Bugün ülkemizin canlı cansız, yaşayan ve yaşamayan herkesi derinden etkileyen sorunları olduğu gerçeği açıktır. Ancak şurası çok net olarak bilinmelidir ki, bu sorunların hemen hemen tamamı kendi tercihleri olmayan, birilerinin bu düzeni sisteme yerleştirmesi ile oluşan ve de zamanla nasırlaşan sorunlardır.
Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki iki sınıfın şu anki görüntüsü çok yönlü ele alınarak, bilimsel bir yaklaşım ve uzmanlarca incelenmelidir. Bu sorunun aslında siyasi ve 1930 sonrası TSK’nın düzenli orduya geçişi ile iki pencereden inceleyelim. Bunu yaparken ayrıca iki çizginin ki belirtmekte fayda var.
1930 yılı sonrası ordumuzun kurtuluş savaşı sonrası ile başlayan süreçteki görüntüsüdür. Savaş sonrası ATATÜRK ve arkadaşları tüm bakış açılarından tabii ki sevgi ve güvenilirlik sarmanı ile kucaklanmışlardır. Yıllar yılları takip ederken subaylar dokunulamaz, soruşturulamaz, eleştirilemez noktasına gelince demokrasiyi unutup bizler çok farklıyız diyerek halk’tan kopmuş ve de her biri ÜSTÜN İNSAN pisikolojisi ile vatandaşlar arasına duvar örmeye başladılar. Eğitimin o yıllardaki seviyesinin durumu ile de bu yaklaşımlara karşı çıkacak kimse ve de basın yoktu.
Oramiral Atilla KIYAT’ın da ifade ettigi gibi namütanahi haklar ile yol alındı bu ülkede. 1960 yılı ile de demokrasiye dur diyerek ilk büyük siyasete müdahale ile başlayan süreç biliniyor tüm kesimlerce. Her bir askeri müdahalenin ülkeyi kaç yıl geri götürdügünün hesaplarını ben yapamam. Sonrasında 1980 yılı askeri darbe ve 1982 askeri anayasası ile gelinen nokta ve biz ASSUBAYLAR.
Graham E. Fuller Amerikan Rand düşünce kuruluşunun daimi politik danışmanı, ABD Merkezi Haberlama Teşkilatı’nın eski Milli Haberlama Konseyi yardımcı başkanı, yazar, ABD’li devlet görevlisidir. CIA ankara istasyon şefi noktasındaki vat-ti muhterem gönderdigi raporlarda TÜRKİYENİN durumunu şöyle özetler;
TÜRKLER KEMALİZM’İ terk edip ILIMLI İSLAM’I benimsemelidir. ILIMLI İSLAM KEMALİZM’İ silmeye yönelik bir karşı devrimdir. Bu devrimin karşısındaki tek güç TÜRK ORDUSU ile ULUSALCI aydınlardır ve TASFİYE edilmeleri gerekir.
Bu noktada her kurulan iktidar Amerika’ya bagımlı haline getirilmiş ve sonrasında pensilvanya menşetli bir zati-muhterem de bir söyleminde; İSTEKLERİMİZİN, PLANLARIMIZIN GERÇEKLEŞMESİNDE YOLUN ORDUYU İTİBARSIZLAŞMA İLE OLABİLECEGİNİ AÇIK VE NET ŞEKİLDE KONUŞMALARINDA İFADE ETMİŞTİR.
Yaşadıklarımızın gelinen noktası ile bir yerde hükümet ve TSK’nın akıl almaz yaklaşımları ile çıldırma noktasında biz ASSUBAYLAR…
Bu noktada akla gelen durum TSK içinde iki sınıf arasında meydana getirilen bu olumsuz çekişme, zıtlaşma, sevgisizlik ifade edilen güçlerin işine gelmekte bu süreci kıs kıs gülerek izlemekte oldukları kanısı agırlık kazanmaktadır. Şu anki TSK içinde oluşan komuta kademesi içindeki gerçek ATATÜRK’çüler ile şapkalarının altında emitesyon olanlar arasında birbirlerini dikkat ile izlemektedirler. Dünya assubaylar günümüz dolayısı ile yeniçağ gazetesi yazarı sayın Ümit ÖZDAG yazısının bir cümlesinde konuya yaklaşımı dikkat çekicidir.
TSK’nın son dönemde yaşadığı önemli sorunlardan birisi de assubayların sorunlarıdır. Bu sorun o kadar büyümüştür ki, artık ordu içinde bir gerilim, hatta astsubay-subay sert bir ifade ile “düşmanlığına” dönüşmüştür.'”(19.10.2013)
Görülen resim bu durumda iken sınıfımızın onur ve hak mücadelesindeki tutumu ve bu günlere dek gösterdigi olgunluk takdire şayan, alışlanacak bir göstergedir.
ORDUNUN BAŞ KOMUTANI SAYIN CUMHURBAŞKANI’MIZIN bu durumu sessiz izlemesi üzücü ve de düşündürücüdür…!!!
Sınıf mücadelelerinde istenmeden Hak Verilmez. Uğrunda Kavga Etmeden ASSUBAY Sınıf mücadelesi tarih ve devrimci geleneklerimizi yalnızca okuyarak ögrenilmez. Yıllardır bu mücadele yapılıyor. www.emekliassubaylar.org web sayfamız ile sayın Ersen GÜRPINAR’ın önderligine yıllardır yol alıyoruz. Işık görülüyor, inanıyoruz kazanacagız.
Bu gibi mücadelelerde sınıfın tüm bireylerinin merkezi noktada TEMAD etrafında birleşmeli ve güçlü bir STK oldugunu göstermelidir.
Genel olarak Türkiye’de ve dünyada olan biteni sınıf mücadeleleri çerçevesinde anlayabileceğimizi ve hâttâ böyle bakmamız gerektiğini düşünürüm. Bu tür bir yaklaşımın, olan biteni merkez-çevre, güçlü devlet-zayıf sivil toplum çizgilerinde degerlendirdigimizde başarılı bir noktada olmadıgımız kesindir.
Yaşlı bedenlerimiz, inanmış ruhumuz ile bir kez daha vatanımızın bir çok noktasından ANKARA ‘mıza aktık. Yeni bir beklenti sürecine girdik. BAŞKENT’imizdeki Genelkurmay binasının mı yoksa vicdanların mı TAŞ oldugunu görecegiz.
Saygılar olsun…
Atilla ABAYLI
*İZMİR