İntibâkların Seyir Defteri
Güzel yurdumun ferâsetli ve hamiyetli insanları için pek âşina bir kelime değildir.
Duymayanlar da bilmez. Niye bilsin ki? Devlet memuru olanları ilgilendirir sâdece.
Nedir bu kelime?
İntibâ k.
İntibâ k demek “uyum; iki şeyin ölçülerinin birbirinin tutması” demek.
Türk Dil Kurumu’nun örütbağdaki Büyük Türkce Sözlük’de böyle yazıyor.
Astsubayların son 11 seneden beri gündem ettiği intibâ k konusunun kolayca kavranması için
Meseleyi şöyle izah edelim izninizle.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bütün memurları 657 Sayılı Devlet Memurları Kânunu’na tâ bidir.
Devlet memurlarının maaş, tayin, terfi, taltıf ve tecziye gibi işleri bu Kânun esâslarına göre yapılır.
Devlet memurları, bu Kânun’a göre her 1 senelik hizmetinin sonunda 1 kademe alır.
Her 3 kademe sonunda da 1 derece alır.
Aldığı her kademe ve dereceye karşılık olarak makâmı yükselebilir ve maaşı bir miktar mutlaka artar.
Anayasamıza göre herkes; yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sâ hipdir. Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından mahrum edilemez.
işde, bu düşünceyle hareket edip
Anayasa’nın her vatandaşa verdiği eğitim hakkını kullanmak isteyen lise mezunu bir devlet memurunun görevdeyken kendi nam ve hesâ bına üniversite eğitimi aldığını farzedelim.
Aldığı her 1 senelik eğitim karşılığında o anki maaş derecesine 1 kademe ilâve edilir.
Örneğin lisans düzeyinde eğitim almış bir memura 4 kademe ya da 1 derece ve 1 kademe verilir. Bu bakımdan intibak işlemi, memurun makâmına ve maaşına doğrudan tesir eden önemli bir hususdur.
Ezmânın tebeddülü ve ahkâmın tagayyürü inkâr olunamaz derdi babamınbabası.
İşde bu kelâm-ı kibârda dedemin dediği türden bir keyfiyet vuku bulmuş, Türk Silâ hlı Kuvvetlerimizde.
Önce subay okullarında verilen öğretim süresini yükseltmişler.
Bir hayli zamâ n sonra da astsubay okullarının öğretim seviyesini yükseltmişler.
Hâl böyle olunca da intibâ k hazretleri zuhur eylemiş orta yere ve bakalım ne inciler dökdürmüş?
Haydi, beraber görelim.
* * * * *
1960 senesinde tertip etdikleri 27 Mayıs subay darbesinin dumanının,
Memleketin üzerinde tütmeye devâm etdiği 1969 senesinde
Bakanlar Kurulu ceffelkalem bir Karârnâme hazırladı…
Bu Karârnâme aslında taa 1928 senesinde meriyyete konulmuş başka bir Karârnâme’nin Beşinci Maddesinde “küçük” bir değişiklik yapıyormuş gibi görünüyor idi…
Fakat bu Karârnâmeye imzâ atan vekillerin ve tekâüd zâbit Cumhurbaşkanı’nın niyeti görünenden farklı idi…
Harp Okulları 1969 senesine kadar “kânunsuz” olarak faaliyet icrâ ediyorlar idi. Bir başka ifâde ile; TBMM’nin haberi ve izin olmadan Kara, Deniz ve Hava Harp Okulları subay mezun ediyorlar idi. Harp Okullarının böyle “kânunsuz” olarak eğitim-öğretim verdiğini TBMM’ye izah edemeyeceklerini bilen Bakanlar Kurulu, bir oldu-bitti tertib ederek atı alıp Üsküdar’a geçmek isdiyorlar idi. Zaman ve zeminin şimdilik müsâit olmadığının farkında olan Bakanlar Kurulu, ilk defâ hazırlayacakları Harp Okulları Kânununu TBMM’ye kabul ettiremeyeceklerini de gâyet iyi biliyorlar idi…
Bizim subayların tezgahladıkları oyunlarda her zaman kaçak bir yol, bir çâre bulmak mümkün idi. Kânun ile TBMM’de yapamayacaklarını; karanlık mahvillerde ayartacakları bakanlara cebren ya da hile ile imzâlatacakları bir Karârnâme ile şimdilik pekâlâ yapabilirler idi…
Öyle de yapdılar…
27 Mayıs darbeci subaylarının başını çektiği kulis çetesi;
Yüce Türk Milletinin yüksek irâdesinin yegâne tecelligâhı olan TBMM’nin denetiminden kaçırarak tertip etdikleri
Aşağıda gördüğünüz 6/12.691 Sayılı Karârnâme ile,
Kara, Deniz ve Hava Harp Okullarının eğitim-öğretim süresini,
1969-1970 senesinden başlamak üzere üç seneye çıkartdılar.
Tekâüd zâbit Cumhurbaşkanı Cevdet SUNAY’ın imzâladığı bu Karârnâmenin “tasdik târihinin” eksik olduğuna lutfen dikkat buyurunuz!..
Burada yeri gelmiş iken bir hakkı teslim etmeliyim. Harp Okulları eğitim-öğretim süresi konusunda meslek büyüğümüz Emekli Kara Mâliye Astsubay Fahrettin BAĞRI fikir teati eder iken kendisinden öğrendim. 27 Mayıs darbesini yapan darbeci subayların yazdırdığı 1961 Anayasasında hükumetin Kânun Hükmünde Karârnâme (KHK) çıkartma yetkisi yok imiş. Akılları başlarına sonradan gelen darbeci subaylar 1971 senesinde tertip etdikleri 1488 Sayılı Kânun ile; TBMM’nin belli konularda Bakanlar Kuruluna KHK çıkartma yetkisi vermesinin yolunu açmışlar. Bu hakikâtden ortaya çıkan korkunç rezâlet şudur;
* * * * *
1971 muhtırasına giden yola taşların tek tek döşendiği bir dönem…
Basiretsiz ve beceriksiz siyâsetçilerin kısır çekişmeleri ayyuka çıkmış. Arsızca tertipledikleri ayak oyunlarının bini bir para. Ne de olsa kendi karınları tok, sırtları pek. Halk, kimin umurunda. Sağ-sol, ileri-geri vs. ayrışması, vuruşması. Stokcu ve para babası üç beş fırsatcı sömürücü sermâye sâ hibi hâriç bütün halk aç, bîilaç, perişan…
Millet hâlinden memnun değil. Hayat pahalılığı, işsizlik, umutsuzluk, yolsuzluk, hırsızlık, uğursuzluk kol geziyor. Hayâli ihracât yapıp tüyü bitmemiş eytâmın hakkını hortumlayan Başbakan yeğenleri insandan sayılıp itibâ r görüyor. Hastane önünde bekleşen bîçâ re hastalar, banka önünde üç aylıklarını almaya çalışan ve gıdasızlıkdan dolayı avurtları içine çökmüş perişan emekliler kuyrukda ölüyor. Herkes tedirgin, herkes huzursuz. Türk milletini gene kara günler bekliyor. Fitneciler, fesatcılar, fırsatcılar, hâinler iş başında. Gelecek günler meşum olaylara gebe…
Genelkurmay Başkanı, Kâ nun’un 35’inci maddesinin kendisine tevdi ettiği salâhiyete dayanarak zamânın hükümetine bastırıveriyor 71 muhtırasını. Amaç, zâhirde terörü ve anarşiyi önlemek. Yıllar sonra muhtıracıların başı “Sosyal gelişme iktisâdi gelişmenin önüne geçti‘ diyerek ağzındaki baklayı çıkartıp “sözde” değil de “özde” gerekceyi fâş etmişdi. 12 Mart 1971 müdâ halesini, aşırı bir gelişme olarak gösteren TSK’nin asıl amacı sokakdan gelen halk hareketini basdırarak iktisâdi gelişmenin önüne geçmek idi.
Zamânın hükümeti, milletin daha iyi şartlarda yaşamak talebini görmezden gelmişdi. Halk ekmek bulamazken her neviden ekâbir takımı kaymaklı pastaları löpür löpür indiriyordu börkeneklerine. Milletin bu meşru hak arama hareketini “aşırı bir gelişme” olarak, kendi keyiflerine göre tehdit olarak yaftalayan subaylarımızın askeriyesi ise bu muhtıra ile siyâsîlere göz dağı verip halkın burnunu şöyle bir sürtmeye tevessül etmişdi aslında.
Aymaz, arlanmaz ve hırsız siyâsetcilerin ülkeyi idâre etmekdeki acizliği karşısında isyâ n noktasına gelen sokakdaki vatandaşın ayaklanmasını basdırmaya yeltenen ordumuz,
Bu tespitden hemen ders aldı ve kendini geliştirmek, zamâ na göre yenilemek ihtiyâ cını hissetdi.
Bu konuda hemen harekete geçerek subayların eğitimine el atdı.
Ve harp okullarının eğitim süresini arttırmaya karar verdi.
2 sene olan harp okullarının öğretim süresi 4.8.1971 târih ve 1462 sayılı Kânun ile 3 seneye yükseltildi.
Kânun’un 4’üncü maddesinin lafzına dikkatli bakılırsa,
Bir zamân sonra öğretim süresinin 4 seneye yükseltilmesi için kılıfın daha 1971 senesinde hazırlandığı rahatlıkla görülebilir. (Bkz.↓)
Harp okulları, 1970 senesine kadar 2 sene süreli eğitim verdi. Bu sene, son kez asteğmen rütbesinde subay mezun etdi. Bir başka ifâ de ile, 1970 neşetli subaylar harp okulundan asteğmen rütbesiyle mezun olan son devre.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL de 2 senelik eğitim veren harp okulundan asteğmen rütbesiyle mezun olan 1969 neşetli bir subaydır.
Ezmân burada tebeddül etmiş. Kendisi tebeddül etmekle iktifâ etmemiş ve ahkâmı da tagayyür ettirmiş. Harp okullarının öğretim süresi 2 seneden 3 seneye yükseltildi. Ölüsü dirisiyle, muvazzafı emeklisiyle 2 senelik harp okulu mezunu subayların hepsine üçer kademe, yâ ni birer derece verilerek yeni duruma göre maaş intibâ kları yapıldı. Böylece subayların memuriyete başlangıç dereceleri 9’dan 8’e yükseltildi.
Harp okulları 1971 senesinde mezun vermedi. 1970 senesinde harp okuluna giren öğrenciler, 3 senelik eğitim aldılar ve 1972 Ağustos ayında teğmen rütbesi ile mezun oldular. Buradan şunu söyleyebiliriz; 1972 neşetli teğmenler, 3 senelik harp okulu mezunu olan ilk subaylar.
Yukarıda okuduklarınız, askeriyemizdeki intibâ kların seyir defterine nakşedilen ilk cümleler idi.
* * * * *
Harp Okullarının tahsil süresini 2 seneden 3 seneye yükselten
Ve dahi
Yukarıda gördüğünüz 4 Ağustos 1971 târihli kânunun TBMM’de kabul edilmesinden tam bir ay evvel
Evet, doğru okudunuz! Tam bir ay evvel…
Subaylarımızın intibâk kânununu meclisden koşar adım geçirdiler…
2 senelik Harp Okulu mezûnu subayların intibâk kânunu,
Harp Okulları tahsil süresi henüz 3 seneye yükseltilmesinden bir ay evvelinden hazır edilmişdi bile…
1323 sayı ve 31 Temmuz 1970 târihli kânun ile ihdâs edilen EK-VI sayılı cetvelde târif edildiği üzere
O târihde harp okullarından asteğmen mezûn ediliyor ve 10’uncu dereceden göreve başlatılıyor idi…
Bu intibâk işleminden sonra asteğmenler, bir derece terfi etdiler ve 9’uncu dereceden görev almaya başladılar.
2 senelik harp okulu mezûnu olan
Ve hattâ
Yedek subaylıkdan teskere bırakan devlet lisesi ve sanat okulu mezûnları da dâhil olmak üzere
Subaylarımızın hepsi
Aşağıda gördüğünüz kânunda târif edilen derece/ kademeden görev almaya başladılar.
Yukarıdaki cetvelde gördüğünüz üzere
Harp okulu mezûnu en küçük subay rütbesi, 1970 senesine kadar asteğmen idi. Bu asteğmenlerin görev başlangıç derece/kademesi de 10/1 idi.
1971 senesinde kabul etdirdikleri Harp Okulları Kânununun 6’ıncı maddesine göre
Harp okulları, asteğmen mezûn etmeye son verdi.
Ve teğmen mezûn etmeye başladı…
Bu hamle ile ne mi oldu?
Teğmenlerin görev başlangıç derecesi 9’uncu derece yerine artık 8’inci derece oluverdi.
Bugün de hâlâ öyle…
Bu kurnaz kurmay hamlesi ile subaylarımız aslında iki yeni mevzi kazandılar;
1. İçinde “ast” sıfatı olan “astteğmen” kamburundan Harp Okullarını kurtardılar,
2. Harp okulu tahsil süresinin 3 seneden 4 seneye yükseltilmesi ile subaylara gizli olarak 1 derece hediye edildi…
* * * * *
Harp okullarının tahsil süresi 2 seneden 3 seneye terfi ettirildikden bir kaç sene sonra
1975 senesinde Meclisden sessizce geçirilen aşağıda gördüğünüz şu kânun
Bu kez de
Yedek subaylıkdan teskere bırakan devlet lisesi ve sanat okulu mezûnu subayların imdâdına yetişdi…
Yukarıda gördüğünüz 1923 sayılı işbu kânun ile;
Ve dahi hem de
Ve hâsılı kelâm
1970 senesinde, harp okulu mezûnu en küçük subay, asteğmen idi. Başlangıç derecesi de 10.
1975 senesinde, harp okulları asteğmen mezûn etmeye son verdi, Teğmen mezûn etmeye başladı…
Yukarıdaki sayfalarda fâş eylediğimiz hukûkî düzenlemeler neticesinde,
1975 senesine geldiğimizde
Harp okulu mezûnu en küçük rütbe olan teğmenler artık 8’inci dereceden görev almaya başladı.
Ez cümle,
1970 ve 1975 senelerinde hemen meriyyete konulan iki kânun ile
2 ve 3 senelik Harp Okulu, devlet lisesi ve sanat okulu mezûnu subaylarımızın hepsine
Tam 2 derece
Ya da 6 kademe,
Bir başka ifâde ile
Tam 6 sene hizmet ve maaş terfisi hediye edildi…
İçinde bulunduğumuz 2013 senesinin ikinci ayında da
Subay cenâhında manzarâ-i umûmî, aşağıda gördüğünüz üzere…
Subaylarımızın yüksek istikbâline dâir olarak bugün Genelkurmay Başkanlığımız gündeminde
Harp okulları tahsilinin yüksek lisans seviyesine yükseltilmesi vardır.
Genelkurmay Başkanlığımızın bu konuda yapacağını da Eski Tüfek sizlere bugünden fâş eylesin!
2 senelik eğitim terfisi karşılığında subaylarımız, 1 derece (3 kademe) birden dikey terfi alacaklar…
Hem de 6 senelik harp okulları daha ilk mezûn teğmenlerini,
Belki de üsteğmenlerini henüz mezûn etmeden…
* * * * *
27.03.1979 târih ve 2218 sayılı Kânun’unun 4’üncü maddesi ile
1462 sayılı Harp Okulları Kânunu’na yapılan değişiklik ile 3 sene olan eğitim süresi 4 seneye yükseltildi. (Bkz.↓)
Ezmân bu. Laf, söz dinler; dur, durak bilir mi? Bilmemiş! Tebeddüle devam eylemiş.
Sonra ne olmuş? İntibâkların seyir defterinin üzerine divitin ucundan dökülen kelimelere yenileri eklenmiş.
Teğmenler için 3 senelik harp okulu öğretimi de kısa zamânda kifâyetsiz kalmış.
Harp okulunun öğretim süresini 1977 senesinde bu kez de 3 seneden 4 seneye tebeddül ettirmişler.
Harp okulları 1977 senesinde mezun vermemiş. 1978 Ağustos ayında 4 senelik eğitim alan ilk teğmenleri mezun etmiş.
Demek ki 1977 neşetli teğmenler, 3 senelik eğitim ile harp okulundan mezun edilen son subay devresi oluyor.
Müslüman bir ülkeyiz ve nüfusumuzun yüzde doksan dokuzu müslüman. Ordumuz da bu milletin sînesinden çıkıp gelmiş müslüman çocuklardan mürekkep. Öyle ise askerlerimizin de yüzde doksan dokuzu müslüman. İnsan, inancı üzerine amel eyler. İnancının vecibesini yapmak da insanı şereflendirir. Askerlerimizin de yüzde doksan dokuzunun inancı, akidesi üzerine amel eylemesi umulur. Öyledir de, biliriz.
Müslüman dininin akidelerinden birisi, hattâ belki de en önemlisi, adâletdir. Bunu çok iyi bilen Hz. Ömer (ra), islamın temeli olan bu akideyi “Adalet Mülk’ün Temelidir” veciziyle târihe nakşetmiş ve insanlığa miras bırakmış.
“Sana yapılmasını istemediğin bir şeyi sen de başkasına yapma!” Bu hadis-i şerife mefhumu muhalifinden, yâni tersinden nazâr edelim; “Sana yapılan bir şeyi sen de başkasına yap!”
Hadisin anlamını bin dört yüz sene sonrasına, günümüze tefsir edelim.
Hiç vakit kaybetmeden subay için yaptığın maaş intibâk düzenlemesini astsubay için de yap.
Üstelik bu şeyi yapacağın kişi, hadisde bahsedildiği gibi “başkası” değil. Yabancı, hiç değil. Her yerde, her zamân ve her şart altında subay ile kader birliği eden astsubaya yapacaksın.
Aradan tam 11 sene geçdi. Niçin hâlâ hülle diyarlarında divâne divâne dolaşırsın?..
Makâlemizin konusuyla doğrudan ilintisi yok. Lâkin dikkatimi çekdiği için burada açıklamak istiyorum. 926 sayılı TSK Personel Kânunu astsubayı, “subaya yardımcı olarak görevlendirilen askerî şahıs” olarak târif etmiş. Fakat intibâkları konu olunca idâre, astsubaylara diyor ki sen, 657 Sayılı Devlet Memuru Kânunu’na tâbisin ve “Genel İdare Hizmetleri” sınıfına dâhil bir memursun. Nasıl mı oluyor?
926 sayılı TSK Personel Kânunu, “III-Gösterge tabloları” ara başlığı altında mezkur madde 137/c’ye istinâden; astsubaylar, 657 sayılı Devlet Memurları Kânunu, “Tesis edilen sınıflar” ara başlığı altında tefrik edilen “I-GENEL İDARE HİZMETELERİ SINIFI”na dâhil edilmiş. Genelkurmay Başkanlığımız vermiş bu karârı.
Fakat 657 Sayılı Devlet Memurları Kânunu madde 1 diyor ki;
Subay ve astsubaylar “Özel Kanun hükümlerine tabidir.” (Bkz.↓)
Bir başka ifâde ile, subay ve astsubayların bu Kânun ile herhangi bir ilgisi, âlâkası yokdur, olamaz.
Bu Kânun’un hükümleri subay ve astsubaylar için geçersizdir.
Ne var ki astsubayların intibâkı söz konusu olunca, 926 Sayılı TSK Personel Kânunu madde 137/c şöyle diyor;
“Astsubaylar, 657 Sayılı Devlet Memuru Kanununda tefrik edilen “Genel İdare Hizmetleri” sınıfına dâhildir.”
Kumandanlar, ağalar, paşalar!
Kararınızı verin gayrı.
Astsubaylar hangi Kanun’a tabidir?
* * * * *
657 Sayılı Devlet Memuru Kânunu’nun 2’nci maddesine göre TSK mensupları bu Kânun’un kapsamına dâhil değil. Peki, tamam. Bu sebeple astsubaylar, bu Kânun ile tespit edilen hiçbir sınıfa girmiyor, giremez.
Nasıl mı? Bakınız aynı Kânun’un madde 36’sı ne diyor; (Bkz.↓)
Şimdi, yukarıdaki Kânun hükmüne bakalım ve şu soruları soralım;
Kânun maddesi şöyle diyor;
“Bu Kânun’a tabi kurumlarda çalıştırılan memurların sınıfları aşağıda gösterilmiştir.”
Astsubaylar bu Kânun’a tâbi midir? Hayır tâbi değildir.
Çünkü
Aynı Kânun’un 2’nci maddesi öyle diyor.
Bu ne demek oluyor?
Astsubaylar, 657 Sayılı Devlet Memurları Kânunu’na tâbi değildir.
Tâbi olmadığından dolayı da bu Kânun’da târif edilen hiçbir sınıfa dâhil edilemez.
Vay be dediğinizi duyar gibiyim!..
* * * * *
Astsubaylar, 657 Sayılı Devlet Memurları Kânunu’nda tarif edilen “Genel İdare Hizmetleri” sınıfına dâhil midir? Hayır, dâhil değildir.
Kânun’un yukarıda gördüğünüz 36’ncı maddesi öyle diyor. Mâdem ki bu Kânun’a tâbi olmayan bir kurumda çalışıyor o zamân astsubaylar tâbi olmadığı bir Kânun’da târif edilen herhangi bir memur sınıfına dâhil edilemez.
Bir başka ifâde ile astsubayların “Genel İdare Hizmetleri” sınıfına dâhil edilmesinin hukukî bir mesnedi yok.
Demek oluyor ki idâre, astsubayları hukuksuz olarak bu memur sınıfına sokmuş.
Minâreden at beni, in aşağı tut beni.
Futbol topu gibi oradan oraya tepikle dur.
İşine gelince “sen memur değil, askersin” de, 926’ya doğru tepikle.
İşine gelmeyince “sen asker değilsin, memursun” deyip 657’ye yuvarla…
Ben hukukcu değilim. İlim ehli insanlar çıkıp bu konuyu açıklasın lutfen.
Şimdi, Mâliye Bakanlığı,
Millî Savunma Bakanlığı ve
Genelkurmay Başkanlığı
Oturup astsubayın;
Hangi Kânun’a tâbi olduğuna ve
Hangi memur sınıfına dâhil olduğuna karar versinler.
Yarım asırlık bu kakafoni bir an evvel zevâl bulsun gayrı. Bunu becerecek âkil insanları elbet var, biliyoruz.
* * * * *
Merakımı mucip oldu ve Erkân-ı Harbiye-i Umumiye’ye şöyle bir soru sordum. Dedim ki astsubayların 657 Sayılı Devlet Memurları Kânunu’na göre Genel İdare Hizmetleri sınıfına dâhil olduğunu söylüyorsunuz. Aldım, kabul etdim. Peki, subaylar, aynı Kânun’da tefrik edilen memur sınıflarından hangisine dâhildir?
Aldığım cevap şöyle;
“Subaylar fakülte mezunu olarak göreve başladıkları için bu şekilde bir intibâk işlemi yapılmamaktadır.”
Bu cümlenin tefsiri şudur;
Subaylar, 657 sayılı Devlet Memurları Kânunu’nda tefrik edilen memur sınıflarından hiç birine dâhil değildir.
Subaylar fakülte mezunu olarak göreve başlıyorlar, güzel. Peki, kendi hesabına yüksek lisans, doktora yapan subayların intibâkını hangi Kânun’a göre yapıyorsunuz, muhteremler?
Peki can dostlar şu suâlime bir ses verin lutfen.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bütün memurları,
Hâttâ Başbakan ve Cumhurbaşkanı bile 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’na dâhil iken
Nasıl oluyor da subaylar bu Kânun’da tarif edilen hiçbir memur sınıfına sığmıyor?..
Bileniniz, duyanınız var mı?
Dâhil oldukları subay sınıfının da fevkinde kendilerine bir makâm ve pâye vehmeden şizofrenik zihniyetlerin peydahladığı uyduruk “üstsubay” kepazeliğini Kılıçlar ve Tüfekler isimli makâlemde izah etmişdim.
Aldığım bu cevapdan sonra şimdi de subayların hiçbir memur sınıfına dâhil olmadığını ve sınıf üstü mahlûkat olduğunu keşfetdim.
Haydi hayırlısı…
* * * * *
Maaş derece intibâkı hususunda subay cenâhında zevâhir bu minval üzerey iken
Bakalım biz astsubaylar cenâhında neler zuhur eylemiş?
Mâdem hak, hukuk, ast’ın vazifesi, üst’ün mesuliyetleri, öyleyse o cenâhda da keyfiyet emsâl olmalı mı diyorsunuz?
Subay intibâkları hiç vakit kaybedilmeden ışık hızıyla yapıldığına göre
Astsubay intibâkları da aynı şekilde hemen yapılmışdır mı diyorsunuz?
Misâl var, emsâl teşkil eder mi diyorsunuz? Göreceğiz.
Çağı takip etmek, kavramak, idrâk etmek…
Zamânın icaplarına göre kendini yenilemek, geliştirmek, hareket etmek. Bilgi, kuvvetdir, fazilettir. Bilgilenmek, bilgiyle donanmak ne güzel, ne hoş. Bilerek, öğrenerek büyümek, her yeni güne yeni bilgiler ile uyanmak ne büyük keyif. Hep beraber, topyekûn, elele. Beraber büyümek ve refahı âdilane bölüşmek…
* * * * *
Liseden sonra 1 sene olan astsubay sınıf okullarının öğretim süresinin
Önlisans düzeyine yükseltilmesi kararı bildiğiniz üzere 19 Aralık 1994 tarihinde alındı.
Çünkü
1 senelik eğitim veren astsubay sınıf okullarının hukukî yapısı YÖK mevzuâtına uygun değil idi.
âani çağ dışı, aykırı, ilkel, köhne idi. Çağı kavrayıp subayın eğitim düzeyini yükseltmek için 1970 senesinde kolları sıvayıp harekete geçen Erkân-ı Harbiye-i Umumiye,
Konu astsubayların eğitim seviyesinin yükseltilmesine gelince işi elinden geldiği kadar ağırdan aldı, ayak sürüdü.
Seneler önce eceliyle ölmüş subayına kılıç vermek için bile Kanun çıkartdı.
Fakat astsubayın eğitimi mevzu bahis olunca hiç acele etmedi.
1994 senesinde alınan karâr tam 8 sene sonra, ancak 2002 senesinde uygulamaya konuldu.
11.04.2002 târih ve 4752 sayılı Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kânunu kabul edildi.
Bu Kânun ile astsubay sınıf okullarının adı Astsubay Meslek Yüksek Okulları olarak değiştirildi. Kânun’un 30’uncu maddesinin a fıkrasına istinâden 1 sene olan öğretim süresi de 2 seneye yükseltildi. (Bkz.↓)
Hesapladım, tam 32 senelik gecikdirme söz konusu. Dikkat buyurunuz; gecikme demiyorum, gecikdirme diyorum.
Ürkerek, korkarak, ayak sürüyerek ve daha ziyâde istiskâl ederek hazırladıkları Astsubay MYO Kânunu
Ancak 2002 senesinde yürürlüğe girebildi.
Harp okulları eğitim süresinin 4 seneye yükseltilmesinden tam 32 sene sonra. Üsküdar’da sabah olmuş, şafak çokdan atmışdı. Atı alanın Üsküdar’ı geçip Gebze dolaylarına vasıl olmasından da epeyi bir zamân sonra.
Niye?
Astsubayın eğitim seviyesini yükseltmek için niye tam 32 sene ayak sürüdünüz?
Astsubay okullarının eğitim düzeyini harp okullarıyla aynı senede, birlikde düzenlemek için ne eksikdi?
Para mı?
Akıl mı?
Bu milletten ne istediniz de sizden esirgedi?
Peki, siz, Anayasa’nın her vatandaşa verdiği meşru eğitim hakkını astsubaylardan tam 32 sene niçin esirgediniz?
Astsubaylara 32 sene kaybettirerek düşmanın fitne değirmenine su taşıyan sakar saka mesabesine düşdüğünüzün farkında mısınız?
* * * * *
Hatırlanacağı üzere 31.07.1970 tâ rih ve 1323 sayılı Kâ nun’un 16’ncı maddesi ile
926 Sayılı TSK Personel Kâ nunu’na Geciçi 16’ncı madde ilâ ve edilmişdi.
Bu değişiklik ile astsubayları mevcut durumdan daha kötü duruma sürükleyen bir rütbe ve taban aylığı değişikliği yapılmışdı.
Bu hak gaspına tepki olarak astsubaylar ve yiğit eşleri 1970 senesinde Türkiye’nin dört bir yanında sokağa dökülmüş idi.
Buna benzer şekilde astsubayların müktesep haklarından olan yan ödeme katsayıları 1975 senesinde yapılan sinsice düzenlemeler ile tırpanlanmış ve mevcut duruma göre daha da kötüye götürülmüşdü. Astsubaylar, kahraman eşleriyle birlikte bu kâ nunsuzluğa da sert bir şekilde tepki göstermiş ve gene kendilerini sokaklara atmış idi.
Astsubayların eğitim seviyesinin 1970 senesinde subaylar ile birlikte eş zamanlı olarak yükseltilmemesinde acaba bu olayların bir etkisi var mı sizce?
Birileri “mâ dem ki hanımlarınız ile birlik olup isyan ettiniz öyle ise sizin kanatlarınızı kıracağız ve eğitim seviyenizi kasıtlı olarak yükseltmeyeceğiz” demiş olabilir mi?
Tıpkı birinci derece dördüncü kademe hususunda yaptıkları gibi, eğitim seviyesinin yükseltilmemesinin ve intibâ kların alenen savsaklanmasının sebebi,
Bu hakları astsubayların tepesinde bir sopa olarak biteviye sallamak amacı olabilir mi?
Anam der ki “Oğul, kötü komşu insanı mal sahibi yapar.” Tecrübe ederek gördüm anamın dediklerinin ayniyle vâki olduğunu. Komşumdan matkap istedim, yok dedi. Gittim satın aldım, matkap sahibi oldum. Havya sordum bir başkasına, yok dedi. Gidip satın aldım, havya sahibi oldum. Bilir misiniz, eğitim hakkını gasp ettiğiniz astsubaylar, siz kibiri boyundan büyük cücelere inat bu kara dönemi fırsata çevirmesini bildi. Sizler hak ve hukuk öğüten fitne değirmenine dibi delik helkeler ile biteviye çamurlu su taşırken
Onlar kendi hesabına önlisans, lisans hâttâ doktara eğitimini yapmakdan geri kalmadı. Kendi odununu kendi kesen kişi iki kere ısınır. Sâ yenizde astsubaylar da böyle yapdı.
Eğitimin önemine gönderme yapan Atatürk, bakın 1925 senesinde ne demiş;
“Eğitimdir ki bir milleti hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir cemiyet halinde yaşatır
Veya bir milleti kölelik ve yoksulluğa terk eder”
Anayasa’nın her Türk vatandaşına verdiği eğitim hakkını ve Atatürk’ün bu vasiyetini kendime rehber edinip sınavını kazandığım, ancak karşıma duvar gibi dikilen cüce beyinli statü hazretleri yüzünden devam etmek imkanı bulamadığım fakültenin sınav Sonuç Belgesini de ibret olsun diye aşağıya ekledim. Yorumu sizlerin güzel gönlüne havâ le ediyorum.
Eğitim seviyesinin yükselmesi ile birlikte astsubayların yeni duruma intibâ k ettirilmesi için
Bir satırlık Kâ nun teklifi hazırlanıp 2002 senesinde T.B.M.M’de gündem edilmeli idi.
Böylece özellikle ikinci ve üçüncü derecelerden emekli olan ve zâ ten açlık sınırında yaşayan astsubaylara en azından kısa bir nefes alma fırsatı verilecek idi.
Fakat gündem etmediler bir türlü. Niye?..
Astsubayların eğitim seviyesinin yükselmesine koşut olarak maaş göstergelerine 1 derece ilâ ve edilmesi konusunda, yani maaş intibâ klarının yapılması konusunda 2012 Mayıs ayında Kâ nun teklifi hazırlandığını şifâ hen duyduk. Bu konuda son 11 senede yapılanlar bildiğimiz kadarı ile sâ dece bu kadarcık.
Eğitim düzeyinin yükseltilmesi ile 2 senelik MYO mezunu astsubayların başlangıç derecesi 10/1’den 9/1’e yükseltildi.
Fakat
1 senelik sınıf okulu mezunu muvazzaf ve emekli astsubaylara verilmesi gereken 1 derece terfisi için
Erkân-ı Harbiye-i Umumiyemiz 2002 senesinden beri tam 11 senedir hülle yapıp karanlıkda ıslık çalıyor.
Niye? Niçin böyle?..
Subaylar için maaş intibâ k Kâ nun’u aynı sene içinde çıkartan idâ re, daha neyi bekliyor?
2002 senesinden beri kaç astsubay maaş intibâ kı yapılmadan imamın kayığına bindi, bileniniz, hesaplamak zahmetine katlananınız var mı? Yazıkdır, günahdır, paşalar.
İntibâ k konusunda astsubaya yapılan ilk haksızlık bu değil. Görünen o ki son da olmayacak.
Astsubaylar ile eşit düzeyde eğitim alan polis, Meclis’deki daktilocu memurlar ve diğerleri, mesleğe 9/2’den başlıyor.
Fakat astsubaylar 1 kademe aşağıdan, yani 9/1’den mesleğe başlıyorlar. Niçin? Niye böyle?..
Seyir defterine açılan intibâ k sayfasına yazılacaklar bitmedi. Yazılan son cümle henüz tamamlanmadı…
* * * * *
Bakın ne diyor bu konuda statü putu;
926 sayılı TSK Personel Kanun’unun 28.6.2001 tarihli 137/c maddesi;
“Astsubaylar hakkındaki gösterge tabloları Ek-VIII sayılı cetvelde gösterilmiştir. Yükseköğrenim yapmış olan astsubayların intibâ kları; 657 sayılı Devlet Memurları Kâ nununun Genel İdare Hizmetleri Sınıfında aynı yüksek öğrenimi bitirenler için tespit edilen derece ve kademelerden hizmete başlamış kabul edilerek yapılır. Bu intibâ klar personelin fakülte, yüksekokul veya meslek yüksekokulunu bitirdiğine dâ ir resmî belgeyi ibrâ z edip müracaatını yaptığı tâ rihteki derece ve kademelerine, 2 yıl süreli yüksek öğrenim için 1 kademe, 3 yıl süreli yüksek öğrenim için 2 kademe, 4 yıl süreli yüksek öğrenim için 1 derece ilâ ve edilerek yapılır.”
Haksızlığa bakar mısınız?
2 sene eğitim tamamlayana %50’si,
3 sene eğitim tamamlayana %66.6’sı,
4 sene eğitim tamamlayana ise %75’i veriliyor.
Gel de çöz çözebilirsen.
Astsubayları tefrik edip bölük bölük bölmek için bu konuda bile Aristo taktiğini devreye sokuyor küküm olasıca eyyamcı statüko hazreti.
* * * * *
Kadın-erkek, gece-gündüz, sıcak-soğuk, artı-eksi, doğu batı, madde- anti madde…
Tabiatın kânunları mutlakdır. Kararsızlığı kökden reddeder. Çünkü kararsızlık, hiç beklenmedik bir zamâ nda ve mahiyette zuhur edip felakete sebep olabilir. Bu mânâda, en kötü karar bile kararsızlıkdan yeğdir. Birbirinden farklı iki Kâ nun arasında bu kadar yalpalayıp hukuksuzluk burgacında oradan buraya savrularak nereye yaslanacağını bilememek bu olsa gerek. Buradan Allah’ın bir kuluna soruyorum.
Astsubay;
Astsubay nedir? Karar verin gayrı! Ben yanılıyorsam onu da söyleyin lütfen.
Niçin? Niye böyle? Çıkın ortaya ve açıklayın ey işgilli büzzükler…
* * * * *
Askerliğin şerefine yakışır bir davranış ortaya koysan
Ve kendin için hemen yapdığın gibi astsubayların maaş derece intibâ kını bugün, şimdi yapsan bile
Bak, bana neler borçlusun.
Mağdur ağlarken zalim gülemez! Ağlayanın göz yaşı gülene hayır getirmez!
Ey statü hazretleri, ey kibirli statü sanemi! Kul hakkıdır, bana olan borcunu öde!
Senden lütuf değil, babanın has parasını değil, hakkımı istiyorum.
Daha söyleyeceklerim var. Lâkin lafın tamamı aptala söylenir!..
Meçhule doğru kararsız ve pusulasız seyreden intibâk gemisi yolculuğuna tam yol devâm ediyor.
İntibâkların seyir defteri hâlâ açık.
Mürekkep, hokkada; divit, elde; gözler ufukda…
Son nokta bakalım ne zamân konulacak.