Balçiçek İlter’in Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ile yapmış olduğu ve 15.12.2013 tarihinde ”Astsubaylar tazminat taleplerinde haklı!” başlığı altında köşesinden yayımladığı görüşmesinin devamını incelemeye geçmeden önce; Ankara Gölbaşı’nda eğitim uçuşu sırasında helikopterlerinin düşmesi sonucu şehit olan iki subay ve iki assubayımıza Allah’tan rahmet, ailelerine, milletimize ve silahlı kuvvetlerimize baş sağlığı diliyorum.
Balçiçek İlter, kendi deyimiyle “Lafı evirmeden çevirmeden” sormuş:
Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler susmuş ve uzunca bir sessizlikten sonra;
demiş. Bunun üzerine Balçiçek İlter;
diyerek politik cevabın üzerine gitmiş. Bunun üzerine Org. Güler politik cevabına şöyle açıklık getirmiş:
diyor.
24 Ocak 1980’de sonradan Türk siyasi yaşamında 24 Ocak Kararları olarak anılacak olan “Ekonomik istikrar Tedbirleri” hükümetçe alınmış, birkaç ay sonra, 12 Eylül’de Askeri Darbe olmuş, 24 Ocak kararlarının mimarı Turgut Özal, yapılan seçimler sonrası Başbakan olmuş, Türk halkı her alanda dışa açılarak, yeni bir döneme girmiş durumdaydı.
80’li yılların sonu, 90’lı yılların başı, Türkiye’de tekstil başta olmak üzere sanayi ve hizmetler alanında özel sektörde yeni iş alanlarının oluştuğu, ihracat odaklı bir dönem yaşanıyordu. Açılan yeni işletmeler, idari kadrolarında emekli askerleri görevlendirmeyi tercih etmekteydi. Bunu fırsat bilen özellikle de subaylarımız, hem emekli maaşı almak hem de yeni işinden maaş alarak daha iyi bir yaşam için binbaşı rütbesine denk düşen emeklilik süresine ulaşan subayların pek çoğusu içtima alanlarına son kez çıkarak birer birer askerleriyle vedalaşıp emekli olmaktaydılar. O zamana kadar subay ve assubaylar arasında bu denli maaş uçurumları da bulunmamaktaydı.
Binbaşı ve üzeri rütbelilerin birer birer özel sektörde iş bularak ayrılması, TSK’yı, binbaşı, yarbay ve albay kadrolara atama yapamayacak şekilde personel bulamama sıkıntısına sokacağı belirmişti. Aynı dönemde, emekliliği gelen assubaylardan özel sektörde iş bulanlar emekli olsa da, assubaylardaki personel eksikliği ikiz görevlerle giderilecekti.
Bir tabur-alay komutanlığının ikiz görevle yürütülebilecek şekle uygun olmayışı, beraberinde, personelin emekli olmaması için tedbirleri gerektiriyordu.
Tedbirler ekonomikti. Ve birbiri ardına, yarbaylıktan başlayarak, emekliliğe de yansıyan, sayısı altıyı bulan özel tazminatlar konulmasının altında kısaca bu sebepler bulunmaktadır.
Günümüze geldiğimizde, ne 80’lerin sonundaki ne de 90’ların başındaki gibi ekonomik gelişmeler söz konusu olmamakla birlikte, sivil sektörler kendi idari kadrolarını yetiştirebilecek düzeye ulaşmış, asker emeklileri tercih sebebi olmaktan çıkmış görünmektedir.
Bugün bir binbaşı, bir yarbay emekli olsa sivil yaşamında iş bulma garantisine sahip değildir. Ancak geçmişte yaşanan personel emekliliklerini önleme kaynaklı verilen tazminatlar halen yürürlükte bulunmakta.
Eğer, Özal döneminin getirdiği ekonomik gelişmeler olmasaydı şayet, ne günümüzde subay-assubay arasında %100’e varan maaş farkı olurdu, ne de albay kadrolarında yığılma meydana getiren bu tazminatlar olurdu. Şunu diyebiliriz ki, TSK’yı yöneten kadrolar, subay emekliliklerini çok iyi değerlendirerek sayısı altıya varan ek tazminatları subay statüsüne kazandırmıştır. Ve ne yazık ki tüm gelişmelerde assubaylar gündem dışı tutulmuştur.
Zaten assubayın sizin gözünüzdeki yeri, konumu, işlevi “bacak, çaycı” vb. Assubaylar TSK’da olmasa ne olur ki? Elektrikli bir çay-kahve makinesi alınır, herkes kendi çayını, kahvesini yapar gider!
Aman hiçbiriniz assubaylara tazminat vermeyin, vermeyin ki maazallah devlet batar…
Devam edecek…
İÇTENLİKLİ BİR YAKLAŞIM.
UYULMASI GEREKEN ÖNERİLER.
İLİŞKİLERDE ÇAĞDAŞ YAKLAŞIMLARIN GETİRİSİ,
HER ZAMAN, OLUMLU SONUÇLARA YÖNELİKTİR.
SÖYLEMLER, AĞIZDAN BİR KEZ ÇIKAR AMMA,
PİŞMANLIKLAR OLUŞSA BİLE.
ONARIMI YOKTUR.
MUTLAK İZ BIRAKIR.
SİLİNMEYEN İZLER İÇERİR.
KEM SÖZ SAHİBİNE aittir. Vurmak kırmak KABALIĞA sığınmaktır. Normal iletişim yolları ile DÜŞÜNDÜKLERİNİ aktaramayan kişiler KABALIĞA sığınırlar. Assubay camiasını böyle bir CAMİA gibi göstermekte KİMSENİN HADDİ olmamalıdır. Eğer ASSUBAY camiası KABALIĞA sığınan bir TOPLUM olsa idi YILLARDIR kendilerine yapılan HAKSIZ HUKUKSUZ uygulamaları KİŞİSELLEŞTİREREK bunu yapanlara NİZAMİYA dışında GEREKLİ cevabı verirdi. Assubay camiası daima YASAL sınırlar içerisinde kalmaya ve SORUNLARIN görüşülerek ÇÖZÜMÜNDEN yana TERCİHLERİNİ kullanmışlardır.