Terör tanım olarak,”İnsanları yıldırmak, sindirmek yoluyla onlara belli düşünce ve davranışları benimsetmek için zor kullanma, tehdit ve öldürme eylemidir.” Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulduğu tarihten itibaren sürekli ülkemizin başını ağrıtan terör belası, Türkiye’nin kalkınmasını istemeyen güçler tarafından tezgâhlanan oyunların sahnelenmesinden ibarettir. Türkiye Cumhuriyeti’ni siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel yönden baskı altına alarak zayıflatmanın, istikrarsızlaştırmanın ve sömürgeleştirmenin yollarını arayan güçler değişik söylem ve isteklerle terör hareketlerini sürekli faaliyete geçirmişlerdir.
Kurtuluş savaşımızın başlangıç yıllarında Kürt ayrılıkçılar tarafından başlatılan isyanların arkasında İngilizler, Fransızlar ve Ermeniler vardı. Doğu ve Güneydoğuda halkı Türk devletine karşı kışkırtmak, bölgede Türk düşmanlığı yaratmak amacıyla bölgeye gönderdikleri ajanlar vasıtasıyla düzenin kaymağını yiyen Kürt ağa, bey ve şeyhlerinin önderliğinde halkı isyana hazırlıyorlardı. Sevr anlaşmasını yürürlüğe sokarak Kürdistan Devletinin kurulmasını gerçekleştiremeyen bu güçlerin plan ve destekleri doğrultusunda hareket eden ayrılıkçı Kürt isyancılar bölgede çeşitli zaman aralıklarında çıkarttıkları isyanlarla Milli Mücadelemizin büyük ölçüde sekteye uğramasına sebep oldular.
İngilizlerin oyunlarıyla Milletler Cemiyeti’nde alınan yanlı kararla İngilizlerin mandasındaki Irak yönetimine bırakılan Musul ve Kerkük’ün kaybedilmesinde büyük rol oynadılar. Türk Devleti’nin tüm karşı çıkma ve itirazlarına rağmen barışçıl yollarla alınamayan Musul ve Kerkük’ ün savaşarak geri alınması için düzenlenmesi planlanan askeri harekât isyanlar yüzünden yapılamadı.
Türk Devleti bir taraftan isyanlarla isyanların bastırtmasıyla uğraşırken bir taraftan da emperyalist güçlerin vatan topraklarından atılması için mücadele verdi. Ne acıdır ki, bugünlerde geçmişte yaşananları çarpıtarak değişik söylemlerle Şeyh Sait, Seyit Rıza gibi ırkçı işbirlikçi vatan hainlerine sahip çıkanlar isyanları isyancıları anmaya aklamaya çalışanlar var.
Terör faaliyetlerinin devam ettiği süreçte, binlerce insanımızın hayatını kaybettiği, yaralandığı ve sakatlandığı, Ülkemizin kalkınması ve güçlenmesi için harcanması gereken ekonomik kaynaklarının terörle mücadelede kullanılarak önemli ölçüde kayba uğradığı gerçeği ortadadır. Terör tehdidi ile bölgesel göçlerin yaşanması, kalkınmayı destekleyecek yatırmaların yapılamaması gerçeği ortadadır. Terör belası, başta devlet olmak üzere tüm vatandaşların güvenliğini hak ve özgürlüklerini tehdit eden en büyük sorundur.
Bugün Devletin varlığını tehdit eden PKK terör örgütünün kurulduğu günden beri amacı; etnik bölünme ve Bağımsız bir Kürdistan Devletini kurmak olmuştur. Bu amaçlar doğrultusunda dış güçlerin de destekleriyle sayısız silahlı eylemlerde bulunmuşlar, katliamlar yapmışlar cinayetler işlemişlerdir. Binlerce masum insanı asker, sivil, kadın çoluk çocuk demeden öldürmüşlerdir. Bölgedeki sosyal ve ekonomik sorunları istismar ederek bölge halkını yanına çekmeye çalışan terör örgütünün en büyük zararı yine bölge halkına olmuştur.
Terörle mücadelede terörü destekleyen ve besleyen kaynaklar, terörle yıllardır baş edilememenin başlıca nedenleri çok iyi analiz edilmeli, ekonomik, sosyal ve diğer etkenlerin terörün bitirilememesindeki olumsuz etkileri araştırılmalıdır. Terörle etkin olarak mücadelede; terörün beslendiği yolsuzluk, mafya, kara para, silah, kadın ve uyuşturucu ticareti gibi ekonomik kaynaklarını kurutmak için kesin ve sonuç alıcı çözümler geliştirilmelidir. Terörle her alanda mücadeleye uzman personelle etkin bir şekilde devam edilirken terör örgütlerine militan katılımını engellemek için bölge halkının eğitim düzeyini geliştirecek ekonomik yönden kalkınmayı sağlayacak ekonomik ve sosyal projeler süratle hayata geçirilmelidir.
Demokrasi ve İnsan haklarının temel hak ve özgürlüklerin korunduğu hukuk düzeninin hâkim olduğu bir anayasa hayata geçirilmelidir. Terörle mücadele yapılırken: Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Üniter yapısı ve ulus devlet anlayışına zarar verecek hiçbir girişim kabul edilemez.