TEMAD- Türkiye BAROLAR Birliği Başkanlığı ortak girişimi ile 13.03.2015 günü BAROLAR Birliği konferans salonunda düzenlenen sempozyuma katıldım.
Öncelikle bu sempozyumun hazırlanmasında tüm emeği geçenlere samimi takdir ve teşekkürlerimi sunarım.
Yaklaşık 3 saat süren sempozyumu tümüyle anlatabilmem mümkün değil. Kısa notlar paylaşacağım.
Sunum |
TEMAD Hukuk Komisyonu Üyesi Meral AKKUŞ |
Konuşmacılar |
- TEMAD Genel Başkanı Ahmet KESER
- Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Avukat Başar YALTUĞ,
- MOBBİNG ile Mücadele Derneği Genel Başkanı Hüseyin GÜN
- Klinik Psikolog Doç.Dr.Çiğdem SOYKAN
- Asker Hakları Derneği Üyesi Kerem ÇİFTÇİOĞLU
|
Sempozyumu Yöneten |
TEMAD Hukuk Komisyonu Başkanı M.Erkan AKKUŞ |
Sona doğru çözülmeler oldu, aslında bu konuşmacılara karşı şık olmadı, o kişiler toplumumuz için oradaydı.
500 kişilik salon tamamen doluydu.
Tunceli Milletvekili Sayın Hüseyin AYGÜN’ün telgrafı okundu. Başarı diliyordu.
TEMAD Genel Başkanı Sayın KESER,
- Tek Vatan, Tek Millet, Tek Bayrak vurgusu yaptı,
- Hukukun herkese lazım olacağını belirtti. Hukuk benim diyenler hukuksuzluğa uğrayınca sessiz çığlıklarının duyulmadığını, hapse girenin bireyler değil, Ordu’nun manevi şahsiyeti olduğunu belirtti.
- İntiharları önlemek için silahların tetiklerine mekanizma konulma kararı alındığını, aslında, asıl nedenlerin ortadan kaldırılması, mantalitenin değişmesi gerektiğini ifade etti.
- Genelkurmay ve Milli Savunma Bakanlığı’nın temsilcilerinin bu toplantıda olmasını, iki söz de onların etmesinin arzu edildiğini, ama onların her nedense adamları vasıtası ile arka sıralarda gizli gizli not almayı tercih ettiklerini belirtti.
- MOBBİNG ile Mücadele Derneği Genel Başkanı Hüseyin GÜN:
- Ordu Milletsiz, Millet Ordusuz olmaz,
- Mobbing’in Avrupa’da “Psiko Terör” olarak isimlendirildiğini, kuruluşların “bu iş yerinde mobbing uygulaması yapılmamaktadır” şeklinde sertifika aldığını, Türkiye’de tek bir kuruluşun, “ÇORUM’un İSKİLİP Belediyesi’nin” bu sertifikaya sahip olduğunu belirtti,
- MSB verilerine göre, son on yılda terör çatışmalarında 818 kişinin, aynı dönemde 934 kişinin intihar ederek hayatını kaybettiğini, terörde ölenlerin sözünün edildiğini, ama “sosyal ölü” lerden kimsenin söz etmediğini belirtti.
- TSK’da MOBBİNG’in yalnızca assubaylara uygulanmadığını, her seviyede MOBBİNG uygulandığını örnekleriyle anlattı.
- Mobbing Uygulayıcılarını ZORBA olarak tanımladı, Zorba’nın tipik özellikleri ise;
- Yalancı,
- Utanmaz,
- Kanuni değil, kişisel kurallar koyan,
- Vesveseci,
- Her zaman masum olduğu iddiasında,
- Tacizden zevk alan,
- Sadist,
- Sürekli dürüst olduğundan bahseden,
- Asla suçluluk duymayan,
- Tutarsız,
- Acımasız,
- Kinci,
- Aşırı Kıskanç,
- Psikolojik sorunları olan kişiler olarak tanımladı.
Yazanın Notu : ZORBA Arkadaş size tanıdık geldi mi?
Sayın Hüseyin Gün’ün anlattığı çok güzel bir fıkrayı sizinle yazının sonunda paylaşacağım.
Klinik Psikolog Doç.Dr.Çiğdem SOYKAN:
Sayın Soykan İntihar’ın bilimsel tanımını, belirtilerini, çözümlerini, anlattı Mobbing konusuna girmedi.
Asker Hakları Derneği Üyesi Kerem ÇİFTÇİOĞLU
- Sayın ÇİFTÇİOĞLU’nun asıl ilgi alanı ZORUNLU Askerlik yapanlardı. Onlara uygulanan MOBBING konularını anlattı. Gönüllü bir kuruluş olduklarını, MOBBİNG’e uğrayan kişilere hukuki destek ve danışmanlık verdiklerini belirtti.
- Zorunlu askerlik yapanlara assubaylar tarafından da MOBBING uygulandığını belirtti. Konunun medyada yer alması ve internet ortamının nedeniyle başvuruların da arttığını belirtti.
Sempozyumun özetini Sayın Erkan AKKUŞ yaptı. Hukuk bilgisi yanında, adanmışlık, inanç, kararlılık çok açık hissediliyordu. Trajikomik örnekler verdi. Kanunların asla aşağıdan yukarıya işlemediğini, örnek gösterdiği bir davada Askeri Savcı’nın sanık olması muhtemel binbaşıya “
Komutanım, müsait olduğunuzda ifadenize başvurabilir miyim” dediğini, TSK’da kanunların değil, rütbelerin kanununun geçerli olduğunu anlattı.
SAYIN ERKAN AKKUŞ, benim duymayı çok arzuladığım ses, bu toplum için atan bir yürek! Kendisine bir kere daha takdir ve teşekkürlerimi sunarım.
Bu toplantı ile amaçlanan neydi, sonuçları ne oldu?
İşte Burada Sayın Hüseyin GÜN’ün fıkrasını anlatmanın yeri ve zamanı sanırım.
Eskiden Adliye binalarına yakın yerlerde arzuhalciler vardı. İşte arzuhalcilerden birine bir yaşlı amca gelir. Arzuhalciye “derdim büyük” der. “Ben sana anlatayım sen kağıda dökersin” Amca uzun uzun anlatır, arzuhalci dinler. Sözünü bitirince arzuhalci “ sen şöyle bir saat kadar dolaş, ben ancak o zamana kadar toparlar, yazarım” der.
Amca bir saat kadar sonra gelir. Arzuhalci “okuyayım da dinle” der.
Arzuhalci okur, yaşlı amca ağlamaya başlar, arzuhalci okudukça amcanın gözyaşları sel olur.
Arzuhalci hayretler içinde amca’ya sorar: “Yahu sen anlattın, ben yazdım, şimdi ben okuyunca sen niye ağlıyorsun?”
Yaşlı Amca “Ben neler çekmişim de haberim yokmuş!”
Biz eğer çektiklerimizin farkına varmaya başlarsak, farkındalık oluşursa, toplumda farkındalık oluşursa çözüme doğru en büyük adım atılmış olur.
Korku duvarları yıkılıyor…
Toplumda korku duvarı yıkılıyor… Bir sonraki adım, cesaret patlamasıdır.
Umarım ve dilerim ki, bu “cesaret patlaması” kontrolden çıkmaz!