Dolar 34,8631
Euro 36,6531
Altın 3.045,02
BİST 10.058,47
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara 7°C
Hafif Yağmurlu
Ankara
7°C
Hafif Yağmurlu
Per 4°C
Cum 3°C
Cts 4°C
Paz 4°C

BİR NAZIM GÜZELLEMESİ; PAZAR OLA HAYROLA

"Yazarların yazıları kendi düşünce ve sorumluluklarını taşır"
22/06/2019 6:33 AM
2

 

“Mussolini çok konuşuyor Taranta Babu, çok korktuğu için çok konuşuyor” diyordu  Nazım Hikmet…

52 yıl önce Haziran ayında kaybetmiştik koca Nazım’ı… Bir vasiyeti vardı bizlere:

Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü, 
ölürsem kurtuluştan önce yani, 
alıp götürün 
Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni. 
Hasan beyin vurdurduğu 
ırgat Osman yatsın bir yanımda 
ve çavdarın dibinde toprağa çocuklayıp 
kırkı çıkmadan ölen şehit Ayşe öbür yanımda. 
Traktörlerle türküler geçsin altbaşından mezarlığın, 
seher aydınlığında taze insan, yanık benzin kokusu, 
tarlalar orta malı, kanallarda su, 
ne kuraklık, ne candarma korkusu. 
Biz bu türküleri elbette işitecek değiliz, 
toprağın altında yatar upuzun, 
çürür kara dallar gibi ölüler, 
toprağın altında sağır, kör, dilsiz. 
Ama bu türküleri söylemişim ben 
daha onlar düzülmeden, 
duymuşum yanık benzin kokusunu 
traktörlerin resmi bile çizilmeden. 
Benim sessiz komşulara gelince, 
şehit Ayşe’yle ırgat Osman 
çektiler büyük hasreti sağlıklarında 
belki de farkında bile olmadan. 
Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani, 
– öyle gibi de görünüyor – 
Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni 
ve de uyarına gelirse, 
tepemde bir de çınar olursa 
taş maş da istemez hani…/1953, 27 Nisan,Barviha Sanatoryumu
Vasiyetini yerine getiremedik…

Oysa ne acılar çekmiş, neler neler söylemişti şair bizler için;
Bugün pazar. 
Bugün bizi ilk defa güneşe çıkardılar. 
Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün 
Bu kadar benden uzak 
Bu kadar mavi 
Bu kadar geniş olduğuna şaşarak 
Kımıldamadan durdum. 
Sonra saygıyla toprağa oturdum, 
Dayadım sırtımı duvara. 
Bu anda ne düşmek dalgalara, 
Bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım. 
Toprak, güneş ve ben… 
Bahtiyarım…

Evet, yarın Pazar… Yarın, bizleri, birincisinde, yozlaştırılan kurumlardan bu kez de YSK’ı kullanılarak mızıkçılık ettikleri için ikinci seçimde siyasi irademizi belirlemek için topluca sokağa çıkaracaklar…

Ama Nazıma kulak vermek lazım sokağa çıkarken… Akrep, midye ya da serçe gibi olmamak için…

Akrep gibisin kardeşim, 
Korkak bir karanlık içindesin akrep gibi. 
Serçe gibisin kardeşim, 
Serçenin telaşı içindesin. 
Midye gibisin kardeşim, 
Midye gibi kapalı, rahat. 
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim. 
Bir değil, 
Beş değil, 
Yüz milyonlarlasın maalesef. 
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani, 
Hani şu derya içre olup 
Deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf. 
Ve bu dünyada, bu zulüm 
Senin sayende. 
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer 
Ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak 
Kabahat senin,
Demeğe de dilim varmıyor ama
Kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!

Onun için en azından sandığı küçümsememek gerekiyor… Sandığa gitmek, gittiğimizde sağduyu ile aklımızı kullanmak ve de sandığa sahip çıkmak gerekiyor… Aksi takdirde şikâyet etmeye hakkımız kalmıyor…
Aslında sene de bir gün değil, her Allahın günü sahip çıkmak gerekiyor ülkeye…

Çünki bu memleket bizim…

Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizim….

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür 
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim…

Bu özlemleri gidermek, bir ağaç gibi tek ve hür ve de bir orman gibi kardeşçesine yaşayabilmek için geçtiğimiz yılların yanlışlarını, sahip çıkmamız, sarılmamız gereken doğrularımızı anımsayarak, içine düşürüldüğümüz ağır ve ciddi sorunlar labirentinden ortak aklın kılavuzluğuyla çıkabilmemiz için bari bu kez Nazım’ın yukarıdaki dizelerinde yer alan vasiyetlerini yerine getirebilsek…

Davazlı deyyo ki:”Ha babam de babam sandığa gidiyoz emme o sandıktan bi tüülü demokıraasi cıgarameyyos be daayı… Baari bu sefer cıgarabiliveesek deyyon hani…” Doğru söze ne denir…

Öte yandan “Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir” diye başlayan, İstanbul’daki Saray’ın sorumluluğunu yerine getirmediğini belirten, bu gün 100. Yılını idrak edeceğimiz Amasya Tamiminde Atatürk, engin öngörüsüyle “Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” demişti…

Umarız ve dileriz; bu seçimin de artık “milletin azim ve kararı” ile adil bir biçimde sonuçlanması,  büyük ölçüde, Cumhuriyet kurumlarının zafiyete uğratılması ve kaale alınmaması sonucu yapılan ciddi ve büyük siyasi hatalardan doğan

*S-400, F-35 gibi ülkenin ABD ile Rusya arasında sıkışıp kalması,

*Ciddi işsizlik ve son derece adaletsiz gelir dağılımını büyüten ekonomik kriz,

*Sosyoekonomik dengeleri de derinden sarsan başta Suriye sorunu olmak üzere çevremizde ve dünyada gittikçe kötüye giden uluslararası ilişkiler sürecimiz,

*Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Ege sorunları vb. sorunlar labirentinde çırpınan Türkiye’nin İstanbul’dan büyük olduğunu bizlere anımsatır ve de artık bu sorunların çözümlenmesi için hızlı adımlar atılmasına yol açar…   

Dr.Noyan UMRUK 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.