Askerlikte rütbe, hiyerarşik bir zincirdir. Rütbe, görevlerin ifasında kolaylık sağlamak için ihdas edilmesine rağmen bunu hezeyanlarına, kişisel hırslarına kullanan adeta ‘küçük dağları ben yarattım ben olmazsam TSK olmaz, ben ağayım sen marabasın‘ düşüncesinde olan, özetle padişah olunca önce babasını asan zihniyetteki bazı zavallıların varlığını hepimiz biliyoruz!
Bu haddini bilmezler rütbeleri ile her türlü taşkınlığı, hukuksuzluğu, hazımsızlığı, terbiyesizliği yapabileceklerini sanıyorlar.
Bunun neticesinde bir çok kişinin moral motivasyonu bozularak, hizmet verimliliği düşüyor. Bu olumsuzluklar sosyal yaşama etki ediyor. Hatta intiharlara ve cinnete kadar ulaşabiliyor.
Tüm bunları niçin yazıyorum?
Sivil iş hayatında MOBBİNG denilen “Bir grup insanın bir kimseye ve başka bir gruba sosyal kabadayılık olarak değerlendirilen ruhsal taciz veya psikolojik terör estirmesi” tüm dünyanın gündeminde suç olarak değerlendirilirken, daha ağır olanlar orduda yaşanıyor ve kimsenin kılı kıpırdamıyor! Bu insanlık suçunu hiç kimse “Disiplin” kılıfına sokmaya haklı göstermeye çalışmamalıdır.
Ordunun olmazsa olmazı disiplinin tarifinde “astın ve üstün hukukuna riayet” ilkesi olmasına rağmen “ne yazık ki!” yasalardaki yetkileri aşan, keyfi davranan, astlarını duygusuz birer eşya gözü ile gören kimi üst ve komutanlar intiharlara, cinnetlere neden olmakta, hiç bir değerin geri getiremeyeceği canlar kara toprağa teslim edilmekte, eşler dul, evlatlar öksüz, ana babalar evlatsız kalmakta, ayrılıkları yüreklerimizde bir kor olarak dağlamaktadır.
Adana’da 22 yaşında bir genç assubayın denetlemede görevi bilgi ve tecrübesini astlarına aktarmak olan ve bunun için bir öğretmenden üç misli fazla maaş alan öğretmen albayın hakareti sonucu intihar etmesi üzerine yapılan soruşturma ne yazık ki bizlerle paylaşılmadı. Çünkü, giden gittiği, ateş düştüğü yeri yaktığı ile kaldı.
Herkes insanca davranışı hak etmektedir. Suç varsa ancak yasada belirtilen cezanın hakim tarafından verilmesini, kimsenin hak etmediği davranışı, sözleri duyarak geleceğini, mecburiyetini, baskıları düşünerek “lanet ederek!” kabullenmesini bekleyemezsiniz.
Serkan assubayın intiharı unutulmadan nice intiharlar ve cinnetler yaşandı. Bir yazımda;
Sayın Genelkurmay başkanımdan istirham ediyorum,bu intihar orduda ne ilktir ne de son olacaktır. Kendisinde astlarına hakaret etme hakkını görenler için uyarı ve yasal işlemleri yaptırınız,kurmaylarınıza bu konuda tezler hazırlamalarını emredin; askerliğin olmazsa olmaz kuralı disiplinden taviz vermeden ama astın ve üstün hukukuna riayet ederek insani duyguların ön plana çıkmasını sağlayacak tedbirler alınmasını, psikolojik travmaların önlenmesini ve acıların tekrar yaşanmamasını sağlayınız
diye yazmıştım;
Ama ne yazık ki intiharlar devam ediyor. Bir insan tırnağını biraz derin kesse canı yanar. Peki bir insan canına nasıl kıyar? Bir hafta önce İstanbul’da arkadaşları tarafından hayat dolu neşeli olarak tanımlanan Asb. Abdullah AKÇA canına kıydı. NEDEN? Bunun yanıtını genelkurmay ve kuvvet komutanları bulup, gereğini yapmalıdır.
Size bir olay daha aktaracağım;
Edirne’de Bülent Özyurt isimli sivil giyimli bir binbaşı “yasalara aykırı olmasına rağmen” sakallı bir sivil misafirini söğütlük gazinosuna getirmiş. Kimlik soran ve sakalla tesislere girmenin yasak olduğunu belirten erlerin ikazını küfürle karşılayıp nizamiyeden girmiştir.
Nöbetçi assubayın uyarılması üzerine durum nöbetçi astsubay tarafından sosyal tesisler amirine bildirilmiş sosyal tesisler amiri kibar bir şekilde kendisini uyarınca uyarıya tehditlerle yanıt vermiş, amirin üzerine yürümüş, yumruk atmaya teşebbüs ederek küfretmiştir.
Misafirin gidelim uyarısı üzerine “şimdi gidiyorum. Tekrar geleceğim ve size soracağım. Ben binbaşıyım, bunu unutmayın” diyerek tehditlerini sürdürmüş. Olay Tugay Nöbetçi Amirine ve Nöbetçi Amiri tarafından da merkez komutanlığına bildirilmiştir. Bu kişi tekrar saat 23.30 sularında gelerek bu kez nöbetçi assubayına “Bu millet, bu devlet bizim. Assubayların değil! Bana kimlik soramazsınız. Misafirime karışamazsınız. Siz kimsiniz? Ben binbaşıyım. Size bunun hesabını soracağım. Bunu unutma!” diyerek tehditler savurmuş. Mrk. Komutanlığı ekibini görünce ayrılmış, ormanlık alana doğru gitmiş. Oradan el kol hareketleri ile tehditlerini sürdürmüş. Ardından gece yarısına kadar müteaddit kere telefonlarla assubayları tehdit etmeye devam ederek, onların ev adreslerini öğrenmeye çalışmıştır.
Siz şimdi bu görevlilerin psikolojilerini düşünebilir misiniz? Kendinizi onların yerine koyar mısınız? Peki bu görevliler İç Hizmet Yasası’na göre karakol ve karakol nöbetçisi sıfatı ile yasanın verdiği yetkiye dayanarak bu kişiyi yakalama yetkilerini kullanmış olsalardı “aferin, görevinizi yaptınız” diye tebrik mi edileceklerdi, yoksa başlarına bela mı alacaklardı?
Bunu yapan binbaşı değil de bir assubay olsaydı muhtemelen şu an cezaevinde olurdu. Peki, bu kendini bilmez, rütbesinin sorumluluğunu taşımaktan aciz bu kişinin davranışlarına ne işlem yapılmıştır? Bunun yanıtını bekliyor ve bu tür davranışların son bulmasını umuyoruz. Takipçisiyiz!…
12/2/1982 tarihli ve 2596 sayılı Kânunla 926 sayılı TSK Personel Kânun’una eklenen Ek 18 nci madde ile;
Genelkurmay Başkanı,
Kuvvet Komutanları ve
Jandarma Genel Komutanına
makâm tazminâtı ödenmesine karar verdiler.
Tesadüfe bakın ki aynı tarih sayılı kanun aşağıdaki gerekçe ile
“G E R E K Ç E
657 sayılı Devlet Memurları Personel Kanununun mali hükümlerinde yapılan değişikliğe paralel olarak 926 sayılı T. S. K. leri Personel Kanununun ilgili maddesi ve bu maddeye bağlı gösterge tabloları değiştirilmekte
fakülte ve yüksekokul mezunu astsubayların intibakları ile ilgili olarak Askeri Yüksek idare Mahkemesinin verdiği karar doğrultusunda aynı maddeye açıklık getirilmekte ve Kanuna gösterge değişikliklerinden meydana gelecek farkın, ilk ay Emekli Sandığına kesilmeyeceğine dair bir ek geçici madde getirilmektedir.”
Astsubaylar aleyhine aşağıdaki hale getirilmiştir.
Astsubaylar hakkındaki gösterge tabloları Ek – VIII sayılı cetvelde gösterilmiştir. Görevde iken yükseköğrenimi bitiren astsubayların intibakı; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun Genel İdare Hizmetleri
sınıfında aynı yükseköğrenimi bitirenler için tespit edilen derece ve kademelerden hizmete başlamış kabul edilerek yapılır.»
Meclis tutanaklarından
Kenan EVREN — Yani, bir pilot yarbay, Genelkurmay Başkanını geçiyor, hatta binbaşı geçiyor da; şimdi böyle olursa, hizaya gelmiş oluyor. Bakın, 1929 senesinden beri kimse düşünmemiş: 450 lira. bir makam tazminatı alır Genelkurmay Başkanı!
Çok güzel bir kronoloji ile herşey göz önüne serilmiştir. Emeğinize teşekkür ederim.
Sn.Irbık elinize yüreğinize sağlık yine adaletsizlikleri şamar gibi ortaya koymuşsunuz.Haksızlık bir değil ki hangisini anlatalım! Subayına imtiyaz tanımak için darbe bile yapan güzide ordumun komutanları assubaylarını sadece göreve ve ölüme gönderirken hatırlıyor. Gnkur bugün 25 Şubat 2014 tarihinde basın açıklaması yapmış muhtemelen ölüm orucuna giden assubayların haksızlığını kamuoyuna hissettirmek;birçok çalışmadan bahsedilmiş, örn. neymiş efendim TSK personeli ayırım yapılmadan tahsiline göre yükselecekleri dereceler belirlenmiş peki göreve başlangıçta neden ayrımcılık var assubaylar mahalle bekçisinden daha alt kademeden göreve başlıyor? Görev tazminatı binbaşı ve 1’nci derece 3600 ek göstergedeki kıdemli başçavuşlara verilecekmiş (!) Birinci derecede olan binbaşı var mı? Araya kaynak yapmışlar neden subaydaki gibi rütbeye göre değil? TAZMİNAT EN ÜST ASSUBAY RÜTBESİ OLAN KIDEMLİ BAŞÇAVUŞLARA VERİLMELİ VE BAŞLANGIÇ DERECELERİNDEKİ ADALETSİZLİK SON BULMALIDIR.
Hiçbir Emekli kıdemli Başçavuş, çalışan assubay çavuş’tan daha az maaş almamalıdır. Çünkü hiç bir Emekli Albay, teğmenden az maaş almamaktadır…
Sn.IRBIK,emeğinize,yüreğinize sağlık,Gen.Kur.lütfen assubaylarınızla alay etmeyi bırakın,gerçekleri görün artık,sabır da,nereye kadar sabır,ülke tonlarca dinamitin altında,siz hala assubaylarla uğraşmaktan bıkmadınız mı?. Saygılarımla.
Sayın Şükrü IRBIK, Bir güzel yazınızı daha yine heyecanla ve büyük bir zevkle okudum. Elinize sağlık. Dava konusu tazminat celseleri hakkında, adalet terazisi bu kadar açık ve net olarak ancak, sırat köprüsünde olur. Bir üniforması da kefen olan bu mesleğin, mensuplarına bu kadar açık ve net ayırımcılık dünyanın hiç bir yerinde yoktur. Bu haksızlığa ve hukuksuzluğa kılıf uydurup, emrinde çalışan insanları mağdur etmeye, hiç kimsenin hakkı yoktur. Güç bende, ben üstünüm, ben istediğimi yaparım anlayışının sonucudur bu. Modern kentleşme ve birlikte yaşamın getirmiş olduğu erdemlerden yoksun bu anlayışın, hala var olması da düşündürücüdür. Bu sonucu hala savunanların, iyi niyetli olmadıkları da açıktır. Ayrıca yıllarca beraber çalıştıkları, sırtından yükselerek bu makamlara ve rütbelere geldikleri, bunun sonucu olarak da biz bir aileyiz dedikleri, cefakâr ve emektar insanlara, hayatlarının son yıllarında, bir ekmek parasını da çok görenlerin, vatan sevgisinden şüphe ederim. Kötüler birleştiği zaman iyiler de bir araya gelmelidirler, yoksa teker teker yok olup giderler. Bir araya gelmek başlangıçtır, bir arada durabilmek ilerlemedir, birlikte çalışmak başarıdır. Selam ve saygılarımla.