Eski Tüfek Şükrü IRBIK’dan
Prof.Dr. Ümit ÖZDAĞ’a Açık Mektup
Sayın Prof.Dr. Ümit ÖZDAĞ
Ben Şükrü IRBIK, Deniz Kuvvetleri Komutanlığında 31 sene Ve Sâhil Güvenlik Komutanlığında da 3 sene olmak üzere;
Ve dahi
“ 1982 senesinde görevime ilk başladığım gün bana “astsubay” demişler idi.
“ 2011 senesinde emekli olduğum gün bana gene “astsubay” dediler.
|
* * * * *
Emekli olduğum günden bu yana askerlik konusunda, Bâhusus cârî mevzuâtımıza göre “astsubay” denilen asker sınıfının târihi hakkında makâle yazıyorum. Ve dahi yazdığım makâlelerimi de emekliassubaylar.org isimli mecrâdaki Eski Tüfek‘de neşrediyorum.
Bu köşemde bugüne kadar neşrediğim doksan küsur makâlemde ortaya çıkartdığım “resmî yalanların” ve “kânunsuzlukların” hiçbirisini Genelkurmay Başkanlığı ve Millî Savunma Bakanlığı tekzip edemedi. Edemez de!.. Çünkü bu makâlelerimi kimsenin inkâr dahi edemeyeceği belgelere müsteniden yazdım.
Ümit Hocam,
Genelkurmay Başkanlığımızın “astsubay” olarak tesmiye etdiği Sizin de “assubay” dediğiniz asker kişiler hakkında Yeniçağ gazetesindeki köşenizde 18 Ekim 2013 Perşembe günü neşretdiğiniz “Dünya Assubaylar Günü ve Assubaylar” isimli makâlenizi okumuş idim.
Bu makâleniz hakkındaki şahsî fikrimi de Sol tarafınızda bağlantılı resmini gördüğünüz Asubay Tefrikası-2 isimli makâlemde 09 Mart 2017 Perşembe günü kısmen serdetmiş idim.
Söze konu bu makâlenizde “asubaylar” hakkında temâs etdiğiniz konulara kimi zamân cevâben, Kimi zamân da reddiye mahiyetinde yazdığım aşağıdaki mektubumu da size bugün gönderiyorum.
|
* * * * *
Prof.Dr. Sayın Ümit ÖZDAĞ,
Söze konu makâlenizin daha ilk cümlesinde şöyle demişsiniz; “17 Ekim Dünya Assubaylar Günü” olarak kutlanmaktadır.”
Size söylendiği şekli ile “Dünya Assubaylar Günü” hakkında ben Şükrü IRBIK şunları söyleyeyim;
Sayın ÖZDAĞ,
Söze konu makâlenizin ikinci cümlesinde ise şöyle diyorsunuz; “Dünyada subaylar günü olduğunu veya generaller günü olduğunu duymadım.”
Hocam, müsaade eder iseniz şâyet bu tesbitinize bir tesbit de ben ilâve edeyim;
“Türkiye’den başka bir ülkede, “Dünya assubaylar günü” olduğunu ve kutlandığını da Ben asubay Şükrü IRBIK duymadım!”
Zâten dönemin Genelkurmay Başkanı “memur” Necdet ÖZEL de TEMAD’ın 2014 senesinde tertip etdiği “Dünya Assubaylar Gününü” külliyen inkâr ve reddedmiş idi.
* * * * *
İşbu makâlenizin üçüncü cümlesinde şöyle diyorsunuz, hocam;
“Sadece bu günün varlığı dahi assubayların bütün dünyada görev yaptıkları ordularda istedikleri veya olmaları gereken noktada olmadığını göstermektedir.”
Muhterem Ümit Hocam, “Bütün dünya ordularında “assubay” ismi verilen bir asker sınıfı olduğunu nereden biliyorsunuz? “Assubaylık konusunda şu güne kadar neşretdiğiniz bir çalışmanız var mıdır?
Kıymetli Ümit Hocam, Size tevcih etdiğim bu suâllerin cevâbını ben biliyorum. Çünkü; bunların hepsini tetebbu etdim, hocam!..
* * * * *
Bugünkü cârî askerî mevzuatımıza göre “astsubay” olarak bildiğimiz asker sınıfı, “Üçüncü bir asker sınıfı olarak” karanlık suratlı darbeci subayların Muayyen târihlerde cebren ve hile ile tertip etdiği darbe kânunları ile teşkil edilmiş “sahte” ve “uyduruk” bir asker sınıfıdır.
Biliyor musunuz hocam? “Muvazzaf astsubay” tâbirinin “İngilizce tercümesini” sordum, Genelkurmay Başkanlığımıza. Verecek cevâp bulamadılar. Bu konuda gönderdiğim dilekceyi ve gelen cevâbı merak eder iseniz şâyet size memnuniyet ile gönderebilirim.
Ümit Hocam,
Amerika, İngiltere gibi; Dünyâda askerlik ve harb sanatının gelişdiği Ve dahi İnsan haklarının yerleşip adâletin yeşerdiği devlet ordularında Sâdece iki sınıf asker vardır;
* * * * *
Muhterem Ümit Hocam, Yeniçağ gazetesindeki köşenizde 18 Ekim 2013 Perşembe günü şöyle demişsiniz;
Bu tesbitiniz gâyet isâbetli ve çok doğrudur hocam! Peki,
Bir ipucu vereyim size;
Mahzûnî‘nden de şu türküyü dinler misiniz, Ümit hocam?
* * * * *
Utanmadan, sıkılmadan “târihciyim” diyerek sanat icrâ etmeye yeltenen
Kimisi subay, kimisi sizin deyişiniz ile “assubay” sıfatı taşıyan “fareli köyün kavalcılarına” hocam, siz inanmayın lutfen!
Çünkü; Bu ordularda, subay ile er arasında müebbet hapse mahkum edilmiş ve “assubay” denilen bir asker sınıfı yokdur.
Bugün “astsubay” dediğimiz asker sınıfını Türk Ordusunda kimlerin hangi maksatlar için teşkil ve tertip etdiğini de Asubay Tefrikası 6-2, 6-3 ve 6-4 isimli makâle tefrikamızda belgeleri ile isbat ve fâş eyledik!
Tenezzül edip de okur iseniz şâyet “Assubay” dediğiniz uyduruk asker sınıfı hakkında bir Prof. olarak hiçbir şey bilmediğinizi göreceksiniz.
* * * * *
Sayın Hocam,
Sizin “assubay” olarak tesmiye etdiğiniz asker sınıfının ismi de cismi de, cibilliyeti de, mevcudiyeti de sahtedir, uydurmadır, kânunsuzdur. Nasıl mı? Bakınız bugünkü cârî askerî mevzuâtımıza göre “astsubay” olduğu söylenen kelime bile yalandır, uydurmadır, sahtedir.
Çünkü; Bugün bize “astsubay” olarak yutdurulan tâbirin aslı, “Asubay”dır. Ve dahi
Bu tâbiri, 1935 senesinde ATATÜRK bizzat kendisi türetdi. Sağ tarafınızda gördüğünüz şu resimin üzerine tıklar iseniz şâyet, Meselenin hâl-i pür melâlini öğrenebilirsiniz.
Bu konuda gözlerinizi yuvasından uğratacak şu bilgiyi de vereyim size; İngilizce “Non-commissioned officer” ve “Petty officer” tâbirâtını Türkceye “astsubay” olarak tercüme etmenin, bu tâbirâtın aslı ve ıstılâhı ile alâkası yokdur.
Sayın Ümit Hocam,
Biraz aklı olan her insanı hayretlere düşürecek bir hakikâtı da Emekli asubay ben Şükrü IRBIK ilk kez olmak üzere size yazdığım bu mektubumda fâş eyliyorum;
* * * * *
Ümit Bey,
Makâlenizin bir yerinde serdetdiğiniz cümlede ise şöyle demişsiniz;
“Bir ordunun assubaysız çalışması, yürümesi ve savaşması çok mümkün değildir.” “Buna rağmen tarih assubayların ordular içinde üstlendikleri önemli rolü ne yazık ki görmemezlikten gelir..
Sayın Ümit Hocam,
“Assubay” dediğiniz askerlerin ordular içinde üstlendikleri önemli rolü inkâr edenler konusunda da ne yazık ki Baltayı taşa vurmuşsunuz!
Kim bilir? Belki de hedef sapdırmak niyeti ile böyle bir cümle sarf etdiniz!..
Fakat vaziyet ne olur ise olsun, Tıpkı Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek icâb etdiği gibi
” Asubayın hakkını da asubaya vermeli, değil mi? “
* * * * *
Makâlenizin ilerleyen bir yerinde ise Ümit Bey, şöyle demişsiniz; ” Assubaylar farklı ortamlarda farklı görevler yapmalarına rağmen diğer memurlarla aynı derece ve kademeden göreve başlarlar.”
Üzülerek ifâde etmeliyim ki bu sözünüz de yanlış!
Sayın Hocam, Siz, Yeniçağ gazetesindeki söze konu makâlenizi 18 Ekim 2013 Cuma günü neşretmişsiniz.
Size hitâben kaleme aldığım bu açık mektubumu da ben Şükrü IRBIK, Tatlı bir tesâdüf eseri olarak, Sizin makâlenizin neşir târihinin tam da beşinci sene-i devriyyesinde, 18 Ekim 2018 Perşembe günü neşretmeye başladım.
Sizin makâlenizi neşretdiğiniz 18 Ekim 2013 Cuma günü böyle idi.
O günden bu güne tam 5 sene takvim yapraklarını terk etmesine rağmen Size hitâben kaleme aldığım bu mektubumu neşretmeye başladığım 18 Ekim 2018 Perşembe günü de bu vaziyet, Hâlâ aynı minvâl üzere..
Asubaylara 2003 senesinden beri yapılan bu haksızlık ve kânunsuzluk, Bugün de hâlâ ve aynen devâm ediyor.
Bu hatânızdan zuhur eden hakikât de şudur; Her kim ise, bu bilgileri yazıp elinize tutuşduran meslekdaşım, Mensubu olduğu asubaylığın meselelerine vâkıf olmayı bile becerememiş!
Subay mahdumu olarak bu sözümüzden sizin anlamanız gereken husus, budur, Ümit hocam!
* * * * *
Sayın ÖZDAĞ, TEMAD’ın sâbık Genelbaşkan Yardımcılarından Sayın Yüksel BİNİCİ’yi ben, şahsen tanırım. Kendisi Dünya Assubaylar Günü’nü memleketimizde ihdâs eden kıymetli bir meslekdaşımızdır. Çeşitli vesileler ile ve TEMAD’ın 2014 senesinde tertip etdiği “İlk Dünya Assubaylar Günü” faaliyetleri kapsamında kendisi ile berâber çalışdık.
Sayın BİNİCİ de beni iyi tanır. Kendisi; 12 Eylül darbeci subaylarının 1984 senesinde cebren ve hile ile TEMAD’ı teşkil etdiğinden başka Türk Ordusundaki “astsubaylık” hakkında hiçbir şey bilmeyen bir meslekdaşımızdır.
Çünkü; Mensubu olduğu “kara asubaylığına” menşe teşkil eden “küçük zâbitliğini” 31 Mart darbecisi zâbitân heyetinin 05 Ekim 1909 târihinde cebren ve hile teşkil etdiği hakikâti orta yerde durur iken; Tertip etmeye çalışdığı sözde “Dünya Assubaylar Günü” için 12 Eylül darbeci subaylarının gene cebren ve hile ile teşkil etdiği TEMAD’ın kuruluş târihini esâs alması, Kıymetli meslekdaşım Yüksel BİNİCİ’nin asubaylık konusundaki yüksek târih şuurunun(!) müşahhas bir tezâhürü olarak karşımıza çıkmakdadır.
Çünkü; Uyduruk, ortada sandık, sahte ve köle bir asker sınıfı bile olsa, Kara Asubaylığının târihini TEMAD’ın kuruluş târihine tenzil etmek, Hem târifsiz derinlikde bir târihi cehâletin tezâhürüdür Hem de aynı zamânda bir asubayın kendi mesleğine yapabileceği en büyük haksızlık ve kötülükdür.
Ayrıca ben Şükrü IRBIK, “Assubaylık” konusunda Sayın BİNİCİ’nin bugüne kadar yazdığı bir tek makâlesine dahi rast gelmedim.
Var ise şâyet ki, dervişe dönmek yaraşır! Yüksel Bey kerem buyursun da bizleri şöyle bir irşâd etsin bakalım!..
* * * * *
Ümit Hocam,
“Assubayı” bu yazınızda siz, “tampon”’a benzetmişsiniz! Farklı bir anlamı var mı diye ben de TDK’nın Büyük Türkce Sözlüğüne bugün bir kez daha bakdım. Ve dahi “Tampon” kelimesinin anlamlarının şunlar olduğunu bir kez daha gördüm;
Kelâm-ı kibar kullanmayı ve teşbih yapmayı ben de severim, Ümit Hocam! Ve dahi Bilirim ve hak veririm ki; Teşbihde hatâ câizdir!
Sayın ÖZDAĞ,
Öte yandan bu kadar önem atfetdiğiniz bu asker kişileri “tampon” olarak târif etmenizdeki iç gıdıklayıcı bu tenâkuzu, siz açıklayabilir misiniz, hocam?
* * * * *
Sayın Ümit ÖZDAĞ,
Amerika ve İngiltere gibi dünyâda söz sâhibi devletlerin ordularında, “Assubay” ismi verilen “ortada sandık” misâli bir asker sınıfı yokdur.
Bu sebepden dolayı dünyâda ilk kez olmak üzere TEMAD’ın tertip etdiği “Dünya Assubaylar Günü”’ne bilir misiniz, Bosna-Hersek’den başka iştirâk eden ve temsilci asubay gönderen devlet olmadı. Bunun sebebini anlamak zannederim sizin için zor olmasa gerek!
İşde, Dünyâda söz sâhibi ordularda “assubay” ismi ile “ortada sandık” misâli uyduruk bir asker sınıfı mevcut olmadığından dolayı TEMAD’ın bu faaliyeti rağbet görmedi.
17 Ekim’in “Dünya Astsubay Günü” olarak kutlanması konusunda hem çalan hem de oynayan sâdece TEMAD oldu. Ve dahi İkincisini dahi kutlayabilecek bir zemin bulamadan kendini tüketdi.
Ayrıca, “Assubay” dediğiniz asker sınıfı hakkında şu hakikâtleri biliyor musunuz?
* * * * *
Şimdi müsaade eder iseniz şâyet Sayın ÖZDAĞ, Bugünkü cârî mevzuâtımıza göre MSB ve Genelkurmay Başkanlığımızın “astsubay” dediği asker sınıfının Bahrî ve Berrî ordumuzda teşkil edilmesinin tarihçesini doğru cümleler ile kısaca anlatayım size.
1. Bahrî Ordumuzda Astsubaylığın Teşkili;
1890 senesine kadar Osmanlı Bahrî Ordusunda Bugünün tâbiri ile “Assubay” olarak bilinen üçüncü bir asker sınıfı yok idi. Bu târihi geriye götürmeye tevessül etmek olsa olsa câhillik ve ahmaklık olabilir. Bahrî Ordumuzda “gedikli” sınıfı, Sultan II. Abdülhamid’in aşağıda gördüğünüz şu fermânı ile 1890 senesinde teşkil edildi. Osmanlı Bahrî Ordusuna üçüncü bir asker sınıfı olarak zâbit ile nefer arasına sokuşdurulan ve “gedikli” olarak tesmiye edilen asker sınıfı, İngiliz Bahrî Ordusundan aşırmadır. Gençlerimiz rağbet etmediğinden dolayı teşkil edilmesinden kısa bir süre sonra, “gedikli” sınıfı, 1900’larda iflâs etdi. Sorabilirsiniz; bu gedikli sınıfını ne zamân lağvetdiğini Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız bile bilmiyor. Yaklaşık 10 sene hizmet veren “gedikli” mekteblerinden mezun olan gediklilerin hepsi, padişah fermanı ile “zâbit” sınıfına nakil edildi.
1914 senesinde Osmanlı Bahrî Ordusunda “küçük zâbit” ve “gedikli zâbit” isimleri ile iki yeni asker sınıfı teşkil edildi. Böylece bahriyemizdeki asker sınıfının sayısı ikiden dörde yükseldi. Bu yeni iki asker sınıfını uyanık kurmay zâbitân heyetimiz bu kez de gene İngiliz Bahrî Ordusundan aşırdı. Fakat İngiltere’nin kendi “küçük zâbitine” ve “gedikli zâbitine” verdiği hakları, bizim zâbitân heyetimiz kendi “küçük zâbiti” ve “gedikli zâbitine” vermedi.
Zâbit sınıfına dâhil olarak teşkil edilen “gedikli zâbitliği” de bahriye zâbitânımız kendisine çetin bir rakip olarak gördüğü ve sâhip olduğu imtiyazları paylaşmak isdemediğinden dolayı 1929 senesinde lağvetdi.
Bahrî Ordumuzda “astsubaylığın” hangi zehirli maksat ile teşkil edildiğini öğrenmeye isdekli iseniz şâyet Ümit hocam, Sağ tarafınızda gördüğünüz şu bağlantılı çerçeveyi tıklayın hele bir…
Bakın, neler göreceksiniz!..
* * * * *
2. Berrî Ordumuzda Astsubaylığın Teşkili;
1909 senesine kadar da Osmanlı Berrî Ordusunda Bugünün tâbiri ile “Assubay” olarak bilinen üçüncü bir asker sınıfı yok idi. Bu târihi geriye götürmeye tevessül etmek olsa olsa câhillik ve ahmaklık olabilir.
Berrî Ordumuzda “astsubaylığın” hangi maksat ile teşkil edildiğini öğrenmek isder iseniz şâyet Ümit hocam,
Sağ tarafınızda gördüğünüz şu bağlantılı çerçeveyi tıklamanız kâfidir.
Ömrü hayâtınızda ilk defâ Eski Tüfek‘den duyacağınız bu bilgiler karşısında gözleriniz yuvasından uğrayacak hocam!..
Osmanlı Berrî Ordusuna üçüncü bir asker sınıfı olarak zâbit ile efrad arasına sokuşdurulan ve “küçük zâbit” olarak tesmiye edilen asker sınıfı ise Alman (Prusya) Berrî ordusundan aşırmadır. Alman Berrî ordusu örnek alınarak teşkil edilen “berrî küçük zâbitliği”, 31 Mart darbecisi Müşir Mahmut Şevket Paşa, Padişaha rağmen teşkil etdi. (Bkz.; Asubay Tefrikası 6-4)
Fakat Almanya’nın kendi küçük zâbitânına verdiği hakların nerede ise hiçbirisini Harbiye Nâzırı Mahmut Şevket Paşa bizim küçük zâbitânımıza vermedi.
Darbeci Mahmut Şevket Paşa; Harbiye Nâzırı unvânı ile 1910 senesinde ziyâret etdiği Dersaadet Küçük Zâbit Mektebinde, bir nutuk atdı.
Ve dahi Kimisi mektebden firâr eden, kimisi intihâr edenlerden geriye kalan mezun üç-beş küçük zâbit namzetine şöyle dedi.
“Evlatlarım; Sizleri harbiyeye namzet bir şekilde yetiştireceğiz. Yani ordumuzun gözbebeği olacaksınız!” (Bkz. Asubay Tefrikası 6-4)
Müşir Mahmut Şevket Paşa’nın 1910 senesinde Harbiye Nâzırı sıfatı ile söylediği bu sözünü, işde, siz de ilk defâ olmak üzere işitdiniz!
* * * * *
3. Havaî Ordumuzda Astsubaylığın Teşkili; Havaî Ordumuzda “astsubaylığın” teşkil edilişini öğrenmeye isdekli iseniz şâyet Ümit hocam, Sol tarafınızda gördüğünüz şu çerçeveyi tıklayınız!
Tıklayınız da Hava astsubaylığının “târihi” konusunda Hava Kuvvetleri Komutanlığımızın çevirdiği fırıldakları Ve dahi Hava astsubaylarına yapdığı terbiyesizliği ve inkârcılığı kendi gözleriniz ile görünüz!..
* * * * *
Kendisinin Sultanahmet Meydânında meçhul bir suikast ile 1913 senesinde katledilmesi neticesinde Müşir Mahmut Şevket Paşa’nın verdiği bu sözlerin hepsi suya düşdü.
1912 senesinde başlayıp 1922 senesine kadar devâm eden harbler neticesinde Ve dahi Küçük zâbitânın “zâbit” değil de “nefer” olduğunun anlaşılmasından sonra Bu mesleğe kimse müracaat etmedi ve bu mektebler kapılarına kilit vurdu.
Fakat Bakınız, o günlerden bize o küçük zâbitândan yürek yakıcı şu hâtırât yâdigâr kaldı.
* * *
* * *
* * * * *
1934-1950 seneleri arasında Berrî ve Bahrî ordularımızda gayri meşru olarak teşkil edilen “gedikli erbaşlık” dönemi mevcut idi. Kânunsuz olarak teşkil edilen “gedikli erbaşlık”, 5802 sayılı kânun ile 1951 senesinde lağvedildi ve yerine “astsubay” olarak tesmiye edilen üçüncü bir asker sınıfı teşkil edildi. Başbakan Adnan MENDERES’in “astsubay” olarak tesmiye etdiği askerler, dokuz sene hizmet etdikden sonra subaylığa nakil edilecekler idi. Fakat Başbakanın bu karârına ve 5802 sayılı Astsubay Kânununun emrine rağmen Genelkurmay Başkanları, astsubayları subaylığa nakil etmediler.
* * * * *
Sayın ÖZDAĞ, Yeniçağ gazetesinde neşretdiğiniz söze konu makâlenizin bir yerinde şöyle bir söz sarf etmişsiniz;
“Napoleon, “Ordular midelerinin üzerinde yürür!” demiş.
Herhalde bir başka şey söylese idi o da
“ Ordular assubayların omzunda yürür” olurdu.”
Sarf etdiğiniz bu cümlenizde bir “yanlış” var; evvelâ onu tashih edelim.
Akabinde de Napolyon’un “söylediği” ve fakat “sizin bilmediğiniz” bir sözü burada iktibâs edelim.
“Şimdi geri gelelim, Napolyon’a izâfeten bahsetdiğiniz incili vecizlere…
Evet, Napolyon, “ordular, midelerinin üzerinde yürür!” dedi. Fakat Napolyon’un ordusunda “assubay” ismi ile teşkil edilmiş “ortada sandık” bir asker sınıfı yok idi. Bu sebepden dolayı muhterem Ümit hocam; Napolyon, ordusunu “olmayan assubayların omuzlarında yürütemez idi”
Benim söylediğim bu husus söz konusu değil ise şâyet o zamân da yanlış bilgilendirdiğiniz kamuoyundan özür dilemelisiniz. Yukarıda mezkûr iki cümlelik sözünüzdeki “yanlış” değil fakat “sakâmet” de şudur;
Birincisi; Şükürler olsun Çalap’a ki Ümit Hocam, dünyâ sizin bildiklerinizden ibâret değil!
İkincisi; Napolyon, ordusu hakkında sâdece sizin yukarıda bahsetdiğiniz sözü söylemedi.
Bu sözünü unutmayan Napolyon; Subaylarından önce düşmânın üzerine yalınkılıç atılan Ve dahi Kelle koltukda harb eden erlerinin eline hemen orada, harp meydânlarında, “mareşallik batonları” verdi.
* * * * *
* * * * *
Sayın ÖZDAĞ,
Söze konu makâlenizde bahsetdiğiniz, Ve dahi Darbeci subaylarımızın yapdığı darbe kânunları ile aşılmaz dört duvarlar arasına ömür boyu köle olarak hapsetdiği ordumuzun “asubayları” ve “asubaylık”, Hele de “Dünya Assubaylar Günü” hakkında makâlenizde sarf etdiğiniz sözleriniz konusunda Benim bugün, burada size vereceğim cevâp şimdilik olmak kaydı ile bunlardan ibâretdir.
Şükrü IRBIK (E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
|