Demekki, söylenecek çok ninnilerimiz varmış. Hani, toplanıp kararlar alırız, güzel ideallerin tatlı söylemlerin buluştuğu, birleştiği ortamlarda. Birbirimize sevgi ile yaklaşırız, öne geçebilmek için. Bizi destekleyenlere tatlı söylemler üretiriz. Belleğimde ruh gibi dolaşan söylemlerdi bunlar.
Benim devlete verdiklerim, bunun karşılığı olupta alamadıklarım, haklarım vardı hani. Hak terazisinin taraflı tartıcıların elinde bulunduğu, tartımlarda kefenin bir tarafına “tazminatlar” diye daralar koyup. dengeyi sağladım görüntüsü vererek, haksızlığın temelini ouşturanlar vardı hani.
Bir televizyon pragramında izledim, Tesud diye bir kuruluş var hani. Bir başkanı var, korgeneral rütbeli. Kendine ve toplumuna saygılı, ağzindan bal akıyor sanki. Suların tatlı, tatlı akarcasına benzerliğinde söylemleri. Donanımlı, içtenlikli söylemleri saygınlıkla dolgulu. Özenti ile doldum ve dedimki “karşındakini inandırarak hak aranır“. Bunu öğrendim Sayın Başkandan.
Bizdeki dalaşık ortamımızı yadırgayarak, sen-ben çekişmesinden, kaçar oldu anlayışım. Bizler başkalarından şikayetçi idik hani. Birbirimizden şikayet eder duruma neden geldik? Düşünün; hani hiyerarşiden şikayet ederdik söylemlerimizde. Bizlerde farklı bir hiyeraşi mi yaratır olduk, yetkisizlik ortamında?
Tüm liderlerin toplayıcı ve itaatkar olmalıdır erdemleri. Nedir yapılan, yapılmak istenen hak arama ortamında? Dalaşanlar, dalaşanların hangisi haklı? Dalaşmanın haklılığı olurmu? Dalaşanların hiç biri haklı olamaz! Biri haklı diye hiç kimse taraf tutmamalı.
Yeni bir güne yeniden başlayın içtenlikli. Ninniler nenemin zamanında kalsın artık. Çağdaşız, çağdaş yaşam ortamında. Uzaktan seçemiyorum sizleri ve ağıt yakar oldum söylemlerinize. Yüreğim parçalanırcasına ağlamaklıyım. Kendinize gelin. Ağlatmayın bizleri.
Mehmet KAYALI