TSK’nın bir sınıfı, sistem ve yasalarla şu anki konumunda sıkıştırılmış yüzbinler… Emeklisi ve muaazafı ile bir sınıf mücadelesi içinde yıllardır ONUR SAVAŞINI veriyorlar. Sivil kesime, muhataplarına seslenerek, 82 anayasısının antidemokratik cenderesinden kurtulmak, kendilerine vurulan parangalardan, zincirlerden kurtulmanın mücadelesindeler.
Değişimin, bu yüzyıla uygun bir sistemin, TSK’nın yeniden yapılanmasının şart olduğunu anlatıyor, yazıyor, çiziyorlar. Onlarca noktada bu yüzyılın teknolojik tüm imkanlarınını da kullanarak “duyun sesimizi” diyorlar.
Her noktadan, bu gibi konuların bilinen kesimler tarafından izlendiği ve not alındığı biliniyor.
Yazmak mı, kırmak mı, konuşmak mı, yoksa kırıp dökmek mi olmalı yaklaşımlar? Yazmak zaten insanın kendi ile veya karşı taraf ile bir konuşma şekli değil mi arkadaşlar?
Sosyal paylaşım sitelerinde yazılanları kendi çerçevesinde değerlendirenlerle İzmir’deki gecen hafta TEMAD şubeleri tarafından yapılan temsilciler meclisi davet toplantısında mücadeleye katkısı olmadığı halde yazının içeriğini tahlil etmeden yuvarlak laflarla yazanları eleştirilmesi bu yüz yılın, gelinen kavga ortamının bir utancı değil midir?
Sistemde TEMAD noktalarımızın yönetimsel reformlar ile oyun oynanan bir görüntüden gerçek bir STK noktasına geçiş için yıllardır verilen bu mücadelesi kanıtsanamaz; doğruları yazarak muhatapların gözünün içine sokarcasına ifade etmek suç oluyor bu sistemde. Koltuklarda oturanlar o koltuğun sorumluluğunu hissederek koltuğa değer katmalıdır. Önünde duran başkanına bu adamın kapasitesi ,bilgisi bu kadardır deyip de hâlâ ikinci koltukta oturanlara sormak lazım; siz ne yapıyorsunuz ?
Ana soruna birilerinin acil el atarak sıkılan yumrukları açmalıdır. Aksi halde bu durum aynen devam edecektir.
Tüm assubay sevdalıları sizlere saygılarımı, sevgilerimi gönderiyorum.
Atilla ABAYLI *İZMİR
ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR.(mi?)
Sosyal tesise, astsubaylara ait saatte gelen birkaç genç subaydan biri; bir meslektaşın kız kardeşine rahatsız edici harekette bulununca, meslektaş bunun karşılığını aşırı uygun biçimde (!) ilgilisine fatura (?) etmiş.
Mahkemedeki duruşma öncesi fatura mağduru (Astsubayım, siz haklısınız fakat ben de kendimi savunacağım.) demiş. Birbirini görmeden, duymadan ayrı ayrı verilen ifade sonucu; meslektaş hapis ile cezalandırılmış.
Bu hükmün anlamı şudur:
Üst’ün, astının haysiyetine tasallutu suç değildir.
Astlarda; onur, gurur, maneviyat ve şeref benzeri nitelikler olmaz.
Bu duygularla eylem yapmak cezaya müstahaktır.
Üfürmüşüm, hukuku sinkaflayan bu garabete…..