Atılan daşı guyudan çıkartmak,
O guyuya daş atmakdan daha zordur.
Yalan söylemek kolaydır. Dilin kemiği yok nasıl olsa!
Lâkin söylenen o yalanın sebep olduğu yanlışı düzeltmek hiç de öyle değil…
İşde bu sebepden dolayı milletimiz;
İşin kolayını yapana, deli,
Zora talip olana da akıllı der!..
Sayın Ayhan BAYIRLI’nın Fesbuk’da bir sayfası var, almış eline; dünyânın yalanını doldurmuş içine!
Asubaylık târihi hakkında Ayhan beyin iki sayfaya sığışdırdığı yalan ve yanlışlarını düzeltmek için
Ben otuz altı sayfa açıklama yazmaya mecbur kaldım.
Bizi kasdederek Fesbuk sayfasına dökdüğü yazısında kendisi bizim ismimizi telâffuz edemese de
emekliasubaylar.org mecrâsında neşreylediğimiz Sayın Ayhan BAYRILI’ya Reddiye isimli işbu makâlemizde
Kıymetli meslekdaşım Ayhan beyin adını söylemekle biz, bahtiyar olacağız.
* * * * *
Fesbuk sayfasında neşretdiği ve dahi siz kıymetli okuyanların aşağıdaki pencerede gördüğü üzere
Ayhan bey şöyle başlamış üfürüzmalar manzûmesine;
ASTSUBAY; neden “Asubay” Veya “Assubay” Olamaz?
Aklının emrine râm olan Ayhan bey, biricik suâl sormuş kendi kendine.
Ve fakat bu suâline cevâp olarak fâş eylediği bilgilerde
Sayfalar dolusu yanlışlar yapmış!..
Söylemesi benim için hoş değil!
Lâkin
Şecaat arz ederken sirkâtin fâş eyleyen Arab-ı kıptî gibi
Ayhan bey, belki de farkında olmadan aynı zamânda ağız dolusu yalanlar da söylemiş!..
Kıymetli meslekdaşım Sayın Ayhan BAYIRLI’nın
Fesbuk sayfasında 07 Ekim 2015 târihinde neşretmeye başladığı hatâlarını ve yalanlarını
İltifât buyurursanız şâyet
Kamunun doğruyu bilmesi nâmına
Evvelâ teşhir,
Akabinde tashih eyleyelim…
Kimi takdir, kimi takbih edeceğinize de
Târihin şahidliğinde
Varın, siz okuyanlar karar verin gayrı…
* * * * *
Aşağıda gördüğünüz penceredeki sözünde Sayın BAYIRLI, şöyle demiş;
Değerli meslektaşlarım bu konuyu neden kaşıyorum?
Sosyal medyada yazan, çizen emekli astsubaylar olarak hepimiz;
bizi okuyan ve takip eden meslektaşlarımıza veya gönül dostlarımıza doğru bilgiler aktarmalıyız.
Evet, bizi okuyan meslekdaşlarımıza ve gönül dostlarımıza doğru bilgiler aktarmalıyız.
Ayhan Beyin bu hâlisâne fikrine samimiyetle iştirâk ediyoruz.
Fakat
Doğruları aktarmak için evvelâ
Ayhan beyin işbu Fesbuk sayfasında yapdığı yanlışları düzeltmek gerekecek.
* * * * *
Kıymetli meslekdaşım Ayhan bey,
Astsubaylığın 1951 senesinde teşkil edildiğini iddia ediyor ise şâyet
Muvazzaf iken kalbinin üzerinde yirmi seneden fazla taşıdığı okul brövesindeki
1909 târihini ne yapacak acap?
* * * * *
* * * * *
Biz Asubaylara yarım asırdan beridir tatbik edilen tahakkümleri
Unvânımızı Asubay şeklinde yazmak ile yıkamasak da
ATATÜRK’ün emânetine tekrâr sahip çıkarak
Asubay kelimesine yapılan kânunsuzluğu ve sahtekârlığı yıkacağız…
* * * * *
Aşağıda gördüğünüz penceredeki sözünde Sayın BAYIRLI, şöyle demiş;
(TAHAKKÜMÜN TÜRKÇE KARŞILIĞI OLAN : ”Baskı, zorbalık, hükmetme.” GİBİ KAVRAMLARI ASUBAY VEYA ASSUBAY YAZARAK YIKAMAZSINIZ[Sistem ve o sistemin içindeki, mali, hukuk ve sosyal haklarınızı alarak:” Baskı, zorbalık, hükmetme’yi yıkabilir statünüzü gelişmiş ülkeler seviyesine yükseltirsiniz.])
Ancak bazı Asubay ve assubay olduğunu sanan kişiler ise bunu 12 Eylül 1980 ihtilaline bağlamakta bundan önce assubay dık sonra astsubay yaptılar diyerek 1951 tarihli ve 5802 sayılı astsubay kanunu 1980 yılı sonrasına, yani tarihi ters işletmeye dolayısıyla bizi de ters işletmeye çalışmaktadırlar.
* * * * *
* * * * *
Aşağıda gördüğünüz penceredeki sözünde Sayın BAYIRLI, şöyle demiş;
“2013 yılında Genelkurmay Başkanlığı Astsb. kısaltmasını Asb. yaparak yazım kılavuzlarında değişikliğe gidilmesi emrini vermiş bir yanlış düzeltilmiştir.”
Yalanın, kendini teşhir etmek gibi bir tıyneti vardır.
Astsubay kelimesinin dilbilgisine uygun olarak kısaltılması konusunda Ayhan beyin söylediği yalan da
Ayhan beyden habersiz
Sâdece bir ay sonra kendisini işde böyle teşhir etdi…
* * * * *
Askerî ıstılâhı içinde Asubay kelimesini kamuoyu ilk defâ
emekliassubaylar.org’daki Eski Tüfek isimli köşemizde neşretdiğimiz
Evvel’den Ȃhire Işıltılı Yansımalar -3- isimli makâlemiz ile
23 Haziran 2014 Pazartesi günü duydu.
Asubay unvânını bu manâda ilk kullanan Asubay kişi benim.
İkinci Asubay kişi de
İftihâr ile söylemeliyim ki
emekliassubaylar.org’daki Yankı isimli köşesinde ve Önce Kültür isimli sitesinde neşretdiği
“Asubaylar Hasım Değil, Hısımdır” isimli makâlesi ile Kıymetli meslekdaşım Sayın Orhan KAYA’dır.
İşde belgeleri…
Bu târihe kadar Asubay kelimesi hakkında Ayhan beyin kamuya fâş eylediği bir satır kelâmı var mı acap?
Bugün sahiplendiği Astsubay unvânının;
Uyduruk,
Sahte,
Kânunsuz,
Ve dahi
İğfal edilmiş bir kelime olduğunu Ayhan bey niçin anlamak istemiyor?
Asubay kelimesine sahtekâr zâbitlerin tecâvüz etdiğini Sayın BAYIRLI niçin görmezden geliyor?
Suçu himâye etmek, suça ortak olmak demekdir! Ayhan Bey bilmez mi acap?
Tecâvüzü saklamak sağlıklı bir rûh hâlinin işâreti olabilir mi?
* * * * *
Ayhan beyin teşbihiyle “sayfa” içinde; Asubay şunu yapdı, Asubay şehit oldu, şeklinde haber yapıyoruz.
Evet, böyle yapıyoruz ve ne yapdığımızın farkındayız…
Neşretdiğimiz her makâlemizin sol alt tarafında yazıyoruz, rütbemiz de belli.
Kendi ifâdenizle “statü” müzü öğrenmek istiyorsanız şâyet…
Sayın BAYIRLI, lutfen bana sorunuz, statümüzün (?!!) Kânunlarını size memnuniyetle göndereyim…
* * * * *
* * * * *
* * * * *
* * * * *
Yarsubay kelimesi hakkında verdiği bilgide, Sayın BAYIRLI gene üfürmüş!
Bakınız, Yardımcı Subay olarak bize bildirdiği Yarsubay tâbirinin doğrusu ne imiş;
Yarsubay, o târihlerde Harp Okulu mezûniyetlerinin ilk altı ayında subayların kullandığı rütbe ismidir.
Ayhan beyin eğip bükdüğü Yarsubay kelimesi konusunda
Daha fazla söze hâcet yok!
Zere zırva, tevil götürmez!
* * * * *
Sayın BAYIRLI, Asteğmen kelimesi konusunda da ortalığı toz duman etmiş!
İhtiyat Zâbitleri tâbiri, Askerî mevzuâtımıza 1927 senesinde zuhûr eyledi.
Ayhan beyin 1935 senesinde mevcut olduğunu söylediği Yedek Subay tâbiri
Mevzuâtımıza aşağıda gördüğünüz Kânun ile 1939 senesinde dâhil edildi…
Hulâsa;
Ayhan beyin yukarıdaki pencerede bahsetdiği Asteğmen tâbirinin
1935 senesi itibâriyle Yedek Subay olduğu bilgisi de uydurmadır, mesnetsizdir.
* * * * *
* * * * *
Okumadan, araşdırmadan, emek sarf etmeden, bilemezsiniz. ASTSUBAY kelimesinden “T” harfi kalkmadı ki… Tam tersine, Rifat TAŞKIN isimli Tümgeneral rütbeli sahtekâr hâkim bir Zâbit, 1951 senesinde ASSUBAY kelimesine “T” harfini ilâve etdi.
ASTSUBAY kelimesinden “A” harfinin kalkmadığını, tam aksine eklendiğini devletin resmî belgelerinden öğrenmek için Evvel’den Ȃhire Işıltılı Yansımalar isimli beş bölümlü makâlemizi okuyacak yürek gerekir.
Biz, ATATÜRK’ün bizzat türetdiği ve dahi bizlere emânet etdiği “ASUBAY” kelimesine şerefsiz iki zâbitin tecâvüzünü fâş eyliyoruz. Ortada, Kânunların ırzına geçenlerin çevirdiği açık saçık bir tecâvüz folimi var…
Fakat kimileri, sahtekâr iki zâbitin ASUBAY kelimesine tecâvüz etdiğinin henüz farkında bile değil.
* * * * *
Sayın BAYIRLI endişe etmesin!
ASSUBAY kelimesinden “S” harfi de kalkmadı, kaldırmadılar da!
Tam tersine, eklediler…
Kâzım SEVÜKTEKİN isimli ve dahi Tuğgeneral rütbeli sahtekâr bir zâbit, 1938 senesinde ASUBAY kelimesine “S” harfini kânunsuz olarak ilâve etdi. ASSUBAY kelimesinden “S” harfinin kalkmadığını, ve fakat tam tersine eklendiğini devletin Kânunlarından öğrenmek için Evvel’den Ȃhire Işıltılı Yansımalar isimli beş bölümlü makâlemizi okuyacak mangal gibi yürek gerek.
ATATÜRK’ün,
Türk Ordusuna vediâsı olan Asubay kelimesine yapılan tecâvüzleri isbatlamak için biz;
Kânun maddelerini
Ve dahi
Meclis Zabıtlarını konuşdurduk.
Belge deyince de devletimizin Kânunundan, Meclis Zabıtlarından daha öte köy yok!
Fakat
Fesbuk’daki sayfasında Ayhan Bey, hukuk nezdinde hiçbir kıymeti olmayan şahsî kanaatini fâş eylemiş!
* * * * *
Akıllı adam, rüzgâra karşı tükürmez!
Ayhan BAYIRLI olarak siz, ASUBAY kelimesindeki “A” harfini ancak kendi Fesbuk sayfasında kaldırabilirsiniz…
Kendi kendine vehmetdiği mesnetsiz, asılsız târihciliğin insanı getirdiği nokda, işde böyle, koca bir hiçlikdir.
* * * * *
* * * * *
* * * * *
Rus atasözüdür; Bir Rus’u hamama götür; üç kere kesele, altından mutlaka Türk çıkar!
Bugün Astsubay dediğimiz kelimeyi keseleyince altından Assubay,
Assubay kelimesini keseleyince altından Asubay
Asubay kelimesini keseleyince de altından Subay kelimesi çıkıyor.
Tıpkı dünyâdaki bütün insanların Ȃdem babamız ve Havva anamızdan tenâsül etdiği gibi
Bugün Asubay dediğimiz asker sınıfı da Subay (Zâbit) sınıfından tenâsül etdi…
Ez cümle;
Subaylığa özenmiyoruz, çünkü Asubaylar hakikâtde zâten Subay sınıfına dâhildir.
O târihlerde orduya Çavuş olarak giren bir askerimiz, en yüksek rütbeye kadar terfi etme imkânına sahip idi. İçinde yaşadığımız şu 2015 senesinde dahi askerlerimizin böyle bir hakkı yok!
Şaşırdınız mı?
Çünkü;
Kânunun 1951 senesinde biz Asubaylara verdiği bu hakkı, zamânın Genelkurmay Başkanları gasp etdiler.
İşde, belgesi…
* * * * *
Dedelerimizin Harb-i Umûmi dediği İstiklâl Harbinde,
Yedi düvele karşı harp eden Osmanlı Devlet Ordusunda iki sınıf asker mevcut idi;
1. Er
2. Subay (Zâbit)
Bu cümlenin devâmı olmak üzere;
5802 sayılı Astsubay Kânununu ile 1951 senesinde Astsubay denen asker kişiler,
5619 sayılı Gedikli Erbaş Kânununa göre 1950 senesinde Gedikli Erbaş denen asker kişiler,
1001 sayılı Gedikli Zâbit Membalarına Dâir Kânun ile 1927 senesinde Gedikli sınıfına dâhil edilen asker kişiler,
İstiklâl Harbinde, Subay sınıfına dâhil idi…
Bu târihleri çok gerilere götürmek mümkündür. Ancak konumuz itibâriyle bu kadarıyla iktifâ etdik.
Tafsilâtlı bilgi için Evvel’den Ȃhire Işıltılı Yansımalar isimli beş bölümlük makâlemizi okuyunuz.
Yukarıda verdiğimiz bilgiler,
Bizi aşağıda gördüğünüz şu neticeye götürür.
* * * * *
* * * * *
* * * * *
Bizim yolumuz belli, niyetimiz belli, tarafımız belli. Doğrunun peşindeyiz…
Bu hedefimizi de 2011 senesinden bugüne kadar neşretdiğimiz makâlelerimiz ile ortaya koyduk.
ATATÜRK’ün Türk Ordusuna emânet etdiği Asubay kelimesine
Sahtekâr iki Zâbitin aşağılık tecâvüzünü gördük, isbatladık…
Ve dahi 2014-2015 senelerinde neşretdiğimiz
• Evvel’den Ȃhire Işıltılı Yansımlar,
• Ve Yalancının Mumu isimli makâlelelerimizi târihin defter-i kebirine derçetdik!
Peki, Sayın Ayhan BAYIRLI hangi yoldadır, hangi safdadır?
Mütecâvüz sahtekârların safında mı?
Tecâvüze uğrayıp da sesini çıkartamayan ödleklerin safında mı?
Ya da tecâvüzü hâlâ farkedemeyen safların safında mı?
Yoksa?..
Yoksa, bu aşağılık tecâvüzden zevk alanların safında mı?..
* * * * *
* * * * *
Yukarıdaki pencerede kırmızı çerçeve içinde gördüğünüz bu cümle ile
Ayhan beyin ne demek istediğini, bağışlasın, ben anlayamadım. Çünkü, Türkcemizde böyle bir cümle yok!
Doğrusu, “Herkesi kendinize güldürmeyin!”
Ya da
“Kendinize herkesi güldürmeyin!” olmalı idi.
* * * * *
ATATÜRK’ün söylediği gibi,
Târih yazmak, târih yapanlara sâdık kalmayı gerekdirir.
Târih yazmak, emek isder…
Emekden daha fazla samimiyet,
Samimiyetden daha fazla ahlâk,
Ahlâkdan daha fazla edep,
Edepden daha fazla cesâret,
Cesâretden daha fazla bilgi,
Bilgiden daha fazla dürüstlük isder…
* * * * *
Asubay kelimesinin başına gelenleri özetlemek için söylenebilecek en güzel söz, herhâlde şöyle olurdu;
ATATÜRK’ün Emânetine
ATATÜRK’ün Subayları olduğunu söyleyen sahtekârların İhâneti…
ATATÜRK’ün bizzat türetip Türk Ordusuna emânet etdiği Asubay kelimesi
ATATÜRK’ün subayı olduğunu söyleyen sahtekârların iki darbesine mârûz kaldı.
Birinci darbe; Anlam bakımından
İkinci darbe; Kelime yapısı (İmlâ) bakımından
Ordumuzun bugün itibâriyle en yüksek subay rütbesi olan Mareşal kelimesinin zamân içinde maruz kaldığı anlam kaymasını Evvel’den Ȃhire Işıltılı Yansımalar isimli makâlemizin üçüncü bölümünde anlatdık. Anlam bakımından uğradığı “anlam genişlemesi” ve “anlam kayması”, dilimizin tabii ihtiyâcı doğrultusunda cerâyan etmişdir. Bu itibârla bunları mâkûl karşılamak gerekir.
Ancak ikinci darbenin kabul edilir bir tarafı yokdur. Kelime yapısı bakımından Asubay kelimesine kaşalot iki zâbit birer kere tecâvüz etdi ki işde, bunu ben reddediyorum. Eski Tüfek nâmıyla Asubay kelimesi konusunda bugüne kadar anlatmaya çalışdığım ve dahi şiddetle karşı çıkdığım husus da işde, bu aşağılık tecâvüz meselesidir.
Ben, esâsen Ayhan beyin bu aşağılık tecâvüzleri anlamamasına şaşıyorum!
Ve dahi işde bu sebepden dolayı,
Yukarıda açıkladığım gerekcelere istinâden
Meslekdaşım Ayhan BAYIRLI’nın Fesbuk sayfasında söylediklerini külliyen reddediyorum.
Tıpkı Mareşal kelimesinde olduğu gibi
Asubay kelimesi de ATATÜRK’ün türetdiği 1935 senesinden sonra uğradığı anlam kayması ve anlam genişlemesine mârûz kaldı. Bu durum, dilbiliminde anlamlı ve mâkûl görülebilir. Fakat ATATÜRK’ün subayları olduğunu söyleyen Rifat TAŞKIN ve Kâzım SEVÜKTEKİN isimli iki sahtekâr Zâbit, ATATÜRK’ün bizzat türetdiği Asubay unvânını kelime yapısı olarak tahrif etdi. İşde, biz bu zâbitânın yapdığı kânunsuzluğu ve dahi sahtekârlığı isbatladık ve dahi reddediyoruz.
Biz, Asubay kelimesinin uğradığı anlam kayması ve genişlemesinin farkındayız. Ve dahi türetildiği târihden bugüne kadar mârûz kaldığı anlamları ile ilgilenmiyoruz.
Tıpkı Mareşal kelimesinde olduğu gibi, Asubay kelimesi;
Evvelâ anlam genişlemesi âhiren de anlam değişmesine uğradı.
1938 ve 1951 senelerinde uğradğı tecâvüzler neticesinde de 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile bugün bizleri târif eden askerlerin unvânı oldu. İşde, biz Asubay kelimesinin bu anlamı ile ilgileniyoruz.
Netice itibâriyle bugün bizim unvânımızın Astsubay olduğunu bilmeyen yok!
Fakat bu kelimenin başına gelenleri belgeleriyle ortaya koydukdan sonra biz, işin aslına vâsıl olduk.
Ve dahi ATATÜRK’ün vediâsı olan Asubay kelimesini tekrâr keşfetdik.
Biz emekli asubaylar, bugün yiğitce ayağa kalkıyoruz
Ve dahi
ATATÜRK’ün bize emânet etdiği bu mirâsına sahip çıkıyoruz. Bizim yapdığımız budur.
Peki, bugünün târihi itibâriyle;
Asubay kelimesinin başına gelenleri bilmeyen,
Bilmemekden daha da kötüsü anlamak istemeyen Ayhan beyin durduğu yer neresidir?
Savunduğu ilke nedir, Allah aşkına?
Sayın Ayhan BAYIRLI;
ATATÜRK’ün emânetine sahip çıkanlardan yana mıdır?
Yoksa ATATÜRK’ün emânetine tecâvüz eden sahtekârlardan yana mıdır?
Asubaylık târihi konusunda Fesbuk sayfasında yapdığı yanlışlar ve dahi söylediği yalanlar ile Sayın Ayhan BAYIRLI,
Asubaylık târihine sahtekâr zâbitler Rifat TAŞKIN ve Kâzım SEVÜKTEKİN kadar zarar verdi.
Târih bunu böyle yazdı…
Sayın Ayhan BAYIRLI, bu suâllerin cevâblarını bu makâlemizin yorumlar kısmına bugün cesurca eklemelidir.
* * * * *
Saatli Maarif’in 12 Kasım 2015 Perşembe gününü gösderdiği bugünün târihi itibâriyle; 1938 senesinde tezgahlanan bir sahtekârlık ile “Assubay” şekline tahvil edilen 1951 senesinde tertiplenen başka bir sahtekârlık ile de “Astsubay” şeklinde uydurulan, Ve dahi Aslı “Asubay” olan ATATÜRK’ün bize emânet etdiği unvân hakkında târihi, biz yazmadık! Biz, 1938 ve 1951 senelerinde kaşalot zâbitlerin yapdığı sahtekârlıkları keşfetdik, belgeleriyle isbat etdik ve dahi gün yüzüne çıkartdık. Biz, durduk yerde kendimize yeni bir unvân da uydurmadık. Biz, bizim unvânımız üzerinde yapılan sahtekârlıkları ortaya dökdük. Fakat görünen o ki meslekdaşımız Ayhan BAYIRLI fâş eylediğimiz bu orostopollukları idrâk edememiş. Bu makâlemizden sonra anlamasını samimiyetle ve dahi şiddetle arzu ederiz. |
Ölmek yerine düşünmeyi tercih eden Muhterem gönüldaşlarımıza Ve dahi Kader ortağımız kıymetli meslekdaşlarımıza saygılarımla tebliğ ederim. Eski Tüfek Şükrü IRBIK (E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş. Kaynak: Makâlede mündericdir |
Atılan daşı guyudan çıkartmak,
O guyuya daş atmakdan daha zordur.
Yalan söylemek kolaydır. Dilin kemiği yok nasıl olsa!
Lâkin söylenen o yalanın sebep olduğu yanlışı düzeltmek hiç de öyle değil…
İşde bu sebepden dolayı milletimiz;
İşin kolayını yapana, deli,
Zora talip olana da akıllı der!..
Sayın Ayhan BAYIRLI’nın Fesbuk’da bir sayfası var, almış eline; dünyânın yalanını doldurmuş içine!
Asubaylık târihi hakkında Ayhan beyin iki sayfaya sığışdırdığı yalan ve yanlışlarını düzeltmek için
Ben otuz altı sayfa açıklama yazmaya mecbur kaldım.
Bizi kasdederek Fesbuk sayfasına dökdüğü yazısında kendisi bizim ismimizi telâffuz edemese de
emekliasubaylar.org mecrâsında neşreylediğimiz Sayın Ayhan BAYRILI’ya Reddiye isimli işbu makâlemizde
Kıymetli meslekdaşım Ayhan beyin adını söylemekle biz, bahtiyar olacağız.
* * * * *
Fesbuk sayfasında neşretdiği ve dahi siz kıymetli okuyanların aşağıdaki pencerede gördüğü üzere
Ayhan bey şöyle başlamış üfürüzmalar manzûmesine;
ASTSUBAY; neden “Asubay” Veya “Assubay” Olamaz?
Aklının emrine râm olan Ayhan bey, biricik suâl sormuş kendi kendine.
Ve fakat bu suâline cevâp olarak fâş eylediği bilgilerde
Sayfalar dolusu yanlışlar yapmış!..
Söylemesi benim için hoş değil!
Lâkin
Şecaat arz ederken sirkâtin fâş eyleyen Arab-ı kıptî gibi
Ayhan bey, belki de farkında olmadan aynı zamânda ağız dolusu yalanlar da söylemiş!..
Kıymetli meslekdaşım Sayın Ayhan BAYIRLI’nın
Fesbuk sayfasında 07 Ekim 2015 târihinde neşretmeye başladığı hatâlarını ve yalanlarını
İltifât buyurursanız şâyet
Kamunun doğruyu bilmesi nâmına
Evvelâ teşhir,
Akabinde tashih eyleyelim…
Kimi takdir, kimi takbih edeceğinize de
Târihin şahidliğinde
Varın, siz okuyanlar karar verin gayrı…
* * * * *
Aşağıda gördüğünüz penceredeki sözünde Sayın BAYIRLI, şöyle demiş;
Değerli meslektaşlarım bu konuyu neden kaşıyorum?
Sosyal medyada yazan, çizen emekli astsubaylar olarak hepimiz;
bizi okuyan ve takip eden meslektaşlarımıza veya gönül dostlarımıza doğru bilgiler aktarmalıyız.
Evet, bizi okuyan meslekdaşlarımıza ve gönül dostlarımıza doğru bilgiler aktarmalıyız.
Ayhan Beyin bu hâlisâne fikrine samimiyetle iştirâk ediyoruz.
Fakat
Doğruları aktarmak için evvelâ
Ayhan beyin işbu Fesbuk sayfasında yapdığı yanlışları düzeltmek gerekecek.
* * * * *
Kıymetli meslekdaşım Ayhan bey,
Astsubaylığın 1951 senesinde teşkil edildiğini iddia ediyor ise şâyet
Muvazzaf iken kalbinin üzerinde yirmi seneden fazla taşıdığı okul brövesindeki
1909 târihini ne yapacak acap?
* * * * *
* * * * *
Biz Asubaylara yarım asırdan beridir tatbik edilen tahakkümleri
Unvânımızı Asubay şeklinde yazmak ile yıkamasak da
ATATÜRK’ün emânetine tekrâr sahip çıkarak
Asubay kelimesine yapılan kânunsuzluğu ve sahtekârlığı yıkacağız…
* * * * *
Aşağıda gördüğünüz penceredeki sözünde Sayın BAYIRLI, şöyle demiş;
(TAHAKKÜMÜN TÜRKÇE KARŞILIĞI OLAN : ”Baskı, zorbalık, hükmetme.” GİBİ KAVRAMLARI ASUBAY VEYA ASSUBAY YAZARAK YIKAMAZSINIZ[Sistem ve o sistemin içindeki, mali, hukuk ve sosyal haklarınızı alarak:” Baskı, zorbalık, hükmetme’yi yıkabilir statünüzü gelişmiş ülkeler seviyesine yükseltirsiniz.])
Ancak bazı Asubay ve assubay olduğunu sanan kişiler ise bunu 12 Eylül 1980 ihtilaline bağlamakta bundan önce assubay dık sonra astsubay yaptılar diyerek 1951 tarihli ve 5802 sayılı astsubay kanunu 1980 yılı sonrasına, yani tarihi ters işletmeye dolayısıyla bizi de ters işletmeye çalışmaktadırlar.
* * * * *
* * * * *
Aşağıda gördüğünüz penceredeki sözünde Sayın BAYIRLI, şöyle demiş;
“2013 yılında Genelkurmay Başkanlığı Astsb. kısaltmasını Asb. yaparak yazım kılavuzlarında değişikliğe gidilmesi emrini vermiş bir yanlış düzeltilmiştir.”
Yalanın, kendini teşhir etmek gibi bir tıyneti vardır.
Astsubay kelimesinin dilbilgisine uygun olarak kısaltılması konusunda Ayhan beyin söylediği yalan da
Ayhan beyden habersiz
Sâdece bir ay sonra kendisini işde böyle teşhir etdi…
* * * * *
Askerî ıstılâhı içinde Asubay kelimesini kamuoyu ilk defâ
emekliassubaylar.org’daki Eski Tüfek isimli köşemizde neşretdiğimiz
Evvel’den Ȃhire Işıltılı Yansımalar -3- isimli makâlemiz ile
23 Haziran 2014 Pazartesi günü duydu.
Asubay unvânını bu manâda ilk kullanan Asubay kişi benim.
İkinci Asubay kişi de
İftihâr ile söylemeliyim ki
emekliassubaylar.org’daki Yankı isimli köşesinde ve Önce Kültür isimli sitesinde neşretdiği
“Asubaylar Hasım Değil, Hısımdır” isimli makâlesi ile Kıymetli meslekdaşım Sayın Orhan KAYA’dır.
İşde belgeleri…
Bu târihe kadar Asubay kelimesi hakkında Ayhan beyin kamuya fâş eylediği bir satır kelâmı var mı acap?
Bugün sahiplendiği Astsubay unvânının;
Uyduruk,
Sahte,
Kânunsuz,
Ve dahi
İğfal edilmiş bir kelime olduğunu Ayhan bey niçin anlamak istemiyor?
Asubay kelimesine sahtekâr zâbitlerin tecâvüz etdiğini Sayın BAYIRLI niçin görmezden geliyor?
Suçu himâye etmek, suça ortak olmak demekdir! Ayhan Bey bilmez mi acap?
Tecâvüzü saklamak sağlıklı bir rûh hâlinin işâreti olabilir mi?
* * * * *
Ayhan beyin teşbihiyle “sayfa” içinde; Asubay şunu yapdı, Asubay şehit oldu, şeklinde haber yapıyoruz.
Evet, böyle yapıyoruz ve ne yapdığımızın farkındayız…
Neşretdiğimiz her makâlemizin sol alt tarafında yazıyoruz, rütbemiz de belli.
Kendi ifâdenizle “statü” müzü öğrenmek istiyorsanız şâyet…
Sayın BAYIRLI, lutfen bana sorunuz, statümüzün (?!!) Kânunlarını size memnuniyetle göndereyim…
* * * * *
* * * * *
* * * * *
* * * * *
Yarsubay kelimesi hakkında verdiği bilgide, Sayın BAYIRLI gene üfürmüş!
Bakınız, Yardımcı Subay olarak bize bildirdiği Yarsubay tâbirinin doğrusu ne imiş;
Yarsubay, o târihlerde Harp Okulu mezûniyetlerinin ilk altı ayında subayların kullandığı rütbe ismidir.
Ayhan beyin eğip bükdüğü Yarsubay kelimesi konusunda
Daha fazla söze hâcet yok!
Zere zırva, tevil götürmez!
* * * * *
Sayın BAYIRLI, Asteğmen kelimesi konusunda da ortalığı toz duman etmiş!
İhtiyat Zâbitleri tâbiri, Askerî mevzuâtımıza 1927 senesinde zuhûr eyledi.
Ayhan beyin 1935 senesinde mevcut olduğunu söylediği Yedek Subay tâbiri
Mevzuâtımıza aşağıda gördüğünüz Kânun ile 1939 senesinde dâhil edildi…
Hulâsa;
Ayhan beyin yukarıdaki pencerede bahsetdiği Asteğmen tâbirinin
1935 senesi itibâriyle Yedek Subay olduğu bilgisi de uydurmadır, mesnetsizdir.
* * * * *
* * * * *
Okumadan, araşdırmadan, emek sarf etmeden, bilemezsiniz. ASTSUBAY kelimesinden “T” harfi kalkmadı ki… Tam tersine, Rifat TAŞKIN isimli Tümgeneral rütbeli sahtekâr hâkim bir Zâbit, 1951 senesinde ASSUBAY kelimesine “T” harfini ilâve etdi.
ASTSUBAY kelimesinden “A” harfinin kalkmadığını, tam aksine eklendiğini devletin resmî belgelerinden öğrenmek için Evvel’den Ȃhire Işıltılı Yansımalar isimli beş bölümlü makâlemizi okuyacak yürek gerekir.
Biz, ATATÜRK’ün bizzat türetdiği ve dahi bizlere emânet etdiği “ASUBAY” kelimesine şerefsiz iki zâbitin tecâvüzünü fâş eyliyoruz. Ortada, Kânunların ırzına geçenlerin çevirdiği açık saçık bir tecâvüz folimi var…
Fakat kimileri, sahtekâr iki zâbitin ASUBAY kelimesine tecâvüz etdiğinin henüz farkında bile değil.
* * * * *
Sayın BAYIRLI endişe etmesin!
ASSUBAY kelimesinden “S” harfi de kalkmadı, kaldırmadılar da!
Tam tersine, eklediler…
Kâzım SEVÜKTEKİN isimli ve dahi Tuğgeneral rütbeli sahtekâr bir zâbit, 1938 senesinde ASUBAY kelimesine “S” harfini kânunsuz olarak ilâve etdi. ASSUBAY kelimesinden “S” harfinin kalkmadığını, ve fakat tam tersine eklendiğini devletin Kânunlarından öğrenmek için Evvel’den Ȃhire Işıltılı Yansımalar isimli beş bölümlü makâlemizi okuyacak mangal gibi yürek gerek.
ATATÜRK’ün,
Türk Ordusuna vediâsı olan Asubay kelimesine yapılan tecâvüzleri isbatlamak için biz;
Kânun maddelerini
Ve dahi
Meclis Zabıtlarını konuşdurduk.
Belge deyince de devletimizin Kânunundan, Meclis Zabıtlarından daha öte köy yok!
Fakat
Fesbuk’daki sayfasında Ayhan Bey, hukuk nezdinde hiçbir kıymeti olmayan şahsî kanaatini fâş eylemiş!
* * * * *
Akıllı adam, rüzgâra karşı tükürmez!
Ayhan BAYIRLI olarak siz, ASUBAY kelimesindeki “A” harfini ancak kendi Fesbuk sayfasında kaldırabilirsiniz…
Kendi kendine vehmetdiği mesnetsiz, asılsız târihciliğin insanı getirdiği nokda, işde böyle, koca bir hiçlikdir.
* * * * *
* * * * *
* * * * *
Rus atasözüdür; Bir Rus’u hamama götür; üç kere kesele, altından mutlaka Türk çıkar!
Bugün Astsubay dediğimiz kelimeyi keseleyince altından Assubay,
Assubay kelimesini keseleyince altından Asubay
Asubay kelimesini keseleyince de altından Subay kelimesi çıkıyor.
Tıpkı dünyâdaki bütün insanların Ȃdem babamız ve Havva anamızdan tenâsül etdiği gibi
Bugün Asubay dediğimiz asker sınıfı da Subay (Zâbit) sınıfından tenâsül etdi…
Ez cümle;
Subaylığa özenmiyoruz, çünkü Asubaylar hakikâtde zâten Subay sınıfına dâhildir.
O târihlerde orduya Çavuş olarak giren bir askerimiz, en yüksek rütbeye kadar terfi etme imkânına sahip idi. İçinde yaşadığımız şu 2015 senesinde dahi askerlerimizin böyle bir hakkı yok!
Şaşırdınız mı?
Çünkü;
Kânunun 1951 senesinde biz Asubaylara verdiği bu hakkı, zamânın Genelkurmay Başkanları gasp etdiler.
İşde, belgesi…
* * * * *
Dedelerimizin Harb-i Umûmi dediği İstiklâl Harbinde,
Yedi düvele karşı harp eden Osmanlı Devlet Ordusunda iki sınıf asker mevcut idi;
1. Er
2. Subay (Zâbit)
Bu cümlenin devâmı olmak üzere;
5802 sayılı Astsubay Kânununu ile 1951 senesinde Astsubay denen asker kişiler,
5619 sayılı Gedikli Erbaş Kânununa göre 1950 senesinde Gedikli Erbaş denen asker kişiler,
1001 sayılı Gedikli Zâbit Membalarına Dâir Kânun ile 1927 senesinde Gedikli sınıfına dâhil edilen asker kişiler,
İstiklâl Harbinde, Subay sınıfına dâhil idi…
Bu târihleri çok gerilere götürmek mümkündür. Ancak konumuz itibâriyle bu kadarıyla iktifâ etdik.
Tafsilâtlı bilgi için Evvel’den Ȃhire Işıltılı Yansımalar isimli beş bölümlük makâlemizi okuyunuz.
Yukarıda verdiğimiz bilgiler,
Bizi aşağıda gördüğünüz şu neticeye götürür.
* * * * *
* * * * *
* * * * *
Bizim yolumuz belli, niyetimiz belli, tarafımız belli. Doğrunun peşindeyiz…
Bu hedefimizi de 2011 senesinden bugüne kadar neşretdiğimiz makâlelerimiz ile ortaya koyduk.
ATATÜRK’ün Türk Ordusuna emânet etdiği Asubay kelimesine
Sahtekâr iki Zâbitin aşağılık tecâvüzünü gördük, isbatladık…
Ve dahi 2014-2015 senelerinde neşretdiğimiz
• Evvel’den Ȃhire Işıltılı Yansımlar,
• Ve Yalancının Mumu isimli makâlelelerimizi târihin defter-i kebirine derçetdik!
Peki, Sayın Ayhan BAYIRLI hangi yoldadır, hangi safdadır?
Mütecâvüz sahtekârların safında mı?
Tecâvüze uğrayıp da sesini çıkartamayan ödleklerin safında mı?
Ya da tecâvüzü hâlâ farkedemeyen safların safında mı?
Yoksa?..
Yoksa, bu aşağılık tecâvüzden zevk alanların safında mı?..
* * * * *
* * * * *
Yukarıdaki pencerede kırmızı çerçeve içinde gördüğünüz bu cümle ile
Ayhan beyin ne demek istediğini, bağışlasın, ben anlayamadım. Çünkü, Türkcemizde böyle bir cümle yok!
Doğrusu, “Herkesi kendinize güldürmeyin!”
Ya da
“Kendinize herkesi güldürmeyin!” olmalı idi.
* * * * *
ATATÜRK’ün söylediği gibi,
Târih yazmak, târih yapanlara sâdık kalmayı gerekdirir.
Târih yazmak, emek isder…
Emekden daha fazla samimiyet,
Samimiyetden daha fazla ahlâk,
Ahlâkdan daha fazla edep,
Edepden daha fazla cesâret,
Cesâretden daha fazla bilgi,
Bilgiden daha fazla dürüstlük isder…
* * * * *
Asubay kelimesinin başına gelenleri özetlemek için söylenebilecek en güzel söz, herhâlde şöyle olurdu;
ATATÜRK’ün Emânetine
ATATÜRK’ün Subayları olduğunu söyleyen sahtekârların İhâneti…
ATATÜRK’ün bizzat türetip Türk Ordusuna emânet etdiği Asubay kelimesi
ATATÜRK’ün subayı olduğunu söyleyen sahtekârların iki darbesine mârûz kaldı.
Birinci darbe; Anlam bakımından
İkinci darbe; Kelime yapısı (İmlâ) bakımından
Ordumuzun bugün itibâriyle en yüksek subay rütbesi olan Mareşal kelimesinin zamân içinde maruz kaldığı anlam kaymasını Evvel’den Ȃhire Işıltılı Yansımalar isimli makâlemizin üçüncü bölümünde anlatdık. Anlam bakımından uğradığı “anlam genişlemesi” ve “anlam kayması”, dilimizin tabii ihtiyâcı doğrultusunda cerâyan etmişdir. Bu itibârla bunları mâkûl karşılamak gerekir.
Ancak ikinci darbenin kabul edilir bir tarafı yokdur. Kelime yapısı bakımından Asubay kelimesine kaşalot iki zâbit birer kere tecâvüz etdi ki işde, bunu ben reddediyorum. Eski Tüfek nâmıyla Asubay kelimesi konusunda bugüne kadar anlatmaya çalışdığım ve dahi şiddetle karşı çıkdığım husus da işde, bu aşağılık tecâvüz meselesidir.
Ben, esâsen Ayhan beyin bu aşağılık tecâvüzleri anlamamasına şaşıyorum!
Ve dahi işde bu sebepden dolayı,
Yukarıda açıkladığım gerekcelere istinâden
Meslekdaşım Ayhan BAYIRLI’nın Fesbuk sayfasında söylediklerini külliyen reddediyorum.
Tıpkı Mareşal kelimesinde olduğu gibi
Asubay kelimesi de ATATÜRK’ün türetdiği 1935 senesinden sonra uğradığı anlam kayması ve anlam genişlemesine mârûz kaldı. Bu durum, dilbiliminde anlamlı ve mâkûl görülebilir. Fakat ATATÜRK’ün subayları olduğunu söyleyen Rifat TAŞKIN ve Kâzım SEVÜKTEKİN isimli iki sahtekâr Zâbit, ATATÜRK’ün bizzat türetdiği Asubay unvânını kelime yapısı olarak tahrif etdi. İşde, biz bu zâbitânın yapdığı kânunsuzluğu ve dahi sahtekârlığı isbatladık ve dahi reddediyoruz.
Biz, Asubay kelimesinin uğradığı anlam kayması ve genişlemesinin farkındayız. Ve dahi türetildiği târihden bugüne kadar mârûz kaldığı anlamları ile ilgilenmiyoruz.
Tıpkı Mareşal kelimesinde olduğu gibi, Asubay kelimesi;
Evvelâ anlam genişlemesi âhiren de anlam değişmesine uğradı.
1938 ve 1951 senelerinde uğradğı tecâvüzler neticesinde de 5802 sayılı Astsubay Kânunu ile bugün bizleri târif eden askerlerin unvânı oldu. İşde, biz Asubay kelimesinin bu anlamı ile ilgileniyoruz.
Netice itibâriyle bugün bizim unvânımızın Astsubay olduğunu bilmeyen yok!
Fakat bu kelimenin başına gelenleri belgeleriyle ortaya koydukdan sonra biz, işin aslına vâsıl olduk.
Ve dahi ATATÜRK’ün vediâsı olan Asubay kelimesini tekrâr keşfetdik.
Biz emekli asubaylar, bugün yiğitce ayağa kalkıyoruz
Ve dahi
ATATÜRK’ün bize emânet etdiği bu mirâsına sahip çıkıyoruz. Bizim yapdığımız budur.
Peki, bugünün târihi itibâriyle;
Asubay kelimesinin başına gelenleri bilmeyen,
Bilmemekden daha da kötüsü anlamak istemeyen Ayhan beyin durduğu yer neresidir?
Savunduğu ilke nedir, Allah aşkına?
Sayın Ayhan BAYIRLI;
ATATÜRK’ün emânetine sahip çıkanlardan yana mıdır?
Yoksa ATATÜRK’ün emânetine tecâvüz eden sahtekârlardan yana mıdır?
Asubaylık târihi konusunda Fesbuk sayfasında yapdığı yanlışlar ve dahi söylediği yalanlar ile Sayın Ayhan BAYIRLI,
Asubaylık târihine sahtekâr zâbitler Rifat TAŞKIN ve Kâzım SEVÜKTEKİN kadar zarar verdi.
Târih bunu böyle yazdı…
Sayın Ayhan BAYIRLI, bu suâllerin cevâblarını bu makâlemizin yorumlar kısmına bugün cesurca eklemelidir.
* * * * *
Saatli Maarif’in 12 Kasım 2015 Perşembe gününü gösderdiği bugünün târihi itibâriyle; 1938 senesinde tezgahlanan bir sahtekârlık ile “Assubay” şekline tahvil edilen 1951 senesinde tertiplenen başka bir sahtekârlık ile de “Astsubay” şeklinde uydurulan, Ve dahi Aslı “Asubay” olan ATATÜRK’ün bize emânet etdiği unvân hakkında târihi, biz yazmadık! Biz, 1938 ve 1951 senelerinde kaşalot zâbitlerin yapdığı sahtekârlıkları keşfetdik, belgeleriyle isbat etdik ve dahi gün yüzüne çıkartdık. Biz, durduk yerde kendimize yeni bir unvân da uydurmadık. Biz, bizim unvânımız üzerinde yapılan sahtekârlıkları ortaya dökdük. Fakat görünen o ki meslekdaşımız Ayhan BAYIRLI fâş eylediğimiz bu orostopollukları idrâk edememiş. Bu makâlemizden sonra anlamasını samimiyetle ve dahi şiddetle arzu ederiz. |
Ölmek yerine düşünmeyi tercih eden Muhterem gönüldaşlarımıza Ve dahi Kader ortağımız kıymetli meslekdaşlarımıza saygılarımla tebliğ ederim. Eski Tüfek Şükrü IRBIK (E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş. Kaynak: Makâlede mündericdir |