklı oluyor. Kimi yorumlara bakıyor. Kimi de söyleyenlerin kimliğine bakıyor. Ancak ben şimdiye kadar yaptığım yorumlarda, yorum yapanın kimliğinden çok konu ile alakalı inandığım şekilde yorumlar yaptım. Bu nedenle zaman zaman zorluklar yaşadım. Sanırım bu nedenle zaman zaman antipatik oluyorum.
- Boşver bunları… Davaya hizmet etmez bu tür kırgınlıklar… Sen doğru bildiğini söyle…
Saygılarımla…
Sn. Öyke; bilgilendirici ve yönlendirici yazınıza teşekkür etmek istedim. Derli toplu ve geleceğe ışık tutan bir yazı olmuş.
Sizi, Kadıköy’de 15 Aralık’ta yapılan istişare toplantısında tanıdım; gerek dillendirdiklerinizle, gerek vücut dilinizle söylediklerinizi anladığımı düşünüyor ve duruşunuzu beğendiğimi ifade etmek istiyorum.
Bu vesileyle, sizin nezdinizde tüm camiamızın ve değerli aile bireylerinin yeni yılını kutluyor, 2014’ün özlük haklarımızın iyileştirildiği yıl olmasını diliyorum.
Selam ve saygılar…
Sayın Hamdi bey, yazınızı ilgiyle okudum. Yazınızda bir takım veriler kullanmışsınız. Bu verilerle birlikte bizlere, TSK’ne ve devlete düşen görevleri sıralamışsınız. Bu kadar önemli bir konuyu iki satıra sığdırmaya gayret etmişsiniz. Bir şubemizin başkanı sıfatınız nedeni ile özellikle sizlerin yazdığı yazılar bizler için daha bir anlam taşıyor. Aydınlatıcı yazınız için teşekkür etmek isterdim. Ancak üzülerek ana konuda derin fikir ayrılıklarımız olduğunu düşünüyorum.
Sizin yazınızdan sonra kendimce bir araştırma yaptım. Almanya’da asgari ücret emeklisi yaklaşık 960 Euro maaş almaktadır. Almanya’da ücretlerde kadın erkek ayrımı yoktur. Sadece iş güçlüğü ve çalışılan kurum farkı vardır. Almanya’da sadece işveren olarak prim ödeyenler çok az maaş almaktadır (Bizdeki eski sistem bağkurlular gibi). Devlet dairesinden emekli olanlar ise ortalama 2000 Euro emekli maaşı almaktadırlar. Bu maaşlar Silahlı Kuvvetler çalışanları için daha yüksektir. Ancak tam olarak bilmiyorum. Bilen arkadaşlar gerekli yorumu yapacaklardır. Ülkeleri karşılaştırırken bir çok veriyi bir arada hesaplamak gerekir. Resmi rakamlara göre kişi başına düşen milli gelir Almanya’da 44.000 Euro’dur. Türkiye’de kişi başına düşen milli gelir 10.000 Euro’dur. Almanya’da emeklilik yaşı 67 dir. Türkiye’de emeklilik yaşı halen 60 gibi görünse de bu uygulamaya kademeli geçildiği için halen emekli olanların ortalaması 48’dir.
Türkiye’de Emekli Assubaylar ortalama 1200 TL maaş almamaktadır. Bu vahim bir hatadır. Çünkü sizde bu mesleğin mensubu ve aynı zamanda şube başkanısınız. Olması gereken şudur. En düşük emekli astsubay maaşı 1500 TL’dır (500 Euro). Ortalama olarak konuştuğumuzda 1700TL (570 Euro)’dır. Biz Almanya’nın kişi başına düşen geliri ile maaşımızı orantılarsak zararlı çıkarız.
Bence bizim üzerinde durmamız konu şudur. Türkiye bir geçiş dönemi yaşamaktadır. Bizler 40’lı yaşlarda emekli olduk. Kademeli geçiş sistemine göre çok yakında Assubaylar 55 yaşından önce emekli olamayacaklardır. Bu durumda devletin uygulamak zoruna gideceği yeni bir sistem olmalıdır. Bu sistem Sosyal Güvenlik Sistemine katılım payına daha sıkı bağlı olmalıdır. Ancak bizler gibi özel sayılabilen meslekler her ülkede diğer memurlardan fazla almaktadır. Bunun sebebi, her ülke askerlik mesleğini tercih edecek personelin nitelikli olmasını istemektedir. Çünkü bu meslek zorluğu, özveri şartları ve teknolojiye direk bağlılığı nedeniyle tercih edilebilirlikte alt sıralara itilirse, ülkelerin güvenliği tehlikeye girmektedir.
Siz Türk Silahlı Kuvvetlerinin Assubayları daha uzun süre orduda tutmak için çalışma yapması gerektiğinden bahsetmişsiniz. Bu yanlıştır. Çünkü zaten şu an yaş sınırı 55 tir. Şöyle söylemek gerekirse her üç yılda tam teşekküllü sağlık raporu istenen ve bu raporlara göre göreve devamı öngören bu mesleği sizce 50 yaşından sonra yapabilecek konumda kaç kişi vardır? TMK’da her görevin karşılığı Kıdemli Başçavuş olarak belirtilen bu meslekte bir Astsubay çavuştan boşalan göreve bir Kıdemli Başçavuş kanunen atanabilmektedir. Ayrıca isteyen istediği kadar itiraz etsin 22 yaşındaki bir Teğmen ve Asteğmenin eğitimi bilgisi ne olursa olsun 50 yaşına gelmiş bir Assubaya kumanda etmesi gerçeği çalışma şartlarını daha da ağırlaştırmaktadır. 50 Yaşındaki bir sıhhiye assubayı Tıp fakültesinden yeni mezun olmuş ve vatani görevini yapmaya gelmiş bir Asteğmenin emri altına verilebilmektedir. Asteğmene, bu Assubaya göz kulak olma görevi verilmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri kaçacak yeri kalmamış, yaşa yakalanmış assubaylarımızı rahatlatmalıdır. Askeri Personelin emeklilik yaşı düşürülmelidir. Gelin bunları konuşalım.
İktidar sözünüze de bir iki lafım var. İktidar muktedir anlamında olmamalıdır. Muktedir olan devlettir. Devleti iyi idare etmek erklerin görevidir. Bu erklerden sadece biri iktidardır. Bu bağlamda Devletin görevleri diye başlık atarsak dediklerinize katılıyorum.
Siz Assubaylara OYAK üyeliği tavsiye ediyorsunuz. Gerek yok. Zaten mecburi. Bence öncelikle bu mecburiyet anayasaya aykırı. Kimse zorla bir başkasının parası ile tasarruf yapamaz veya o kişiye zorla tasarruf yaptıramaz. Geçmişe yönelik uygulamalara göre OYAK üyeliğini tavsiye edebilirsiniz. Ancak seçme hakkı o kişinin olmalı. Ayrıca OYAK hakkında gelecek içinde aynı şeyleri söylemek çok zor. Nitekim 2008 yılında mezun olmuş ve şu an beş yılını doldurmuş bir astsubay bulunuz ve birikimini sorunuz. İnanın çok şaşıracaksınız. Çünkü çok komik. Yılda ortalama yüzde 10-12 arasında nema aldılar. Bu nema banka faizlerinden beş puan yukarıdadır. Neyse bu ayrı bir konu.
TEMAD sigortanın bir çalışma yaptığını doğrusu yeni öğrendim. İnşallah güzel bir çalışma yaparlar. Ancak benim bildiğim TEMAD sigorta sadece bir acentadır. Acentalar ancak büyük sigorta firmalarının sigortalarını satmak ve pazarlamakla görevlidir. Bu bağlamda ben TSK. Yardımlaşma Vakfının kurallarını okudum. Bence kuralları çok ağır. Yönetimi çok hantal ve tabiri caiz ise arpalık. Asıl yapılması gereken şudur. TSK vakfı üyelerinden temsili olarak (1 TL) katılım payı alarak herkesi kapsamalıdır. Çünkü zaten yeteri kadar bağış alan veya alması gereken bir kuruştur. Soruyorum size. Bu ülkede kuran kurslarına mı, Türk Hava Kurumuna mı yoksa TSK vakıflarına mı daha çok yardım edilmelidir. Devlet isterse yardım kanalını buraya da yönlendirebilir. Yönetim de tamamen muvazzaflar tarafından ek görev olarak yürütülmelidir. Bir kazada şehit düşen personelin eşine, evladına, anasına,Vakfa üye olsaydı size yardım edebilirdik demek çok ağır bir durumdur. Bir Assubayın veya Uzman çavuşun görevin zorluğuna veya emeklilikte sefalete düşmeme adına yaşam sigortası yaptırması faydasızdır. Çünkü özel hayat sigortaları ülkemizde halen karlı ve güvenilir değildir. Bana en azından şunu söyleyebilirmisiniz. Anadolu Hayat sigortası yaptıran ve 20 yıl prim ödeyen, halen 500TL emekli maaşı alan birilerini tanıyormusunuz?
Sayın Hamdi bey görüldüğü gibi sizinle çok ayrı düşünüyorum. Yine de sağolun ve varolun. Saygılarımla…
Erdal bey aklın yolu bir , yazmayı düşündüğüm konuların birçoğunu yazmışsınız sağolun, Bireysel emeklilik kişiler için caziptir birikimleriniz değerlenirken yıllık %25 devlet katkısı var bu azımsanamayacak kadar önemlidir. Bu emeklilik sistemini birçok sigorta şirketi veriyor arkadaş acentesi olduğu için TEMAD sigortayı önerdiğini düşünüyorum destek için tercih edilebilir. İyi günler, iyi yıllar, esenlikler diliyorum.