Kasımpaşa’da eğleşen
Ve dahi
Şirket-i Hayriyye vapurlarının birinde müstahdem bir çımacının oğlu değil idi.
Lâkin
Yalan söylemekde
O’nun kadar mâhir idi…
Su içer gibi yalan yere and içiyor
Nefes verir gibi kolayca söz veriyor
Gılını gımıldatmadan yalan söylüyor
Sabah söylediğini akşam inkâr ediyor
Alma şekeri yalar gibi tükürdüğünü yalıyor
Ve dahi
Yellenerek abdest bozar gibi yeminini kolayca bozuyordu…
Küçük köyün böyük agası idi ne de olsa!
Akşam vakdi gelip basdırmış,
On iki saatliğine de olsa zulmet, güneşi köyden kovalamış idi.
Bol acılı, sıcacık darhâne çorbasına iştahla kaşık sallamak için
Yer sofrasının dibine bağdaş kurup oturdukdan kısa bir süre sonra
Nasıl olduğunu anlayamadan
Evinde büyük bir yangın çıkdı vehleten…
Şimşir kaşığı, gürgen sofrası, bakır kabı, kacağı
Yünlü şiltesi, basmadan perdesi, minderi, keçesi, kepeneği
Yatağı, yasdığı, çarşafı, döşeği
Aşlıkda somun ekmeği; tandırda buğdayı, yarması; harârda unu, uğrası
Öküz gönünden çarığı, ahırın ardıçdan gapısı, kerpiçden hanayın çamdan pardısı
Tahtalıkda galbırı, ak çuvalda bulguru
Daha dün iyice yıkayıp güneşde kurutduğu mis gibi kokan
Allı morlu ketenden filfilli göyneği
Hattâ
Haççanımın güllü basmadan paçalı yedek iç donu bile…
Her şeyi cayır cayır yanıyordu!
Zifiri karanlığı bir solukda içip bitiren yangının göklere yükselen minâre boyu alazı,
Geceyi, gündüz vakdine döndürdü hemencecik…
Yangını söndürmek için üzerine bir bakraç su dahi dökemeden
Telâş ve can havli ile haneyden dışarı zor atdı kendini.
Yaşadığını farkedip de aklı başına gelir gelmez
Şuursuzca bağırmaya başladı; Yangın vaaar! Yetişin gomşular! Evim yanıyooor!…
Bu cırtlak sesin kime ait olduğunu gâyet iyi bilen gomşuları
Avaz avaz bağıran adamın yardım feryâdına kulak asmadı…
Bu bağırışı, ilk değildi. Son olmayacağını da bütün köylü biliyor idi.
Çünkü şunun şurasında daha dün değil, evvelsi gün
Gene aynı vakitde varıp köy meydânına
Gıçını yırtarcasına bağırmışdı; Yangın vaaar! Yetişin gomşular! Evim yanıyooor!…
Fakat o bildik cırlak sesin sahibinin bağırmaya devâm etdiğini duyan köylüler
O akşam tuhaf bir şeylerin olduğunu farkedip
Hemen koşarak feryâdın geldiği yere vardılar.
Bir de gördüler ki
Yalancının evi
Mum gibi yanıyordu!..
Olup biteni anlamaya çabalayan gomşular
Yek diğeriyle homurdanırcasına söyleşirken
Köy meydânındaki minârenin şerefesinden sıtma görmemiş dâvûdî bir ses duyuldu!
Günün son vakit namazı için cemaati câmiye dâvet eden müezzin
“Hayye ale’s Salâh” diyordu…
Çekirdekli çöplü guru gara üzüm garışık bir avuç gırık leplebiyi
Göyneğimin eteğini önce yufka hamuru gibi sündürüp
Akabinde içine boca edip yanağımı okşadıkdan sonra
Şöyle dedi, dedi bir gün anamın anası cennet mekân bıdıgızı ebem; Oğul; Dert, girer de çıkması nice olur!..
Fakat
Sonsuz bir yaşama sevinci
Ve dahi
Ondan daha fazla hak arama azmi ile dolup taşan aziz atalarım,
Bana aynı zamânda şu öğüdü de verdi; Oğul, yiğide yeis yaraşmaz! Dermânı aramakdan geri durma!..
Siz de bilirsiniz ki
Daşı, guyuya atmak bir kişinin işi
O daşı, o guyudan çıkartmak ise
On, yüz, belki de
Bin kişinin işi…
Vazifesini doğru yapan nâmuslu kişilere Allah selâmet, sıhhat, âfiyetler versin diyelim de
Peki
Yalan, dolan üzerine binâ inşâ edip dümen çeviren sahtekârlara ne diyelim?..
Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun idârî ve askerî cezâ kânununa
Gedikli Erbaş tâbirini ahlâksızca ilişdiren
Soytarı kılıklı zâbitleri
Gedikli Erbaş Sahtekârlığı’nda fâş eyledik!..
Ve dahi
Askerî cezâ mevzuâtımıza kânunsuz olarak ekledikleri işbu tâbirin
Bugün dahi hâlâ yaşamaya nasıl devâm etdiğini
Aynı makâlemizin ikinci bölümünde ihbâr etdik.
Peki
Ve dahi
Gedikli Erbaş tâbirinin
Askerî Cezâ Kânunumuzdaki bu kaçak mevcudiyeti ne olacak?
Çitfcinin damarlarında dolaşan mazotun fiyatı
Bir baba hindi gibi
Üç indi fakat hemen ferdâsında 23 bindi.
Okgası beşi aşan pate,
Emekli bifteği oldu da. Bu dert, emeklinin derdi… Duyan yok!
Dolar, fırladı gitdi şu günlerde; üçe dayandı…
Bırakalım bunları da ayakkabı kutuları, para kasaları ve döviz dolu villaları olan soyu bozuklar düşünsün!
65 sene evvel miâdı dolan bu Gedikli Erbaş mefhumu
Kıyâmet gününe kadar orada öyle payidâr mı olacak?
Gedikli Erbaş unvânını cezâ kânununa kaçak olarak sokuşduran
Kalıba vursan bir adam dahi etmeyecek
Zâbitinden vekiline kadar onca zevât çokdan imamın kayığına binip terk-i diyâr eyledi de
O sahtekâr kaşalotların goltuğuna bugün gıçını goyanlar
Bu sahtekârlığı ortadan kaldırmak için ne yapıyorlar acap?..
Havva anamız
Ağacın dalından gopartdığı almayı
Ȃdem babamıza verdi…
Bu câzip hediyeyi reddetmeyen Ȃdem babamız
O almayı, yedi…
Ve böylece
İnsanlık târihinde ilk defâ olmak üzere
Kadının fendi
Erkeği yendi…
O yasak almayı mideye berâber indiren Ȃdem ile Havva
Bir süre sonra def-i hâcet yapmaya mecbur kaldı.
Öyle ya!
Bir şey girdi ise içeri
Bir şey çıkacak idi dışarı…
Fakat def-i hâcet yapmak günâh idi
Cezâsı da cennetden kovulmak!..
Cennetde, kazurâta yer yok idi. Çünkü haram, kerih idi, kazurât idi…
Yasak almanın artığını koyacak yer bulamayan Ȃdem ile Havva
Kerih kokulu, o bildik bir apaz kazurâtı
Ut yerlerine sıvayıp saklamaya çalışdılar.
Yasak ağacın yasak almasını kopartan Havva anamız
Ve dahi
Yasak almayı yiyen Ȃdem babamız
İşledikleri günâhın ceremesi olarak da
Cennetden kovuldu…
Denir ki
Bugün tıraş etmekle mükellef olduğumuz o mâlûm ut yerlerimiz
Ȃdem ile Havva’nın
O yasak almanın kazurâtını sıvadığı yerlerdir!..
Yalancının evi yanmış da kimse inanmamış!
Ya da
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar imiş!
Ne bahasına olursa olsun
Er ya da geç
Hakikât, zuhur eyler; yalan, zâil olur!
Çünkü
Yalanın kendini teşhir etmek gibi bir tıynedi vardır.
Havva anamızın cennetdeki yasak ağacdan kopartdığı alma misâli
Askerî Cezâ Kânununa 1938 senesinde kaçak olarak dehledikleri Gedikli Erbaş unvânını
Gomutanlarımız
Ve dahi
Soytarı kılıklı hâkim subaylarımız
Nereye saklayacaklarını
Nereye sıçacaklarını
Nerelerine sıvayacaklarını
Bilemediler bir türlü…
Yalancının mumu
Can dostlar, yiğitler;
Bugün öğrendik ki
Yatsıya kadar yanar imiş!
1938 senesinde sahtekâr bir zâbitin yakdığı yalan mumuna
Mart, kapıdan tam 77 kere bakdırdıkdan sonra
2015 senesinde işbu makâlemiz ile püff! deyip
Evvel Allah
İtfâ etdik.
İmdi gelelim meseleye…
Kelâmullah değil elbet,
Kânun bu, değişir, gelişir…
Aşağıda gördüğünüz Kânun ile 1932 senesinde
Askerî Cezâ Kânununa yeni bir unvân eklediler; Gedikli Küçük Zâbit…
1938 senesinde kabul etdikleri aşağıda gördüğünüz başka bir kânun ile
Yukarıda gördüğünüz Gedikli Küçük Zâbit unvânını
Kânunsuz olarak Gedik Erbaş yapdılar…
Gedikli Erbaş tâbirinin 1935 senesinde başka bir kânuna sokuşdurma tezgahı var ki
Tam bir kepâzelik!..
Sahtekârlığın zirve yapdığı bu kânunun meclis görüşmelerini anlatabilmek için
Şöyle battal boy başka bir makâle yazmak icâb edecek.
Fakat bugün işbu makâlemizin göbeğinde
Bir sahtekârlık darbesiyle cezâ kânununa dehlenen Gedikli Erbaş unvânının
Hâl-i pür melâlini
Al gözüm, seyreyle diyeceğiz…
9 Hükûmet geldi, geçdi, gitdi…
Çok iktidârlar kurdu
Çok kânunlar ilgâ etdi
Çok kânunlar tâdil etdi
Çok kânunlar kabul etdi
Hepsi, enkâz devraldık dedi!
Fakat bunların hiçbirisi
Gedikli Erbaş unvânını silmeye muktedir olamadı…
İktidâr hırsıyla yanıp tutuşan
Ve dahi
Başbakanlık goltuğuna gıçlarını goymak için rakiplerinin canını dahi almakdan çekinmeyen
5 Başbakan iktidâr oldu…
Şu fakir milleti kefil gösderip
IMF denen tefeci çıfıtlardan millet adına uçaklar dolusu borç yeşil paralar çekdi.
Memleketi babalarının çitliği gibi idâre etdi
Hemen hepsi yek diğerinin defterini dürmeye tevessül etdi…
Fakat
Hiçbirisinin iktidârı
Gedikli Erbaş unvânının defterini dürmeye muktedir olamadı…
8 Millî Savunma Bakanı
Tam 9 sene
Köşe kapmaca oynadı, pırıltılı avizeler ile tenvir edilen meclisin ışıltılı geçeneklerinde…
Fakat
Hiçbirisi
Gedikli Erbaş unvânını kânundan silmeyi beceremedi…
Asker cenâhını ise
3B ile târif edebiliriz;
Birinci B : Bakan Başkanlar
Kılıç, tank, top, tüfek, barut, mermi
Silgi, paspas ve sâire…
Ellerinde her türlü imkân ve kudret var idi…
Bu süre içinde
1 kere subay muhtırası verdiler
2 kere subay darbesi yapdılar
3 dâne Hükûmet devirdiler…
Fakat
Aşağıda tavsırlarını gördüğünüz kerâmeti kendinden menkul 15 Genelkurmay Başkanımız
Askerî Cezâ Kânunundan
Gedikli Erbaş tâbirini silmek için
Elleri böğründe tam 41 sene öylece beklediler…
İkinci B: Başaramayan Başkanlar
Biri merhum, ikisi zihayât olan 3 Genelkurmay Başkanı
Tayin, terfi, tefrik, taltıf, tebrik, takdim edildi…
Çok teftiş yapdılar
Çok selâm aldılar
Çok emir verdiler!
Yediyüzbin askerlik koca bir orduya gomutanlık etdiler
Ucu gırmızı mumlu saman sarısı zarfların içinde
Hükûmetlere elvân çeşit muhtıralar verip
Bu konuda tam 10 sene hummalı mesailer yapdılar…
Fakat
Gedikli Erbaş unvânını
Askerî Cezâ Kânunundan tard etmeye
Bu gudretli gomutanlarımızın
Hiçbirisinin yıldızı yetmedi…
Hepsi
Gedikli Erbaş tâbirinin
Askerî Cezâ Kânunundan silindiğini zannediyor
Lâkin
Durum öyle değil!
Gedikli Erbaş tâbiri
1951 senesinden buyana iskele babası gibi yerinde öylece duruyor.
Tavsırlarını gördüğünüz şu 5 başkanımız ise
Bu hakikâti
2000 senesinden beri
Ne yazık ki
Bilmiyorlar…
1944 senesinde kılıç veremedikleri
Bugün artık hepsi ölmüş subaylara kılıç vermek için
Gudretli gomutanlarımız
Üçer beşer sene ara ile
Tam 3 ayrı kânun emir buyurdular.
T.C. RESMî GAZETE Kanun Numarası : 5143 Kabul Tarihi : 21/4/2004 Yayımlandığı R.Gazete : Tarih : 28/4/2004 Sayı :25446 Yayımlandığı Düstur : Tertip : 5 Cilt : 43
Geçici Madde 5- (Ek: 5/2/2009-5837/36 md.) (1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce emekliye ayrılmış ve 4608 sayılı Kanundan istifade etmiş subaylardan, çeşitli nedenlerle kılıç istihkakından yararlanmamış olanlara, kendilerinin veya yasal mirasçılarının bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıl içinde müracaat etmeleri halinde kılıç istihkakları verilir.(1) |
T.C.
RESMî GAZETE
ASKERLİK KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİKYAPILMASINA DAİR KANUN
Kanun No. 5837 Kabul Tarihi: 5/2/2009 “GEÇİCİ MADDE 5 – Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce emekliye ayrılmış ve 4608 sayılı Kanundan istifade etmiş subaylardan, çeşitli nedenlerle kılıç istihkakından yararlanmamış olanlara, kendilerinin veya yasal mirasçılarının bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde müracaat etmeleri halinde kılıç istihkakları verilir.” |
T.C.
RESMî GAZETE
ASKERLİK KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN Kanun No. 6318 Kabul Tarihi: 22/5/2012 MADDE 79- 21/4/2004 tarihli ve 5143 sayılı Türk Silahlı Kuvvetlerinde İlk Nasıp İstihkakına İlişkin Kanunun geçici 5 inci maddesinde yer alan “bir yıl” ibaresi “üç yıl” şeklinde değiştirilmiştir. |
Fakat
Gedikli Erbaş unvânını
Cezâ kânunundan iptâl etmeye
Kurmayından, mühendisinden, hâkimine kadar
65 seneden beri
Hiçbir subayın yüreği yetmedi…
Meclisde, muhterem vekillerimiz
Garargâhlarda, goca goca gomutanlarımız
65 seneden beri tepişip paslaşıp duruyor da
Her zamân olduğu üzere
Yırtılan, gene Deli Bekir’in yakası oluyor!..
Dervişin fikri ne ise
Zikri de odur!..
Derviş olmasa da kendisi
Bu düstur ile mürekkebe, kağıda, kaleme deh! diyen Eski Tüfek
Farzın sünneti basdırdığını umursamadan
Doldurdu sözcükleri tüfeğinin namlusuna
Ve dahi
Basdı tetiğe tek, tek!
Birinci Hamle
Hakkını teslim edelim!..
Ordumuzun içinde
Vicdânı, hamuru, zürriyeti ve kalbi temiz çok sayıda subay kardeşimiz var.
Fakat
Hak tecelli ettirmeye gelince
Helâl süt emmiş bu subaylarımıza söz düşmüyor…
Gedikli Erbaş unvânının askerî cezâ kânunundan iptâl edilmesi için
Bakınız tââ 1992 senesinde harekete geçmişler.
Zamânın Başbakanı
Çoban Sülü…
Târih, 1992.
İkinci Hamle
Ağzından çıkan iki kelime arasında geçen süre içinde
Benim
Ankara’dan yürüyerek Mevlâna Hazretlerinin huzuruna iki kere varıp geldiğim
Üst dudağı memleketi Rize’de seçim konuşması yaparken
Alt dudağı Antalya’nın beş yıldızlı sâhillerinde tâtil yapan
Kemçik Mesut YILMAZ ’dan gelmiş!
Tarih, 1996.
Kelime fukarası ve konuşma özürlü Mesut YILMAZ’dan Başbakanlığı teslim alıp da
Ayşe’yi tâtile gönderdikden sonra Halkcı ECEVİT
Almış eline, yedi delikli kavalı
Ve başlamış üflemeye…
Tarih, 1999.
İktidârının son günlerinde yürürken
Atdığı iki adım arasında geçen zamân içinde
Milleti 2 sene ihtiyarlatan Halkçı Bülent
İliklerinden sökülüp gelen suflî ve derûnî bir aşkla
Yedi delikli kavalına vecd ile üflerken
Sürü Çobanı Sülü’nün meclise verdiği kânun teklifinde farketdiğim bir husus
Vicdânımın dam direğinı sızlatdı en derinden…
Aşağıdaki metinde çok çarpıcı bir itirâf var!..
Astsubay unvânı, 1951 senesinde askerî mevzuatımıza girdi.
Aynı târihde Gedikli Erbaş tâbirini iptâl etmeleri gerekiyor idi. Fakat iptâl etmediler.
Ve Astsubaylara 2000 senesine kadar geçen tam 50 sene boyunca
Gedikli Erbaş olarak cezâ vermeye devâm etdiler.
Askerî Cezâ Kânununa göre o vakitlerde Gedikli Erbaşlara, rütbenin geri alınması cezâsı veriliyor idi.
Fakat Astsubaylar için bu cezâ kaldırılmış idi.
Askerî Cezâ Kânununa yapılacak değişiklik için hazırladığı 4551 sayılı kânun tasarısında
Aşağıdaki itirâfında Çoban Sülü diyor ki;
Askerî Cezâ Kânunundaki mevcut hükümlere göre Astsubay denen asker kişilere
Gedikli Erbaş muamelesi yapıyor
Ve dahi
Astsubayların rütbesini kânunsuz olarak söküyoruz.
Bu, telâfisi mümkün olmayan çok büyük haksızlıkdır.
Bu haksızlığı gidermek için Gedikli Erbaş unvânını bir an evvel Astsubay olarak değişdirmemiz gerekiyor.
İmdi, Yukarıda nazâr eylediğiniz “Madde Gerekcelerini” okuyan bir çift gözün iyesi olarak Burada ben Şu suâli sormaya mecburum. Gedikli Erbaş tâbiri, cezâ kânunundan hâlâ iptal edilmedi, bu bir yana. Peki Gedikli Erbaş tâbirinin iptâl edilmesi gereken 1951 senesinden Bu kânunun meclisde görüşüldüğü 2000 senesine kadar geçen tam 50 sene içinde Askerî Mahkemelerin Gedikli Erbaş muamelesi yapıp Rütbenin geri alınması cezâsı verdiği Asubay var mıdır? Bu suâlimin ilk muhatapları Tabiidir ki TEMAD ve TAS-SEN’dir… |
1999 târihli aşağıdaki komisyon raporunun alt kısmında gördüğünüz üzere
Millî Savunma Bakanı Sabahattin Bey
Askerî Cezâ Kânununun sâdece bir maddesinde 1956 senesinde bir değişiklik yapıldığını söylemiş!
Mâdem öyle de
Kaşalot bir zâbitin yapdığı âdi bir sahtekârlık ile
1938 senesinde yapılan şu değişikliğe ne diyeceksiniz, Sayın Bakanım?
Bakınız,
Bakan Beyin konuşduğu 1999 senesine kadar
Askerî Cezâ Kânununda
Bakan Beyin dediği gibi sâdece bir değil
Fakat
Tam 32 değişiklik yapılmış…
1956 senesinde iki değişiklik yapılmış. Birisini Sayın Bakanımız söylemiş.
Geriye kalıyor 31 değişiklik.
Demek ki bu 31 değişiklikden Sabahattin Beyin haberi yok.
İşkembe-i kübrâdan öyle bir sallamış ki sayın Bakanımız. Değil dünyâ, kâinat sallayacak cinsinden…
Bırakın herhangi bir adamı
Devlet adamı yalan söyler mi Allah aşkına?
Bugüne kadar neşretdiğimiz makâlelerimizde defâlarca belgesiyle isbât etdik!
Evet, kadim dostlarım!
Devlet adamları pekâlâ yalan söylüyorlar. Bunu böyle bilelim.
Hattâ
Hele bir de siyâsetin harâm ve agulu mamasını midesine akıtmış ise şâyet
Çok büyük yalanlar söylüyorlar.
Hem de kuyruklusundan…
İşde belgesi
Zamânın Millî Savunma Bakanı Sabahattin ÇAKMAKOĞLU
Meclise arzetdiği raporda
Bakınız, ne diyor!
Askerî Cezâ Kânuna göre 1930 senesinde, askeriyemizde Gedikli Erbaş sınıfı var imiş.
Anlaşılan o ki
Sabahattin Bey, meclisdeki konuşmasında bahsetdiği Askerî Cezâ Kânununu
Zahmet edip de okumamış bile… Ne kadar dehşetli bir vaziyet, değil mi?
Sabahattin Beyin okumaya tenezzül etmediği o kânunu
Eski Tüfek
Sizler için tetebbu etdi tek tek…
O kânunda yazılı olan Asubay unvânlarının hepsi işde tam da şöyle;
İşde, buyurun!
1930 târihli Askerî Cezâ Kânununda
Gedikli Erbaş tâbiri var mı?
Siz, kendi gözleriniz ile görünüz…
Sayın Hükûmetin,
Millî Savunma Bakanlığının
Ve dahi
Adâlet Bakanlığının hukukcuları bir araya gelip teşrik-i mesai yapdılar.
Lâkin
Bu anlı şanlı hukukcularımız
1930 târihli Askerî Cezâ Kânununda mevcut olan
Gedikli Erbaş tâbirini iptâl etmeyi beceremediler.
Yazıklar olsun hepinize…
Millî Savunma Bakanı Sabahattin ÇAKMAKOĞLU
Ve dahi
Bilmeyen galemli gara câhiller, öğrensin!
İşde
Askerî Cezâ Kânununa
Gedikli Erbaş unvânı
Aşağıda gördüğünüz şu kânun vasıtasıyla
1938 senesinde
Kaçak olarak sokuşduruldu.
Yukarıda kırmızı okun ucunda gördüğünüz “gedikli erbaş” unvânı
Bu kânunun sâdece 154 üncü maddesinde ve dahi sâdece bir dâne var. Başka yok!
Gedikli Erbaş tâbirini
Biliniz bakalım
Bu kânuna kaçak olarak sokuşduran şerefsiz kim?..
Bakınız, benli lakaplı bu kaşalot zâbit hakkında
Majestelerinin çaşıt büyükelcisi neler demiş…
Gedikli Erbaş denen asker kişiler Asubay oldukdan tam 50 sene sonra
Vekillerimiz meclisde ictimâ eyleyip
Gedikli Erbaş unvânını Askerî Cezâ Kânunundan silelim dediler.
Hükûmet
Millî Savunma Komisyonu
Ve dahi
Adâlet Komisyonunun muhterem üyeleri
Kafa kafaya verip teşrik-i mesâi yapdılar.
İşde
Aşağıda hazırladıkları kânun tasarısını görüyorsunuz.
Evvel’den Ȃhire Işıltılı Yansımalar’da târihe kazımışdık!
Asubaylara ne zamân bir hak vermişler ise
O zamân Asubaylardan başka bir hakkı geri almışlar…
Ya da
İşlerini son derece gönülsüz yapmışlar.
Ne dedi, ebemdedem?
Gönülsüz iş tutanın ya dişi ağrır ya da başı…
İşde, aşağıdaki kânun tasarısının meclisde görüşülmesi esnâsında da
Ayak sürüyerek iş yapmış!
Ve dahi
Gedikli Erbaş tâbirini bu kânuna eklemeyi unutmuşlar!
İltifât buyurursanız şâyet
Nacizâne şahsî kanaatimi arz edeyim.
Unutmadılar; bilerek ve kasden eklemediler!
Ağızlarını domaltarak
Asubayları
Gedikli Erbaş sınıfından kurtardıklarını söyleyen muhterem vekillerimiz ve subaylarımız
Her niyeyse
Yukarıdaki pencerede gördüğünüz ve iptâl etmek istedikleri ibârelerin yanına
Gedikli Erbaş tâbirini eklemeyi akıl edememişler…
Haydi,
İşi, iyi tarafından tutalım
Ve dahi diyelim ki
Zuhûlen böyle bir hâtâ yapdınız. İyi niyetinizde samimi iseniz şâyet
Geliniz, bugün iptâl ediniz şu Gedikli Erbaş tâbirini…
Yırtılsa da yakamız; yiğide, yeis yakışmaz!
Bu ebem sözünün hikmetine râm olan Eski Tüfek
Siz kadim dostları ve büyüklerinden aldığı ilhâm ile
Ot, kökü üstünde biter diyerek çekdi besmeleyi…
Bu maksada mâtuf olmak üzere
Bir istidâ yolladı, ilgili makâma.
Ve dahi şöyle dedi kendileyin;
KONU: Gedikli Erbaş Tâbirinin Askerî Cezâ Kanun’undan İptâli Hakkında. İLGİ: (a) 09 Ekim 2003 târih ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kânunu. (b) 19 Nisan 2004 târih ve 2004/7189 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kânunun Uygulanmasına İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmelik. (c) 28.06.1938 târih ve 3514 sayılı Askerî Cezâ Kanun’unun Bâzı Maddelerini Değiştiren Kânun. (md. 154) (ç) 22.05.1930 tarihli ve 1632 sayılı Askerî Cezâ Kânun’u. İlgi (c) kânun ile 1938 senesinde ilgi (ç)’de mezkur kânuna dâhil edilen Gedikli Erbaş tâbiri askerî cezâ mevzuatımızdan; a. Hangi tarihde ve b. Hangi kânun ile ilgâ edilmişdir? Saygılarımla arz ederim. 17 Ocak 2015. |
Mübârek bir günde cevâp gönderdi, Necdet Bey.
Ve şöyle dedi bana;
60447 nolu başvurunuz hakkında.bimerbilgi1@basbakanlik.gov.tr 4:43 PM
Sayın ŞÜKRÜ IRBIK , Başvuru Numaranız :60447 Sayın Şükrü IRBIK, 1. 60447 sayılı BİMER müracaatınız incelenmiştir. 2.Başvurunuz, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun “Yayımlanmış veya Kamuya Açıklanmış Bilgi ve Belgeler” başlıklı 8’nci maddesi kapsamında değerlendirilmiştir. Bilgilerinize sunar, esenlikler dilerim. GNKUR.PER.BŞK.LIĞI |
Dedik ya, yukarıda!
Meğerse devlet adamları ve subaylar da yalan söylüyor imiş.
Necdet Bey de bu kuralı bozmadı…
Çünkü
Gedikli Erbaş tâbirinin iptâl edildiğini
Ve dahi
Kamuoyuna açıklamadı.
Çünkü
Gedikli Erbaş tâbiri
Askerî Cezâ Kânunundan
Hiçbir zâman iptâl edilmedi…
Atalarım,
Oğul, hakkını aramakdan geri durma dediydi nasılsa
Bu düsdur ile yoluna devâm eden Eski Tüfek
Millî Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanından sonra
Başbakanın kapısını çaldı, Gücük ayının ikisinde…
T.C. BAŞBAKANLIK BİLGİ EDİNME DEĞERLENDİRME KURULU’NA Bakanlıklar/Ankara 02 Şubat 2015 KONU: Gedikli Erbaş Tâbirinin Askerî Cezâ Kanun’undan İptâli Hakkında. İLGİ: (a) 28.06.1938 târih ve 3514 sayılı Askerî Cezâ Kânun’unun Bâzı Maddelerini Değiştiren Kânun. (b) 22.05.1930 târihli ve 1632 sayılı Askerî Cezâ Kânun’u. (c) 17 Ocak 2015 târihli ve 60447 sayılı BİMER dilekcem. (Şükrü IRBIK) (ç) Genelkurmay Personel Başkanlığının (bimerbilgi1@basbakanlik.gov.tr) 30 Ocak 2015 Cuma, 5:43:59 târih ve saatli cevâbı. (d) 09 Ekim 2003 târihli ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kânunu. 1. İlgi (a) kânun madde 154 ile ilgi (b)’de mezkûr kânuna 1938 senesinde dâhil edilen “Gedikli Erbaş” tâbirinin askerî cezâ mevzuatımızdan; a. Hangi târihde ve b. Hangi kânun ile ilgâ edildiğini Sual eyleyen İlgi (c) dilekcemi 17 Ocak 2015 târihinde ilgili makâma gönderdim. 2. Genelkurmay Personel Başkanlığımız 31 Ocak 2015 tarihinde gönderdiği İlgi (ç) cevâbı ile talep etdiğim bilgiyi İlgi (d) kânunun madde 8, birinci fıkrasına istinâden reddetdi. 3. İlgi (d) kânunun 8 inci maddesinin; Birinci fıkrası, a. “Kurum ve kuruluşlarca yayımlanmış veya yayın, broşür, ilân ve benzeri yollarla kamuya açıklanmış bilgi veya belgeler, bilgi edinme başvurularına konu olamayacağı” İkinci fıkrası, b. “Ancak, yayımlanmış veya kamuya açıklanmış bilgi veya belgelerin ne şekilde, ne zaman ve nerede yayımlandığının veya açıklandığının başvurana bildirileceği” âhkâmını âmirdir. 4. Bu cümleden olmak üzere; kamuoyuna açıklanmış dahi olsa bile İlgi (c) dilekcem ile talep etdiğim bilgi veya belgelerin;
5. Ancak ne var ki İlgi (d) kânunun 8 inci maddesi, ikinci fıkrasının işbu açık ve emredici hükümüne rağmen cevâp vermeyen Genelkurmay Başkanlığımız görevini savsaklamışdır. Bu hususu kurulumuzun değerli üyelerinin takdirine arz ediyorum. 6. Neticeten, Başbakanlık Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulunun mevzu bahis talebimi İlgi (d) kânun kapsamında karara bağlamasını ve sonucunu tarafıma bildirmesini, Saygılarımla arz ederim. 02 Şubat 2015 Şükrü IRBIK E K L E R :
|
Dokdorundan, profesörüne kadar
Tam 9 hukukcu ictimâ eyledi Başbakanlıkda.
Dilekcemi eni konu tetkik eden kurulumuzun muhterem üyeleri;
Bir vatandaş olarak benim farketdiğim tuhaflığı farkedemedi.
Ve dahi
İddiamı “tavsiye ve mütalaa” olarak telâkki edip talebimi reddetdi.
Sağolsunlar, verdiği bu karar ile sayın kurulumuz
Bize, Yüce Meclise giden EGO için bir bilet verdiler.
Ortada bir kânunsuzluk olduğunu keşfetmişdim bir kere
Buraya kadar çaldığım bütün kapıları yüzüme kapatdılar
Olsun, durmak yok, soymaya ….
Af buyurun, yola devâm…
Ağlak Bülent gibi ağlayak da gözden mi olak?
Bu sahtekârlığı benim gibi keşfedecek Allah’ın başka bir kulu elbet vardır deyip
Vurdum şu emekli ayaklarımı, Dikmen Caddesinin deve yoran yokuşuna
Ve dahi
Şu dilekceyi verdim, milletin vekillerine.
Gönderdiğim dilekcemi bu kez de
TBMM Dillekce Komisyonunun vekil olan 4 üyesi tetkik eyledi.
Başbakanlıkda hepsi de hukukcu olan 9 sayın üyeden
Hiçbirisinin göremediği bit yeniğini
TBMM’nin sâdece birisi hukukcu olan 4 üyesi hemen farketdi.
Sırasıyla; eczâcı, hukukcu, edebiyat öğretmeni ve işletmeci olan bu cingöz vekillerimiz
Dilekcemde bahsetdiğim konuyu incelemeye değer buldular.
Çünkü
Gedikli Erbaş meselesinde bir orostopolluk olduğunu hemen anladılar.
Akabinde gereğini düşünüp
Ve dahi
Konu ile ilgili çalışmalarda değerlendirilmesi amacıyla
Millî Savunma Bakanlığımıza gönderdiler.
Deli değil Fakat Tescilli sahtekâr olan Kâzım isimli bir zâbitin Askerî Cezâ kuyusuna kaçak olarak atdığı Gedikli Erbaş daşını
Ve dahi
Tam 65 seneden beri o gânunun Gayyâ guyusundan çıkartmaya yetmedi… |
4551 sayılı kânununun
1999 senesinde meclisdeki müzâkeresi esnâsında konuşan muhterem vekillerimiz dediler ki;
YOK olasıca YÖK’ün yapdığı imtihânlarda olduğu gibi Dört yanlış, bir doğruyu götürseydi şâyet Vekillerin yukarıdaki ilk dört cümlede söylediği dört yalan da Beşinci cümledeki tek doğruyu götürecek Ve dahi Bu kânunu kabul eden vekiller, sıfır puan alacaklar idi. Sıfır artı sıfır, elde var sıfır!.. İkibin senesinde Meclisde ictima eyleyen muhterem vekillerimiz Bir günlük mesaileri boyunca hiç durmadan Osdurup osdurup ipe dizmişler… |
Caymak yok, peşine düşdüm bir kere
Ateş böceği değilim amma
O yalancılar kaçdıkca
Ben, kovalayacağım!
Hem de
Sıçdıkları yere gadar…
Yeni bir istidâ daha gönderip Millî Savunma Bakanımız İsmet Beye
Suâl eyledim, Gedikli Erbaş tâbirinin akibetini…
KONU: Gedikli Erbaş Tâbirinin Askerî Cezâ Kanun’undan İptâli Hakkında.
İLGİ: (a) 3514 sayı ve 28.06.1938 târihli Askerî Cezâ Kanun’unun Bâzı Maddelerini Değiştiren Kânun. (Md. 154) (b) 1632 sayı ve 22.05.1930 târihli Askerî Cezâ Kânun’u. (c) 5802 sayı ve 02.07.1951 târihli Astsubay Kânunu. (ç) 5619 sayı ve 23.03.1950 târihli Gedikli Erbaş Kânunu. (d) 4551 sayı ve 22.03.2000 târihli Askerî Cezâ Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kânun. (e) TBMM Dilekce Komisyon Başkanlığının 13.03.2015 târih ve 18434 sayılı karârı. (f) 09 Ekim 2003 târih ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kânunu. (g) 19 Nisan 2004 târih ve 2004/7189 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kânununun Uygulanmasına İlişkin Esâs ve Usûller Hakkında Yönetmelik. 1. İlgi (a) kânun ile yapılan değişiklik neticesinde Gedikli Erbaş tâbiri, İlgi (b) kânuna 1938 senesinde dâhil edildi. 2. İlgi (c) kânunun meriyyete girmesiyle birlikde İlgi (ç) kânun ve dahi bu kânunda mezkûr Gedikli Erbaş tâbiri 1951 senesinde ilgâ edildi. 3. İlgi (d) kânun ile 2000 senesinde yapılan değişiklik neticesinde İlgi (b) kânunda mezkûr “Gedikli Erbaş” tâbirinin “Astsubay” olarak değişdirilmesi gerekiyordu. Fakat söze konu işbu değişiklik yapılmadı. 4. Neticeten, İlgi (a) kânun ile İlgi (b) kânuna dâhil edilen Gedikli Erbaş tâbiri, 1938 senesinden beri askerî cezâ mevzuatımızda şu târih itibariyle hâlâ meriyyettedir. 5. Konu hakkında gönderdiğim dilekceme TBMM Dilekce Komisyon Başkanlığı; İlgi (e)’de mezkûr cevâbını, konu ile ilgili çalışmalarda değerlendirmek üzere Millî Savunma Bakanlığımıza havâle etdiğini 18.03.2015 târihinde tarafıma bildirdi. 6. Sayın Millî Savunma Bakanımıza benim suâllerim şöyledir; a. İlgi (e)’de mezkûr evrağı Millî Savunma Bakanlığımız teslim almış mıdır? b. Söze konu İlgi (e) evrak konusunda Millî Savunma Bakanlığımız ne yapmayı tasarlamakdadır? c. Suâllerimin İlgi (f,g) mevzuat kapsamında cevâplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 08.04.2015. |
Gedikli Erbaş tâbirinin hukûkî durumuna son noktayı koyup
Hakîkâte vâsıl olmak gâyesiyle 17 Ocak 2015 târihinde başladığım yolculuğum
Necdet ve İsmet Beylerin yolumuza döşeği apaz apaz çoban çökerten dikenlerine rağmen
Mayıs ayının ilk haftasını kucakladığımız şu günlerde
Aynı şevk, azim ve heyecân ile devâm ediyor…
Sorduğum suâle cevâp vermek yerine Necdet Bey, yalan söylemeyi tercih etdi.
Sağolsun, Millî Savunma Bakanımız İsmet Bey ise
Hemen yukarıda gördüğünüz 8 Nisan 2015 târihli dilekceme miâdında cevâp vermedi.
Olsun!..
Çomak sokup hepsini birden tıkadım.
Artık kaçıp saklanacak başka delikleri kalmadı.
Zere
Ayı, ne kadar âl biliyorsa,
Avcı da evvel Allah,
O ayıdan bir fazla yol biliyor…
Bu dilekceme cevâp almak için Başbakanlığın kapısına dayanacağım günler yakındır.
Neticeyi hep berâber târihe nakşedeceğiz elbet.
Sitemizin idârecisi bâdem bıyıklı bahriyeli Semih KOÇ
Makâlelerimizi her gün olmasa da
Gün aşırı düzenlemeye alışdı nasıl olsa!..
Kaynak: Makâlede mündericdir.