Makâm Tazminâtının Fesat Sarmalı
Edebiyatımızda güzel bir tâbirdir; “zarfa bakma, mazrufa bak!..” deriz.
İnsanları dış görünüşüne göre değil fakat iç görünüşüne, seciyesine, kişiliğine, beyninin gerisindeki niyetine göre değerlendirmeyi öğütleyen has bir deyimdir.
Aynı zamânda;
Bir şeyin ve olayın zahirî görüntüsünün değil de muhtevasının önemli olduğunu ifâde etmek için kullanılır. Bu anlamda “Dervişin fikri ne ise zikri odur” atalar sözüyle de taban tabana zıt bir anlam ifâde eder. Çünkü bu atasözünde en azından şeref, haysiyet, dik duruş, mertlik, açık yüreklilik vardır.
Zarfın mazruf ile olan ilişkisi;
Gül ile bülbül,
Subay ile astsubay,
Ȃşık ile maşuk,
Yusuf ile Züleyha,
Leylâ ile Mecnun,
Edi ile büdü,
Nokta ile virgül,
Gece ile gündüzün ilişkisine benzer.
Birisi, diğeri için yaradılmışdır.
Birisi, diğerinin mütemmim cüz’üdür.
Biri olmazsa, diğeri de olmaz!..
* * * * *
Bu girizgâhdan sonra, gelelim;
TSK personelinin özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda,
Son zamanlarda yapılan çalışmalar gündemde önemli bir yer tutmaya başladı.
Sağolsunlar, Sayın Milletvekillerimiz;
Meclisi soru önergesi ve kânun teklifi yağmuruna tutuyor,
TESUD, konu ile ilgili olarak hazırladığı taleplerini;
M.S.B. ve Genelkurmay Başkanlığına gönderdiğini ve konuyu takip ettiğini söylüyor,
TEMAD Başkanımız Sayın Ahmet KESER;
Temsil ettiği yüzbinlerce üyesinin hakkını almak için çırpınır iken,
Kapısına kadar getirilen sarı zarf içinde hakkında suç duyuruna maruz kalıyor,
Millî Savunma Bakanımız Sayın İsmet YILMAZ;
Askerî personelin maaşlarında yapılan çalışmaların tamamlanmak üzere olduğunu basına açıklıyor,
Genelkurmay Başkanlığımız;
Kendi personelinin özlük haklarının,”bir sistem bütünlüğü içinde incelendiğini ve kendi yetkisi dâhilindeki düzenlemeleri titizlikle hayata geçirdiğini, diğer konuları ilgili makamlara teklif ettiğini” basın açıklamasıyla kamuoyuna ilân ediyor”.
Görünen o ki konunun muhatabı olan bütün taraflar elinden geleni yapıyor, en azından zâhiren öyle görünüyor.
Fakat bugün biz, görünen ile yetinmeyeceğiz
Ve dahi
İyileştirme denince akla ilk gelen husus olan tazminatlar konusunda,
Bugüne kadar ne zaman, neler yapılmış, hangi kanunlar kabul edilmiş hep beraber bir göz atacağız.
Bugün itibariyle ve kabul edildiği tarihlerden buyana
Sâdece subaylara ödenen 4 çeşit tazminat şunlardır;
1. Makâm tazminâtı,
2. Hizmet (görev) tazminâtı,
3.Temsil tazminâtı,
4. Kadrosuzluk tazminâtı
* * * * *
Genelkurmay Başkanı,
Kuvvet Komutanları ve
Jandarma Genel Komutanına makam tazminatı ödenmesine imkân verildi.
Orgeneral ve Oramiral rütbesindeki subaylar da makam tazminatı kapsamına dâhil edildi.
General ve amiral rütbesindeki subayların tamamına teşmil edildi.
Kıdemli Albaylara da makam tazminatı ödenmeye başlandı.
Makâm tazminâtı alan subaylarımızın bu tazminâtları % 100’den fazla oranlarda arttırıldı.
Albay rütbesindeki subayların tamamına makam tazminatı ödenmeye başlandı.
Kıdemli Albaylar ve Albaylar için farklı makam tazminatı göstergesi tespit edildi.
Aynı rütbede olan subayların farklı makam tazminatı alması bakımından dikkat çeken bir durumdur.
Yarbay rütbesindeki subaylara da makam tazminatı ödenmeye başlandı.
Makam Tazminatının iç gıcıklayacı safahâtı kısaca bu kadar…
Fakat tefrika tefrika çıkartılan bu kanunların askeriyemizde sebep olduğu tesir;
Dünyânın bu ucunda kanatlarını çırpan kelebeğin,
Dünyânın diğer ucunda kasırgaya sepep olmasından daha derin ve sarsıcı oldu!..
Personel Kâ nunu “hizmet tazminatı” diyor, diğer kanunlar “görev tazminatı” diyor.
Karşılığında sıfır (0) olan benim maaş pusulamda ise “özel görev tazminatı” yazıyor.
“(A) bendi kapsamına giren ve temsil tazminatı almayan personele de “hizmet (görev) tazminatı” verildi.
Bir başka ifade ile; Yarbay ve üst rütbedeki subaylara da hizmet (görev) tazminatı ödenmeye başlandı.
Fakat
Bakanlar Kurulu Karar metinde geçen “6 aylık zaman sınırlaması”;
2002/4382 sayılı bu Bakanlar Kurulu Kararının 5’inci maddesi;
“10/1/2002 tarihli ve 2002/3546 sayılı Kararnamenin eki Kararın 1, 2, 3 ve 4’üncü maddeleri ile geçici 1’inci maddesinin uygulanmasına “15.07.2002 tarihinden itibaren devam olunur” şeklinde değiştirildi.
Ve bu sinsi hile ile;
“Sâdece 6 ay süre ile” ödenecek hizmet (görev) tazminatı “devâmlı” hâle getirildi.
* * * * *
Ve dahi
En az 7.000 gösterge üzerinden Makam veya Yüksek Hâkimlik Tazminatı alanlara ödenen Temsil tazminatı konusuna temas etmeyeceğim.
Bu tazminat, kozasında uyuyan ipek böceği larvaları için sözkonusu çünkü.
Tevâ tür o dur ki devletin kurumlarını sâ dece bu uyuyan ipekböceği larvaları temsil ediyor imiş!
“Memleketin buhranına ve kardeş kavgasına mâni olmak” bahâ nesi ile
27 Mayıs 1960 Cuma günü bütün memleketde idâreyi ele “darbeci subaylarımız”
Hemen ertesi sene piyasaya sürdükleri 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu ile;
Kendi istikbâllerini ve özlük haklarını kısmen teminât altına almışlar idi.
Fakat
Subaylarımıza bütün bunlar az geldi…
Devletin kasasından kendi midelerine daha çok mama akıtmak için,
Hemen hummalı bir çalışma başlatdılar…
Bu kez de
TSK Personel Kânunu ismi ile yeni bir kânun piyasaya süren 27 Mayıs’ın darbeci subayları
“Tazminât” ismi ile
Ve fakat
5434 sayılı Emekli Sandığı Kânununa aykırı olarak kendilerine yeni menfaatler temin etdiler.
Bu menfaatlerden birisi ile de;
Kadrosuzluk sebebi ile terfi edemeyen beyaz subaylarımıza;
926 sayılı Kânunun 49’uncu maddesi ile “züğürt tesellisi” kâbilinden tazminât vermeye başladılar.
Bu tazminât ile kadrosuzlukdan dolayı emekli edilen subaylarımıza;
Aldıkları son maaşlarının 2 ilâ 8 katı tutarında toplu bir para veriliyor idi.
Subaylarımıza verilen bu tazminât;
O senelerde Emekli Sandığından aldıkları ikrâmiyenin dörtde birine tekâbül ediyor idi.
27 Mayıs subay darbesinin rüzgarından istifade ile;
1967 senesinde almaya başladıkları bu “züğürt tesellisi tazminâtın” mikdarı beyaz subaylarımıza az gelmeye başlayınca
Bu kez de bu tazminâtın mikdarını artıracak yeni fırsatlar kollamaya başladılar.
1993 senesine vâsıl olduğumuz günlerde bir pundunu bulan subaylarımız,
499 sayılı KHK ile bu emellerini tahakkuk etdirdiler.
27 Mayıs darbesinin kendilerine verdiği özgüven ile;
“Tazminât” ismini verdikleri ikrâmiyeyi 5434 sayılı Emekli Sandığı Kânununa aykırı olmasına rağmen
1967 senesinde meclise kabul etdirmişler idi.
Bu tazminât;
Emekli Sandığı Kânununa aykırı idi. Çünkü bu kânuna tâbi olan emeklilerden hiçbirisi,
Görevde iken aldığı bir tazminâtı, emekli olduğunda da almaya devâm etmiyor idi.
Fakat
1993 senesine vâsıl olduğumuz günlerde, rüzgâr hiç de subaylarımızdan yana esmiyor idi.
İktidâr ve muhalefet partileri bir araya gelmişler
Ve dahi
2 Eylül’ün darbeci subaylarını hesâba çekmek isdiyorlar idi.
1967 senesinde 5434 sayılı Emekli Sandığı Kânununa aykırı olarak almaya başladıkları
Ve dahi
“Tazminât” ismini verdikleri rüşveti
1993 senesinde meclise getirseler, kabul etdiremeyeceklerini beyaz subaylarımız pekâlâ biliyorlar idi.
Bu engeli aşmanın da biricik yolu var idi;
Yangından mal kaçırır gibi TBMM denetiminden kaçırarak bir KHK tertip etmek!..
Bu KHK’yi imzâlayacak bakanların kimisini,
Subay orduevine dâvet edip “bir balık iki duble rakı” ile tavladılar.
Kimisini de,
Tehdit ve yalan ile ya korkutdular ya da kandırdılar.
Ve böylece aşağıda anlatdığımız duruma geldik!
1967 senesinden beri;
499 sayılı KHK ile 1993 senesinde “kadrosuzluk tazminâtı” olarak tebdil edildi
Ve dahi
Ne diyelim? Helâl olsun vallahi!
Subaylar için bu kez de “Kadrosuzluk Tazminatı” icâd edildi.
Kadrosuzuluk sebebiyle terfi edemeyen
Veya
Yaş haddinden önce emekli edilen subaylara;
65 yaşına kadar ödenmek üzere ve ek göstergeler dâhil, orgeneral aylığının aşağıda gösterilen oranları emekli maaşlarına ilave edilmeye başlandı;
Orgeneral (% 30),
Korgeneral (% 25),
Tümgeneral (% 20),
Tuğgeneral (% 15),
Albay (% 12),
Yarbay (% 11),
Binbaşı (% 10) ve
Yüzbaşıya (% 9).
Orgeneral (% 333),
Korgeneral (% 360),
Tümgeneral (% 400),
Tuğgeneral (% 500),
Albay (% 583),
Yarbay (% 500),
Binbaşı (% 500) ve
Yüzbaşıya (% 333).
Tazminatın ismi bir yana, artış oranlarına dikkat ediniz.
Teselli ikramiyesi %583 artışla albaylara çıkmış. Emekli subayların maaşında önemli oranda artış getiren bu düzenlemede astsubayların gene esamesi okunmadı.
* * * * *
28/11/2011 târih ve 2011/2722 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile;
Ocak 2012 tarihinden geçerli olmak üzere;
Sâdece yarbaylara ve AÜKHE eğitimi almış astsubaylara yapılanlar gibi gizlice yapılan “balans ayarları” bunlara dâhil değil.
Makâlemizin buraya kadar olan satırlarına bakarsanız,
Yarbay ve üst rütbedeki bütün subay rütbelerinden yazıda bahsedildiğini görürsünüz.
Dikkatinizi çeken bir husus daha olmalı;
Buraya kadar dillerden dökülen ağdalı kelâmlarda, çıkartılan tomar tomar kanunlarda, astsubay kelimesi bir kez bile zikredilmemiş!
Bugüne kadar sâdece subaylara verilen;
Makam tazminatı,
Görev (hizmet) tazminatı,
Temsil tazminatı ve
Kadrosuzluk tazminatı için çıkartılan bu kanunlar silsilesine,
Eklenecek son halkada bakalım piyango kimlere çıkacak!..
* * * * *
Yazımızın öznesi;
Makam tazminatı,
Hizmet (görev) tazminatı
Temsil tazminatı ve
Kadrosuzluk tazminatı…
Elimizdeki belge ise bir soru önergesi.
Makam tazminatının subaya ve astsubaya verilmesi için İstanbul Milletvekili sayın Mahmut TANAL,
TBMM Başkanlığına 7/7407 sayılı yazılı bir soru önergesi vermiş.
Bu soru önergesini Millî Savunma Bakanı sayın İsmet YILMAZ,
22 Haziran 2012 tarihinde yazılı olarak cevaplamış. (Bkz. 22 Haziran 2012 târih ve MAİY:2012/7119/Kan. ve Kar.D.Ka. Tetkik ve İşl.Ş.1243 sayılı ve “Yazılı Soru Önergesi” konulu cevabî yazı).
Söz konusu soru önergesinde sayın TANAL şöyle diyor;
“Md.3. Yarbay ve üzeri rütbedeki subaylara verilen görev tazminatını 1’inci dereceye gelmiş muvazzaf ve emekli subay ve astsubayların da alabilmesini (yaklaşık 385 TL artış) öngören kanun tasarısı taslağı 11 Haziran 2012 tarihinde yasalaştırılmak üzere Başbakanlığa gönderilmiştir”.
İyi anlaşılması için konu hakkında kısa bilgi verelim…
Hatırlanacağı üzere;
2002 senesinde makam tazminatının yarbay ve astsubay II kademeli kıdemli başçavuşa da verilmesi amaçlanmış idi.
KHK kabul edilir edilmez, yarbaylara makam tazminatı hemen ödenmeye başlanmış
Fakat
Astsubay II kademeli kıdemli başçavuşlara ödemeye gelince bütçe muslukları fısss! etmiş idi.
İşde, yukarıda anlatmaya çalışdığım husus; bu konunun devamı niteliğindedir.
Statü hazretleri, 2002 senesinde, astsubay II kademeli kıdemli başçavuşları ileri sürerek,
Makam tazminatını muvazzaf yarbaylara verdirmiş idi.
Geriye kim kalmış idiı?
El cevap “1’inci dereceye gelmiş emekli subaylar”.
Peki kimdir “1’inci dereceye gelmiş emekli subaylar?”
El cevap bir gayya kuyusu!.. Doldur içine kimi istersen!..
Anlaşılan, statü hazretleri, yarbaya makam tazminatı vermekle hızını alamamış,
Şimdi de “1’inci dereceye gelmiş emekli ve müstafi subaylar”a görev tazminatı verdirmek istiyor.
* * * * *
Gönül diyor ki şimdi burada dur ve şu soruları sor;
Görev (hizmet) tazminatı,
Temsil tazminatı ve
Emekli subaylara kadrosuzluk tazminatı verilmesi amacı ile yapılan düzenlemelerde,
Gene astsubayların esamesi okunmadı.
* * * * *
Şunları da soralım;
Bakalım; 211 sayılı TSK İç Hizmet Kanunu; Madde 11 – Makam: Her âmirin Silahlı Kuvvetlerde temsil ettiği mevkidir.
Aynı Kanun, Madde 9 – Âmir: Makam ve memuriyet itibariyle emretmek salâhiyetini haiz kimsedir. Demek oluyor ki unvanı “Âmir” olan her asker makam tazminatını hak ediyor.
1982 senesinden beri makam tazminatı;
2000 tarihinden buyana temsil tazminatı,
2001 senesinden beridir de görev tazminatı;
Yarbay,
Albay,
Tuğgerenal,
Tümgeneral,
Korgeneral ve
Orgeneral rütbesindeki bütün subaylara veriliyor.
Kadrosuzluk tazminatı da 1993 senesinden beri;
Yüzbaşı,
Binbaşı,
Yarbay,
Albay,
Tuğgeneral,
Tümgeneral,
Korgeneral ve
Orgeneral rütbesindeki subaylara veriliyor.
Soru sormak zihin açar, sormaya devam edelim;
Yok, âmir olmayan, âmir olmadığı için makamı olmayan subaylar da var.
Var, Yarbay ve üstündeki subaylardan âmir olmayan ve âmir olmadığı için makam sahibi olmayan subaylar da var ve makam tazminatını alıyorlar.
Bu sorunun cevabını ben bulamadım.
Hayır. Âmir olduğundan dolayı makamı olan çok sayıda astsubaylar ve uzman jandarma çavuşlar var. Ben de Âmir unvanı ile görev yaptım, makamım vardı. İdâre, “Komutanlık” görevi veriyor fakat “Âmir” unvanı vermiyor astsubaya. Çorba, içmek içindir değil mi? Tıpkı çorba verip kaşık vermemek gibi…
Peki makamı olan astsubaylar ve uzman jandarma çavuşlara makam tazminatı niçin verilmez?
Sayın komutanlarımız;
Dizi dizi kanunlar çıkartıp makam ve görev tazminatını yukarıdan aşağıda doğru subaylara kerte kerte indirir iken
Etraflarına bakıp da kendilerinden başka “makam sahibi” göremediler mi acap?
Disiplin…
Bakalım; 211 sayılı TSK İç Hizmet Kânunu; Madde 13 – Disiplin: Kanunlara, nizamlara ve âmirlere mutlak bir itaat ve astının ve üstünün hukukuna riayet demektir.
O zaman ağalar, makam/görev/temsil/kadrosuzluk tazminatı ödenmesi konusunda;
Sizler bunca zamandan beri astınızın hukukuna riayet etmiyorsunuz ve onların haklarını tahakkuk ettirmiyorsunuz!..
Hani ast’ın hukukuna riayet? Kanunu ihlâl ettiğinizin farkında mısınız?
Bu cümleden olmak üzere;
Şimdi kim var sırada?
Önce binbaşılar,
Bir zaman sonra yüzbaşılar,
Üsteğmenler,
Teğmenler ve
Asteğmenler…
Şimdi de
Muvazzaf ve emekli/müstafi binbaşılara da;
Makam ve hizmet (görev) tazminatı verilmesi konusunda kanun teklifleri, soru önergeleri, yazışmalar çizişmeler yapılıyor bugünlerde.
Peki,
Âmir unvanlı makam sahibi astsubaylar ve uzman jandarma çavuşlar ne olacak?
* * * * *
Bu arada kısa bir bilgi hatırlatayım.
Bilginiz üzere astsubay tabiri,
İlk kez 05 Temmuz 1951 tarihli ve 5802 sayılı Astsubay Kanunda ihdas edildi.
Astsubay Kanununun birinci maddesi bakın ne diyor;
926 sayılı TSK Personel Kanununun 1967 senesinde meriyete girmesiyle,
5802 sayılı Astsubay Kanunu ilğa edildi.
Fakat
Astsubay Kanununun sâdece bir maddesi;
Yukarıda gördüğünüz birinci maddesi,
“Madde 208/k fıkrası” olarak 926 sayılı TSK Personel Kânununda aynen ipkâ edildi.
Astsubay Kanunu çıktığı ilk günden beri;
Subaylarla emsal görev yapan astsubaylara, artık bu tarifin çok dar geldiği tartışma götürmeyecek bir hakikatdir.
Sâdece Astsubay için tertip edilen bu târif önemlidir.
Subayın bile hiçbir kanunda böylesi çarpıcı bir tanımı ve tarifi yokdur.
5802 sayılı Astsubay Kanununa niçin konulduğu
Ve
Bu kanun ilğa edilirken 926 sayılı TSK Personel Kânununa niçin ithâl edildiği derinlemesine araştırılıp sebebi açığa çıkartılmalıdır.
Astsubay tâbirinin kanunumuza girdiği ilk tarih olan 1951 senesinden
Yaklaşık olarak 2000 senesine kadar tam 60 sene, Âmir’lik unvanı astsubaylardan esirgendi.
Bunu bir kenera yazınız. Statü hazretleri, Âmir’lik unvânını sâdece subaylara has bir makam olarak kullandı.
Âmirliğe sadece subayları layık gördü.
Yakın zamana kadar “Âmir” deyince akla sâdece subay geliyordu.
2000’li yıllarda, ordumuzda meydana gelen müsbet yöndeki zihniyet değişikliğine koşut olarak
Önce Kuvvet Komutanlarının inhasıyla astsubaylara Âmir’lik ünvanı verildi.
Daha sonra, astsubaylar için Âmirlik kadroları ihdas edildi ve
TMK’larda astsubay kadrolarının “Unvanı” hanesine “Âmir” ibâresi yazılmaya başlandı.
Astsubay kadrolarının Âmirlik olarak ihdas edilmesi konusunda yetkisini sonuna kadar kullanan zamanın Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Sayın Metin ATAÇ’ı bu vesileyle saygıyla ve hörmetle yâd ediyorum.
2007 senesinde, Deniz Kuvvetleri Komutanlı Karargâ hındaki bir kadroya “Amir” unvanıyla atandım.
Atanma emrini okuduğumda, “Amir” kelimesinin parantez içinde yazılması dikkatimi çekdi.
Subay atamalarına bakdım, “… Amiri” şeklinde yazıyordu.
Fakat benim atama emrinde “.. K.lğı (Amir) şeklinde yazıyordu.
Hemen Atama Astsubayını arayıp bunun sebebini sordum.
Cevap, Şube Müdüründen geldi. “Şef, inceledik, Amir ibaresinin niçin parantez içinde (Amir) şeklinde yazıldığına dair bir gerekce bulamadık. Haklısınız, hemen değiştiriyoruz” dedi.
Ertesi gün Personel Bilgi Sistemine girip bakdım. Amir ibaresindeki parantez () kaldırılmışdı.
Bu hatıramı anlatmamın esbap-ı mucibesi, makam/görev tazminatının astsubaylar için yeni bir mevzu olması.
Yarbaylar ile birlikte astsubay II kademeli kıdemli başçavuşlara makam tazminatı ödenmesine dair
Bakanlar Kurulu Kararının 2002 senesine denk gelmesi de yukarıda açıkladığım tekâmül ile alâkalıdır.
Meseleye adâ let açısından bakıldığında;
Maalesef statü hazretleri, “Amirlik” unvâ nını astsubaylardan tam 50 sene esirgemişdir.
Hem amirlik hem de makam görevleri yaptığı hâ lde
Astsubaylara makam/görev tazminatı ödenmesi konusunda da idare, kendisi için isteyip aldıklarını astsubaylardan hâlâ esirgemektedir.
* * * * *
Son zamanlarda ortalıkda dolaşan soru önergelerinde ve kanun tekliflerine bakıldığında,
Genelkurmay Başkanlığımızın ifâ de ettiği gibi,
Çalışmalarının bir “sistem bütünlüğü içinde” yapıldığını söylemek mümkün.
Yazışmalarda Ordumuzdaki bütün sınıfları kapsayan kavramlar kullanılmış; teklifler; subay, astsubay, uzman jandarma çavuş ve uzman erbaşları ihtiva ediyor.
Lakin, gelin görün ki sonuca baktığımızda yeni kazanımlar elde edenlerin sâ dece ve her zaman subaylar olduğunu görüyoruz.
Statü hazretleri, kendi maksadına ulaşmak için astsubayı bir koç başı olarak ileri sürmüş;
2002 senesindeki uygulamadan, muvazzaf yarbaylar parsayı toplarken,
Muvazzaf astsubay II kademeli kıdemli başçavuşlar ise, teşbihde hatâ olmaz, avucunu yalamıştı.
Önce astsubay II kademeli kıdemli başçavuşları ileri sürerek yarbaylara makam ve hizmet (görev) tazminatını kopardınız.
Şimdi de ortalıkda dolaşan kanun tekliflerine ve soru önergelerine bakıldığında;
Astsubayların gene koç başı olarak ileri sürüldüğünü ve
Gizli maksadın bu kez de kıdemli binbaşılara makam ve hizmet (görev) tazminatı kotarmak olduğu görülüyor.
Bu da yetmedi “1’inci dereceye gelmiş emekli subaylar”a görev tazminatı isteniyor. Önceki yazışmalarda böyle bir talebiniz de yokdu. Şimdi, kendi lehinize çıtayı biraz daha yükseltiyor, bir adım daha mevzi kazanıyor, maksadınızı iyice tevessü ettirip bu kez de “1’inci dereceye gelmiş emekli subaylar”a görev tazminatı verilmesini gündeme taşıyorsunuz. Tıpkı muvazzaf yarbaylara makam tazminatı verilmesinde yapılan hülleye burada da başvuruyorusunuz ve gene astsubayları truva atı olarak kullanıyorsunuz.
Balıkesir milletvekili sayın Ahmet Duran BULUT’un 26 Haziran 2012 târihinde verdiği 7/7513 sayılı soru önergesinin konumuz ile alakalı iki maddesi işte şöyle;
Dikkat ettiyseniz önergede; yüzbaşı, üsteğmen, teğmen ve asteğmenlerin adı geçmiyor.
Bu kanun teklifi ile idâre; astsubaylar, uzman jandarma çavuşlar ve uzman erbaşları her zaman yaptığı gibi gene bir torba olarak kullanıp bu torbanın içine “1’inci dereceye gelmiş muvazzaf ve emekli binbaşıları, yüzbaşıları, üsteğmenleri, teğmenleri ve asteğmenleri doldurmuşdur.
İdâre; yüzbaşı, üsteğmen, teğmen ve asteğmenlerden hiç bahsetmeden ve onları bu torbanın dibinde gizleyerek astsubayları, uzman jandarma çavuş ve uzman erbaşları truva atı gibi kullanarak muvazzaf ve emekli binbaşılara istediğinin aynısının onlara da verilmesini talep ediyor.
Nasıl?
Zeyrekce değil mi?..
Bu ifadelerde bakalım daha ne hinlikler gizli…
Hayat; boğuştuğunuz fırtınalarla, yediğiniz denizlerle değil,
Gemiyi limana salimen getirip getirmediğiniz ile ilgilenir.
İdâre bu niyetinde ne kadar samimi? Kanun çıktığında göreceğiz elbet.
Bu da yetmiyor, şimdi de “başçavuşları” (TSK’de böyle bir rütbe yoktur, bunu artık öğrenin!) ileri sürerek ve her zamân yaptığınız gibi onların sırtına basarak;
“Subayları”, astsubay zarfının içine saklayıp muvazzaf kıdemli binbaşılara makâm tazminâtı kotarmaya çalışıyorsunuz.
Bu yazının müellifi beyninizin gerisinde gizlediğiniz niyetinizi okuyor ve bundan sonraki hamlenizi de buradan cümle âleme fâş ediyor…
Maaş iyileştirilmesi konusunda verilecek ilk kanun teklifinde;
“Birinci dereceye gelmemiş” bütün subaylara, bir başka ifadeyle emekli olmuş kıdemli binbaşılara;
Bir zaman sonra yüzbaşılara, üsteğmen, teğmen ve asteğmenlere de makâm tazminâtı verdirmek için
Gene aynı tezgâhı hazırlayacaksınız.
Sahneye koyacakları bu oyunda, kendileri sutre gerisine saklanır iken
Oyunun figüranı olarak da gene astsubayları ileri sürecekler.
Her daim yaptıkları gibi astsubayların omuzuna basarak gene sâ dece kendileri nemalanacaklar.
1/4’ünde olmadığı hâlde;
Muvazzaf yarbaya makam tazminatı ödenmesini “hukuka aykırı” bulan Yargıtayın raporuna rağmen
Yarbaylara makam tazminatı ödeyen idâre,
Kanun çıkardığı hâlde;
Astsubaya makam tazminatı ödemeye gelince “bütçede ödenek yok” diyor ya da birisi öyle dedirtiyor.
Kanaat-i şahsiyemiz odur ki ikincisi daha muhtemel. Bu ikircikli muamelede tâ rifsiz bir çifte standartdn pis kokusunu almayan var mı?
Muvazzaf yarbaya kanunsuz olarak makam tazminatı ödenmiş, kimin umurunda.
Kanunları hacamat etmek bahasına subaya makam tazminatı ödeyen
Ve fakat
Ellerinde aynı kanun olduğu hâlde;
Astsubaya aynı tazminatı vermeyen siyasî idârenin bu tutumunun ahlakî olduğunu söyleyebilir miyiz?
Askerî idâre;
2002 senesinde muvazzaf yarbaylara makam tazminatı verilmesini temin ederken,
Aynı kanuna dâhil ettiği muvazzaf astsubay II kademeli kıdemli başçavuşlara makam tazminatı verilmesi konusunda kendi iradesini maksatlı olarak ortaya koymamış,
Hattâ siyasî idâreye aksi yönde tesir ederek dolaylı yoldan engel olmuşdur.
Tıpkı astsubayara 1/4’ünün verilmesinde yaptığı muvazaa gibi…
Askerî idâre, 2007 senesinde bu kez de;
“Emekli subaylar” gibi muğlak bir torbanın içine doldurduğu emekli ve müstafiğ subaylara makam tazminatı verdirmek için milletvekilini öne sürerek, omuzuna basarak kulis yapmışdır.
Bu gayretleri hâlen devam etmektedir. Aynı soru önergesine “eğreti olarak iliştirilen” emekli astsubaylar ise hâlen arafda bekletilmektedir. Askerî idârenin bu konuda da niyetini okumak zor değildir; gene aynı hülleyi sahneye koyacaktır.
Genelkurmay Başkanlığımızın TARİH: 04 Mayıs 2012, SAAT: 11:15 ve NO: BA-02/12 sayılı meşhur Basın Açıklamasına bir göz atalım:
3. Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin özlük haklarına yönelik iyileştirmeler; yüce devletimizin sağladığı imkânlar, ülkemizin şartları ve askerlik mesleğinin kuralları dikkate alınarak, bir sistem bütünlüğü içinde incelenmekte; Genelkurmay Başkanlığı yetkisindeki düzenlemeler hayata geçirilmekte, diğer konular ilgili makamlara teklif edilmektedir.
7. Sonuç olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri; birbirlerine gönül bağıyla kenetlenmiş fedakâr ve kahraman mensuplarının moral ve motivasyonunu en üst düzeyde tutmak maksadıyla, devletimizin sağladığı imkânları kullanmak suretiyle, ihtiyaç duyulan ve yetkisi dâhilindeki düzenlemeleri titizlikle yapmaya devam edecektir.
* * * * *
Yukarıdaki paragraflarda incelediğimiz makam tazminatının ödenmesi konusunda
Genelkurmay Başkanlığımızın bugüne kadar yaptığı ortada durur iken
04 Mayıs 2012 tarihli Basın Açıklamasında;
Çalışmaların “bir sistem bütünlüğü içinde yürütüldüğünü” ifade ediyorsa, buna kim inanır?
Sen önce, makam tazminatı ödemek için beraber yola çık,
Sonra astsubayı suya götür, susuz getir…
Hem de bir değil, iki değil…
Sonra da özlük çalışmalarının “bir sistem bütünlüğü içinde yürütüldüğünü” söyle.
Devlet idâre etmek, en azından ciddiyet ve samimiyet ve hakkâniyetli davranmayı gerektirir. Böyle ikircikli davranmak, ciddiyet ve samimiyetle bağdaşır mı?
Boğa, boynuzundan; adam, sözünden tutulur!..
Makam tazminatının astsubaylara ödenmesi maksadıyla
Bugüne kadar “bir sistem bütünlüğü içinde incelediğiniz” ve
“Titizlikle yapmaya devam ettiğiniz düzenlemeler”in neticesi ortada.
Beraber çıktığınız bu yolda; astsubay, bir truva atı oldu, siz, atın içine gizlendiniz.
Beraber çıktığınız bu yolda; astsubay bir zarf oldu, sizler zarfın içine saklanan mazruf oldunuz.
Beraber çıkdığınız bu yolda, astsubaylar koç başı oldu, kapılar kırılınca astsubayın omuzuna basarak ilk önce ve sadece sizler içeriye girdiniz.
Beraber çıkdığınız bu yolda, kazanan hep siz, kaybeden hep astsubaylar oldu.
Zâten yağlı ve kat kat ballı olan ekmeğinize sırf biraz daha, taşırıncaya kadar yağ ve bal sürmek için astsubaylar üzerinden mağdur edebiyatı yaptınız.
Sâdece kendi menfaatinizi tahakkuk ettirmek maksadıyla kanunlar çıkartmak için astsubayı bir maymuncuk gibi kullandınız.
Ve her seferinde nalıncı keseri misâli hep kendinize yontdunuz.
Devlet yönetme ciddiyeti nerede, samimiyeti nerede, hakkâniyet nerede, insaf nerede?..
Dilinizle söylediğiniz ile elinizle yaptığınız birbirine taban taban zıt ise o zaman sizin yaptığınıza biz ne diyeceğiz?
* * * * *
Zapdetdiği ülkelerde ebedî bir hâkimiyet kurmak isteyen Büyük İskender, zamanın ünlü bilgesi Aristo’ya bir mektup yazar ve kendisinin bu hususdaki tavsiyesini almak ister;
Hocam, rakiplerimin, muhaliflerimin;
Aristo, cevabî mektubunda Büyük İskender’e şunları öğütler;
Son 60 yıldan beri gıllı gışlı, tefrika tefrika kanunlar çıkartıp kendileri için ballı gaymaklı düzenlemeler yapan avara kasnakcıların astsubay haklarının tahakkuku hususunda yaptıklarıyla Aristo mantığı arasında bir benzerlik var mı sizce?…
Ağaca baltayla vurmuşlar; ağaç, “sapı bedenimdendir” demiş.
Malûm mihrâkların ordumuza yapdığına “TSK’yi itibarsızlaştırmak” diyor isek şâyet,
TSK’yi bu şekilde itibarsızlaştıran kendi subaylarımızın TSK’ye yapdıklarına ne diyeceğiz?
Hûlâsaten,
Bugüne kadar yapılan her düzenlemede, parsayı üç beş yüz apoletli fesat kumkuması topladı.
Beşik ulemalarının çarkına su taşıdığı tazminat silsilesinin fesat sarmalı hoyratca dönmeye devam ediyor…
1975 senesinde öncülüğünü meslek büyüğümüz astsubay ağabeylerimizin
Ve
Yiğit hanımlarının yapdığı ve basında geniş yer tutan ilk topyekûn eylemden buyana
Emekli astsubayların haklı taleplerini ilgililer, hoyuk gibi elleri böğründe seyredip “kös dinler gibi” dinledi.
Yüzbinlerce emekli astsubayın dağları aşan feryatları ve yaptığı eylemler “davulcu osuruğu” mesabesinde kaldı.
Takke düşdü, kel görünmek üzere!..
Borç para bulup ya da belediyenin tedarik ettiği bilâ ücret otobüslere binerek
Alltı delik ayakkabılarıyla yurdun dört bir yanından Ankara’ya gelip
Yllarda hakkını, hukukunu arayan yüzbinlerce emekli astsubayın bunca yıldır ortaya döktüğü emekleri ve
Bitmez tükenmez çabaları ise “sağdıç emeği” olmamalı, olmayacak!..
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Astsb.III Kad.Kd.Bçvş.