PKK Terörü yine can aldı. 9 Temmuz cumartesi günü Lice-Bingöl karayolu üzerinde kaçırılan 2 ‘si asker 3 kişinin kurtarılması için başlatılan geniş çaplı operasyonların sonucunu beklerken terör yine canımızı yaktı.
14 Temmuz 2011 tarihinde Diyarbakır Silvan’da 13 Askerimizin şehit olduğu 7 Askerimizin de yaralandığı terör saldırısının ardından yine terör örgütü PKK’ya lanet yağıyor. Yöneticiler, siyasiler, iş adamları ve değişik çevreler tarafından baş sağlığı birlik ve beraberlik mesajları verilmeye devam ediliyor. Yine, bu hain saldırıların arkasındaki güçlerin ve amaçlarının apaçık ortada olduğu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin terör sorununun üstesinden gelecek güce ve kararlılığa sahip olduğu devletin en üst kademelerinde görev yapan yöneticilerce dile getiriliyor. Askeri operasyonların yoğunlaştırıldığı teröristlerden bir kısmının öldürüldüğü haberleri gelmeye devam ediyor.
Terör örgütü, terör örgütüne destek olanlar, işbirlikçiler, teröre göz yumanlar iyi bilmelidir ki terörle bir yere varılamayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bütünlüğünü hedef alan, ülkemizin huzur ve barışını bozmaya yönelik eylemlerini sürdüren teröristlerle, teröre ve teröristlere destek verenlerle siyasal pazarlıklar yapmak terörü cesaretlendirmekten başka bir işe yaramaz. Terörün arkasındaki nedenleri kavrayamadan, oy kaygısı ile terörü siyasi politikalarına alet edenler yıllardır süregelen teröre evlatlarını, yakınlarını şehit verenlerin acılarının vebaline ortak olacaklardır.
Kürt halkının temsilcisi olduklarını savunanlar, barış ve halkların kardeşliğinden bahsedenler, PKK terörünü destekleyen, tehdit ve gözdağı içeren toplumu geren ve kutuplaştıran ırkçı ve bölücü söylemlerle demokratik özerklikten bahsederek, yürütmeye çalıştıkları ikiyüzlü politikalarını sürdüremezler, sürdürmemelidirler. Terörden nemalananların, PKK lideri Abdullah Öcalan’ı kurtarma ve ihanet provaları, milletimizi etnik tahriklerle çatışma kıvamına getirecek milli hassasiyetlerimizi yok sayan çözüm önerileri, masumane hak ve demokratikleşme isteği olarak kabul edilemez. Artık yüzyıllarca Türklerle kardeş, akraba, komşu olarak bir arada yaşamış Kürt halkı, terör örgütü PKK’nın ya da PKK’nın destekçisi BDP’nin kendilerini temsil edip etmediğini sorgulamalıdır. Ya ülkeyi kardeş kavgasına ve bölünmeye kadar götürecek süreci seçmeli ya da Türklerle eşit koşullarda bir arada yaşama isteğini göstererek terörü ve şiddeti lanetleyerek sorunlara demokrasi ve hukuk çerçevesinde çözümler arayacak iradeyi sergilemelidir.
Değerli büyüğüm Şükrü IRBIK ağabeyim; siz, muvazzaflığı bilirsiniz doğru, biz emekliliği henüz tatmadık ancak emeklilik hazzını tadıp da TEMAD’ın düzenlediği organizasyona katılmadıkları gibi haklarının verilmediği hususunda hâlâ ağlamakta. Ankara’da ikamet eden onca emekli varken uzak şehirlerden gelen yaşları 45 ila 70 arasında olan emekliler ile muvazzaflara katılma gibi bir gayreti görememek biz muvazzafları üzdüğü gibi siz emeklilerin de üzüntüsüne mazhar olduğu yazınızdan anlaşılmakta. Kendini assubay zanneden Astsb. Hzlm. Okulunu bitirdiği için diğer zümreyi farklı gören bozuk zihniyetlilere Dayanışma vakfına katılım olmayacak mesaj gelmedi mi diyorsun hâlâ birilerinin gözüne girmek için ben üyeyim devam edeceğim diye böbürleniyor. İnşallah zahmette bulunanların hakları verilir de diğerleri utanır diyeceğim ama olmaz ki yüzsüzler biz sizdeniz diye assubay camiasının içine girmeye çalışır. ZAHMETTE YANIMIZDA OLMAYAN RAHMETTE DE OLMAZ İNŞALLAH.
Arkadaşlar; bu bir çağrı hem de apaçık bir sesleniş.. Kırgınlık, dargınlık ve eski yaşanmışlıklar bir tarafa bırakılmalı. Aklın erdiği, gözün gördüğü ve davanın nihayete erdirileceği bir alanda, yani TEMAD’da toplanılmalı EL BIRLIĞİ edilmeli. Haydi emeklisi ile muvazzaffı (aileleri) ile TEMAD’A….. Saygılar.