Ankara 20°C
Parçalı Bulutlu
Ankara
20°C
Parçalı Bulutlu
Pts
17°C
Sal
16°C
Çar
18°C
Per
19°C
Degerli Agabeyim Abaylı;
Büyük bir dikkat ve ilgiyle okudum yazınızı.Bitirip koltugumda geriye yaslandıgımda gözümün önünde uçuşan birkaç kelimeden biri olan “Demokrasinin” ülkemizde ne olup ne olmadıgını kimbilir kaçıncı kez düşünmeye başladım.
Kafamızın içinde sarı,kırmızı,mavi,yeşil ışıkların yanıp sönmeye başladıgı 1970 yıllarından beri yani 40 yıldır yaşadıgımız ülke üzerine okuduklarımız,konuştuklarımız ve tartıştıklarımızından beynimin kıvrımlarında kalan tortu biz ve bizim gibi geri kalmış (Ya da geri bıraktırılmış!) ülkelerde uygulanmaya çalışılan burjuva demokrasisi bir lükstür.Bir “cici demokrasidir.”
Kuvvetler ayrılıgının birbirine girdigi,hukuk devleti, sosyal devlet,laik devlet kavramlarının içinin boşaltıldıgı, seçmenin seçtigini bilmedigi tanımadıgı,seçilenin seçilme aşamasında harcadıkları büyük giderleri çıkarmak için her türlü iş takibini yaptıgı,liderinin dümen suyundan ayrılamadıgı,liderlerin böbürlene böbürlene “Benim Bakanım,vekilim,belediye başkanım” diye lider sultasına aldıgı bir partiler düzeni,meclis atmosferi.
Siyaseti böylesine girift,çapraşık,içinden çıkılmaz sorunları olan demokrasi ile yönetilen bir ülkede 1960’ta, 1970’te ve 1980’de askerlerin durumdan vazife çıkarması da dogaldı tabi. Onlar İttihat ve Terakkinin ardılları idiler. Agabeyleri hem asker hem siyasetçi idiler, ta ki M.Kemal’in “Siyaset yapacaklar üniformalarını çıkarsın” direktifine kadar. Tepki gösteren Kazım Karabekir’leri,Rauf Orbay’ları, A.Fuat Cebesoy’ları ve yaptıklarını biliyoruz.
Günümüz buyurganlarının sıgındıkları müdahalede Anayasa’nın 35’inci maddesindeki kısaca “Koruma ve kollama görevi” idi. Siyasilerin adam gibi yönetemedikleri ülkeyi kendini adam sayanların yönetmeye kalkmaları ve hep ellerine yüzlerine bulaştırıp biraz da kendi yerlerini ve durumlarını saglama alıp tekrar “Cici demokrasiye” yol vermeleri idi.
Daha düne kadar kendilerini dünyada tanrının gölgesi görenler,küçük dagları biz yarattık edasıyla aynı kışladaki yardımcılarını ve onların emeklerini yok sayanlar,görmezden gelenler şimdi başlarını ellerinin arasına alıp “Nerede yanlış yaptık” diye düşünmek zorundalar.
Bu kaos içinde bizim düşüncelerimizin belirleyicisi TSK’nın bizim yuvamız oldugu gerçegini gözden kaçırmamak olmalıdır. Buyurganlara olan kızgınlıgımız ve öfkemiz sagduyumuzu bastırmamalı.Ancak kangren olmuş sorunlarımız için de örgütlü mücadeleye devam etmeliyiz diye düşünüyorum. Saygılarımla.