Gecenin bir yarısı telefonununuz acı acı çalar, anlarsınız fevkalade bir durum olduğunu! Elleriniz titriyerek açarsınız, karşınızdaki sanki kazayı kendisi yapmış, ölüme kendisi sebebiyet vermiş gibi bir suçlu bir ezik size acı haberi verir. Kimyanız değişir, başınızdan kaynar sular dökülür. Allah’tan yaralılar için acil şifalar, rahmete kavuşanlar için dualar edersiniz. Yüreğinizde tarifi imkansız acılar, sıkıntılar yaşarsınız.
Her yere “GÜÇLÜ ORDU GÜÇLU TÜRKİYE” yazarak bunu sağlamanız mümkün değil. Bırakın artık kendinizi gökten zenbille inmiş gibi görmeyi, ‘cumhuriyetin kazanımları sadece benim kazanımımdır‘ zihniyeti ile orduyu yönetmeyi!…
İşte şimdi aile fertleri ile birlikte yüzbinlerce assubayın gönlü ölüm oruclarına kilitlenmiş durumda. Eyleme katılan arkadaşlarına dua, buna neden olanlara beddua ediyorlar!
Bu ülke için en çok şehit ve gazisi bulunan mesleğin mensupları yıllardır nedenini anlayamadığımız bir ön yargı ile sadece göreve ve ölüme gönderilirken hatırlanıyor. “Biz bir aileyiz” masalı ile yıllardır adeta hipnotize edilerek bize çaresizliğimizi, adaletsizliğimizi, üvey evlat olduğumuzu kabul ettirmeye çalıştırlar. Üstelik bunu her kuruma örnek olduğu söylenen TSK yapıyor!
Subaylar dışında kalan personel kölelerin ülkelerine devlet ve genelkurmay başkanı olduğu bir dünyada beyaz köle muamelesi görüyor. Bunu haklı gösterecek bir tek değer yargısı var mıdır? Komutan ve amir, personelini koruyup kollayan, sorunları ile ilgilenen kişidir. Bunu Amerikan talimnamelerinden alır, ülkenizde uygulamazsanız, ordunun olmazsa olmaz kuralı disiplini çart-çurtla, baskılarla, hukuksuz cezalarla tesis etmeye çalışırsınız.
Bizim yerimize Japonya’dan robot assubay ithal etseydiniz o bile dayanamaz kısa devre yapardı ama imkansızlıkları bile başararak ordusuna, milletine sadakatini teri, kanı ve canıyla kanıtlayan assubayları yok sayarak taleplerine vicdanınızı ve kulaklarınızı kapattınız.
TEMAD Genel Merkezi “artık yeter, ölümden ötesi yok” diyerek “Ölüm Orucu” kararı aldığı ve uygulamaya başladığı günden beri beynim karıncalanıyor, yüreğim kafesteki yabani kuş gibi çırpınıyor. Vücudumun kimyası bozuldu. 3 yıldır devam eden tedavilerimin müspet sonuçları bir anda sona erdi. Meslektaşlarımın da benden farklı olduğunu düşünmüyorum. Çünkü, bizlerin yüreğinde sevgi ve merhamet var. Silah arkadaşına vefa duygusu var. Ölüm orucu devam ederse, sadece eylem çadırında değil, bir çok yerde üzüntüler yaşanabilir!
MSB. Sn. İsmet Yılmaz, “mesajınızı aldık, adalet talebinizi karşılayacağız” demek yerine, haksızlıkların önleneceğine dair TBMM gönderdiği assubaylarla ilgili yazılı açıklamasının mürekkebi kurumadan, ön yargılı zihniyet tarafından bypas edildiğini unutup “assubaylara 1/4’ü ve 100 lira zammı verdik” diye ahkam kesiyor. Alın başınıza çalın! Sanki iane verdiniz, lütufta bulundunuz. Bu, yılların ayıbıdır! Bir üniforması da kefen olan assubayı, klimalı ofislerinde günde 8 saat çalışan büro memuru ile aynı statüde göreceksin, sonra kalkıp kendini tüm ordunun MSB ve Genelkurmay başkanı sanacaksın. Resmen olabilir ama sizler bizim gönlümüzde ne bakansınız ne komutan! Siz sadece ön yargılı zihniyetin temsilcilerisiniz. Aksini iddia ediyorsanız HODRİ MEYDAN. Ciddi bir anketle size güvenilip, güvenilmediğini anlayacak, orduda subay dışında kalan personelin mutsuz, aidiyet duygusunun olmadığını göreceksiniz…
Huzur ve adalet dolu günler diliyorum.
[b] DEĞERLİ MESLEKDAŞLARIMIZ KAMPANYAMIZ SONLANDIRILMIŞTIR ;Assubay kaynağı okulların Fakülte düzeyine çıkması talebimizi içeren kampanyamıza kendisine ve mesleğine saygısı gereği destek verenlere sonsuz teşekkürler. Malumunuz bu konu şu an emekli ve görevde olan assubayları ilgilendirmiyor, ancak yeni yapılanmada uygulanırsa mesleğimizin çıtası yükselecektir. Saygılarımızla[/b]