Beğenilmek ve takdir edilmekden hepimiz hoşlanırız!
Hele hele!
Bildiği ve inandığı bir hususda haklı çıkdığını görmek daha da güzeldir! İnsana, kendisini iyi hissetdirir.
Fakat bu kez haklı çıkmakdan ben, hiç de hoşnut değilim! Kendimi de iyi hissetmiyorum!
Çünkü,
Teker kırıldıkdan sonra çâre serdetmek akıllı adam işi olamaz!
Eskimez kitaplarımıza göre istisnâlar kâideyi bozmasa da
Demek ki bir tek istisnâ dahi bütün kâideyi bozabiliyor imiş!
Bugüne kadar söylediğim bâzı konularda bugün haklı çıkdığımı görmek
Kanaatimce işde, bu kâideyi bir kere daha yer ile yeksân etdi.
* * * * *
2014 senesi Mart 12’de bir makâle neşretdik!
İsmi işbu makâlemizde mezkûr subaylarımızdan
Ordumuz, tez zamânda kurtulmalıdır dedik!
Bu üç subayımız hemen harekete geçdiler…
Basın Mahkemesinden alelâcele karâr aldırtıp makâlemizin neşrini yasaklatdılar. Hâlâ da yasaklı.
30 sene aidat ödediğim orduevlerine girmemi, ömür boyu yasakladılar,
Hâmili olmakdan şeref duyduğum kimlik kartımı elimden almaya tevessül etdiler,
20 bin liralık tazminât dâvası açdılar,
İftirâ ve hakâret etdiğimi söyleyip hakkımda cezâ dâvası açdılar.
Hukûken yapabilecekleri başka bir işlem de zâten kalmamış idi…
Her şeyin en iyisini bildiklerini,
Yapdıkları her işin mutlak doğru olduğuna koşulsuz inanacak kadar kudret zehirlenmesine uğramış bu subaylarımızın
Bana karşı böyle sopalar kullanmalarını bekliyor idim.
Çünkü,
Sayın Ersen GÜRPINAR, Zihniyet Sürgünü’nü yayınlarsak başıma filfilli işler açılacağı konusunda beni ihtâr etmiş idi.
Kendisine dedim ki;
“Ersen bey. Bu makâleden dolayı alacağım her türlü cezâya ben râzıyım. Tek kelimesine dokunmadan aynen neşredilmesini isdiyorum.
Siz de sonucuna katlanacak kadar cesûr iseniz makâlemizi lutfen aynen neşrediniz!”
Fermânsız baş, ipden korkar mı, Allah aşkına?..
Gurur duydum kendisiyle, cesûr imiş!
Tam bir hafta devâm eden harâretli görüşmelerimizden sonra
Zihniyet Sürgünü’nü Ersen bey, aynen yayınladı.
* * * * *
Zihniyet Sürgünü’ne konu etdiğim üç subayın birincisinden ordumuz,
O’nu ancak emekli etmekle, bıldır kurtulabildi!
Verilmiş sadakası varmış! 15 Temmuzda Başkanlık makâmında olmadığı için herhâlde en çok kendisi sevinmişdir.
Yoksa,
Kendi emir subayı, belindeki o yağlı palaskayı Necdet beyin boğazına geçirecek imiş!
Hâlen muvazzaf olan diğer iki subaya gelince;
15 Temmuz akşamı kendi subaylarının kendi karargâhında tezgâhladığı akim darbe eyleminde
Ne acıdır ki
“Ürkütücü” diye nitelediği kendi emir subaylarının eline esir düşen gomutanlar olarak târihe geçdiler!
15 Temmuz akşamı kendi subaylarının tevessül etdiği akim darbe eyleminde
Kendi emir subaylarının rehinesi oldular!
Yazdığımız makâlede söylediklerimizden dolayı bize cezâ verdirmek için
Mahkeme kapılarına dayanmak yerine dediğimizi yapsalar idi şâyet
15 Temmuz akşamı kendi subaylarının ihânetine uğrayıp ellerine esir düşmek yerine,
Emekliliğin tadını çıkartıp şanlı şerefli subaylar olarak târihimizde yerlerini alacaklar idi.
Fakat
Dinlemediler!..
İhtârımızı anlamayı da kendileri istemedi.
15 Temmuz günü başlarına gelenlerden sonra
Aynı gün istifâ edip görevlerini terk etmedikleri için
Ve dahi
Siyâsetin KHK’lar ile ordumuzda yapacağı ıslahâta(!) “konu mankeni” oldukları için de çok pişmân olacaklar.
Koltuklarında oturmak bahâsına daha çok “baldıran zehiri” içecekler!
Söylemesi Eski Tüfek’den…
Kader kadar mutlakdır! Hayâtın dayatdığı hakikâtlerden hiç kimse kaçamaz!
Netekim, bu iki subayımız da kaçamadı!
Tavsiyemizi anlamak isdemeseler de acı bir ders vererek onlara bu hakikâti hayât, zecren anlatdı.
Allah yardımcıları olsun!
* * * * *
Genelkurmay Başkanlığımızın basın açıklamasında gördük ki
15 Temmuz darbe teşebbüsüne iltisâk, iltihâk ve iştirâk eden asker(!) sayısı, “yüzde bir buçuk” imiş!
İyi, gözel!
Sen, darbe yapdılar diye generallerinin “yüzde ellisini” ordudan tard et!
Sonra çık basının karşısına ve “yüzde bir buçuk” de!..
Biraz daha cebretseler, hani utanmadan, “darbeyi asubaylar yapdı” diyecekler.
Bu ne pişkinlik yarabbim?
Orgeneralim diye kasıla kasıla gezen gomutanlarımıza
Mehmetcik posdalının ardına saklanmak pek yakışdı doğrusu!…
* * * * *
630 binlik ordumuzdan,
Kâhir ekseriyetini subaylarımızın teşkil etdiği bu “yüzde bir buçuk”luk cephe,
Topunu, tüfeğini, tabancasını kuşanıp hükûmeti ele geçirmeye çalışdı. Fakat eline yüzüne bulaşdırdı!..
Akim kalan bu darbe teşebüssünden sonra karşı hucüma geçen siyâset cephesi
Meclise uğramadan peşpeşe çıkartdığı KHK’ler ile
630 binlik ordumuzun hepsini birden, bir hamlede, hem de silâhsız teslim aldı.
Şaşırmadım! Yaman fırsatcılardır kendileri!..
Avcı, av ararken,
Ava, av oluverdi!..
31 Temmuz 2016 Pazar günü bir çırpıda çıkartdığı 669 sayılı Kânûn Hükmünde Karârnâme ile
65’inci hükûmet bakınız, ordumuzda neler yapdı ve yapacak;
Askerî yargıyı tamâmen lağvedecekler imiş! Ȃdâlet dağıtamayan yargı varsın, kahrolsun! Ki buradaki subay sultası son bulsun!
Asker hastanelerini Sağlık Bakanlığına rapdedecekler imiş! Şehidin, hastanın rütbesi mi olur, ya rabbim?.. Rütbeye göre sağlık hizmeti veren hastaneler, varsın kahrolsun! Ki buradaki subay saltanâtı son bulsun!
Genelkurmay Başkanlığını, Cumhurbaşkanlığına,
Kuvvet Komutanlıklarını, Millî Savunma Bakanlığına,
Jandarmayı ve benim de mensûbu olduğum Sâhil Güvenlik Komutanlığını İçişleri Bakanlığına tamâmen rapdetdi.
Subay Akademilerini kapatdı…
Askerî Liseleri kapatdı,
Asubay Hazırlama Okullarını kapatdı,
Millî Savunma isimli üniversite teşkil etdi,
Harp Okulları ve Asubay Meslek Yüksekokullarına şimdilik dokunmadı.
Bundan sonra daha neler yapacağını da ancak ilgili KHK’ler Resmî Gâzete’de neşredilince öğreneceğiz.
15 Temmuz akşamı abdestsiz yakalanan ve cin çarpmışa dönen siyâsi erk, subay darbesinden o kadar korkdu ki!
Aklı ve binlerce senelik devlet töresini bir yana bırakarak
Önümüzdeki dönemde korku saikiyle davranıp daha da ilginç KHK’ler çıkartdığına da şâhid olacağız!
Bu makâlemizde;
Askerimizin huzûru, milletimizin selâmeti ve daha da önemlisi devletimizin bekaası için
Ordumuzun mevcut teşkilâtında yapılması bugün artık şart olan “ıslahât” ve “tanzimât” konusunda
Şahsî fikrimizi ilgili makâmların dikkatine arz edeceğiz, evvel Allah.
* * * * *
2015 Kasım 20’de bir makâle neşretdik; Sayın Ayhan BAYIRLI’ya Reddiye!
İşbu makâlemizde şöyle dedik;
Dedelerimizin Harb-i Umûmî dediği İstiklâl Harbinde,
Yedi düvele karşı harp eden Osmanlı Devlet Ordusunda iki sınıf asker mevcut idi;
1. Erler (Efrâd)
2. Subaylar (Zâbitân)
Bu cümlenin devâmı olmak üzere;
5802 sayılı Astsubay Kânunu ile 1951 senesinde Astsubaydenilen asker kişiler,
5619 sayılı Gedikli Erbaş Kânununa göre 1950 senesinde Gedikli Erbaş denilen asker kişiler,
1001 sayılı Gedikli Küçük Zâbit Menbalarına Dâir Kânun ile 1927 senesinde Gediklidenilen asker kişiler,
İstiklâl Harbinde, Subay sınıfına dâhil idi…
Bu târihleri çok gerilere götürmek mümkündür. Ancak konumuz itibâriyle bu kadarıyla iktifâ etdik.
Tafsilâtlı bilgi için Evvel’den Ȃhire Işıltılı Yansımalar isimli beş bölümlük makâlemizi okuyunuz.
Yukarıda verdiğimiz bilgiler,
Bizi, aşağıda gördüğünüz şu neticeye götürür.
İnsanlık konusunda ölümden öte köy yok!
Astsubay denilen gayri meşrû asker sınıfı konusunda ise
Bundan öte söz yok!
* * * * *
15 Temmuz 2016 Cuma gününden dört buçuk ay evvel bir makâle neşredik; Sözün Doğrusu
İşbu makâlemizde,
T.C. Ordusunun muvazzaf askeri olan Asubayların mevcut durumunu tetkik etdik!
Ve gördük ki hazar vakdinde;
Karakollarda ve gemilerde Asubaya “komutan” diyen subaylarımızın,
Asubay, “subay yardımcısıdır” diyen kânûnlarımızın,
Asubaylar için “ordumuzun iki asıl unsurundan birisi” diyen Genelkurmay Başkanlarımızın,
Cenâze namâzlarında, tabutunun yanı başında atdığı nutuklarda “gahraman” diyen siyâsi gürûhun
Anayasa’nın onbirinci ve doksanıncı maddelerini ihlâl etdiğini
Ve hepsinin aslında filfilli yalanlar söylediğini anladık!
Sözün Doğrusu! isimli bu makâlemiz, acı bir hakikâti daha öğretdi bize;
Ordumuzun muvvazzaf iki sınıfından birisi olan Asubay dediğimiz asker kişilerin NATO nezdinde
Aslında “Er” olduğunu resmî belgeleriyle fâş eyledik.
* * * * *
Sözün Doğrusu’nu söyledikden tam bir ay sonra da
26 Nisan’da başka bir makâle daha neşretdik; Beterin Beteri!
Bu makâlemizde ise gene
T.C. Ordusunun muvazzaf askeri olan Asubayların mevcut durumunu tetkik etdik!
Ve gördük ki;
Karakollarda ve gemilerde Asubaya “komutan” diyen subaylarımızın,
Asubaya “subay yardımcısıdır” diyen kânûnlarımızın,
“Ordumuzun iki asıl unsurundan birisi” diyen Genelkurmay Başkanlarımızın,
Cenâze namâzlarında, tabutunun yanı başında atdığı nutuklarda “gahraman” diyen siyâsilerin
Anayasa’nın onbirinci ve doksanıncı maddesini ihlâl etdiğini
Ve dahi
Hepsinin aslında filfilli yalanlar söylediğini anladık!
Bu makâlemiz, başka bir acı hakikâti daha öğretdi bize;
Devletimizin “Komutan” ve “subay yardımcısı” unvânı verdiği biz Asubay kişilerin
Dünyâ nezdinde ise meğerse subaylarımızın;
Yemeğini pişiren,
Çamaşırını yıkayan,
Odasını temizleyen “Hizmet eri”, evet, “Hizmet eri” olduğunu da resmî belgeleriyle isbât eyledik!
* * * * *
Beterin Beteri’ni neşretdikden tam bir ay on gün sonra da
10 Haziran Cuma günü başka bir makâle daha neşretdik; Asubay mısın, Er misin?
Bu makâlemizde ise gene
T.C. Ordusunun muvazzaf askeri olan Asubayların mevcut durumunu tahlil etdik!
Ve dahi
Ordumuzun kendi üniversitesini kurması konusunda
15 Temmuzdan 35 gün evvel şöyle dedik;
Sözümüzü de
Yukarıda gördüğünüz üzere şöyle bitirdik;
Sizde, eksik olan nedir öyleyse?
Akıl mı?
Zihniyet mi?..
15 Temmuz sonrasında hükûmetin yapdıklarına bakdığımızda
Hem “akıl” hem de “zihniyet” konusunda ordumuzda derin bir zâfiyet olduğunu üzülerek gördük!
1982 senesinden buyana geçen 34 senede Genelkurmay Başkanlığımızın bir türlü yapmadığını
Siyâset, sâdece 34 dakikada yapıverdi!.. Üsdelik Genelkurmay Başkanına haber bile vermeden!
Hakikâten çok elem verici bir vaziyet!
* * * * *
Haklı çıkmakdan gene hazzetmiyorum fakat
Ordumuzun başına bugünlerde gelecekleri de
2014 senesi 15 Kasımında neşretdiğim Merhâba Memur! ile 3 sene evvelinden haber verdim.
Sen,
Herşeyin en güzelini, en iyisini sâdece kendine hak görürsen
Ve sen,
Kendi askerine sırtını dönüp sahip çıkmaz isen şâyet
Kıymetli meslekdaşım Dr. Mustafa C. SADAKOĞLU’nun tâbiriyle
Askerin kıblesini siyâset bir anda, işde böyle kendine çevirir.
Üsdelik,
Senin o yağlı ve galın ensene guvvetli bir şamar aşkederek…
* * * * *
27 Mayıs subay darbesinden bir sene sonra TBMM’nin kabul etdiği TSK İç Hizmet Kânûnu,
Ordumuzda “6 sınıf asker” ihdâs etse de, siz inanmayınız!
Çünkü
211 sayılı işbu kânûn,
1949 Cenevre Sözleşmesine,
1952 Kuzey Atlantik Andlaşmasına,
Ve daha da önemlisi
Anayasa’nın;
Hem on birinci maddesine
Hem de doksanıncı maddesine temelden aykırıdır!
* * * * *
Karârgâhındaki fitneci subayların dolduruşuna gelen sâbık Genelkurmay Başkanımız Necdet bey,
04 Mayıs 2012 Cuma günü bir Basın Açıklaması yapdı.
Kamu vicdânında “Asubaylara e-muhtıra” olarak kendine yer bulan yukarıda gördüğünüz açıklamanın ikinci maddesinde Necdet bey,
Türk Ordusunun askerlerini kendince “8 sınıfa” tefrik etse de siz, O’na inanmayınız! Çünkü yalan söylüyor!
1. Subay
2. Astsubay
3. Sivil memur
4. Uzman jandarma
5. Uzman erbaş
6. Sözleşmeli er
7. Erbaş
8. Er
Bu tesbitlerimizi ilk söyleyen Eski Tüfek,
İlk duyan ve bilenler de sizler oldunuz…
Hayırlara vesile olur inşallah!
* * * * *
15 Temmuz sonrası üçüncü Pazar gününde
Bugün, burada bir defâ daha ilan ediyoruz;
Bu 2 asker sınıfından başka sınıf ihdâs etmek;
* * * * *
T.C. Devleti,
Taraf olduğu uluslararası andlaşmalara göre ordusunu hemen, 2 sınıf asker üzerine teşkil etmeli,
Bu asker sınıfları da şunlardan müteşekkil olmalıdır;
1. Subay
2. Er
Yukarıda yazdığım bu konulara dâir hukûkî düzenlemeyi;
Bir tek günde,
Bir tek KHK ile bugün halletmek mümkündür.
Yapılacak iş, bu kadar kolay ve basitdir.
Siyâsî ve askerî erkân bilgimizden istifâde etmeye tenezzül eder ise şâyet
Eski Tüfek göreve hazırdır!
Türk Ordusunu;
Hem iç mevzuâtımıza
Hem de taraf olduğumuz milletlerarası andlaşmalara uygun olarak tanzim etmek konusunda
15 Temmuz, devletimizin, milletimizin ordumuzun önüne çok kıymetli bir fırsat getirdi!
Devlet olarak, millet olarak, ordu olarak bu fırsatı değerlendirmeye mecbûruz!
Şükrü IRBIK
(E) SG Tls.Asb. III Kad.Kd.Bçvş.
Kapak Resmi: (E) Dz.Por.Asb.Kd.Bçvş. Halil ERGENLİ
Okumak için resimleri tıklayınız!
Sözün Doğrusu!
Beterin Beteri
Asubay mısın, Er misin?