Dolar 34,2371
Euro 37,7979
Altın 2.925,37
BİST 8.898,23
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara 25°C
Açık
Ankara
25°C
Açık
Cum 27°C
Cts 27°C
Paz 24°C
Pts 21°C

Dördüncü Kuvvet!

"Yazarların yazıları kendi düşünce ve sorumluluklarını taşır"
04/01/2013 8:57 PM
3

Dördüncü Kuvvet Eski Tüfek Şükrü IRBIKTAŞ, KAĞIT VE EKRAN! SIRADA NE VAR?..

Bugün elimizi attığımız her gazetede, kapağını açtığımız her kitapda, girdiğimiz her sitede, çevirdiğimiz her televizyon kanalında, dokunduğumuz her telefon ya da bilgisayar ekranında bir tıklamayla, bir dokunmayla kolayca bulabildiğimiz bilgilere bir an için erişemediğinizi tasavvur edin. Hayat kâbus olurdu değil mi?..

İnsanoğlu; dünya dediğimiz şu mekâna ayak basdıktan bir müddet sonra, etrafında gördüğü her canlıdan farklı olduğunu idrâk etdi birden bire. Önceleri basit de olsa konuşabiliyordu. “Düşünüyorum, o halde varım” dedi. Düşünebildiğini fark etdiği anda; söylediğinin, yaptığının unutulup gitmesini istemedi. Zaman denen mefhumun silici ve yok ediciliğine inat, ürettiği her neviden bilgiyi başka insanlara aktarmak, onlarla paylaşmak ve netice itibariyle de onları etkilemek, şartlandırmak için dayanılmaz bir ihtiyaç hissetdi.

Yüzlerce, belki de binlerce yıl boyunca sadece el, kol, yüz işaretleri ve basit sesler ile anlatabildi aklından geçenleri. Başka bir şey bilmiyordu çünkü. Yaşadıkca gördü ki söz uçup gidiyor, unutuluyor, yok oluyor. Kıymet verdiği ve kendinden sonra gelecek insanlara aktarmak istediği bilginin kalıcı olması için bir şeyler yapması gerekdiğini akıl etdi.

image005Önce tamgasını vurdu taşlara. Kayalara kazıdı kim olduğunu, rüyasını, duygularını, düşüncelerini ve nasıl yaşadığını… Ve “resim” sanatını icat etdi. Bir zaman sonra; harfleri, kil tabletleri, sonra da kağıdı icat etdi. Kağıdın ebed müddet biricik eşi olan yazıyı keşfettiğinde, iki tarafı çok keskin kılıca benzeyen ve dünyanın en etkili silahını keşfettiğinin farkında bile değildi belki de.

Nihayet aradığını bulmuşdu eşref-i mahlûk. Bildiğini, bilemediğini, kısacası aklından geçen her şeyi yazıya döküp kağıda basdı ve adına dedelerimiz önce “matbuat”, sonra “basın” dedi. Yarım asır önce televizyonu icat etdik ve babalarımız “basın-yayın” ismini verdi. Çeyrek yüzyıl önce de üçüncü nesil olan bizler, “medya” dedik ona.

Fayda ve zararı üzerine yapılan tartışmalar devam ededursun kerâmeti kendinden menkul dördüncü nesil bazı internet münevverleri şimdilerde “sosyal medya” diyor bu sihirli aygıta…

Sosyal’ı da medya’sı da bizden kelimeler olmadığından dolayı biz makalemizde, babalarımızın yolundan gidip onların dediği gibi “basın-yayın” ibaresini kullanacağız.

image007Önce taş ve kil tablet, sonra kağıt ve en nihayetinde kağıdın pabucunu dama atan dokunmatik plastik ekranlar çıkdı piyasaya. Her biri kendinden öncekini ıskartaya çıkartan, hatta imha eden icatlar… Artık bugün itibariyle, bilgi her yerde. Kimsenin cebinde ipekden mendil, boynunda muska değil. İsteyen, istediği her türlü bilgiye bir tıkla ulaşabiliyor. Dünyanın bir ucunda meydana gelen bir olay, bir haber, kirpik daha kaşa değmeden dünyanın öbür ucuna aktarılabiliyor.  Kötü haber tez yayılır derlerdi ebelerimiz dedelerimiz. Günümüzde artık iyi haber de çabucak yayılabiliyor. Milyonlarca insan, bir SMS ile aynı anda, aynı hareketi yapıyor, yaptırıyorlar. Yeniliğe doymayan insanoğlu, kitle haberleşme cenahında bakalım daha neler icat edecek…

Keşfetdiği yıllarda; düşüncesini sadece kendinden sonra gelecek insanlara aktarmak niyetini taşıyan insanoğlu, bilginin gücünü fark ettiğinden beridir artık haberleşmeyi başka insanları kendi menfaati  yönünde davranmaya zorlamakta kullanıyor. Dedelerimizin “efkâr-ı umumiye” dedikleri, babalarımızın “kamuoyu” adını verdikleri ve en son olarak da üçüncü nesil yeni yetmelerin “ortak akıl” dediği kavram da işte tam olarak bu oluyor; kendi menfaati doğrultusunda kendinden başkasını etkilemek…

DÖRDÜNCÜ KUVVET!

image009İlim ve fende başdöndürücü ve durdurulamaz gelişmelerin gözlendiği son yüzyılda kitle haberleşme araçları, insanlara tesir ederek kamuoyu oluşturmada son derece etkili bir vasıta haline geldi. İcatlara koşut olarak; önce gazete-dergi, ardından radyo-televizyon, son olarak da çeyrek asırdan buyana örütbağ kılığında karşımıza çıkan basın-yayın faaliyetleri, insan hayatını ve davranışlarını şekillendirme ve yönlendirmede vazgeçilmez ve sonucu doğrudan belirleyen bir kuvvet haline geldi.

Bu cümleden hareketle; milletin iradesine dayalı idare biçimi olan cumhuriyet yönetiminde; yasama, yürütme ve yargı erkine ilave olarak, etki şiddeti ve tesir sahası itibariyle basın-yayın, günümüzde artık “dördüncü kuvvet” olarak nitelendiriliyor.

Kuvvetler erki sıralamasında her ne kadar dördüncü sıraya konulsa da basın-yayın; insanların davranış, tutum ve düşüncelerinin yönlendirilmesine ve devlet idaresinin biçimlendirilmesinde çoğu kez öncü ve başat bir kuvvet olarak karşımıza çıkıyor. O kadar ki, iktidar hükümetlerini yıkıp yerine yenisinin kurulmasında bile beşinci kol faaliyetleriyle birlikte sahaya sürülmüş ve elde edilen sonuçlarda çoğu kez belirleyici olmuşdur. Çünkü dördüncü kuvvet; kurşundan çok daha etkili, bombadan çok daha ucuzdur. Arap ülkelerindeki hükümetleri değiştiren “Arap Baharı” ve sosyal medya denen vasatta astsubayların başlattığı ve 2012 senesinin en büyük hareketi olarak kayıtlara geçen “Pes Hareketi”, dördüncü kuvvetin ortaya koyduğu başarılı sonuçlara bir kaç örnekdir.

Hangi gazeteye baksanız, hangi televizyon kanalını açsanız , hangi radyoya kulak verseniz; insan aklına ziyan, saçma, anlamsız, son derece zararlı ve Türk insanın dilini, dinini, ahlâkını, edebini, töresini ifsat ederek bütün milleti uyuşturup düşünemez hale getirmesi de madalyonun öteki yüzü…image011

MÜŞKÜL İPTİDÂ isimli makalemde bahsetmişdim. Sayın Ahmet KESER Başkanlığındaki acer TEMAD idaresi; astsubay özlük haklarının tahakkuk ettirilmesi konusunda verdiği mücadelede, ilk ve en önemli imtihanını basın-yayın nezdinde verdi. 2012 senesinde dördüncü kuvveti kullanma konusunda göz doldurup fevkalâde başarılı oldular.

Sayın Ahmet KESER, sessiz akan derin bir nehir gibi her yerdeydi. Gazetede, dergide, televizyonda, örütbağda…

Yetmedi;

image013

  • Kanunî hakkı ve görevi olarak sadece üyelerinin haklarını aramak için mücadele verirken e-muhtıraya maruz kalan, o.
  • Millî Savunma Bakanlığının “OLUR”u ile hakkında soruşturma açılan, o (¹),
  • Genelkurmay Başkanlığının Suç Duyurusunda “Şüpheli” damgasını yiyen, o,
  • Cumhuriyetin Savcısının, gıyabında “kamu adına KYOK” verdiği gene o… 

Radyo programına katıldı mı, ben duymadım. Şayet katılmadıysa buradan tavsiye ediyorum. Sayın Başkan, bir de raydo mülakâtına çıkın lutfen.

Peki, Sayın TESUD Başkanının adını bileniniz, basın-yayında iki çift kelâmını işiteniniz ya da sıfatını göreniniz var mı? Yolda görseniz tanır mısınız? Dertli insan iniler can dostlar. Ebedî huzur ile muştulananlar, dertden münezzeh olanlar niye inilesin ki?

image015Başkanımız Sayın Ahmet KESER, sadece bir sene içinde TEMAD’ı dördüncü kuvvet nezdinde mümtaz bir marka haline getirdi. Sayın KESER bugün itibariyle basın-yayın çevrelerinde itibar gören, makbul bir şahsiyetdir. TEMAD ismi, Ahmet KESER’i; Ahmet KESER ismi, TEMAD’ı; her ikisi de emekli astsubayları çağrışdırmaktadır.

Bir sene gibi kısa bir zaman içinde TEMAD’ın bu özverili ve çok başarılı çalışmaları nihayet sonuç vermiş; algıda seçicilik tezahür etmiş, astsubay meselesi kamuoyu gündeminde geniş yer edinmiş ve en önemlisi yüce Türk milletinin şefkatli sinesinde ve şaşmaz vicdanında kabul görmüşdür. Milletimiz artık bizim kim olduğumuzu ve ne istediğimizi biliyor.

Bu kelâmdan olmak üzere Sayın Başkan Ahmet Keser; 11 Aralık 2012 tarihinde, TARIM TÜRK TV’de saat 15:00’da naklen yayınlanan “2’den 4’e Hayat” isimli programa iştirak etdi. Başkanımız, yayına telefonla bağlanıp 60 seneden beri gasp edilen haklarımızı bütün sarahatiyle kamuoyuna bir kez daha ifşâ etdi (²).

Programın yapıldığı hafta içinde, iki meslekdaşımız canına kıymış. Düşman öldürmek için öldürme sanatı üzerine eğitilen astsubaylarımız, düşman dururken dönmüş kendilerini öldürmüş. Sayın KESER’den işitiyoruz bu vakaları. Programın sunucusu zarif hanımefedi Esra YILDIZ’ın astsubay meselesi ve intiharlar konusundaki sorduğu akıl açıcı sorulara Başkanımız önemli cevaplar verdi.

Programın sahne konuğu ise İş ve Sosyal Güvenlik Uzmanı Sayın Özgür KAYA. Biz astsubayların dertlerini, sıkıntılarını, meselelerini, isteklerini Genelkurmay Başkanlığımızda konu ile ilgilenen komutanlarımızdan daha iyi bildiği aşikâre görülüyor. Sayın KAYA; astsubay özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda alınacak kararlara körü körüne, hatta kasden ayak direyip engelleyen ve sayısı üçü beşi geçmeyen apoletli kast sevdalısının, külâhlı harâmilerin, börkenekli sergerdelerin, fesat kumkumalarının, fitne karamuklarının farkında…

Sunucu hanımefendi güzel. Allah, sahibine bağışlasın. Güzel olduğu kadar kibar. Kibar olduğu kadar zarif. Zarif olduğu kadar da akıllı bir hanım. Sorduğu sorulardan anlıyoruz bunu.

Üçü bir yerde bu güzel insanlar; astsubayların özlük hakları, meslekî sıkıntıları ve isteklerini birlikte inceleyip çok önemli değerlendirmeler ortaya koydular. Telefon ile programa iştirak eden Sayın Başkanımız, sanki sahnede konuklar ile birlikteymiş gibi rahatdı. Konuya hâkimiyeti ve özgüveniyle fevkâlade bir mülakât verdi. Yayında; astsubayların dertlerini, sorularını, meselelerini tek tek ele aldılar. Sonra, çözüm önerilerini sıraladılar birer birer… Söz ile ifade edilebilecek hemen her şeyi söylediler orada.

BİLEN VE BİLMEYEN!..

6 ARALIK 2012 Perşembe günü bu kez KANAL D televizyonunda M. Ali BİRAND’ın sunduğu 32. GÜN programı yayınlandı (³). Sahne konukları; bir doçent, emekli bir subay, askerdeyken komutanından yediği dayak sebebiyle sakatlanmış bir evladımız, kötü muamele sonucu oğlu askerde şehit olan acı dolu bir baba. Konu gene aynı. Son zamanlarda artış temayülüne giren asker intiharları. Sahnedeki konuklara ilave olarak Genelkurmay Başkanlığımız, tarihinde ilk defa bir televizyon programına bir profesör tabip albayını göndermiş. Üstelik resmî elbisesiyle.

İntiharlar konusunda TSK’nin belleğini oluşturuyorum diyen Sayın profesör albayımız, Türk ordusundaki intihar vakalarını, birbirine hiç benzemeyen başka ülke ordularındaki intihar vakalarıyla mukayese etmek gibi yanlışın içine düşerek konuya girdi. İyi niyetli görünmesine rağmen intihar vakaları konusunda kendisine sorulan sualin ekserisine açık ve kesin cevap vermedi. Malumu ilâm etmekden ibaret olan cevapları inandırıcı ve ikna edici olmakdan bir hayli uzakdı. Kendisine sorulan suallere genel geçer yuvarlak cevaplar vermekle iktifâ etdi. Kimi soruların cevabını, örütbağdan takip ettiğini söyledi. Bazı soruların cevabını bilmediğini ifade etdi. Örneğin, intihar vakalarının kuvvetlere dağılımını.. Sayın albayımız, kışladaki intihar oranının ülke ortamalası düzeyinde olduğunu ifade etdi. Fakat doçentimiz, bunun doğru olmadığını, asker intiharlarının ülke ortalamasının üç katı olduğunu söyledi.

Askerdeyken yediği dayak sebebiyle sakat kalan evladımız; “Beni hem bölük astsubayı hem de bölük subayı dövdü. Her ikisini de dava etdim. Fakat sadece bölük astsubayına ceza verdiler” dedi. Birisi hâkim bile olmayan AYİM’in kara kuzgun kılıklı muhammes apoletlileri, sadece astsubaya ceza vermiş. Botu ile çocuğun kalçasına basıp dayak atan subay ceza almamış. Askerî Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) konusundaki kanaatimi Köhne Zihniyet ve Mâziperestler isimli makalemde serdetmişdim. Pişmiş kelle gibi sırıta sırıta “Ben, İdarenin Mahkemesiyim” diyen muhteremlerin verdiği bu karara şaşırdınız mı?

2002-2012 seneleri arasındaki 10 yılda her rütbeden 934 asker intihar etmiş. Aynı dönemdeki şehit sayısı daha az; 818. 13 KASIM-10 ARALIK 2012 tarihleri arasındaki sadece bir aylık dönemde 6 astsubay meslekdaşımız canına kıymış. Genelkurmay Başkanlığımız, asker intiharı konusunda yaptığı araştırmanın neticesinde, birinci sıraya “bilmiyorum”u oturmuş. Duyunca ben de irkildim. Başkanımız söylüyor TARIM TÜRK televizyonunda. Hazırlanan araştırma raporunda; asker intiharlarının ikinci sıradaki sebebi “maddî yetersizlik” imiş. Birinci sıradaki sebebi ise “bilinmiyor” imiş. Yanlış okumadınız; asker intiharlarının birinci sıradaki sebebini Genelkurmay Başkanlığımız “bilmiyor” imiş. Tez vakitde gözlerini kara toprak örtesice statü hazretleri ne diyor acaba bu konuda?..

Bir vatan evladı; asker olsun, kendini vatana fedâ etsin. Sebep ne olursa olsun bir gün kendi canına kıysın. Maddî manevî her türlü imkana sahip olan Genelkurmay Başkanlığımız ise intihar eden askerin ölüm sebebine “bilmiyorum” desin. Ağalar, paşalar; bu cevabı vermek için albay olmaya, hele hele profesör olmaya hiç lüzum yok. Tüyü bitmemiş eytamın lokmasını böylesi akla zarar, böylesi beyhude raporlar için çarçur etmeye hakkınız yok! Çıkın sokağa. Karşınıza ilk çıkan vatandaşa sorun bu soruyu. Aynı cevabı alırsınız. Acizliğin, ilgisizliğin, basiretsizliğin, beceriksizliğin, önemsememenin, umursamamanın, vefasızlığın bundan daha açık bir emaresi ve itirafı olabilir mi? Bütün bu olanlar akıl ile izah etmekden uzakdır. İhmalden, ağır görev kusurundan öteye anlam ifade etmez mi?

Bu vatanın has çocuklarının kendi canına kıymasının sebebini bilmediğinizi itiraf ediyorsunuz. Yaban kazları, gölün donacağını idrâk edebiliyorlar. Zahmet edip de verdiğiniz bu cevabınızla kendi işbilmezliğinizi, kendi beceriksizliğinizi, kendi basiretsizliğinizi ikrar ettiğinizin idrâkinde misiniz muhteremler? Bunları itiraf ederken yüzünüz hiç mi kızarmaz? Mercimek danesi kadar aklı olan, azıcık vicdanı olan birisi bile askerlerimizin yürek dağlayan bu intiharlarına bîgâne kalabilir mi? Unutmayınız ki söylediklerinizi dinleyenler yaban kazları değil.

Bunlar bir yana, anasının-babasının gözünden esirgediği ve ellerine kına yakıp vatan hizmetine gönderdiği evladının ölümünde sizin hiç mi payınız yok? Sebebini bilemeseniz de birinci sırayı teşkil eden intiharların müsebbibi yok mu Allahaşkına?

Uyanın artık ölümüne yatdığınız bu gaflet uykusundan! Memur olduğunuza göre istifa denen kanûni bir hakkınız var, biliyorsunuz. Boncuk bulmuş çocuk gibi sevinerek yaygara ile kanun çıkartığınız ve marifetmiş gibi pazarladığınız mecburî hizmeti sırf kendiniz için 10 seneye indirdiniz nasıl olsa. Bilmiyorsanız işinizi, istifa edin ve bunları bilecek yiğit vatan evlatlarına yol açın lutfen.

6 ARALIK 2012 tarihinde Genel Başkanımız Ahmet KESER, saat 21:00’da bu kez de BUGÜN televizyonunda naklen yayınlanan ve Erkan AKKUŞ’un takdim ettiği Geniş Açı programında (⁴)… Kendileri bu kez sahnede. Sayın Başkanımızın yanında, emekli bir profesör albay ve bir de doçent var. Mevzu, gene asker intiharları. Programın sunucusu Sayın Erkan AKKUŞ, belli ki iyi hazırlanmış. Bizi; bizim gözümüzle, bizim sözümüzle, bizler kadar kifayetle anlatdı. Programın akışı esnasında sorduğu esaslı sorularla astsubay meselelerini kamuoyunun iyice öğrenmesine ve anlamasına vesile oldu. Başkanımız, sorulara engin bir vukufla yaklaşıp akademisyenlere bile ders verebilecek bilgi derinliği ve ifade zenginliği ile konuları bütün sarahatiyle kamuoyuna duyurdu. Genelkurmay Başkanlığımızın bile açıklık getiremediği ya da ifade edemediği konulara değindi ve “bir bilen olarak” kendine sorulan bütün sualleri mükemmelen cevapladı.

Sadece bir haftaya sığdırılan iki naklen televizyon programında iki mükemmel mülâkat. Konusuna vukufiyeti her halinden, edasından belli olan, basına çok iyi intiba ve hoş resimler veren, gene Başkanımız.

Bisiklet sürmeye devam etmek istiyorsanız şayet pedalı devamlı çevirmelisiniz; durduğunuz anda düşersiniz…

TEMAD, 2012 senesinde dördüncü kuvvetin pedalını büyük bir maharetle ve hiç durmadan çevirdi. Pedal çevirmeye devam edin Başkanım.

Yiğit, yüzüne karşı övülmez derler. Bu düşünceyle mütevazı davranıyor ve bu vesileyle huzurunuzda Başkanımız Sayın Ahmet KESER’i yürekden kutluyorum.

brove

 

 

 

 

 

Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Astsb. III Kad.Kd.Bçvş.

 

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
20/11/2023 7:07 AM
19/07/2023 4:21 PM
09/04/2023 8:42 PM
05/01/2023 10:48 AM
06/09/2022 8:54 AM
10/04/2021 4:21 PM
27/12/2020 4:42 PM
07/10/2020 11:36 AM
23/03/2020 6:55 PM
02/02/2020 6:34 PM
24/09/2019 4:16 PM
01/08/2019 5:55 PM
05/04/2019 5:53 PM
02/03/2019 3:06 PM
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.