Gelinen noktada as(t)subay toplumunun değiştiği muhakkaktır. Bu değişimin hangi koşullara rağmen gerçekleştiğinden ziyade; değişimin gelişim yönünde olması toplumumuz için büyük bir kazanımdır… Gelişimi sayesindedir ki, en ağır sorunlarla, adaletsizlik sorunuyla baş başa kalmalarına rağmen, sorunlarını her zaman olduğu üzere, medeni bir şekilde dile getirmeye devam etmektedirler… Ve böyle de devam edeceği görülmektedir… Fakat bu medeni durumun, muhatapları tarafından ne derece samimiyetle değerlendirildiği büyük önem kazanmaktadır…
Dünya’nın ayaklanmalarla çalkalandığı, ülke güvenliklerinin önem kazandığı bir dönemde; çözüm yerlerinin, as(t)subayları baş başa bıraktıkları çözümsüzlüklerden uzun vadeli beklentileri nelerdir? Bunlara kafa yorulup, dikkatle üzerinde durulması gereklidir!
Dünya üzerinde yapılmak istenen değişimlere ait projelerin açıkça duyurulmakta olduğu bir dönemden geçtiğimiz bir gerçektir!
Peki, istenen değişimler, neden alenen duyurulmakta ve yapılmakta? Toplumların değerlerini, inanç sistemlerini yerle bir etmek için, yoksul ve eğitimsiz bırakılan halklara uyguladıkları yöntemler nelerdir? Dünya üzerinde yayılmış olan değişimcilerin, hedeflerini gerçekleştirmek için yapamayacakları bir şey var mı?
Onlar, insanlara güya “rüyalarında gördükleri” soruları dağıtıp, bir genç insanı ömür boyu haksız kazanca mahkûm etmenin yanı sıra, o genci korkuya dayalı minnet duygularıyla, kendilerine bağlamakta hiçbir sakınca görmemekteler…
Yine onlar, bir milletin en kutsal değerlerini, en üst düzeyde, danışıklı dövüş halinde, elbirliği ile “neden-sonuç” ilişkisi içinde olarak, siyasi anlamda ayaklar altına alabilmekteler…
Amaçları için suni gündemler yaratmak, bir ülkede yaşayan insanların “açlık, yoksulluk” gibi gerçek gündemini yerle bir edecek ve en gerekli anda, diğerlerinin aleyhine, yandaşı için avantaj sağlatmak onların işi…
Bir kurumu ayaklar altına veren ile onu ayaklar altına almak için çalışanın aynı yerden beslenebilmekte olduğu çoğu kez iş işten geçtikten sonra tarihi belgelerden, analizlerden anlaşılabilmekte… Anlaşıldığında ise, değişimin üzerinden yıllar geçmiş olmakta…
Hal böyleyken, yıllardır dile getirilmekte olan as(t)subay sorununun çözümsüzlüğünün sürdürülmesinden bir beklentilerinin olmaması, düşünülebilir mi? Düşünmek gerekli…
Bu anlamda, konunun hassasiyetliğinin bilinci içerisinde olmaya devam ederek, haksızlıkların önüne geçilmesi için izlenecek yöntem, yol büyük önem kazanmaktadır…
Dünya siyasi gündeminin hızla değiştiği bir dönemde, üstelik de ülke güvenliğini sağlamakla görevli insanların emeklilerinin sorunlarını toplumun gündeminde yer tutacak, ses getirecek şekilde, dile getirmesi için izlenecek yol nasıl olmalıdır?
Toplumun sorunlarını çözmekle yükümlü olan ve bu anlamda sorumluluk alan kişiler, dile getirdikleri sorunları, adaletsizlikleri tekrar gözden geçirerek, sorunları tanımlamalı; sorun olarak dile getirdiklerinin gerçekten de bir sorun olup olmadığına karar vermeleri gerekli.
Sonuç, sorun yoktur, fantezi olsun diye dile getirilmişti, deniliyorsa, sorun yok demektir (!).
Eğer, sorun vardır, deniliyor ve çözülmesinin gerekliliğine inanılıyorsa; her şeyin farkında olarak, donanımlı olarak, günün siyasi koşullarına uygun şekilde yola çıkılarak, gündem oluşturmak ve sonuna kadar işin takipçisi olmak gereklidir…
Yazımızı Atatürk’ün meselelere bakışı ile bitirelim:
“İlim ve özellikle sosyal bilimler dalındaki işlerde ben emir vermem. Bu alanda isterim ki beni bilim adamları aydınlatsınlar. Onun için siz kendi ilminize, irfanınıza güveniyorsanız, bana söyleyiniz, sosyal ilimlerin güzel ( yapıcı ) yönlerini gösteriniz, ben takip edeyim.
Ben manevi miras olarak hiç bir ayet ve hiç bir dogma, hiç bir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında, belki gayelere tamamen erimediğimizi, fakat asla taviz ( ödün ) vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek olan hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur. Benim Türk Milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Beden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel mivher ( eksen ) üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar.
Hiçbir hükmü kendi bilginize ve inanınıza vurmadan, filân veya falan Avrupalı muharrir söylemiş diye hemen benimsemeyiniz. Onların hele biz Türkler, bizim dilimiz ve tarihimiz üzerindeki hükümleri çok kere yanlış bellenmiş esaslara dayandığını görüyorsunuz.
Her yeni işten kendinden eskisini beğenmeyecek kadar yükselirse o zaman, ancak o zaman gelecek nesiller birbirinden kademe kademe yüksek seviyede bir yükselme grafiği meydana getirebilir ki, insanlığın ilerlemesinin amacı budur. ( 1918 ) Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK”
Erbakan kadayafın altı üstü derken siyasal yaşamımızdan ayrıldı. Gerçekci olmayan değerlendirmeleri kadayıf olayında da ortaya çıkmıştır.Siyasette kadayıfın altı da üstü de beraber kızarmalıdır. Ustalık burdadır. Altı üstü kızarsın derken 12 Eylül’de ve 28 Şubat’da kadayıfı yakmıştır.
Bugün Antalya Temad’ın özlük hakları konusundaki basın açıklamasını Ulusal Tv’de gördüm. Özlenen görüntü bunlar. Tüm Temad yerelleri bunu yapsa ve en son dev bir mitingle mücadeleyi taçlandırırsa neden sonuç alınmasın.
Bizi öteleyen, yaptığımız işi küçümseyen, neredeyse dışarıdan toplu para yatırıp hiç çalışmadan emekli olan en düşük maaşlı SSK ve Bağkur emeklisi ile kıyaslama cüretinde bulunan, kendisinden haklarımı istediğimde haklı olduğumu söylediği halde parmağını kıpırdatmayan, benden aldığı hakkı torba yasa içinde iş adamlarına ve yandaşlarına peşkeş çeken bu kadayıfın altı kızardı.
Kalemine saglık davadaşım …Son,yukarıdaki bitiş pragrafına bayıldım, gerçek emekli ile TRIŞKADAN emekli olanları ayıramıyorlar…. Bu düzen böyle…Lanet olsun ..
Sn.Günşer kadayıfın altı kızarmak şöyle dursun, YANDI!
Bizim ülkemizde imtiyazlılar ya da iktidarı elinde bulunduranlar Cumhuriyetin ve sosyal demokratik hukuk devletinin tüm kazanımlarını kendi kazanımları olarak görmekte adalet,eşitlik ve insan onuruna saygı taleplerine kulaklarını ve vicdanlarını kapatmaktadırlar.
Devletin temel yasası olan Anayasa hiçbir kişi,kurum ve zümreye imtiyaz tanınmaz ilkesini taşımasına rağmen zamanın cumhurbaşkanının bile oğlu için özel yasa çıkarırken “Anayasa bir kere delinmekle birşey olmaz”diyebilmiştir.
Bizim ve tüm ezilenlerin sorunları sosyal demokratik hukuk devletinin tüm kurum ve kuralları ile hayata geçmesi ile bitecektir .Mücadelemize umutsuzluk ve boşvermişlik duygusundan arınarak birlik içinde devam etmeliyiz. Saygılarımla.
Genel merkezin ” 22.02.2011 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi dikmen kapısında yapmış olduğu basındaki başarısızlığını Şube Başkanlarına bu metinde belirtilen konulara bağlı kalarak, kendi bulundukları bölgelerde basın açıklaması, kamuoyu duyurusu yapmalıdırlar.” diye pas atması tuzu kokutmuştur.
” Kadayıfın altı kızarmış mı bir bakacağız.” Diyemeyen İlçe Başkanları ise yıllardır tuzu kokutmaktadırlar.
Ayrıca TEMAD’a destek olmalarına rağmen bunu bir türlü kabullenemeyen ve kendine muhalif olarak gören genel merkez bilge insanları İHRAÇ EDEREK, UZAKLAŞTIRMALAR VEREREK tuzu kokutmaya devam etmektedir.
Kayıp milyonların torba yasası içine sokularak affedilmesi tuzu kokutmuştur. Ayrıca vatandaşın parasını bu şekilde peşkeş çekilmesi utanç vericidir. Bu insanlar birbirlerini aklamaya devam edecektir. Geçmişde de Mesut YILMAZ ve Tansu ÇİLLER hakkında da meclise önerge verilmişti, ne oldu aklandılar.
[quote name=”Hüseyin ÇETİN”]Genel merkezin ” 22.02.2011 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi dikmen kapısında yapmış olduğu basındaki başarısızlığını Şube Başkanlarına bu metinde belirtilen konulara bağlı kalarak, kendi bulundukları bölgelerde basın açıklaması, kamuoyu duyurusu yapmalıdırlar.” diye pas atması tuzu kokutmuştur.
” Kadayıfın altı kızarmış mı bir bakacağız.” Diyemeyen İlçe Başkanları ise yıllardır tuzu kokutmaktadırlar.
Ayrıca TEMAD’a destek olmalarına rağmen bunu bir türlü kabullenemeyen ve kendine muhalif olarak gören genel merkez bilge insanları İHRAÇ EDEREK, UZAKLAŞTIRMALAR VEREREK tuzu kokutmaya devam etmektedir.
Kayıp milyonların torba yasası içine sokularak affedilmesi tuzu kokutmuştur. Ayrıca vatandaşın parasını bu şekilde peşkeş çekilmesi utanç vericidir. Bu insanlar birbirlerini aklamaya devam edecektir. Geçmişde de Mesut YILMAZ ve Tansu ÇİLLER hakkında da meclise önerge verilmişti, ne oldu aklandılar.[/quote]
😥