Lider kadrosu, ölü ele geçirilen teröristlerin bir kısmı ve desteklendiği ülkeler incelendiğinde bir zamanların aktif örgütü olan ASALA’nın devamı olduğundan şüphe duyulmayan PKK terör örgütü, AB-D’nin operasyon bölgesi, petrol, doğal gaz ve maden kaynakları yönünden zengin, buzulların erimesi gibi çevresel faktörlerden en az etkilenecek, kimilerine göre kutsal olan bölgenin Türkiye’ye ait kısmında 1984 yılından bu yana halkı sindirerek etkinliğini günümüze kadar sürdüre gelmiş durumda…
İlk başlarda korku salarak bebek, kadın, yaşlı genç demeden onlarca insanı geceli, gündüzlü katletmiş olan PKK terör örgütü ile mücadele uluslararası anlaşmalarla yükümlülük sahibi olan bir devletin yasal gücü ile 1984 yılından bu yana yerine getirilmeye çalışılmakta…
Terör örgütünün meydana getirmiş olduğu terörün yanında gerçekleştirmiş olduğu eroin, esrar, petrol başta olmak üzere Türk insanının en çok tüketmiş olduğu sigara gibi tüketim mallarının kaçakçılık faaliyetleri kimisine bol kazanç kapısı açabilmekte… Bunun dışında; her türlü araç, silah, mühimmat gibi büyük bir oranda dışa bağımlı olan devletin terörle dışa bağımlılığı sürdürülerek, ekonominin, kaynakların halkın yararına değerlendirilemez hale getirilmek istenmesi gerçekleştirilmiş olmakta… Bütün bunlar ise bir devlet için iyi sonuçlar doğurmayacak olaylar…
Terörle etkin mücadele ederken terörden çıkar, gelir elde edebilen insanların aşılarak mücadelenin etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi önem kazanmakta…
Terörle mücadele sınırların kontrol altına alınması ve sınır içindeki bağlantılarının etkisiz hale getirilmesi ile mümkün… Sınırı aşarak iç kısımlara sızan ve eylem gerçekleştiren teröristlerin daha sınır bölgesinden geçişlerinde tespiti ve anında etkisiz hale getirilmesinde yaşanılabilecek bürokratik aksaklıkların büyük eylemleri de beraberinde getirebileceği düşünülerek bürokrasinin en aza indirilmesi, terörle mücadelede ciddiyetin, kararlılığın en önemli unsuru…
Bir devletin terörle mücadelesi silahlı kuvvetinin yanı sıra ondan daha etkili ve silahlı yasal gücün idarecisi de olan siyasi kadroların, hükümetlerin etkinliğine bağlı olmakta… Silahlı gücü ile terörü bertaraf etmek isteyen siyasi güç, diğer taraftan ülke içinde birlik beraberliği, kardeşliği sağlayıcı eğitim, öğretim başta olmak üzere, teröre kaynaklık teşkil edebilecek işsizlikle mücadele; dışa bağımlı olunmadan, yerli teknoloji ile aktif mücadele verebileceği yatırımları gerçekleştirebilmeli…
Terörle mücadelede tecrübe edinmiş, siyasi gücün vereceği, çizgileri belli olan görevleri etkin bir şekilde uygulayabilecek düzeyde silahlı bir güç varken ve bu güç 2002 yılına gelindiğinde belli oranda başarı elde etmiş haldeyken, 13 Temmuz 2011 tarihinde terörle mücadelede verilen 13 şehitten sonra, meskûn mahallerde güvenliği sağlamakla görevli polisin mücadelede askerin yerine kullanılacağının gündeme getirilmesi, yan gelip yatmayan askerin adeta başarısız gösterilmesene olanak verebilecek bir yöntem…
Terör örgütüne katılımlarda İstanbul’un ilk sırada yer alıyor olması iyi etüt edilmeli, gerekli tedbirler alınmalı… Polis teşkilatının öncelikle İstanbul, İzmir, Mersin, Diyarbakır gibi zaman zaman kamuya, vatandaşa zarar veren terör olaylarını ve örgüte katılımları önleyerek, meskûn mahallerde huzuru ve güveni temin etmesi; askerin ise tecrübe kazandığı mücadelede “tam desteklenmesi”; diğer taraftan vatandaşa eğitim, öğrenim ve iş imkânı sağlayan, dışa bağımlılığı en aza indirecek, üretime yönelik, insanı yardıma muhtaç bırakmayan, özgür birey olmasına imkân verebilen yatırımların gerçekleştirilmesi bir bütün olarak ele alınması, terörle mücadelede başarıyı getirecektir…
Sayın IRBIK,emeğiniz için teşekkür ederim.Benim bir türlü anlamakta güçlük çektiğim,yüce devletimizin imkanları subayın cebini doldururken dolup taşıyor,astsubaya sıra geldiğinde her ne hikmetse boşalıyor,yakında sizler hala yaşıyor musunuz diye verdikleri üç kuruşu da keserler.Saygılarımla.
Sn.Irbık, zalime neden haksızlık yapıyorsun diye sorulur mu? Bir emirle ölüme gönderdikleri, orduyu sırtına yükledikleri assubaylara ön yargılarla haksızlığın ötesinde vicdansızlık yapanlar ADALET’i sadece kendilerine gerektiğinde hatırlıyorlar. Onlarca yüzlerce hukuksuzluk var, mesela kendi hesaplarına Fak.Yük.Okul bitirenlere verilen üst derecenin iptali için Anayasa mahkemesini Em.Oramiral olan Cumhurbaşkanı yalan beyanla ya da AYİM hukuka aykırı emirle karar aldıranlar, konu subay olunca 2’nci dereceden emekli binbaşıyı 15 günlük sefer görev sırasında 1’inci dereceye terfi ettirenler bu zihniyettir. Hakkımı kesin helal etmiyorum, elim dilim tutuncaya kadar mücadele edeceğim, umarım bizler için esirgedikleri adaleti kendileri de bulamazlar. Elinize, yüreğinize teşekkür ediyorum, umarım yazılarınız önce haksızlıklar karşısında sessiz kalan meslektaşlarımıza sonra yetkililere ulaşır.
Sayın IRBIK;
Bu sitede, yazılarınızın süreklilik kazanacağı ve bizlere ilham vereceği için mutlu oldum. Mücadeleye, etkili ve başarılı bir şekilde katkı sağladığınız bir gerçektir. Bunun sitemizde devamını görmekte sevindiricidir.
Önceki makaleleriniz gibi, bu makalenizi de beğenerek okudum. Teşekkürler.
Ancak, ben de bir düşüncemi belirtmeden geçemeyeceğim. Bunca yıldır Gnkur.Bşk.lığının TEAMÜLLERLERİ! Gereği biriken sorunlar, önceki hükümetler tarafından çözülmediği gibi görmezden gelinerek bekletilmiş ve bu günlere gelinmiştir. Bu hükümet ise çözmüş gibi görünen bazı sorunları, (1/4 gibi) sizin de belirttiğiniz üzere, yalnız psikolojik bir rahatlatma, kamu vicdanına karşı verilemeyen bir hesabın dışını süsleyip, içi boşaltılarak ambalajlanmış ve bir paket halinde bizlere sunulmuştur. Böylece bir ayıbın üzeri bu şekilde örtülmeye çalışılmıştır.
Gnkur.Bşk.lığınca, belki de ilk kez, bizler adına, tazminatlar, intibaklar, başlangıç derece ve kademelerimiz konusunda somut bir teklif hazırlanarak, sayın Başbakanın eline kadar ulaştırılmıştır. Aylarca taştan ses çıkmış, ama bizim kanun tasarısı konusunda sayın Başbakandan asla ses çıkmamıştır. Önceki hükümetlere aynı teklif yapılsa idi nasıl hareket edeceklerdi, bilmiyorum. Ama son yıllarda sıkça duymakta olduğumuz, “tabular yıkılıyor” cümlesi, başkalarının tabularını yıkmış olabilir. Ancak her nedense, bizim tabuların yıkılması konusunda büyük bir isteksizlik olduğu açıkça görülmektedir. Bizler için teklif edilenler ne tabu, ne efsane ne de başka bilinmeyen bir şey. Yalnızca çok geciktirilmiş yasal haklarımızdır. Sizin deyiminizle; “Statü putunu, serçe parmağı ile yerle yeksan eden” lerin, önünde aylarca beklemekte olan yasa taslağının, bu sefer de, işaret parmağının ufak bir hareketi ile meclisin yolunu tutmasını ve bu sorunların da yerle yeksan olmasını dilerdik. Fakat haklarımız konusunda tamamen duyarsız görünenlerin, Disiplin ceza yasa teklifinin Meclise ulaştırıldığı süratte olmasa dahi, kaplumbağa hızında da olsa hareket etmeleri bizim için hiç hareketsiz kalınmasından daha iyi olurdu hani. Bizler ve temsilcilerimiz de; sorunun çözümünü bilerek ve isteyerek geciktirenleri, yıkılmaz tabu olarak bizim sorunlarımızı görüp, hareketsiz kalanları muhatap almamız ve sorumlu tutmamız elzem olmuştur.
Sayın IRBIK, emeğiniz için sizi kutluyorum.Elinize sağlık. Sizin bu yazınızı Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın ve Genelkurmay Başkanımızın okumasını isterdim. Sizin gibi meslektaşlarım olduğu için gurur duyuyorum. Saygılarımı sunuyorum.
İnşallah Sn.Başbakanımız bizleri duymuştur ve önlerine gelen assubay özlük hakları ile ilgili tasarılara bize müjde verir assubayları sevindirir. 2013 inşallah hayırlı olur. Site yönetimine ve TEMAD başkanımıza ve yardımcılarına çok teşekkür ediyorum. İyi pazarlar.