Sivil toplum kuruluşları oda, sendika, vakıf ve dernek adı altında faaliyet gösterir. Vakıf dernekler topluma yararlı bir hizmet geliştirmek için kurulmuş yasal topluluklardır. Sivil Toplum Kuruluşları, herhangi bir devlet organından bağımsız bir şekilde özel kişilerin girişimiyle kanuni olarak kurulmuş her türlü organizasyon için kullanılan genel bir terimdir. STK’ların tamamen veya kısmen devlet organları tarafından desteklendiği durumlarda bile STK bünyesinde herhangi bir devlet yetkilisi bulunmadıkça kurumun STK olma özelliğinin devam ettiği kabul edilir.
Yönetimin otoritesi, temsil ettiği kuruluşla doğru orantılıdır. İşin aslında dernegin mevcut TÜZÜK ‘ü her şeyin göstergesidir.
TEMAD dernegimizin mevcut durumu olması gereken noktada mıdır? Derneklerde sayısal rakam mı yoksa dernegin faaliyetlari açısından mı degerlendirmelidir. Doksan üç nokta ile övünürken, sayısal rakamlar ile işlevsel konulara neden bakmayız? Mevcut sistemde birkaç nokta dışında Temad noktaları sadece lokal işletmeciligi görüntüsündedir. Bu düzenden çıkmanın yolları olmalıdır. Örgüt olan yerde yönetim, yönetim olan yerde de örgüt vardır. Örgütler bir lider tarafından kurulur ya da örgütler tarafından bir lider bulunur.
2013 yılı sonunda yapılan tüzük degişikligi MSB tarafından daha onaylanmamış olmasının anlamı nedir?
Sivil toplum kuruluşları (STK), resmi kurumlar dışında ve bunlardan bağımsız olarak çalışan politik, sosyal, kültürel, hukuki ve çevresel amaçları doğrultusunda lobi çalışmaları, ikna ve eylemlerle çalışan, üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük usulüyle alan, kâr amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlar ve/veya üyelik ödemeleri ile sağlayan kuruluşlardır.
Demokrasilerde STK’lardan vatandaş ile devlet arasında köprü rolü oynaması beklenir. Nitekim STK’lar vatandaşların düşüncelerinin devlete, devletin politikalarının da vatandaşa aktarımını sağlarlar. Katılımcı demokratik yapı ve çoğulcu bir toplumun oluşmasına katkıda bulunan sivil toplum kuruluşları, bugün modern toplumların en etkin siyasi baskı ve toplumsal değişim aktörleri arasında bulunur ve ülkelerinin kamu diplomasisi faaliyetlerinde yer alırlar.
STK’ların amacı, baskı mekanizması yoluyla üyelerinin çıkarlarını, haklarını ve menfaatlerini korumak, daha geniş bir siyasal platformda bu menfaatlerin savunulmasını sağlamaktır. Etkin bir sivil toplum sayesinde bireyler sadece seçimlerde oy veren tekil seçmen kimliğinden sıyrılıp sivil toplumun örgütlü bir üyesi haline gelir. En önemlisi de, STK’lar vatandaşlık kültürünün kazanılmasında etkili olurlar. Batıda sosyal devletin uzun dönemde bütün vaatlerini yerine getiremeyeceği, kamusal alanda sosyal devlet ve siyasi partilerin boşalttığı alanı doldurmak gibi bir zorunluluk ortaya çıktı. Bu zorunluluk Batı toplumlarında sivil toplum kuruluşlarına önem verilmesini sağladı ve bunlara karşı yönelen dikkati çoğalttı. Bu gelişmeler neticesinde özellikle 1970’lerden sonra sivil toplum kuruluşlarının sayıları, çalışma alanları ve işlevleri hızla yayıldı ve genişledi, sivil toplum kuruluşlarına verilen önem arttı.
Türkiye’de her 826 kişiye bir dernek düşerken bu oran özellikle AB üyesi ülkelerde oldukça yüksek. AB ülkelerinde dernek sayıları milyonlarla ifade edilirken, bu ülkelerdeki nüfusun büyük çoğunluğu sivil toplum örgütlerinde görev yaparak devlet sorunlarına ilişkin birçok konuda sorumluluk alıyor. Almanya’da 2 milyon 100 bin, Fransa’da bir milyon 470 bin dernek bulunuyor. Fransa ve Almanya’da her 40 kişiye bir dernek düşüyor. Bununla birlikte her 10 Fransız’dan 4′ü en az bir derneğin faaliyetine katılıyor. ABD’de bir milyon 200 bin dernek bulunuyor. Ülkede her 15 Amerikalıdan biri bu tür kuruluşlarda çalışıyor.
Türkiye’de sivil topluma, Batı’daki gibi profesyonel bir yaklaşım yoktur. Batılı ülkelerde sivil toplum anlayışı bir kamu sektörü haline gelmiştir. Türkiye’de ise, konu bazında yaklaşım ve faaliyet gösterme anlayışı yerine genel yaklaşım hakimdir. Bu nedenle Türkiye’de sivil toplum, süreklilik arz etmeyen, inişli çıkışlı bir sektör durumundadır. Batı’da sivil toplum kuruşları için kamu bütçelerinde belirli bir pay ayrılmaktadır. Türkiye’de ise yurttaşların kendi inisiyatifleri ile oluşturdukları kuruluşların tamamen kendi kendini finanse etmesi, kendi aralarında bir bağ oluşturulamaması, kişilerin eğitim düzeyleri, bireysel ekonomik sıkıntılar, derneklerin çok az kişinin katılımıyla ve UYUMLU OLMAYAN EKİP İLE FAALİYET GÖSTERMESİ, kamunun STK’lara hassasiyet göstermemesi, siyasal çekinceler Türkiye’de STK’ların kurulması, geliştirilmesi ve özendirilmesi için siyasi otoriteler tarafından plan ve programlar yapılmalı, kanunlarla kamu tarafından desteklenmelidir.
Bizleri yakından ilgilendiren TSK’daki JANDARMA teşkilatındaki planlanan yapısal değişikliğe ne derece tepki verildi.? Bu planlanan degişikligin dogudaki ”çözüm sürece ile ” ilgisi var mıdır.?
İşte bir STK’nın ana görevlerinden biri degil mi?
Tarihimizin en kapsamlı soygunlarının ve yolsuzluklarının gün ışığına çıktığı 17 Aralık’tan bugüne kadar geçen süre, toplumumuzun en acıtıcı gerçeklerinden birine de ışık tuttu: Uygar dünyada bir eşine daha rastlanamayacak kadar tepkisiz ya da tepki verme özürlü bir toplumda yaşamaktayız. Verilen tepkilerin yeterli olmadıgını hepimiz biliyoruz.
Dernegimiz neden bazı konularda basın açıklaması yapmaz,sempozyum düzenlemez ! Tabanı ile
bütünleşmeyen yönetimler başarılı olamazlar.!
Diyoruz ya..
BU DÜZEN TOPTAN DEGİŞMELİDİR.
Duyan var mı ?
Konulara bilimsel el atan var mı ?
DÜZEN AYNI DÜZEN…BİR KOLTUK SEVDASIDIR GİDİYOR…
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin temel diregi,omurgası ASSUBAYIM kaderin degişecektir!
NOT: YAZIDAKİ BAZI BİLGİLER VE RAKAMLAR 2013 YILI ORTASI RAKAMLARDIR,İNTERNET’TEN ALINMIŞTIR.
Saygılarımla…
Atilla ABAYLI